Etiket arşivi: andımız

ANDIMIZ

ANDIMIZ

Suay Karaman 

Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip (1893-1934), 23 Nisan 1933 sabahı kendi çocuklarına yazdığı andı okutmuş ve o gün Çocuk Haftası’nı açış konuşmasında da bu metni kullanmıştı. Bu konuşmanın ardından Öğrenci Andı, 18 Mayıs 1933 tarihinde Bakanlıkça yayınlanan bir genelge ile uygulamaya konularak, okullarda hep bir ağızdan okutulmuştur.

Andımız, etnik kökeni ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşamakta olan insanları, millet bütünlüğü içinde ortak bir ülküye yönlendirmeyi amaçlıyordu. Andımız, öğrencilerin sevgi, saygı, vatan, cumhuriyet, Atatürk ve Türk Milleti kavramlarını benimsemelerinin simgesiydi. Andımız, milli ruhun genç beyinlere aşılanması ve ulusal değerlerin aktarılması işlevini görmekteydi. Öğrencilere Atatürk ilkelerine bağlılık ruhunu aşılamak için çalışan Reşit Galip, kısa süren bakanlığı döneminde çok önemli yeniliklere imza atmıştır. 

Öğrenci Andı’nın metni 1972 ve 1997 yıllarında bazı değişikliklere uğramıştır. AKP hükümetinin uygulamaya koyduğu sözde ‘demokratikleşme paketi’ kapsamında yapılan yasal değişikliklerle, 8 Ekim 2013 tarihinde Öğrenci Andı’nın okullarda okunmasına son verilmiştir. Öğrenci Andı, Türk düşmanlığı konusunda PKK terör örgütü ile dayanışma içinde olanlar tarafından, sözde Çözüm Süreci denilen, rezil bir süreçte kaldırılmıştır. Bu istemin PKK terör örgütünün bebek katili Abdullah Öcalan’dan geldiği de bilinmektedir.

Bu karar üzerine Türk Eğitim-Sen ile Eğitim İş Sendikaları, Danıştay’a dava açmışlar ve Danıştay 8. Dairesi, 18 Ekim 2018 tarihinde Öğrenci Andı’nı yürürlükten kaldıran yönetmelik değişikliğini iptal etmişti. Ancak bu karar, AKP hükümeti tarafından uygulanmadı. Milli Eğitim Bakanlığı, bu kararı temyiz etti ve dosya Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na geldi. Kurul, üç yıl sonra 12 Mart 2021 tarihinde itirazı oy çokluğuyla kabul ederek, Danıştay 8. Dairesi’nin yönetmelik değişikliğini iptal eden kararını bozdu. Bu kararın ardından artık okullarda Öğrenci Andı okunmayacaktır.

12 Mart 2021 tarihinde Danıştay 10. Dairesi tarafından alınan kararla Devlet Nişanı, Cumhuriyet Nişanı, Liyakat Nişanı’nda bulunan Atatürk kabartması da çıkarıldı. Türkiye Cumhuriyeti’ni bölmek amacıyla Atatürk’ü ve Türk kimliğini yok etmek için dış ve iç güçler elbirliğiyle çalışmaktadırlar. 2002 yılından bu yana Türk adını her yerden silmeye başlayanların, Andımız’ı kaldırmaları da şaşırtıcı olmamıştır.

Dünyanın bazı ülkelerinde Andımız’a benzer şekilde, ülkeye ve bayrağa ‘bağlılık yemini’ bulunmaktadır. ABD’de devlet okullarında öğrenciler sabahları ABD’nin bayrağına ve o bayrağın simgelediği cumhuriyete bağlı kalacaklarına, bölünmez, tek ulus için ant içerler. Bu uygulama ilk ve ortaokullarda her gün, lisede ise haftada bir gün yapılmaktadır.

Apo’nun heykelini dikeceğiz” söylemiyle ünlenen Selahattin Demirtaş, 29 Mart 2011 tarihinde şöyle diyordu: “Her sabah, her sabah yeniden, 8 yıl boyunca ilköğretim çocuklarına Andımız’ın zorla okutulması… Militarizmin çocukların ruhuna işlenmesi faaliyeti değil midir?” AKP’nin zaten Türk Milletine, Atatürk’e ve laik cumhuriyetimize bakış açısı biliniyor. CHP’nin genel başkanının ‘dost’ olarak nitelendirdiği Gelecek Partisi, DEVA Partisi ve Saadet Partisi genel başkan ve yöneticileri de, Andımız’ın kaldırılmasına destek açıklaması yaptılar.

Andımız’ın kaldırılması sürecinde tepkiler Danıştay’a gösterilmektedir. Oysa kararı veren Danıştay değil, öncelikle AKP iktidarıdır. Andımız’ın kaldırılması kararı, Açılım Süreci sırasında AKP-HDP ortaklığında alınmıştır, Danıştay o kararın gereğini yerine getirmiştir. Yargı bağımsızlığı bitirilince, Danıştay’ın böyle karar vermesi de normaldir. Çünkü Danıştay, 2018 yılında Andımız’ın kaldırılmasını iptal ederken metinde yer alan “Türk” sözcüğünün, ırk anlamında olmadığını ve uygulamanın çağdaş eğitime aykırılık taşımadığını bildirmişti.

Atatürk’ün millet tanımı çok açıktır: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” Türk milleti, Türkiye halkının devlet kurarak aldığı ulusal bir kimliktir ve ırkçılıkla hiç ilgisi yoktur. Ancak ulusun bir parçası olmayı içlerine sindiremeyenler, emperyalizmin emrinde olanlar bu konuyu anlamamakta ısrarcıdırlar.

Andımız’a karşı çıkan ulus devleti reddeden siyasal İslamcı ümmetçilerin amacı demokratik ve laik cumhuriyeti din devletine dönüştürmek, evrensel hukuk yerine şeriat hukuku getirmektir. Rehber İmamlık rejiminin ideolojisi budur. Andımız’a karşı çıkan “Türk ulusunun” eşit parçası olmayı kabul etmeyen ırkçı Kürt milliyetçilerin amacı ülkemizin bölünmesidir. Andımız’a karşı çıkan liberal görünümlü cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarının amacı, ülkemizi Sevr haritasına göre şekillendirmektir.

Andımız’ın kaldırılması, yapılması düşünülen yeni anayasada Türklük ifadesinin ve Atatürk Milliyetçiliğinin olmayacağı yönündeki işaretlerdendir. Bu konuda muhalefet partilerine büyük sorumluluklar düşmektedir; dileriz proje olmaktan sıyrılarak, ülkemizin gerçeklerini görüp, gereğini yapma konusunda gerçek bir güçbirliği yaparlar. (Azim ve Karar, 22 Mart 2021)

ADD’nin 10 Kasım 2013 Yüce ATATÜRK’ü anma programı


Dostlar
,

ADD’nin 10 Kasım 2013 Yüce ATATÜRK’ü anma programını duyuralım..

10_Kasim_2013_programi

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 10.11.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Suay Karaman : ANDIMIZ


ANDIMIZ

portresi

 

Suay Karaman

 

 

Henüz büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e karşı açık açık söz söyleyemeyenler, Atatürk’ün devrimci kadrolarını eleştirmektedirler. Bu eleştirilerden sık sık İsmet İnönü payını almaktadır. Siyasal iktidarın temsilcileri daha önce Adalet eski Bakanı
Mahmut Esat Bozkurt
 için çok ağır sözlerle, hakarete varan açıklamalarda bulunmuşlardı.

Bu kez başbakan, partisinin grup toplantısında “Andımız metninin yazarı tartışmalı bir isim olan Doktor Reşit Galip‘ti. Andımız’ın yazarı, Türkçe ezan zulmünün mimarlarından, Türkçe ezan metninin yazarlarındandı.” dedi.

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında Atatürk’ün yanında yer alan kadrolar için “tartışmalı bir isim” denemez. Bunu diyenler kendi yolsuzluklarının hesabını verememektedirler.
Sayın başbakan için, İstanbul Anakent Belediye Başkanlığı yaptığı döneme ilişkin
TBMM Başkanlığı’na ulaşan fezlekelerde

– görevi ihmal,
– zimmet,
– kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık,
– resmi evrakta ve kayıtlarında sahtecilik ile cürüm işlemek için
teşekkül oluşturmak”

suçlamaları yer almaktadır.

Kendi tartışmalı durumlarını unutturmak için, sürekli olarak Cumhuriyetin kuruluş dönemine saldırmayı moda haline getirenler, hukukun kendilerine de gerekeceğinin farkında mıdırlar?

Ulusal Andımızdaki “Türk” kelimesinden rahatsızlık duyan emperyalizmin maşaları,
yakın bir gelecekte İstiklal Marşımızdan da rahatsızlık duyacaklardır.

  • Çünkü bu insanlar “ulusal” olan her şeyi yıkmakla görevlendirilmişlerdir. 

Kısa süren Milli Eğitim Bakanlığı zamanında çok büyük eserler bırakan Reşit Galip için

  • “Türkçe ezan zulmünün mimarlarından, Türkçe ezan metninin yazarlarındandı” demek,
  • Halkı anlamadığı dilde ibadete zorlayarak,
    sürekli uyutup, oy deposu haline getirme mantığının dışavurumudur.

Ülkeler ibadetlerini kendi resmi dilleri ile yaparken, ülkemizde Arapça’yı kutsal ilan ederek, anlaşılamayan bir dilde ibadet etmek, yıllardır süren karanlığı devam ettirmek anlamına gelmektedir. Reşit Galip doğru olanı yapmış ve ezan kendi dilimizde
Türkçe okunmuştur. Ancak karanlıktan beslenen Demokrat Parti iktidarı,
16 Haziran 1950’de yine Arapça’ya dönüş yapmıştır. Bugün esas zulüm, insanları anlamadığı ve anlamını bilmeden sadece ezberleyerek Arapça ibadete zorlamaktır.

Ulusal Andımızın her kelimesinden rahatsızlık duyarak, andımızı kaldıran siyasi iktidarın önde gelenlerinin asıl amaçları, ulusal bütünlüğümüzü parçalamak ve
İslam ümmetinin bir parçası haline getirmektir.

Bunun için dinsel anlam taşıyan kıyafetleri ilkokullara dek yaygınlaştırmak amacındadırlar. Türban takmayı özgürlük sanan sığ kafalar ise bu olanlara
sessiz kalmakta, yalnızca seyretmektedir.

Türklükten gocunanlar, Araplara ve Arapça’ya sığınmaktadır.

  • Ulusallıktan kaçınanlar, emperyalizme meze olmaktadır. 
  • Laiklikle derdi olanlar, ortaçağın karanlığını istemektedirler.
  • Aydınlıktan korkanlar, Mustafa Kemal Atatürk’e düşmandırlar.

Ancak ne yaparlarsa yapsınlar,
Anadolu toprakları Mustafa Kemal’in özgürlük ateşiyle aydınlanmaya devam edecektir. (İlk Kurşun Gazetesi, 14 Ekim 2013)

=======================================

Dostlar,

Sevgili Suay Karaman‘a teşekkür ederek ANDIMIZ‘ı okuyalım..

Sevgi ve saygı ile.
14.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

AKP Andımız’dan Ne İstiyor?

Dostlar,

Üstad Prof. Ataol Behramoğlu‘nun “AKP Andımız’dan Ne İstiyor?” 
başlıklı yazısını, İmir’den sevgili meslektaşımız Dr.Ceyhun Balcı‘nın sunuşu ile paylaşmak istiyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
13.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

“AKP Andımız’dan Ne İstiyor?” 

Ataol Behramoğlu yazısına Andımız’ı ve elbette yazarı Dr Reşit GALİP‘i konu etmiş.
Dr Reşit Galip’e saldırının bir iyi yanı O’nu daha iyi tanıma fırsatı yaratmış olmasıdır.

O, yalnızca Andımız’ın yazarı değildir.
Hatta, Andımız yaşamı boyunca verdiği ürünler arasında son derece alçakgönüllü bir ayrıntıya denk düşer.

Köycü Dr. Reşit Galip‘i duymuş muydunuz?

1918’de “Köycüler Cemiyeti”ni kurduğunu,
alana inerek çalışmalar yaptığını pek çoğumuz bilmiyorduk.

Faşist yaftasıyla aşağılanmaya çalışılan Dr Reşit Galip‘in bu cemiyet aracılığı ile “parasız eğitim ve sağlık hizmeti” istemine ön ayak olduğu bilgisi onun bir faşistten çok toplumcu olduğunun göstergesidir. Siyaset jargonuna uygun deyişle Reşit Galip bir sosyalisttir. Ama, bu kimliği Osmanlı’da Türklerin ve Müslümanların geri kalmışlığına odaklanmasına engel değildir. Daha fazlasını öğrenmek ve özümsemek için bir de okuma önerim var!

Atatürk’ün Fikir Fedaisi Dr Reşit Galip’i günümüz gözüyle Dişhekimi dostumuz
Yener Oruç kitaplaştırmış. Gürer Yayınları’ndan (2007) çıkan bu değerli yapıt
hiç olmazsa bugün hak ettiği ilgiyi görmeli!
Dr Reşit Galip gerçek anlamda anlaşılırsa, O’ndan ne istendiği de algılanmış olacaktır!
İşte Ataol Behramoğlu’nun yazısı!
Dr. Ceyhun Balcı
İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri
*****

AKP Andımız’dan Ne İstiyor? 

portresi2

 

Ataol Behramoğlu

 

 

İlkokul çağlarımızdan bugünlere, hemen hepimizin aklında Andımız’dan bir şeyler kalmıştır.
Belleğimi yokladım, eksiksiz orada duruyor…
Peki, çocukluğumuzda her okul sabahı bu sözleri yinelerken anlamlarını
düşünür müydük?
Sanmıyorum.
Buna karşılık o erken sabah saatlerinde bir ağızdan haykırırcasına seslendirdiğimiz
bu sözlerde, anlamlarından çok, onları birlikte söylüyor olmamızın coşkusunu duyumsardık.
Sonrasında da bir anda havalanan bir kuş sürüsü gibi sınıflara dağılır,
derslerimize canlılıkla başlardık.

  • AKP yönetimi şimdi çocuklarımızın elinden bu yaşama sevincini,
    birlikte olma coşkusunu çekip alıyor.

Tıpkı giysi özgürlüğü gibi, herkes ne istiyorsa, olanakları neye yetiyorsa onu giyinsin, kendi andı neyse içinden onu söylesin demeye getiriyor…
Tabii bu sözde özgürlükçü, aslında yasakçı yönetimin, bununla yetinip
burada duracağına inanıyorsak…

***

Andımız “Türküm” diye başlıyor. 

Ben hiçbir çocukluk arkadaşımın bu sözcüğü söylemekten tedirginlik duyduğunu anımsamıyorum.
Çünkü bir ağızdan söylediğimiz bu sözcükte, tıpkı siyah okul önlüklerimiz,
beyaz yakalarımız gibi, yoksuluyla varsılıyla, hepimizi birleştirici, eşitleyici bir şey vardı…

AKP yönetimi önce giysi özgürlüğü görüntüsü arkasında, bu birlikteliği, bu eşitliği kaldırma yönünde bir adım attı.
Asıl amaç ise, birkaç gün önceki türban özgürlüğü yasası ile daha iyi anlaşılıyor,
belli ki, dinsel anlam taşıyan giyim kuşamı ilkokullara kadar yaygınlaştırmak

Andımız’ın ortadan kaldırılmasıyla da bir boşluk oluştu.

Bu boşluk da, kuşkumuz olmasın (akıl sahibi herkes bunu zaten görüyor), dinsel içerikli sözlerle, dualarla doldurulmak istenecektir.
En azından amaç budur.

  • İlkokullardan başlayarak bütün okullarımızın imam giysili din dersi öğretmenlerinin hutbeleri ve öğrencilerce de tekrarlanacak dua ve öğütleriyle açılacağı, bunların her gün tekrarlanacağı günler de uzakta değildir. 

Gelmiş geçmiş en büyük demagog, bunu da “Cumhuriyetin esasına dönüş” olarak adlandıracaktır.
Tıpkı ihanet ettiği hocasının, pervasızca ve utanmazca,
Atatürk yaşasaydı bizim partiye girerdi” demesi gibi…

***

Çok sever göründükleri Âkif’in ürünü İstiklal Marşımızda, Andımız’dakinden çok daha fazla tartışılacak sözler vardır.
İlle de herkesin dindar ve Tanrı tanır olmadığı, olmak zorunda da bulunmadığı günümüz Türkiye’sinde, “Hakk’a tapmak” kavramı kuşkusuz ki herkesçe benimsenmeyecektir.
“Kahraman ırk” sözü de böyle bir şeydir. Irk kavramı ulus kavramıyla bağdaşmadığı gibi, aynı ırktan bile olsalar (ne demekse bu?) kahramanlık kavramıyla söz konusu ırkı
yan yana getirmek istemeyecekler de olabilecektir.

Fakat herkes bilir ki İstiklal Marşımız çok özel koşulların ürünüdür.
Onu bir ağızdan söylerken, tıpkı Andımız’ı bir ağızdan söyleyen çocuklar gibi, sözcüklerin anlamlarını irdelemekten çok, bir ulusa ait olmanın, omuz omuza birlikteliğin coşkusunu duyumsarız…

Bu nedenle AKP (daha doğrusu buyruk verme konumundakiler),

  • Andımız gibi, eninde sonunda, İstiklal Marşı’na da el atacaklardır. 
  • Çünkü içerik konusu bir yana, onun bütünündeki ve birlikte söylenişindeki
    ulusal birlik duygusuna ve coşkusuna da yabancı ve düşmandırlar

Özetle, bu siyasal iktidar için önemli olan

  • Türkiye’nin ulusal birliği değil, İslam ümmetinin bir parçası olmasıdır.
  • Biricik amaçları, ulusu ümmetleştirmektir

***

AKP ANDIMIZ’DAN NE İSTİYOR?

Bu nedenle bu konudaki sorun, ulusal andın sözlerinin şu ya da bu yana çekilerek yorumlanıp eleştirilebilecek olması değil, AKP’nin onu hangi amaçla,
neden kaldırdığıdır.

Bugünkü siyasal iktidar tarafından ulusal andın kaldırılmasını, andın şu ya da bu yönden içeriğine takıldıkları için alkışlayan ya da bunda sakınca görmeyenler,
ya

bu iktidarın her anlamda ve her alanda ülkeyi bölüp parçalama amacının

yeterince farkında değiller, ya da bunda da bir sakınca görmüyorlar demektir…

TÜRKLÜĞÜN FAYDASI


TÜRKLÜĞÜN FAYDASI

Naci_Bestepe_portresi

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

“Bu güne kadar Türklüğümün hiçbir faydasını görmedim.”

 

Bu sözler AKP önceki dönem milletvekili olan Ahmet AYDOĞMUŞ isimli bir
Türk vatandaşına ait.

Vatandaş Ahmet fayda için çıkmış yola.

Hayırlı ola.

AKP’den vekil olarak fayda sağlarken Türklüğü değil Müslümanlığı kullandığı anlaşılıyor.

Gemicikler, villacıklar, cipçikler, şirketçikler, ihalecikler, gizli hesapçıklar sağlayanlar gibi.

Faydayı doğrudan AKP’den sağlarken, dolaylı olarak Türk ulusundan aldığının bilincinde olmamış.

Bilinç olsa böyle der miydi?                 

BÜYÜK TÜRK MİLLETİ HUZURUNDA

Bir bakan da Andımızın 1933’lerin Demirperde ülkelerinin ırkçı sloganı olduğunu söyleyerek katkı verdi.

Sağ olsun. Aydınlandık.

Mecliste ırkçı (!) bir yemin ettiğini unutmuş bakan beyim.

“BÜYÜK TÜRK MİLLETİ” huzurunda diyerek.

Dağa taşa “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” yazılarak ilkellik yapıldığını söyleyen, devletini AİHM’ne şikayet eden Cumhurbaşkanı gibi.

Sonra da Türk milletinin / devletinin “BÜYÜK TÜRK MİLLETİ” huzurunda yemin ederek o milletin en yüce makamını işgal ettiği gibi.

Bir ulusa aidiyet bağı ile bağlı olduğunu söylemek ırkçılık olamaz.

Ulusu ile övünmek de.

Ailesini sevmek gibi, doğduğu-çalıştığı yeri sevmek gibi, işini sevmek gibidir.

Ve sevdiği ile övünmek gibi.

Çoğu kişi için daha da ilerisi hatta.

IRKÇILIK BAŞKA

Irkçılık sınırı; başka ulusları aşağılamak, küçük görmekle başlar.

ATATÜRK Milliyetçiliği, bizim milliyetçiliğimiz/ulusalcılığımız bu sınırı taşmaz.

Bütün uluslara saygıyı içerir.

Din merkezli düşünenler milliyetçiliği dışladıkları ve ümmeti ön plana çıkardıkları için
bu ayrımı göremezler.

Ulus olmanın, vatandaş olmanın değerini, faziletlerini bilemezler.

“TÜRKÜM” demek mutluluğunu bize bıraksınlar.

Zararı yok.

Biz Türklüğe yararlı olmak için Andımıza bağlı olmaya devam ederiz

DOĞRULUK, ÇALIŞMAK, SAYGI

Andımızın her tümcesi çok iyi seçilmiştir.

Çocuk bilincimize en güzel insani ve vatandaşlık duygularını yerleştirmek üzere.

Ama; çalmak, çırpmak, avantadan kazanmak, milletin malını peş keş çekerek
kendine ve çevresine yarar sağlamak isteyenlere uymaz.

Başkasının hakkını korumayı, saygıyı aklından geçirmeyenlere terstir.

Vatanı; üstündekileri, altındakileri satıp-savma yeri olarak görenlere aykırıdır.

Her türlü varlığı armağan olarak hortumlamaya alışık olanlara da.

IRKÇILIĞI YAPAN KİM? FAYDASI NE?

Andımızdan, ”Türk milleti “ ifadesinden neden rahatsız oluyorlar?

Irkçı buldukları için.

Bu rahatsızlığı RTE ile birlikte en çok dile getirenler kim?

Kürt ayrılıkçılar ve yobaz dinciler.

Peki Kürt ayrılıkçılığı ırkçılık değil mi?

PKK, BDP ırkçılığın dik alasını uygulamıyor mu?

Ona neden sessiz kalınıyor?

Yanıt açık.

Pazarlıklar yapıldı.

Karşılıklı faydalar sağlandı.

Ama Türk milletinin bireyi olarak değil.

Irkçılara, gericilere, bölücülere, çıkarcılara Türklükten fayda gelmez.

Başka kapıya.

CHP milletvekillerinden açılım paketi isyanı: Karşıdevrimin paketi!


Dostlar
,

CHP’nin kurumsal kapsamlı tepkisinden önce 8 ulusalcı milletvekili (adları aşağıda) önaldılar ve AKP’nin açılım paketini apaçık karşıdevrim ilan ederek karşı çıktılar..

Cumhuriyet’imize omuz verdiler.

Çoook iyi ettiler..

Yüreklerine ve de beyinlerine sağlık..

Hepsi de çok iyi eğitimli ve bu konularda uzmanlık düzeyinde bilgi birikimleri var.
Doğruları söylüyorlar ve öngörüleri birikimlerine dayalı, bilimsel ve gerçekçi!

AKP’nin, Batı emperyalizmi güdümünde, maşaları PKK üzerinden pazarlıklarının – dayatmalarının ürünü olan sözde “açılım” ülkemizin ve ulusumuzun bölün(e)mez bütünlüğü için tam bir sinsi tahrip kalıbı..

Ayrıca bu açılım paketi iğrenç bir seçim yatırımı,
Balyoz zulmünü unutturma gündem oyunu ve
gayrı milli iktidar pazarlıklarının saklanamayan dışavurumu..

Bu ihanet girişiminin içyüzünü halka anlatmak gerek.. Çook etkin ve yaygın olarak..

  • CHP ve MHP’nin gereken ataklığı göstererek
    mitinglerle Türkiye’yi ayağa kaldırmaları gerek.

Bu girişim AKP’nin elinde patlamalı ve 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde
bumerang etkisiyle AKP’nin kendisini vurmalı.. Bu eylemin stratejilerini
CHP ve MHP başta olmak üzere, tüm ulusalcı – cumhuriyetçi toplumsal güçler
“örgütlü akılla” sergilemeli..

Sevgi ve saygı ile.
11.10.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================

CHP milletvekillerinden açılım paketi isyanı: Karşıdevrimin paketi!

3chpmilletvekili

CHP’deki ulusalcı milletvekilleri Meclis’te yaptıkları basın açıklamasıyla AKP’nin paketini karşıdevrimin son adımı olarak niteledi,
‘Laik rejimin kaldırılmasına izin vermeyiz’ dedi

CHP’li altı milletvekili, AKP’nin açıkladığı “Demokratikleşme Paketini”
bir karşıdevrim paketi olduğunu ve anayasaya aykırı olduğu savunarak,

  • “Bu düzenlemeleri Anayasa değişikliği yapmadan getirmek mümkün değildir. Hükümet anayasa suçu işliyor. CHP milletvekilleri olarak bizler,
    bu karşıdevrimi 
    kabul etmeyeceğiz.” diyerek karşı çıktı.

CHP’de ulusalcı duruşları ile bilinen

– Birgül Güler Ayman,
– Süheyl Batum,
– Dilek Akagün Yılmaz,
– Gürkut Acar,
– Ali Rıza Öztürk,
– Oktay Ekşi ve
– Ahmet Topbaş..

dün “Demokratikleşme Paketi”yle ilgili ortak bir basın toplantısı düzenledi.
Şevki Kulkuloğlu ile Ali Haydar Öner de açıklanan bildiriye imza attı.
Güler ve Batum tarafından okunan ve

  • “AKP on yıldır sürdürdüğü Türk Devrimi’yle hesaplaşmasının
    son adımlarını atmaktadır.” denilen bildiri şöyle:

‘AKP, dini inançları devlet işlerine katmıştır’

8 Ekim 2013 Salı günü ilgili yönetmelikte yapılan değişiklikle, “görev mahallinde başı açık olmak” koşulu kaldırılmıştır. Devlet hizmetlerinde dini ya da siyasi herhangi bir simgenin kullanılması, kamu uygulamalarında tarafsızlık ve eşit muamele ilkelerini zedeler; Cumhuriyet’in laiklik ilkesini ortadan kaldırır. Türk ulusu ve CHP bunu hiçbir zaman
kabul etmeyecektir.”

AKP, Türk ulusunu hedef almıştır

Andımız, kuşakları ortak toplumsal ve siyasal değerler çevresinde birbirine bağlayan
bir ulusal metindir. Başbakan’ın ve diğer kişilerin Andımız’daki ‘Türküm’; ‘varlığım
Türk varlığına armağan olsun’ ifadelerini ulusal kimliğin dile getirilişi olarak görmeyip ırkçılıkla damgalamalarını şiddetle kınıyoruz.

‘AKP, Cumhuriyet’in Harf Devrimi’ni hedef almıştır’

Değişikliğin önemi, AKP’nin PKK ile müzakereleri çerçevesinde “Türk Alfabesi”ni
fiilen “ortak alfabe”ye dönüştürme girişimi olmasında gizlidir. Değişikliğin anlamı ise Cumhuriyet’in en temel ilkesi olan ulusal devlet sistemini ve resmi dil Türkçeyi kırmaktan ibarettir.”

‘AKP, resmi dilimizi ve ulusal devleti hedef almıştır’

Siyasette ‘farklı dil ve lehçelerin kullanılması yönündeki düzenleme’, eğitimde
özel okullarda Türkçe’den başka kültürel dillerde eğitim yapılmasına genişletilmiştir.
Anadilde örgün eğitim yoluyla, etnikçi bir devlet ve toplum yapılanmasının
önü açılmıştır
.”

  • “Bizler, CHP milletvekilleri olarak, AKP’nin sahip olduğumuz ulusal varlığımızı,
    laik devlet ilkesi temelindeki hak ve özgürlüklerimizi ortadan kaldırmasına
    izin vermeyeceğimizi ilan ediyoruz.”

(http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/26137-chp-milletvekillerinden-acilim-paketi-isyani-karsidevrimin-paketi.html, 10.10.13)

Emekli Oramiral Nusret Güner AYDINLIK’A konuştu: Sessiz kalan düşmandır


Emekli Oramiral Nusret Güner AYDINLIK’A konuştu:

Sessiz kalan düşmandır!

10guner

Emekli Oramiral Nusret Güner:

  • ‘Benim Genelkurmay Başkanım nasıl ses çıkartmaz?
    Yani kendisinden önceki Genelkurmay Başkanları çok kötüydü,
    kendisi sütten çıkmış ak kaşık’

Askerlere yönelik davalara tepki olarak Donanma Komutanlığı görevinden
istifa eden
emekli Oramiral Nusret Güner, Yargıtay 9. Ceza Dairesi‘nin
Balyoz kararlarına ilişkin çok sert açıklamalarda bulundu.

Aydınlık‘a konuşan Güner, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel‘i olanlara sessiz kalmakla eleştirdi: “Bize bunu yapanlara kızmıyorum; düşman her şeyi yapar
ama benim adamın beni korumuyor, demek ki o da benim düşmanım.”

‘Türk Milleti uyan!’

Yargıtay’ın kararlarına hiç şaşırmadığını belirten emekli Oramiral Güner,

“Böyle bir düzenden başka bir karar beklenemezdi. Bu, adalet diye bir şeyin kalmadığını gösteriyor.” dedi. Cezaları onanan komutanların rütbelerinin sökülecek olmasına ilişkin üzüntülerini dile getiren Güner, Türk milletine şu çağrıda bulundu:

  • “Bütün yargıçlarımız, savcılarımız Türk milleti adına karar verdiklerini söylüyorlar. Ben buradan ‘Ey Türk Milleti, uyanın’ diyorum. Senin için canını feda etmeye yemin etmiş insanlara reva görülen bir durum değil bu. Ey Türk Milleti, senin adına karar verenler pırıl pırıl insanları mahvediyorlar, yasal olarak bir mekanizma kur ve bunları kontrol et.”

Yetkililere yazıklar olsun’

Güner, “Bizi bu duruma düşüren hainler, buna ses çıkartmayan yetkililer var.
Benim Başbakanım, meclisim, bakanlar kurulum var. Bu yetkilileri kınıyorum.
Yazıklar olsun diyorum onlara. Andımız konusunda da gördüğümüz gibi, muhalefet de iktidarla el ele vermiş ‘aman ikinci bir muhalefet oluşturmayalım’ derdinde. Bu yandaş muhalefet Türkiye’ye en büyük kötülüğü yapmıştır. Yandaş medyada ‘patronlar öyle ama emekçiler ne yapsın’ diyerek bu durumu geçiştiremeyiz. Herkes tavır koyacak, emekçisi de tavır koyacak. Yoksa acısını bu millet çekecek.” diye konuştu.

‘Sütten çıkmış ak kaşık’

Ergenekon, Poyrazköy, Askeri Casusluk gibi davalardan da farklı kararların çıkmayacağına inandığını söyleyen Nusret Güner, şöyle devam etti:

Deniz Kuvvetleri’nin belini kırdılar,
TSK’nın belini kırıyorlar,
maalesef buna sessiz kalanların başında benim Genelkurmay Başkanım geliyor.

  • Genelkurmay Başkanım nasıl ses çıkartmaz?

Yani kendisinden önceki Genelkurmay Başkanları çok kötüydü, kendisi sütten çıkmış
ak kaşık… Kesinlikle kınıyorum. Askerine sahip çıkmayanlar komutan olamazlar,
lider olamazlar. Emir verir ve kendi kendilerine uygularlar. İçim içimi yiyor.
Bize bunu yapanlara kızmıyorum; düşman her şeyi yapar ama senin adamın
beni korumuyor, demek ki o da benim düşmanım.”

AKP Nasıl Durdurulmalı?


AKP Nasıl Durdurulmalı?

Dostlar,

AKP’nin “4+4+4 ucubesi” ile Eğitimde kritik bir köşe dönülmüş (RG’de 11 Nisan 2012’de yayımlanan “İLKÖĞRETİM ve EĞİTİM KANUNU ile BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN, yasa no 6287), Türk eğitim sisteminin
laik yapısı büyük ölçüde zedelenerek
ÖĞRETİM BİRLİĞİ (Tevhid-i Tedrisat)
Devrim Yasası’na esalı bir saldırı gerçekleştirilmişti.
Bu konuda sitemizde epey yazı yayımlandı.

Söz konusu düzenleme, Başkanını AKP’li Nabi Avcı‘nın yatığı TBMM Milli Eğitim Komisyonunda “CHP’li vekiller dövülerek” ve salonda yok varsayılarak geçirilmişti. Gözükara mücahit Komisyon Başkanı Prof. Avcı, daha sonra Milli Eğitim Bakanı yapılarak ödüllendirilmişti (24 Ocak 2013).

4+4+4 dayatması, başta Anayasa’nın 174. maddesi ile korunan 8 adet Devrim Yasası olmak üzere Anayasa’nın pek çok maddesine aykırı olmasına karşın
(ilk 3 madde, 24, 42, 174 başta olmak üzere), AKP tarafından yeniden yapılandırılan Anayasa Mahkemesince CHP’nin iptal istemleri reddedilmişti.

07 Ekim 2013 günü yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Genelgesi ile ANDIMIZ ilkokullarda da yasaklandığı gibi, Bakanlar Kurulu Kararı ile türbana kamuda da
izin
verilerek, Türk seküler-laik eğitim düzenine ağır bir darbe daha indirilmiştir.

Bu Karar, “2/9/1925 tarihli ve 2413 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında Değişiklik” yapmaktadır. Cumhurbaşkanı Atatürk’ün ve Başbakan İsmet İnönü’nün
imzası olan Bakanlar Kurulu kararı değitirilmektedir!.

  • Hemen belirtelim ki, söz konusu Bakanlar Kurulu Kararı açıkça hukuka aykırıdır.

Bu idari düzenlemeler için aşağıdaki pdf metnine bakılmalıdır :
ANDIMIZ_kalkti_kamuda_basortusu_serbest_7.10.13

Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere yüksek yargı organlarının kararına,
AİHM Büyük Daire (Temyiz Dairesi) kararlarına apaçık ters düşmektedir.

Siyasal iktidar bunları bilerek ve isteyerek yapmaktadır..
Hukuk cebren ayaklar altındadır.

  • AKP artık fiilen / de facto karşı devrimi gözü kara 
    ve hızlandırarak yürütmektedir.

Zaman daralmıştır AKP için, artık geriye sayım söz konusudur en azından
30 Mart 2014 yerel seçimleri bakımından. Bu seçim, durdurulamayan bir düşüşü tetikleyebilecektir. Bu bakımdan, AKP’nin risk alması söz konusu değildir.

Seçmen tabanına ve dış aleme ne verilecekse, artık ertelenmeden ve olabildiğince bonkörlükle verilmelidir. Sözde “açılım” paketiyle 11 yıldır sakız edilen “türban istismarı” mutlu sona (!) erdirilmiştir?

Üstelik Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin Balyoz davası temyiz kararını açıklamasından
2 gün önceye denk düşürülerek, gündemde ikincilleştirilmeye çalışılmıştır.

Artık laik Türk Milli Eğitim Sistemi devri, büyük ölçüde -şimdilik- kapanmıştır.

AKP’nin gayrı milli yarı şeriatçı eğitim sistemi, aşağıdaki çizimdeki gibi insan tipi yetiştirmeye kurgulanmış görünüyor..

Fotoğraf: Büyük dönüşüm devam ediyor...

(https://m.ak.fbcdn.net/sphotos-b.ak/hphotos-ak-prn2/p480x480/1393977_593394267363667_1816906724_n.jpg, 10.11.13)

Çünkü şeriatçı rejimler;

– aydın ve özgür düşünen,
– pozitif bilim ışığında sorgulayan yurttaşlar değil;

* biat kültürüne körü körüne boyun eğen,
* sadakacı ve sadakatlı ümmet ve tebaa ile sürdürülebilir ancak.

******

AKP son atışlarını da yaptı..
Sadakta artık başka ok kalmamış (?) görünüyor.
Ekonomi de iyice duvara dayandı.
Bundan sonra “HALİFELİĞİ GETİRİYORUZ..” diyecek durumu kalmadı sanırız.

Dolayısıyla zaman, sanıldığının tersine AKP aleyhine akmaktadır.

Bundan böyle başlıca araç

– POLİS DEVLETİ FAŞİZMİ ve
seçim sistemi oyunları – hileleri ile ne yapıp edip iktidarı bırakmamaktır.

Yapılacaklar                                :

1. Milli Eğitim Bakanlığı’nın ANDIMIZ’ı kaldıran gelengesi derhal Yönetsel Yargıya götürülmelidir. Danıştay’da açılacak bir YD (Yürütmeyi Durdurma) istemli iptal davası önemenmelidir. Bu gün basından öğrendiğimize göre EĞİTİM SEN
bu girişimi başlatmıştır. Bizim de üyesi olduğumu EĞİTİM İŞ benzer yolu izleyecektir. Türk Hukuk Kurumu ve Baroların hatta Hukuk ve Eğitim Fakültelerinin bu davanın dilekçesinin hazırlanmasına yeter destek vermesi dileğimizdir. (Milli Eğitim Bakanlığı’nın İlköğretim Kurumları Yönetmeliği‘nde değişiklik yapılarak
“öğrenci andı” başlıklı 12’nci madde yürürlükten kaldırıldı.)

2. Türbanı kamuya da sokan Bakanlar Kurulu Kararı da (Yönetmelik değişikliği) Danıştay’da dava konsusu edilmeli, YD istemli iptal davası açılmalıdır. Yargı, bir kez daha kendisinin daha önceki kararları ile yüzleştirilmelidir. Bu sonucu görmek de başlı başına önemlidir. (07.10.13 günü Resmi Gazete’de yayınlanan Başbakanlık Genelgesi ile 1982 tarihli ‘Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik’in 5. maddesinde değişiklik yapıldı..)

3. Asıl önemli olan, TBMM’deki partilerin AKP karşısında ortak eylemidir.
CHP ve MHP mutlaka ama mutlaka seçim işbirliğine gitmek zorundadır.

Siyasal Partiler – Seçim mevzuatı yasal olarak elvermiyorsa bu halka anlatılmalı ve halkın tabanda bu sorunu çözmesi istenmelidir. En güçlü adayı bu 2 parti birbiri lehine destekleyebilmelidir.

Bu arada yaygın mitinglerle gerçekler, AKP’nin tüm yolsuzlukları ve içyüzü belgelerle halka anlatılmalıdır.

SEÇİM GÜVENLİĞİ en kritik konulardandır.

Hükümet bu konuda ödün vermeksizin sıkıştırılmalıdır.
Bu sorun çözülmezse, seçimlerin boykotu dahil olmak üzere tüm seçenekler
gündeme alınmalıdır.

  • Tek çare BİRLEŞMEKTİR!

Büyük ATATÜRK reçeteyi net olarak vermiştir :

  • “Milletlerin tarihinde bazı dönemler vardır ki, belli amaçlara erişebilmek için maddî ve manevî ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak ve aynı doğrultuya yöneltmek gerekir. Yakın yıllarda milletimiz, böyle bir toplanma ve birleşme hareketinin önemli sonuçlarını kavramıştır. Memleketin ve devrimin, içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için,
    bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması gerekir.
    Aynı cinsten olan kuvvetler, ortak amaç yolunda birleşmelidir.”

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 10.10.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Andımız Var…


Bekir COŞKUN

Basin_one_egilmesin
ANDIMIZ VAR…

İstediğin kadar yasakla…
Önlenemez…
Andımız var…

İsim vermek de gerekmez…
“Seni izleriz” dediğimiz zaman, kimi izlediğimizi bilirler…
“İlkemiz” bellidir…
“Ülkümüz” belli…

Sevdamızdır…
Sesimiz kesilse…
Dudaklarımız kıpırdadığı zaman anlarlar…
O’dur…
Dudaklarımızı yasaklasan, gözlerimize bak…
İki damla mı süzüldü?..
İkisi de o…

Niçin yasaklarsın?..
“Türküm, doğruyum, çalışkanım” nerene battı?..
Neresi seni rahatsız etti?
“Türküm” kelimesi, değil mi?..

Eeee…
Türk, Kürt milletvekilleri yemin ediyorsunuz ya…
Bak o yemine…
İçinde Büyük Türk milleti” yok mu?..
Var…
Yani kırmızı koltuklara oturmak, bol kepçe maaşları cebe indirmek için gerekli olan
o yemini ederken “Türk milleti” demekte bir sakınca yok…
Koca adamlar yemin ederken batmadı da bacak kadar çocuklar ant içerken mi battı?..

  • “İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir” desen…

Neyine uymadı bu?..
Ama ilk yarısına bölücüler karşıydı, çünkü içinde “Türk” var…
İkinci yarısına dinci karşı, çünkü içinde “Atatürk” var…
O kadar…

Göreceksin…
Bizim çapulcular meydanlarda çocuklar adına el ele tutuşup eski günlere dönüp okumaya başlayacaklar…
Silemezsin…
Yasak dinlemiyor büyük sevdalar… 

Aydınlık bir yüz, kımıldayan bir dudak, ıslak bir çift göz görürsen…
Anla…
Andımız var…

(Cumhuriyet, 6.10.13)

JAPON KÜLTÜRÜ ve GÜNÜMÜZ TÜRKİYESİ


Dostlar,

Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan aşağıdaki dosyayı paylaşıyor..

Bir toplum nasıl oya gibi, nakış gibi dantel dantel işlenerek inşa ediliyor..
Disiplinle, çalışkanlıkla, erdemle, üretkenlikle..
Toplum mühendisliği ile.

Vahşi ve hiç de cömert olmayan çok sınırlı (yakl. 380 bin km2 ile Türkiye’nin yarısından az, dağlık, çok sayıda ada ve sürekli depremler..) bir coğrafyada insan azmi ve çabasının akıl ve bilim öncülüğündeki inanılmaz utkusu..

Üstelik 1945’te Hiroşima ve Nagasaki kentlerine ABD tarafından 2 atom bombası atılarak 200 bin dolayında insanını yitiren, önemli toprak parçaları tarım yapılamaz duruma gelen, 68 yıldır süregelen radyoaktif ışıma ve artmış hastalık
(kanser ve doğumsal anomaliler, yaşamın kısalması..) yükü..

Farklı etnisiteleri, dinsel inanç kümelerine karşın
Bir halkın JAPON ULUSU – JAPON MİLLETİ – JAPON ULUS DEVLETİ olma azmi.

Sayın Prof. Bozkurt Güvenç bu ülkeye giderek yerinde gözlemlerle
JAPON KÜLTÜRÜ adlı koca bir kitap yazmıştı en az 30 yıl önce..
Ne kadar okundu acaba??

Türkiye’de ise Batman’da KESK / SES Öncülüğünde Kürdistan Tıp Kongresi

ve Kürt Ulusal Marşı okunması..

Dayatarak..  Gererek..

Başbakan RT Erdoğan’ın ANDIMIZIN kaldırılmasına göğsünü siper etmesi..

Bir yandan ANDIMIZ‘ın “Türk Milliyetçiliği” yaptığı suçlaması -ki gerçek değil-
öte yandan göstere göstere Kürt milliyetçiliği yapma..

Bu arada 9. Cumhurbaşkanı Sn. Süleyman Demirel’den gelen uyarıya
dikkat edilmelidir :

Demirel’den paket uyarısı: 'Millet bilincimiz ortadan kalkar'

Tarih, bu tablolara sürüklenen toplumların ülke ve ulus birlikteliğini yitirdiğini ve
küçük devletlere parçalandığını, bu devletçiklerin ise kısa ömürlerle tarihten silindiğini belgeliyor.

Yazık.. Çok yazık..

Bu halk, Anadolu halkı ölüm-kalım savaşını vererek kendisini yoktan var edeli 100 yıl bile olmadı. Ama Yüce Atatürk‘ün öngörüleri geçerlidir. Türkiye Cumhuriyeti
bu zorlukları da aşacak ve sonsuza dek yaşayacak, yaşatılacaktır.

Bu da,

  • TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ KURAN ANADOLU HALKI = TÜRK MİLLETİ‘nin
    “andı” dır..

ANDIMIZ’ın yazarı, asla ırkçı olmayan ama özgüvenli, değerleri olan bir millet yaratmak üzere yaratıcı zekâsının ürünü olan sözleri kaleme alan saygın meslektaşımız, Atatürk‘ün T.C. Milli Eğitim Bakanlarından Sn. Dr. Reşit Galip’i saygı ile anıyoruz.

 

Sevgi ve saygı ile.
06.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

Japan – some interesting facts

These practices set a high standard for young people . . . . .

  • Japanese children clean their schools every day for a quarter of an hour with teachers. This led to the emergence of a Japanese generation who is modest and keen on cleanliness.
  • Any  Japanese citizen who has a dog must carry special bags to pick up dog droppings. Hygiene and their eagerness to address cleanliness is part of Japanese ethics.
  • A hygiene worker in Japan is called “health engineer” and can command salary of USD 5000 to 8000 per month, and a  cleaner is subjected to written and oral tests!!
  • Japan does not have any natural resources, and they are exposed to hundreds of earthquakes a year, but this has not prevented its becoming the second largest economy in the  world.
  • In just ten years Hiroshima returned to what it was economically vibrant before the fall of the atomic bomb.
  • Japan prevents the use of mobile phones in trains, restaurants and indoors.
  • For first to sixth primary year Japanese students must learn ethics in dealing with people.
  • Even though one of the richest people in the world, the Japanese do not have servants.The parents are responsible for the house and children.
  • There is no examination from the first to the third primary level because the goal of education is to instill concepts and character building.
  • If  you go to a buffet restaurant in Japan you will notice people only eat  as much as they need without any waste because food must not be wasted.
  • The rate of delayed trains in Japan is about 7 seconds per year!!
  • The Japanese appreciate the value of time and are very punctual to minutes and seconds.
  • Children in schools brush their teeth (sterile) and clean their teeth after a meal at school, teaching them to maintain their health from an early age.
  • Japanese students take half an hour to finish their meals to ensure proper digestion because these students are the future of Japan.
  • The Japanese focus on maintaining their own culture.  Therefore . . . ..
  • No political leader or a prime minister from an Islamic nation has visited Japan not the Ayatollah of Iran, the King of Saudi Arabia or even a Saudi Prince!!
  • Japan is a country keeping Islam at bay by putting strict restrictions on Islam and ALL Muslims.
  • Japan is the only nation that does not give citizenship to Muslims.
  • In Japan permanent residency is not given  to Muslims.
  • There is a strong ban on the propagation of Islam in Japan.
  • In the University of Japan, Arabic or any Islamic language is not taught.
  • One cannot import a ‘Koran’ published in the Arabic language.
  • According to data published by the Japanese  government, it has given temporary residency to only 2  lakhs, Muslims, who must follow the Japanese Law of the Land. These  Muslims should speak Japanese an carry their religious rituals in their homes.
  • Japan is the only country in the world that has a negligible number of embassies in Islamic countries.
  • Muslims residing in Japan are the employees of foreign companies.
  • Even today, visas are not granted to Muslim doctors, engineers or managers sent by foreign companies. In the majority of companies it is stated in their regulations that no Muslims should apply for a job.
  • The Japanese government is of the opinion that Muslims are fundamentalist, and even in the era of globalization they  are not willing to change their Muslim laws.
  • Muslims cannot even rent a house in Japan.
  • If anyone comes to know that his neighbor is a Muslim then the whole neighborhood stays alert.
  • No one can start an Islamic cell or Arabic ‘Madrasa’ in Japan.
  • There is no Sharia law in Japan.
  • If a Japanese woman marries a Muslim, she is considered an outcast  forever.
  • According to Mr. Kumiko Yagi, Professor of Arab/Islamic Studies at Tokyo University of Foreign  Studies, ” There is a mind frame in Japan that Islam is a very narrow minded religion and one should stay away from it.”
  • The Japanese might have lost the war, but they are in charge of their own country.  There are no bombs going off in crowded business centers, “Honor Killings”, nor killing of innocent children or anyone else.

Some thing to think about…