Etiket arşivi: nükleer kazalar

Çernobil faciasının 32. yıldönümünde TTB’den açıklama

Çernobil faciasının 32. yıldönümünde TTB’den açıklama

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, Çernobil faciasının yıldönümü dolayısıyla basın açıklaması yaptı. Açıklamada, 32 yıl önce meydana gelen facianın olumsuz etkilerinin halen sürdüğüne dikkat çekildi.

Çernobil nükleer faciası sonrasında tüm dünyada nükleer santral yapımının büyük oranda azaldığına yer verilen açıklamada, Türkiye’de ise bunun aksi yönde gelişmeler olduğu belirtildi. Mersin’de Akkuyu Nükleer Santrali’nin yapımının halen sürdürüldüğüne dikkat çekilen açıklamada, nükleer santrallerin sağlık ve çevreye yönelik olumsuz etkilerinin yalnızca nükleer kazalarla sınırlı olmadığı vurgulandı. Açıklamada,

  • “Uyarmaktan vazgeçmeyeceğiz; Mersin Akkuyu’daki nükleer santral yapımı derhal durdurulmalıdır” denildi. Açıklama şöyle:

BASIN AÇIKLAMASI : UYARMAKTAN VAZGEÇMEYECEĞİZ!
MERSİN AKKUYU’DAKİ NÜKLEER SANTRAL YAPIMI DERHAL DURDURULMALIDIR

32 yıl önce, 26 Nisan 1986 günü Ukrayna’nın başkenti Kiev yakınlarındaki Pripyat kasabasında kurulu olan Çernobil Nükleer Santralinin dört numaralı reaktöründe bir patlama meydana gelmiş ve bu patlama sonucu ortaya çıkan radyasyon serpintisinden başta Rusya, Ukrayna ve Beyaz Rusya olmak üzere içinde ülkemizin de olduğu 14 Avrupa ülkesi etkilenmişti. Kaza anında 30 işçi yaşamını yitirirken 335.000’den fazla insan bölgeden boşaltılmıştı. Kazanın üzerinden 32 yıl geçmesine karşın bu insanların veya çocuklarının hala bölgeye dönmesine izin verilmiyor. Birleşmiş Milletler Atomik Radyasyonun Etkilerini Araştırma Bilimsel Komitesi (UNSCEAR) raporlarına göre kazadan sonra bölgede yaşayan yaklaşık 500.000 insan yüksek radyasyondan etkilenmiştir. Bu etkilenme sonucu Rusya, Ukrayna ve Beyaz Rusya’da binlerce çocukta tiroid kanseri rapor edilmiştir. Aynı örgüte göre önümüzdeki yıllarda yeni tiroid kanseri olgularının görülebileceği kestirilmektedir. Aynı örgütün raporlarına göre Rusya, Ukrayna ve Beyaz Rusya’da bu kaza nedeni ile izleri günümüze dek uzanan büyük sosyal çöküntü ve ekonomik yitikler yaşanmıştır. Dünya Sağlık Örgütüne göre ise Çernobil Nükleer Santralinin daha çok radyasyon yaymaması için lahit içine alınması sırasında bu çalışmalarda görev alan 240.000 kişi yüksek radyasyona sunuk (maruz) maruz kalmıştır ve bu kişilerin yakından izlenmesi gerekmektedir. Kazanın üzerinden 32 yıl geçmesine karşın her üç ülkede geniş bir alan hala yerleşime kapalı ve daha geniş bir alanda radyoaktif kirlenme nedeni ile tarım ve hayvansal üretim yapılmasına izin verilmiyor.

  • Ülkemizde yapılmak istenen; Mersin Akkuyu’da inşaatına başlanan nükleer santrallerin sağlık ve çevre üzerine olumsuz etkileri salt kazalarla sınırlı değildir.

1950’li yıllardan bu yana elektrik üretiminde kullanılan nükleer santrallerden günümüzde yaklaşık 450 tanesi çalışmaktadır ve bu santraller dünya enerji isteminin yaklaşık %6,8’ini sağlamaktadır. 1986’da meydana gelen Çernobil nükleer kazası sonrası, tüm dünyada nükleer santral yapımı büyük oranda azalmış, başta AB ülkeleri olmak üzere birçok gelişmiş ülke yapımı tamamlanan nükleer santrallerini bile üretime almayarak seçenek (alternatif) enerji kaynaklarına yönelmiştir. Bu ülkeler ayrıca çalışan santrallerini de belli bir program içinde kapatmaya başlamışlardır. Üstelik 2011 yılında Japonya’da meydana gelen Tohoku Depremi sonucu oluşan tsunaminin neden olduğu Fukuşima Nükleer Santrali kazası bu eğilimi hızlandırmıştır.

Ancak buna karşın son yıllarda ülkemizin de içinde olduğu kimi gelişmekte olan ülkelerde yeni nükleer santraller kurulmaya çalışılmakta; nükleer teknolojiye sahip gelişmiş ülkelerin şirketleri insan sağlığı ve çevre üzerine olumsuz etkilerine karşın; salt para kazanmak için ‘nükleer santral ihalesi’ peşinde koşmaktadır.  Oysa nükleer santrallerin sağlık ve çevre üzerine olumsuz etkileri salt kazalarla sınırlı değildir. Üstelik nükleer kazalar sonucunda salt santralin çevresi değil, küresel ölçekte olumsuz sağlık etkileri ve çevre yıkımı ortaya çıkmaktadır. Bunun en tipik örneği Çernobil Nükleer Santral kazasıdır.

Kazalar dışındaki nükleer santrallerin sağlık ve çevre üzerine olumsuz etkilerinin kimileri ise şunlardır:

  • Uranyum madenlerinde çalışanlarda ve yakınlarında yaşayanlarda yapılmış çok sayıda bilimsel çalışmada artmış kanser riski gösterilmiştir.
  • Ayrıca başta Almanya’da devlet destekli bilimsel çalışmalarda olmak üzere,
    normal çalışan nükleer santrallerin çevresinde yaşayanlarda sağlık sorunları olabileceği kanıtlanmıştır. Bu çalışmalarda 16 nükleer santrale 5 km yakınında yaşayan 5 yaş altı çocuklarda lösemi riskinin 2.2 kat daha çok olduğunu saptamışlardır.
  • Nükleer santraller sabotaj, savaş gibi insan kaynaklı, Fukuşima Nükleer Santrali örneğinde olduğu gibi deprem, tsunami gibi doğal nedenlerden dolayı kazalar meydana gelebilmektedir ve bu risklere karşı önlem alabilmenin olanağı yoktur.
  • Ayrıca hepimizin bildiği gibi radyoaktif atıkların bertarafı sorunu çözülememiştir; üstelik nükleer santrallerden çıkan radyoaktif atıkların yarılanma ömrü çok uzundur.

Nükleer santral olmadan nükleer kazalar yaşanan ülke: Türkiye

Ülkemizde yapılması planlanan AKKUYU, SİNOP ve İĞNEADA nükleer santralleri ileride geri dönüşümü olmayacak insan ve çevre sağlığı sorunlarına yol açması olasıdır. Üstelik bu nükleer santrallerden ilkinin inşaatına tüm bilimsel ve hukuksal itirazlar hiçe sayılarak başlanmıştır. Dünyanın teknoloji açısından en gelişmiş ülkelerinde bile çok sayıda nükleer santral kazası olması, bize bu enerji biçiminin hiçbir zaman tam güvenlik sağlanamayacağını göstermektedir. Üstelik ülkemiz nükleer santrali olmadan nükleer kaza (!) yapabilmiş bir ülkedir. 1999’da meydana gelen ve tıbbi atıklardan kaynaklanan ve 13 kişilik bir aileyi etkileyen İkitelli kazası, 2012’de İzmir-Gaziemir’de ortaya çıkan kaynağı bilinmeyen radyoaktif atıklar ve son olarak 2016’da Sakarya’da bir baraj inşaatında meydana gelen ve bir işçiyi etkileyen radyoaktif malzeme ile oluşan kaza ülkemizin nükleer santrali olmadan dünyada nükleer kazalara sahne olmuş ‘tek ülke’ durumuna düşürmüştür. Ayrıca ülkemizin deprem açısından riskli, terör ve savaş odaklarına yakın olması yapılacak olan santralin hedef haline gelmesi olasıdır. Üstelik nükleer enerji üretiminin hiçbir basamağında; yer ve kısıtlı olarak inşaat işleri dışında ülke kaynakları ve işgücü kullanılmayacaktır. Nükleer enerji yakıtlarını üreten ülke sayısı çok azdır ve yenilerine izin verilmemektedir; bu nedenlerden dolayı da tümüyle dışa bağımlı bir enerji türüdür. Nükleer Santral savunucularının başka bir savı teknoloji aktarımıdır (transferidir). Ancak bu hedef de gerçekçi değildir; basına da yansıyan yapılan sözleşmelere göre; santral işletmesi ihaleyi alan ülkelerce yapılacaktır.

Sonuç olarak; daha önceki açıklamalarımızda da belirttiğimiz gibi; herhangi bir nükleer santralin yakın ve uzak çevresinde yaşayanlar açısından sağlık riskleri her zaman var olacaktır. Bu nedenle ülkemizdeki nükleer santral planlarından derhal vazgeçilmelidir.

  • Ülkemiz için ‘yerli kaynak’ kesinlikle nükleer enerji değildir ve
  • Ülkemiz açısından asıl öncelik verilmesi gereken teknoloji gerçek ‘yerli kaynak’ olan güneş, rüzgar, jeotermal enerji gibi yenilenebilir enerji türleri olmalıdır.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

Nükleer Santrallerin Ruh Sağlığı Üzerindeki Etkisi


Dostlar
,

11 Mart 2011, Japonya Fukuşima’da nükleer güç santralinde (NGS) yaşanan facianın
4. yıl dönümü idi. Korkunç afet, yaklaşık 20 bin insanın yaşamına mal oldu.
Büyük Okyanus kıyılarına 6 m yükseklikte Tsunami duvarları örülmüştü ama depreme bağlık yıkıcı tsunami dalgaları 10 m yüksekliğe erişince NGS’ni sular bastı ve
çok yüksek düzeyde nükleer serpinti (emisyon) gerçekleşti, dünyaya yayıldı.

Japonya, doğal kaynakları bakımından özyeterlikten çok yoksun ve yüksek düzeyde sanayi enerji girdisi gereksinimli  bir ülke olmasına karşın, NGS’ni bırakıyor.

Almanya’da benzer durumda ve 2030’a dek bu ülkede hiç NGS kalmayacak!..

Türkiye ise, kör gözüm parmağına Sinop ve Akkuyu’da 2 NGS‘ni Rus Gasprom şirketine Yap İşlet Devret (BOT: Build – Operate – Transfer) modeliyle ihale etmiş durumda.

Ülkemizin yoğun gündeminde, Türk Psikiyatri Derneği‘nin yayımladığı basın açıklamasını, sıraya almamıza karşın geciktirdik. Daha da çok gecikmeden,
hoşgörü dileğiyle aşağıda paylaşmak istiyoruz. (Metin, TPD web sitesinden alınmıştır; http://www.psikiyatri.org.tr/news.aspx?notice=1378)

Türkiye, başta güneş enerjisi olmak üzere yenilenebilir (renewable) enerji kaynaklarına yönelmeli, nüfus artış hızını düşürmeli, tasarruflu yaşamalı, enerji kaçak – yitiklerini azaltmalı…. dır..

Sevgi ve saygıyla.
19.3.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

====================================

TPD Görüşü   :
Nükleer Santrallerin
Ruh Sağlığı Üzerindeki Etkisi

Nükleer kazalar geniş bir toplumu etkileyebilen, yaşam kaybı, iş kaybı ve sosyal kayıplar gibi birçok kayba neden olan afetlerdir. Nükleer kazalar Çernobil Nükleer Kazasında olduğu gibi çalışmalar sırasında yapılan bir hata sonucunda çekirdek patlaması nedeniyle olabileceği gibi, Büyük Japonya Depremi sonrasında Fukuşima Nükleer Santralinin hasar görmesi nedeniyle erime ve patlamaların meydana gelmesinde olduğu gibi doğal afete ikincil olarak da meydana gelebilmektedir.

Nükleer kazalardan başta nükleer santralde çalışanlar olmak üzere temizlik işçileri,
riskli bölgede ve radyasyonun atmosfer yolu ile yayıldığı bölgede yaşayan kişiler ve
radyasyon nedeniyle kirlenen besin maddelerini tüketen kişiler etkilenmektedir.

Nükleer kazalarda kişiler birincil ve ikincil maruziyet (AS: karşılaşma, sunukluk) yolu ile zarar görebilmektedir. Birincil maruziyete örnek olarak nükleer santralde çalışan kişilerin patlama esnasındaki maruziyeti, ikincil maruziyete ise radyasyondan hemen sonra
ortaya çıkan stres, kıtlık ve enfeksiyonlar örnek olarak verilebilir.

Nükleer kazalar sonrasında radyasyona maruz kalma nedeniyle fiziksel ve ruhsal
sağlık sorunlarının yanı sıra çeşitli sosyoekonomik sorunlar ortaya çıkmaktadır.

Riskli bölgede yaşayan kişilerden geçici ya da sürekli olarak evlerini terk etmeleri istenebilir. Böyle bir durumda kişiler evlerinden, işlerinden, yaşadıkları sosyal çevreden, ailelerinden ayrılmak zorunda  kalabildikleri gibi göç ettikleri bölgede ise kontamine olduklarına ilişkin damgalanma nedeniyle toplum tarafından istenmedikleri için
sosyal ağlarında bozulmalar meydana gelmektedir. Yanlış bilgilenme nedeniyle toplumda kontaminasyonun bulaştırıcılıkla eşit kabul edilmesinden olayı kontamine olmuş kişiler bulaştırıcı olarak damgalanmakta, sosyal desteğe ihtiyaçları olduğu zaman komşuları ve ait oldukları topluluk tarafından dışlanmaktadır. Bu kişiler kendilerini kontamine olmuş
ve “kirli” olarak kabul edebilmekte ve kendilerini damgalayabilmekte, gereksiz yere kendilerini arkadaşlarından ve ailelerinden izole edebilmektedirler. De-kontamine olan kişiler sevdikleri kişileri tehlikeli materyale maruz bıraktıklarına ilişkin endişelenebilmektedir. Ayrıca, nükleer kazalar sonrasında medyadan gelen haberler
sınırlı olabildiği gibi kişilerin kaygısında artmaya neden olabilmektedir.

Nükleer kazaların sağlık üzerindeki etkileri erken dönem ve geç dönem etkileri olarak değerlendirilebilir. Erken dönem etkileri kazanın hemen sonrasında toksik dozda radyasyona maruz kalan kişilerde ortaya çıkan ve ölümle sonuçlanan Akut Radyasyon Sendromu, organ kayıpları ile sonuçlanabilen radyasyon yaralanmaları / yanıkları ve
akut stres tepkileri, geç dönemdeki etkileri ise başta tiroid  kanseri ve kan kanseri olmak üzere kanser, süregen psikiyatrik bozukluklar ve yol açtığı genetik mutasyonlar nedeniyle sonraki kuşaklarda ortaya çıkması olası olan hastalıklardır.

Nükleer kazalar ölümcül sonuçları, kontrol edilemez olmaları, riskleri ve yararları arasında orantısızlığın olması, istem dışı meydana gelmesi ve gelecek kuşaklar açısından yüksek risk taşıması, maruz kalanlar üzerindeki yeni, gözlenemeyen, bilinmeyen ve gecikmiş etkileri nedeniyle “yaygın korku, derin bir incinebilirlik duygusu ile devam eden alarm ve dehşet duygusuna” yol açma kapasitesine sahip olaylardır. Bu nedenle, nükleer kazaların psikolojik sonuçları, daha erken dönemde ve bilinebilir etkileri olan sel,
deprem veya geleneksel silahların kullanıldığı terörist eylemler gibi afetlerin psikolojik sonuçlarına göre daha fazla miktarda ruhsal zorlanmaya yol açabileceği düşünülmektedir.

Ayrıca, doğal bir afete ikincil nükleer bir afet meydana gelmesi durumunda afetten sonra ortaya çıkan ruhsal sorunların daha uzun sürdüğü bilinmektedir. Nükleer kazalardan sonra suların kontamine olması gibi pek çok yıkıcı olayın meydana gelmesi nedeniyle
Büyük Japonya Depreminde olduğu gibi doğal afete nükleer kazaların eşlik ettiği afetlerden sonra ortaya çıkan ruhsal sorunların, nükleer kazaların meydana gelmediği doğal afetlerle kıyaslandığında daha geç iyileştiği gösterilmiştir.

Yapılan araştırmalarda nükleer kaza sonrasında radyasyona maruz kalan kişiler arasında temizlik işçileri ve yüksek miktarda radyasyona maruz kalan çocukların annelerinin
ruhsal bozukluklar açısından daha riskli oldukları bulunmuştur. Temizlik çalışanları arasında yapılan çalışmalarda bu kişilerde tanı konulabilir bozukluklar açısından anlamlı fark bulunmamakla birlikte depresyon belirtileri, özellikle travma sonrası stres bozukluğu olmak üzere anksiyete belirtileri ve tıbben açıklanamayan belirtilerde kontrol grubuna göre iki – dört kat artma olduğu bulunmuştur. Yapılan bir başka araştırmada radyasyona maruz kalan temizlik çalışanlarında şizofreni spektrum bozukluklarının arttığı gösterilmiştir. Özkıyım düşüncesinde artma, bilişsel işlevsellikte bozulma, alkolizm, işsizliğin (iş verenlerin ve öbür kişilerin bu kişilerin kontamine olduğuna ilişkin
endişe duymaları nedeniyle) temizlik çalışanlarında görülen öbür ruhsal ve sosyal sorunlar olarak bildirilmiştir.

Yüksek doz radyasyona maruz kalan çocukların annelerinde yapılan araştırmalarda
bu kişilerin tahliye edildikten sonra da SCL-90 GSI puanlarında yüksekliğin devam ettiği, fiziksel sağlıklarının daha kötü olduğunu ve daha fazla iş gücü yitiği belirttikleri saptanmıştır. Nesnel tıbbi verilerle desteklenmemiş olmakla birlikte yüksek dozda radyasyona maruz kalan çocukların anneleri ve öğretmenleri, bu çocukların sağlıklarının daha kötü olduğunu bildirmişlerdir.

Çocuklarda yapılan araştırmaların bir bölümünde sınırda mental kapasite oranlarında artma, duygusal sorunlar, EEG anormallikleri, yaşamdan memnuniyette azalma ve daha çok tıbbi hastalık tanısı aldıklarını belirtme, depresyon ve dikkat eksikliği hiperaktivite ile ilgili belirtiler, fiziksel sağlıklarına ve tiroid kanseri olmaya yönelik endişeler saptanmıştır. Bununla birlikte uzun dönemde yapılan gözden geçirmeler sonucunda radyasyonun fetüs üzerine korkulduğu gibi yıkıcı bir etkisi gösterilememiştir.
Ancak, Çernobil kazasından sonra hükümet tarafından kürtaj olunması çağrısında bulunulması, üreme hızında azalma, kürtaj oranlarında artma ve planlanmış gebeliklerde azalma görülmesi nedeniyle radyasyonun fetüs üzerindeki etilerine ilişkin bulgular değerlendirilirken çalışma örnekleminin kısıtlılıkları unutulmamalıdır.

Genel toplumda yapılan araştırmalarda ise psikolojik gerginlikte ve sağlık kaygısında artma olduğu saptanmıştır.

Bilişsel konsantrasyonda bozulma, organize olamama, unutkanlık,
karar vermede güçlük, dikkatte azalma
Duygusal– şok, inanamama, korku, kaygı ve tasa, irkilme, öfke, inkar (AS: yadsıma) , umutsuzluk, çaresizlik, yenilmişlik hissi
Davranışsal uyku bozuklukları, iştah bozuklukları, diğer insanlardan izolasyon,
yalnız kalmada güçlük, yerinde duramama, madde kullanımında artma (alkol, tütün, reçete edilen ilaçlar ve yasa dışı maddeler).
Fiziksel– terleme, aşırı uyarılmışlık, çarpıntı, sersemlik hissi, kan basıncında artma, yorgunluk, baş ağrısı, hazımsızık, bulantı, tıbben açıklanamayan belirtiler.
Ruhsal (Spiritual)- belirsizlik hissi, terkedilmişlik hissi, dünyanın ve diğer insanların iyi olduğuna ilişkin inançta azalma ya da tümden kaybolma, kötülük duygusuyla mücadele, güven duygusunda yıkılma

Bugüne dek meydana gelen üç büyük nükleer kazadan biri olan Çernobil Nükleer Kazasının sonuçlarını gözden geçirmek nükleer santrallerin insanların fiziksel ve
ruhsal sağlıkları üzerindeki yıkıcı etkisini anlamada yol gösterici olacaktır:

Çernobil Nükleer Patlamasından sonra 31 kişi anında ölmüş, 600.000 ilk yardım çalışanı ve öbür çalışanlar temizlik operasyonu sırasında yüksek dozda radyasyona maruz kalmıştır. 200.000 kişi yaşadıkları yeri terk etmek zorunda kalmıştır. En başta çocuklarda tiroid kanseri insindansında dramatik artış, temizlik çalışanlarında lösemi insidansında artış görülmüştür. 2006 yılında yayınlanan 20. Yıl Chernobil Forum Raporu‘nda Çernobil’in ruh sağlığı üzerine etkisi, bugüne dek bir kazaya bağlı en büyük
halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmiştir.

Yukarıdaki gözden geçirmemizde nükleer kazaların insan sağlığı üzerindeki etkisinin üzerinde durulmuş olmakla birlikte, nükleer kazalar sonrasında ortaya çıkan radyasyonun öbür canlılar ve doğa üzerindeki yıkıcı etkisinin de unutulmaması gerektiğini
vurgulamak isteriz.

Sonuç olarak     : Türkiye Psikiyatri Derneği olarak yukarıdaki bilimsel veriler ışığında nükleer kazaların insanların ruh sağlığını olumsuz etkilediğini belirtiyoruz.
Son yıllarda ülkemizde kurulan ya da kurulması planlanan nükleer güç santrallerin
toplum ruh sağlığına olası etkilerine dikkat çekmek istiyoruz.

Saygılarımızla, 11.3.15

Dr. Feyza Çelik
TPD Ruhsal Travma ve Afet Psikiyatrisi Çalışma Birimi adına 

KAYNAKLAR

1- Cordero J.S, The Epidemiology of Disasters and Adverse Reproductive Outcomes: Lessons Learned. Environmental Health Perspectives Supplements 101 (Suppl.2):131-136(193)
2- Bromet J. E. Emotional Consequences Of Nuclear Power Plant Disasters.
Health Phys. 106(2):206Y210; 2014
3- Bromet EJ. Mental health consequences of the Chernobyl di- saster. J Radiol Prot 32:N71YN75; 2012
4- Bromet E J, Havenaar J M and Guey L T 2011 A 25 year retrospective review of the psychological consequences 
of the Chernobyl accident Clin. Oncol. 23 297–305
5- Indart M at all. Disaster Mental Health: Assisting People Exposed To Radiation. Institute for Disaster Mental Health at SUNY New Paltz for the New York State Department of Health.
6- World Health Organization 2013. Health risk assessment from the nuclear accident after the 2011 Great East Japan earth- quake and tsunami, based on a preliminary dose estimation.
7- Matsuoka Y, Nishi D, Nakaya N et al. Concern over radiation exposure and psychological distress among rescue workers fol- lowing the Great East Japan Earthquake. BMC Public Health 2012;12:249.
8- Williams J.H.G,  Ross L. Consequences of prenatal toxin exposure for mental health
in children and adolescents
A systematic review Eur Child Adolesc Psychiatry (2007) 16:243–253 DOI 10.1007/s00787-006-0596-6
9- Niwa S. Mental health in evacuees from the 3.11 complex disaster in Japan.
Seishin Shinkeigaku Zasshi.2014;116(3):219-23.
10- Loganovsky KN, Loganovskaja TK. Schizophrenia spectrum disorders in persons exposed to ionizing radiation as a result of the Chernobyl accident. Schizophr Bull 2000;26(4):751e773.

Fukuşima, Nükleer Santral, Kanser ve Türkiye / Fukushima Disaster, Nuclear Power Plant and Turkiye

DOSTLAR,

Japonya, 11 Mart 2011′de yaşadığı dev felaketin ardından nükleer santrallarını kapıyor. Basından öğrendiğimize göre geçtiğimiz haftalarda, yani tarihsel felaketin 1. yılında bunu yaptı. Yani musibetten gerekli dersi çıkardı..

Türkiye’ye gelince.. Harıl harıl koşturuyor. Almanya’da geçen yıl köktenci bir kararla
10 yıl içinde nükleer santral enerjisini bırakacağını açıkladı. Üstelik Türkiye, halkının yoğun protestolarını, direncini de faşistçe baskı ile karşılıyor. Öte yandan, Rus hükümeti ile yaptığı anlaşmayı TBMM’den geçirerek Anayasa md. 90/son fıkra korumasına aldı. CHP, “Anlaşmayı uygun bulma yasasını” Anayasa Mahkemesine götürdü..
Bu Eylül’de 2 yıl olacak.. Yeni Anayasa Mahkemesi henüz gündemine bile al(a)madı öğrenebildiğimiz kadarıyla.. Anlaşmayı iptal olanağı da kalmadı,
çünkü milyar dolarlık tazminat söz konusu..

Bu sunuyu 2011 Nisan ve Mayıs aylarında birçok yerde paylaştık.
Gözden geçirerek sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Bu kez bir de NÜSED 2. Başkanı olarak..

NÜSED: Nükleer Tehlikeye Karşı Barış ve Çevre İçin Sağlıkçılar Derneği

TÜRKİYE NÜKLEER SANTRAL SEVDASINDAN YOL YAKINKEN VAZGEÇMELİ!

Kapsamlı sunuyu izlemek için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

Fukushima_Kanser_Nukleer_Santral

Sevgi ve saygı ile. 25.5.12

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net