Etiket arşivi: atom bombası

HİROŞİMA’NIN 78.YILINDA KÜRESEL GÜVENLİĞE YÖNELİK TEHLİKE TIRMANIYOR!

NKP

Nükleer Karşıtı Platform (NKP), Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atılmasının 78. yıldönümü dolayısıyla bir basın açıklaması yaptı. Nükleer silahlanmanın gün geçtikçe gelişme ve artış gösterdiğine dikkat çekilen açıklamada, küresel güvenliğe yönelik insanlığı doğasıyla birlikte yok edecek tehlikenin tırmanışının hızlandığı vurgulandı. Açıklamaya yazımızın devamından ulaşabilirsiniz.
***
NÜKLEER KARŞITI PLATFORM BASIN AÇIKLAMASI

HİROŞİMA`NIN 78.YILINDA KÜRESEL GÜVENLİĞE YÖNELİK TEHLİKE TIRMANIYOR!

ABD`nin 2.Dünya Savaşı`nda Japonya`nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine attığı nükleer bombaların üzerinden tam 78 yıl geçti. Emperyalist kapitalizm, yok etme hırsıyla ürettiği insanlığın gördüğü en korkunç silahı gözü kara biçimde kullanmış ve yüzbinlerce insanı çevresiyle birlikte katletmiştir. İnsanlık suçu oluşturan bu kırımın hesabı ise hiçbir zaman sorulamamıştır. Dünyanın ilk atom bombası saldırısının acısı ve dehşeti unutulmazken;  gün geçtikçe gelişme ve artış gösteren

  • Nükleer silahlanma, küresel güvenliğe yönelik insanlığı doğasıyla birlikte yok edecek tehlikenin tırmanışını hızlandırmıştır.     

Başını ABD-Batı-NATO`un çektiği kapitalist-emperyalist saldırganlık ve yayılmacılık, ekonomik, toplumsal, kültürel, bütün alanlarda engel tanımamakta, sürekli çatışma ve savaş riskleri doğurmaktadır.

Hiroşima ve Nagazaki saldırısının ardından nükleer silahların üstünlük ve caydırma özelliğine tanık olan kapitalist ülkeler, nükleer silah üretimi ve nükleer santral faaliyetlerine ağırlık ve hız vermiştir. Yapılan araştırmalar, insanlığın geleceğini doğrudan ilgilendiren nükleer silahlara ilişkin tedirgin edici rakamları ortaya koymuştur.

  • ABD,
  • Rusya,
  • Çin,
  • Fransa,
  • Birleşik Krallık,
  • Pakistan,
  • Hindistan,
  • İsrail ve
  • Kuzey Kore‘`de yaklaşık 13000 nükleer başlık bulunmaktadır.

Bunlardan bir bölümü karşılıklı anında otomatik ateşlenebilecek biçimde konuşlandırılmıştır. Yine Avrupa`da İtalya, Türkiye, Belçika, Almanya ve Hollanda topraklarında ABD-NATO nükleer silahlarını barındırmaktadırlar (Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü‘nün (SIPRI) 2023 yılı raporu, ICAN kaynakları).

Batı yayılmacılığıyla kışkırtılan Rusya ve Ukrayna savaşı ile birlikte iki ülke arasında giderek tırmanan şiddetin her an nükleer bir savaşa dönmesi ihtimali ciddi bir tehdit olarak tüm dünyanın ortak sorunu haline gelmiştir. Bu ülkelerdeki nükleer santrallerin hedef alınması büyük facialara neden olacaktır. Nükleer savaşın kazananı olmayacağı, böyle bir savaşın insanlığın sonu olacağı açıkken “gerekli görülmesi halinde nükleer silah kullanmaktan kaçınılmayacağı” yönünde yapılan açıklamalar, küresel güvenlik kaygılarını büsbütün artırmıştır.

Ülkemizde ise nükleer silah ve nükleer santral hayalini eyleme dönüştürme çabası içinde bulunan siyasal iktidar, bölgede yaşanan çatışmalar ve savaşlara karşın emperyalizmin saldırı örgütü NATO`nun nükleer paylaşımı kapsamında nükleer kitle imha silahlarına ev sahipliği yapmakta bir sakınca görmemektedir. Bu silahlar ülkemiz ve bölge halklarını açıkça hedef durumuna getirerek tehdit etmektedir.

Ülkemiz topraklarında konuşlandırılan ABD-NATO nükleer silahları derhal ve tümüyle çekilmeli, İncirlik Üssü nükleer silahlardan arındırılmalıdır. 

Dünya insanlığının nükleer silahlarla yok olma tehdidinden kurtarılması, bölge ve dünya barışının sağlanması ve barış ortamının korunması için Birleşmiş Milletlerde ezici bir çoğunlukla 2017 yılında kabul edilen

  • Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması daha fazla vakit yitirilmeden imzalanmalı ve TBMM gündemine alınarak onaylanmalıdır.

Öte yandan; Türkiye`nin de taraf olduğu Nükleer Silahların Yayılmasının Önlemesi Anlaşması`na (NPT) tüm ülkelerin yükümlülüklerine samimiyetle uymasıyla daha güvenli bir gelecek sağlanacağı unutulmamalıdır. 1970`de kabulünden bu yana, bu temel anlaşmanın maddeleri arasında bulunan nükleer silahları giderek azaltma-kaldırma çabaları ve başka ülkelere konuşlandırmama hükümlerine yıllardır uyulmamaktadır.

Toplumsal hiçbir faydası olmayan, yaşamsal riskler barındıran Mersin`de deprem fay hattı yakınında inşa edilen, meydana gelen aksaklıklarla daha şimdiden tehlike yaratan

  • Akkuyu Nükleer Güç Santralı başta olmak üzere,
  • Sinop ve Kırklareli`nde kurulması planlanan santral ile
  • nükleer silah projeleri durdurulmalıdır.

Yayılmacı, sömürü düzeni ekseninde insanlığın geleceğini tehdit eden savaş ve paylaşım planlarına karşı günümüzde olmadığı kadar güçlü bir barış hareketine ihtiyaç olduğu hatırlanarak, nükleer santrallar ve nükleer silahlara yatırım yapan, bu araçları canlıların, doğanın yaşam hakkına karşı kullanan, nükleer güç sahiplerine karşı ortak tutum alınmalıdır.

Dünyanın en önde gelen 100 kadar tıp dergisinin yöneticileri, uzman yazarlarla birlikte, Hiroşima kırımının 78. yıl dönümü münasebetiyle yaptıkları ve bütün dünya medyasında yayınlanan ortak açıklamada, bütün sağlık meslek mensuplarını ve dünya kamuoyunu büyüyen ve acil duruma gelen insanlığı yok edecek bir nükleer savaş tehdidine karşı nükleer silahların yasaklanması çalışmalarını desteklemeye çağırmıştır (https://peaceandhealthblog.com/2023/08/02/medical-journals-issue-urgent-call-for-elimination-of-nuclear-weapons/#more-6067).

Nükleer Karşıtı Platform olarak, Hiroşima ve Nagazaki`de yaşamlarını yitirenleri saygıyla anıyor,

  • Silahlanmaya ayırılan bütçenin ekonomik krizin derinleştiği, yaşamlarına yoksullukla mücadele eden halkımızın; beslenme, barınma, sağlık, eğitim gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere kullanılması için siyasal iktidar ve tüm muhalefet partilerini sorumluluğa, yurtta ve dünyada barış ve silahsızlanma çalışmalarını içtenlikle güçlendirmeye çağırıyoruz.
  • ABD-NATO nükleer silahları derhal ülkemizden temizlensin!
  • Türkiye zaman geçirmeden Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşmasını imzalasın!
  • Yurtta Barış, Dünyada Barış!
  • Nükleere İnat Yaşasın Hayat!

NÜKLEER KARŞITI PLATFORM BİLEŞENLERİ
05.08.2023, HİROŞİMA’NIN 78.YILINDA KÜRESEL GÜVENLİĞE YÖNELİK TEHLİKE TIRMANIYOR! | NKP

=============================
Bizim katkılarımız…

Image

Image

(19) Cem GÜRDENİZ (@cemgurdeniznet) / X (twitter.com)

 

TÜRKİYE’nin DEPREM SORUNU

Prof. Dr. D. Ali ERCAN
Çekirdek Fiziği Uzmanı
ADD Bilim Kurulu Başkanı
E. Savunma Sanayi Müsteşarı

Değerli arkadaşlar,

Türkiye, yer kabuğunu (litosfer) oluşturan büyük plakaların arasına sıkışmış küçük Anadolu plakası üzerindeki konumu nedeniyle, sürekli deprem olgusuyla karşı karşıya olan bir Ülkedir. Son yüz yılda Türkiye’de deprem nedeniyle ölenlerin sayısı 75 binin üzerindedir. En son 17 Ağustos 1999 Gölcük / Adapazarı depreminde resmi verilerle20 bine yakın insan ölmüştü.

Türkiye nüfusunun %40 kadarı aktif fay hatları üzerindeki yerleşim bölgelerinde yaşıyor. Sıcak su kaynaklarının bulunduğu bölgeler antik zamanlardan beri yerleşim için tercih edilmiştir; ne var ki bu sıcak sular fay kırıklarının bulunduğu yerlerdedir genelde. Dolayısıyla, Depremle yaşamayı öğrenmek gerekiyor.
***
Tüm Dünya’da yılda ortalama 20 bin dolayında deprem oluyor, ancak bunların çoğu hissedilmeyecek derecede (3 ve daha küçük şiddette) küçük depremler. Gerçekten büyük, “doğal afet” görülebilecek şiddetteki depremler enderdir. Son 40 yılda, tüm Dünyada 32 kez 8 ve daha yukarı şiddette büyük deprem oluştu. 7-8 arası şiddetteki deprem sayısı yılda ortalama 14 olmuş; özetle Dünyada meydana gelen depremlerin binde 998’i 6’dan küçük şiddetteki sarsıntılardır. Ancak ne var ki, geri kalmış Ülkelerde, Türkiye’de olduğu gibi, çarpık yapılaşma ve inşaat teknolojisinin geriliğinden, 5-6 şiddetindeki depremler bile büyük felaketlere (yıkımlara) yol açabiliyor.

Depremin şiddeti

Amerikalı deprem bilimci Carl H. Richter adına tanımlanan Richter şiddet ölçeğine göre, M şiddetindeki bir depremde açığa çıkan enerji miktarı [101,5xM] kg TNT patlamasında açığa çıkan enerjiye eşittir (1 kg TNT patlamasında ortaya çıkan enerji 4,2 MJ). Bu tanıma göre 6 şiddetindeki bir depremde 1 milyon ton TNT patlamasına eşdeğer bir enerji çıkıyor. M Şiddetindeki bir deprem, 2 birim küçük şiddeti olan bir depremin bin katına karşılık geliyor demektir; örneğin, 8 şiddetindeki bir deprem 6 şiddetindeki bir depremin 1000 katı güçlüdür.

Aşağıdaki tabloda, son yüzyılda Türkiye’de Kuzey Anadolu Fay hattı KAF üzerinde oluşmuş, şiddeti 7’den büyük depremler ve yaklaşık ölüm sayıları veriliyor :

YIL ŞİDDET YÜZEY MERKEZİ ÖLÜM (bin)

1912 7,3 Tekirdağ 0,2

1939 7,8 Erzincan 33

1942 7,0 Tokat 3

1943 7,4 Ladik-Samsun 4

1944 7,5 Gerede 4

1953 7,2 Yenice-Çanakkale 0,3

1957 7,1 Abant-Bolu 0,1

1999 7,6 İzmit 17

1999 7,2 Düzce 0,9

“Kuzey Anadolu Fay hattı üzerinde M>7 şiddetinde bir deprem olasılığı yıllık 1/40’tır.” diyebiliriz.

image.png

Haritada Anadolu plakasını çevreleyen Fay hatları kırmızı çizgilerle, Plakaların hareket yönleri ok işareti ile gösteriliyor. Afrika ve Arabistan plakaları kuzeye doğru hareket ederken, Avrasya plakası Doğuya doğru hareket ediyor. Bu büyük kuvvetlerin bileşkesi küçük Anadolu plakasını yılda 2-2,5 cm hızla Batıya doğru sürüklüyor.

Depremler, hareket halindeki plak sınırının temas alanındaki engellerde biriken gerilimin bir anlık kırılmasıyla meydana gelen enerji boşalımlarıdır. 100-200 km kalınlığındaki yer kabuğunun fay hatlarındaki kırılımlarla ortaya çıkan “toplam enerji miktarına göre depremlerin şiddeti” tanımlanıyor.

Aslında deprem enerjisinin büyük kesimi, yaklaşık %90’ı plakalar arası sürtünmede “ısı” olarak yiterken, yalnızca %10’u mekanik enerji olarak çıkıyor ve yer kabuğunda sarsıntılara (depremlere) neden oluyor; ayrıca bu kinetik enerji aradaki uzaklığa göre de sönümleniyor (azalıyor); ortamın jeolojik yapısına göre, kabaca her 10-15 km’de Kinetik enerji yarı değerine düşüyor diyebiliriz. Örneğin İstanbul’da meydana gelen M=7,2 büyüklüğündeki bir deprem 350 km ötedeki Ankara’da yaklaşık 3 şiddetinde hissedilir.

Bu Faylar üzerindeki kırılımlar genelde 5-35 km derinliklerde meydana gelir. Kırılımın bulunduğu noktanın (hypocentre) yer yüzeyindeki izdüşümüne yüzey merkezi (epicentre) denir. Denizlerin tabanında meydana gelen depremlerde ise, kinetik enerji devasa su kütlelerinin hareketine yol açıyor… TSUNAMİ denen bu dev dalgaların yüksekliği 2-20 metre, hızları 300-900 km/saat olabiliyor.
***
Marmara Deprem senaryosu :

Adapazarı Depreminden sonra, Kuzey Anadolu Fay hattı üzerinde M>7 şiddetinde bir deprem gün sayıyor diyebiliriz… Marmara Denizinden geçen Fay hattı üzerinde meydana gelmesi olası M>7 şiddetinde bir Depremin, km2’de, ~10 bin kişinin yaşadığı Mega kent İstanbul’a etkisi ne olur?

  1. En kötümser felaket senaryosuna göre

[merkez üssü 30 km yakınlıkta, kış aylarında, gece] meydana gelecek bir depremde, 2-3 milyon insanın yaşadığı İstanbul Marmara kıyı şeridinde yıkılabilecek binalar* altında 100 bin dolayında can yitimi olabilir.

  1. En iyimser senaryoya göre

Deprem, merkez üssü İstanbul’dan epey uzakta ve gündüz meydana gelir; bu durumda belki Çorlu ve Tekirdağ görece daha çok etkilenecek ve Depremin İstanbul’a etkisi, İzmit-Gölcük depreminde olduğu gibi, önemsenmeyecek derecede küçük olacaktır.

Herhalde İstanbul’u bekleyen sahne, büyük olasılıkla bu iki uç tablonun arasında bir yerdedir. Umarız yetkililer gerekli önlemleri almışlardır. æ
_____________
* M>7 büyüklüğündeki bir depremde ortaya çıkan enerji yaklaşık 32 milyon ton TNT enerjisidir kadardır (32 Megaton atom bombası) Bu enerjinin 80’de birini yıkıcı güç olarak alsak, bina başına 4 ton TNT hesabıyla, yaklaşık 100 bin binayı yıkacak bir güçtür.

HİROŞİMA VE NAGAZAKİ`NİN 76. YILINDA NÜKLEER ACI DİNMEDİ!

NÜKLEER KARŞITI PLATFORM
BASIN AÇIKLAMASI : 

2. Dünya Savaşı sürerken ABD`nin Japonya`nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine attığı atom bombalarıyla yaptığı insanlık dışı saldırının üzerinden 76 yıl geçti. Büyük katliam insanlık tarihinde unutulmaz bir leke sürmüş, katliamla birlikte adım atılan atom çağında insanlık nükleer denemeler, santrallar ve silahların gölgesinde yaşamak zorunda kalmıştır. Canlıların ve çevrenin sonunu getiren ölüm teknolojilerinin faaliyetlerine ise hala çare bulunamamıştır.

Emperyalist kapitalizmin acımasız ve korkunç yüzüyle 6 Ağustos 1945 günü Hiroşima`da karşılaşan insanlık, kâr ve güç uğruna yok etme hırsının varacağı son noktayı atılan atom bombasıyla görmüş;  Hiroşima’da 140 bin kişi, 3 gün sonra Nagazaki`ye atılan atom bombası ile 80 bin kişi yaşamını yitirmiştir. Milyonlarca canlı maruz kaldığı radyasyon nedeniyle çeşitli sağlık sorunlarıyla mücadele etmek zorunda kalırken, kanser vakalarında inanılmaz artışın önüne geçilememiştir. ABD emperyalizmi, vahşi saldırısıyla amacının savaşı bitirmek değil, sürdüreceği sömürü savaşlarına bir adım önde başlamak olduğunu göstermiş, tüm dünyaya vermek istediği gözdağını attığı atom bombalarıyla fazlasıyla vermiştir.

Aradan geçen üç çeyrek asrı aşan zamanda uluslararası ilişkiler boyut değiştirirken, üstünlük kurma ve güvenlik stratejisinin bir aracı olan nükleer santrallar ve silah endüstrisi daha da yayılmıştır. Nükleer teknolojiye yönelik endişeler artmış, savaşsız bir dünyada, barış içinde yaşama arzusu ne yazık ki karşılıksız kalmıştır.

1968`de imzalanan ve 1970`de yürürlüğe giren BM Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT) ile ABD, Sovyetler Birliği, İngiltere, Fransa ve Çin‘e nükleer silaha sahip olma hakkı tanınırken, küresel sistem nükleer silaha sahip olan ve olmayan ülkeler olarak ikiye ayrılmıştır.

Türkiye ise nükleer silahsızlanmanın temel dayanağını oluşturan ve 1968`te imzaya açılan bu anlaşmayı 17 Nisan 1980 tarihinde onaylamıştır. Türkiye, anlaşmaya taraf olarak nükleer silaha sahip olmayacağı taahhüdünü vermiş, bunun karşılığında nükleer enerjiyi barışçıl amaçlarla kullanma açısından bazı avantajlar da elde etmiştir. Ancak AKP hükümetinin iktidarda olduğu 19 yıllık süreçte nükleer santrallar ve nükleer silahlara olan ilgi artmış, Mersin Akkuyu’ da nükleer santralın temelleri atılmış, Sinop`ta kurulması planlanan nükleer santral için de tüm itirazlara rağmen hazırlıklara başlanmıştır.

Nükleer teknolojinin enerji açığını kapatma bahanesiyle, barışçıl amaçlar için kullanılacağı söylemlerine karşılık, partili Cumhurbaşkanının nükleer silahların gerekliliği konusunda yaptığı açıklamalar asıl niyetin ne olduğunu ortaya koymuştur.

Küresel emperyalizmin Ortadoğu`da yarattığı çıkar savaşları tehlikelerine aldırış etmeden, dış politikada izlediği çatışmacı, şiddeti körükleyen söylemlerinin yanı sıra nükleer santral kurma inadında direten siyasi iktidar, nükleer silahlara sahip olma hayallerini gün geçtikçe büyütürken, uluslararası anlaşmaları da ihlal etmiş, ülkemiz ve bölge insanlığını tehdit eden ABD-NATO nükleer silahlarını bağımlılık ilişkileriyle ülkemizde barındırmaktan çekinmemiştir. Halkımızın ve aynı coğrafyada yaşayan tüm canlıların güvenliğini tehlikeye atarak siyasi tercihini yapmıştır.

Hiroşima katliamının 76. yıldönümünde, nükleer santrallar ve nükleer silahların barındırdığı tehlikeyi görmezden gelmenin, bir kaza ya da saldırı anında yaşanacak kırımın insanlığa karşı işlenen en büyük suçlardan birini oluşturacağını, sadece o bölge canlıları ve doğası için değil tüm dünyada yıllarca geri döndürülemez bir tahribata neden olacağını hatırlatıyoruz. Ülkemiz ve tüm dünya hükümetlerini barış içinde silahsız ve nükleersiz bir dünyada yaşamak için sorumluluğa davet ediyoruz.

AKP hükümeti ve kalan tüm ülkelerin, 7 Temmuz 2017`de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu`nda ezici bir çoğunlukla kabul edilen ve 22 Ocak 2021`de 50 ülkenin parlamentolarında onaylamaları ile yürürlüğe giren Nükleer Silahların Yasaklanması Antlaşmasını acilen imzalayarak meclislerinde onaylanmasının sağlamasını,

ABD-NATO nükleer silahlarının topraklarımızdan
derhal temizlenmesini istiyoruz.

Nükleer Karşıtı Platform (NKP) Bileşenleri olarak, ülkemizi ve komşularımızı açık hedef haline getirecek nükleer santral ve silahların ulusal itibarımızı artıracak teknolojiler olarak sunulmasını ve halkın yanıltılmasını kabul etmiyoruz. Küresel kapitalizm ve emperyalizme bağımlılık ilişkileri içinde ekonomik, sosyal, siyasal alanda yaşanan sıkıntıların arttığı, binlerce insanın yaşamını yitirmesine neden olan küresel salgın, iklim değişikliği, seller, yangınlar, terör, savaş ve göç felaketlerinin büyük acılarını yaşarken,

  • kaynakların kitle imha silahları yerine acilen kamusal ihtiyaçlar doğrultusunda kullanılmasını talep ediyoruz.

Barış içinde, tüm canlıların yaşam hakkının gözetildiği insanca yaşanacak bir çevrede, savaşsız, katliamsız, gelecek kuşaklara aktarılacak en büyük mirasın “Yurtta Barış Dünyada Barış” ilkesiyle nükleer santrallardan ve kitle kırım – çevre yıkım silahlarından arındırılmış bir dünya olduğunun altını çiziyoruz. Emek ve demokrasi güçleri olarak

  • sömürüsüz, eşit, özgür, adil bir dünya için mücadelemizi sürdüreceğiz.

Hiroşima ve Nagazaki saldırısını unutmadık, unutturmayacağız… Hiroşima ve Nagazaki`de yaşamını yitirenleri saygı ile anıyor; Japon halkının 76 yıldır dinmeyen acısını paylaşıyoruz. Başta ülke topraklarımızda muhafaza edilen nükleer silahlar olmak üzere, tüm dünyada var olan nükleer silahlar, nükleer santrallar ve insanlığın “yok etme” kültürüyle ürettiği bütün hayallerden vazgeçilmesi çağrımızı yineliyoruz.

  • Nükleere İnat, Yaşasın Hayat!

NÜKLEER KARŞITI PLATFORM
6 Ağustos 2021

http://portal.nukleerkarsitiplatform.org/hirosima-ve-nagazakinin-76-yilinda-nukleer-aci-dinmedi/
https://www.emo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=135462

Hiroşima ve Nagazaki Bombaları Aslında Kime Atıldı?

Lütfü KırayoğluKonuk yazar :
Lütfü Kırayoğlu
ADD Gn. Sekr. Yrd. / Elkt. Müh.

İkinci Dünya Paylaşım Savaşını bitirdiği söylenen atom bombasının Hiroşima’ya (6 Ağustos 1945), 3 gün sonra da Nagazaki’ye atılmasının üzerinden tam 75 yıl geçti. Aynı anda bu kadar çok insanın katledildiği ve bu kadar büyük yıkıma neden olan bir silahı insanlık ilk kez görüyordu. Dünya dehşet içindeydi. Zaten teslim olmak üzere olan Japonya daha fazla direnemedi ve İkinci Paylaşım Savaşı sona erdi.

Dünyanın gördüğü en kanlı savaşa son verdiği kanısıyla ve yaşanan korku ile ilk günlerde, esas olarak sivil halkı hedef alan bu büyük katliam tartışılmadı. 6 Ağustos 1945 günü önce Hiroşima ve 3 gün sonra Nagazaki’ye atılan bombaların esas hedefinin bütün insanlık, özellikle de ezilen Dünya ülkeleri ve halkları olduğu, aradan 3-5 yıl geçmeden anlaşıldı. 2. Paylaşım Savaşının saldırgan iki ülkesi, İtalya ve Almanya’nın teslim olmasından sonra savaş uzak doğuya kaymış, ABD-Japon savaşına dönüşmüştü. Japonya teslim olmak üzereydi ki, 6 Ağustos 1945 günü Japonya’nın Hiroşima kenti korkunç bir patlama ile sarsıldı. Dünya daha önce böylesine bir patlamaya tanık olmamıştı. Patlama ile birlikte, önce ışık, ardından ısı, nükleer radyasyon, basınç ve rüzgâr etkileri ile 80 bin kişi hemen öldü. Kısa süre sonra da bu rakam 140 bine çıktı. Patlamadan 50-60 yıl sonra süren etkilerle birlikte ölü sayısı 250 bini geçti.

Bu patlamadan 3 gün sonra, bu kez Nagazaki kentine, benzer bir bomba atıldı. Bu kentte de kısa süre içinde 74 bin kişi yaşamını yitirdi. Sonraki yıllarda radyasyon ve öbür etkilerle ölenleri de eklediğimizde, sayı 143 bine ulaştı.

Teslim olmak üzere olan Japonya’ya atılan 2 bomba, aslında salt Japon halkını teslim almak için atılmadı. Hiroşima’ya ilk bomba atıldığı anda bütün dünya halkları tehdide uğradı. Bombanın korkunç etkileri on yıllar boyunca konuşuldu. Çaresiz insanların başına gelen felaketi iyi niyet ve acıma duygusu ile anlatmak bile bombayı atan ABD’nin korku imparatorluğunu beslemeye hizmet etti. ABD’li askeri uzmanlar, bombayı atmak için etkisinin en çok olacağı, insanların en yoğun olarak dışarıda olacağı işe gidiş saatini seçmişti. Hiroşima kenti bombanın yıkıcı etkisinin en çok olacağı yerdi. Etkinin en yüksek olabilmesi için rüzgârın en uygun estiği an seçilmişti. Bir cerrahın hastasını yaşama döndürmek için göstereceği titizlik, yüz binlerce insanı öldürebilmek için gösterilmişti.

Atom çekirdeğini parçalamak için geceli gündüzlü çalışan bilim insanları da şaşkındı. Uranyum çekirdeğinden bir Frankeştayn yarattıklarını anladıklarında iş işten geçmişti. Bomba yalnızca Japon halkına değil, dünya halklarına atıldığı için propaganda gücü, yıkıcı gücünden çok olmuştu. Dünya on yıllarca bu propaganda ve dehşet dengesi üzerinde durmaya çalıştı. Bu korkunç silahın dehşeti ile yaşayanlar, bombaların atıldığı yerlerin bir de işgal edilmesi gerekeceğini, bunun da öyle kolay olmayacağını düşünmediler bile.

Ancak ezilen uluslar zaman içinde Atom bombasından korkmamayı öğrendiler. En güçlü atom silahları bile haklı mücadeleler karşısında etkisiz kaldı. İlk atom bombasının patlatılmasından 4 yıl sonra Çin Devrimi zafere ulaştı. Soğuk Savaş adı verilen baskı ve yıldırma ortamının yalan rüzgarı ile Kore’yi bölen bir savaşın acısı ülkemizi de vurdu.

Ancak Dünya halkları emperyalizme karşı direnen ulusların Atom tehdidine boyun eğmeyeceğini yaşayarak gördü. ABD’nin burnunun dibindeki Küba halkı zafere ulaştı. Vietnam’da Fransızlar tarafından başlatılan savaşı devralan ABD bu yoksul ülkede yeni silahlarını denedi. Vietnam’a atılan yüz binlerce ton bomba ve bir atom bombasının atılması olasılığı, Vietnam halkının mücadelesi karşısında etkisiz kaldı. Vietnam halkının mücadelesi Kamboçya ve Laos halklarının ulusal mücadelesini de etkileyerek zafere ulaştırdı.

Atom silahını kullanan saldırganlar nükleer kalıntılar nedeniyle bombanın atıldığı araziyi işgal edemedikleri gibi, bir enkaz ile karşı karşıya kalıyorlardı. Daha sonraları, sanayi alanlarını ve kentleri yıkılmadan ele geçirmek amacıyla Nötron bombasını keşfettiklerini açıkladılar. O da ezilen ulusların mücadelesini durduramadı. Emperyalizm, 2. Paylaşım Savaşından sonra sıcak savaş açtığı hiçbir ülkede zafere ulaşamadı. Bundan sonra da ulaşamayacak.

Zafer ezilen ülkelerin olacak!

JAPON KÜLTÜRÜ ve GÜNÜMÜZ TÜRKİYESİ


Dostlar,

Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan aşağıdaki dosyayı paylaşıyor..

Bir toplum nasıl oya gibi, nakış gibi dantel dantel işlenerek inşa ediliyor..
Disiplinle, çalışkanlıkla, erdemle, üretkenlikle..
Toplum mühendisliği ile.

Vahşi ve hiç de cömert olmayan çok sınırlı (yakl. 380 bin km2 ile Türkiye’nin yarısından az, dağlık, çok sayıda ada ve sürekli depremler..) bir coğrafyada insan azmi ve çabasının akıl ve bilim öncülüğündeki inanılmaz utkusu..

Üstelik 1945’te Hiroşima ve Nagasaki kentlerine ABD tarafından 2 atom bombası atılarak 200 bin dolayında insanını yitiren, önemli toprak parçaları tarım yapılamaz duruma gelen, 68 yıldır süregelen radyoaktif ışıma ve artmış hastalık
(kanser ve doğumsal anomaliler, yaşamın kısalması..) yükü..

Farklı etnisiteleri, dinsel inanç kümelerine karşın
Bir halkın JAPON ULUSU – JAPON MİLLETİ – JAPON ULUS DEVLETİ olma azmi.

Sayın Prof. Bozkurt Güvenç bu ülkeye giderek yerinde gözlemlerle
JAPON KÜLTÜRÜ adlı koca bir kitap yazmıştı en az 30 yıl önce..
Ne kadar okundu acaba??

Türkiye’de ise Batman’da KESK / SES Öncülüğünde Kürdistan Tıp Kongresi

ve Kürt Ulusal Marşı okunması..

Dayatarak..  Gererek..

Başbakan RT Erdoğan’ın ANDIMIZIN kaldırılmasına göğsünü siper etmesi..

Bir yandan ANDIMIZ‘ın “Türk Milliyetçiliği” yaptığı suçlaması -ki gerçek değil-
öte yandan göstere göstere Kürt milliyetçiliği yapma..

Bu arada 9. Cumhurbaşkanı Sn. Süleyman Demirel’den gelen uyarıya
dikkat edilmelidir :

Demirel’den paket uyarısı: 'Millet bilincimiz ortadan kalkar'

Tarih, bu tablolara sürüklenen toplumların ülke ve ulus birlikteliğini yitirdiğini ve
küçük devletlere parçalandığını, bu devletçiklerin ise kısa ömürlerle tarihten silindiğini belgeliyor.

Yazık.. Çok yazık..

Bu halk, Anadolu halkı ölüm-kalım savaşını vererek kendisini yoktan var edeli 100 yıl bile olmadı. Ama Yüce Atatürk‘ün öngörüleri geçerlidir. Türkiye Cumhuriyeti
bu zorlukları da aşacak ve sonsuza dek yaşayacak, yaşatılacaktır.

Bu da,

  • TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ KURAN ANADOLU HALKI = TÜRK MİLLETİ‘nin
    “andı” dır..

ANDIMIZ’ın yazarı, asla ırkçı olmayan ama özgüvenli, değerleri olan bir millet yaratmak üzere yaratıcı zekâsının ürünü olan sözleri kaleme alan saygın meslektaşımız, Atatürk‘ün T.C. Milli Eğitim Bakanlarından Sn. Dr. Reşit Galip’i saygı ile anıyoruz.

 

Sevgi ve saygı ile.
06.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

Japan – some interesting facts

These practices set a high standard for young people . . . . .

  • Japanese children clean their schools every day for a quarter of an hour with teachers. This led to the emergence of a Japanese generation who is modest and keen on cleanliness.
  • Any  Japanese citizen who has a dog must carry special bags to pick up dog droppings. Hygiene and their eagerness to address cleanliness is part of Japanese ethics.
  • A hygiene worker in Japan is called “health engineer” and can command salary of USD 5000 to 8000 per month, and a  cleaner is subjected to written and oral tests!!
  • Japan does not have any natural resources, and they are exposed to hundreds of earthquakes a year, but this has not prevented its becoming the second largest economy in the  world.
  • In just ten years Hiroshima returned to what it was economically vibrant before the fall of the atomic bomb.
  • Japan prevents the use of mobile phones in trains, restaurants and indoors.
  • For first to sixth primary year Japanese students must learn ethics in dealing with people.
  • Even though one of the richest people in the world, the Japanese do not have servants.The parents are responsible for the house and children.
  • There is no examination from the first to the third primary level because the goal of education is to instill concepts and character building.
  • If  you go to a buffet restaurant in Japan you will notice people only eat  as much as they need without any waste because food must not be wasted.
  • The rate of delayed trains in Japan is about 7 seconds per year!!
  • The Japanese appreciate the value of time and are very punctual to minutes and seconds.
  • Children in schools brush their teeth (sterile) and clean their teeth after a meal at school, teaching them to maintain their health from an early age.
  • Japanese students take half an hour to finish their meals to ensure proper digestion because these students are the future of Japan.
  • The Japanese focus on maintaining their own culture.  Therefore . . . ..
  • No political leader or a prime minister from an Islamic nation has visited Japan not the Ayatollah of Iran, the King of Saudi Arabia or even a Saudi Prince!!
  • Japan is a country keeping Islam at bay by putting strict restrictions on Islam and ALL Muslims.
  • Japan is the only nation that does not give citizenship to Muslims.
  • In Japan permanent residency is not given  to Muslims.
  • There is a strong ban on the propagation of Islam in Japan.
  • In the University of Japan, Arabic or any Islamic language is not taught.
  • One cannot import a ‘Koran’ published in the Arabic language.
  • According to data published by the Japanese  government, it has given temporary residency to only 2  lakhs, Muslims, who must follow the Japanese Law of the Land. These  Muslims should speak Japanese an carry their religious rituals in their homes.
  • Japan is the only country in the world that has a negligible number of embassies in Islamic countries.
  • Muslims residing in Japan are the employees of foreign companies.
  • Even today, visas are not granted to Muslim doctors, engineers or managers sent by foreign companies. In the majority of companies it is stated in their regulations that no Muslims should apply for a job.
  • The Japanese government is of the opinion that Muslims are fundamentalist, and even in the era of globalization they  are not willing to change their Muslim laws.
  • Muslims cannot even rent a house in Japan.
  • If anyone comes to know that his neighbor is a Muslim then the whole neighborhood stays alert.
  • No one can start an Islamic cell or Arabic ‘Madrasa’ in Japan.
  • There is no Sharia law in Japan.
  • If a Japanese woman marries a Muslim, she is considered an outcast  forever.
  • According to Mr. Kumiko Yagi, Professor of Arab/Islamic Studies at Tokyo University of Foreign  Studies, ” There is a mind frame in Japan that Islam is a very narrow minded religion and one should stay away from it.”
  • The Japanese might have lost the war, but they are in charge of their own country.  There are no bombs going off in crowded business centers, “Honor Killings”, nor killing of innocent children or anyone else.

Some thing to think about…

KIZ ÇOCUĞU / Little Girl / By Nazım Hikmet Ran

KIZ ÇOCUĞU

Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.

Hiroşima’da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.

Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.

Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
`şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk`.

Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
`çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler`.

NAZIM HİKMET

Fukuşima, Nükleer Santral, Kanser ve Türkiye / Fukushima Disaster, Nuclear Power Plant and Turkiye

DOSTLAR,

Japonya, 11 Mart 2011′de yaşadığı dev felaketin ardından nükleer santrallarını kapıyor. Basından öğrendiğimize göre geçtiğimiz haftalarda, yani tarihsel felaketin 1. yılında bunu yaptı. Yani musibetten gerekli dersi çıkardı..

Türkiye’ye gelince.. Harıl harıl koşturuyor. Almanya’da geçen yıl köktenci bir kararla
10 yıl içinde nükleer santral enerjisini bırakacağını açıkladı. Üstelik Türkiye, halkının yoğun protestolarını, direncini de faşistçe baskı ile karşılıyor. Öte yandan, Rus hükümeti ile yaptığı anlaşmayı TBMM’den geçirerek Anayasa md. 90/son fıkra korumasına aldı. CHP, “Anlaşmayı uygun bulma yasasını” Anayasa Mahkemesine götürdü..
Bu Eylül’de 2 yıl olacak.. Yeni Anayasa Mahkemesi henüz gündemine bile al(a)madı öğrenebildiğimiz kadarıyla.. Anlaşmayı iptal olanağı da kalmadı,
çünkü milyar dolarlık tazminat söz konusu..

Bu sunuyu 2011 Nisan ve Mayıs aylarında birçok yerde paylaştık.
Gözden geçirerek sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Bu kez bir de NÜSED 2. Başkanı olarak..

NÜSED: Nükleer Tehlikeye Karşı Barış ve Çevre İçin Sağlıkçılar Derneği

TÜRKİYE NÜKLEER SANTRAL SEVDASINDAN YOL YAKINKEN VAZGEÇMELİ!

Kapsamlı sunuyu izlemek için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

Fukushima_Kanser_Nukleer_Santral

Sevgi ve saygı ile. 25.5.12

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net