Etiket arşivi: Hiroşima ve Nagasaki

“Önce bir rutin tetkiklerinizi isteyelim; onlarla birlikte gelin..”

 

“Önce bir rutin tetkiklerinizi isteyelim; onlarla birlikte gelin..”

Dostlar,

MR (Magnetik rezonans), bilgisayarlı tomografi (BT – CT), X (Röntgen) ışınları ve kanser gelişimi ile sağlığımız arasındaki ilişkilere değinen birkaç iletiyi
paylaşmak istiyoruz.

Ne yazık ki son zamanlarda “önce bir rutin tetkiklerinizi isteyelim,
onlarla birlikte gelin”
türünden bir yaklaşım yaygınlaştı ne yazık ki..

Bu olguda pek çok etmenin payı var :

1. Tıbbi tanıda teknik olanakların çok yetenekli duruma gelmesi ve
hekimin bireysel öykü alma – muayene etme ile elde edeceği zahmetli ve zaman alıcı verilerden yer yer daha değerli olabilecek somut kanıtları sunabilmesi..

2. Performans (!) baskısıyla hastalara ayrılan zamanın kısalması,
daha çok hasta bakma, işlem yapma… zorlanması.

3. Tanı amaçı lab. incelemelerinin de sağlık kurumunun kasasına parasal girdi sağlaması ve bundan sağlı çalışanının da bir ölçüde prim alması; kamu-özel
işverenin “girdi artsın ki, senin aylığını – primini ödeyebilelim” baskısı..

4. Yüksek tıbbi teknolojinin fetiş düzeyine tırmandırılması.

5. Halkın algılarında bu yöntemlerin kullanılmasını isteme yönlü kışkırtıcı oynama.

6. Bu tür yüksek teknoloji araçlarını üreten firmaların, sigorta şirketlerinin promosyonları.

7. Hekimlerin malpraktis baskısı altında hata yapmaktan kaçınmak için daha çok lab. incelemesi istemesi (savunmacı tıp – defensive medicine..)

Bu arada kısa bilgi notları                             :

MR : Manyetik alanda “Magnetik Rezonans – MR” tekniği ile görüntülemedir,
X ışınları söz konusu değildir. Gerektikçe yinelenebilir, sorun yüksek maliyettir.

USG : Ultrasonografi, ses dalgaları göndererek yansımayı kaydetme ile görüntülemedir, X ışınları gene söz konusu değildir. Gerektikçe yinelenebilir,
maliyeti düşüktür, kullananın becerisi öne çıkar.. Tıpta kullanımdan önce,
uzun yıllar denizaltılarda “sonar” adıyla kullanılmıştır. İçi boş organların görüntülenmesinde (mesane, safra kesesi), meme, karaciğer, dalak, pankreas, yumurtalıklar.. gibi organların içinde yer alan lezyonların görüntülenmesinde elverişlidir. Meme kanseri taramalarında, Mammografi denen klasik röntgen filmiyle
birlikte kullanımı yeğlenir.

TOMOGRAFİ :ışınları kullanılarak, kompakt organların diyelim 0,5 cm aralıklarla kesitsel röntgen görüntülerinin alınmasıdır. Akciğer, karaciğer, beyin.. en başta sayılabilir. Klasik röntgen ile görülemeyen, anılan organların derinliklerinde yer alan küçük, birkaç mm çaplı lezyonları bile görüntülemek olanaklıdır ve gerek erken tanıda gerek kanser sağaltımında metastazları bulmada değerlidir (son yıllarda bu amaçla radyoaktif izotoplarla sintigrafi yöntemleri ve PET – Pozitron Emisyon Tomografisi de yaygınlaşmaktadır). Kesit kesit (katman katman) çok sayıda klasik röntgen filmi alınması nedeniyle yüksek dozda X ışınları sunukluğu (maruziyeti) söz konusudur.

X ışınları, hücre içinde “iyonlaştırıcı” (iyonizan) etkiye sahiptirler ve çekirdekteki kromozomların yapısını bozarak kanserleşmeye (karsinogenezis), anomalili doğumlara (fetotoksisite, teratojenite), yaşamın kısalmasına, doğurganlığın azalmasına
(sub ve in-fertilite.. tüp bebek!), genotoksik etkiye.. mutasyona neden olmaktadır.

Kritik bilgi şudur       :  Radyasyonun eşikli (stokastik) ve eşiksiz (non-stokastik) etkileri vardır. Daha açıkçası, kimi olumsuz etkiler, alınan iyonlaştırıcı radyasyonun dozundan bağımsızdır, çok küçük dozlarda bile bu istenmeyen etkiler görülebilir..
Bir bölüm etkiler ise belli bir “eşiğin” (treshold) aşılmasına bağlıdır. Bu “eşik“,
kişiden kişiye oldukça değişkendir. Eşik-altı dozlarda tam bir öngörülebilirlik yoktur; rastlantısallık, stokastik istatistiksel olasılıklar geçerlidir. (Bu noktada telefonla bilgisine başvurduğumuz Nükleer Fizik uzmanı Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan‘a teşekkür ederiz..)

Bu bakımdan, küçük bebek ve çocuklarla gebeler özel risk altındadırlar.

Dolayısıyla evrensel ilke, elde edilebilecek (beklenen) yararla olası zararı dengelemek, “en iyi denge” durumunu (“optimal” i!) bulmaktır.. Buna da optimizasyon – eniyileştirme denmektedir ve ciddi medikal (tıbbi) mühendislik hesapları gerektirir.

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (Viyana – IAAE) bu bağlamda
ALARA İlkesini geliştirmiştir :

ALARA: As Low As Reasonably Acheviable / Akılcıkla inilebilecek en düşük doz!

(Daha çok bilgi için : “Fukuşima, Nükleer Santral, Kanser ve Türkiye /
Fukushima Disaster, Nuclear Power Plant and Turkiye” adlı dosya çağrılabilir..
(http://ahmetsaltik.net/2012/05/25/fukusima-nukleer-santral-kanser-ve-turkiye-fukushima-disaster-nuclear-power-plant-and-turkiye/, 25.5.12)

Sonuç olarak; bu sorunun üstesinden gelmenin temel yolu;

  • Tanı – sağaltım ve izlemde standart ulusal ve uluslararası protokoller geliştirmek ve bunları özenle izlemektir.. Halkın da örgütleriyle katıldığı saydam – hakkaniyetli – katılımcı – piyasa güdümünde olmayan bir süreçle.. 

Sevgi ve saygı ile.
5.12.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===================================

Almanya’dan Halil Çelikkıran    :

Tomografi Hiroşima gibi!Vücudun maruz kaldığı radyasyon, Hiroşima’da atom bombasından kurtulan kişilerdeki kadarNormal röntgenden onlarca kat çok radyasyon verilmesine neden olan tomografi çekimlerine İngiliz Sağlık Bakanlığından yasak geldi. Sağlıklı kişilerin tüm beden tomografisi çektirmesi yasaklandı. Bakanlığa göre, bedenin karşılaştığı (maruz kaldığı) radyasyon, Hiroşima’da atom bombasından kurtulan kişilerdeki kadar

İNGİLİZ Sağlık Bakanlığı önceki akşam çok kritik bir karara imza atarak, sağlıklı kişilerin beden tomografisi çektirmesine yasak getirdi. Bu yasağa gidilmesine gerekçe olarak tomografi sırasında yayılan ve bedene nüfuz eden radyasyon oranının çok yüksek olması gösterildi. Tomografi çektirmek geçen yıllarda osteoropoz, kalp rahatsızlığı, damar tıkanıklığı ve diyabet gibi hastalıkları önceden saptayabildiği için, sağlık uzmanlarınca sıklıkla tavsiye ediliyordu. Sağlıklı bireylerin her 5 yılda bir tomografi çektirmesini öneren doktorların bu tavsiyesi üzerine harekete geçen Bakanlık,
tüm bedeni tarayan tomografinin normal bir röntgenden 400 kez daha çok radyasyon yaydığını belirleyince, yasak kararı aldı. Tomografiye sağlıklı giren her
50 hastadan 1’inin, alınan radyasyon nedeniyle çekim sonrasında kansere yakalandığı belirtildi.

  • 1 tomografi 442 röntgene bedel

Yayınlanan raporda sık tomografi çektirenlerin bedenlerinde birikmiş radyasyon düzeyinin 2. Dünya Savaşı’nda Hiroşima ve Nagasaki‘ye atılan atom bombalarından kurtulanlarla eş düzeyde olduğu belirtildi. Sıradan bir röntgen, bedeni görüntülemek için tek bir ışın gönderirken, tomografide daha detaylı bir görüntü elde etmek için art arda birçok ışın gönderiliyor. 2009 sonunda Kaliforniya Üniversitesi’nde görevli
Prof. Rebecca Smith-Bindman’ın 1.119 kişiyi inceleyerek yürüttüğü araştırmada,


  • Tek bir tomografinin 442 göğüs röntgenine ve 74 mamografiye
    (meme röntgeni) 
    eş düzeyde 
    radyasyon yaydığı ortaya çıkmıştı.
Uzmanlar, tomografideki bu riske karşın MR’ın hiçbir yan etkisi olmadığı konusunda görüş birliğine vardı. MR çekimleri sırasında yalnızca radyo dalgaları kullanılıyor.
Bunlar da insan sağlığına zararsız. (AS : Yalnızca radyo dalgaları değil.. düşük enerjili elektro-manyetik dalgalar.. bunlar da insan sağlığına kural olarak zararsız..) 

============================

Aşağıdaki belirtilen konuda ne doğru ne yanlış bir tüketici rehberi ve açıklama hazırlayabilir miyiz? Türkiye’de çekilen yıllık tomografi sayısı, tomografi aygıtlarını
yurt genelindeki dağılımı vb.
Uz. Dr. Umur Gürsoy
Halk Sağlığı Uzmanı

********************************

Bu yüzden ukala doktorlarla çok tartıştım.
Özellikle gençler, çocuklar ve torunlarınız için dikkate alın.

Atilla Kapralı

*********************

Merhaba; 

Önemli olan tomografi çektirmeyi yasaklamak değil, yerinde ve doğru karar vererek tomografi çektirmek…

Dikkat edilirse İngiltere’ de “sağlıklı kişilerin tomografi çektirmesi” yasaklanıyor.

Tabi ki, sağlam bir kişinin “vücudumda ne var, ne yok” diye tomografi çektirilmez…

Ama yerinde karar verilen tomografi, normal grafide veya MR da çıkmayan lezyonu ortaya çıkartır.

Bu lezyon ortaya çıkartılıp tedavi edilmezse, değil 30 yıl, belki çok kısa zamanda
kişinin yaşamını sonlandıracaktır…

Ne yazı ki, ortamda, hasta iyi muayenene edilmeden, iyi öykü alınmadan, tomografi isteniyor. Örneğin bel fıtığı olması kuvvetle muhtemel hastaya MR yerine tomografi çektiriliyor. Bu bir malpraktis’ tir. Sorgulanmalı ve değerlendirilmelidir.

Ülkemizde gereksiz ve yanlış tomografi istekleri olduğu açıktır. Bazı tomografi aletlerinin de miadını doldurmuş ve geri teknoloji veya çekim kusurlu olduğu bilinmektedir.
Bu konuda; standardizasyon ve hizmet alıcıların bilgilendirilmesi çalışmaları yapılmaması, önemli bir eksikliktir.

Bu çalışma; Sağlık Bakanlığı ve SGK’ nın maddi desteğiyle, ilgili meslek kuruluşları ve dernekler tarafından yapılabilir. 

Konuya bu şekilde yaklaşılmalıdır. Saygılarımla.

Op. Dr. Şükrü GÜNER
Ortopedi – Travmatoloji Uzmanı

*******************

Öbür tetkiklere göre üstün yönleri var ama kanser riskini artırması büyük bir dezavantaj. Baş ağrısı nedeniyle tomografiye giren 10 bin hastadan birinde
beyin tümörü çıkıyor.
 Zararlı etken X ışınıdır. Tomografilerde, basit röntgen incelemelerinden 50-200 kez daha çok X ışını alınır. Küçük yaştakilerde ve gebe kadınlarda radyasyona bağlı kanserojen etki daha çoktur.

Prof. Dr. Murat Kınıkoğlu

****************************

X ışınlarının etkileri 30 yıl sonra ortaya çıkar

Türkiye’de birçok insan bilgisayarlı tomografi (AS : CT, BT) çektiriyor.
Hastaya X ışınlarının yani radyasyonun verilmesi kansere neden olan şeydir.
Bunlar vücutta kalıcı olduğu için yok edilemez. Hiç yakınması olmayan bir kişi,
tanı koyalım diyerek tomografiye sokulmaz. İnsan tomografi çektirdiği anda
kanser olmuyor. 30 ya da 40 yıl sonra ortaya çıkıyor.

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
Cerrahpaşa Tıp Fak. Göğüs Hast. AbD 

JAPON KÜLTÜRÜ ve GÜNÜMÜZ TÜRKİYESİ


Dostlar,

Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan aşağıdaki dosyayı paylaşıyor..

Bir toplum nasıl oya gibi, nakış gibi dantel dantel işlenerek inşa ediliyor..
Disiplinle, çalışkanlıkla, erdemle, üretkenlikle..
Toplum mühendisliği ile.

Vahşi ve hiç de cömert olmayan çok sınırlı (yakl. 380 bin km2 ile Türkiye’nin yarısından az, dağlık, çok sayıda ada ve sürekli depremler..) bir coğrafyada insan azmi ve çabasının akıl ve bilim öncülüğündeki inanılmaz utkusu..

Üstelik 1945’te Hiroşima ve Nagasaki kentlerine ABD tarafından 2 atom bombası atılarak 200 bin dolayında insanını yitiren, önemli toprak parçaları tarım yapılamaz duruma gelen, 68 yıldır süregelen radyoaktif ışıma ve artmış hastalık
(kanser ve doğumsal anomaliler, yaşamın kısalması..) yükü..

Farklı etnisiteleri, dinsel inanç kümelerine karşın
Bir halkın JAPON ULUSU – JAPON MİLLETİ – JAPON ULUS DEVLETİ olma azmi.

Sayın Prof. Bozkurt Güvenç bu ülkeye giderek yerinde gözlemlerle
JAPON KÜLTÜRÜ adlı koca bir kitap yazmıştı en az 30 yıl önce..
Ne kadar okundu acaba??

Türkiye’de ise Batman’da KESK / SES Öncülüğünde Kürdistan Tıp Kongresi

ve Kürt Ulusal Marşı okunması..

Dayatarak..  Gererek..

Başbakan RT Erdoğan’ın ANDIMIZIN kaldırılmasına göğsünü siper etmesi..

Bir yandan ANDIMIZ‘ın “Türk Milliyetçiliği” yaptığı suçlaması -ki gerçek değil-
öte yandan göstere göstere Kürt milliyetçiliği yapma..

Bu arada 9. Cumhurbaşkanı Sn. Süleyman Demirel’den gelen uyarıya
dikkat edilmelidir :

Demirel’den paket uyarısı: 'Millet bilincimiz ortadan kalkar'

Tarih, bu tablolara sürüklenen toplumların ülke ve ulus birlikteliğini yitirdiğini ve
küçük devletlere parçalandığını, bu devletçiklerin ise kısa ömürlerle tarihten silindiğini belgeliyor.

Yazık.. Çok yazık..

Bu halk, Anadolu halkı ölüm-kalım savaşını vererek kendisini yoktan var edeli 100 yıl bile olmadı. Ama Yüce Atatürk‘ün öngörüleri geçerlidir. Türkiye Cumhuriyeti
bu zorlukları da aşacak ve sonsuza dek yaşayacak, yaşatılacaktır.

Bu da,

  • TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ KURAN ANADOLU HALKI = TÜRK MİLLETİ‘nin
    “andı” dır..

ANDIMIZ’ın yazarı, asla ırkçı olmayan ama özgüvenli, değerleri olan bir millet yaratmak üzere yaratıcı zekâsının ürünü olan sözleri kaleme alan saygın meslektaşımız, Atatürk‘ün T.C. Milli Eğitim Bakanlarından Sn. Dr. Reşit Galip’i saygı ile anıyoruz.

 

Sevgi ve saygı ile.
06.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

Japan – some interesting facts

These practices set a high standard for young people . . . . .

  • Japanese children clean their schools every day for a quarter of an hour with teachers. This led to the emergence of a Japanese generation who is modest and keen on cleanliness.
  • Any  Japanese citizen who has a dog must carry special bags to pick up dog droppings. Hygiene and their eagerness to address cleanliness is part of Japanese ethics.
  • A hygiene worker in Japan is called “health engineer” and can command salary of USD 5000 to 8000 per month, and a  cleaner is subjected to written and oral tests!!
  • Japan does not have any natural resources, and they are exposed to hundreds of earthquakes a year, but this has not prevented its becoming the second largest economy in the  world.
  • In just ten years Hiroshima returned to what it was economically vibrant before the fall of the atomic bomb.
  • Japan prevents the use of mobile phones in trains, restaurants and indoors.
  • For first to sixth primary year Japanese students must learn ethics in dealing with people.
  • Even though one of the richest people in the world, the Japanese do not have servants.The parents are responsible for the house and children.
  • There is no examination from the first to the third primary level because the goal of education is to instill concepts and character building.
  • If  you go to a buffet restaurant in Japan you will notice people only eat  as much as they need without any waste because food must not be wasted.
  • The rate of delayed trains in Japan is about 7 seconds per year!!
  • The Japanese appreciate the value of time and are very punctual to minutes and seconds.
  • Children in schools brush their teeth (sterile) and clean their teeth after a meal at school, teaching them to maintain their health from an early age.
  • Japanese students take half an hour to finish their meals to ensure proper digestion because these students are the future of Japan.
  • The Japanese focus on maintaining their own culture.  Therefore . . . ..
  • No political leader or a prime minister from an Islamic nation has visited Japan not the Ayatollah of Iran, the King of Saudi Arabia or even a Saudi Prince!!
  • Japan is a country keeping Islam at bay by putting strict restrictions on Islam and ALL Muslims.
  • Japan is the only nation that does not give citizenship to Muslims.
  • In Japan permanent residency is not given  to Muslims.
  • There is a strong ban on the propagation of Islam in Japan.
  • In the University of Japan, Arabic or any Islamic language is not taught.
  • One cannot import a ‘Koran’ published in the Arabic language.
  • According to data published by the Japanese  government, it has given temporary residency to only 2  lakhs, Muslims, who must follow the Japanese Law of the Land. These  Muslims should speak Japanese an carry their religious rituals in their homes.
  • Japan is the only country in the world that has a negligible number of embassies in Islamic countries.
  • Muslims residing in Japan are the employees of foreign companies.
  • Even today, visas are not granted to Muslim doctors, engineers or managers sent by foreign companies. In the majority of companies it is stated in their regulations that no Muslims should apply for a job.
  • The Japanese government is of the opinion that Muslims are fundamentalist, and even in the era of globalization they  are not willing to change their Muslim laws.
  • Muslims cannot even rent a house in Japan.
  • If anyone comes to know that his neighbor is a Muslim then the whole neighborhood stays alert.
  • No one can start an Islamic cell or Arabic ‘Madrasa’ in Japan.
  • There is no Sharia law in Japan.
  • If a Japanese woman marries a Muslim, she is considered an outcast  forever.
  • According to Mr. Kumiko Yagi, Professor of Arab/Islamic Studies at Tokyo University of Foreign  Studies, ” There is a mind frame in Japan that Islam is a very narrow minded religion and one should stay away from it.”
  • The Japanese might have lost the war, but they are in charge of their own country.  There are no bombs going off in crowded business centers, “Honor Killings”, nor killing of innocent children or anyone else.

Some thing to think about…