Etiket arşivi: Mahmut Esen

“TEKNOLOJİ GELİŞTİRME BÖLGELERİ KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN”

“TEKNOLOJİ GELİŞTİRME BÖLGELERİ KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN”

Konu: 28.01.2021 gün ve 7263 sayılı bu günkü RG’de yayınlanan (torba) Kanun

Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu başta olmak 7 ayrı yasada ek/değişikler yapan 7263 sayılı “TEKNOLOJİ GELİŞTİRME BÖLGELERİ KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN” hükümleri analitik olarak özetlenerek aşağıya çıkarılmıştır.

Selam ve saygılarımla. 03  Şubat 2021

Mahmut ESEN
Mülkiye Başmüfettişi (Em.)
====================================

1Teknokentlerin (Teknoloji Geliştirme Bölgeleri) kuruluşu, işleyişi, yönetim ve denetimini ve bunlarla ilgili kişi ve kuruluşların görev/yetki ve sorumlulukları 26.06.2001 gün ve 4691 sayılı TEKNOLOJİ GELİŞTİRME BÖLGELERİ KANUNU ile düzenlenmiştir.

Son değişiklik öncesi göre teknokent kuruluşu için Kurucu Heyet veya Yönetici Şirket tarafından Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına başvuru yapılması gerekmektedir.

Başvuru; konuya ilişkin olarak oluşturulmuş geniş katılımlı Değerlendirme Kurulunda görüşülmekte, Kurul görüşü üzerine Cumhurbaşkanı onay ile teknokent kurulmaktadır.

Kurucu Heyet veya daha sonra oluşturulması gereken Yönetici Şirkette:

a)-Üniversite veya ileri teknoloji enstitüsü ya da kamu AR-GE merkezi/enstitüsü,

b)-Kamu kurum ve kuruluş temsilcilerinin

Mutlaka bulunması gerekmektedir.

TOBB / TESK’e bağlı Odalar, Borsalar, Birlikler; BELEDİYELER, AR-GE ve teknoloji geliştirme ile ilgili vakıf, kooperatif ve dernekler Yönetici Şirkette kurucu veya ortak olabilmektedir.

Belediyelerin şirkette kurucu/sonradan ortak olabilmesi için belediye meclisi kararı yeterli olup, ayrıca CB kararı gerekmemektedir.

Yönetici Şirketin (Bölge planlaması, kuluçka merkezleri ve teknoloji ofislerinin kurulması, projesi uygun görülenlere bölge içinde yer tahsisi vb.) olağanüstü sayılabilecek geniş görev/ yetkileri ve (Damga/Emlak vergileri gibi) tanınmış kimi imtiyazları bulunmaktadır.

7263 sayılı Yasayla, 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Yasasında (sekizinci kez) ayrıntılı ek/değişiklikler yapılmıştır.

Bu bağlamda;

  • Yasada belirlenmiş kimi (yüksek/ileri teknolojiyi yakalamak vb.) amaçları gerçekleştirmek için “Bilim ve Teknoloji Kurulunun kararlarının dikkate alınmasını” öngören ibare madde metninden çıkarılmıştır.
  • Teknoloji Geliştirme Bölgesi (Bölge) kuruluşlarında başvuruları değerlendirmek için (yeni/ farklı) Değerlendirme Kurulu oluşturulmuştur.
  • Bölgenin yönetimi işletiminden sorumlu şirketin ana sözleşmesi, bölge dışında kuluçka merkezi açılması, işyeri açma / çalışma ruhsatı verilmesi vb. konularda ek düzenlemeler yapılmış, Bakanlık yetkilendirilmiştir.
  • Destek ve muafiyetler konusunda yeni düzenlemeler yapılmıştır.
  • İstisna edilen yıllık kazançları bir milyon TL üzerinde olan kurumların, bu tutarın %2 sini, yeni kurulmuş işletmeleri desteklemek amaçlı (sermaye koymak vb.) kullanmaları esası getirilmiştir.
  • Yönetici şirketlere ve bölgede çalışanlara vb. tanınan istisna ve muafiyetler 2028 yılı sonuna dek uzatılmıştır.

2- 1567 sayılı Türk Parasının KKH Yasasına eklenen madde ile açık hesabı olup ihbar edilmemiş ihracatçılara kolaylık getirilmiştir.

3- Elektronik İmza Yasasına (elektronik mühür, internet siteleri için elektronik kimlik doğrulama vb.) eklemeler yapılmıştır.

4-28.2.2008 gün ve 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Yasası kapsamında yapılan indirim, istisna, destek ve teşvik unsurları konularında ek / değişiklikler yapılmıştır.

Bu desteklerden 1 milyon TL üzerinde yararlanmış kurumlara bu miktarın %2 sini, (Teknoloji Bölgelerinde olduğu gibi) “sosyal sermaye” amaçlı kullanmaları yükümlülüğü getirilmiştir.

Destek ve teşvikten yararlananların öngörülen koşulları taşıdıklarına ilişkin saptamaların yapılma süreleri 2 yıldan 3 yıla çıkarılmıştı.

Yerindelik / uygunluk denetimleri Bakanlık veya yönetici şirketlerce yapılacaktır.

Yasanın uygulanma süresi 2028 yılı sonuna dek uzatılmıştır.

5– 6102 sayılı TTK’nda değişiklik yapılmış, gerçek ve tüzel kişi tacirlerin ticaret sicili memurlarında bulunan tatbik imzalarının, merkezi veri tabanındaki sicil dosyasına tutulması, gerektiğinde oradan temin edilmesi esası getirilmiştir.

Not: Bugünkü RG’de Karayolları Trafik Güvenliği Strateji Belgesi ve Karayolu Trafik Güvenliği Eylem Planı konulu 2021/2 sayılı CB genelgesi de yayımlanmıştır.

Sözü edilen Belge / Planlarda trafikteki can yitikleri ve ağır yaralanmaların 2030 yılana dek % 50 oranında azaltılması hedeflenmiştir.

Hedefe ulaşmak için öngörülmüş kurumsal yapılar, eşgüdüm, izleme / değerlendirme, görünürlük etkinliklerinde, belediyelere ve genel idarenin taşra örgütlerine herhangi bir biçimde yer verilmemiş olduğu görülmüştür.

 

 

 

 

 

 

ÖZEL HASTANELERİN SAĞLIK HİZMETLERİNDE AKSAKLIKLAR 

ÖZEL HASTANELERİN SAĞLIK HİZMETLERİNDE AKSAKLIKLAR 

SGK tarafından sigortalılara sağlık hizmetleri sağlık kuruluşlarından hizmet satın alınması ile karşılanmaktadır. Özel sağlık kuruluşlarınca verilmekte olan acil / temel sağlık hizmetlerindeki aksaklıklar yeni koronavirüs salgını döneminde daha belirgin bir durum almıştır.

Sağlık hizmetlerindeki yaşamsal öneme sahip bu aksamalar, milletvekilleri ve yüksek yargı organları başkan ve üyeleri vb. dışındaki, genel sağlık sigortalısı (GSS) olan halkımızın tümünü doğrudan ilgilendirmektedir.

Konunun önemi dikkate alınarak; özel hastanelerde verilen sağlık hizmetlerine ilişkin mevzuat hükümleri, varolan uygulama ve alınması gereken önlemler, kamuoyunun aydınlatılmasına katkı bağlamında özlü olarak aşağıya çıkarılmıştır. 

Selam ve saygılarımla. 28 Kasım 2020

Mahmut ESEN
Mülkiye Başmüfettişi (E)

****
1-Acil hizmetlerden ücretsiz yararlanılması 24 saatle sınırlandırılmıştır.

4.02.2018 günlü R.G. de yayımlanan Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) yapılan bir değişiklik ile acil durumlar nedeniyle özel hastaneye başvurulduğunda, hastanın taburcu edilinceye dek sunulan tüm sağlık hizmetleri için hiçbir ek ücret alınmamasına yönelik düzenleme de kaldırılmıştır. Yeni düzenleme uyarınca:

Hastanın taburcu edilmesi yerine acil servislerde 24 saat içinde stabilizasyonu (dengeye /istikrara kavuşturulması) ilkesi getirilmiştir. Hastanın başvurudan başlayarak 24 saat içinde stabilize edilerek ilgili kliniğe yatışı veya başka bir hastaneye sevk edilmesiyle acil durum sona erecektir.

Acil servislerdeki acil girişimsel işlemler ile 24 saat içinde acil gözlem birimlerinde uygulanan tüm sağlık hizmetleri için ek ücret alınmayacaktır. 24 saat dolduktan sonra ek ücret alınabilecektir. Bu ücretin alınabilmesi için, acil durumun sona erdiği ve süren işlemlerin ek ücrete bağlı olduğuna ilişkin hastaya / yakınına yazılı bilgi verilmesi gerekmektedir.

09.04.2020 günlü R.G.’de yayımlanan değişiklikle pandemi olgularına yönelik tanı ve tedaviler de acil durum kapsamına alınmıştır.

2-Özel hastanelerin büyük bölümünün, SGK ile sağlık hizmeti alımı konusunda anlaşması bulunmaktadır.

5510 sayılı Yasa başta olmak üzere, Sağlık Uygulama Tebliği (SUT)  (hastane girişlerinde panolar üzerinde ilan edilmekte olan) sözleşme hükümleri uyarınca özel hastanelerce sigortalılardan % 200’ün üzerinde ek ücret alınmaması gerekmektedir.

Ancak SUT’da sağlık hizmeti sunucularına ödenecek bedellerde yıllardır kayda değer bir değişiklik yapılmamıştır. Örneğin özel hastanede kardiyoloji uzmanına muayene olan sigortalıdan %200 zamlı olarak yalnızca 68 TL ek ücret alınması gerekmektedir.

Sağlık hizmeti bedellerine zam yapılmamasının da etkisiyle özel hastanelerin, yasa hükümlerine, SUT fiyat tarifesine ve konuya ilişkin sözleşme hükümlerine uymadıkları; sigortalılardan rahatlıkla, tarife fiyatlarının 2 katından da çok ek ücret aldıkları, uygulamanın yerleşik bir durum aldığı, SUT ile sağlık hizmeti bedellerine zam yapmaktan kaçınan SGK yetkililerinin, özel hastanelerin yasaya aykırı bu tür uygulamalarını anlayışla karşıladığı (!), görmezden geldiği görülmektedir.

Bu bağlamda ayakta tedavilerde özel hastanelere ödenen ek ücretlere ilişkin olarak sigortalıya, “Hastaya Sunulmuş Olan Hizmetleri ve İlave Ücreti Gösterir Belge” yi verme zorunluğu kaldırılmıştır.

Bu yüzden SGK’nın SUT fiyat tarifesine uymayan özel hastanelere; sözleşmelerinin feshi bir yana, para cezası bile uygulaması, kanıtlaması olanağı kalmamıştır.

Günümüzde yasa hükmüne uyan özel sağlık kuruluşu kalmamıştır.

Sigortalılar bu konularda ne yazık ki yazgılarıyla, yasaya aykırı olarak düzenlenmiş yüksek bedelli faturalarla baş başa bırakılmıştır.

Belirtilen nedenlerle; özel hastanelerde acil durumlarda ek ücret alınması uygulamasından vazgeçilmesi, SUT fiyat tarifesinin güncellenmesi ve yasanın açık hükmüne karşın sigortalılardan SGK tarifesinin %200’ünün üzerinde ek ücret alınmasının önüne geçilmesi, sigortalıların mağdurluğunun hafifletilmesi gerekmektedir.

KORONAVİRÜS (COVID-19) SALGININDA BELEDİYELERİN MALİ DURUMU, BAĞIŞ KABUL VE SOSYAL YARDIM İŞLERİ

KORONAVİRÜS (COVID-19) SALGININDA BELEDİYELERİN MALİ DURUMU, BAĞIŞ KABUL VE SOSYAL YARDIM İŞLERİ

Mahmut ESEN
Mülkiye Başmüfettişi (E) 

Özet: Koronavirüs (COVID-19) salgınının ekonomik hayata etkisi sonucu belediyelerin; mali durumu ile mevzuat hükümlerine göre bağış kabul ve sosyal yardım giderleri incelenmiş;

Merkezi yönetim kuruluşları ve belediyelerin sosyal yardımlarının, merkezi veri tabanı üzerinden yürütülmesi amacıyla yasal olarak kurulmuş olan “Bütünleşik Sosyal Yardım Hizmetleri Bilgi Sistemi”[1] (BSYHBS)  üzerinden yapılması gerektiği,

 Oysa belediyelerin yıllardır sisteme dahil edilmediği;

 BSYHBS kullanılması halinde yardımların değişik kuruluşlarca yapılmasından kaynaklanabilecek olası sakıncalarının da büyük ölçüde giderilmiş olacağı;

 Açıklanmaktadır. 

1-2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesinde vergi gelirleri;  bir önceki yıl gerçekleşmelerine göre % 16,5 artışla 784,6 Milyar TL olarak tahmin edilmiştir.

2020 yılının ilk çeyreğindeki gerçekleşmelere göre yapılmış bir varsayıma göre Koronavirüs (COVID-19) salgınının ekonomik hayata etkisi sonucu, merkezi yönetim bütçe gelirlerinin yıl sonunda ( 300 milyar TL noksanı ile)  484,6 milyar TL olarak gerçekleşeceği ve gerçekleşme oranının % 62 düzeylerinden kalacağı hesaplanmıştır.[2]

2-Belediye bütçelerinde gelirleri içindeki en büyük (% 65) payı; merkezi idare vergi gelirlerinden alınan paylarında içinde bulunduğu faizler, paylar ve cezalar kalemi oluşturmaktadır.

2018 yılında merkezi idare vergi gelirlerinden belediyelere pay olarak toplam olarak 69,3 milyar TL ödenmiştir[3].

Hazine ve Maliye Bakanlığı ve İller Bankası aracılığıyla ödenmekte olan bu pay; tek başına, belediyelerin tüm gelirlerinin % 62,5 ine karşılık gelmektedir.

Bu yüzden (halen) belediyelerde, öz gelirlerin toplam gelirlerine oranı % 37,5 in altında kalmaktadır.[4]

3-2020 yılındaki merkezi yönetim bütçe vergi gelirlerindeki öngörülen düşüşlerden belediyelerimiz de doğrudan ve önemli oranda etkilenecektir.

2020 yılı için kabul edilmiş varsayımlara dayalı olarak, 2018 yılı rakamları üzerinden yapılmış bir hesaplamaya göre, salt bu nedenle,  belediyelerin toplam bütçe gelirlerinde % 23,75 oranında küçülme meydana gelecektir.

4- 16.04.2020 gün ve 7244 sayılı “Yeni Koronavirüs (Covıd-19) Salgınının Ekonomik Ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile belediyelerin mali yükü, merkezi yönetime göre daha da ağırlaştırılmıştır.

Salgının etkilerinin azaltılması bağlamda zorlukların paylaşımında belediyelerde   (satış bedelleri; ecrimisil, kira,  içme suyu bedelleri, toplu taşıma hizmeti yapan gerçek ve tüzel kişilerin ruhsat, hat kiralarından kaynaklanan)  belediye alacaklarının tahsilatının ertelenmesi ile yetinilmemiştir.

Hazine ve diğer kamu idarelerinden farklı olarak; belediyelere, faaliyetleri durdurulan/ faaliyette bulunamayan işletmelerden kira bedelleri, ilan ve reklam vergisi ile çevre temizlik vergilerini tahsil edemeyecekleri, toplu taşıma hizmeti yapanlara gelir desteği sağlamaları şeklinde ilave yükümlülükler de getirilmiştir.

Böylelikle, belediyeler tarafından yetki verilen özel şahıs ya da şirketlere ait şehir içi toplu taşıma hizmeti veren her bir ulaşım aracı için bunların işletmecilerine ödenmek üzere Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesinden ilgili belediyeler aracılığıyla her ay yapılmakta olan ve 2018 yılında 1.330 TL olarak tespit edilmiş olan, gelir desteği miktarında herhangi bir artış yapmayan merkezi yönetimin bu görev/sorumluluğunu dahi belediyelere bıraktığı görülmektedir.

5-Salgınla mücadele bağlamında ülkemizde de “ belli kesimlere sokağa çıkma yasağı, çok sayıda işyerinin faaliyetine geçici olarak ara verilmesi, şehirlerarası otobüs ve uçak seferlerinin düzenlenmesi, büyükşehirlere giriş/çıkışların izne bağlaması vb.” bir dizi önlemler alınmış ve uygulamaya sokulmuştur.

Ortaya çıkan tehlikeli salgın hastalık; hastalığa karşı alınması kaçınılmaz bu önlemlerden dolayı yurttaşlarımızın büyük bölümünü;  sağlık, psikolojik ve sosyal yönlerin yanı sıra özellikle ekonomik yönden de olumsuz olarak etkilemiştir.

İşyeri kapatılan veya kapatma zorunda kalan, salgın koşullarında iş yapma olanağı kalmayan çok sayıda yurttaşımız işsiz kalmış, evine ekmek götürme sıkıntısı çekmeye başlamıştır.

Hazine ve Maliye Bakanlığınca (GİB) Koronavirüs (COVID-19) salgınından ve bu kapsamda alınan tedbirlerden doğrudan etkilenen gelir vergisi mükellefleri veya İçişleri Bakanlığınca geçici süreli faaliyetlerine ara verilen hizmet sektörlerinde faaliyette bulunan mükellefler için 01.04.2020-30.06.2020 tarihleri arasında mücbir sebep halinde oldukları, mücbir sebep hükümlerinden yararlandırılmaları kabul edilmiştir.[5]

Bu gelişmelerin doğal sonucu olarak;

5.01-Koronavirüs salgınına karşı alınmış önlemlerden etkilenmiş olan ihtiyaç sahibi çok yurttaşlarımız, kendilerine gıda/nakdi yardım yapılması amacıyla belediyelere başvuruda bulunmuşlardır.

Belediye yönetimlerinin bu gelişmeler karşısında,  ilgisiz/bigane ve seyirci kalması düşünülemez.

Sosyal belediyecilik anlayışının yanı sıra yasaların verdiği görev ve sorumlulukların bir gereği olarak; belediye başkanlarının, Pandemik Coronavirüsu nedeniyle güç duruma düşen, yoğun olarak geçim sıkıntısı çekmeye başlayan yurttaşlarımızın bu dar zamanlarında, yanında/yakınında olmaları gerektiği açıktır.

Üstelik 5393 sayılı Belediye Kanunu hükümleri uyarınca; beldede ikamet eden hemşehrilerin, belediye idaresi yardımlarından yararlanma hakları vardır. Bu yardımların insan onurunu zedelemeyecek koşullarda sunulması gerekmektedir.

Sosyal hizmet ve yardım yapılması konuları belediyelerin görev ve sorumlukları arasında bulunmaktadır.  Bu amaçla  “Dar gelirli, yoksul, muhtaç ve kimsesizler ile engellilere sosyal hizmet ve yardım yapılması” belediye görevleri ve giderleri arasında sayılmıştır.( 5393/ 13; 14, 60. Maddeler)

Belirtilen nedenlerle belediyelerimizin, öncelik durumlarına göre, mali olanakları ölçüsünde, ihtiyaç sahibi yurttaşlarımıza acil nitelikli temel gıda maddeleri ve az da olsa nakdi yardımlarda bulunması kaçınılmaz yasal bir görev ve ahlaki davranıştır.

5.02- Bilindiği üzere 5393 sayılı Belediye Kanununda ” koşullu/koşulsuz bağışların kabul edilmesi” konusu belediyelerin yetki ve imtiyazları arasında sayılmıştır. Koşullu bağışların kabulü belediye meclisine, koşulsuz bağışların kabulünde ise belediye başkanına yetki verilmiştir. ( 5393/15, 18, 38 md.ler.)

İçinde bulunduğumuz  (gelirlerinin de azaldığı) dönemde Belediyelerin üzerlerine düşen görev, yetki ve sorumluluklarının gereklerini yerine getirebilmek bakımından da bağış gelirlerine de ihtiyaç duyacağı, yapılmak istenen bağışları kabul etmeleri, geri çevirmemeleri gerektiği açıktır.

5.03-Diğer taraftan Ulusumuzun kadim yardımlaşma ve dayanışma duygusunun sonucu olarak; işyeri kapatılmış/kapatmak zorunda kalmış olanlar başta olmak üzere muhtaç duruma düşen yurttaşlarımıza yardımcı olmak isteyen çok sayıda kişi ve kuruluş yetkilisi belediyelere geldikleri, telefonla/yazılı başvuruda bulundukları bilinmektedir.

Belediyelerin yetkilileri, yardımsever yurttaşlarımıza yol göstermek, yapacakları yardımları kanalize etmek, tehlikeli salgın hastalık ortamında sokağa çıkmalarını, sağlıklarını tehlikeye atmalarını önlemek, belediye personelin bağış kabulü yerine Koronovirüs mücadelesi işlemleriyle meşgul olmalarını sağlamak amacıyla, zorunlu neden halinin doğal sonucu olarak; belediyeye yapılacak yardımlar konusunda resmi internet sitelerinde bazı açıklamalar yapmak zorunda kalmışlardır.

Zorunlu neden halinde yapılmış olan bu açıklamaların Yardım Toplama Kanunu kapsamında açılmış bir kampanya olarak değerlendirilmemesi gerekir.

Ancak İçişleri Bakanlığınca, belediyelerin bu faaliyetlerinin Yardım Toplama Kanunu kapsamında değerlendirildiği, belediye yetkilileri hakkında inceleme/araştırma başlatıldığı görülmektedir.

Kamuoyuna yansıyan bilgilerden bazı belediyelerin, İçişleri Bakanlığının tesis ettiği işlem için idari yargı nezdinde iptal davaları açtıkları anlaşılmaktadır.

İdari yargıda bakılmakta olan bir dava varken, idari işlemin hukuka/kanuna aykırı olduğu dahi henüz saptanmamış iken belediye yetkilileri hakkında inceleme/soruşturmaya tevessül edilmemesinde hukuk devleti ilkelerine bağlı kalınması yönünden yarar bulunmaktadır.

6-Cumhurbaşkanı tarafından, yardımların tek elden, gerçek ihtiyaç sahibine yapılması gerektiği belirtilmiş, bu bağlamda “ Biz bize yeteriz Türkiyem”  adı ile bir yardım kampanyası başlatılmıştır.

Yardımların tek elden gerçek ihtiyaç sahiplerine ve ihtiyaçları oranında yapılmasında şüphesiz yarar vardır.

Esasen konuya ilişkin mevzuat hükümleri de bunu gerektirmektedir.

Bu amaçla öncelikle, 633 sayılı KHK’nin 33 maddesi ve konuya ilişkin çıkarılmış özel Yönetmelik hükümlerine göre; DPT tarafından önerilmiş, ASPB ile TÜBİTAK tarafından gerçekleştirilmiş olan yardımların tek başvuru üzerine, kişi yerine aileyi esas alacak şekilde, merkezi (tek) veri tabanından sorgulanması suretiyle gerçek ihtiyaç sahiplerine yapılmasını, mükerrer yardımların önlenmesi, kaynakların rasyonel/adil kullanımını, etkin bir denetimini, yardımların -büyük ölçüde- siyasi malzeme, reklam/istismar aracı olmaktan çıkarılmasını öngören, asgari yirmibeş milyon yurttaşımızı yakından ilgilendiren Bütünleşik Sosyal Yardım Hizmetleri Bilgi Sisteminin  (BSYHBS) belediyelerin paylaşımına açılması gerekmektedir.[6]

Kuruluş amaçlarına ve konuya ilişkin mevzuat hükümlerine aykırı olarak belediyeler, yıllardır proje kapsamına alınmamıştır.

Anılan noksanlık hızla giderilmeli, merkezi yönetim kuruluşları, belediyeler, kapsama giren STK’ ların merkezi veri tabanı üzerinden gerçek ihtiyaç sahiplerine yardım etmeleri,  yapılan tüm yardımların görülmesinin ve kaynakların adil/rasyonel dağıtılmasının önü açılmalı, yardımların değişik kuruluşlarca yapılmasından kaynaklanabilecek sakıncaların giderilmesi sağlanmalıdır.

Bu suretle; bir dönem seçim kampanyasında kullanılmış olan “Eli kolu bağlı bir belediye başkanı”  algısının oluşmasının da önü alınmış olacaktır.

BULAŞICI VE SALGIN HASTALIKLAR DURUMUNDA UYGULANACAK MEVZUAT HÜKÜMLERİ

BULAŞICI VE SALGIN HASTALIKLAR DURUMUNDA UYGULANACAK
MEVZUAT HÜKÜMLERİ

Mahmut ESEN
E. Mülkiye Başmüfettişi

1-Anayasa 119. maddesinde yurdumuzun tümünde veya belli bölgesinde olağanüstü hal ilan edilmesini gerektiren nedenler arasında “tehlikeli salgın hastalıkların” ortaya çıkması durumu da sayılmıştır.
Bulaşıcı ve salgın hastalık tanımları, Bulaşıcı Hastalıklar Sürveyans ve Kontrol Esasları Yönetmeliği’nde açıklanmıştır.

2-Bulaşıcı ve salgın hastalıklar konusunda yapılacak işler, kamunun vermesi gereken sağlık hizmetleri konusunda temel mevzuat olan 24.04.1930 gün ve 1593 sayılı “UMUMİ HIFZISSIHHA KANUNU” ile düzenlenmiştir.
Bu yasanın 3. maddesi uyarınca bulaşıcı ve salgın hastalıkların önlenmesi/giderilmesi hizmetlerinin (bütçe olanakları ölçüsünde) Sağlık Bakanlığınca doğrudan yerine getirileceği belirtilmiştir.

3-Tehlikeli/ salgın hastalık çıktığında il / ilçe Umumi Hıfzıssıhha Kurulu‘nun toplanması, halkın bilgilendirmesi ve hastalığın giderilmesi için gerekli önlemleri alması gerekmektedir. (1593/23-28. md.)
Tehlikeli salgın hastalıklarla mücadele işleri Yasada, hudut / sahillerde ve yurt içinde olmak üzere iki bölümde düzenlenmiştir.

4-Tehlikeli salgın hastalık çıktığında / kuşkulanıldığında merkezi yönetim tarafından aşağıdaki önlemler alınacaktır:
4.01-
– Hasta olanların sağlık kurumlarında / konutlarında karantina altına alınması,
– Hastalara serum / aşı verilmesi,
– Hastalık yayan haşarat ve hayvanatın itlafı,
– Hastaların binalarının / eşyalarının dezenfekte edilmesi,
– Yurt içinde seyahat edenlerin muayenesi ve eşyalarının temizlenmesi,
– Hastalığa / yayılmasına neden olan gıda maddelerinin tüketiminin önlenmesi,
– Hastalık oluşmuş yerlerin gerektiğinde geçici olarak boşaltılması, (1593/72 md.)
4.02-Zorunlu olarak kurum / konutlarda karantina altına alınmış kişilerden muhtaç olanların kendilerine ve ailelerine yiyecek giderleri Hükümetçe karşılanacaktır. (1593/83 md.)
4.03-Tehlikeli salgın hastalık çıkan binalarda ve bitişik binalarda sağlık yönünden belirlenmiş sakıncalı durumlar giderilecektir.
Ayrıntılar konuya ilişkin yönetmelikte düzenlenmiştir. (1593/ 84, 86 md.)
4.04- Tren / otobüs vb. toplu taşıma araçlarında salgın hastalıkların yayılmaması için işletme yönetimlerince gerekli önlemler alınacaktır.
Kişilere ait genel hizmetlerde kullanılan taşıtların (taksi / dolmuş) sahipleri de aynı önlemleri alacaktır. (1593/146 md.)

5- 21.03.2020 tarihinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından “65 Yaş ve Üstü ile Kronik Rahatsızlığı Olanlara Sokağa Çıkma Yasağı Genelgesi” yayımlanmıştır. Genelgede 65 yaş ve üzeri olanlar ile bağışıklık sistemi zayıf / kronik hastalıkları olan vatandaşlarımızın ikametlerinden dışarı çıkmaları yasaklanmıştır.

Yasaklama kararının “tehlikeli salgın hastalıkların” ortaya çıkması nedeniyle ivedi olarak alınmak zorunda kalındığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca kararın yasal bir zemine oturtulabilmesi için il valilerinden; il umumi hıfzıssıhha kurulunu toplantıya çağırmaları, 5442 sayılı İller İdaresi Kanunu’nun 11/C ve 1593 sayılı UHK 27 ve 72. maddelerine göre gerekli kararların alınması istenmiştir.

6- İllerdeki il Umumi Hıfzıssıhha Kurullarının olağanüstü toplantılar yaptıkları, “65 yaş ve üstü ile kronik rahatsızlığı olanların” sokağa çıkmalarını yasaklayan ve konuya ilişkin öbür düzenlemeleri içeren kararlar almaya başladıkları görülmektedir.

Alınan kimi Kurul kararlarının incelenmesinden ve basına yansıyan kimi haberlerden sokağa çıkma yasağını ihlal eden vatandaşlara uygulanması gereken yaptırımların yasal dayanağı (5442 sayılı İller İdaresi Kanunu / 5237 sayılı TCK / ve 1593 sayılı UHK) ve dolaysıyla idari para cezalarının miktarlarında (392-3.150 TL) arasında değişen farklılıklar olduğu saptanmıştır.

7- İçişleri Bakanlığı genelgesinde de belirtildiği üzere sokağa çıkma yasağına ilişkin kararın, İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulunca, 1593 sayılı UHK’nun 27 ve 72’nci maddeleri uyarınca, “hasta olduğundan kuşku duyulanların konutlarında gözlem altında bulundurulması” gerekçesiyle alınmış olması gerekmektedir.

Çünkü olay “ tehlikeli salgın hastalıkların” ortaya çıkması nedeniyle genel sağlığı / toplum sağlığını ilgilendirmektedir.

Dolaysıyla kamu düzeni / güvenliği veya bulaşıcı hastalık çıkan konutların karantinaya alınması ile (TCK m. 195) doğrudan bir ilgisinin olmadığı düşünülmektedir.
Bu yüzden 1593 sayılı yasanın 72. maddesi uyarınca konmuş sokağa çıkma yasağının ihlali halinde, aynı Kanun’un 282. maddesi uyarınca mülki idare amirlerince 250-1000 TL arasında idari para cezası verilmesi gerekmektedir. (AS: rakamlar ın güncellenmesi gerekiyor.. 2 kişiye 3150’şer TL idari parea cezası verildi..)
İdari para cezası uygulamasında iller arasında belirmeye başlanmış olan önemli farklılıkların hızla giderilmesi ve gerekli eşgüdümün sağlanmasında yarar vardır.
==================================

Dostlar,

Bulaşıcı hastalıklarla savaş mevzuatı, Sn. Esen’in yukarıda özetlediğinden ibaret değil. Başlıca birkaç kaynağı özetlemişler Sn. Esen.. Kendilerine teşekkür ederiz çok kıdemli bir kamu yöneticisi, eski belediye başkanı, kaymakam, vali yardımcısı ve Mülkiye Başmüfettişi olarak.

Örn. bir de ULUSLARARASI SAĞLIK TÜZÜĞÜ (International Health Regulation) var Veba, Kolera, Sarı Humma gibi bulaşıcı hastalıkların uluslararası bildirimini (DSÖ’ne..) zorunlu kılan metin gibi.. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Anayasası, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, ILO Sözleşmeleri gibi…

Şimdilik, Anayasa md. 119’da sözü edilen durum söz konusu değildir. Yürürlükteki mevzuatla korona salgını ile başedilmesi olanaklıdır.

Sevgi ve saygı ile. 24 Mart 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

2020 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ

2020 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİNİN ÖNCEKİ YILLARA AİT GERÇEKLEŞMELERLE BİRLİKTE İNCELENMESİ VE KAMU MALİYESİNE GENEL BAKIŞ

Mahmut ESEN
Mülkiye Başmüfettişi (E)

  • “Sayamadığınız, ölçemediğiniz hesaplayamadığınız olayları tanıyamazsınız.” Galileo Galilei 

 IGİRİŞ

21.12.2019 gün ve 7197 sayılı 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu, 31.12.2017 gün ve 30995 sayılı (M) RG’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Orta Vadeli Program ve Orta Vadeli Mali Planda (2019-2021) belirlenmiş politika, hedef/ önceliklere göre ve özel mevzuatına göre hazırlanmış olan 2020 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinin, TBMM yapılan görüşmeler sonucunda kayda değer bir değişikliğe uğramadan aynen kabul edildiği görülmüştür.

Ülke ve ulus sorunların saptanması ve alınması gereken önlemler açısından; kamu gelirlerinin toplanması, giderlerin gerçekleştirilmesi, açıkların finansmanı, kamunun varlık ve borçları ile öbür yükümlülüklerinin yönetimini kapsayan kamu maliyesinin durumunun iyi bilinmesi ve gelişmelerin yakından izlenmesi özel bir önem taşımaktadır.

Bu bağlamda merkezi yönetim bütçesi yasaları, tasarı/gerekçeleri ve ekleriyle birlikte güncel nitelikli, önemli bilgileri içermektedir.

Bu yüzden yazımızda 2020 yılı merkezi yönetim bütçesinin gelir, gider ve bütçe dengesi rakamlarının; 2017-2019 yıllarına ait gerçekleşmeler ışığında değerlendirilmesi yapılmakta, kamu maliyesini ilgilendiren konularda fikir açıklamasında bulunulmadan önce bilinmesi ve el altında tutulması gerektiği düşünülen, en önemli/ somut bilgi notlarına dikkat edilmesi amaçlanmaktadır. 

II-2020 YILINA AİT TEMEL EKONOMİK GÖSTERGELER  (HEDEFLER)

Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığınca hazırlanmış ve Cumhurbaşkanınca 4.10.2019 tarihinde onaylanmış olan Orta Vadeli Programla (OVP) belirlenmiş olan 2020-2022 dönemini kapsayan makro-ekonomik göstergelerdeki gerçekleşme durumları ve gerçekleşme kestirimleri ve program hedefleri Tablo 1’de gösterilmiştir. (Tablolar ayrıca pdf olarak görüntülenebilir : 2017-2020_Butce_Irdelemesi_Tablolar

Tablo 1. 2017- 2020 Yıllarına Ait Temel Ekonomik Göstergeler.  

  2017

 

2018

 

2019
(Ger. Tah.)
2020 (Program)
GSYH (Milyar TL) 3.107 3.724 4.269 4.872
Kişi Başına Gelir (GSYH, ABD Doları) 10.602 9.693 9.063 9.738
GSYH Büyümesi (%)   7,4 2,8 0,5 5
İşsizlik Oranı (%) 10,9 11 12,9 11,8
İTHALAT (CIF)  (Milyar ABD Doları) 233,8 231,2 207,8 231,5
İHRACAT  (FOB) (Milyar ABD Doları) 157 176,9 181,4 190
DIŞ TİCARET DENGESİ
(Milyar ABD Doları)
-76,8 -54,3 -26,4 -41,5
CARİ DENGE
(Milyar ABD Doları)
-47,4 -27 1 -9,6
DEFLATÖR (%)(GSYH’da Sabit Fiyatlarla Artış Oranı)   10,8 16,4 14,1 8,7
TÜFE (Yıl Sonu  %) 11,9 20,3 12 8,5

Kaynak: Orta Vadeli Program  (2020-2020 )

OVP Yer Alan Temel Ekonomik Büyüklüklere Göre: GSYH ( Cari Fiyatlarla)

2018’de 3,724 trilyon TL olarak gerçekleşmiş olan GSYH’nın; 2019’da (% 14,6 artışla) 4,269 trilyon TL,  2020’de ise (% 14,1 artışla) 4,872 trilyon TL ulaşması beklenmektedir.

Kişi Başına Gelir (GSYH, Dolar)

2018’de 9.693 $ olan kişi başına gelirin 2019’de 9,093 Dolara düşmesi kestirilmiş, 2020’de ise 9.738 Dolara yükselmesi programlanmıştır.

Dış Ticaret (Milyar Dolar)

2018’de 176,9 milyar $ olarak gerçekleşmiş ihracatın (%2,5- 4,7 artışla) 2019’da 181,4 milyar Dolara, 2020’de 190 milyar Dolara yükselmesi beklenmektedir.

2018’de 231,2 milyar Doları olarak gerçekleşmiş ithalatın; 2019 yılında % 10 oranında düşmesi, 2020 yılında da 2018 yılındaki düzeye gelmesi kestirilmektedir.

2018’de 54,3 milyar $ olan dış ticaret açığının 2019’da 26,4 milyar $, 2020 yılında ise 41,5 milyar $ olarak süreceği öngörülmüştür.

2019’da (% 76) olan ihracat/ithalat oranının, 2019 yılında % 87,3 ve 2020 yılında ise % 82 olması beklenmektedir.

Cari İşlemler Dengesi (Milyar Dolar)

2018’de 27 milyar $ açık veren cari işlemler dengesinin, 2019’da 1 milyar $ fazla vereceği, 2020’de yeniden açık vereceği, açık miktarının 9,6 milyar $ olacağı tahmin edilmekte / programlanmaktadır. Açığın ulusal gelire oranının 2019’de 0,1 milyar $ olması beklenekte, 2020’de ise -1,2 milyar $ olarak programlanmıştır.

2018’de %-3,4 olan cari açık 2018 sonunda % 20 olarak gerçekleşmiş TÜFE’nin 2019’da %12 oranında değişmesi kestirilmekte, 2020 yılı ise  %  8,5 artış olacak biçimde programlanmıştır.

2018’de % 11 olan işsizlik oranının 2019’da % 12,9 ve 2020’de %11,8 olması öngörülmüştür.

III- 2020 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ

A-Bütçe Giderleri

a)-Ekonomik Sınıflandırmaya Göre Giderler

2017-2019 yıllarına ait merkezi yönetim bütçelerindeki giderlerinin ekonomik sınıflandırmaya göre kestirim / gerçekleşme durumları; 2020 yılı giderlerindeki kestirimler ile 2020/2019 gider gerçekleşme değişim oranlarına Tablo 2’de yer verilmiştir.

Tablo 2. Ekonomik Sınıflandırmaya Göre M.Y. Bütçe Giderlerinde 2017- 2019 Yılları Bütçe Gerçekleşmeleri ve 2020 Yılı Kestirimleri (Milyar TL)

      Ekonomik Sınıflandırmaya Göre Giderler 2017 YILI BÜTÇESİ 2018 YILI BÜTÇESİ 2019 YILI BÜTÇESİ 2020 YILI BÜTÇESİ
Tahmin Gerçekleşme Gerç.Or . (%) Tahmin Gerçekleşme Ger. Or.

(%)

Tahmin Gerçekleşme Ger.Oranı

(%)

Tahmi

N

 

2020/

2019 Değ. Or.

1-Faiz Dışı Giderler 587,6 621 105,6 691 756,5 109,5 843,6 899,5 106,6 956,5 106,3
  Personel 162,6 162,1 99,7 183,1 200 109,7 247,3 249,8 101 282,5 113
SGK Devlet Primleri 27,1 27,2 0,3 30,8 34,4 111,6 43,3 43 93,3 48,1 111,9
Mal ve Hizmet Alımları 52,1 63,5 122 66 71,7 108,6 67,5 84,1 124,6 75,5 89,7
Cari Transferler (Sağlık, emeklilik ve sosyal yardımlar, mahalli idare payları, tarımsal destekler vb.) 249,7 271 108,5 299,4 323 107,9 391,3 400,2 102,3 451,1 112,7
Sermaye  (Yatırım) Giderleri 66,2 70,5 106,5 68,8 88 127,9 54,4 80,5 148 56 69,6
Sermaye Transferler (Mahalli idareler v.b. kuruluşlara yapılan) 10,5 12,9 123 15,3 16,7 109,3 10 16,3 163 6,8 41,7
Borç verme 12,9 13,3 103 20,2 21,6 107,1 21,7 24,4 112,4 27 110,6
Yedek Ödenekler 6,4 0 0 7,3 0 0 7,8 0 8,7
2- Faiz Giderleri 57,5 56,7 98,6 71,7 74 103,2 117,3 99,9 85,2 139 139
GİDER BÜTÇESİ TOPLAMI 645,1 677,7 105 762,7 830,4 108,9 960,9 999,5 103,6 1095,4 109,6

Not: 1-Küsuratlar yuvarlatılmıştır.
Kaynak: 2020 Yılı MYBK Teklifi/ Gerekçesi; Muhasebat Gn. Md. MYB İstatistikleri.

Merkezi yönetim bütçesi giderleri 2017’de 32,6 milyar TL (%5) artışla 677,7 milyar TL olarak; 2018 yılı bütçesi 67 milyar TL ( %8,9 ) artışla 830,4 milyar TL olarak, 2019 yılı bütçesi ise 169,1 milyar TL (% 20) artışla gerçekleşmiştir. 2020 yılı bütçe giderleri de 2019 yılı gerçekleşmelerine göre 95,9 milyar TL artışla ( % 9,6 ) 1095,4 milyar TL olarak kestirilmiştir.

2020 yılı merkezi yönetim bütçesinde de, önceki yıllarda da olduğu gibi, en büyük payı cari transfer giderleri oluşturmaktadır. Cari transfer giderlerini personel giderleri izlemektedir. Gider büyüklükleri sıralamasında 3. sırayı 139 milyar TL ile (gider bütçesi toplamının % 12,6’sını oluşturan) faiz giderleri almıştır.

Bütçe kestirimlerinde önceki yıl gerçekleşme rakamlarına göre sermaye giderleri, mal ve hizmet alım giderleri ile sermaye transfer harcamaların da % olarak 10,3-58,3 arasında değişen yüksek oranlı düşüşler dikkat çekmektedir.

Cari Transferler

Bütçe giderleri arasında en büyük payı oluşturduğu için cari transfer giderlerine ilişkin bütçe kestirim (tahmin) ve gerçekleşmeleri özel bir önem taşımaktadır.

2017 ve 2018 yılı bütçelerinde cari transfer giderleri kestirimlerinin % 8 – 8,5 oranında artışla gerçekleştiği, bütçe giderlerinin gerçekleşme oranlarını da etkileyecek boyutta hata yapıldığı görülmektedir.

2019 yılına ait cari transfer giderleri % 2,3 artışla gerçekleşmiştir.

2020 yılında cari transferler için % 12,7 oranında artışla 451,1 milyar TL olarak öngörülmüştür. Bu rakam toplam bütçe giderlerinin % 41,2’sine karşılık gelmektedir. Üstelik bu oran salt 2020 yılına özgü değildir ve önceki yıllarda da giderlerin % 39- 40’ını cari transferler oluşturmaktadır.

Bilindiği üzere transfer ödemeleri, sermaye birikimi hedeflemeyen ve cari nitelikli mal ve hizmet alımını finanse etmek amacıyla yapılan karşılıksız ödemeleri kapsamaktadır.

Nitelikleri ve bütçedeki payının büyüklüğü nedeniyle kamu maliyesi hakkında daha somut bilgiler elde edilebilmesi için cari transfer giderlerinin ayrıca incelenmesinde yarar bulunmaktadır.

Bu bağlamda özlü bir inceleme, sağlıklı bilgi edinilmesi için 2016-2019 yıllarında cari transfer harcamalarındaki gerçekleşmelere Tablo 3’de yer verilmiştir. 

Tablo: 3 Merkezi Yönetim Bütçelerindeki 2016-2019 Yıllarına Ait Cari Transfer Harcamaları Birikiml, (Kümülatif) Gerçekleşmeleri  (Milyar TL)

  05-CARİ TRANSFERLER YILLAR
S. No           2016 2017 2018 2019
224,8 271    323 400,2
1 Görev Zararları 46,8 63,9 80,9 8
-KİT’ler, TCZB/ T.Halk B., SYDTF vb. yapılan ödemeler.

– SGK  (Sigorta prim vb. destekler)

5,3

41,4

          6,8

57,1

6,1

74,8

8

2 Hazine Yardımları 75,7 87 87,5 219,5
-SGK’ ya Yapılan Yardımlar

-Yerel Yönetimlere Yapılan Hazine yardımları (Denkleştirme ödeneği, İl Özel İda. görevli  eski Köy. Hiz. Md. per. üc. ödemeleri,  cadde ve sokak aydınlatma hizmetleri )

-Diğer Hazine Yardımları (DFİF/İşsizlik Fonu, Gençlik Spor İl Md. vb.)

66,2

 

1,6

 

7,9

76,3

 

1,7

 

9

75,2

 

2

 

9,8

202,8

 

1,7

 

14,9

3 Kar Amacı Gütmeyen Kuruluşlara Yardım (Siyasi partiler, dernekler, Ulusal Fon vb.) 2,4 3,4 3,4 5,9
4- Hane Halkına Yapılan Transferler 35 41,4 51,8 61,9
   -Hane Halkına Yapılan Transferler  (Burs,eğitim,yiyecek,sağlık,barınma)

-Tarımsal Destekleme Ödemeleri

-Sosyal Amaçlı Transferler (Vatani Hizmet Aylıkları, Şehit Dul Ve Yetimlere İkramiye ve Ek Ödemeler, SHÇEK, 2022 sayılı Kanun Aylık Ödemeleri ve Diğer Sosyal Amaçlı Yardımlar)

-Hane Halkına Yapılan Diğer Transferler [ Strateji ve Bütçe Bşk. teşvik ödemeleri, Kobi desteği, doğal afetten zarar gören çiftçilere yardım, bireysel emekliliğe Devlet katkısı,  diğer (köprü garanti geçiş ödemeleri dahil) (x) )]

5,4

11,5

10,8

 

 

7,2

6,2

12,7

12,3

 

 

10,1

7

14,5

13,7

 

 

16,2

6,6

16,9

19,8

 

 

18,5

8 Yurt dışına Yapılan Transferler (Kıbrıs/ Uluslararası kuruluşlara katılım payları) 2,2 2,6 3,2 4
9 Gelirden Ayrılan Paylar 62,6 72,6 96,1 100,6
– Mahalli İdareler Payları

-Fon payları (SSDF/SYDTF vb.)

-Gelirden Ayrılan Diğer Paylar  (TOKİ/TBB/TOBB/TSEK vb.)

52,1

10,1

0,3

60,7

11,5

0,3

72,5

23

0,3

76,5

23

0,4

 (x)Köprü / otoyol / tunel vb. büyük projelerde yüklenicilere tanınmış geçiş-gelir garantisi bağlamındaki kimi ödemeler de bu bölümden yapılmaktadır.  (https://tusiad.org/tr/yayinlar/raporlar/item/10252-tusiad-merkezi-yonetim-butcesi-takip-raporu)

                 Küsuratlar yuvarlatılmıştır.
Kaynak: Muhasebat Gn. Md. Merkezi Yönetim Bütçe İstatistikleri.

Tablo incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, cari transfer giderlerinin yarısından çoğu tek başına SGK’ya yapılmaktadır. Bu rakamlar aynı zamanda merkezi yönetim gider bütçelerinin % 20’sine karşılık gelmektedir. Bu yüzden, merkezi yönetim bütçesi açısından en büyük “kara deliğin” SGK olduğu görülmektedir.

Sosyal Güvenlik Kurumu giderlerinin anımsatılması / konunun somutlaştırılması ve bütüncül olarak değerlendirilmesi bağlamında SGK’nın 2015-2018 yılları gerçekleşen gelir/ gider bütçeleri rakamları Tablo 4’te gösterilmiştir.

Tablo 4. SGK 2015 – 2018 Yılları Gelir/ Gider Bütçeleri (Milyar TL) 

 S.No

    

  2015 2016 2017 2018
    1- GELİRLER TOPLAMI 220,1 255,8 288,3 369,2
    2- GİDERLER TOPLAMI 231,5 276,5 312,7 384,9
SGK’dan Hane Halkına Yapılan Fayda Ödemeleri

  – Emekli Aylık Ödemeleri (Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Aylıkları ,% 4 Ek Ödemeler, İkramiyeler, 2022 s.k. göre bağlanmış aylıklar vb.)

-Sağlık Giderleri (Tedavi, ilaç ve sağlık malzemesi giderleri)

-Diğer Giderler

 165,6

 

 

59,4

6,5

201,4

 

 

68

7

229,1

 

 

77,6

6

286,4

 

 

91,5

7

3- GELİR-GİDER DENGESİ -11,4 -20,6 -24,4 -15,7
4-  BÜTÇE TRANSFERLERİ 79 108 128,1 148,3

Küsuratlar yuvarlatılmıştır.

Kaynak: SGK 2015-2018 Yılı Faaliyet Raporları.
Sayıştay 2015-2018 Denetim Raporları.
2020 Yılı Bütçe Gerekçesi.
SGK 2018 Aylık İstatistik Bilgileri.

Tablo incelemesinden de anlaşılacağı üzere, incelemeye esas alınan yıllarda

  • SGK’nın gelirlerinin giderlerini karşılayamadığı, her yıl bütçe açığı verdiği;
  • bu yüzden SGK ya merkezi yönetim bütçesinden görev zararları ve Hazine yardımları kapsamında, her yıl artan miktarlarda bütçe transferi yapıldığı görülmektedir.

 (2018 yılı merkezi yönetim bütçesi gider toplamı 999,4 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Merkezi yönetim bütçesinden SGK’ya yapılmış olan 148,3 milyar TL bütçe transferi elimine edildiğinde (AS: dışlandığında); SGK 2018 yılı gider bütçesinin, merkezi yönetim gider bütçesinin % 45,2 oranındaki büyüklüğe eriştiği anlaşılmaktadır.)

Mal ve Hizmet Alımları

2017, 2018 ve 2019 yıllarında mal ve hizmet alım giderleri bütçe ödeneklerindeki gerçekleşmeler (%8,6-24,6 arası değişen oranlarda) kestirimlerin üzerinde olmuştur.

Özellikle MSB ve öbür mal ve hizmet alımlarında öngörülenlerin üzerinde artış gerçekleşmiştir.

Önceki yıllara ilişkin verilere karşın 2020’de mal ve hizmet alım ödeneklerinde, artış bir yana, 2019’a göre % 10,3 oranında daralma öngörülmüştür.

Sermaye (Yatırım) Giderleri

Sermaye giderleri kestirimleri 2017’de %  6,5 ve 2018’de %  27,9 ve 2019’de ise %  48 oranlarında artışlarla gerçekleşmiştir.

2020 yılı sermaye giderler için önceki yıl gerçekleşmelerinin de altında kalan 56 milyar TL ödenek ayrılmıştır. 2020 yılı sermaye gider kesririmlerindeki bir önceki yıl gerçekleşmesine göre düşme oranı % 30,4’tür

Kamulaştırma giderleri dışında 51,5 milyar TL olan merkezi yönetim yatırım ödeneklerinin yarısından çoğu (% 52,6) ulaştırma – haberleşme ile öbür kamu hizmetleri (iktisadi/sosyal) sektörleri arasında paylaştırılmıştır. Yatırımlar için eğitime (%21), tarıma (% 9,1 ), sağlık için (% 11,6) oranında ödenek ayrılmıştır. Öbür sektörlerin (imalat, madencilik, enerji, turizm, konut) tümü için ayrılabilmiş ödeneklerin toplamı 2,7 milyar TL olup yatırım ödeneklerinin yalnızca % 5’i oranındadır.

Öte yandan, 2020 yılı yatırım giderleri için ayrılmış olan 51,5 milyar TL ödeneğin merkezi yönetim kapsamındaki 224’ü aşkın kuruluşa dağılımının incelenmesinde; ödeneğin % 70’nin (9) kurum arasında paylaştırıldığı görülmektedir. Bu kuruluşlar için asgari 1,2 ve azami 8,3 milyar TL olacak biçimde ödenek ayrılmıştır. Yatırım ödeneklerinin büyüklüğü ile öne çıkan bu kuruluşlar, (ödenek miktarlarına göre sıralamaya göre) Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı, DSİ, MEB, KGM, Sağlık/ EGM/ Gençlik ve Spor/ Kültür ve Turizm bakanlıkları veya genel müdürlüklerdir.

Öte yandan AKP hükümetlerinin prestijli projelerinden olan Köylerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi (KÖYDES)  için 1,4 milyar TL, ayrıca Belediyelerin Su Kanalizasyon ve Altyapı Projesi (SUKAP)  için de 837 milyon TL ödenek ayrılmıştır.  (2020 Bütçe Gerçekleşmeleri, Kamu Mali Yönetim Gn. Md.)

Bilindiği üzere kamu yatırımların bir bölümü de kamu-özel işbirliği (KÖİ) yöntemi ile gerçekleştirilmektedir. Bu tür işbirliklerinin kurulması ile kamu altyapı ve hizmetlerinin tasarlanması, finanse edilmesi, inşa edilmesi, işletilmesi ve bakımı amaçlanmaktadır.

Ülkemizde gerçekleştirilen KÖİ projelerinde 4 farklı KÖİ modeli kullanılmaktadır. Bu modeller arasından en çok kullanılanları 111 ve 110 projeyle Yap-İşlet-Devret ile İşletme Hakkı Devri yöntemleridir. Bunları (20) projeyle Yap-Kirala-Devret ve (5) projeyle Yap-İşlet modelleri izlemektedir.

KÖİ modeliyle gerçekleştirilen projelerin yatırım tutarlarının sektörel dağılımına bakıldığında 21,6 milyar ABD Doları ile karayolu sektörünün ilk sırada olduğu görülmektedir. Havaalanları ise 19 milyar ABD Doları ile 2. sıradadır. Bu yatırımları 11,9 milyar ABD Doları ile enerji projeleri, 11,5 milyar ABD Doları ile sağlık projeleri izlemektedir.  Yatırım tutarlarının genel toplamı 67,7 milyar ABD Doları dolayındadır.

İşletme hakkı devri bedellerinin sektörel dağılımına bakıldığında havaalanlarının 53,7 milyar ABD Doları 1. sırada bulunduğu görülmektedir. Bunu 19,8 milyar ABD Doları ile enerji sektörü, 2,7 milyar ABD Doları ile limanlar ve 891 Milyon ABD Doları ile yat limanları izlemektedir.

KÖİ yöntemi ile gerçekleştirilen projelerin sözleşme değerleri 145,2 milyar ABD Dolarıdır.

(Cumhurbaşkanlığı SBB-2019 yılı Ağustos itibarıyla)

Faiz Giderleri

  • 2017 yılı bütçesinde 56,7 milyar TL olarak gerçekleşen faiz giderleri 2018 yılında bütçesinde (% 30,5 artışla) 74 milyar TL olarak, 2019 yılında ise %  (%14,8 düşüşle) 99,9 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. 2020 yılı için bir önceki yıl gerçekleşmesine göre (% 39 artışla) 139 milyar TL ödenek öngörülmüştür.

Toplam bütçe giderleri içinde faiz ödemelerinin her yıl artan oranda önemli bir pay oluşturduğu görülmektedir. 2017’de toplam bütçe giderlerinin % 8,4’ünü, 2018 %9’unu, 2019’da % 10’unu faiz giderleri oluşturmuştur.

  • 2020 yılında faiz ödemelerinin toplam giderler içindeki payının %12,7’ye ulaşacağı kestirililmiştir.

Çünkü merkezi yönetimin brüt iç/dış borç stoku da sürekli artış eğilimindedir. Nitekim 2017 yılı sonunda bir önceki yıla göre %15 artışla 876,4 milyar TL olan brüt iç/dış borç yükü; 2018 sonunda % 21,7 artışla 1,067 trilyon TL düzeyine; 2019 sonunda % 24,4 artışla 1,328 trilyon TL olarak gerçekleşmiştir. (HMB, Kamu Finansmanı İstatistikleri, 2017- 2020)

Personel Giderleri

Personel giderleri ve bağlısı SGK Devlet prim ödemeleri, (ikisi birlikte)  2017 yılı bütçesinde 189,3 milyar TL, 2018 yılı bütçesinde ise 213,9 milyar TL, 2019 yılı bütçesinde ise 292,8 milyar TL olarak gerçekleşmiştir.

Personel giderleri 2018’de % 23,4; 2019’da ise % 24,9 artmıştır.

2020 yılı bütçesinde ise % 13  artış kestirilmiştir.

Toplam giderler içindeki %24 dolayındaki personel giderleri payının 2019’da %25’e yükseldiği görülmektedir.

Önemi nedeniyle kamu idarelerinde istihdam edilen kamu personelinin sayıları ve statüleri hakkında özlü bilgiler aşağıya çıkarılmıştır.

31.12.2019’da kamu sektöründe toplam 4.644.074 kişi istihdam edilmiştir. ( Cumhurbaşkanlığı SBB-2020) 31.12.2017’de 3.602.735 personel istihdam edildiği dikkate alındığında iki yıl içinde çalışanların sayısının (%29 oranında artarak) 1.041.339’a yükseldiği anlaşılmaktadır.

Personel sayısındaki artışın büyük bölümünün taşeron işçilerinin kadroya geçirilmesinden kaynaklandığı görülmektedir.

2019 sonunda kamuda istihdam edilen 4.644.074 personelden: 3.761.747 kişi merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idarelerinde; 683.381 kişi il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşlarda; 198.946 kişi de (KİT’ler vb.) öbür kamu yönetimlerinde görev yapmaktadır.

Kamu sektöründe görevli 4.644.074 personelden % 63,3’ü kadrolu (memur), % 9,2 sözleşmeli, % 24‘ü işçi ve % 3,3’ü geçici/diğer personel statüsünde istihdam edilmektedir.

Genel bütçe kapsamındaki 44 kamu idaresinde kullanılabilir (boş olanlar dahil) kadrolu memur kadrolarına sahip olmak bakımından ilk sırayı 1.052.061 rakamı ile MEB almaktadır. MEB’nı 490.801 kadro rakamı ile Sağlık Bakanlığı, 366.263 ile EGM, 168.853 rakamı ile Adalet Bakanlığı ve 150.675  rakamı ile Diyanet İşleri Başkanlığının izlediği görülmektedir.

Cumhurbaşkanlığında ise 969 kadrolu, 1.718 sözleşmeli olmak üzere toplam 2.687 adet personel kadrosu/pozisyonu bulunmaktadır. (Gerekçe, 2020)

Örtülü Ödenek

Örtülü ödenek giderleri olarak gizli hizmet ile öbür sermaye giderleri tertibinden 2017’de (1,997 +1,051) 3 milyar TL; 2018’de ise (1.714.178 + 8.298) 1,7 milyar TL; 2019’da ise  (2.073.435 + 7.035) 2 milyar TL harcama yapılmıştır. (Muhasebat, 2017- 2020)

b)-Fonksiyonel Sınıflandırmaya Göre Giderler

Fonksiyonel sınıflandırmaya göre 2017-2020 yıllarına ait merkezi yönetim bütçe giderlerine ilişkin kestirim / gerçekleşme durumları ve toplam giderler içindeki payları Tablo 5’te gösterilmiştir.

Tablo 5. Fonksiyonel Sınıflandırmaya Göre 2017-2020 Yılları MYB Giderlerinin Kestirim / Gerçekleşme Durumları ve Toplam Giderler İçindeki Payı (Milyar TL).

Hizmetin Türü 2017 BÜTÇESİ 2018 BÜTÇESİ 2019 BÜTÇESİ 2020 YILI BÜTÇESİ
Tahmim Gerçekleşme Dağılım % Tahmin Gerçekleşme Dağılım (%) Tahmin Gerçekleşme Dağılım (%) Tahmin Dağılım (%)  2020/2019 Değ. Or. (%)
Genel Kamu 174 170,5 25 214 226,4 27,2 295,3 261,4 26,1 327,9 30 125,4
Savunma 29,7 30,8 4,5 41,9 41,5 5 44,8 53,3 5,3 56,3 5 105,6
Kamu Düzeni ve Güvenlik 48,4 53,4 7,9 58,5 67,3 8 74,1 81,4 8,1 85,4 7,8 104,9
Ekonomik İşler 83,5 91 13,4 97,8 111,8 13,4 96,3 124,2 12,4 109,1 10 87,8
Çevre Koruma 0,59 0,61 0,60 0,81 0,54 0,85 0,62 72,9
İskan ve Toplum Refahı 6,7 9,1 1.3 7,1 10,7 1,3 7,8 13,5 1,3 8,4 0,7 62,2
Sağlık 34,6 35,2 5,2 40,6 40,2 4,8 50,6 51,2 5,1 62 5,6 121
Dinlenme, Kültür ve Din 11,8 13,8 2 13,1 16,1 1,7 17,6 20,6 2 19,2 1,7 93,2
Eğitim 113 113,6 16,8 124,3 134,7 16,2 148,4 156,2 15,6 162,5 14,8 104
Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım 142,3 159,5 23,5 164,8 181 21,8 221 236,5 23,7 263,6 24 111,4
TOPLAM 645,1 677,7 100 762,7 830,8 100 960,9 999,5 100 1.095 100 109,5

Not: 1-Küsuratlar yuvarlanmıştır.
Kaynak: 2020 Yılı MYBK Teklifi;  Muhasebat MYB İstatistikleri

2019 yılı bütçe gerçekleşme rakamlarına göre 2020 yılı bütçe giderleri kestirimlerinde ortalama % 9,5 artış öngörülmüştür.

2020 yılı fonksiyonel bütçe giderlerinde (2019 yılı gerçekleşme rakamlarına göre) genel kamu hizmetlerinde (%25,4), sağlık hizmetlerinde (% 21), sosyal güvenlik ve sosyal yardım hizmetlerinde (%11,4), savunma hizmetlerindeki (% 5,6), kamu düzeni ve güvenlikte (% 4,9), eğitim hizmetlerinde (% 4) oranında artış öngörülürken, öbür tüm hizmetler ödeneklerinde %6,8 – 37,8 arasında değişen düşmeler vardır.

Fonksiyonel sınıflandırmaya göre 2017 ve 2018 yılları bütçe giderleri ve toplam giderler içindeki oranları Tablo 5’te gösterilmiştir.

Fonksiyonel sınıflandırmaya göre 2017-2019 yılı bütçe giderlerinde en büyük pay, genel kamu hizmetlerine ayrılmıştır. Anılan yıllara ait bütçe giderlerinde genel kamu hizmetleri payından sonra, 2. sırada sosyal güvenlik ve sosyal yardım hizmetler giderleri, 3. sırada da ise eğitim giderleri payları gelmektedir.

2019 yılı bütçe giderlerindeki %15 oranındaki genel artışa karşın; ekonomik işler, çevre koruma, iskan ve toplum refahı hizmetleri ödeneklerinde önceki yıldaki gerçekleşmeye göre (%olarak) 19- 33,4 arasında değişen oranlarda azalma kestirilmiştir.

Eğitim hizmetleri için toplam giderleri için toplam giderlerin 15,4- 16,8 oranında pay ayrıldığı görülmektedir. Ancak bu payın büyük bölümünün personel giderlerine ait olduğu bilinmektedir. Çünkü genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerindeki toplam kadroların % 38,7’si MEB aittir. (2019 sonunda MEB’da 946.114‘ü EÖHS olmak üzere, toplam 1.027.885 personel görev yapmıştır. Aynı yıl SGK prim ödemeleri ile birlikte personel giderleri için toplam 94,6 milyar TL ödeme yapılmıştır. Gerçekleştirilmiş personel giderleri (SGK prim ödemeleriyle birlikte) MEB toplam giderlerin 80’ine karşılık gelmektedir.) (MEB 2019, Faaliyet)

Öte yandan 2020 yılındaki 162,5 milyar TL eğitim sektörü ödeneğinden yatırımlara yalnızca (% 9,2 oranında) 10,9 milyar TL ayrılmıştır.

B-Bütçe Gelirleri

Ekonomik sınıflandırmaya göre 2017-2020 yıllarına ait merkezi yönetim bütçe gelirlerine ilişkin kestirim / gerçekleşmeler ve gerçekleşme oranları; gelirlerin toplam gelirler içindeki dağılımları Tablo 6’da gösterilmiştir.

Tablo 6. Ekonomik Sınıflandırmaya Göre 2017-2020 Yılı M.Y. Bütçe Gelirlerinde Kestirim ve Gerçekleşme (Milyar TL)

  2017 YILI BÜTÇESİ 2018 BÜTÇESİ 2019 BÜTÇESİ 2020 BÜTÇESİ
Tahmin Gerçekleşme Ger. Oranı (%) Tahmin Gerçekleşme Ger.Or.

(%)

Tahmin Gerçekleşme Ger. Or. (%) Tahmin Değ. Oranı

2020/2019

1-Vergi Gelirleri 511 536 104,9 599,4 621,3 103,7 756,5 673,3 88 784,6 116,5
  Gelir 108,9 112,4 103,2 122,7 139 103,2 171,8 162,6 94,6 182,1 120
Kurumlar 46,2 52,9 114,5 65,8 78,6 119,4 74,1 78,8 106,3 89,3 113,3
Özel Tüketim 136,4 138,3 101,4 146,5 133,9 91,4 162,5 147,1 90,5 175,1 119
Dahilde Alınan KDV 57 55,6 97,5 66,0 56,3 85,3 70,6 55,4 78,4 57,8 104
İthalden Alınan KDV 83,7 99,6 119 107,8 122,1 113,2 165,7 124,8 75,3 158 126,6
MTV 11,3 10,8 95,6 13,6 12,8 94 16 14,5 90,6 17,4 120
BSMV 13 13,3 102,3 15,2 18,1 119 19 22,6 119 24,9 110
Damga 15,2 15,6 102,6 17,8 16,9 95 20,8 18,8 90,3 21,5 114,3
Harçlar 19,8 19,2 96,7 23,3 21,6 92,7 27,7 24,1 87 29,5 122,4
Diğer 19,5 18,3 93,8 20,7 22 106,2 28,2 24,6 87,2 29 117,8
2- Vergi Dışı Gelirler 73,2 71,2 97,3 81,9 107,6 131,3 106,2 174,8 164,6 151,8 88,8
  Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri (Mal/hizmet satışı, KİT ve kamu bankaları, kurumlar kârları, kira vb. gelirler) 17,1 19,7 115,2 20,1 26,1 129,6 33,9 93,6 276 64,3 68,7
Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 1,5 2,2 146,6 2,8 2 74,6 3,4 9,7 285 11 113,4
Diğer Gelirler (Faiz/para cezası, kişi ve kurumlardan alınan paylar vb.) 37,5 35,4 94,4 46,5 71,2 153,4 54,5 63,2 115,9 62,1 98,2
Sermaye Gelirleri (Taşınır/taşınmaz/menkul kıymet/hisse satışı vb.) 15,4 11,7 76 12 7,8 64,6 13,5 6,8 50 13,5 198,5
Alacaklardan Tahsilat 1,6 2,1 131 0,45 0,55 121,9 0,75 1,5 200 0,91 60
3- Özel Bütçeli Kuruluşların Öz Gelirleri 9,8 18,9 193 10,8 23,5 216,6 11,1 20,7 186,4 12,4 60
4- Düz. Den. Kurum Gelirleri 4,1 4,2 102,4 4,7 5,1 112,3 6,4 6,8 106,2 7,4 108,8
GELİR BÜTÇESİ TOPLAMI 598,3 630,3 105,4 696,8 757,8 108 880,4 875,7 99,5 956,5 109,2

Notlar: Küsuratlar yuvarlanmıştır.
Kaynak: 2017-2020 Yılları MYBK Teklifi/Gerekçeleri, Muhasebat Gn. Md. MYB İstatistikleri.

Merkezi yönetim bütçe gelir kestirimleri 2017’de yılında %105,4; 2018’de %108, 2019’da %99,5 oranında gerçekleşmiştir. 2017’de 630,3 milyar TL, 2018 yılında (%20 artışla) 757,8 milyar TL, 2019’da (% 15,5 artışla) 875,7 milyar TL gelir sağlanmıştır.

2020 yılı için bir önceki yıl gerçekleşmesine göre % 9,2 artışla 956,5 milyar TL toplam gelir öngörülmüştür. Vergi gelirlerine ilişkin artış % 16,5’tir.

Öte yandan 2017’den başlayarak ekonominin bir daralmaya girmesi üzerine alınan teşvik önlemleri sonucu, özellikle 2018’den başlayarak ÖTV, KDV, MTV, Damga V. ve Harç gelirleri tahsilat rakamlarında önemli oranlarda düşmeler olmuş, vergi gelirleri bütçe kestirimlerinin altında kalmıştır.

Merkezi yönetim bütçe gelirlerinin; 2017’de % 85’ini, 2018’de % 82’sini, 2019’da ise % 76,8’ini vergi gelirleri oluşturmuştur. 2020’de vergi gelirleri payının % 82 olması hedeflenmiştir.

Gelir / kazanç ve servetler üzerinden alınmakta olan dolaysız vergilerin toplamının; 2017’de 176,8 milyar TL, 2018’de 231,4 milyar TL, 2019’da 257,1 milyar TL olarak gerçekleştiği, toplam vergi gelirlerine oranlarının aynı sırayla % 33, % 38 ve % 38 olduğu görülmüştür.

Vergi gelirlerinin % 63-67 gibi büyük bir bölümünün dolaylı vergilerden elde edildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere dolaysız vergiler zengin / yoksul ayrımı yapmadan, “zorunlu tüketim maddelerini” de kapsayacak biçimde tahsil edildiği için, haksız ve adaletsiz bir uygulamadır.

Nitekim 2020 yılı bütçesinde kestirilmiş KDV gelirleri bile tek başına, Gelir ve Kurumlar vergilerinden tahsil edileceği umulan rakamların % 80’ine yaklaşmaktadır. Dolaylı vergilerden olan ÖTV’nin de bütçe gelirleri içinde % 22,3 oranında pay oluşturduğu ve Gelir Vergisi tahsilat rakamlarının % 65’ine yaklaştığı görülmektedir.

Sosyal adalet, gelir dağılımı, vergi adaleti yönünden vergi gelirleri içindeki dolaysız vergilerin payının artırılması gerektiği açıktır.

C- Bütçe Dengesi

2017 yılı bütçesi 47,3 milyar TL; 2018 yılı bütçesi ise 72,6 milyar TL; 2019 yılı bütçesi 123,6 milyar TL net borçlanma ile denkleştirilmiştir.

2020 yılı bütçe ödenekleri ile beklenen gelirler arasındaki 138,8 milyar TL farkta net borçlanma ile karşılanacaktır.

  • Yıllardır denk bütçe hazırlanamadığı, bütçe gelirleri giderleri karşılamaktan uzak olduğu görülmektedir.

2017 yılı bütçe gelirleri ile giderlerin %90,4’ünün; 2018 yılı gelirleri ile giderlerin 91,3’ünün, 2019 yılı bütçe gelirleri ile giderlerin % 87,6’sının karşılanabildiği görülmektedir. 2020 yılı bütçe gelirleri ile giderlerinde bu oranın %  87,3 olması beklenmektedir.

Öbür yandan 2017 yılı bütçesinde 9,3 milyar TL, 2018 yılında 1,3 milyar TL faiz dışı fazla gerçekleşmiştir. 2019 yılında ise faiz dışı denge – 23,7 olarak gerçekleşmiştir. 2020’de faiz dışı fazlalık 67 milyon TL kestirilmiştir.

Bütçe giderlerinin gelirlere oranla daha çok artması nedeniyle faiz dışı fazlalığın son yıllarda giderek küçüldüğü, kimi yıllar faiz dışı dengenin eksiye geçtiği, dolaysıyla borç asıllarının (AS: anaparasının) ödemesinin yavaşladığı anlaşılmaktadır.

D- Diğer Konular

Hizmet Bedellerinde Kuruşlu Ücretler

Kamu personeline ek olarak yaptırılacak kimi hizmetler karşılığında kamu personeline verilecek olan ve bütçe yasalarıyla her yıl yeniden belirlenen ücretlerin yine simgesel kaldığı görülmektedir.

Bu bağlamda;

  • Ek ders vermekle görevlendirilen öğretim üyelerine 43,82 TL,
  • Konferans vermekle görevlendirilenlere 31 TL’yi aşmamak üzere,
  • Fazla çalışma yapan memurlara saat başına 2,26TL,
  • Devlet memurlarına (24 saati geçen geçici görevleri için) kadro/ek göstergelerine göre 42,15 – 56,10TL arasında gündelik,

ödenecektir.

Kamu İdarelerin Ait Lojman / Sosyal Tesis ve Taşıt Sayıları

Genel bütçe kapsamında kamu idarelerine ait 218.575 adet lojman ve 1.782 adet sosyal tesis bulunmaktadır.

220.357 adet lojman / sosyal tesisin 195.525’i  (% 88,7’si) 6 kamu idaresine aittir. En çok lojman / sosyal tesise sahip kamu idareleri (sırası ile) MSB, MEB, EGM, J. Gn. K., Sağlık B. ve Adalet B. dır.

Genel bütçe kapsamındaki öbür 34 kamu idaresinin sahip olduğu lojman/sosyal sayısı ise 24.832 dir. (% 11,2)

Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin çeşitli nitelikte 103.410 taşıtı vardır. Eldeki taşıtların 51.369 adedi (% 49,6) EGM’ne ait olup, her 6 personele 1 taşıt düşmektedir. EGM’yi;  MSB, Sağlık B. izlemektedir. (Gerekçe, 2020)

KAYNAKÇA

2017-2020 Yıllarına Ait Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifleri ve Bağlı Cetveller. http://www.bumko.gov.tr/Eklenti/10848,2018yilimybkanunutasarisipdf.pdf?0

2017-2020 Yılları Bütçe Gerekçeleri
http://www.bumko.gov.tr/TR,54/butce-gerekcesi.html
http://www.sbb.gov.tr/butce-gerekceleri/

Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü Merkezi Yönetim Bütçe İstatistikleri. https://www.muhasebat.gov.tr/content/genel-yonetim-mali-istatistik-detayi?tabId=1&pageId=2

Yıllık Yatırım Programları
Orta Vadeli Programlar.
http://www.bumko.gov.tr/Eklenti/10807,2018-2020-orta-vadeli-programpdf.pdf?

Hazine Müsteşarlığı Kamu Finansmanı İstatistikleri
https://www.hazine.gov.tr/kamu-finansmani-istatistikleri

Vatandaş Bütçe Rehberleri
http://www.sbb.gov.tr/vatandas-butce-rehberi/

Milli Eğitim Bakanlığı 2019 Yılı Faaliyet Raporu http://sgb.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2020_03/12144540_28191618

 

 

5393 SAYILI BELEDİYE YASASI İLE KİMİ YASALARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA YASA ÖNERİSİNİN İNCELENMESİ

5393 SAYILI BELEDİYE YASASI İLE KİMİ YASALARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA YASA ÖNERİSİNİN İNCELENMESİ

AKP tarafından hazırlandığı ifade edilen, henüz TBMM Başkanlığına sunulmadığı için taslak halinde olan; “torba kanun” tekniğine göre hazırlanmış, toplam (61) maddeden oluşan, özellikle belediyeleri ilgilendiren (15) adet temel kanunda ek/değişiklikler yapan, ayrıca (2) adet kanununun tamamen, bir kanunun da bazı maddelerinin yürürlükten kaldırılması öngören;
5393 Sayılı Belediye Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”nin tarafımdan incelenmesi sonucunda ulaşılmış bulgular, analitik değerlendirmeler özet olarak maddeler halinde aşağıya çıkarılmıştır.

Selam ve saygılarımla. 08 Şubat 2020, Ankara

Mahmut ESEN
(E) Mülkiye Başmüfettişi
*****

1-2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanununda ek/değişiklikler yapılmıştır.

Bu bağlamda;

-Yasaklara uymadığı için bir yıl içinde 3 kez idari para cezası uygulanan umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinin işyeri açma ve çalışma ruhsatları iptal edilecektir.

-Kumar oynatılması, derneklere / sendikalara ait lokallerin umuma açık yer haline gelmesi, fuhuş yapılması vb. nedenlerle  (en çok 30 gün süreyle)  çalışmaktan alıkonmuş işyerlerinde; bir yıl içinde aynı fiillerin tekrarı halinde işyeri açma ve çalışma ruhsatları iptal edilecektir.

Ruhsat iptalleri 5 gün içinde belediye idarelerince yapılmadığı takdirde, mülki amir tarafından yerine getirilecektir.

2- 5682 sayılı Pasaport Kanununda değişiklik yapılmış, büyükşehir / il belediye başkanlarına görevlerinden sonra da hususi pasaport verilmesi kabul edilmiştir.

3- 213 sayılı VUK ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununda ek/değişiklikler yapılmıştır.

-Emlak vergisine esas bedel ve değerlerin tespitine (takdirine) ilişkin süreler kısaltılmıştır.

– Arsa/arazi takdir komisyonlarına çevre ve şehircilik il müdürleri de alınmıştır.

-Takdir komisyonlarının görev alanına ilişkin kimi düzenlemeler yapılmıştır. Komisyonlar bölgeleri özelliklerine göre belirleyebileceklerdir.

-Arsa sayılan parsellenmemiş araziler için binde bir buçuk şeklinde ayrı bir vergi oranı getirilmiştir.

– Emlak vergisinde mükellefiyetin başlama tarihleri öne çekilmiştir.

4- 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununda ek/değişiklikler yapılmıştır.

-Yangın Sigortası Vergisi kapsamı genişletilmiş; adı yangın sigortası olmasa bile, yangın riskini içeren sigortalar da kapsama alınmıştır.

-Konutlardan m2 başına, büyükşehirlerde 15, öbür yerlerde 12 Kuruş olarak alınan ÇTV; en az 17, en çok 47 Kuruş olacak şekilde artırılmıştır.

-ÇTV tarifesi konusunda Cumhurbaşkanının yetkileri artırılmıştır.

-Gerçek usulde vergilendirilmeyen tarımsal kazanç sahiplerinin hal / balıkhane / mezat yerlerinde mal / ürünlerinin satışlarından tellallık resmi alınmayacaktır.

-İcra müdürlükleri aracılığıyla yapılan satışlarda tellallık resmi taşınır / taşınmazın bulunduğu belediye ile satışın yapıldığı ilgili belediyeye ödenecektir.

-Vergi harç ve tarifelerine ilişkin usul/esaslar yeniden düzenlenmiştir.

Yol ve trafik katkı payı getirilmiştir. Bu yolla belediyelerin ulaşım hizmetlerinde kullanılmak üzere Motorlu Taşıtlar Vergisi %10 oranında artırılmaktadır.

5-2560 sayılı İSKİ Kanununda ek / değişiklikler yapılmıştır.

İSKİ genel müdür/ genel müdür yardımcısı kadrolarına atanacaklarda aranacak koşullar yeniden düzenlenmiş, genel müdür için İSKİ konusuna giren teknik işlerde / yöneticilikte / işletmecilikte uzmanlığı bulunması koşulu getirilmiştir.

-İSKİ’nin en önemli gelir kaynağı olan % 10 payın matrahında değişiklik yapılmıştır.

-Yağmur sularının uzaklaştırılması işleri İSKİ tarafından karşılanacak, eskiden olduğu gibi ilgili belediyesinden alınamayacaktır.

-İSKİ’de görev yapan memurların (AS: görevleriyle ilgili) işledikleri suçlar hakkında 4483 sayılı yasa uygulanacak, haklarında doğrudan C. Başsavcılığınca işlem başlatılmayacaktır.

6- 2872 sayılı Çevre Yasasında ek / değişiklikler yapılmış, bu bağlamda, Yasanın 11. maddesinde yer alan, atıkların uygun ortamlara verilmesi konularında izin, arıtma ve bertaraf etme iş / işlemlerini içeren hükümler yeniden düzenlenmiştir.

7- 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarları ve İhtiyar Heyetleri Seçimleri Hk. Kanunda ek / değişiklikler yapılmıştır.

Büyükşehir belediye meclisine seçilecek yedek üyelerin belirlenmesi; yedek üye çıkaramayacak siyasal parti veya bağımsız adayların yedeklerinin yerine seçileceklere ilişkin usul / esaslar (AS: ilke  ve yöntemler) belirlenmiştir. 

8- 3194 sayılı İmar Kanununda ek / değişiklikler yapılmıştır.

Elektronik haberleşme istasyonları kurulumlarının imar planlarında gösterilmesi, yapı kullanma ruhsatı iş / işlemlerinde uygulanacak usul ve esaslar (AS: ilke  ve yöntemler); yıllık yer kullanım bedeli vb. konularda ve halen kurulu olan kule ve direkleri için yeni düzenlemeler getirilmiştir.

9- 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hk. Yasada değişiklik yapılmıştır.

Belediyeler ve öbür yerel yönetimler ile bunların kurdukları birliklerce ticaret amacıyla etkinlikte bulunmak üzere ticaret kuruluşları şirket / kooperatif kurması, bedelsiz de olsa şirket edinmeleri vb. hususlarda Cumhurbaşkanı ve ilgili bakanlıkların yetkileri yeniden düzenlenmiştir.

10- 4736 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Mal ve Hizmet Tarifeleri Kanununda ek / değişiklikler yapılmıştır.

65+ yaş vatandaşlara kent içi toplu taşıma hizmetlerinden ücretsiz yararlananlara, mesai saatlerinin başlangıç / bitiş saatleriyle sınırlı kalmak üzere saat düzenlemesi yapılabileceği belirtilmiştir.

11- 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununda kimi ek/değişiklikler yapılmıştır.

Yasada yer alan ilçe belediyesi kavramı; büyükşehir merkez ilçe / büyükşehir ilçe ve ilçe olmak üzere üç ayrı şekilde tanımlanmış ve tanımlanmış belediyeler ekli listelerde gösterilmiştir.

-Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin görev ve sorumluluklarında kimi düzenlemeler yapılmıştır.

(Bu bağlamda planların aynen veya değiştirilerek onaylanmaları için “üç aylık süre“ koşulu getirilmiş, haşere mücadelesi hizmetleri büyükşehir belediyesi görevleri arasına alınmış, büyükşehir belediyesinin bazı görevlerinin ilçe belediyelerine devrine ilişkin hükümler yeniden düzenlenmiştir.)

  • Genel sekreter ve genel sekreter yardımcısı kadrolarına atanacaklarda aranılan koşullar yeniden düzenlenmiştir.

Büyükşehir ve ilçe belediyeleri bütçelerinin hazırlanması, kabulü ve uygulanmasına ilişkin yasada yer alan hükümler kaldırılmış, bu konularda Belediye Yasası hükümlerine göre uygulama yapılacağı; büyükşehir ve ilçe belediyelerinin ortak yatırımları için bütçelere gereken ödenek konulması ve ilçe belediyelerinden tahsili konuları yeniden düzenlenmiştir.

Katı atıkların depolanması, yeniden değerlendirilmesi, bertaraf edilmesi, enerji üretimi vb. hizmetleri belediyelerce doğrudan veya şirketler aracılığıyla gördürülebilecektir.

-Büyükşehir ve ilçe belediyeleri; hizmetlerini, bedelli / bedelsiz olarak birbirlerine devir edebilecekler veya ortaklaşa yapabileceklerdir.

-Büyükşehir belediyesi tarafından devir edilmiş hizmetler için ilçe belediyelerince kullanılmakta olan taşınır / taşınmaz mallar; personel, araç ve gereçler komisyon aracılığıyla paylaştırılacaktır.

12- 5393 sayılı Belediye Yasasında yapılmış ek / değişiklikler.

-Haciz işlemlerine ilişkin 15/10 maddesi hükümleri büyükşehir belediyeleri için de uygulanacaktır.

-Belediye taşınır/taşınmaz malları en çok 20 yıl süre ile kiraya verilecektir. Bu süre toplu taşımalar için 15 yıl olarak belirlenmiştir.

-Kiralık malların süresi, rayiç (AS: geçerli) bedel üzerinden yenilenerek uzatılabilecektir. Bu yolla, kira süresi sonunda taşınmazın yeniden ihale edilmesine ilişkin kural kaldırılmıştır.

–  Konusu 50 bin TL üzerindeki uyuşmazlıkların sulh yolu ile çözümlenmesi; bütçe içi işletme, kooperatif, şirket kurulması vb. konulardaki belediye meclisinin yetkileri yeniden düzenlenmiştir.

– Belediye meclis üyeleri denetim komisyonuna, bağlı şirketlerden de her türlü bilgi/belge isteme yetkisi getirilmiştir.

-Belediye encümeninin uyuşmazlıkların sulh yolu ile çözümlenmesine ilişkin yetkileri, konusu 50 bin TL atındaki olanlar biçiminde yeniden düzenlenmiş, Kanun metnindeki hatalı ibare düzeltilmiştir.

Belediyeyi özel avukatlarla temsil ettirmek konusunda belediye başkanlarına açık yetki tanınmıştır.

Belediye hizmetlerinde aksama durumunda, aksayan hizmetlerin vali tarafından kamu kurum kuruluşları aracılığı ile yaptırılabileceği;  belediye olanaklarının terör örgütlerine destek amacıyla kullanılması halinde, el konulmasını içeren madde yeniden düzenlenmiştir.

Sayıştay tarafından yapılmış denetimlerde yasal sınırı aşan borçlanma yapıldığının belirlenmesi durumunda (Görevi kötüye kullanma bakımından TCK yönünden yapılacak adli işlemin yanı sıra) ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca borçlanma kararına katılan belediye meclis üyelerine yasal sınırı aşan miktarın % 10’u üzerinden idari para cezası verilecektir.

– Belediye başkanlarına, göreve başladıkları tarihten sonra 4. dereceye dek kan ve sıhri hısımlarını, merkezi yerleştirme dışında, belediyedeki (bağlı idare ve şirketler dahil) kadrolara atama yasağı getirilmiştir. Atama yapmaları durumunda oluşacak kamu zararı kendilerinden tahsil edilecektir.)

13- 5779 sayılı İl Özel İdareleri ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hk. Yasada değişiklik yapılmıştır.

Büyükşehir belediye sınırları içinde (akaryakıt ürünlerinden alınan ÖTV dışında) tahsil edilen genel bütçe vergi gelirlerinden, belediyelere dağıtılacak payın hesabında, bundan böyle, vergi iadeleri düşüldükten sonra net toplamlar dikkate alınacaktır.

Merkez ilçe dışındaki ilçe paylarından alınan büyükşehir belediyesi payları % 30’dan, % 20’ye düşürülmüştür.

Belediye paylarının dağıtılmasında kullanılan ölçütlerdeki (nüfus/ gelişmişlik) oranlarda değişiklikler yapılmıştır.

14- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa ekleme yapılmıştır.

Kamu kurum ve kuruluşlarının taraf olduğu davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri, davacının bildireceği hesap numarasına 4 hafta içinde yatırılacaktır. Yatırılmaması durumunda genel hükümlere göre hareket edilecektir.

15- 02.07.1941 gün ve 4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanun, 02. 03. 1954 gün ve 6301 sayılı Öğle Dinlenmesi Kanunu ile 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun (Tatil Günleri Ruhsat Harcı, Kaynak Suları Harcı,  Tellallık Harcının oranını % 1’e düşüren 70/1 maddesinin 2. cümlesi, Hayvan Kesimi Muayene ve Denetleme Harcı, Ölçü ve Tartı Aletleri Muayene Harcı,  Muayene, Ruhsat ve Rapor Harcı vb. harçlar ile yol harcamalarına katılma paylarına ilişkin) hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır.

Bu yolla, yüzyıla yakın bir süredir uygulamada olan kimi vergi ve harçların tahsilinden vazgeçildiği görülmektedir.

Kurulu / faaliyette olan çiftçi malları koruma başkanlıkları kaldırılmış, belediyeye devir edilmiştir.

Başkentgaz tarafından yapılmış bağış

Başkentgaz tarafından yapılmış bağış

Mahmut ESEN
(E) Mülkiye Başmüfettişi

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

1-Ankara’da doğalgaz dağıtım işleri 2007 yılına kadar (belediye işletmesi) EGO İşletme Gn. Md.; 2013 yılına kadar (belediye şirketi) Başkentgaz A.Ş. tarafından yürütülmüştür.
Başkentgaz 2013 yılında özelleştirilmiştir.
Özelleştirme sırasında Başkentgaz’a özgü bazı yasal düzenlemeler yapılmıştır.

Bu bağlamda;

a)-Genel düzenlemelere aykırı olarak Şirketin hisselerinin (% 80’ i yerine) tümü özelleştirilmiştir.
b)-Doğalgaz Piyasası Kanunu’nun 4. maddesinde yer alan açık hükme karşın belediyenin şirket yönetim ve denetim kurulunda temsil yetkisi kaldırılmıştır.
Böylelikle Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) kurucusu/sahibi olduğu Şirkette % 20 hisse ile küçük ortak olarak kalması bir yana, Şirket yönetiminde temsil yetkisini bile yitirmiştir.
2-ABB Mansur Yavaş tarafından, Şirket yönetiminde temsilini kaldıran Ankara’ya özgü çıkarılmış yasal düzenlemenin itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesinde iptali için idari yargıda gerekli hukuki süreç başlatılmıştır.

Konuya ilişkin ayrıntılı bilgilere ABB resmi internet sitesindeki raporlara erişim olanaklıdır.
(https://www.ankara.bel.tr/duyurular/dogalgaz-kaynakli-sikayetler-hakkinda-basin-bildirisi
http://www.ankara.bel.tr/duyurular/ankara-da-dogalgaz-dagitim-hizmetleri-hakkinda-hazirlanan-ra)

3-Şirket tarafından yapılmış yüklü bağışlarla, Şirkete tanınmış olan özel ayrıcalıklar arasında bağlantı olabileceği değerlendirilmektedir.

Selam ve saygılarımla. 31 Ocak 2020, Ankara
=================================================

İKTİDAR SOYGUNA ORTAK MI?

Dostlar,

Doğalgazı hem nominal (rakamsal) hem de satın alma gücümüzle orantılı olarak dünyada en pahalı kullanan ülkelerin sanırız başında geliyoruz..

Son 2 yılda doğalgaza gelen zamlar aşağıda.. (https://www.sozcu.com.tr/2019/ekonomi/elektrik-ve-dogalgaza-son-bir-yilda-kac-kez-zam-geldi-5362718/)

Yığışımlı (kümülatif) olmayan artış %56,8.. Bileşik faiz hesabına göre yaparsak;

1 Ağustos 2018 zammı öncesi m3 fiyatı 1.00 birim ise, zam ardından 1.09 TL
1 Eylül zammı ile 1,09 x .09 = 1,19 TL
1 Ekim zammı ile 1,30 TL
31 Temmuz 2019 zammı ile 1.49 TL
31 Ağustos 2019 zammı ile 1,71 TL

1 Ağustos 2018’de 1 birim olan m3 fiyatı, 1 yıl sonra 4 zam ile 1,71 TL’ye çıkarılmış, dolayısıyla %71 oranında zamlanmıştır.

Memur aylıklarında 2018’de %4 + %8,67 = nominal %12,67 (yığışımlı %11,3) zam yapıldı..
2019’da ise ilk 6 ayda yaklaşık %10,7, ikinci 6 ay için %5 zam yapılmıştı. 2 yılda toplam artış, 6’şar aylık parçalar olarak ve birikimli %30.

Elektrik zamları birikimli %72’yi buluyor. Evlerde doğalgaz ile ısınma elektrik enerjisi de kullanılmadan olanaksız. Elektriği de dünyada hem nominal hem de satın alma gücümüze oranla en pahalı tüketen ülkelerden biriyiz.

Elektrik zamları birikimli %72’yi buluyor. Evlerde doğalgaz ile ısınma elektrik enerjisi de kullanılmadan olanaksız. Elektriği de dünyada hem nominal hem de satın alma gücümüze oranla en pahalı tüketen ülkelerden biriyiz. İkisinin birlikte yüklenmesiyle yaşam daha da pahalılaşıyor. Niçin??

AKP iktidarı = Erdoğan’ın TEK ADAM olarak önce bu soruya yanıt vermesi gerek?

Bakıyoruz, İstanbul’da 50-60 yaşlarına 4 kardeş, elektrik faturasını ödeyemediği için birlikte siyanür içerek yaşamlarına son veriyorlar! Arka arkaya benzer örneklerle yüreğimiz yanıyor.

Bir ülkenin hükümeti halkını ve ulusal çıkarları böyle mi kollar, korur, gözetir??

2 temel yaşam girdisine 2 yılda %70’i aşan zam neyle ve nasıl açıklanabilir??
O yıllarda dövizde bu düzeyde fahiş, %70’leri bulan değerlenme yani enflasyon yani paramızın değersizleşmesi, devalüasyon olmadığına göre niçin bu 2 temel mal böylesine acımasız zamlanmıştır??!

Dolar 2018 başında 3.77 TL iken, yılı 5,28 TL olarak kapatmıştır, artış %40’tır.
Dolar, 2019 başında 5,28 TL iken 5.95 TL ile yılı kapatmıştır. Artış %12,7’dir.
2 yılda birikimli (yığışımlı, kümülatif) artış %57’dir.

Doğalgaz ve elektirik zammı, döviz fiyatı artışının % 14-15 puan daha üstündedir. Niçin?
Kaldı ki, TL’nin döviz karşısında bunca değersizleşmesi de tek başına gerekçe yapılamaz. Türk Parasının değerini ve ulusun gönencini (refahını) sağlamak da iktidarın başlıca görevlerindendir.

Üstelik Devlet, şahinler gibi bu faturalara çökerek %18 KDV eklemektedir.
Neden en azından %8 KDV dilimine çekilmemektedir elektrik ve doğalgaz?
Üstelik sanayide bu 2 ürününün fiyatları daha yüksektir ve bu nedenle de yaşam ayrıca pahalılaşmaktadır.

Bu kez de aşırı pahalılığı nedeniyle doğalgaz kullanamayan insanlarımızın evde karbon monoksit zehirlenmesinden ölmelerine tanık oluyoruz. Oduna, niteliksiz kömüre… dönen halk yığınları ve hava kirliliğinin yeniden tırmanışı.

Anayasasında pek çok maddede (başta 2. madde) “sosyal hukuk devleti” yazan Türkiye’de bu 2 temel ürünün ve yansımalarının özellikle düşük tüketimli – dar gelirli kesimler için Devlet desteği (sübvansiyon) önlemleri neden düşünülmez? Bu şirketler hiç denetlenmez mi? Saydam değil midirler ve halka hesap vermekten bağışık mıdırlar ya da zamanları mı yoktur bu soruları yanıtlamaya AKP = Tek adam Erdoğan gibi ??

****

Bu bağlamda, Melih Gökçek zamanında tümü ile özelleştirilen, Ankara BŞB’nin payı ve  denetçisi bırakılmayan (niçin; bu yolsuzluklara kılıf hazırlığı mı??) Başkentgaz’ın Kızılay eliyle Ensar Vakfı’na yaklaşık 8 milyon dolar aktarması ne anlama gelmektedir? 8 milyon Dolar, günümüz kuru ile 48 milyar TL’ye çok yakın bir tutardır.

Fikir edinilmesi bakımından, Sağlık Bakanlığı’nın 2020 yılı bütçesi 59 milyar TL’dir. Devlet, sermaye elinde nasıl güçsüzleştirilmiştir, ibretliktir. 83+ milyon nüfuslu ülkenin Sağlık Bakanlığı bütçesi, Ankara’daki bir doğalgaz dağıtım şirketinin bir dinci – gerici vakfa bağışı kadardır neredeyse!?

Demek oluyor ki şirket  (Başkentgaz) “yeterince” kârlıdır ve bu tatlı kârından Kızılay üzerinden çocuklara tecavüz sabıkalı bir vakfa koşulsuz bağış yapmaktadır!?

Böylece sözde vergi kaçırmamakta ama Kızılay’ın 31 bin TL aylıklı genel müdürüne göre “vergiden kaçınmakta” dır. Her 2 fiil de, öyle ya da böyle, Devletin kasasına vergi girişini azaltmaktadır.

Emir büyük yerden mi gelmektedir?

  • Siz şimdi bu bağışı yapın, gereğini düşünürüz..” mü denmiştir Başkentgaz’a; ENSAR Vakfı’nın “acil nakit gereksinimi” karşısında??!!

Havuz medyasında da böyle yapılmış ve birkaç yandaş sermayedar 100’er milyon Dolarcık havuza atmışlar ve Türk medyasının %95’e varan kesimi AKP uydusu yapılmamış mıydı?!
Dinci – gerici ENSAR vakfına yaptırılan 8 milyon Dolar “bağış” ın bedeli, halkın sırtından vahşetle çıkarılmaktadır.

Bu harami – bezirgan düzeni elbette sonsuza dek sürmeyecek, sürdürülemeyecektir.
***

Başkentgaz, ne düzeyde kâr elde etmiş ve ne tutarda vergi ödemiştir devlete?
Özelleştirmenin masalsı amaçlarından biri “Hantal Devlet” değil miydi? Devlet verimsiz çalışıyor, vergileri çarçur ediyor, devleti zarara uğratıyor, mal ve hizmet üretimini pahalı yapıyordu (!) değil mi? Bu yüzden özelleştirilmeli ve makro-ekonomik ölçekte verimlilik artırılmalıydı değil mi?!

Ne yazık ki sözde sol ve liberaller AKP’nin bu tuzağına düştüler )!?).. “Yetmez ama evet” buyurdular..

Ve gemi öyle azıya aldılar ki, ön ödeme ile bedeli peşin ödenen doğalgaza bile zam yapma rezilliğini bile yapabildiler.. Kadim borçlar hukuku ilkelerini ayaklar altına aldılar.. Diliyoruz Anayasa Mahkemesi bu açık hak ihlalini saptayacaktır. AKP’nin hak anlayışı işte bu !

Çırılçıplak söyleyelim                                  :

  • Geldiğimiz yer, Devet eliyle halkın soyulmasıdır!
  • Devletin bilgisi, onayı olmaksızın böylesi acımasız ve muazzam ölçekli soygun asla yapılamaz.
  • Peki devlet neden halkının bu vahşi sömürüsüne izin vermektedir?
  • Devlet aymaz mıdır?
  • Devlet gaflet ve dalalet içinde midir?
  • Devlet, yerli – yabancı sermaye  tarafından ele geçirilmiş, işlevini yitirmiş bir örgüt müdür?
  • JJ Rousseau 258 yıl önce yazmıştı “Toplumsal Sözleşme“yi; rafa mı kaldırmıştır AKP?
    (The Social Contract, 1762)
  • Postmodern – küreselleştirmecilerin sömürü aygıtına indirgenen Devlet / AKP iktidarı, tek yanlı olarak halk ile arasındaki Toplumsal Sözleşmeyi fesih mi etmiştir?
  • Devlet = tek parti iktidarı, dinci yerli – yabancı sermayenin SOPALI TAHSİLDARI‘na mı dönüştürülmüştür?
  • Ve son, çıldırtan soru                  :
  • Devleti soyguna ortak mıdır; AKP = Erdoğan bu senaryoda nerede ve ne işlevdedir??

***************
Bu yakıcı soruların yanıtları verilmelidir.
Eğer doğru ise, meşruluğunu yitiren siyasal otoriteye karşı,
yerden göğe meşru olan DİRENME HAKKI kullanılacaktır..
Siyasal tarih / insanlık tarihi çooook sayıda örneğe tanıktır.

Bu harami – bezirgan düzeni elbette sonsuza dek sürmeyecek, sürdürülemeyecektir.

Sevgi ve saygı ile. 01 Şubat 2020, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Siyaset Bilimci  (Mülkiye) / Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Milletvekili yakınlarına tedavi yardımları…. Biraz vicdan lazım

Milletvekili yakınlarına tedavi yardımları….
Biraz vicdan lazım

Yalçın Bayer

1- Ülkemizde 2006’da sosyal güvenlik ve sosyal sigortalar alanında reform niteliğinde yasal düzenlemeler yapılmıştır.

Bu bağlamda, tüm ülke nüfusunu kapsayan zorunlu genel sağlık sigortası (GSS) kurulmuş, sağlık hizmetlerinin SGK aracılığıyla verilmesi kabul edilmiş, bu düzenlemelere aykırı tüm yasalar (milletvekilleri ile ilgili olan 3671/4 madde dışında) yürürlükten kaldırılmıştır.

2- Milletvekilleri/emekliler, ülke nüfusunun tümüne yakınını kapsayan GSS sistemine dahil edilmemiştir. Milletvekilleri ve bakmakla yükümlü oldukları kimselere yapılacak tedavi yardımının usul ve esasları, herhangi bir sınırlama olmaksızın, TBMM Başkanlık Divanı’nca çıkarılan yönetmeliğe (takdirlerine) bırakılmıştır. Yönetmelikle milletvekillerine, SGK aracılığıyla, halkımıza verilenlerle kıyaslanamayacak oranda, onların hayal bile edemeyeceği tedavi yardımları sağlanmıştır.

Son yıllarda yüksek yargı organlarının başkan ve üyeleri, üst düzey askeri yetkililer de kapsama dahil edilmiş, onların tedavi giderleri de aynı yöntemle milletvekilleri gibi ödenmeye başlanmıştır.

3- Yukarıda açıklanan ‘kıyakla’ yetinilmemiştir. AKP milletvekillerince; 18.11.2019 tarihinde, 2/2368 Esas sayı ile TBMM’ye verilmiş bir teklifle, milletvekilleri üzerinden tedavi yardımından yararlanacak olan kimselerin TBMM Başkanlık Divanı’nca belirlenmesi istenmiştir. Bu teklif, muhalefet milletvekillerinin de kayda değer itirazları olmadan, jet hızıyla 5.12.2019 günlü birleşimde, saat 03.00 sularında 233 kabul, 29 ret oyu ile kabul edilerek oyçokluğu ile yasalaşmıştır.

Böylelikle 82.8 milyon vatandaşımızı kapsayan, en az 70 yıldır yürürlükte olan ve sigortalıların bakmakla yükümlü oldukları kişileri belirleyen kadim/yerleşik yasal düzenlemeler milletvekilleri için baypas edilmiş; 14 bin kişi için süper ayrıcalık getirilmiştir. Milletvekillerinin iş kadını eşi, çalışan oğlu, kızı, iş insanı babası-anası için bile TBMM bütçesinden tedavi yardımı verilmesinin önü açılmıştır.

Son söz                               :

  • Adaletin mülkün (devletin) temeli olduğu unutulmamalıdır.
    Mahmut ESEN,
    Emekli Mülkiye Başmüfettişi

===========================
Dostlar,

1982 Anayasası md. 10 aşağıda..

X. Kanun önünde eşitlik
Madde 10 – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.
Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.
****
AKP iktidarının halktan yana olmadığının somut ve çarpıcı bir örneği daha gözler  önünde..
AKP seçmenlerinin ve yurdum insanlarının akıl ve vicdanlarına bir kez daha sunuyoruz..

Anamuhalefet partisi CHP, bu yasal düzenlemeyi çekincesiz ve derhal Anayasa Mahkemesine götürmelidir (soyut norm denetimi, Anayasa md. 150)

E. Mülkiye Başmüfettişi dostumuz Sn. Mahmut Esen’in irdelemesi oldukça kapsamlı ve 5 sayfa..
Bu önemli incelemeyi ayrı bir dosyada vereceğiz.

Sevgi ve saygı ile. 14 Aralık 2019, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Siyaset Bilimci, Mülkiyeliler Birliği Üyesi
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİNİN 7188 SAYILI KANUN -YARGI REFORMU STRATEJİ BELGESİ- KONUSUNDA HAZIRLADIĞI BROŞÜR ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİNİN 7188 SAYILI KANUN -YARGI REFORMU STRATEJİ BELGESİ- KONUSUNDA HAZIRLADIĞI BROŞÜR ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER

Mahmut ESEN
(E) Mülkiye Başmüfettişi

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin ilk paketindeki yasa değişikliği gerektiren kimi hususlar, 17.10.2019 gün ve 7188 sayı ile yasalaşmıştır.
Bu konularda avukatları bilgilendirmek için TBB tarafından bir broşür hazırlanmıştır. Konuya ilişkin “önemli iyileştirmeler ve gelişmeler sağlandığına” vurgu yapılan bu broşür tarafımdan incelenmiş, dikkatimi özellikle çeken kimi konular, kamuoyunu bilgilendirme bağlamında aşağıda özetle belirtilmiştir.

1- Dava sayısını azaltmasının yanı sıra, “avukatlara on binlerce yeni iş olanağı sağlayacağı” gerekçesiyle hızlı (seri) muhakeme usulünün gelmiş olmasının TBB tarafından coşku ile savunulduğu, meslek mensuplarının çıkarları ile birlikte toplumun çıkarlarının gözetilmesinin göz ardı edildiği görülmektedir.
Oysa yasa ile getirilmiş olan basit muhakeme usulünde; asliye cezalık suçların büyük bölümünde, avukatının da huzurunda şüphelinin, C. Savcısınca teklif edilecek olan seri muhakeme usulü uygulanmasını kabul etmesi halinde, C. Savcısı suç için belirlenmiş cezanın yarısı oranında yaptırım belirleyerek iddianame düzenleyecek, gerekirse suçu erteleme kapsamına alabilecektir. İddianameyi kabul eden Asliye Ceza Mahkemesince basit yargılama usulü uygulanacak ve itiraz olmaması durumunda, dava hakkında duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden karar verilebilecektir.
Bu usulün uygulanması ile, suç işleyenler hakkında, bu suçlar TCK’da öngörülmüş cezaların yarısı oranında ceza verilebilecektir.
Bu usul ile suç işleyenlerin korundukları, bu durumda kamu düzeninin olumsuz etkileneceği açıktır.

2– Yürürlükte olan yasada bir yıl olan, Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde iki yıla çıkarılması önerilen ertelemenin üst sınırı, genel kurul kararı ile yeni yasada üç yıla çıkarılmıştır.
Bu yolla, uzlaştırma ve ön ödeme kapsamındaki suçlar dışında, Cumhuriyet savcısı, üst sınırı 3 yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı, yeterli kuşkunun varlığına karşın kamu davasının açılmasının 5 yıl süreyle ertelenmesine karar verebilecektir.
Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmediği takdirde, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilecektir.

CMK’nın ilk biçiminde bulunmayan ve daha sonra 6.12.2006 gün ve 5560 sayılı yasayla 1 yıl olarak getirilmiş olan erteleme sınırının 3 yıla çıkarılması, C. Savcısına verilmiş geniş takdir yetkisi sonucu olarak, suçluların büyük bölümü -ne yazık ki- cezasız kalacaktır.

Artan suçlular nedeniyle ceza vermede, verilen cezaların tam olarak infaz edilmeleri konularında toplum olarak güçlük çekmeye başladığımız anlaşılmaktadır.

3-15 yıl kıdemi bulunan avukatlara, haklarında kimi suçlardan dolayı soruşturma / kovuşturma açılmamış olması koşulu ile hususi damgalı pasaport (yeşil pasaport) verilebilecek olması durumunun, TBB tarafından büyük bir başarı gibi avukatlara sunulduğu anlaşılmaktadır.
Ancak avukatlarımıza yeşil pasaport verilmesinde geç kalınmıştır. Çünkü Almanya başta olmak üzere AB ülkelerinin resmi görevle gelmeyen yeşil pasaport sahiplerine yönelik denetimlerini sıklaştırdıkları (sağlık sigortası, dönüş bileti, nakit para veya geçerli kredi kartı sorulduğu, aksi halde girişlerine izin verilmediğine) ilişkin haberler basında yer almaya başlamıştır. (https://t24.com.tr/yazarlar/zeynel-lule/ab-nin-yesil-pasaport-sikintisi,23886)

Selam ve saygılarımla. 28.10.2019
===================================
Dostlar,

7188 Sayılı “Yargı Reformu” Yasası Yüzeysel Bir Adımdır; O Denli!

7188 sayılı yasa kapsamında getirilen yeni düzenlemeler yüzeyseldir, dolayısıyla “REFORM” olma savı yerinde değildir. “Reform” nitelemesi aşkın ve duygusal bir değerlendirmedir.
AKP yönetiminde eylemli olarak ya da baskıcı mevzuatla yitirilmiş kimi haklar, kısık sesle sanki bir ölçüde (kısmen) geri verilmektedir..

Bu düzenlemeler, Türkiye’ye, çoktan ve derin biçimde yitirdiği “hukuk devleti” olma nitemini asla geri kazandıramayacaktır. Bu bağlamda sayısız olumsuz örnek verilebilir. Her şeyden önce “ucube TEK ADAM REJİMİ” utandırıcıdır ve siyasal kuramda (teoride) yeri olmayan, kendine özgü (nev-i şahsına münhasır) anomalili bir rejimdir ve daha 1. yılında ciddi biçimde tıkanmış, Türkiye’yi çok yönlü soluksuz bırakmıştır.

Demokratik Cumhuriyet‘in temel koşulu 3 ana erke ve bunların ayrılığı ile karşılıklı denge -denet (check and balance) sistemine dayalı olmasıdır.

Cumhuriyetimizin 96. yılını kutladığımız bu günde öncelikli sorunumuz, rejimin hızla normalleştirilmesi ve parlamenter sisteme yeniden dönülmesidir. Böylesi köktenci bir değişim, hiç kuşkusuz AKP = Erdoğan‘ın da ciddi biçimde yararına olacaktır.
***
Öte yandan, 7188 sayılı yasa ile ceza ve ceza muhakemesi yargısına getirilen değişiklikler, suçların etkin yaptırım görmesini de ciddi biçimde engelleyebilecektir. Bu olgu, toplumda adalet duygusunu zedeleyebilir ve zincirleme sorunlara yol açabilir..
C. Savcısına tanınan erteleme, uzlaşma…. yetkileri aşkındır ve istismara açık olabilir.

En önemlisi ise, AKP = Erdoğan‘ın baskıcı – ayrıştırıcı – ötekileştirici – kendini her şeyin üstünde gören olağanüstü kibirli kişiliğinin (narsisistik kişilik yapısı) yarattığı iklimde, olabildiğine siyasallaşmış, yandaş kadrolarla doldurulmuş yargı sisteminde, 7188 s. yasanın muradının ne ölçüde yaşama geçirilebileceğidir. Öte yandan bu düzenlemeler olsa olsa çok sınırlı ve iyi niyetli görünen başlangıç düzenlemelerinden öte bir beklentiyi de hak etmemektedir gerçekçi olmak gerekirse.

Söz gelimi Hukuk eğitimi (ve Tıp) ABD’de, 4 yıllık herhangi bir lisans eğitiminden sonra alınabilmektedir. Hukuk mesleklerinde çalışacakların entellektüel ve profesyonel olgunlaşması son derece önemsenmektedir. Yargıçlık kürsüleri hemen hemen tümüyle ek olarak lisansüstü derece ile elde edilebilmektedir. Ülkemizde Hukuk lisans eğitiminin ciddi sorunları vardır. Gereksinilen insangücü planlaması başta, eğitim standartlarının yükseltilmesi kaçınılmazdır.

Hızla çeşitlenen ve kapsam kazanan yaşam alanlarına karşılık düşen hukuksal düzenlemeler karşısında 4 yıllık lisans eğitimi, temel bilgi – beceriyi edinmede bile son derece yetersiz kalmaktadır ve giderek uzmanlaşma zorunlulaşmaktadır. Tıpta, diş hekimliğinde, mühendislikte olduğu gibi hukuk profesyonellerinin de uzmanlık dallarına ayrılması hızla planlanmalıdır. Pratisyen hekimlikte yaşanan zorluklar, “pratisyen hukukçu – avukat – savcı” bir ölçüde yargıçlar için de geçerlidir.

Son olarak; TBB’nin -Başkan Feyzioğlu’nun- 7188 s. yasayı değerlendirirken sıklıkla “avukatlara çok sayıda ek iş olanaklarının çıkacağını” öne çıkarması, bu hizmetleri kullanmak zorunda kalacakların durumu bakımından rahatsız edici etik kaygılar uyandırmaktadır..

Sevgi ve saygı ile. 29 Ekim 2019, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
AÜHF Öğrencisi, Anayasa Hukuku PhD Öğrencisi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Yargi_Reformu_Neler_Getirdi_2019

KAYMAKAMLIK SINAVI SORULARININ SIZDIRILMASI HAKKINDA

KAYMAKAMLIK SINAVI SORULARININ SIZDIRILMASI HAKKINDA

Mahmut ESEN
E. Mülkiye Başmüfettişi

1-Yazılı ve görsel medyada “2012 Kaymakamlık sınavı sorularının FETÖ mensuplarınca sızdırılması soruşturması kapsamında 45 ilde 165 şüpheli hakkında gözaltı kararı verildiğine…” ilişkin haber yayımlanmıştır.

2- Mülki İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfında KHK ile görevine son verme işlemleri, 430 mülki idare amirinin (vali/vali yrd./kaymakam vb.) görevine son verilmiş olması, görevine son verilmiş personelin toplam istihdam edilenlere oranının %19,9 olması dikkate alınarak, konu tarafımdan (yalnızca) açık kaynaklara dayalı olarak incelenmiştir.

FETO/PYD ve öbür terör örgütleriyle daha etkili mücadele edilmesi, bu bağlamda asıl suç faillerine/ elebaşlarına ulaşılması, 44 yıla yakın hizmet verdiğim mülki idarede oluşmuş zafiyetin hızla giderilmesi ve bu tür durumların yeniden yaşanmaması için gereken önlemlerin alınmasına yönelik önerilerde bulunmak, terörle mücadelede halkın desteğinin en üst düzeye çıkarılması için kamuoyunun aydınlatılmasına az da olsa katkı sağlamak amacını taşıyan yazımda;

2012 yılındaki kaymakam adayı alımları konusu örnek olay olarak ele alınmış, konu aşağıdaki gibi açıklanmıştır:

“Örnek alınmış olan 2012 yılında yapılmış yazılı/sözlü sınavlar sonucunda 60 kişinin kaymakam adaylığını kazandığı ilan edilmiştir. Güvenlik soruşturmaları olumlu sonuçlanan kaymakam adaylarının atamaları yapılmıştır. Göreve başlatılmış kaymakam adaylarından 35’inin terör örgütü ile iltisaklı / irtibatlı olduğunun anlaşılması üzerine, 2016 ve 2017 yıllarında yayınlanmış KHK’lerle, görevlerine son verilmiştir. Görevine son verilmiş adayları sayısı, sınavı kazanan toplam adayların yarısından çoktur (%58,3). Üstelik görevine son verilmiş olanların sınavı ilk sıralarda kazanmış oldukları görülmektedir. Bu yüzden olayı FETÖ/PDY terör örgütünün elemanlarını mülki idareye “sızma”sı olarak nitelendirmek hatalı / noksan / konuyu basite indirgeyen bir değerlendirme olacaktır. Olayın, salt sızmadan çok bir tür “kabul / yerleştirme işlemi “olduğu anlaşılmaktadır.” değerlendirmesinde bulunulmuş; alınması gereken ek önlemler belirtilmiştir.

3-Yazımızın yayınlanmasından yaklaşık iki yıl geçtikten sonra bile sözü edilen konunun ayrıntılarıyla ele alınmış olması, soruşturuluyor olması sevindirici bir durumdur.

Selam ve saygılarımla. 17.09.2019
________________________
https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/kaymakamlik-sinavi-sorularinin-sizdirilmasi-sorusturmasinda-165-gozalti-karari/1582574
https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/kaymakamlik-sinavi-sorularinin-sizdirilmasi-sorusturmasinda-165-gozalti-karari/1582574
26 Mart 2012 21:31 http://forum.memurlar.net/konu/1484393/29.sayfa
( E. Tarihi 18.08.2017)
https://odatv.com/ohal-onlari-da-vurdu-0811171200.html