Etiket arşivi: Yargıtay 9.Ceza Dairesi

AYM; Askeri Casusluk davasında ‘hak ihlali var..’ ve Türkiye Gündemi..


AYM; Askeri Casusluk davasında ‘hak ihlali var..’ ve Türkiye Gündemi.. 

Anayasa Mahkemesi;
Askeri Casusluk davasında ‘hak ihlali vardır.’

AYM’den Askeri Casusluk davası kararı :

Anayasa Mahkemesi, İstanbul Casusluk Davası tertibiyle yargılanan askerlerin haklarının ihlal edildiğine hükmetti. Davaya bakan mahkemenin tahliye kararı vermesi bekleniyor..

Anayasa Mahkemesi; İstanbul Askeri Casusluk davasında ‘hak ihlali vardır’ dedi.
Avukatlar, tutuklu bulunan 5 kişinin tahliye edilmesi için dilekçe verdi,
38 subay hakkındaki yakalama kararının kaldırılmasını talep etti.(www.aydinlikgazete.com/turkiye/aymden-askeri-casusluk-davasi-karari-h60476.html, 9.1.15)

Anayasa Mahkemesi, Balyoz kararında olduğu gibi İstanbul Askeri Casusluk davasında da
“hak ihlali vardır.” yönünde karar verdi.

Avukatlar, dava kapsamında tutuklu bulunan 5 kişinin tahliye edilmesi için
yerel mahkemelere dilekçelerini sunarken 38 subay hakkındaki yakalama kararının kaldırılmasını talep etti.

İstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ne infazın durdurulması ve
yeniden yargılama taleplerini içeren dilekçeler de gönderildi.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin yerel mahkemenin kararını onaması üzerine
İstanbul Askeri Casusluk davası sanıkları Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
1 yılı aşkın süre önce yapılan başvurularla ilgili karar dün oybirliğiyle çıktı.
Avukatlar, kararın oybirliği ile çıkmasının önemine vurgu yaptı.

ÖNCE ÖZGÜRLÜK, SONRA AKLANMA

Dava avukatlarından Mahir Işıkay, kararın ardından Aydınlık’a konuştu :

“Hak ihlali kararını geç de olsa oybirliğiyle alınmış olması gerek yerel mahkemenin gerekse
Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin kararlarının ne kadar isabetsiz olduğunu gösteriyor.” diyen Işıkay,

“Öncelikle cezaevinde olan 5 kişinin ve haklarında yakalama kararı olan 38 kişinin
öncelikle özgürlüğe kavuşması ve devamında yeniden yapılacak yargılama sonucu
bu alçakça iftiralardan aklanacaklarını değerlendiriyoruz.” ifadelerini kullandı.
Işıkay, “Öninde sonunda, kumpasların en iğrencinde gerçekler ortaya çıkacak ve
bu insanlar aklanacaklar.” dedi.

YAKALAMA KARARLARI KALDIRILSIN

Av. Hüseyin Ersöz, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği dilekçede,

“Anayasa Mahkemesi’nin Adil Yargılanma Hakkı’nın ihlal edildiğine ilişkin kararı çerçevesinde yargılamanın yenilenmesine, müvekkillerin cezasının infazının durdurulmasına ve haklarındaki yakalama kararlarının kaldırılması için İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılmasına karar verilmesini..” talep etti.

=======================================

Dostlar,

Epey ama epey geç de olsa sevinçliyiz..
Bu uyduruk dava da Ergenekon – Balyoz kumpaslarının halkalarından biriydi.

Nerdeyse 120 haftadır SESSİZ ÇIĞLIK eylemleriyle adalet arıyoruz...

Bu gün (10 Ocak 205) saat 13:00’te Ankara Sakarya meydanında ve yurt içi – dışı 10+ merkezde eylemler sürecek..

Özellikle Ankara için inanılmaz özveri ile emek veren Ali – Ümit Gönüldaş çifti kardeşlerimiz Atina’da (Yunus Soner ile birlikte) gözaltındalar..
Dileriz eylem saati 13:00’e dek yetişirler.. (Şu sıralar havada olduklarını öğrendik..)

Anayasa Mahkemesi önünde nöbetlere katıldık, gecikmeyen adalet istedik,
sesimizi duyurmaya çabaladık. Olumlu sonuca bir katkısı olduysa,
kendimizi görevini yapmış yurttaş / insan varsayacağız..

Buruk da olsa, -belki gerekmese de- Anayasa Mahkemesine özellikle
kararın OYBİRLİĞİYLE verilmesi nedeniyle teşekkür ediyoruz
..

*****

AYM; Askeri Casusluk davasında ‘hak ihlali var..’ 
TPK’nin Yürüttüğü Tarihsel Savaşım… ve Türkiye Gündemi.. 

AKP yerinde başkaca bir hükümet olsa bunların 100’de biri olamazdı..
Hükümetin gözaltındaki yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılması için
bir çabasını biz henüz duymadık..

Engellenen ve sınır dışı edilen 13 yurtseverin haklarına sahip çıkılmadığı ve
Yunan hükümetinin protesto edilmediği gibi..

AKP geç de olsa doğru yola girmeli ve yurttaşlarının haklarını korumalıdır.
Yunanistan’ın bu hukuk ve demokrasi dışı tutumu aslına TPK üyeleri yurtsever insanlarımızın kişiliğinde T.C. Devleti’ne dönüktür. Yunanitan’ın eli çok zayıftır :

Atina’da Parlamento önünde basın açıklaması yapmak isteyen TPK üyesi
öncü yurttaşlaraımız, Şengen vize sorunları (!) olabileceği gibi komik bir gerekçeyle engellenmişlerdir. Bu insanların büyük çoğunluğunun Yeşil Pasaportu vardır ve
herhangi bir vizeye gereksinimleri yoktur.

Türk Ulusu ve AKP’ye oy veren yurttaşlarımız, AKP hükümetinin ulusumuzun
onurunu zedeleyen bu vahim yanlışını değerlendireceklerdir.

Ayrıca 15 Nisan 2015’e 3 ay kaldı. Sözde Ermeni soykırımının 100. yılı..
Uluslararası psikolojik savaşa çok uygun bir araç ellerinde tepe tepe kullanıyorlar.

Türkiye, tarihsel gerçeklere aykırı olarak Batı emperyalizmince soykırımla suçlanır
ve mahkum edilirse AKP’liler kına mı yakacaklardır?
O zaman sormazlar mı, “Siz kimin hükümetisiniz??” diye

Önce mahkumiyet, sonra tazminat, sonra da toprak istemi ile
ülkemizin bölünmesi ve Sevr gereği Ermenistan’ın büyütülmesi mi??

Herkes aklını başına almalıdır.. Önce AKP hükümeti ve oydaşları.

Bu arada İP Genel Başkanı Doğu Perinçek‘in AİHM’nde 28 Ocak 2015 günü yapılacak
temyiz duruşmasına katılmasının mutlaka sağlanması gerekir.

Her şeyden önce SAVUNMA HAKKI KUTSALDIR ve SON SÖZ SAVUNMANINDIR..

Savunma son sözünü söylemeden karar verilebilir mi?

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu gerçekten içtenlikli ise,
Adalet Bakanlığı’na başvurmalı ve

  • Doğu Perinçek için Yargıtay’dan özel izin istenmelidir.

Böylesi bir istemin ceza muhakemeleri hukukuna aykırı bir tarafı yoktur, olağandır.
İnsanlar tutuklu – hükümlü iken bile cezaevinden gerektiğinde izinle dışarı çıkabilmektedir..
Adalet Bakanı da kendiliğinden harekete geçebilir, geçmelidir.
Gerektiğinde kefaletle de bu izin verilebilir.

Aynı başvuruyu Doğu Perinçek de Yargıtay’a ve ilgili 2 Bakanlığa yapmalıdır.

Hukuk düzeni çaresizlik rejimi değildir.
Son çözümlemede hukuk adaletin aracıdır;
temel işlevi budur,
dolayısıyla bu bağlamda üretmek zorunda olduğu çözümler meşrudur. 

(Sivas katliam hükümlülerinin cezaevinde iken çocukları oldu!
İmralı’daki katilin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası İnfaz Yasası kurallarına uygun mu?)

Bu arada AİHM de Doğu Perinçek’in duruşmada hazır bulundurulmasını istemelidir.
Bu amaçla Türk hükümetine ivedi müzekkere yazmalı ve bir içtihat yaratmalıdır.

****

Son olarak; bu hızlı gündem değişmeleri AKP’nin ne çok işine yarıyor değil mi??
İçerideki müthiş ekonomik güçlükler, yoksulluk, işsizlik, ağır kış koşulları ve de
TBMM Komisyonunda aklanan 4 eski bakan; kanayan kamuoyu vicdanı, katledilen adalet, hiç edilen muazzam paralar, rantlar; bunların beslediği medya – mafya – siyaset… uğursuzlukları.. Ama nereye dek??

AKP, IŞİD’e politik ve lojistik desteğinin hesabını da verecek.. kaçışı yok..
Paris olayları öylesine yüzeysel değil.. Uluslararası hesaplar Bay RTE’yi çok aşıyor..

Türkiye tüm bu kuşatmaları aşacak..
İnsan akının – bilincinin sonsuza dek tutsak alınabileceği varsayılabilir mi??

Sevgi ve saygı ile.
10.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Yargıtay’dan Umut Davası’na onama


Yargıtay’dan Umut Davası’na onama

10 Nisan 2014,
YURT Gazetesi

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı’nın öldürülmesinin de aralarında bulunduğu çok sayıda olayı kapsayan “Umut Davası”nda sanıklara verilen hapis cezalarını onadı .

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 17 Ocak 2013’te, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok’un öldürülmesi olaylarının da aralarında bulunduğu çok sayıda olayı kapsayan “Umut” operasyonuna ilişkin açılan ve Yargıtay’ın bozma kararından sonra tekrar görülen davada 3 sanığı “yasadışı Tevhid-Selam ve Kudüs Ordusu” örgütünü kurmak ve yönetmek suçundan 12 yıl 6’şar ay, 5 sanığı ise aynı örgüte üyelikten 6 yıl 3’er ay hapse mahkum etmişti. Sanıklardan Mehmet Ali Tekin, Hasan Kılıç ve Ekrem Baytap, “silahlı suç örgütü kurma ve yönetme” eylemlerinden 15’er yıl hapis cezasına çarptırılmış, iyi halleri nedeniyle cezaları
12 yıl 6’şar aya indirilmişti.

Sanıklar Abdulhamit Çelik, Fatih Aydın, Yusuf Karakuş, Mehmet Şahin ve
Recep Aydın
da “silahlı suç örgütü üyesi olmak” suçundan 7 yıl 6’şar ay hapis cezasına çarptırılmış ve cezaları iyi durumları  dikkate alınarak 6 yıl 3’er ay olarak belirlenmişti. Karara itiraz edilmesi üzerine dosya yeniden Yargıtay’ın gündemine geldi.

SANIKLAR İRAN’DA KUDÜS ORDUSU VE İRAN GİZLİ SERVİSİ SAVAMA İLE BAĞLANTIYA GEÇİP ASKERİ EĞİTİM ALDI

Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin mahkumiyet kararını onadı. Dairenin kararında, “Tevhid Selam Kudüs Ordusu Örgütü”nün, 1988-99 arasında Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı’nın öldürülmesi olaylarının da aralarında bulunduğu 18 ayrı saldırıyı gerçekleştirdiklerinin anlaşıldığı ifade edildi. “İslami Hareket Örgütü”nün de Çetin Emeç ve Turan Dursun’un öldürülmesi olaylarının da aralarında bulunduğu 1990-94 arasındaki 5 olayı gerçekleştirdiği belirtilen kararda, “Tevhid Selam Kudüs Ordusu”nun ve “İslami Hareket Örgütü”nün, silahlı terör örgütü niteliklerinin Yargıtay tarafından 2002 yılında kabul edildiği anımsatıldı.

Örgütlerin silahlı terör örgütü niteliğinde olduğunun belirtildiği kararda, sanıkların
terör örgütlerinin üyesi ve yöneticisi oldukları, İran’da Kudüs Ordusu ve İran gizli servisi Savama ile bağlantıya geçip örgütsel görüşmeler yaptıkları, İran’da örgütün amaçları doğrultusunda siyasal ve askeri eğitim aldıkları, istihbarat çalışmaları yaptıkları, silah ve patlayıcı madde temin etmek gibi faaliyetlerde bulundukları yönündeki kabul ve uygulamada isabetsizlik görülmediği vurgulandı. Daire, sanıklar hakkında verilen hükümlerde isabetsizlik görülmediğinden yerel mahkeme kararını
oy birliğiyle onadı.(ANKA)

Ya bu dava bozulur ya Erdoğan bu danışmanını kovar


http://www.odatv.com/n.php?n=ya-bu-dava-bozulur-ya-erdogan-bu-danismanini-kovar-2510131200

25.10.2013 00:57

Başbakan Erdoğan’ın hukuk danışmanı ve yeni TCK’nın mimarlarından
Prof. Dr. İzzet Özgenç’in, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Balyoz kararıyla ilgili Yargıtay’a gönderdiği 46 sayfalık mütalaasının tam metnini ele geçirdik.

Balyoz sanığı Tümamiral Erdem Caner Bener’in Avukatı Abdullah Alp Aslankurt’un istemi üzerine hazırladığı raporu, Yargıtay’ın onama kararını açıklamadan 1 ay önce
4 Eylül 2013’te Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ne gönderen Prof. Özgenç’in,
“darbe” hükmünü hukuksal ve bilimsel kanıtlarla çürütürken, yer yer 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını ti’ye aldığı görüldü.

Prof. Özgenç’in, karardaki mantığı 1930 faşist İtalyan Ceza Kanunu’ndaki anlayışa benzetmesi de dikkat çekti.

İşte Prof. Özgenç’in hukuksal mütaalasında yer alan önemli kimi saptamalar:

  • Kararda önemli hukuka aykırılıklar ve hatalar bulunmaktadır.
    Burada en çok yalnızca hazırlık hareketinin varlığından söz edilebilir.
  • “Darbe suçu” denmesinin bilimsel dayanağı yoktur.
  • Gerekçeli karar çelişkilerle doludur.
  • Kararda, suç teorisinin günümüzde ulaşmış bulunduğu gelişmişlik düzeyi itibarıyla artık kabul görmeyen sübjektif teori esas alınmıştır.
  • Gerekçeli hükümde, “1. Ordu merkezli cunta yapılanması” ve “sanık Çetin Doğan liderliğindeki cunta yapılanması” gibi ibareler kullanılmış ise de sanıklar arasında, TSK’nın mevcut olan hiyerarşik ilişkinin dışında bir hiyerarşik yapılanmanın varlığından söz edilmemiştir. Bu durum karşısında, Gerekçeli Hükümde suç örgütünü çağrıştırır biçimde “cunta yapılanması” ibaresinin kullanılması doğru olmamıştır.

DAVA DIŞI KİŞİLER KİM?

Baştan sona dijital verilere dayanan Balyoz davasında
sanıklar, delillerin sahteliğini bilimsel raporlarla ispatladı, ancak Mahkeme,
hiçbir bilimsel temeli olmayan bir izahla, dijital verilerin güncellendiğini öne sürdü.

Prof. Özgenç, mahkemenin bu konudaki hükmünü değerlendirirken de
şu çok önemli gerçeği şöyle sorguladı:

“Gerekçeli Hükümde, ‘Özellikle darbe hazırlıklarının güncelleneceğine ilişkin talimatları içeren belgeler’ göz önünde bulundurularak, delil olarak kullanılan bu bilgisayar kayıtlarının ‘sanıkların ya da sanıklardan bu çalışmaları devralmış dava dışı kişilerin elinde’ tutulmuş olduğu kabul edilmiştir. Mahkemenin bu kabulüne göre, söz konusu plan çalışmaları, 2003 yılının Ağustos ayı itibarıyla son bulmuş değildir. Bu tarihe kadar oluşturulmuş olan bilgisayar kayıtlan üzerinde, bu tarihten sonra da güncelleme faaliyetinin icra edildiği, mahkemece kabul edilmiştir. Ancak, Mahkeme Kararında kullanılan ‘sanıklardan bu çalışmaları devralmış dava dışı kişiler’den kimlerin ve
neyin kastedildiği anlaşılamamıştır.

Önemle belirtmemiz gerekir ki; ceza muhakemesi hukukunda ‘dava dışı kişi’ diye bir kavram mevcut değildir. Darbeye teşebbüs edildiğinin, fakat ‘icra’sının 2003 yılının Ağustos ayında akamete uğradığının, söz konusu harekât planlarına ilişkin bilgisayar kayıtlan üzerinde bu tarihten sonra da güncelleme faaliyetinde bulunulmuş olduğunun kabulü karşısında, bu faaliyetleri icra eden ve sanıklar dışındaki kişilerin de ceza hukuku sorumluluğunun olup olmadığının tartışılmamış olması, Mahkeme Kararı bakımından önemli bir eksikliktir.”

GÜNCELLEME İZAHI KÜRSÜLERDE HATALI HÜKÜM ÖRNEĞİ OLUR

Prof. Özgenç, mahkemenin güncellenen dijital verilerin neden çelişki ve yanlış bilgiler içerdiğine ilişkin gerekçesini resmen ti’ye alıp, şunları söyledi:

“Gerekçeli Hükümde, içeriklerinde çelişkiler bulunan bilgisayar kayıtlarının hukuken geçerli delil olma özelliği taşıyıp taşımadığı konusunda yapılan değerlendirmede,
bu çelişkilerin ‘yakalanmaları halinde kullanılmak üzere bizzat sanıklar tarafından
bilerek yapıldığı ihtimali’ne dayanılmış olması, hatalı hüküm bakımından önemli bir
kötü örneği oluşturmaktadır.”

Prof. İzzet Özgenç, Erdoğan’ın yalnızca hukuk danışmanı değil.
2008’de YÖK Başkanvekilliğine getirdiği, ancak Cumhurbaşkanı Gül’ün ekibiyle anlaşamadığı için bu görevinden istifa eden bir isim.

Erdoğan ve bakanları, 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını adeta alkışladı.
Ancak Danışmanının verdiği mütaala ortada. Ve mütaalası Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nce de dikkate alınmadı, yerel mahkemenin bu çelişkilerle dolu kararı,
yeni çelişkilerle onandı.

Bu durumda, “Ya bu dava bozulur ya Erdoğan Danışmanını kovar”
demekte haksız mıyız?

Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e
kucak dolusu sevgiler

Müyesser Yıldız
Odatv.com

PROF. ÖZGENÇ’İN 46 SAYFALIK MÜTAALASININ TAM METNİ İÇİN TIKLAYINIZ

Prof_Ozgenc’in_Balyoz_Karari_mütalaasi

Prof. SAMİ SELÇUK UYARIYOR


portresi


Sami Selçuk uyarıyor

 

 

 

Emin Çölaşan
SÖZCÜhttp://sozcu.com.tr/2013/yazarlar/emin-colasan/sami-selcuk-uyariyor-391439/

portresi_SOZCU_ile

Sevgili okuyucularım,

Türk Ordusu’nu, Mustafa Kemal’in askerlerini
tasfiye etmek
, kalanların elini kolunu bağlamak amacıyla oluşturulan Balyoz davası, adalete bir leke olarak yapıştı.

Verilen kararlar yanlıştı.

  • Düzmece dijital belgelerle oluşturulan davada
    yüzlerce pırıl pırıl subayımız ağır hapis cezalarına çarptırıldı.

Mahkeme tümüyle taraflıydı, adeta düşman ordusunun casuslarını yargılıyordu.

Adaleti ve hukuku çiğneyen kararlar sonrasında bütün umutlar Yargıtay’a bağlanmıştı. Dosya Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından titizlikle okunacak, düzmece belgeler
ortaya çıkacak ve mahkeme tarafından verilen o ağır ve akıl almaz cezalar
herhalde bozulacaktı.

Toplumun ve bütün hukukçuların umudu bu doğrultuda idi.

Temyiz makamı olan Yargıtay 9. Ceza Dairesi bu davayla ilgili 17 duruşma yaptı. Yasa uyarınca Yargıtay’daki temyiz duruşmasına sanıklar değil,
yalnızca avukatlar katılıyor.

Bu 17 gün boyunca avukatlar müvekkillerini savundu.
Düzmece deliller bir kez daha kanıtlandı.

Heyet onların konuşmasına hiç müdahale etmedi, sadece dinlemekle yetindi.
Herhangi bir avukata bir tek soru bile sorulmadı…

Karar geçtiğimiz 9 Ekim günü açıklandı:

200’ün üzerinde ağır hapiscezası!.. Ve özellikle de iktidarın ele geçirmek istediği
Deniz Kuvvetleri’ne indirilen balyoz!

* * *

Bu kararların altında ilgili Yargıtay dairesinin başkanı ile dört üyenin imzaları var.
Dört üyenin tamamı, AKP’nin yargıyı ele geçirmek için düzenlediği son operasyonda Yargıtay’a seçilmişti.

AKP’nin ön bahçesi olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Yargıtay’a kendi adamlarından tam 160 üye seçmişti.

O dört üye de onların arasında yer almıştı. Başkan da, aynı dönemde ele geçirilmiş olan yeni Yargıtay’ın üyeleri tarafından o göreve seçilmişti.

İşin Türkçesi, önce yargıya siyaset sokulmuş, sonra da siyasetin egemen olduğu yargı, o inanılmaz kararları vermişti.

* * *

Prof. Dr. Sami Selçuk ülkemizin önde gelen ceza hukukçularından biri.
Daha önce Yargıtay’ın ceza dairelerinde üyelik ve başkanlık yaptı,
Yargıtay Başkanlığı görevinde bulundu.

Liberal görüşlü bir hukukçu. Geçmişte bizim liboş takımıyla ortak davranıp
onların hukuktaki sesi olduğunda kendisine çok kızardım.
AKP dönemindeki bazı hukuk uygulamalarını savunurdu.

Sami Selçuk iki günden beri Milliyet gazetesinde Balyoz davasıyla ilgili görüşlerini
iki ayrı yazısıyla açıkladı. Bugün üçüncü yazısı çıkacak.

Bu konuda Yargıtay’ın vermiş olduğu kararı ağır bir dille eleştiriyor.

Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman gibi sanıkların dinlenmesini istediği tanıkların
kabul edilmemiş olmasını da eleştiriyor ve çok özetle şöyle diyor:

  • “Verilen karar yanlıştır. Yanlış yargılama yapılmıştır.

  • Hükümlülük kararı olasılık ve varsayımlara göre değil, kuşku duyulmayacak bir biçimde kanıtlamaya, yüzde yüz kesinliğe dayanır. Kuşkudan sanık yararlanır ilkesi, hükmün nasıl kurulacağına yönelik bir mantık ve hukuk buyruğudur. Olayımızda ilk mahkemede (Silivri’de) üye yargıçlar sık sık değişmiş,
    kanıtlarla doğrudan ilişki kurmadıkları halde sonuçlar çıkarıp hükme katılmışlardır.

  • Kesin bir bozma nedeni olduğu halde Yargıtay bunu göz ardı etmiştir.
    Bu konu Anayasa Mahkemesi ve AİHM’in (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin) önüne kesinlikle taşınmalıdır.

  • Eğer AİHM Balyoz kararlarında hukuka aykırılık belirlerse,
    yeniden yargılama yolu açılabilecektir…”

Sami Selçuk böyle diyor.

* * *

Sevgili okuyucularım,

Türkiye’de yargı yoluyla herhangi bir haksızlığa uğrayan herkesin, iç hukuk yolları tükenmişse doğrudan AİHM’e başvuru hakkı vardı. Türkiye’de adalet kalmadığı için Türk adalet mağdurları tarafından bu kuruluşta çok sayıda dava açılıyordu.

Türkiye, Avrupa ülkeleri içinde aleyhine en çok dava açılan ülke idi.
AİHM kararlarıyla mağdurlara sürekli tazminat ödüyordu.

AKP hükümeti bunun da kolayını buldu ve inanılmaz bir hukuk cingözlüğü yaparak
yeni bir yasa getirdi:

“Başvurular AİHM’den önce Anayasa Mahkemesi’ne yapılacak.
Mahkeme dosyayı inceleyip karar verecek.
Bu karardan sonra isteyen yine AİHM’e gidebilir!”
(AS: Anayasa md. 148)

Anayasa Mahkemesi iki veya üç üyesi dışında- kimin elinde? AKP’nin!

Peki bu yeni kural niçin getirildi?

Haksızlığa uğrayanlara zaman kaybettirmek için.

Binlerce başvurunun Anayasa Mahkemesi tarafından incelenip karara bağlanması
yıllar alacak ve böylece AİHM’e gidecek davalar hem gecikecek, hem de sayısı azalmış olacak. Üstelik iktidarın elindeki Anayasa Mahkemesi,
zaten kararlarını davacılar aleyhine verip işi bitirecek.

* * *

Adalet perisinin 2 resmi arasındaki en önemli fark;
b
irinin gözleri açık, diğerinin kapalı olması…

Ceza hukukçusu, Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk diyor ki;

  • “Balyoz kararında hukuksuzluk vardır, bu konu Anayasa Mahkemesi
    ve AİHM önüne kesinlikle taşınmalıdır…”

Peki Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç
bu konuda ne buyuruyor? Sözleri aynen şöyle:

hasim_kilic_ilk_3_maddede_rengini_belli_etti


“Sanıklara boş yere umut vermeyin. Bizim mahkumiyet ve hapis cezalarına müdahalemiz olamaz…”

Ve sonra esas bombayı patlatıyor:
“Zaten Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ndeki arkadaşlarımızı tanırım.
Orada başarıyla görev yapıyorlar. Donanımlı, bilgili ve tecrübelidirler.
Olaylara hakim, titiz ve tecrübeli bir ekiptir. Arkadaşlarımızın yanlış yapma ihtimali çok ama çok düşüktür…”

Peki ama bu sözleri söyleyen kişi bir hukukçu mu?
Değil!.. Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi mezunu!..

Kaderin cilvesi ve bazı kulislerle o mahkemeye başkan olmuş biri.
Hukukçu değil ama gerektiğinde Yüce Divan olarak ceza dağıtan bir mahkemenin başkanı!..

Dünyadaki tek örnek. Böylesi Afrika ülkelerinde bile yok!

* * *

Anlaşıldığı kadarıyla Anayasa ve yasalardan bile habersiz. Üstelik bir mahkeme başkanı olarak, hoşuna giden kararlar veren Yargıtay heyetine övgüler düzüp
“Onlar yanlış yapmaz..” diyor.

Kim bilir, belki de ceza hukukçusu, ceza davalarının deneyimli uzmanı olan Sami Selçuk Anayasa ve ceza yasalarını bilmiyor!

Burada Haşim’in çok önemli bir gafına da değinmek gerekiyor.

Bir hakim, -hukukçu olmasa bile (!)- bir süre sonra önüne gelecek olan dava dosyalarıyla ilgili görüşünü açıklayamaz.

Meslek namusu bunu gerektirir. Bunun adına eski dilde “İhsas-ı rey” denir…
Vereceği oyu önceden açıklaması…

Bir hakim, hele de bir mahkemenin başkanı böyle bir gaf yapma,
tarafını önceden belli etme hakkına sahip değildir.

  • Şimdi artık bir şeyi çok iyi anlıyoruz               :

  • Balyoz hükümlüsü Türk subayları AİHM’den önce zorunlu olarak
    Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunduklarında, AKP’nin mahkemesi
    o başvuruları sıraya sokacak, belki de “Beter olsunlar”deyip
    iki yıl raflarda bekletecek ve sonra kararını verecek.

Haşim’in oyu kesin ret! O şimdiden belli.
Öteki üyelerin çoğu da aynı doğrultuda oy kullanacak.

Belki de gerekçeli kararda;

“Gerek Silivri mahkemesi ve gerekse Yargıtay’daki değerli arkadaşlarımızın yanlış yapmasının mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Onların yanlış yapması hayatın olağan akışına aykırıdır.” denilecek!

Adaletin batsın dünya!

(SÖZCÜ, 19.10.13)

Mustafa Kemal’in askerleri mücadeleye yeni başlıyor!


Mustafa Kemal’in askerleri! Mücadeleye yeni başlıyor!

Tüm gözlerin çevrildiği Yargıtay 9.Ceza Dairesi,
Balyoz Davası’nda 237 sanığa verilen mahkumiyeti onadı,
88 sanığın ise tahliyesine karar verdi.
Başta siyasal partiler, kitle örgütleri ve asker yakınları olmak üzere karara
tüm yurtta tepki yağıyor

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Balyoz Davası’nda aralarında eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına ve
MHP milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan‘ın bulunduğu 237 sanığa verilen mahkumiyeti onadı.

Yargıtay, Balyoz davasında 237 sanık hakkında verilen mahkumiyet kararlarını düzelterek onarken, 88 sanığın tahliyesine karar verdi.

Karar öncesi geniş güvenlik önlemleri alındı

Balyoz Davası’nın Yargıtay 9.Ceza Dairesi’ndeki temyiz duruşmalarının ardından
dün (9.10.13) karar duruşması yapıldı. Karar duruşması için Yargıtay çevresinde
geniş güvenlik önlemleri alındı.

Duruşmayı izlemek isteyenler için de çeşitli yerlerde arama noktaları oluşturuldu.
Duruşmayı avukatlar, sanık yakınları ve akredite yaptıran gazeteciler izledi.

  • CHP milletvekillerinden Emine Ülker Tarhan, Dilek Akagün Yılmaz, Mahmut Tanal, Atilla Kart ve Gürkut Acar da duruşmayı izleyenler arasındaydı.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı Ekrem Ertuğrul,
Balyoz Davası’na ilişkin temyiz kararını açıkladı.

Karara göre, 36 sanık hakkında verilen beraat kararı onandı.
Ertuğrul, 25 sanık hakkındaki mahkumiyet hükümlerinin sanıkların cezalandırılmasına yeterli her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından beraat kararı verilmesi gerekçesiyle bozulduğunu açıkladı.

Heyet, 63 sanık hakkında ise eylemlerinin suç için anlaşma suçu kapsamında kalması nedeniyle haklarında 5237 sayılı TCK‘nın 316/2 ve CMK’nın 223/4-a maddeleri gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verdi.

63 sanığın tahliyesine karar verildi.

Bozmanın niteliğine göre bu 88 sanıktan tutuklu olanların tahliyeleri, haklarında yakalama kararı çıkartılanların yakalama kararlarının geri alınması kararlaştırıldı.

Emekli orgeneraller Çetin Doğan, Halil İbrahim Fırtına, Bilgin Balanlı, Ergin Saygun, Şükrü Sarıışık, emekli Oramiral Özden Örnek, emekli Korgeneral Engin Alan,
emekli Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu ile emekli albaylar Dursun Çiçek ve Ahmet Zeki Üçok’un da aralarında bulunduğu 237 sanık hakkında verilen mahkumiyet kararlarını, “sanıklara vekalet ücreti yükletilmesi” ve sanık Berna Dönmez hakkında
Türk Ceza Kanunu’nun, “babalık hakkından men edilme” hükmünün uygulanmasındaki hata nedeniyle düzelterek onanmasına karar verildi.

Rütbeler sökülecek!

Çok sayıda general ve amiralin yargılandığı Balyoz davasında verilen kararla beraber rütbeler sökülecek. Böylece komutanlar ve yakınları orduevlerine giremeyecek ve lojmanlarda kalamayacak. Devlet üstün madalyaları ve kılıçları da ellerinden alınacak.

Andımız okundu

Salona giremeyen emekli askerler, sanık yakınları, İşçi Partisi Genel Sekreteri
Dr. Serhan Bolluk ve partililer, TGB’li gençler, CKD üyeleri de Yargıtay girişinde toplandı. Kalabalık, kararın açıklanmasından sonra

  • “Mustafa Kemal’in askeriyiz”,
  • “Ne mutlu Türküm diyene”
  • “Kahrolsun AKP diktatörlüğü”
  • “Kahramanlar hapiste PKK Mecliste”
  • “Cumhuriyet değil AKP yıkılacak”
    sloganları atıldı.

Hep birlikte “Andımız”ı okuyan kalabalık uzun süre tepkisini sürdürdü.

Heyetin çoğunluğu ‘yeni yargı’dan

Balyoz Davasında karar veren 5 kişilik Yargıtay 9.Daire heyetinden başkan dışında öbür 4 üye, 2010 Anayasa referandumu sonrasında Yargıtay’a atanan yeni üyelerden oluşuyor. Çok tartışılan bu durum yargılama öncesinde de gündeme gelmişti.
Yargıtay çevrelerinde Yargıtay 9. Dairesine yapılan atamalara dikkat çekilmiş ve
yapılan atamalar “Silivri atamaları” olarak nitelenmişti.

Yargıtay kulislerinde,

  • Silivri’de hangi karar verilirse Yargıtay’dan o çıkar.
    Yalnızca suçluyu suçsuzu ayırdık’ mesajı vermek için
    ufak tefek değişiklikler yapılır. Asıl plan değişmez.” denmişti.

Komutanlardan açıklama: İntİkam alınmaktadır

Hadımköy Askeri Cezaevi’nde tutuklu komutanlar yazılı açıklama yaptı.
85 komutanın imzaladığı açıklama şöyle:

  • “Bizler uğruna can vermeye yemin ettiğimiz bu kutsal vatan ve onun üzerinde yaşayan Yüce Türk Milleti’nin hiçbir değerine ihanet etmedik,
    görevlerimizi yerine getirirken Anayasa ve yasaların çizdiği yoldan
    asla ayrılmadık. Birlikte yola çıktığımız ve bugünleri göremeyen aziz şehitlerimiz ile bugünleri yaşayarak kahrolan gazilerimizin ve bu ülkenin tek gerçek devrimini gerçekleştiren Mustafa Kemal Atatürk’ün tertemiz hatıraları önünde suçsuzluğumuzu bir kez daha haykırıyoruz.
  • Vatan sağolsun!

Yakınları: Mücadeleye devam!

Kararın açıklanmasından sonra ceza alan komutanların eşleri ve yakınları kararı protesto ederken, mücadeleye devam edeceklerini bildirdiler.
Dimdik ayakta olduklarını kaydeden komutan yakınları şunları söylediler:

Emekli Albay Hasan Basri Aslan’ın eşi Nefise Aslan:

“Eşim serbest bırakıldı ama sevinemiyorum. Buruk bir şekilde mutluluğumuzu yaşıyoruz.Herkesi içerden çıkarttığımız zaman asıl mutluluğumuzu yaşayacağız.
Onları çıkartmadan mücadelemiz bitmeyecek.
İçeride tek bir kişi bile kalmayacak.”

Dursun Çiçek’in kızı İrem Çiçek:

– Bu karar tanınacak bir karar değil.
– Türkiye’de hukukun işlemediğini net olarak gördük.
– Hükümet yarattığı ‘yargıdan’ zevk alabilir.
– Yargıtay, içtihatlarına aykırı kararına imzayı attı.
PKK pazarlığına tutsak edilen Türk askeri içeride.
– Rahat nefes al AKP.

Emekli Org.Çetin Doğan’ın eşi Nilgül Doğan:

Türkiye’de hukuku, adaleti böyle bir mahkemeden beklemek hata olurdu.
Bu dakikadan sonra, Cumhuriyet’e gönül veren, Ordumuzu seven herkesin
haklı mücadelemize daha çok destek vermesi lazım.
Bizler dimdik ayaktayız.
Türkiye Cumhuriyeti parça parça edilirken susmayacağız.
Bu düzen böyle gitmez, gitmeyecek.

Emekli Albay Ahmet Zeki Üçok’un eşi Berrin Üçok:

İlk günden başlayarak heyete güvenemedim.
Ama yine de Türkiye Cumhuriyeti’nin, bir hukuk devleti olduğuna inanmak istiyordum.
Artık hukuk olmadığına inancım tamdır.
Sonuna kadar mücadelemiz devam edecektir.

Olcay Kabaktepe – İlkay Akkaya
10 Ekim 2013

Emekli Oramiral Nusret Güner AYDINLIK’A konuştu: Sessiz kalan düşmandır


Emekli Oramiral Nusret Güner AYDINLIK’A konuştu:

Sessiz kalan düşmandır!

10guner

Emekli Oramiral Nusret Güner:

  • ‘Benim Genelkurmay Başkanım nasıl ses çıkartmaz?
    Yani kendisinden önceki Genelkurmay Başkanları çok kötüydü,
    kendisi sütten çıkmış ak kaşık’

Askerlere yönelik davalara tepki olarak Donanma Komutanlığı görevinden
istifa eden
emekli Oramiral Nusret Güner, Yargıtay 9. Ceza Dairesi‘nin
Balyoz kararlarına ilişkin çok sert açıklamalarda bulundu.

Aydınlık‘a konuşan Güner, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel‘i olanlara sessiz kalmakla eleştirdi: “Bize bunu yapanlara kızmıyorum; düşman her şeyi yapar
ama benim adamın beni korumuyor, demek ki o da benim düşmanım.”

‘Türk Milleti uyan!’

Yargıtay’ın kararlarına hiç şaşırmadığını belirten emekli Oramiral Güner,

“Böyle bir düzenden başka bir karar beklenemezdi. Bu, adalet diye bir şeyin kalmadığını gösteriyor.” dedi. Cezaları onanan komutanların rütbelerinin sökülecek olmasına ilişkin üzüntülerini dile getiren Güner, Türk milletine şu çağrıda bulundu:

  • “Bütün yargıçlarımız, savcılarımız Türk milleti adına karar verdiklerini söylüyorlar. Ben buradan ‘Ey Türk Milleti, uyanın’ diyorum. Senin için canını feda etmeye yemin etmiş insanlara reva görülen bir durum değil bu. Ey Türk Milleti, senin adına karar verenler pırıl pırıl insanları mahvediyorlar, yasal olarak bir mekanizma kur ve bunları kontrol et.”

Yetkililere yazıklar olsun’

Güner, “Bizi bu duruma düşüren hainler, buna ses çıkartmayan yetkililer var.
Benim Başbakanım, meclisim, bakanlar kurulum var. Bu yetkilileri kınıyorum.
Yazıklar olsun diyorum onlara. Andımız konusunda da gördüğümüz gibi, muhalefet de iktidarla el ele vermiş ‘aman ikinci bir muhalefet oluşturmayalım’ derdinde. Bu yandaş muhalefet Türkiye’ye en büyük kötülüğü yapmıştır. Yandaş medyada ‘patronlar öyle ama emekçiler ne yapsın’ diyerek bu durumu geçiştiremeyiz. Herkes tavır koyacak, emekçisi de tavır koyacak. Yoksa acısını bu millet çekecek.” diye konuştu.

‘Sütten çıkmış ak kaşık’

Ergenekon, Poyrazköy, Askeri Casusluk gibi davalardan da farklı kararların çıkmayacağına inandığını söyleyen Nusret Güner, şöyle devam etti:

Deniz Kuvvetleri’nin belini kırdılar,
TSK’nın belini kırıyorlar,
maalesef buna sessiz kalanların başında benim Genelkurmay Başkanım geliyor.

  • Genelkurmay Başkanım nasıl ses çıkartmaz?

Yani kendisinden önceki Genelkurmay Başkanları çok kötüydü, kendisi sütten çıkmış
ak kaşık… Kesinlikle kınıyorum. Askerine sahip çıkmayanlar komutan olamazlar,
lider olamazlar. Emir verir ve kendi kendilerine uygularlar. İçim içimi yiyor.
Bize bunu yapanlara kızmıyorum; düşman her şeyi yapar ama senin adamın
beni korumuyor, demek ki o da benim düşmanım.”

BALYOZ Davasını unutmayalım : Hukuk hiç yoktu!

Diktator_olsaydim_sallandirirdim_RTE

Dostlar,

Yargıtay 9.Ceza Dairesi “yaya yaya” Balyoz sanıklarının savunmalarını dinledi..

Bizler de sevindirik olduk, savunma kısıtlanmıyor diye..

Yüksek Mahkeme duruşmayı kapattı ve Ekim 2013 başında karar açıklayacak

Bu arada YAŞ (Yüksek Askeri Şura) toplandı ve tutuklulukları süren subaylar
(2 muvazzaf orgeneral dahil) emekli edildiler..

Çünkü bu arada haklarında aklanma (beraat) kararı çıkmadı!

Aşağıdaki yazıyı bir kez daha okuyalım (1 ay önce Cumhuriyet’te yayımlanmıştı)..

Ekim 2013 başında Yargıtay 9. Ceza Diresi’nin adil hüküm vereceğine ilişkin
en küçük bir kanıtınız, öngörünü var mı??

Bizim yok.. (Bu heyetin bileşimini de dikkate alarak..)

Ola ki siyasal konjektür çoooook belireyici bir rota değişikliğine gire ??!

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 24.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================================

Hukuk hiç yoktu

Silivri’de yaşananların ilk günden beri yasaya aykırı olduğuna dikkat çekilerek
BM kararlarına sevinmenin düşündürücü olduğu belirtildi

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu, 24.7.13) –

Balyoz davasının temyiz duruşmasında avukat Murat Ergün, BM kararını anımsatarak,

“Neden BM’den gelen bir karara seviniyoruz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak?

Atatürk’ün büstü olan bir mahkemeden gelen bir karara neden sevinemiyoruz da kıtalar ötesi,
bize tümden yabancı insanların verdiği kararlara seviniyoruz?

Neden bu topraklarda güller hep kırmızı açıyor?” diye konuştu.

Ergün, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde,

** Savcılığın 359 isteminden 358’inin, savunmanın ise 943 talebinin yalnızca 7’sinin
kabul edildiğine işaret etti.

Sanıklar Kadir Sağdıç, Abdullah Can Erenoğlu, Mehmet Fatih Ilgar, Mehmet Koray Eryaşa ve Turgay Yamaç’ın avukatı Murat Ergün, bu anı epey beklediklerini belirterek, Silivri’de yaşadıkları usul ve yasaya aykırılıkları anlatacağını söyledi.

** “Silivri’de ilk günden son güne kadar kendimizi aldatılmış hissettik” diyen Ergün,

Mahkemenin duruşmanın başında söylediğini ortasında inkâr eder hale geldiğini belirtti.

Olayın varsayımlarla başladığını ve

    hükümlerin varsayımlar üzerine kurulduğunu

kaydeden Ergün,

“Varsayımları, ispat edilmiş hakikatler gibi karar verilerek mahkûmiyet hükümleri kuruldu” dedi.

Gölcük Donanma Komutanlığı binasında çıkan verilere de değinen Ergün, şunları söyledi:

“Şu noktayı kaçırmayalım : TSK içinde müvekkillerimizin, sanıkların oluşturduğu bir çeteyle mücadele etmiyorlar, öyle bir şey yok, masum insanları yakıyorlar. Çünkü onlar tasfiye edilmeden amaçlarına ulaşamazlar. Bu hep böyle olmuştur. Her zaman ülkede değişiklik yapılacaksa TSK kadroları tasfiye edilmiştir. Bugün yaşadığımız da odur.”

Mehmet Koray Eryaşa’nın, deniz komodoru olduğunu belirten Ergün, tutuklanma nedeninin Marmara Denizi’nde planla ilgili keşif yapmak olduğunu belirtti. Sanıklar Süha Tanyeri, Dursun Çiçek, Nedim Ulusan, Ahmet Zeki Üçok, Çetin Doğan ve Ahmet Bertan Nogaylaroğlu’nun avukatı Hüseyin Ersöz savunmasını yansı (slayt) gösterisi eşliğinde yaptı.

Anayasanın 90. maddesi gereği, BM’nin tutuklulukla ilgili verdiği kararın mahkemece göz önünde bulundurulmasını istedi. (Cumhuriyet, 24.07.2013)