Etiket arşivi: Mahmut Esen

CHP’Lİ 11 BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANININ YAPTIĞI ORTAK BASIN AÇIKLAMASI

Mahmut ESEN
Mülkiye Başmüfettişi (E)

Bilindiği üzere Ülkemizde özellikle 2021 yılının son çeyreğinde ABD Doları kuru karşısında TL önemli değerli yitimine uğramış; temel gıda maddeleri, elektrik / akaryakıt / doğalgaza çok yüksek oranlı zamlar yapılmıştır.

Bu zamlardan sonra halkımızın yaşam / geçim zorlukları daha da artmış ve dayanılması güç bir durum almıştır.

Bu durum halka ulaşım / su / ucuz ekmek gibi temel hizmetler vermekte olan belediyelerimizi de doğrudan / olumsuz olarak etkilemektedir.

Elektrik ve akaryakıt başta olmak getirilmiş bu çok yüksek zamlardan sonra belediyelerimiz ulaşım / su sağlama / ucuz ekmek vb. hizmetlerini bundan böyle halkımızın ödeyebileceği makul fiyatlar üzerinde vermesi, bu hizmetleri sürdürmesi olanaksız duruma gelmiştir.

Bu tür desteklerin verilmemesi / kesilmesiyle oluşabilecek olumsuzluklar açıktır, belirtmeye gerek yoktur.

Bu sosyal hizmetlerin sürdürülebilmesi ve halkımızın asgari / acil gereksinimlerinin karşılanabilmesi için merkezi yönetim tarafından desteklenmesi gerekmektedir.

CHP’li 11 büyükşehir belediye başkanınca 08.02.2022 günü yapılmış ortak basın açıklamasında bu konular ele alınmış;

  • Ülkemizde yaşanan ekonomik zorluklar, art arda gelen zamlardan belediyelerin ve dolayısıyla vatandaşlarımızın olumsuz etkilenme riski taşıdığı, belediyelerin üzerindeki yükün taşınabilir olmaktan çıktığı, toplu taşıma hizmetleri başta olmak üzere belediyelerin kullandığı akaryakıt; elektrik / doğalgazda KDV / ÖTV indirimi yapılması ve farklı tarife uygulanması” istenmiştir.

Mal ve hizmetlere yüklenen aşırı zamların indirilmesi / iyileştirilmesinin istenmesi aşamasında bunun yöntemi olarak toplumuzda akla hemen KDV indirimi yapılması konusu gelmektedir. Böylesi durumlarda KDV indirimi sihirli bir formül gibi değerlendirilmektedir. Oysa son zamlardan sonra temel gıda, akaryakıt, elektrik fiyatları çok yükselmiştir. KDV vb. indirimlerle fiyatların olağan düzeylere çekilebilmesi olanaksızdır.

Nitekim yüklü fiyat artışları ve özellikle elektrik zamları; haklı olarak, toplumun bütün kesimlerinde ortak tepkilere neden olmuş, Ülkemizin tüm bölgelerinde yoğun protesto gösterilerine yol açmıştır.

Bu tepkileri görmezlikten gelmediği görülen siyasal iktidar, oluşan tepkileri hafifletebilmek için çözüm arayışı içine girmiş, bu bağlamda gıda maddelerindeki %8 olan KDV oranını %1’ e indirmiştir.

Öte yandan akaryakıt / elektrik tarifelerinde belediyelere vergi indirimi yapmak, özel tarife düzenlemek / uygulamak çok karmaşık ve zor bir konudur. Beklentileri, gereksinimleri karşılaması olanaksızdır.

Bu yüzden vergi indirimleri / özel tarife düzenlenmesi yerine, belediyelerin uyguladığı sosyal destek programları bağlamında uğradığı zararların ilgili idareler tarafından (EGO / ASKİ / HALK Ekmek vb.) belirli dönemlerle çıkarılarak mali rapora bağlanması;

Merkezi idarenin uyguladığı politikalar sonucu gelir yitimine / zarara uğrayan kamu bankaları ve SGK zararlarının genel bütçeden karşılanması sürecinde olduğu gibi belediyenin uğradığı zararın merkezi idareden (HAZİNE’den) istenmesinin daha uygulanabilir / amaca uygun olacağı değerlendirilmektedir.

Konunun belirli aralıklarla kapsamlı biçimde kamuoyu gündemine taşınması, belediyelerin katlandıkları yükümlülüklerin halka gösterilmesi / anlatılması ve kamuoyunun desteğinin alınması bakımından bu yöntemin yerinde olduğu açıktır.

Hastane ücretleri yasalara aykırı

Mahmut ESEN
Mülkiye Başmüfettişi (E) 
ODA TV, 20 Aralık 2021
Emekli Mülkiye Başmüfettişi Mahmut Esen, SGK anlaşmalı özel hastanelerin fark ücreti almasını incelerken, durumun yasaya aykırı olduğunu belirtti. Özel hastanelerde ödenen SGK fark ücreti vatandaşları zora sokuyor. SGK anlaşmalı özel hastaneler fark ücreti olarak %200’e varan ücretler talep edebiliyor. Konuya ilişkin bir inceleme yapan Emekli Mülkiye Başmüfettişi Mahmut Esen ise, bu ek ücretlerin yasaya aykırı olduğunu belirterek, konuyla ilgili sorumlu kurumların farklı yaklaşımlar sergilediğini ifade etti.
Mahmut Esen, “Özel sağlık kuruluşlarının sigortalılardan haksız ek ücret alma konularında herhangi bir sorunla karşılaşmadıkları, rahat hareket ettikleri bilinmektedir” dedi. Mahmut Esen’in konuyu Odatv’ye değerlendirdiği yazısı şöyle:
“SGK ile anlaşmalı özel sağlık kuruluşlarınca 5510 sayılı SSGSS Yasasına aykırı olarak sigortalılardan fazladan/haksız (%200 üzerinde) ek ücret alınmaktadır. Uygulama ne yazık ki yerleşik; yaygın/ kanıksanır bir duruma gelmiştir. Bu yüzden özel sağlık kuruluşlarınca kolaylıkla, her geçen yıl daha çok ek ücret alınabilmektedir. Yasaya uygun ek ücret alan sağlık kuruluşu sayısı yok denecek kadar azalmıştır. Sorunu çözümlemekle, yasaları uygulamakla görevli olan kurum ve kuruluş yetkililerinin konuya farklı yaklaştıkları görülmektedir.

Bu bağlamda;

-Sağlık hizmet bedellerini (SUT fiyat tarifesini) yeterince güncellemeyen, bu yolla daha az sağlık bedeli ödeyen SGK’nın; sigortalılardan alınan yüksek ek ücretleri anlayışla karşıladığı, süreçten önemli bir yakınmasının olmadığı bilinmektedir.

-Öteyandan kamu yönetiminde bu konuları düzenlemek konusunda yetkili/sorumlu konumda bulunan (milletvekilleri ve yüksek yargı organları başkan/ üyeleri vb.) GSS kapsamı dışına çıkarılmıştır.

Bunların özel sağlık kuruluşlarında ek ücret ödenmesi gibi milyonlarca yurttaşımızı ilgilendiren bir sorunları yoktur, bu sorunlara yabancıdır.

-Ayrıca kamu gücü/otoritesini kullanma yetkisi olan kimi kamu idareleri ile özel sağlık kuruluşları arasında sözleşme/protokoller imzalanmıştır. Bu sözleşmelerle kamu idarelerinin mensuplarına verilecek sağlık hizmet bedellerinde (kurumuna göre) değişik oranlarda indirim uygulanması karara bağlanmıştır.

Oysa kamu idarelerinin (milletvekilleri vb. için sağlanacak sağlık hizmetler dışında) bu tür (hasta ödemeli) bir sözleşme düzenleme yetkileri yoktur. Çünkü sözleşmede taraf olan kamu idarelerinin üstlendiği bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Üstelik sözleşme yapılan sağlık kurumunun nasıl, neye göre belirlendiği belli değildir. Sözleşme öncesi ilan yapılmamakta, açıklık ve rekabet tesis edilmemekte (AS: kurulmamakta) veya aynı koşulları kabul eden tüm özel sağlık kuruluşları ile sözleşme imzalanması yönüne de gidilmemektedir.

Bu tür sözleşmeler Türk Tabipleri Birliğinin onayından da geçmemektedir. (Diş hekimleri ile imzalanan sözleşmeler kimi yönleri ile DHO inceleme ve onayından geçmektedir.)

Kimi özel sağlık kuruluşlarının; kamu idareleri ile iyi ilişkiler kurmak, kurumlarının tanıtımlarını yapmak, prestij sağlamak, ek ücretlerle ilgili oluşabilecek tepkileri hafifletmek vb. amaçlarla bu sözleşmeleri imzaladıkları, yakın ticari (müşteri sağlanması) amaçlarının daha sonra geldiği anlaşılmaktadır.

Bu tür sözleşmeleri belirli kesimlere verilmiş “sus payı” biçiminde değerlendirmek olanaklıdır. Mevzuat uyarınca ürettiği mal ve hizmetlerde kendi mensuplarına bile indirim uygulayamayan kamu idarelerinin; kendilerine verilecek sağlık hizmetlerinde özel indirim uygulanması etik değerler açısından da uygun düşmemektedir.

(Örneğin uyuşmazlık durumunda davalarına bakmak durumunda olan yargı mensuplarına, yapılan ödemelerin gerçeğe uygunluğunu denetlemekle yetkili olan SGK Müfettişlerine özel indirimler uygulandığı görülmektedir.)

-Öte yandan kamu idarelerine ait kuruluşlardan beklenen sağlık hizmetini alamayan göreceli olarak maddi durumu iyi olan yurttaşlarımızın özel kuruluşlarından alacakları hizmetleri için “tamamlayıcı sağlık hizmeti” sigortası yaptırmaya başlamıştır.

Yukarıda açıklanmış nedenlerle anlaşmalı özel sağlık kuruluşlarının sigortalılardan haksız ek ücret alma konularında herhangi bir sorunla karşılaşmadıkları, rahat hareket ettikleri bilinmektedir.

AKP iktidarınca, uygulamaya koyduğu “yeni ekonomik model” sonucu görülen haksız fiyat artışlarının önüne geçilmesi için denetimlerin yoğunlaştırılacağı ve yeni yasal düzenlemeler yapılacağı ifade edilmektedir. Ancak haksız fiyat artışlarıyla mücadele konusunda inandırıcı olunması, halkın güven ve desteğinin daha üst düzeyde sağlanabilmesi bakımından işe yürürlükte olan ve bugüne dek uygulanmadığı görülen yasalardan başlanılması, bu bağlamda geniş bir yurttaş kesimini ilgilendiren özel sağlık kuruluşlarına ödenen haksız ek ücretlerin denetiminin göz ardı edilmemesinde yarar vardır.

Bu arada sağlık konusundaki imtiyaz niteliğindeki ayrıcalıklara / haksız uygulamalara son verilmesi, toplumdaki adalet /eşitlik duygusunun pekiştirilmesine de gereksinim bulunmaktadır.
===========================
Dostlar,

Değerli dostumuz Sn. Esen, sorunu CİMER‘e de taşımıştır :

Twitter iletsi olarak paylaştığımız üstteki başvuru, 3 saat içinde 7 binden çok izleyicimiz tarafından okunmuştur : https://twitter.com/profsaltik/status/1473380247198478348?s=20

Bu uygulamalar çok boyutlu sorunlar doğurmakta ve sağlık hizmetlerine erişim ve kullanımda kabul edilemeyecek ölçekte eşitsizliklere yol açmaktadır. Oysa nitelikli sağlık hizmetlerine erişim temel bir insanlık hakkıdır (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi md. 25 ve Anayasa md. 10, md. 56..)

Ayrıca Anayasanın 60. maddesi, “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir.” içeriklidir. Özünde, GSS (Genel Sağlık Sigortası) prim = ek vergi temelli olup, kabul edilemez eşitsizlik en baştadır. Sağlık hizmetleri Anayasanın 56. maddesine göre devletin ödevi, yurttaşların hakkıdır. Sağlık giderleri adil vergi rejimine dayalı kamu gelirlerinden karşılanmalı, piyasalaştırılmamalı ve öncelik mutlak biçimde etkin – yaygın – nitelikli koruyucu sağlık hizmetlerine verilmelidir.

İnsanlar özelleştirilmiş – ticarileştirilmiş sağlık hizmetlerinin asla MÜŞTERİSİ değil, bu hizmetleri doğuşta hak eden saygın ve onurlu öznelerdir.

Sorunu gündeme taşıyan dostumuz Sn. Mahmut Esen’e, bize de yolladığı yazısı için teşekkür ederiz.

Sevgi ve saygı ile. 22 Aralık 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

 

Resmi Gazete’den Yasa Özetleri – 26 Ekim 2021

Mahmut ESEN
Mülkiye Başmüfettişi (E)

Konu: Bu günkü (26.10.2021) R.G.’de yayınlanan yasaların özeti

A-14.10.2021 gün ve 7338 sayılı “VERGİ USUL KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN” yayımlanmıştır.

1Basit usulde vergilendirilen yaklaşık 850 bin esnafın kazançları Gelir Vergisinden istisnaya tabi tutulmuştur.

Uygulama kapsamına 2021 yılı gelirleri de katılmıştır.

2- Sosyal medyada metin, görüntü, ses, video vb. içeriklerin paylaşımlarından elde edilen gelirler bankalar aracılığı ile tahsil edilecek, hesap sahibine yapılan ödemeler sırasında bankalar %15 oranında G.V. (AS: Gelir vergisi) stopajı yapacaklardır.

3-Çiftçilere kamu idarelerince yapılan destek ödemelerinden G.V. kesintisi yapılmayacaktır.

4– Geçici vergide 4. Dönem geçici beyanname verilmesi kaldırılıyor. G.V. ve Kurumlar Vergileri beyan ödeme tarihleri bir ay öne çekilmiştir.

5- Gelir ve Kurumlar Vergileri mükelleflerinin % 5 vergi indirimden yararlanma olanakları genişletilmiştir.

6- Dijital vergi dairesi kurulmuştur.

7-Yurtdışındaki Türk vatandaşlarına tebligatlar GİB yerine vergi daire başkanlıklarınca yapılacaktır.

8İlanen tebligatlar vergi dairesinin internet sitesinde yayınlanabilecektir.

9-Mükelleflerin bilgilerinin kamu idarelerince Maliye’ye bildirilmesi halinde, bu bilgiler mükellef tarafından verilmiş sayılacaktır.

10-Gider pusulasına konu ödemelerin bankalar aracılığıyla yapılması halinde, ayrıca gider pusulası düzenlenmeyecektir.

Gider pusulası düzenlenmemesi veya düzenlenmiş sayılmaması hallerinde özel usulsüzlük cezası kesilebilecektir.

11-Mükelleflerin amortismana tabi iktisadi kıymetlerine yeniden değerleme uygulaması getirilmiştir.

12– Yazı/protesto vb. usulle istenildiği halde tahsil edilememiş, dava/icra takibi gideri daha çok olacağı düşünülen 3.600 TL altındaki alacaklar, doğrudan şüpheli alacak olarak kabul edilebilecektir.

13- Nakdi sermaye artışının yurt dışından getirilecek gelirle sağlanması halinde, faizin % 75 oranında indirim yapılacaktır. 

B-21.10.2021 gün ve 7339 sayılı “KOOPERATİFLER KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN” yayımlanmıştır.

Bu bağlamda;

1-Kooperatif ortaklığa girmek isteyenlerin başvuruları yönetim kurulunca bir ay içinde sonuçlandıracaktır. Kamu kaynaklarınca desteklenen bazı kooperatiflerde, yönetim kurulu ana sözleşmesinde koşulları taşıyanların ortaklık talepleri (AS: istemleri) geri çevrilemeyecektir.

2-Kooperatif ortaklık payı değerleri (TL) güncellenmiştir.

3-Kooperatif hakkında bilgi edinme hakkı kapsamı genişletilmiştir. (Faaliyet raporu/bilanço, denetçi raporu vb. raporlar elektronik ortamda (KOOPBİS) yayınlanacaktır.)

4-Genel kurul toplantısı elektronik ortamda da yapılabilecektir.  Ortaklar listesi KOOPBİS de yayımlanacaktır.

5- Yönetim kurulu üyelerine kooperatifçilik eğitimi alma koşulu getirilmiştir.

6-Kamu kaynaklarından desteklenen kredilere kefil olan kooperatifler ile tarımsal desteklere aracılık eden kooperatif yönetim kurulu üyeleri (üst kurullarda da görevli olsa bile) salt 1 ücret ve huzur hakkı alacaktır.

7- Denetçilere de eğitim alma koşulu getirilmiştir. Zimmet/ihaleye fesat karıştırma vb. suçlardan mahkum olan denetçilerin görevine son verilecektir. Denetçi raporunun önemi artırılmıştır.

Bu suretle 6102 sayılı Türk Ticaret Yasasının ilgili hükümlerine göre Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunca yetki verilmiş bağımsız deneticiler tarafından yapılmakta olan denetimler etkisiz hale getirilmektedir.

9- Kamu kaynaklarından desteklenen kredilere kefil olan kooperatifler ile tarımsal desteklere aracılık eden kooperatiflere, kooperatif birliklerinin yanı sıra merkez birliğine de üye olmaları koşulu getirilmiştir.

10- Kooperatiflerin genel kuruluna katılacak Bakanlık temsilcisinin yetkileri artırılmıştır.

11- Ortakların çoğunluğu kadınlardan/engellilerden oluşan kooperatiflere bazı muafiyetler (AS: kimi bağışıklıklar) (ilan ücreti / TOBB ödentisi alınmaması) getirilmiştir.

12- Uygulanacak cezaların kapsamı genişletilmiş ve kimi cezalar ağırlaştırılmıştır.

13- Ticaret Bakanlığı tarafından KOOPBİS kurulmuştur. Merkezi veri tabanı üzerinden kooperatiflerin hizmetlerine erişilebilecektir.

14- Kooperatifler en geç üç yıl içinde bu Yasa hükümlerine uyarlanacaktır.

Selam ve saygılarımla.

 

 

 

 

 

 

Orman yangınları ve belediyeler

Mahmut ESEN
MÜLKİYE BAŞMÜFETTİŞİ (Em.)

11 Ağustos 2021, Cumhuriyet

 

1- Havacılık konusu 14.10.1983 gün ve 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu’nda düzenlenmiştir.

Sözü edilen kanun, devlet hava araçlarını kapsamı dışında bırakmıştır.
Devlet hava araçları dışındaki tüm araçlar sivil hava aracı olarak kabul edilmektedir.

Orman yangınları ile mücadele hizmetlerinde kullanılacak hava araçları devlet hava araçları arasına alınmıştır.

Devlet hava araçları konuya ilişkin yönetmelikte tanımlanmıştır. Buna göre Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yangın söndürme hizmetlerinde kullanılan hava araçları da devlet hava aracı olarak kabul edilmiştir.

Bununla birlikte, Orman Genel Müdürlüğü (OGM) envanterinde bile kayıtlı hava yangın söndürme aracı bulunmamaktadır.

OGM FİLO OLUŞTURMALIDIR

OGM hava araçlarını hizmet alımı yoluyla karşılamaktadır. Nitekim 2020 yılında 27 adet helikopter ve 2 adet amfibik uçak ve 1 adet insansız hava aracını kiraladığı anlaşılmıştır. (https://www.ogm.gov.tr/tr/e-kutuphanesitesi/FaaliyetRaporu/Orman%20Genel%20 Müdürlüğü%202020%20Yılı%20Faaliyet%20Raporu.pdf)

Devlet hava araçlarının yalnızca belli kurumlarda bulunduğu görülmektedir.

Örneğin EGM (Emniyet Genel Müdürlü) 2020 yılı envanter kayıtlarında 24 adet helikopter, 1 adet komuta kontrol uçağı, 1 adet insanlı keşif uçağı, 19 adet (İHA/SİHA)  yer almaktadır. (https://www.egm.gov.tr/kurumlar/egm.gov.tr/IcSite/strateji/Planlama/2020_ IDARE_FAALIYET_RAPORU.pdf)

OGM’nin yangınla mücadele için hava aracı sahibi olmaması, bu hizmeti ihale ile gördürmesinin kamu hizmeti gerekleri yönünden uygun olmadığı değerlendirilmektedir. Bu bakımdan OGM’nin (EGM’de olduğu gibi) hızla hava araçları filosu oluşturmasında yarar vardır.

2- Ülkemizde salt THK’nin havadan yangın söndürme filosu bulunmaktadır. Yakın zamanlara kadar OGM ihalelerini kazanan THK’nin  bu konuda 25 yıla yakın deneyimi olduğu, bugüne değin 2 binin üzerinde orman yangınına başarı ile müdahale ettiği bilinmektedir. (http://thkgokcen.com.tr/hizmetler-yangin-sondurme.html)

Son yıllarda getirilmiş özel koşulların da etkisiyle OGM’nin açtığı ihalelere katılamadıkları, bu yüzden yangın filosunun bakım ve onarım işlerinin aksadığı, filonun havalanabilmesi için 4 milyon ABD Dolarına gerek duyulduğu anlaşılmıştır.

THK’nin sahip olduğu hava araçlarının bakım ve onarımının hızla yapılarak orman yangınlarında kullanılmaları için gereken adımlar atılmalıdır. Bu bağlamda THK için “şartlı bir bağış kampanyası” açılmasında yarar vardır.

3- Son yangın olaylarında da görüldüğü üzere orman yangınları büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere tüm belediyelerimizi eskiye oranla daha çok ilgilendirir hale gelmiştir.

Zira büyükşehir belediyelerinin sınırları ilin mülki sınırlarıyla eşitlenmiştir. Binlerce orman içi veya orman kenarı köy, artık büyükşehir belediyesinin mahallesi durumuna gelmiştir. Orman yangınlarını yerleşim yeri/dışı biçiminde ayırmak kolay değildir.

Belirtilen nedenlerle belediyelerin yangınla mücadele hizmetlerini orman yangınlarını da kapsayacak şekilde düzenlemeleri zorunluk haline gelmiştir. Belediyelerin özellikle hava yangın araçlarına sahip olmaları, bu araçları kullanmaları ve bu konularda örgütlenmeleri gerekmektedir. Nitekim CHP’li belediyelerde bu tür arayış olduğu görülmektedir.

Bu bağlamda öncelikle konuya ilişkin yönetmelikte değişiklik yapılması, belediyeler tarafından orman yangınları ile mücadele hizmetlerinde kullanılacak olanların da devlet hava aracı olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte belediyelerin bağlı şirketleri aracılığıyla ticari faaliyetler bağlamında Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’ndan yangın söndürme uçakları izin/işletme ruhsatı alabilecekleri, aldıkları hava taşıtlarını tescil ettirdikten sonra kullanmalarının da yasal olarak olanaklı olduğu görülmektedir.

Ancak hizmetin esas sahibi/sorumlusu, üstelik özel bütçeli kamu kuruluşu olan OGM‘nin bile hava aracına sahip olmadığı bir ortamda bu hizmetin belediyeler tarafından ayrı ayrı yerine getirilmesi kolay değildir.

BELEDİYELER ORTAK HAREKET ETMELİDİR

Gerektiğinde sınırları dışındaki her yangına da müdahale etmesi gereken belediyelerin ticari bir kuruluş gibi hareket edebilmesi, hava araçlarının tüm giderlerini bütçelerinden karşılamaları çok zordur. Bu nedenle belediyelerin ortaklaşa hareket etmesi gerekmektedir. Bu iş için Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) her yönüyle çok uygun bir kuruluştur.

Zira TBB, tüm belediyelerin üye olduğu ve belediyeler arası yardımlaşma ve işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla kurulmuş, üyelik bedellerinin İller Bankası aracılığıyla kaynağında tahsil edildiği sağlam gelir kaynaklarına sahip kamu tüzel kişisidir. TBB Tüzüğü’ne göre görevleri arasında afet ve acil durum merkezi oluşturmak da sayılmıştır. (https://www.tbb.gov.tr/birligimiz/kurulus-ve-gorev/)

TBB’nce 2020 yılında 162.4 milyon TL gelir elde edildiği, 132.1 milyon TL gideri olduğu görülmektedir. Aynı yıl belediyelere 82.7 milyon TL tutarlı araç desteği sağlanmıştır. (https://www.tbb.gov.tr/online/faaliyetraporu/2020)

TBB’nin orta vadede (AS: erimde) yangın söndürme uçak filosu kurabileceği, kısa vadede  (AS: erimde) THK hava taşıtı kiralaması yapabileceği, yasal ve mali olanak sorunu olmadığı açıktır.

SGK’NIN YENİ ZAMMI VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI SİSTEMİNE TOPLU BAKIŞ

Mahmut ESEN
Mülkiye Başmüfettişi (Em.)

GİRİŞ

1-Zorunlu Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamında sigortalılara verilecek sağlık hizmetleri SGK tarafından yerine getirilmektedir. SGK, sigortalılara verdiği sağlık hizmetlerini, kamu ve anlaşmalı özel sağlık kurum / kuruluşlardan hizmet alımı yoluyla karşılamaktadır.

Sağlık kuruluşlarına ödenecek hizmet bedelleri SGK tarafından yayınlanmış Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) ile belirlenmiştir. SUT’ta yapılan değişikliklerle sağlık mal ve hizmet bedelleri zaman zaman güncellenmektedir.

Sağlık kuruluşlarına ödenecek hizmet bedelleriyle ilgili son güncelleme, 28.04.2021 günlü R.G.’de yayınlanmış olan Tebliğ değişikliğiyle gerçekleştirilmiştir. Tebliğ (SUT) hükümleri 01.06.2021 tarihinden itibaren (AS: başlayarak) uygulanmaya başlanacaktır.

SGK’nın fiyat ayarlamalarını uzun aralıklarla / yıllar sonra yaptığı, zam oranlarını ülkenin ekonomik gerçeklerini dikkate almadan asgari (AS: enaz) tutarlarda belirlediği, bu yolla hizmet satın alınan sağlık kuruluşlarına daha az ödemede bulunarak tedavi (AS: sağaltım) giderlerinden tasarruf etmeye (!) çalıştığı görülmektedir.

Örneğin son fiyat ayarlamaları ile özel hastanedeki uzman hekime (örn. Kardiyolog) ayakta tedavide (AS: sağaltımda) ödenecek muayene ücreti 37 TL’den (% 16 artışla) 43 TL ‘ye yükseltilmiştir!

Böylelikle 2010 yılında 31 TL olarak belirlenmiş muayene ücretine, on yılı aşkın bir süre sonunda, toplam olarak % 38,7 oranında zam yapılmış olmaktadır.

Bu zam oranının ülkemizde yıllardır yaşanmış yüksek oranlı enflasyon ortamında çok yetersiz kaldığı son derece açıktır. Üstelik bu “güncelleme” uygulamaları yalnızca muayene ücretlerine özgü olmayıp; tedavi (AS: sağaltım) hizmetleri, tetkik – tahlil bedelleri içinde de büyük ölçüde geçerliğini korumaktadır.

SGK’nın gecikmeli – çok yetersiz zamları kamu sağlık kuruluşlarının hizmetlerinde de beklenen iyileşmeyi sağlamaktan uzaktır. Ödenen hizmet bedellerinin yetersizliği yüzünden, kamu sağlık kurumlarında verilmekte olan kimi hizmetlerde (acil ameliyatlar dahil) aksamalar/gecikmeler yaşanmaktadır. Sigortalılar, özel sağlık kuruluşlarına gitmek zorunda kalmaktadır.

Anlaşmalı özel sağlık kuruluşlarına giden / gitmek zorunda kalan SGK sigortalıları ise ucu açık, yüklü miktarlar içeren ek faturalarla karşılaşmaktadır. Özel sağlık kuruluşlarında SGK’nın  belirlediği ücretin iki katını geçen ek ücret alınmayacağına yönelik açık seçik yasa hükmüne bile uyulmamaktadır. SGK (kendi işine de gelen) bu yasa dışı uygulamayı görmezlikten gelmektedir.

Sigortalıların; SGK’nın kuruluş yıllarında olduğu gibi, özel sağlık kuruluşları / üniversite hastanelerinden ek ücretsiz, makul bir ek ücret ve hatta % 200 zamla bile hizmet almaları olanağı kalmamıştır.

Öte yandan yetersiz kalan zam; sigortalıların özel sağlık kuruluşlarında ödeyecekleri ek ücrette bir indirim sağlamamakta, tam tersine daha çok (SGK zammının iki katı) ek ücret ödemelerine yol açmaktadır.

  • Bu bağlamda ülkemizde, acil durumlar dahil sigortalıların sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanma hak/olanağı büyük ölçüde yitirilmiştir.

Belirtilen nedenlerle GSS işleyişinin yeniden gözden geçirilmesinde / sorgulanmasında, bu amaçla tarihsel süreç içinde sistemin incelenmesinde ve gereken önlemlerin alınmasında büyük yarar vardır.

GENEL SAĞLIK SİGORTASI SİSTEMİNİN İNCELENMESİ

2-2006 yılında (5510 ve 5502 sayılı olanlar başta olmak üzere) sosyal güvenlik ve sosyal sigortalar alanında “reform” niteliğinde yasal düzenlemeler yapılmıştır. SSK, Bağ-Kur ve T.C. Emekli Sandığı kuruluş yasaları yürürlükten kaldırılmış, bunlar tarafından verilmekte olan hizmetler yeni kurulmuş olan SGK Başkanlığı bünyesinde birleştirilmiştir.

Bu arada kişilerin sağlıklarının korunması, sağlık riskleri ile karşılaşmaları durumunda da oluşan giderlerin karşılanması için Genel Sağlık Sigortası (GSS)  kurulmuştur. Sigortalılara sağlık yardımlarının SGK aracılığıyla tek elden yapılması, toplumun tüm bireylerinin zorunlu GSS  kapsamında olması, bu arada yeterli gelire sahip olmayan vatandaşlarımızın GSS primlerinin de  (AS: Prim = EK VERGİ!) Devletçe karşılanması kabul edilmiştir.

Daha önce, çalışanların kurumlarınca ayrı ayrı ödenmekte olan sağlık mal ve hizmet giderleri tek elden SGK Başkanlığınca karşılanmaya başlanmıştır. Bu bağlamda, değişik yasalarda varolan genel sağlık sigortasına aykırılık oluşturan tüm hükümler (Milletvekilleri ile ilgili olan 3671 /4 maddesi dışında) yürürlükten kaldırılmıştır.

2012 yılından başlayarak GSS zorunlu kılınmıştır. Günümüzde, banka yardımlaşma sandıkları çalışanları vb. kimi ayrıklar (istisnalar) dışında, 83,6 milyona ulaşan nüfusumuzun tümüne yakını GSS sistemine dahil edilmiştir.

3-Ülke nüfusunun tümüne yakınını içeren GSS kapsamındaki sigortalılara sağlık yardımları SGK tarafından, sağlık kurum/kuruluşlarından hizmet alımı yapılarak karşılanmaktadır. Yapılacak sağlık yardımlarının ilke ve yöntemleri (usul ve esasları), sigortalılardan alınacak katılım payları, özel sağlık kuruluşlarına ödenecek ek ücretler, sağlık mal ve hizmetlerinin bedellerinin belirlenmesi vb. konular; 5510 sayılı Yasa, konuya ilişkin Yönetmelik ile SGK tarafından çıkarılmış Sağlık Uygulama Tebliğinde (SUT)  ayrıntılı olarak belirtilmiştir.

Bu bağlamda, SGK ile özel hastanelerin büyük bölümü sağlık hizmeti alımı konusunda anlaşma yapmıştır. 5510 sayılı Yasa başta olmak üzere; SUT ve hastane girişlerinde panolar üzerinde ilan edilmekte olan sözleşme hükümleri uyarınca özel sağlık kurumlarına SGK tarifesinin iki katını geçmemek üzere ek ücret alma olanağı getirilmiştir.

4-Mevzuatta yer alan GSS’na aykırılık oluşturan tüm hükümler yürürlükten kaldırıldığı halde, milletvekilleri ile bakmakla yükümlü oldukları kişilerin tedavi giderlerinin TBMM bütçesinden yapılacağına ilişkin yasa kuralı (3671/4 md.) günümüze dek özenle korunmuştur.

Üstelik 2019 yılı sonralarında, anılan Yasaya milletvekillerinin sağlık hizmetlerinden yararlanma usul ve esaslarının Yönetmelikle düzenleneceği biçiminde ek yapılmıştır. Herhangi bir sınırlama olmaksızın TBMM Başkanlık Divanınca çıkarılmış Yönetmelik kurallarına göre milletvekillerine ve milletvekillerinin çalışan (sigortalı) eş – çocukları ile ana ve babalarına bile TBMM bütçesinden tedavi yardımının önü açılmıştır.

Yönetmelik ile GSS sağlanmış olanlarla karşılaştırılamayacak oranda (onların hayal bile edemeyeceği), özel sağlık sigortası poliçelerinde bile öngörülmeyen hükümler içeren sağaltım (tedavi) yardımları sağlanmıştır. (AS: Yurt dışı dahil!)

Bu özel düzenlemenin GSS mevzuatının yanı sıra, Anayasa’nın 10. maddesinde yer alan “ Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” Kuralına da aykırı olduğu hususu göz ardı edilmiştir.

Buna karşın, anılan özel yasanın uygulama alanı genişletilmiştir. Yasalarda yapılmış ek / değişikliklerle, yüksek mahkemelerin (AYM, Danıştay, Yargıtay, Sayıştay) başkan ve üyeleri, üst düzey askeri yetkililer (AS: Orgeneral – oramiraller) ve bakmakla yükümlü oldukları kimselerin sağlık giderlerinin de, TBMM üyelerinin bağlı oldukları kurallar çerçevesinde, çalıştıkları kurum bütçelerinden ödenmesine ilişkin ayrışık düzenlemeler getirilmiştir.

Böylelikle, Devletin en üst makamlarında görev yapanlardan kimileri (Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın övgüyle söz ettiği) GSS sistemi dışına çıkarılmıştır. GSS sisteminin kuruluş ve amacına aykırı bir durum ortaya çıkmıştır. GSS, “genel” olma temel niteliğini yitirmiştir.

5– Milletvekilleri, yüksek yargı organları ve üst düzey askeri yetkililerinin sistemden çıkış / kaçışlarından da anlaşılacağı üzere, GSS söylendiği gibi “ tıkır-tıkır” işlememektedir.

SUT ile belirlenmiş olan sağlık mal ve  hizmet bedelleri günün ekonomik koşulları dikkate alınarak güncellenmemektedir.

Güncellemeler uzun aralıklarla ve gereksinmelere yanıt olmayacak büyüklükte yapılmaktadır.

Bu yüzden sağlık kuruluşlarına hizmet bedelleri yıllarca simgesel fiyatlar üzerinden ödenmiştir. İlaç ve tedavi giderlerinde yoğun tasarruf tedbirleri uygulayan SGK’nın; kuruluş yasasına da aykırı olarak, sigortalılardan alınan primlerden oluşan Genel Sağlık Sigortası Fonu kaynaklarını, SGK’nın öbür giderlerinin (açıklarının) kapatılmasında kullanıldığı görülmektedir. (SGK 2016 Yılı Sayıştay Düzenlilik Denetim Raporu.)

Üstelik SGK, hastanede muayene olan sigortalıdan (özel hastanelerde 15 TL) katkı payı ve 3 TL reçete bedeli tahsil etmektedir. Fiyat güncellemesi yapılmaması sonucu kamu hastanelerinde verilmekte olan sağlık hizmetlerinde aksamalar / gecikmeler olmuş, acil ameliyatlar dahil kimi hizmetler güçlükle yerine getirilebilmiştir.

Özel hastanelere giden vatandaşlarımız da her geçen gün daha çok ek ücret ödemek zorunda kalmıştır. Çünkü özel hastaneler, 5510 sayılı Yasa; imzaladıkları sözleşme hükümlerine karşın SUT tarifesinin % 200’ün üzerinde ücret almışlar, bu yolla hizmet bedellerini piyasa koşullarına uyarlamışlardır.

Günümüzde mevzuata / imzaladıkları sözleşme hükümlerine aykırı olmasına karşın % 200 üzerinde fark ücreti almayan özel hastane yok denecek ölçüde azdır.

SUT tarifesini güncellemeyen dolayısıyla sağlık kurumlarına daha az tedavi gideri ödeyen SGK yetkililerinin; gün geçtikçe yaygınlaşan yasa dışı uygulamalardan rahatsız olmadıkları, bu durumlara açıkça göz yumdukları bilinmektedir.

Öte yandan, özel hastanelerin acil sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanılması 24 saatle sınırlandırılmıştır. SUT’ta yapılan bir değişiklikle acil durumlar nedeniyle özel hastaneye başvurulması durumunda, hastanın taburcu edilinceye dek sunulan tüm sağlık hizmetleri için hiçbir ek ücret alınmamasına yönelik düzenleme de kaldırılmıştır.

Yapılmış bu değişikliklerden sonra özel hastanelerdeki acil sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanılması olanağı yok denecek ölçüde azalmıştır.

Özel hastanelere giden / gitmek zorunda kalan sigortalılar, bu konularda ne yazık ki yazgılarıyla ve yasaya aykırı olarak düzenlenmiş yüksek bedelli faturalarla baş başa bırakılmıştır.

SONUÇ

6- 2006 yılında kabul edilmiş olan sosyal güvenlik ve sosyal sigortalar alanında reform niteliğindeki yasal düzenlemeler doğrultusunda oluşturulmuş, Cumhurbaşkanı tarafından da dünyada örnek gösterilen, nüfusumuzun tümünü kapsaması gereken zorunlu genel GSS’ndan; çıkışların / kaçışların önüne geçilmesi, bu amaçla milletvekillerinin de kapsama alınması, sağlık hizmetlerinin kimseye ayrıcalık (imtiyaz) tanınmadan tek elden verilmesi gerekmektedir.

Milletvekilleri, yüksek mahkemelerin başkan ve üyeleri, orgeneral – oramirallerin kapsam dışına çıkarılmış olmaları; GSS sistemindeki sorunların bilinmesini / çözümlenmesini zorlaştırmakta, öte yandan toplumdaki adalet duygusunu da derinden yaralamaktadır.

Öbür yandan SUT tarifesi de ekonomik gerçeklerde göz önüne alınarak hızla yeniden güncellenmelidir. Bu bağlamda kamu sağlık kuruluşları daha iyi hizmet verebilir duruma getirilmeli, özel sağlık kuruluşlarının yasa ve SGK ile imzaladıkları sözleşme hükümlerine uyumları sağlanmalı, sigortalılar yüklü ek faturalarla baş başa bırakılmamalıdır.

  • Sigortalıların sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanmalarının önündeki engeller kaldırılmalıdır.

Alkollü içki satış yasağı hakkında

Mahmut ESEN
Mülkiye Başmüfettişi (Em.) 

Konu: Alkollü içki satış yasağı hk.

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

1-Bulaşıcı ve salgın hastalıklar konusunda yapılacak işler, kamunun vermesi gereken sağlık hizmetleri konusunda temel mevzuat olan 24.04.1930 gün ve 1593 sayılı “UMUMİ HIFZISSIHHA KANUNU” ile düzenlenmiştir.

Tehlikeli/ salgın hastalık çıktığında İl Hıfzıssıhha Kurulunun toplanması, halkın bilgilendirmesi ve hastalığın giderilmesi için gereken önlemleri alması gerekmektedir.
Tehlikeli genel sağlığı ilgilendiren genelgelerin Sağlık Bakanlığınca yayınlanması gerekmektedir. Bu konularda halen yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre İçişleri Bakanlığının 1593 sayılı Kanuna dayalı (toplumun genel sağlığını ilgilendiren konularda) herhangi bir yetkisi bulunmamaktadır.

Bu konulara ilişkin daha önce yapılmış kimi açıklamalarım bulunmaktadır. https://mahmutesen.wordpress.com/2020/03/30/icisleri-bakanliginca-koronaviris-salgini-konusunda-yayimlanmis-genelgelere-toplu-bakis/

2- Ankara İl Hıfzıssıhha Kurulu‘nun güncel 27.04. 2021 gün ve 2021/22 sayılı kararı alkollü içki yasağını içerip/içermediği yönünden incelenmiştir. Kararın 1.2 maddesinde:

  • Sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu günlerde bakkal, market, manav, kasap, kuruyemişçi ve tatlıcıların 10.00 – 17.00 saatleri arasında faaliyet gösterebilmelerine, vatandaşlarımızın zorunlu ihtiyaçlarının karşılanması ile sınırlı olmak ve araç kullanmamak şartıyla (engelli vatandaşlarımız hariç) ikametlerine en yakın bakkal, market, manav, kasap, kuruyemişçi ve tatlıcılara gidip gelebilmelerine, aynı saatler arasında bakkal, market, manav, kasap, kuruyemişçi, tatlıcılar ve on-line sipariş firmalarının adrese servis şeklinde de satış yapabilmelerine,

izin verildiği; açıklanmıştır.

3- Madde içeriğinde, alkollü içki satışlarının yasaklamasına ilişkin bir hangi bir kurala yer verilmemiştir.

Ancak alkollü içkilerin satış usul/esasları; 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu’nu başta olmak üzere, mevzuatta ayrıca ve ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Sözü edilen yasanın 6’ncı maddesine göre “…. alkollü içkilerin basın/yayın yoluyla tüketicilere satışı ve posta ile satış yöntemi kullanılarak gönderilmesi” yasaktır.

Anılan hüküm uyarınca bakkal, market, kuruyemişçilerin on-line (AS: çevrim içi) sipariş firmalarının adrese servis şeklinde alkollü içki satışı yapmaları olanaklı değildir. Bu tür satışlar için yasaklama getirilmesi yasaya uygundur.

4-Belirtilen durumlar dışında alkol satışlarına ayrıca yasaklama getirilmesinin yasal dayanağının olmadığı düşünülmektedir.

Selam ve saygılarımla. 28.04.2021
==================================
Dostlar,

Değerli dostumuz, çook kıdemli Mülkiye Başmüfettişi (Em.) kuşku yok, alanında derinlemesine yetkindir. Yukarıdaki “çok ağırbaşlı” irdelemesi de bir örnektir.

Biz o denli “ağırbaşlı” olmakta zorlandığımız gibi, gerek de görmüyoruz.

Güncel bağlamda ALKOLLÜ İÇKİ SATIŞLARININ yasaklanması açıka mevzuat dayanağından yoksundur.
Anayasanın 13., 15. ve 24. maddelerine AÇIKÇA aykırıdır.
Hukuk dışıdır.
Yok hükmündedir.
AKP iktidarı bu keyfiliklerine son vermelidir.
Toplumu şu salgın ortamında daha da germenin anlamı ve kendilerine bir yararı da yoktur.

Söz konusu İçişleri Bakanlığı genelgesi derhal düzeltilmelidir.

Çok kıdemli İdare Hukuku hocası Prof. Dr. Metin Günday’ın önemli – anlamlı tweet iletisi aşağıdadır:
***

  • Acı gerçek, hukukî hiçbir temeli olmadığı halde özel yaşama müdahale edilmesine,belli bir yaşam tarzının kamu gücü kullanılarak dayatılmasına irili-ufaklı tüm muhalif partilerin”oy kaybı” endişesiyle sessiz kalması… Bu ilkel popülist tutum kendilerine umdukları yararı sağlamaz !

 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na Salgın Önerileri Mektubu..

Sayın

           Kemal Kılıçdaroğlu
           CHP Genel Başkanı

Konu: Pandemi sürecinde alınabilecek önlemler konusunda öneri hk.

1-Mart/2020 tarihinde başlayarak ülkemizde de ortaya çıkan Koronavirüs salgınının halen ivme kazanarak devam ettiği; günlük açıklanan/açıklanması uygun görülen vaka sayısının son olarak 42.308, ölen kişi sayısının da 179’a ulaştığı görülmektedir.

Salgın hastalık ülkemizin ekonomisi ve topumsal yaşamını derinden etkilemiş, etkilemeye devam etmektedir.

  • İktidarın salgını yönetemediği de bilinmektedir.

Salgının mevcut durumu ve salgınla mücadele için alınması gereken önlemleri konusunda halkımız yeterli / güvenilir bilgilere sahip değildir. Bu durum; salgınla mücadele işlerini  de olumsuz etkilemektedir.

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu; üstlendiği konumun gereği yapması beklenen görevlerini yerine getirememektedir. Bilim Kurulunca karara bağlanmış ve halkımıza doğrudan açıklanmış bir kararı yoktur.

Bilim kurulu üyelerinin sıklıkla TV ekranlarına çıktıkları, duruma göre, çoğu bilime dayanmayan kişisel görüşlerini açıklama, tanınır olma çabası / gayreti/yarışı içinde hareket ettikleri anlaşılmaktadır.

Güvenilir / saygın bilim adamları, Türk Tabipleri Birliği ve muhalefete mensup siyasi parti yetkililerinin salgın hastalık ve hastalıkla mücadele edilmesi konusunda yaptıkları açıklamalar; sistematik olmaması, çoğunlukla kişisel görüşleri içermeleri, erişim konularında karşılaştıkları güçlükler nedeniyle halkımız üzerinde arzu edilen etkiyi sağlamaktan uzak kalmaktadır.

2-Yaşamsal önemdeki salgının ( ne yazık ki ) azımsanmayacak bir süre daha devam edeceği, mevcut iktidarın yönetme güç / yeteneğini yitirmiş olduğu, salgının halkımız üzerindeki olumsuz etkilerinin gün geçtikçe arttığı / artacak olduğu açıktır.

Bu yüzden konuya çok daha fazla önem verilmesi gerekmektedir.

Salgın hastalığın mevcut durumu ve alınması gereken önlemler konusunda halkımız düzenli olarak (belirli aralıklarla) bilgilendirilmeli, doğru / gerçek bilgilerin halkımıza iletilmesi, halkımızın aydınlatılması sağlanmalıdır.

Salgın hastalık ortamında ne yapacağı, kime inanacağı konularında duraksama yaşayan halkımıza; bu koşullar altında bile çaresiz / yalnız olmadıklarını, bu sorunlara ve çözümlerine CHP’nin  hazır / istekli olduğunun vurgulanması, böylelikle iktidara yürümekte olduğunun daha etkili olarak gösterilmesinde yarar vardır.

Bu bağlamda konu ile ilgili olarak;

a)- Acilen bir pandemi çalıştayı düzenlenmesi;

b)-Halk Sağlığı, Enfeksiyon Hastalıkları, Mikrobiyoloji vb. ilgili alanların tıp bilimcileri akademisyenlerinden, tıp meslek örgütleri temsilcilerinden oluşan “seçenek pandemi bilim kurulu” oluşturulması; kurul üyelerinin belirli aralıklarla toplanmaları, karar almaları ve açıklamaları için zemin hazırlanması, bu konularda kendilerine her türlü kolaylığın gösterilmesi;

c)- Alınan kararların CHP belediyeleri aracılığıyla uygulamaya sokulmasının;

Uygun olacağı değerlendirilmektedir.

Bilgilerinize arz.

Saygılarımla. 03 Nisan 2021

Mahmut ESEN
Mülkiye Başmüfettişi
(Em.)

 

 

7297 SAYILI “BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN

Mahmut ESEN
Mülkiye Başmüfettişi (Em.)

“TORBA” NİTELİKLİ YASADAKİ DÜZENLEMELERE GÖRE:

1Evrensel Hizmet Kanununda ek / değişiklikler yapılmıştır.

Herkese (her yerde/kolay / ucuz) internet hizmeti ve elektronik haberleşme erişiminin sağlanması bağlamında yalnızca işletmecileri tarafından yerine getirilmesi olan güç işlerin (evrensel hizmetlerin)  yapımının Altyapı, Ulaştırma Bakanlığı (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) tarafından desteklenmesinin usul ve esasları düzenlenmiştir.

2– 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nunda ek ve değişiklikler yapılmıştır.

Hayvanların kayıt altına alınmaması (küpe takılmaması) ve belgesiz nakillerde uygulanacak yaptırımlar (Küpesiz hayvanlarda hayvan başına para cezası uygulanması, belgesiz nakledilen hayvanlarda kesime elverişli olanların en yakın kesimevine gönderilmesi vb. konular) yeniden düzenlenmiştir.

3- İhalesi 15 Mart 2020’den sonra yapılmış ancak uygulama sözleşmesi imzalanmamış yap -işlet – devret projelerinde, özel bütçeli kuruluşun (TCK/DHMİ) yanında Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı da borç üstlenim (taahhüt) anlaşmasında taraf olabilecektir.

4– Beyşehir Gölü kıyı kenar çizgisi dışına çıkarılmış taşınmazların sahiplerine iadesine ilişkin hususlar düzenlenmiştir.

5- Seyhan Nehrindeki 1949- 1951 yıllardaki taşkından zarar gören kişilere bina yapmak üzere DSİ tarafından tahsis edilmiş araziler rayiç değer üzerinden (bina sahiplerine)  satılacaktır.

6- TCDD ve TCDD Taşımacılık AŞ bütçelerinin, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından desteklenmesi süresi 2023 yılı sonuna dek uzatılmıştır.

7- Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alanında rehberlik hizmeti konusu yeniden düzenlenmiş, bu hizmetin alan kılavuzları ve turist rehberlerince verileceği açıklanmıştır.

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2021/03/20210320-1.htm

İKTİDAR, BELEDİYE ŞİRKETLERİNİ DAHA YAKINDAN İZLEYECEK

İKTİDAR, BELEDİYE ŞİRKETLERİNİ DAHA YAKINDAN İZLEYECEK

Mahmut ESEN
Mülkiye Başmüfettişi (Em.)

1 Sayılı “CUMHURBAŞKANLIĞI TEŞKİLATI HAKKINDA CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİ” ne dayanarak, Hazine ve Maliye Bakanlığınca hazırlanan “KAMU İŞLETMELERİNİN FAALİYETLERİNİN İZLENMESİ VE RAPORLANMASINA DAİR TEBLİĞ” 9.03.2021 günlü R.G.’de yayınlanmıştır.

Bu Tebliğde; kamu sektöründe şeffaflığın (AS: saydamlığın) ve hesap verilebilirliğin artırılmasının, bu bağlamda kamu işletmelerinin faaliyetlerinin etkin biçimde izlenebilmesi için konuya ilişkin verilerin toplanması / derlenmesi ve raporlanmasının usul ve esaslarının (AS: ilke ve yöntemlerinin) belirlenmesinin amaçlandığı açıklanmıştır.

(I) sayılı Kararnamede belirtilmiş olan “İşletmelerin faaliyet gösterdikleri sektörlere ilişkin politika geliştirme çalışmalarına katkıda bulunmak” vb. temel amaçlara yer verilmediği,  faaliyetlerin izlenmesine / denetimlerine yönelik işlemlerine ağırlık verilmesi ile yetinildiği görülmektedir.

Sermayesinin yarısından çoğu belediye veya bağlı idarelere ait olup faaliyetleri bakımından ticari nitelik taşıyan ve Sayıştay denetimine bağlı belediye şirketleri Tebliğ kapsamına alınmıştır.

Bu yolla kamu işletmelerinde (TKİ / TMO / PTT / TCZB vb.) olduğu gibi belediye şirketleri de (istenmesi durumunda) etkinlikleriyle ilgili ayrıntılı hususları içeren mali (bilanço, gelir – gider tablosu) ve mali olmayan (personel / yönetici profili / istihdam maliyetleri / tabloları) nitelikli verileri belirlenmiş süreler içinde Hazine ve Maliye Bakanlığına göndereceklerdir.

İstenen bu verilerden; özellikle personele ilişkin tabloların, çalışanların statüleri / atanma usulleri, yapılan fazla çalışma saatleri sayısı, üye olunan sendikalara göre dağılımları, yöneticilerin (YKÜ / genel müdür / genel müdür yrd.) telefon numaraları, personel giderlerinin (Damga Vergisi dahil) türlerine göre dağılımını vb. hususları içerecek biçimde ayrıntılı olduğu bilinmektedir.

Bu Tebliğ kapsamında istenen verilerin zamanında ve doğru olarak Bakanlığa iletilmesinden ve ilgili raporların yayımlanmasından işletmelerin genel müdürleri sorumludur.

Sorumluluğun yerine getirilmemesi durumunda belediye şirketi denetime bağlı tutulacaktır.

Belediye şirketlerinin siyasal iktidar / Hükümet adına ticari faaliyette bulunan kamu iktisadi işletmeleri (KİT’ler) gibi değerlendirildiği anlaşılmaktadır.

Böylelikle belediyelerin 5393 sayılı Yasanın 3’üncü maddesinde tanımlanan “ Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişisi olduğu” özelliğinin / gerçeğinin göz ardı edildiği görülmektedir. (AS: Bu yasal hüküm, Anayasa’nın 127. maddesi ilk fıkrasında da aynen yer almaktadır. Bakanlık Tebliği Danıştay’a, yasaya ve Anayasaya aykırılık savı ile iptal istemi ile taşınabilir…)

 

İÇİŞLERİ BAKANLIĞININ KURULUŞ / GÖREVLERİ, BİRİM BAŞKANLIKLARI ve VALİ ATAMALARINA İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLER

İÇİŞLERİ BAKANLIĞININ KURULUŞ / GÖREVLERİ, BİRİM BAŞKANLIKLARI ve VALİ ATAMALARINA İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLER

Mahmut ESEN
Mülkiye Başmüfettişi (Em.)

(21.02.2021’de güncellenmiştir.)

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

I-GİRİŞ

1- 6771 sayılı Anayasa’da Değişiklik Yapılması Hk. Yasa, 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan halkoylaması sonucunda   %51,41 oranı ile kabul edilmiştir. Bu suretle Türk seçmeni 140 yıllık parlamenter sistem uygulamasını/deneyimi bir yana bırakarak, tercihini “başkanlık/ cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi “olarak adlandırılan yeni sistemden yana kullanmıştır.

Bilindiği üzere yeni sistemde Cumhurbaşkanının yetkileri artırılmıştır. Yürütme yetkisi tümüyle Cumhurbaşkanına bırakılmıştır. Bu bağlamda Cumhurbaşkanı; Cumhurbaşkanı yardımcılarını, bakanları ve üst düzey kamu yöneticilerini atayabilmekte ve görevlerine son verebilmektedir. Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda (açıkça yasayla düzenlenmesi gereken / düzenlenmiş konular dışında) Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilmektedir.

2-10.05.2018 gün ve 7142 sayılı Yasayla; Anayasa’da yapılan değişikliklere uyum sağlanması amacıyla çeşitli kanun / KHK değişiklik yapılması konusunda Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma yetkisi verilmiştir.

Yasanın verdiği yetkiye dayalı olarak Bakanlar Kurulunca; 14.06.2018 – 02.07.2018 tarihleri arasında 698, 699, 700, 702 ve 703 sayı ile (5) adet KHK kabul edilmiştir.

Kabul edilmiş olan 698 ve 700 sayılı KHK’lerde: Çok sayıda kanun / KHK yer alan “Başbakanlık”/ “……Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca”/ “Bakanlar Kurulu” vb. ibarelerde, “ Cumhurbaşkanlığı” şeklinde bazı rutin/teknik değişikliklere gidilmiştir.

703 sayılı KHK’de ise kamu idarelerinin teşkilat kanunları başta olmak üzere “203”  yasada ek / değişiklikler yapılmıştır.

698, 700 ve özellikle 703 sayılı KHK ile, “başkanlık/ cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişin altyapısı hazırlanmış, bu bağlamda bir tür “ mıntıka temizliği” yapılmış,  yeni sistemin temelleri atılmıştır.

3- 703 sayılı KHK ile yapılmış köklü değişiklikler, Cumhurbaşkanın ant içerek göreve başlamış olması nedeniyle Anayasa’nın halkoylaması sonucu kabul edilmiş olan tüm hükümlerinin yürürlüğe girmiş olması, Cumhurbaşkanının Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanlarını ataması, bakanlıkların sayısının 16’ya düşürülmesi, yürütme alanına ilişkin ek / değişiklik yapanlarla birlikte (70) adet Cumhurbaşkanı kararnamesi çıkarılmış olmasından; yürütme organının Anayasa’nın değişik 104. maddesi uyarınca yeniden düzenlendiği görülmektedir.

Bu amaçla kamu idarelerinin büyük bölümünün kuruluş; görev / yetkilerine, kadro ve atama usulleri vb. konularda (Anayasa’nın 123. maddesindeki kanunla düzenlenmesi gerektiğine ilişkin hüküm de göz ardı edilerek) köklü değişikler yapılmıştır. Bu yolla yeni sistemin oluşturulmaya / yerleştirilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Cumhuriyet yönetimi döneminde kamu yönetiminde bu kapsamda / çok yönlü/ayrıntılı bir değişim olayı ilk kez yaşanmaktadır. Bunun yanı sıra yeni yapılanma, çok hızlı bir şekilde ve bilinenlerin dışında (KHK / Cumhurbaşkanlığı kararnameleri gibi) farklı yöntem/yaklaşımlarla seri bir şekilde gerçekleştirilmiştir.

Bu yüzden yeni yapılanmanın / değişikliklerin niteliğini, yasal dayanaklarını, ortaya konulan modeli kavramak kolay değildir.

Bu nedenle, emekli / deneyimli mülkiye başmüfettişi olarak; kamuoyunun aydınlatılmasına katkı sağlamak, değişikliklerin niteliği hakkında somut bilgi vermek için İçişleri Bakanlığındaki yapılanma temel alınmış, İçişleri Bakanlığı teşkilatının kuruluşu, görev ve yetkileri; Bakanlık personelinin kadro / atama / görevden alma durumlarındaki değişiklikler, araştırmacı / uygulayıcılara da kolaylık olması bakımından, dayanakları da gösterilerek incelenip bir rapora bağlanmıştır.

Ulaşılabilen saptamalar özet olarak aşağıya çıkarılmıştır.

II-İÇİŞLERİ BAKANLIĞININ KURULUŞ, GÖREV ve YETKİLERİNE İLİŞKİN DÜZENLEMELER

4-1984 yılından bu yana yürürlükte olan Bakanlıkların Kuruluş, Görev ve Çalışma Esaslarına İlişkin 3046 sayılı Kanun’un adı “Bakan Yardımcılarının Mali Hakları ve Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun” olarak değiştirilmiştir.

Kanunun; yeniden düzenlenmiş olan “bağlı / ilgili / ilişkili kamu kurum ve kuruluşlarının  Cumhurbaşkanlığı veya bakanlıklarla ilgilendirilmesi konusunda Cumhurbaşkanının yetkili olduğuna, bakan yardımcılığı konusuna ilişkin düzenlemeler dışında diğer (bakanlıkların kuruluş / görev ve çalışma esaslarına ilişkin) hükümleri tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır.

Bakanlıkların teşkilat görev ve çalışma usul ve esaslarını düzenleyen kuruluş kanunları da istisnasız yürürlükten kaldırılmış veya korunan / kaldırılmayan kimi hükümlere koşut olarak adı değiştirilmiştir.

Bu bağlamda 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat Kanunu’nun da adı değiştirilmiş; yüksek disiplin kurulu, yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı aracılığıyla yürütülmekte olan il yatırım hizmetleri dışındaki hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır.

İçişleri Bakanlığının merkez ve taşra yapılanmasında, görev ve çalışma esaslarında da (703 s. KHK) ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleri (CBK) ile köklü değişikler yapılmıştır.

Cumhurbaşkanlığı (bu bağlamda merkezi yönetim) teşkilatının görev, yetki ve kuruluşu 10.07.2018 gün ve 1 sayılı CBK ile ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

 Anılan bu düzenleme içeriğinde İçişleri Bakanlığına 254- 276’ncı maddelerinde yer verilmiştir.

(Bu kurallarda, sonuncusu 6.02.2021 tarihinde olmak üzere, sıklıkla ek / değişikliklere gidilmiştir. Bu bağlamda İçişleri Bakanlığı ile ilgili kuralların toplam 12 maddesinde (mükerrer madde / mülga / ek / değişiklik) şeklinde köklü değişiklikler yapılmıştır. Kısa aralıklarla bu kurallarda köklü değişikliklere gidilmiş olmasından kuralların düzenlenmesi sırasında gerekli hazırlık, inceleme ve araştırmaların yapılmamış olduğu, deneme yanılma yöntemiyle hareket edildiği anlaşılmaktadır.)

Bu bağlamda eskisinden farklı olarak İçişleri Bakanlığına ilişkin düzenlemelerde:

4.01İçişleri Bakanının, kuruluşun en üst amiri olduğu, bakanlık hizmetlerinin yürütülmesinden sorumlu olduğu, görev ve yetkileri konusunda yasal düzenleme kaldırılmıştır. Bu konuya ilişkin CBK’de Bakanın görev / yetki ve sorumlulukları vb. düzenlemelere yer verilmemiştir.

 4.02- Yerel yönetimlerin düzenlenmesi / yönlendirilmesine ilişkin çalışmalar Bakanlığın görev alanından çıkarılmıştır. Mahalli İdareler Gn. Md. lüğü, (Yerel Yönetimler Gn. Md. adıyla)  Çevre ve Şehircilik Bakanlığına devredilmiştir. Görevde olan Mah. İd. Gn. Md. görevi yasa ile sona ermiştir. MİGM görev yapan memurlar (MİAHS personeli dışında) Çevre ve Şehircilik Bakanlığına halen bulundukları kadro derecesi üzerinden atanmış sayılmıştır.[1]

Yerel Yönetimler Gn. Md.lüğünde kontrolör istihdam edilebilecektir.

(İçişleri Bakanlığına mahalli idareler kontrolörü istihdamı sağlayan CBK-4 ile yapılmış değişiklikten sonra Mahalli İdareler Kontrolörlüğü Başkanlığının, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına devrinden vazgeçildiği ve Bakanlık bünyesinde bırakıldığı anlaşılmaktadır.)

Bununla birlikte Anayasa’nın 127. md. uyarınca İçişleri Bakanlığının mahalli idareler üzerindeki vesayet yetkisinden kaynaklanan görev ve yetkileri devam edecektir. Bu bağlamda mahalli idarelerin seçilmiş / atanmış organ ve üyeleriyle diğer kamu görevlileri hakkında inceleme / araştırma ve soruşturma işleri mülkiye müfettişleri tarafından yapılacaktır. Ayrıca yerel yönetimlerin hesap ve işlemlerinin teftiş / denetim / soruşturmaları konularında da mülkiye müfettişlerine görev verilmiştir.

4.03– Dernekler Dairesi Başkanlığı, Sivil Toplumla İlişkiler Genel Md. olarak yeniden yapılandırılmıştır. Genel Müdürlüğün görev alanı derneklerin yanı sıra (Vakıfların üst kuruluşları, yabancı vakıfların Türkiye’deki şube / temsilcilikleri, Türk vatandaşları tarafından yurt dışında kurulan dernekler; sendikalar ve siyasi partilerin bazı iş ve işlemlerini yürütülmesini de kapsayacak şekilde) belirlenmiştir.

Ayrıca I. Hukuk Müşavirliği, Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne dönüştürülmüştür.

4.04-I sayılı CBK yapılmış değişikliklerle, daha önce öngörülmemiş iki adet yeni hizmet birimi ihdas edilmiştir. Bu bağlamda;

Güvenlik ve güvenlik kaynaklı acil durumlarda kamu kurum kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları arasında koordinasyon ve işbirliği sağlamak amacıyla Güvenlik ve Acil Durumlar Merkezi;

İç güvenlikle ilgili stratejilerin belirlenmesi ve bu stratejilerin izlenmesini yapmak üzere İç Güvenlik Stratejileri Daire Başkanlığı;

kurulmuştur.

Güvenlik ve Acil Durumlar Koordinasyon Merkezinin görevlerini yerine getirebilmesi amacıyla illerde İl Sosyal Etüt ve Proje Md. oluşturulmuştur. İhtiyaç duyulması halinde bu amaçla ilçelerde de büro kurulabilecektir.

4.05-Öbür bakanlıklar gibi İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hk. Kanundaki Bakanlığa bağlı (EGM / J. Gn.K / Sahil Güv. K./ Kamu Düzeni ve Güv. Müs. / Göç İdaresi Bşk.) kuruluşları gösteren madde yürürlükten kaldırılmıştır.

Bağlı kuruluşlardan:

Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hk. Kanun yürürlükten kaldırılmış; kapatılmış Müsteşarlık İçişleri Bakanlığına devir edilmiştir.

6458 sayılı Kanunun Göç İdaresi Gn. Md. kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklarını içeren hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır.

5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hk. Kanunun adı değiştirilmiş; kuruluş/görev ve yetkilerine ilişkin hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır. Bu arada Afet Bölge Koordinatörlüğü ile il koordinatörlüklerince yürütülen görevlerin ilgili mevzuat hükümlerine göre, il valilerince sürdürüleceklerine ilişkin 3152 Kanuna ek madde de yürürlükten kaldırılmıştır.

EGM / J. Gn. K / Sahil Güv. K. kuruluş, görev ve çalışma esaslarına ilişkin hükümlere dokunulmamıştır.

Bağlı / ilgili / ilişkili / diğerleri olmak üzere toplam (54) kurum ve kuruluşun, kuruluş, görev ve yetkilerine ilişkin düzenlemeleri içeren CBK-4 çıkarılmıştır.

Bu kararname kapsamında İçişleri Bakanlığına bağlanan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile  Göç İdaresi Gn. Md. kuruluş, görev ve yetkileri de düzenlenmiştir.

4.06-Bakanlık bünyesinde kurulu sürekli kurullar (Bakanlık Encümeni, Kaçakçılık İstihbarat ve Koordinasyon Kurulu) kapatılmıştır.

Bu tür kurullardan görevlerine sürdürecek olanlar CBK ile gösterilecektir. CBK gösterilmeyen kurul / komisyon vb. ilişkin görev ve yetkiler Cumhurbaşkanlığı politika kurullarına veya CB’nca yetkilendirilecek kurum veya makama devredilmiş sayılacaktır.

4.07- 3046 sayılı Kanunun bakanlıkların taşra teşkilatlarının kurulmasını düzenleyen temel hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır. (Merkezi yönetimin taşra yapılanması, Anayasa’nın 126/2 maddesinde yer alan “İllerin idaresi yetki genişliği esasına dayanır.” kuralı yönünden de önemlidir.)

Bakanlıklar / bağlı kuruluşların merkez ve taşra teşkilatlarının (bölge / il / ilçe) kuruluşu ve hiyerarşik sıralaması CBK ile düzenlenmiştir.

Bu arada büyükşehir belediyelerin olduğu illerde taşra teşkilatı olarak kurulu Yatırım İzleme ve Koordinasyon Merkezleri (YİKOP) 703 sayılı KHK ile yeniden (tüm illerde kurulabilecek şekilde ve kamu tüzel kişiliği olmaksızın) yapılandırılmıştır.

Ancak (I ) Sayılı CBK ile YİKOP’lar tekrar eski statülerine döndürülmüştür.

Kamu idarelerince her türlü yatırım / onarım / yardım işleri de YİKB aracılığıyla yapılabilecektir. İlde kamu idarelerince yürütülmesi gereken yatırım ve hizmetlerin aksadığının kamu düzeni ve güvenliğinin olumsuz etkilendiğinin tespiti halinde söz konusu yatırım ve hizmetler YİKB aracılığıyla yapılabilecektir.

Hudut mülki idare amirliği kurulmuş, bu bağlamda 11 adet kadro ihdas edilmiştir.

İçişleri Bakanlığı taşra teşkilatındaki İl Mahalli İdareler Md. kadrosu, İdare ve Denetim Md. olarak değiştirilmiştir.

III- KADRO KURULMASI / İPTALİ İŞLEMLERİ

5-1983 yılından beri yürürlükte olan (yerel yönetimler dışında) 426 bini İçişleri Bakanlığı personeli olmak üzere toplam 2,6 milyon kadrolu çalışan kamu personelini yakından ilgilendiren; tüm çalışanların kadro unvanı / sınıfı / kadro derecesi / kadro adedini gösteren; kurulmasının (ihdasının) ancak kanunla olabileceğini ve değişikliklerin bakanlar kurulu kararıyla yapılacağını düzenleyen 190 sayılı KHK yürürlükten kaldırılmıştır.

657 sayılı DMK/34 md. yer alan kadro ihdasına ilişkin hükümde yürürlükten kaldırılmıştır.

190 sayılı KHK eki cetvellerde yer alan kadrolar yeniden düzenlenerek altı ay içinde CBK ile eklenecektir.

Bu arada müsteşar / müsteşar yrd. ve merkez valiliği kadroları iptal edilmiş; iptal edilmiş bu kadrolar bakanlıkların kadro cetvelinden çıkarılmıştır.

CBK-2’de yapılmış düzenleme ile bundan böyle kamu kurum ve kuruluşlarında kadro / pozisyon ihdası, iptali / değiştirilmesi ve kullanılması (doldurulması) işlemleri CB tarafından yapılacaktır.

IV-ATAMA /TERFİ / GÖREVDEN ALMA İŞLEMLERİ

Yürürlükten Kaldırılan veya Ek / Değişiklik Yapılmış Yasal Düzenlemeler

6-703 sayılı KHK ile yürürlükten kaldırılan, ek / değişiklik yapılmış yasal düzenlemeler aşağıya çıkarılmıştır.

6.01-1981 yılından beri yürürlükte olan bakanlıklar ve bağlı kuruluşlarda atama esaslarını düzenleyen 2451 ve 2477 sayılı yasalar yürürlükten kaldırılmıştır.

6.02-1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanunundaki (Kaymakamlık adayı sınavına giriş için bitirilmesi gereken fakülteler; mensupların sınav / atama usullerine yönelik) özel hükümler içeren düzenlemeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

6.03-1949 yılından bu yana yürürlükte olan 5442 sayılı İller İdaresi Kanununda bulunan valiliğe / vali yrd. /il idare şb. başkanlıklarına / kaymakam atamalarına ilişkin (mülki idare amirlerinden valiliğe atanacakları 1. sınıf mülki idare amiri olması, merkez valiliğe atanma vb.) hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır.

Bunun yanı sıra valilerin hukuksal durumları, görev ve yetkilerine ilişkin yasanın 9. maddesinde kimi ek / değişiklikler yapılmıştır.

Bu bağlamda,  (“Vali; ilde Devletin ve hükümetin temsilcisidir” ibaresi yerine) Valilerin; ilde Cumhurbaşkanının temsilcisi ve yürütme vasıtası olduğu; ilin genel idaresinden Cumhurbaşkanına karşı sorumlu olduğu,” ilçede kaymakamın (“hükümet temsilcisi” ibaresi yerine) “Cumhurbaşkanının idari yürütme vasıtası” olduğu şeklinde düzenlemeye gidilmiştir.

6.04- 657 sayılı DMK’da yapılmış “ucu açık” bazı ek/değişiklikler ile CBK ile yapılacak düzenlemelerin önü açılmıştır.

(Cumhurbaşkanı onayı ile yapılacak atamalarda Cumhurbaşkanı kararnamesinde öngörülen hizmet süresinin  geçerli olacağı, taşra teşkilatında uzman çalıştırılabileceği, iş mevzuatına tabi veya sözleşmeli istihdamı, denetim elemanı istihdamı, kurumlar arası geçici görevlendirmeler, yerli / yabancı sözleşmeli personel istihdamı, iş mevzuatına tabi personel istihdamı, huzur hakkı ödemeleri; kadro / pozisyonları kaldırılan üst düzey yöneticileri atamaları hakkında CBK hükümlerinin uygulanacağı;

Üst düzey kamu yöneticiliğine atanabilmek için CBK ile öngörülmüş koşulların taşınması gerektiği,

Kadroların CBK ile gösterildiği şekilde düzenleneceği vb. düzenlemeler yapılmıştır.)

6.05– 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunundaki (genel md. yrd. sayısı ve bu kadrolardan birine mülki idare amiri atabileceğine, EGM personelin seçim ve atanmalarına ilişkin özgün) bazı hükümler yürürlükten kaldırılmıştır.

6.06- KHK yayımlandığı tarihte Bakanlıkta, bakanlık müşaviri / danışmanlık kadrolarında bulunanların görevleri sona ermiştir. (Bakan müşavirini bakanın görev süresi ile sınırlı olarak görev yapacaklarına ilişkin yasal düzenleme yapılmıştır.)

7.07- Belediyelerin kuruluşu / tüzel kişiliklerini yitirmeleri konusunda Danıştay görüşü alınması kaldırılmıştır.

Atama ve Görevden Alma

7- 703 sayılı KHK ile yapılmış yasal düzenlemelerden sonra yürütme alanında atama usul ve esaslarına ilişkin konuları içeren CBK-3 çıkarılmıştır.

Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile getirilmiş düzenlemeler uyarınca:

7.01- İçişleri Bakanlığında bakan yardımcısı; merkez teşkilatındaki birim başkanları (genel müdürler, teftiş kurulu başkanı, kurul başkanları vb.) ve valiler; Cumhurbaşkanı kararıyla atanacak ve görevden alınacaktır.

(Dolaysıyla bakanların bakanlığın en üst amiri olma, bakanlık hizmetlerinin yürütülmesi konularında yetkili ve sorumlusu olmaktan uzaklaştıkları; üst düzey yöneticilerden yalnızca müşavirlerini atama konusunda tam yetkili oldukları, dolaysıyla bakanlıkların “genel sekreteri” konumuna getirildikleri görülmektedir.)

Üst düzey yöneticilerin görev süresi Cumhurbaşkanının görev süresi ile sınırlandırılmıştır. Görev süresi bitenler yeniden atanabilecektir. Bu görevlilerin sözleşmeli çalıştırılması olanağı da bulunmaktadır.

Daire başkanı, 1. hukuk müşaviri, mülkiye müfettişleri, genel md. yrd., yali yrd., kaymakam, bakanlık il md. ve il emniyet md. atamaları ise Cumhurbaşkanı onayı ile yapılacaktır.

Öbür görevlilerin atamaları ise Cumhurbaşkanı yrd., bakan veya diğer atamaya yetkili amirler tarafından yapılacaktır.

Öte yandan üst düzey yöneticilik ile il / bölge md. kadrolarına, kamu personeli dışında beş yıllık özel sektör deneyimi olanlar da atanabilecektir.

7.02- 10.07.2018 günlü 3 sayılı CBK ile yapılmış olan:

“Görevleri sona eren ve görevden alınan üst düzey kamu görevlileri ile daire başkanları / genel md. yrd., il / bölge md.lerinin daha önceki kadrolarına, müfettişlik / uzmanlık veya araştırmacı vb. kadrolarına (uygun boş kadro olmasa bile) atanacaklarını” belirten düzenleme yaklaşık iki yıllık süreden sonra kaldırılmış ve konu bu kez yasa ile düzenlenmiştir. 18.06 2020 gün ve 7247 sayılı yasayla yapılmış yeni düzenleme ile il valiliği görevinden alınanların yeni kurulmuş vali – mülkiye başmüfettişi kadrolarına atanacakları esası getirilmiştir.

(Bu suretle Mülkiye Teftiş Kurulunda mülkiye müfettişleri ile birlikte çalışan, aynı işi yapan vali – mülkiye başmüfettişleri ile mülkiye başmüfettişleri arasında ciddi aylık farkı oluşmuş, eşit işe eşit ücret ilkesi zedelenmiş, çalışma barışının olumsuz etkilenmesinin önü açılmıştır.)

Öte yandan getirilmiş yeni düzenleme uyarınca, görevden alınan ve emeklilik hakkını kazanmış üst düzey kamu görevlileri, yaş haddinden önce emekliliklerini talep etmeleri halinde, emeklilik ikramiyeleri %30- 50 fazlasıyla ödenecektir. Bu oran Cumhurbaşkanınca artırılabilecektir. 

7.3-Kaymakam adaylığına giriş koşulları CBK ile ile yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenlemede bitirilmesi gereken fakülteler (hukuk dışında) yerine, fakültelerin belli bölümleri sayılmıştır. Bu arada kaymakam adayı alımı yapılacak alan genişletilmiştir.

Bu bağlamda fakültelerin uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, kamu yönetimi, işletme, iktisat bölümlerinin yanı sıra; maliye ve finans, sosyoloji, halkla ilişkiler ve tanıtım, psikoloji bölümü mezunlarına veya üniversitelerin sosyal bilimler, mühendislik fakülteleri ile tarih bölümlerinden lisans eğitimi aldıktan sonra kamu yönetimi vb. alanlarda lisansüstü eğitimi yapmış olanlara da kaymakamlık yolu açılmıştır.

Konuya ilişkin usul ve esaslar yönetmelik ile düzenlenmiştir.

Jandarma Gn.K. / Sahil Güv. K. ve EGM Personeli

8- Jandarma Gn. K. / Sahil Güv. K. atamaları Cumhurbaşkanınca yapılacaktır.

Jandarma Gn. K / Sahil Güv. K. atanabilmek için general veya tuğamiral olma koşulu kaldırılmıştır.

Albaylıktan tuğgeneral / tuğamiraliğe terfiler,  general ve amirallerin bir üst rütbeye terfileri, Jandarma / SGK yardımcıları, bölge komutanları, il jandarma k. atamaları Cumhurbaşkanın onayı ile yapılacaktır.

Astsb. / subay terfileri Bakan tarafından yapılacaktır.

Jandarma ve Sahil Güvenlik personelinden teğmen – albay rütbesinde olanlar yetersizlikleri halinde TSK mensupları gibi hizmet süresine bakılmaksızın T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümleri uygulanacaktır.

Jandarma ve Sahil Güvenlik K. personelinin askeri görevleri sırasında işledikleri suçlar hakkında emrinde görev yaptığı askeri birlikteki personeli muhakeme etmekle görevli / yetkili mahkemede yargılanacaktır.

[1] MİGM daha önce de 1978/1979 yıllarında, yeni oluşturulmuş olan Yerel Yönetimler Bakanlığına bağlanmıştı.
===================================
Dostlar,

Böylesine kapsamlı ve hızlı, köktenci bir kamu yönetimi yapılanması değişimi, daha doğrusu alt – üst edilişi siyasal tarihte görülmemiş bir uygulamadır.

Yüzeysel bir irdeleme bile ciddi emek ve birikim istemektedir.
Sn. Mahmut Esen dostumuz, bu ağır işin üstesinden gelebilecek az sayıda birikimli insanlarımızdan biridir. Emekli, halen etkin (aktif) olarak kamu görevi yürüten, çok kıdemli – deneyimli bir Mülkiye Başmüfettişi olarak bu önemli yükü omuzlamıştır. Sağolsunlar, web sitemizde paylaşma olanağı da sunmuşlardır.
***
Tıp eğitimimize ek olarak Mülkiye eğitimi de almış olmamız nedeniyle gelişmeler bizi de yakından ve profesyonel düzeyde ilgilendirmektedir. Belirtmeliyiz ki, DEVLET ÖRGÜTLENMESİ (Teşkilatı) alt üst edilmiş, genlerine dek oynanarak değiştirilmiştir.

Karşımızda, bir Genetiği Değiştirilmiş Devlet – GDD olgusu vardır.

  • Kanımızca, bunca kapsamlı, bağlantılı ve hızlı köktenci değişimlerin gerçekleştirilebilmesi için hazırlıklara çok önceleri başlanmış ve KESİN OLARAK YABANCI KURUM- UZMAN DESTEĞİ sağlanmış – alınmış – verilmiştir..

Türk Kamu Yönetimini tek elde toplayarak dış yönlendirmelere açık / yatkın kılmak öteden beri Küresel emperyalizmin amacı idi. Özellikle 1 Mart 2003 Irak Tezkeresi’nin TBMM’de reddinin ardından, ABD’nin Türkiye istasyon şefleri açık açık bu yöndeki tasarımlarını / beklentilerini dillendirmiş, yazmış hatta raporlamışlardır (Paul Henze vd.)

Türkiye’de rejim, dünyada örneği olmayan ucube bir TEK ADAM DEVLETİ / ŞAHSIM DEVLETİ ucubesine dönüştürülebilmiştir.

Bu tablo, ülkemizin bekası bakımından son derece ciddi bir tehdit olup, mutlaka GÜÇLER AYRILIĞINA dayalı demokratik parlamenter sisteme dönülmenin yolu – yolları bulunmalı ve hızla yaşama geçirilmelidir.

Sevgi ve saygı ile. 27 Şubat 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik