Etiket arşivi: Mahmut Esen

YSK TOPLANTI VE KARAR YETER SAYILARI KONUSUNDA BİR DEĞERLENDİRME

YSK TOPLANTI VE KARAR YETER SAYILARI KONUSUNDA BİR DEĞERLENDİRME

Mahmut ESEN
Mülkiye Başmüfettişi (E)

Özü:  YSK’nın toplantı ve karar sayılarına ilişkin oluşmuş duraksamaların giderilmesi, bu amaçla YSK’nın 7 asıl üyeden oluşmasına yönelik kadim uygulamasına dönmesinde yarar bulunmaktadır. 

1-Anayasa’nın 79. maddesi uyarınca seçimler; yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılmaktadır.

Seçimin başlamasından kesin karara bağlanmasına dek tüm seçim işlerinde Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı (YSK) görevlendirilmiştir.

YSK yedi asıl ve dört yedek üyeden oluşmaktadır. YSK üyeleri altısı Yargıtay, beşi Danıştay Genel Kurullarınca kendi üyeleri arasından seçilmektedir. Bu üyeler,  aralarından bir başkan ve bir başkanvekili seçerler. Ayrıca YSK’ya Yargıtay ve Danıştay’dan seçilmiş üyeler arasından ad çekme ile ikişer yedek üye ayrılır.

Bu yolla; (1) başkan; (1) başkan vekili,  (5) asıl ve (5) yedek üye olmak üzere toplam 11 üyeden oluşan YSK kadrosu tamamlanmış olmaktadır. Bu düzenlemenin 1961 Anayasasının 75. maddesinden aynen alındığı görülmektedir.

2-Anayasa’da YSK’nın görev ve yetkilerinin yasayla düzenleneceği belirtilmiştir.

Bu amaçla; son olarak, 30.11.2017 gün ve 7062 sayılı YSK’nun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunla konuya ilişkin bir düzenleme yapılmıştır. Ancak anılan yasadaki düzenlemeler yeterli değildir. Yasada YSK’nın oluşumuna ilişkin olarak, Kurul kararlarının salt çoğunlukla alacağının belirtilmesi ile yetinilmiştir. Bu yüzden yasanın gereksinimlere yeterince yanıt vermeyeceği ve uygulamada karşılaşılan duraksamaları gideremeyeceği açıktır.

Zira, kaymakam başkanlığında toplanan İlçe İdare Kurulunda bile, toplantı ve karar yeter sayısı, asıl üyelerin olmaması durumunda yedek üyelerin (vekillerinin) toplantılara katılacağı vb. konular açık ve seçik biçimde yasayla düzenlenmiştir. Belirtilen nedenlerle YSK’nın üye tam sayısı konusunda açıklık yoktur.

Bu bağlamda Kurulun, toplantı ve (buna bağlı olarak)  karar yeter sayısı da net biçimde belli değildir. Başka bir anlatımla başkan veya başkan vekilinin başkanlığında en az kaç üyenin katılımı ile Kurulun toplanacağına ilişkin hüküm yoktur. Bu yüzden yedeklerin üye tam sayısı hesabına katılıp / katılmayacakları konusunda ciddi duraksamalar yaşanmaktadır.

 Bununla birlikte son yıllarda Kurul üye tamsayısının 11 olarak değerlendirildiği, yedeklere de oy kullandırıldığı, YSK’daki  kadim uygulamadan vazgeçildiği görülmektedir.

Oysa 1961’den bu yana Anayasalardaki YSK kuruluşuna ilişkin hükümlerde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Yasada varolan hükümlerin Anayasa hükümlerine aykırılık oluşturacak biçimde yorumlanamayacağı / uygulanamayacağına kuşku yoktur.

 Ayrıca yasakoyucu, Kurul üye sayısını 11 olarak düşünmüş olsaydı, hiç yedek üyeden (yedek üyeler için ad çekmesinden) söz etmeyeceği, doğrudan üye sayısını 11 olarak hüküm altına alacağı açıktır.

  • Öte yandan genel / yerleşik uygulama gereği, asıl varken yedeğin oy hakkı bulunmamaktadır.

Bilindiği üzere yedek üye yalnızca asıl üyelerden birinin özürü durumunda asılın yerine geçerek ve oy kullanabilmektedir. Nitekim 3.06.2006 gün ve 227 sayılı YSK kararından önceki tüm YSK kararları 7 asıl üyenin katılımı ile alınmıştır. Yedeklerin de katılımı ile üye sayısı kesinlikle 7’nin üzerine çıkmamıştır

3-29.06.2006 gün ve 26213 RG’de yayımlanmış 227 sayılı karar üzerinde 11 üyenin imzasının bulunduğu, dolaysıyla yerleşik / köklü uygulamanın bu tarihten sonra değiştirildiği görülmektedir.

Bununla birlikte YSK kararlarında olması gereken uygulama birliği / yeknesaklık sağlanamamıştır. Seçim gibi yaşamsal önem taşıyan kararlarının 7- 11 arasında değişen üyelerin katılımı ile alındığı görülmektedir. Örneğin;

-26.08.2015 günlü 1541-1552 sayılı ve 31.08.2015 günlü 1557, 1571-1576 sayılı kararlar 7 üyenin;
-11.02.2017 günlü 74-76 sayılı kararlar 8 üyenin;
15.02.2017 gün ve 102-111 sayılı kararlar 9 üyenin;
-14.02.2017 gün ve 93-100 sayılı kararlar 10 üyenin katılımı ile alınmıştır.

Öbür yandan aynı gün verilmiş kimi Kurul kararlarında üye sayısının değiştiği bile görülmektedir. 8.03.2011 günlü 164 ve 169 sayılı; 2.07.2014 günlü ve 124 ve 3136 sayılı 24.7.2014 gün ve 3434 ve 3443 sayılı aynı günlü kararların; farklı üye sayısı katılımı ile alınmış olması bu duruma örnektir.

4-YSK kararlarının genellikle oybirliğiyle alındığı görülmektedir. Uygulamada seyrek rastlansa da oyçokluğu ile alınmış kararlar da vardır.

Ancak YSK’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimini iptal etmesi nedeniyle 23.06.2019’da yapılacak seçim için yapılacak iş ve işlemlere ilişkin 17 maddeden oluşan kararların ne yolla (oybirliği / oyçokluğu ile?) kabul edildiği belirtilmemiş, “kabul edildi” biçiminde karar türü yaratıldığı görülmüştür.

Halkın bilgi edinme hakkını kullanabilmesi, karar uygulayıcılarına yol göstermesi, kararlara duyulan güven / istikrar vb. bakımlardan kararlarda, kararın niteliğinin bilinmesinde yarar vardır.

Sonuç olarak :  İl/ilçe seçim ve sandık kurullarının oluşumundan önce YSK’nın, kendi toplantı ve karar sayılarına ilişkin oluşmuş duraksamaları gidermesinde,  bu bağlamda Kurulun 7 asıl üyeden oluşmasına yönelik yerleşik uygulamasına dönmesinde yeni gerginlikler / bunalımlara neden olunmamasında yarar vardır.

SEÇİLMİŞ BELEDİYE BAŞKANINCA İLK OLARAK YAPILMASI GEREKEN İŞLER

SEÇİLMİŞ BELEDİYE BAŞKANINCA İLK OLARAK YAPILMASI GEREKEN İŞLER

Mahmut ESEN
Mülkiye Başmüfettişi (E)

31 Mart 2019 Mahalli İdareler Genel Seçimleri yapılmış; halkın güvenini kazanarak seçilmiş olan belediye başkanları da mazbatalarını alarak görevlerini yürütmeye başlamışlar/başlayacaklardır.

Görevlerine yeni başlayacak olan belediye başkanlarını bekleyen bir dizi ağır sorunlar bulunmaktadır. Ülkemizde en güç görevlerin başında belediye başkanlığı gelmektedir.

Kaymakamlık, vali yardımcılığı, (atanmış) belediye başkanlığı ve mülkiye başmüfettişliği görevlerinde bulunmuş, deneyimli/emekli kamu görevlisi olarak;

Seçilmiş belediye başkanlarının görevlerinde başarılı olmaları, karşılaşacakları sorunlara ilişkin alabilecekleri kimi önlemler hakkındaki görüş ve önerilerim, yararlı olabileceği düşüncesiyle (özet olarak) aşağıya çıkarılmıştır.

Kutlama / teşekkür ziyaretleri

1- Seçilmiş belediye başkanlarına kutlama amaçlı yapılacak ve araya girilmez ise olasılıkla aylarca sürecek heyet kabulleri, teşekkür ziyaretleri başlangıçta düzenlenmeli, bir takvime bağlanmalıdır. Bu amaçla yapılacak kutlama ziyaretleri; belediye başkanlarının göreve başlamalarını izleyen 10-15 günlük bir süreyi geçmeyecek biçimde planlanmalı, bu konularda halka gerekli duyuru yapılmalıdır. Böylelikle, görevine yeni başlayan ve dolayısıyla gücünün doruğunda olan belediye başkanı, enerjisini / zamanını daha akılcı kullanmış, belediye sorunlarına daha erken el koymuş olacaktır.

Belediye sorunlarına el konulması

2-Belediye birim başkanlarından görev alanlarına ilişkin konularda; resmi faaliyet raporlarında belirtilmiş olanların dışında, birim başkanlığının mevcut durumu ve alınması gereken önlemleri içeren brifingler alınmalı, mevcut personelin bilgi birikimlerinden de yararlanılmak yoluyla kısa zamanda belediyenin sorunlarına el konmalıdır.

3-Belediye başkanlığı ve bağlı birimlerinde, önceki tarihlerde mülkiye müfettişleri, Sayıştay denetçileri, iç denetçiler ile belediye meclisi denetim komisyonu aracılığıyla yürütülmüş teftiş ve denetimler sonucu düzenlenmiş teftiş / denetim raporları, belediye başkanlığı faaliyet raporları ile sorgu kâğıtları ve Sayıştay ilamları gözden geçirilmeli, sonuçları izlenmelidir.

4- Yolsuzluğa açık alan olarak nitelendirilen hesap, iş ve işlemlerin öncelikle incelenmesinde, gereken önlemlerin gecikmeksizin alınmasında yarar vardır. Bu tür özellik içeren hesap, iş ve işlemlerden kimileri aşağıya çıkarılmıştır.

  • Otopark Yönetmeliği hükümlerine göre otoparkı bulunmayan yapılardan ruhsat alınması aşamasında tahsil edilen ayrı bir hesaba yatırılması gereken otopark paraları,
  • Otopark gelirleri,
  • Belediye taşınmazlarının kiraya verilmesi ve tahsis işlemleri;
  • Gecekondu önleme fonu hesapları,
  • Toplu taşıma imtiyaz hakkı devir işlemleri,
  • Ambalaj atıkları toplanmasına ilişkin imtiyaz hakkı,
  • Hafriyat toprağı ile inşaat/yıkıntı atıkları bedelleri,
  • İşyeri açma ve çalışma ruhsatı olmadan faaliyette bulunan işyerleri,
  • Belediyenin borçlanma işlemlerinde Belediye Kanununda öngörülen limitlere uyum durumu vb.

5-Belediyenin mali işlemlerinin, gelir işleri ve gider belgelerinin, bu konularda yetkin denetim elemanları aracılığıyla teftişleri yaptırılmalı, varsa hatalı uygulama/aksaklıklar hızla giderilmelidir.

Personel işleri

6-Ülkemizdeki işsizlik oranının yüksekliği; halkımızın kamu kurumunda çalışma isteği, verilmiş olması olası vaatler, kadrolaşma gereksinimi vb. nedenlerle seçimlerden sonra belediye başkanlarının yoğun olarak iş / işe yerleştirme istemleri ile karşılaşacakları, bunları yerine getirmesi konusunda zorlanacakları, bu sorunun belediye başkanları başta olmak üzere, bağlı oldukları siyasal partilerin merkez / il / ilçe yetkililerini uzun süre uğraştıracağı açıktır.

Bu yüzden belediye başkanlığı ile bağlı işletme ve şirketlerdeki boş / boşalacak (memur / kadrolu işçi / sözleşmeli memur) pozisyonlarına yapılacak açıktan veya kurum içinden naklen / terfiyle personel atamalarında; istemleri almak, değerlendirmek / gereğini yapmak üzere, belediyenin insan kaynakları birimi bünyesinde ayrı başvuru merkezi oluşturulmasında, personel gereksiniminin oluşturulmuş bu havuzdan karşılanmasında yarar vardır.

Bu yolla belediye başkanları temel görevlerine daha çok zaman ayırabilecek, iş başvuruları ile daha az karşılaşacak, bireysel istemler peşinde koşmayacak, istek sahiplerini gücendirmemek için yoğun çaba harcamamış olacaktır.

7-Özellikle üst düzey yönetici atamalarında liyakat ve ehliyete gereken özen mutlaka gösterilmelidir.

Bu bağlamda üzerinden yıllar geçse bile belleklerden hala silinmeyen, belediye başkanı bir yana, belediyenin bağlı olduğu siyasal partiye bile yüklenen (töhmet altında bırakan) İSKİ Genel Md. olayı göz ardı edilmemelidir.

Personel istihdamı

8- Kaynakların etkili, ekonomik ve verimli kullanılması vb. konularda danışmanlık yapması gereken, özel durumları nedeniyle boş tutulan ve bir kariyer mesleği olan iç denetçi kadrolarına gereken atamalar yapılmalıdır.

9-Belediye hizmetlerinin sunumu, niteliği ve personelin performansını yükseltmek, belde halkının beklenti ve gereksinimlerini karşılamak üzere “ stratejik planlar” ve “eylem planları” oluşturulmalıdır.

Bu bağlamda öncelikle, çalışan personelin görev, yetki ve sorumluluklarını belirtir görev yönergeleri ve varolan personel arasında iş bölümü olup olmadığı araştırılmalı; var ise güncellemeleri göz ardı edilmemelidir.

Öte yandan başarısı nedeniyle ödüllendirilmiş; olmuş ihbar / yakınmalar üzerine haklarında adli / idari işlem yapılmış / yapılmakta olan veya yakınmanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiş personeli kapsayan bilgi formu hazırlatmalı, personel değerlendirmesi sırasında bu notlardan yararlanmalıdır.

Ayrıca başka birimlerde / başka birimlerden veya hak ettiği (müktesebi) kadronun altında /üstünde istihdam edilen personelin öncelikle saptanmasında (bilinmesinde) yarar vardır. 

Öncelikle planlanması gereken işler

İhbar / Yakınmalar

10- Ülkemizde iktidar / üst düzey yönetici değişikliklerinden sonra, önceki dönemde görev yapmış olan yetkililer hakkında çok sayıda ihbar / yakınmalar yapılmakta, sorumlularından “hesap sorulması” beklenmektedir.

Ayrıca yine geçen dönemde mağdur edildiklerine ve bu mağdurluklarının giderilmesine ilişkin yoğun istemler gündeme gelmektedir.

Bu tür bulgular, belediye başkanı değişikliklerinde, özellikle eski / yeni başkanların farklı partilere üye olmaları durumunda geçerlidir.

Bu nedenle yeni başkanları en çok uğraştıracak işlerin başında, eski yöneticilerden hesap sorulmasına ilişkin beklentileri karşılamak olacaktır. Halkımız tarafından hesap sorulması olayı belgesiz / özensiz biçimde, rahatlıkla ifade edilmekte, bu istek kulaklara çok hoş gelmektedir.

Suç işledikleri iddia edilenler hakkında gerekli inceleme ve soruşturmalar hemen başlatılmalı; suçluların cezasız kalmaması için gereken yasal işlemler yapılmalıdır. Bu konularda herhangi bir duraksama olmamalıdır. Çünkü bu konular bir kamu görevlisi olan belediye başkanının da yasal olarak sorumluğunu gerektirmektedir. Belediye başkanı istese bile bu görevinden kaçınması olanaklı değildir. Bununla birlikte hesap sorulmasına ilişkin iş ve işlemler kolay değildir. Çünkü özel uzmanlık ve teknik bilgi, deneyim isteyen bir konudur. Zaman alıcı, yıpratıcı ve sonuç alınması kolay olmayan bir süreçtir.

Bu yüzden, yolsuzluk savlarına ilişkin konulara duygusal yaklaşılmamasında, başka bir anlatımla sorunun (olabildiğince) nesnel olarak ele alınmasında, bu bağlamda eski / yeni başkanlar arasında husumet ortamı yaratılmamasına özen gösterilmesinde yarar vardır. Bu bakımdan ihbar / yakınma konusu olaylarda gerektiğinde (üniversiteler dahil) uzman görüşleri alınmalı, olaylara profesyonelce yaklaşılmalıdır.

Bu amaçla olan / olası ihbar ve yakınmaların kayda alınması ve yapılması gereken yasal işlemlerin izlenmesi konularında, Başkanın yükünün hafifletilmesi için Başkan adına hareket edebilecek personel görevlendirmesi yoluna gidilebilir.

Öte yandan belediye başkanları ihbar / yakınmaların yanı sıra, özellikle mevcut personel içinde birlikte görev yapılabilecekleri, çalışkan, dürüst / güvenilir personele yönelik duyumlara, referanslara da önem vermelidir.

Hizmet alım ihaleleri

11- Belediye Kanunu’na göre (seçimler nedeniyle) belediyelerde önceki dönemde yapılmış ve birden çok yılı kapsayan hizmet alım ihalelerinin süresi haziran ayı sonunda tamamlanmış olacaktır. Dolaysıyla yeni yönetimce yakın zamanda, 1’den çok yılı kapsayan, çok sayıda hizmet alım ihalesinin yapılması gerekmektedir. Bu yola belediye başkanları, belde halkına karşı ilk ciddi sınavlarını vermiş olacaktır.

Belirtilen nedenlerlehizmet alım ihalelerinin önemi ve yolsuzluğa açık bir alan olması da dikkate alınarak, ihalelerde izlenecek yol / yöntemler konusunda ilkeler öncelikle, şimdiden belirlenmelidir. Bu bağlamda hizmet alım ihalelerinde yaklaşık maliyet ögelerindeki (kâr oranı, taşıt araçlarında tüketilen akaryakıt miktarı vb.) uygun değerlerin belirlenmesi, kamu yönetimlerindeki iyi uygulama örneklerinin araştırılması vb. konularda şimdiden hazırlık yapılmasında yarar vardır.

 12-Ülkemizde belediyelerin gelirlerinin giderleri karşılamadığı, bütçelerdeki gelir  /gider dengesinin borçla kapatıldığı bilinmektedir. Belediyelerinin büyük bölümü de borçlu durumdadır. Yeni seçilmiş belediye başkanlarını bekleyen en güncel sorunun borç ödemeleri konusu olacağı beklenmektedir. Belediye başkanı değişikliğinin de etkisi ile, belediye alacaklılarının, alacaklarını tahsil edebilmek için daha ısrarlı olacakları, hatta yargı yoluna da başvurmaları durumunun kaçınılmaz olduğu düşünülmektedir.

Belirtilen nedenlerle belediyelerin borçlarının ödenmesi konusunda bir politika geliştirilmelidir. Bu bağlamda belediye borçları yapılandırılmalı, borç ödemelerinin bir plan kapsamında, dengeli / adaletli biçimde yürütülmesi sağlanmalıdır.

Tahsilatın hızlandırılması

13– 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunundan doğan değişik (muhtelif) gelirler başta olmak üzere belediye alacaklarının tahakkuk / tahsilat işlemleri incelenmeli, tahakkuk ettiği halde tahsil edilmemiş gelirlerin tahsilat işlemlerine hız verilmelidir.
=======================================
Dostlar,

“Kaymakamlık, vali yardımcılığı, (atanmış) belediye başkanlığı ve mülkiye başmüfettişliği görevlerinde bulunmuş, deneyimli / emekli kamu görevlisi olarak” yukarıdaki değerli derlemeyi sitemizde yayınlanmak üzere paylaşan saygın – değerli dostumuz Sn. Mahmut Esen‘e teşekkür ediyoruz.. Çok yol gösterici olan önerilerinden yararlanılmasını ve gerektiğinde kendisine danışılmasını dileriz.

Biz de yeni ve yeniden seçilen tüm Belediye başkanlarına başarı diliyoruz.
Dürüst ve başarılı yerel yönetimler demokrasimiz ve kalkınmamız bakımından büyük önem taşımakta. Bu gün Ankara BŞB Meclis toplantısından kısa bir bölümü izleme olanağımız oldu ve Başkan Mansur Yavaş‘ın işinin ne denli zor olduğunu gördük..

Herkese demokratik olgunluk ve hoşgörü, dayanışma, kesin olarak dürüstlük.. içinde davranmak düşüyor.. Ülkemize yakışan da budur..

Sevgi ve saygı ile. 14 Nisan 2019, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

27 sayılı CBK HAKKINDA ÖZET BİLGİ

27 sayılı CBK HAKKINDA ÖZET BİLGİ

 

Mahmut ESEN
E. Mülkiye Başmüfettişi

 

10.01.2019 günlü (dünkü) R.G. yayımlanan 27 sayılı CBK sinde:
10.07.2018 gün ve 1 sayılı CBK ile yürürlüğe giren ve merkezi yönetimin yeniden yapılanmasını içeren

Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi”nde

yapılmış ek ve değişiklikler düzenlenmiştir.

Böylece merkezi yönetim teşkilatında (AS: örgütünde) yapılmış ek/değişikliklerin sayısı 8’e ulaşmıştır.

27 sayılı CBK’sindeki düzenlemeler toplam 108 maddeden oluşmaktadır.

1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nde geniş kapsamlı (1/5 oranında) ek / değişiklikler yapmıştır.
Yapılmış ek / değişikliklerden önemli görülenleri özetle aşağıya çıkarılmıştır.

-Ticaret Bakanlığı; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı başta olmak üzere kimi bakanlıkların kuruluş, görev ve yetkileri konusunda ek / değişiklikler yapılmıştır.
-Bakanlıklarda hukuk hizmetlerini yürütmek üzere kurulu bulunan (3.600 ek göstergeli ) 1. Hukuk Müşavirliği / Hukuk Hizmetleri Daire Başkanlıkları; (6.400 ek göstergeli)
Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne dönüştürülmüştür.
– Sürekli / geçici yurt dışı örgütü kurabilecek bakanlıkların sayısı artırılmıştır.
– Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı kadrolarındaki “denetçi” unvanları “müfettiş” olarak değiştirilmiştir.

RESMİ KAYITLARA GÖRE TÜRKİYE’DEKİ SURİYELİLER

RESMİ KAYITLARA GÖRE TÜRKİYE’DEKİ SURİYELİLER

Mahmut ESEN
E. Mülkiye Başmüfettişi

Türkiye’de geçici koruma statülü Suriyelilerin sayısı; nüfus artış oranları ve yakın gelecekte toplam nüfus içindeki oranlarına yönelik ve tehlikenin büyüklüğüne dikkat çekmeyi amaçlayan bir yazım aşağıda bilgilerinize sunulmuştur. Saygılarımla. 25.12.2018

1-İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun TBMM Plan Bütçe Komisyonunda açıklamaları ile Göç İdaresi Gn. Md. resmi internet sitesinde yer alan verilere göre 2017 ve 2018 yıllarında Türkiye’de kayıt altına alınmış (geçici koruma statüsünde) Suriyelilerin sayısının:

2017 yılında 3.426.786 kişiye,
2018 yılında 3.613.961 kişiye; ulaşmış olduğu anlaşılmıştır.[1], [2]

2- İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından 22.12. 2018’de yapılmış başka bir açıklamada ise “Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı  harekâtlarından sonra 291.790 Suriye’linin ülkelerine döndüğü belirtilmiştir.[3]

291.290 kişilik geriye dönüşlere (dış göçlere) karşın 2018 yılında ülkemizdeki Suriyelilerin sayısı bir önceki yıla göre 187.175 kişi artmıştır. Bir yıllık artış oranı % 5,5’tir. Artış oranın yüksekliğinin dış göçlerden çok doğumlardan kaynaklandığı kestilmektedir.

4- 31.12.2017’de 80.810.525 kişi olan Türkiye nüfusu; 2016’da binde 13,5; 2017’de binde 12,4 oranında (995.654 kişi)  artmıştır.[4]

Suriyelilerdeki (2018 yılı) nüfus artış oranı, ülkemizdeki 2017 genel artış oranının 4,43 katıdır.

(2018’de artan Suriyeli nüfus sayısı, 2017’de ülkemizde artan nüfusumuzun % 18,8’ine karşılıktır.

5- Kayıt altına alma işlemlerinin sonuçlandığı ve yeni göç alınmayacağı varsayımından hareketle; bir önceki yıla göre 2018 için Ülkemizde bulunan Suriyelilere ilişkin saptanmış (% 5,5) nüfus artış hızı ile ülkemizdeki 2017’de binde 12,4 oranındaki artış hızının aynen sürmesi / temel alınarak yapılacak bir projeksiyonda Türkiye nüfusu, Türkiye’deki Suriyelilerin sayısı ve toplam nüfusta Suriyelileri oranı (%) aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Sıra No.  Süre (Yıl) Sonra Türkiye Nüfusu Türkiye’deki Suriyeli Sayısı Suriyeliler Dahil

Toplam Nüfus

 Toplam Nüfusta Suriyelilerin Oranı (%)
1 5 85.982.398 4.723.302 90.705.700 5,2
2- 10 91.412.865 6.173.167 97.586.032 6,3
3- 25 109.983.124 13.781.451 123.764.575 11,1
4- 50 149.649.321 52.554.080 202.203.401 26

Tablo incelemesinden de anlaşılacağı üzere 5 yıl sonra yüz kişiden 5’i;
50 yıl sonra ise 4 kişiden 1’i Suriyeli olacaktır!

[1] https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/komisyon_tutanaklari.goruntule?pTutanakId=2002 
[2] http://www.goc.gov.tr/icerik3/gecici-koruma_363_378_4713
[3] http://www.milliyet.com.tr/son-dakika-bakan-soylu-siyaset-2799568/
[4] http://www.tuik.gov.tr/HbGetirHTML.do?id=27587

GÜNCEL RESMİ RAPORLARA GÖRE ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNİN 2017 YILI FAALİYETLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

GÜNCEL RESMİ RAPORLARA GÖRE ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNİN 2017 YILI FAALİYETLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Mahmut ESEN
E. Mülkiye Başmüfettişi
 

Ahmet Saltık’ın notu                           : 
Sn. Esen çok önemli bir hizmet yapıyor.  31 Mart 2019 yerel seçimlerine giderken E. Mülkiye Başmüfetişi Sn. Mahmut Esen’in GÜNCEL RESMİ RAPORLARA GÖRE BELEDİYELERİMİZİN 2017 YILI FAALİYETLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
başlıklı önemli raporunu da birkaç gün önce sitemizin manşetinde duyurmuştuk.. AKP’li belediyelerin “hesap verebilirlik” durumu sn derece önemli. Bu raporu okumak için tıklayın.

Sn. Esen’e nitelikli – değerli emeği ve bizimle paylaşımı için teşekkür ederiz.
Halkımızı bilgisine sunuyoruz.. 04.12.2018
******

Özeti:  Güncel resmi raporlar ve halka açık kaynaklar ışığında, Ankara Büyükşehir Belediyesinin 2017 yılındaki faaliyetleri, bütçe gerçekleşmeleri ve mali vb. durumlarına ilişkin bilgiler nesnel olarak değerlendirilmeye çalışılmış; Başkent belediyesi olma özelliği taşıyan Ankara Büyükşehir Belediyesinin, genel iş/ işlemleri ve mali yapısı hakkında kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi amaçlanmıştır.

Anahtar Sözcükler: Ankara Büyükşehir Belediyesi, Genel Faaliyet Raporu,  Sayıştay Denetim Raporu, Bütçe, Bilanço, 31 Mart 2018 yerel seçimleri

I-GİRİŞ

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 41. maddesi uyarınca; kamu idarelerinin yetkilileri tarafından, birimlerinin yıllık faaliyetlerini yansıtmak üzere, kullandıkları kaynakları, bütçe gerçekleşmelerini, mali durum vb. bilgileri içeren faaliyet raporu hazırlanması ve kamuoyuna da açıklanması gerekmektedir.

Mahalli idarelerce hazırlanan idare faaliyet raporlarının birer örneği Çevre ve Şehircilik Bakanlığına[*] gönderilir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu raporları esas alarak, kendi değerlendirmelerini de içeren, mahalli idareler genel faaliyet raporunu hazırlar ve kamuoyuna açıklar. Raporun birer örneğini Sayıştay Başkanlığına ve Hazine ve Maliye Bakanlığına gönderir.

Sayıştay; mahallî idareler genel faaliyet raporunu, (Hazine ve Maliye Bakanlığınca hazırlanmış) genel faaliyet raporunu ve harcama sonrası ilgili birimlerde yaptığı dış denetimlerinin sonuçlarını da dikkate alarak görüşleriyle birlikte TBMM sunar. Sayıştay Başkanlığınca kamu idarelerinin tümünün faaliyetleri/dış denetimi/mali istatistiklerinin değerlendirildiği TBMM sunulan genel raporlarının yanı sıra, Sayıştay denetçilerince idarelerde yapılan denetim ve incelemeler sonucunda ilgili kamu idaresi adına ayrıca denetim raporları düzenlenmektedir.

Bu yazımızda: “Ankara Büyükşehir Belediyesi 2017 Yılı Faaliyet Raporu”, “Ankara Büyükşehir Belediyesi 2017 Yılı Sayıştay Denetim Raporu” ve “2017 Yılı Mahalli İdareler Genel Faaliyet Raporu“, “Ankara Büyükşehir Belediyesi 2017 Yılı Kesin Hesap Kitabı“  ile halka açık diğer kaynaklar ışığında Ankara Büyükşehir Belediyesinin 2017 yılı faaliyetleri, bütçe gerçekleşmeleri ve mali durumuna ilişkin bilgiler deneyimli/emekli bir denetim elemanı gözüyle değerlendirilmiş, önemli görülen konuların altı özenle çizilmeye çalışılmıştır. 

II-BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNE İLİŞKİN GENEL BİLGİLER

1-Büyükşehir Belediye Başkanı ve Belediye Meclis Üyeleri

30.03.2014 tarihinde yapılan genel seçimler sonucunda belediye başkanlığını seçimini oyların % 44.82’sini alan AKP adayı kazanmıştır. Seçimlerde 2. parti konumunda olan CHP’nin oyu ise % 43.82‘dir.

Belediye Başkanlığı görevi; 6.11.2017 tarihine kadar Melih Gökçek tarafından yürütülmüş, bu tarihten itibaren de Mustafa Tuna tarafından yürütülmektedir.

Belediye başkanlarıyla birlikte (139) üyeden oluşan büyükşehir belediye meclisinde sadece (14)  ( % 10 oranında)  kadın üye bulunmaktadır.

Bu oran Türkiye ortalaması olan (%10,7) oranın dahi altında kalmaktadır. Örneğin (24) üyeden oluşan Şırnak belediye meclisinde  (8) kadın üye bulunmaktadır.[1]

2-Belediye Örgütü

İçişleri Bakanlığınca yayımlanmış “Norm Kadro Standardı Yönetmeliği” esas alınarak örgütlenmiş Ankara Büyükşehir Belediyesinde; halen, doğrudan belediye başkanlığına bağlı (genel sekreterlik/ teftiş kurulu başkanlığı/hukuk müşavirliği/iç denetim/özel kalem vb) birimlerin dışında (27)  adet ayrı birim başkanlığı kurulmuştur. 

3-Belediye Bağlısı Kuruluşlar

A-) Belediye İşletmeleri

Büyükşehir Belediyesine bağlı, kamu tüzel kişiliğine sahip, özel bütçeli iki ayrı işletme (ASKİ ve EGO) vardır.

Su ve kanalizasyon hizmetleri ASKİ tarafından yürütülmektedir. Aralık 2017 itibarıyla ASKİ’de; (1.119) memur, (522) işçi, (139) sözleşmeli ve (2.973) hizmet alımı olmak üzere toplam 4.753 personel çalışmaktadır.[2]

ASKİ’nin 2017 yılı bütçesi 2,6 milyar TL gelir ve 2,4 milyar TL gider olarak gerçekleşmiştir. ASKİ bütçesi 238 milyon TL fazla vermiştir.

(ASKİ 2019 yılı bütçesinde, 3,8 milyar TL gelir/ödenek öngörülmüştür.[3])

16.12.1942 gün 4325 sayılı Kanuna göre kurulmuş, tüzel kişiliğe sahip köklü bir kuruluş olan EGO işletmesi ise halen otobüs, raylı sistem ve teleferik işletmeciliği suretiyle ulaşım hizmetlerini yürütmektedir.

EGO’da 2017 yılı sonu itibariyle (590) memur ve (11) sözleşmeli olmak üzere toplam 601 kişi çalışmaktadır. (Hizmet alımı suretiyle çalıştırılan personel konusundaki bilgilere erişilememiştir.)

EGO Genel Müdürlüğü 2017 yılı gider bütçesi 768 milyon TL,  gelir bütçesi ise 571 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. Bütçe denkliği belediyeden sağlanan borçlanma ile sağlanmıştır.[4]

(EGO 2019 yılı bütçesinde, 1,4 milyar TL gelir/ödenek öngörülmüştür.)

B-) Belediye Şirketleri (BİT’ler)

Büyükşehir Belediyesin sermayesinin yarısından fazlası belediye ve belediyeye bağlı kuruluşlara ait, (15) adet faal nitelikte şirket ( belediye şirketi) bulunmaktadır. Hizmet alımları başta olmak üzere belediye tarafından yapılan ihalelerin büyük ölçüde belediye şirketlerince üstlenildiği bilinmektedir. Fen işleri/ulaştırma/imar/destek hizmet/kültür ve sosyal işler başkanlıkları gibi hizmet birim başkanlıklarının görev alanlarına paralel kurulmuş olan BİT’ler;  kurulu birim başkanlıklarından daha fazla personel, araç ve gerece sahiptir.

(Şirketler; TTK hükümlerine tabi olup özel hukuk tüzel kişisi statüsündedir. Bu yüzden şirketler aracılığıyla, kamu kaynaklarının önemli bir bölümü, istisnalar dışında, kamunun denetim alanı dışında özel hukuk hükümleri çerçevesinde kullanılmaktadır.

Öte yandan BİT’ler hakkında 6102 sayılı TTK ile getirilmiş olan bağımsız denetime tabi olmaları, kamuoyunun aydınlatılması için şirket faaliyet ve ilanlarının kurulacak internet sitesi üzerinden yapmaları gerektiği vb. konulara ilişkin düzenlemeler BİT’ler hakkında henüz uygulamaya geçirilememiştir.

Belediye meclis üyelerinin dahi BİT’ler hakkında yeterli bilgiye sahip olamadıkları bilinmektedir.[5])

4-Belediye Görevlileri

İçişleri Bakanlığınca yayımlanmış “Norm Kadro Standardı Yönetmeliğine” göre belediyede  (7580) memur, (3790)  sürekli işçi olmak üzere toplam 11.370 kadro bulunmaktadır.

2017 Aralık ayı itibarıyla istihdam edilenlerin sayısı ise (3149) memur, (209) sözleşmeli, (522)  işçi olmak üzere toplam 3.880’dir. Memur ve işçi kadrolarının sadece 1/3 ünün dolu olduğu görülmektedir.

Buradan da Ankara Büyükşehir Belediyesinin personel istihdamına dayalı hizmet satın alınması (taşeron işçi çalıştırılmasına) uygulamasına ağırlık verdiği anlaşılmaktadır. Nitekim belediye hizmetlerinin büyük bölümünü belediyeye bağlı olarak kurulmuş (15) şirketten hizmet satın alma suretiyle gördürdüğü bilinmektedir.  Bu şirketlerden sadece üçünde, ( BELKO, BUGSAŞ, BELKA) istihdam edilen (sendikalı) işçi sayısı ise 9.947’dir.[6]

(24.12.2017 günlü R.G. yayınlanmış olan 696 sayılı KHK ile; belediyelerde personel çalıştırmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında yükleniciler tarafından 04.12.2017 tarihi itibarıyla çalıştırılmakta olan (taşeron)  işçilerin bazı koşullarla, sürekli işçi statüsünde, 2018 yılında belediyelerdeki kurulu/kurulacak olan şirketler devir edilmeleri gerekmektedir.)

Toplam personelin yarısı (1.909)  İtfaiye/ Fen İşleri/Zabıta ve Sağlık İşleri başkanlıklarında istihdam edilmektedir.

2.246 personel ( %58’i) ön lisans/lisans/yüksek lisans düzeyinde öğrenim görmüştür. Doktora sahibi (5) personel bulunmaktadır.

1703  (%44 oranındaki) personel 0-15 yıl arası hizmet yılına (kıdeme) sahiptir.

III-ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNİN 2017 YILI GENEL FAALİYETLERİ, BÜTÇE GERÇEKLEŞMERİ ve MALİ DURUMU

1-BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİ

ABütçe Dengesi

Ankara Büyükşehir Belediyesinin 2017 yılı tahmini gelir bütçesi 6.414.000.000 TL olup, gerçekleşen bütçe geliri 6.062.147.309.80 TL’dir. Tahmini bütçe gideri 6.414.000.000,00 TL olup, gerçekleşen bütçe gideri ise 6.344.372.282,57 TL’dir.

Tahmini bütçedeki gerçekleşme oranları; gelirlerde (%93,63), giderlerde ise (%98,9) seviyesindedir.

2017 yılında 282.224.973 TL borçlanma suretiyle bütçede denklik sağlandığı görülmektedir.[7]

(Ankara Büyükşehir Belediyesinin; 2018 yılı bütçesinde 8 milyar TL gelir/ödenek,  2019 yılı bütçesinde ise 8,8 milyar TL gelir/ödenek öngörülmüştür.)

B-Bütçe Giderleri

Belediyenin ekonomik sınıflandırmaya göre;  2016 ve 2017 yıllarına ait gider miktarları; bu giderlerin gider değişim oranları,  2017 yılında bazı giderlerin Ankara Büyükşehir Belediyesi ve diğer büyükşehir belediyelerindeki toplam giderler içindeki paylarına aşağıdaki tabloda yer verilmiştir.         

Tablo 1: Belediyenin 2016 ve 2017 Yılı Ekonomik Sınıflandırma Düzeyinde Bütçe Giderleri  (Bin TL)

GİDERİN TÜRÜ

2016

 

 

2017

2017/2016

Değişim Oranı

 (%)

2017 Yılı Giderlerinin Top. Giderlere Or. (%)

Ank. B.Şehir

Büyükşehir Belediyeleri

1-Personel Giderleri

296.035

306.256

3,4

4,77

7,09

2-SGK Devlet Primi

42.158

41.794

-01

0,65

1,12

3- Mal ve Hizmet Alımları

2.257.754

2.330.098

3,2

36,33

31,32

4Faiz Giderleri

174.413

142.102

-18,5

2,22

3,17

5Cari Transferler

(Kar amacı gütmeyen kuruluşlara/hane halkına yapılan transferler, gelirlerden ayrılan paylar vb.)

334.287

394.284

18

6,15

4,79

6-Sermaye (Yatırım)  Giderleri

1.796.900

2.854.152

59

44,5

48,20

7Sermaye Transferleri

(Bağlı idarelere/kamu ortaklıklarına vb. yapılanlar)

1.000

23.248

2324

0,36

1,50

8-Borç Verme

(Bağlı idarelere/kamu kurum ve kuruluşlarına/kamu ortaklıklarına vb. yapılanlar)

435.070

252.433

-42

3,94

2,80

GİDER TOPLAMI                

5.337.619

6.344.372

18,9

100

100

Not: Küsuratlar yuvarlatılmıştır.

Kaynak: T.C. Sayıştay Başkanlığı , (2018),  Ankara Büyükşehir Belediyesi Sayıştay Denetim Raporu;  İçişleri Bakanlığı, (2018) , “ 2017 Yılı Mahalli İdareler Genel Faaliyet Raporu” ve Ankara Büyükşehir Belediyesi (2018), “2017 Yılı Faaliyet Raporu” verilerine dayanılarak hazırlanmıştır.

2017 yılında toplam bütçe giderleri bir önceki yıla göre % 18,9 oranında artmıştır. Sermaye giderlerinde büyük oranda ( % 59)  artış gerçekleşmiştir. Diğer büyük harcama kalemlerinden olan cari transferlerde  %18,  mal ve hizmet alımlarında  %  3,2 personel giderlerinde ise  % 3,4 oranında (ortalamanın altında) artış kaydedilmiştir.

Personel giderlerinin toplam giderler içindeki payı % 4,8 oranındadır. Büyükşehir belediyelerinde bu oranın ortalaması % 7’dir. Ancak bu rakamlar personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımları suretiyle istihdam edilenleri (taşeron işçilerini) kapsamadığı için personel giderlerinin tümünü yansıtmaktan, dolaysıyla gerçekçi olmaktan uzaktır.

2017 yılında gider türlerinin toplam giderlere oranına göre yapılan bir incelemede:

Ankara Büyükşehir Belediyesindeki personel/SGK prim/faiz/sermaye/sermaye transfer giderlerinin büyükşehir belediyelerindeki gider ortalamalarının altında kaldığı; diğer giderlerin de (mal ve hizmet alımları/ cari transferler/borç vermelerde) ise ortalamanın üzerinde olduğu görülmektedir.

Bu arada (belediye başkanlarının kamu harcamalarındaki tasarruf anlayışını göstermesi bakımından önemli olan) temsil ve tanıtma giderleri kaleminden 2,8 milyon TL (toplam giderlerin on binde 4,3 oranında) harcama yapıldığı belirtilmiştir.[8] Ancak bu rakamın; tören, temsil ve ağırlama giderlerinin tümünü kapsamadığı görülmüştür.

Zira belediyenin temel görevleri arasında yer almadığı için sadece Temsil, Ağırlama ve Tören Giderleri Yönergesine dayalı olarak yapılmış (resmi/dini bayramlar, anma günleri,  festival/ fuar, nikâh/sünnet vb.bazı giderlerin, temsil tören giderleri yerine, belediyenin temel faaliyet giderleri arasında gösterilmiş olduğu anlaşılmıştır.

(Kültür ve Sosyal İşler Daire Bşk. lığınca; yıl içinde, -genellikle 190.000 TL üzerinden ANKET A.Ş. üzerinden-  hizmet alımı suretiyle gördürülmüş çok sayıda tören hizmetleri için yapılmış ödemeler örnektir.[9]

Büyükşehir Belediyesinin fonksiyonel sınıflandırmaya göre giderleri Tablo 2’de gösterilmiştir.

    Tablo 2: Fonksiyonel Sınıflandırmaya Göre 2017 Yılı Giderleri (Bin TL)

Hizmetin Türü

Miktarı

Toplam Giderlere Oranı (%)

1-Genel Kamu Hizmetleri

1.195.710

18,6

2-Savunma Hizmetleri

70

3-Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri

126.162.

2

4-Ekonomik İşler ve Hizmetler

2.290.328

35,7

5-Çevre Koruma Hizmetleri

6-İskan ve Toplum Refahı Hizmetleri

612.928

9,5

7-Sağlık Hizmetleri

28.266

8-Dinlenme Kültür ve Din Hizmetleri

1.807.433

28

9-Eğitim Hizmetleri

10-Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hiz.

283.472

4,5

TOPLAM

6.344.372

100


                                  Not: Küsuratlar yuvarlatılmıştır.

Kaynak: T.C. Sayıştay Başkanlığı, (2018),  Ankara Büyükşehir Belediyesi Sayıştay Denetim Raporu;  İçişleri Bakanlığı, (2018), “ 2017 Yılı Mahalli İdareler Genel Faaliyet Raporu” ve Ankara Büyükşehir Belediyesi (2018), “2017 Yılı Faaliyet Raporu” verilerine dayanılarak hazırlanmıştır.

Giderlerin fonksiyonel sınıflandırmaya göre ayrımında;   giderler içinde en büyük payın (%35,7) oranı ile ekonomik işlere ilişkin hizmetlere ayrıldığı; bunu (%28) oranı ile dinlenme ve din hizmetleri, (% 18,6)  oranı ile genel kamu hizmetleri giderlerinin izlediği görülmektedir.

Fonksiyonel sınıflandırmaya göre 2017 giderlerini gösterir tabloda ( savunma hizmetleri için yapılmış 70.000 TL tutarındaki küçük bir harcamaya dahi yer verilmiş iken ) çevre koruma hizmetleri ile eğitim hizmetleri için herhangi bir gider rakamına yer verilmediği görülmüştür.

Bununla birlikte eğitim harcamalarının dinlenme kültür ve din hizmetleri kapsamında gösterildiği;  Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığınca yıl içinde 1,6 milyar TL (toplam bütçe giderinin %26 oranında ) harcama yapıldığı anlaşılmıştır.

Eğitim harcamalarının mali tablolarda ayrıca gösterilmemesi, Çevre Koruma Başkanlığınca yapılmış giderlerin tümünün başka hizmet türleri arasında verilmesi anlamlı ve mali tabloların doğruluğu/güvenilirliğini etkileyecek bir durumdur.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞININ KURULUŞ / GÖREVLERİ, BİRİM BAŞKANLIKLARI ve VALİ ATAMALARINA İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLER

İÇİŞLERİ BAKANLIĞININ KURULUŞ / GÖREVLERİ, BİRİM BAŞKANLIKLARI ve VALİ ATAMALARINA İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLER

Konuk yazar :
Mahmut ESEN
E. Mülkiye Başmüfettişi

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

I-GİRİŞ

 1- 6771 sayılı Anayasa’da Değişiklik Yapılması Hk. Kanun 16 Nisan 2017’de yapılan halkoylaması sonucu %51,41 oranı ile kabul edilmiştir. Bu yolla Türk seçmeni, 140 yıllık parlamenter sistem uygulamasını / deneyimini bir yana bırakarak, tercihini “başkanlık / cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi“ olarak adlandırılan yeni sistemden yana kullanmıştır.

Bilindiği üzere yeni sistemde Cumhurbaşkanının yetkileri artırılmıştır. Yürütme yetkisi tümüyle Cumhurbaşkanına bırakılmıştır. Bu bağlamda Cumhurbaşkanı; Cumhurbaşkanı yardımcılarını, bakanları ve üst düzey kamu yöneticilerini atayabilmekte ve görevlerine son verebilmektedir. Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda (açıkça kanunla düzenlenmesi gereken / düzenlenmiş konular dışında) Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilmektedir.

2-10.05.2018 gün ve 7142 sayılı Kanunla; Anayasa’da yapılan değişikliklere uyum sağlanması amacıyla çeşitli kanun ve KHK’lerde  değişiklik yapılması konusunda Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma yetkisi verilmiştir.

Kanunun verdiği yetkiye dayalı olarak Bakanlar Kurulunca; 14.06.2018-02.07.2018 tarihleri arasında 698, 699,700, 702 ve 703 sayı ile (5) adet KHK kabul edilmiştir.

Kabul edilmiş olan 698 ve 700 sayılı KHK’lerde: Çok sayıda kanun / KHK’de yer alan “Başbakanlık” /  “……Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca” / “Bakanlar Kurulu” vb. ibarelerde, “Cumhurbaşkanlığı” şeklinde bazı rutin / teknik değişikliklere gidilmiştir.

703 sayılı KHK’de ise, kamu idarelerinin teşkilat kanunları başta olmak üzere,
203 kanunda eklemeler /değişiklikler yapılmıştır
.

698, 700 ve özellikle 703 sayılı KHK ile “başkanlık / cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişin altyapısı hazırlanmış, bu bağlamda bir tür “mıntıka temizliği” yapılmış, yeni sistemin temelleri atılmıştır.

3-703 sayılı KHK ile yapılmış köklü değişiklikler, Cumhurbaşkanın and içerek göreve başlamış olması nedeniyle Anayasa’nın halkoylaması sonucu kabul edilmiş olan tüm hükümlerinin yürürlüğe girmiş olması, Cumhurbaşkanının Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanlarını ataması, bakanlıkların sayısının 16’ya düşürülmesi, yürütme alanına ilişkin (12) adet Cumhurbaşkanlıığı kararnamesi çıkarılmış olmasından; yürütme organının Anayasa’nın değişik 104. maddesi uyarınca yeniden düzenlendiği görülmektedir.

Bu amaçla kamu idarelerinin büyük bölümünün kuruluş, görev/yetkilerine, kadro ve atama usulleri vb. konulara ilişkin köklü değişikler yapılmıştır. Bu yolla yeni sistemin oluşturulmaya/yerleştirilmeye çalışıldığı  anlaşılmaktadır.

Cumhuriyet yönetimi döneminde kamu yönetiminde bu kapsamda / çok yönlü / ayrıntılı bir değişim olayı ilk kez yaşanmaktadır. Bunun yanı sıra yeni yapılanma çok hızlı bir şekilde ve bilinenlerin dışında (KHK / Cumhurbaşkanlığı kararnameleri gibi) farklı yöntem / yaklaşımlarla gerçekleştirilmiştir.

Bu yüzden yeni yapılanmanın/değişikliklerin niteliğini, yasal dayanaklarını, ortaya konulan modeli kavramak kolay değildir.

Bu nedenle, emekli / deneyimli mülkiye başmüfettişi olarak; kamuoyunun aydınlatılmasına katkı sağlamak , değişikliklerin niteliği hakkında hakkında somut bilgi vermek için İçişleri Bakanlığındaki yapılanma temel alınmış, İçişleri Bakanlığı teşkilatının kuruluşu, görev ve yetkileri; Bakanlık personelinin kadro / atama / görevden alma durumlarındaki değişiklikler, araştırmacı / uygulayıcılara da kolaylık olması bakımından, dayanakları da gösterilmek suretiyle incelenerek bir rapora bağlanmıştır.

Ulaşılabilen saptamalar özet olarak aşağıya çıkarılmıştır.

II- İÇİŞLERİ BAKANLIĞININ KURULUŞ, GÖREV ve YETKİLERİNE İLİŞKİN DÜZENLEMELER

4-1984 yılından başlayarak yürürlükte olan Bakanlıkların Kuruluş  Görev ve Çalışma Esaslarına İlişkin 3046 sayılı Kanun’un adı Bakan Yardımcılarının Mali Hakları ve Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun” olarak değiştirilmiştir.

Kanunun; yeniden düzenlenmiş olan “bağlı / ilgili / ilişkili kamu kurum ve kuruluşlarının  Cumhurbaşkanlığı veya bakanlıklarla ilgilendirilmesi konusunda Cumhurbaşkanının yetkili olduğuna, bakan yardımcılığı konusuna ilişkin düzenlemeler dışında diğer (bakanlıkların kuruluş /görev ve çalışma esaslarına ilişkin) hükümleri tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır.

Bakanlıkların teşkilat görev ve çalışma usul ve esaslarını düzenleyen kuruluş kanunları yürürlükten kaldırılmış veya korunan / kaldırılmayan kimi hükümler eşliğinde adı değiştirilmiştir.

Bu bağlamda 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat Kanununun da adı değiştirilmiş; yüksek disiplin kurulu, yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı aracılığıyla yürütülmekte olan il yatırım hizmetleri  dışındaki hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır. İçişleri Bakanlığının merkez ve taşra yapılanmasında, görev ve çalışma esaslarında da  köklü değişikler yapılmıştır.

İçişleri Bakanlığı ve bağlısı kuruluşlar; yasal düzenlemeler (703 s. KHK) ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleri (CBK) ile yeniden yapılandırılmıştır.

Bu bağlamda;

4.01-İçişleri Bakanının, kuruluşun en üst amiri olduğu, bakanlık hizmetlerinin yürütülmesinden sorumlu olduğu, görev ve yetkileri konusunda yasal düzenleme kaldırılmıştır. Bu konuya ilişkin CBK’de bakanın görev/yetki ve sorumlulukları vb. düzenlemelere yer verilmemiştir.

 4.02-Mahalli idarelerin düzenlenmesi/yönlendirilmesine ilişkin çalışmalar Bakanlığın görev alanından çıkarılmıştır. Mahalli İdareler Gn. Md. lüğü, (Yerel Yönetimler Gn. Md. adıyla) Çevre ve Şehircilik Bakanlığına devredilmiştir. Görevde olan Mah. İd. Gn. Md. nün görevi yasa ile sona ermiştir. MİGM görev yapan memurlar ( MİAHS personeli hariç) Çevre ve Şehircilik Bakanlığına halen bulundukları kadro derecesi üzerinden atanmış sayılmıştır.[1]

Yerel Yönetimler Gn. Md. lüğünde kontrolör istihdam edilebilecektir.

(İçişleri Bakanlığına mahalli idareler kontrolörü istihdamı sağlayan CBK-4 ile yapılmış  değişiklikten sonra Mahalli İdareler Kontrolürlüğü Başkanlığının,  Çevre ve Şehircilik Bakanlığına devrinden vazgeçildiği ve  Bakanlık bünyesinde bırakıldığı anlaşılmaktadır.)

Bununla birlikte Anayasa’nın 127 md. uyarınca İçişleri Bakanlığının mahalli idareler üzerindeki vesayet yetkisinden kaynaklanan görev ve yetkileri devam edecektir. Bu bağlamda mahalli  idarelerin seçilmiş/atanmış organ ve üyeleriyle diğer kamu görevlileri hakkında inceleme/araştırma ve soruşturma işleri mülkiye müfettişleri tarafından yapılacaktır. Ayrıca mahalli idarelerin hesap ve işlemlerinin teftiş/denetim/soruşturmaları konularında da   mülkiye müfettişlerine görev verilmiştir.

4.03-Diğer bakanlıklar gibi  İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hk.Kanunundaki Bakanlığa bağlı (EGM / J. Gn. K / Sahil Güv. K. / Kamu Düzeni ve Güv. Müs. / Göç İdaresi Bşk.) kuruluşları gösteren madde yürürlükten kaldırılmıştır.

Bağlı kuruluşlardan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri Hk. Kanun yürürlükten kaldırılmıştır. Müsteşarlik İçişleri Bakanlığına devredilmiştir.

6458 sayılı Kanunun Göç İdaresi Gn. Md. kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklarını içeren hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır.

5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hk. Kanunun adı değiştirilmiş; kuruluş/görev ve yetkilerine ilişkin hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır. Bu arada Afet Bölge Koordinatörlüğü ile il koordinatörlüklerince yürütülen görevlerin ilgili mevzuat hükümlerine göre, il valilerince sürdüreceklerine ilişkin 3152 Kanuna ek madde de yürürlükten kaldırılmıştır.

EGM / J.Gn.K / Sahil Güv.K. kuruluş, görev ve çalışma esaslarına ilişkin hükümlere dokunulmamıştır.

Bağlı/ilgili/ilişkili/diğerleri olmak üzere toplam (54) kurum ve kuruluşun, kuruluş, görev ve yetkilerine ilişkin düzenlemeleri içeren CBK-4 çıkarılmıştır.

Bu kararname kapsamında İçişleri Bakanlığına bağlanan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile Göç İdaresi Gn. Md. kuruluş, görev ve yetkileri de  düzenlenmiştir.

4.04-Bakanlık bünyesinde kurulu sürekli kurullar (Bakanlık Encümeni, Kaçakçılık İstihbarat ve Koordinasyon Kurulukapatılmıştır.

Bu tür kurullardan görevlerine devam edecek olanlar CBK ile gösterilecektir. CBK ile gösterilmeyen kurul / komisyon vb. ilişkin görev ve yetkiler Cumhurbaşkanlığı politika kurullarına veya CB’ınca yetkilendirilecek kurum veya makama devredilmiş sayılacaktır.

4.05- 3046 sayılı Kanunun bakanlıkların taşra teşkilatlarının kurulmasını düzenleyen temel hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır. (Merkezi yönetimin taşra yapılanması, Anayasa’nın 126/2 maddesinde yer alan  “İllerin idaresi yetki genişliği esasına dayanır.” kuralı yönünden de önemlidir.)

Bu arada İçişleri Bakanlığı taşra teşkilatı olarak, 703 sayılı KHK ile büyükşehir belediyelerinin olduğu illerde kurulu tüzel kişiliğe haiz ve özel bütçeli Yatırım ve İzleme Koordinasyon Başkanlıkları (YİKB) yeniden yapılandırılmıştır. YİKB tüm illerde kurulmaktadır. YİKB tüzel kişiliği ve özel bütçeli olma özelliği kaldırılmıştır. Kamu idarelerince her türlü yatırım / onarım / yardım işleri de YİKB aracılığıyla yapılabilecektir. İlde kamu idarelerince yürütülmesi gereken yatırım ve hizmetlerde aksadığının kamu düzeni ve güvenliğinin olumsuz etkilendiğinin tespiti halinde söz konusu yatırım ve hizmetler YİKB aracılığıyla yapılabilecektir.

III-KADRO KURULMASI/İPTALİ  İŞLEMLERİ

5-1983 yılından beri yürürlükte olan (mahalli idareler hariç) 383 bini İçişleri Bakanlığı personeli olmak üzere toplam 3,4 milyon kamu personelini yakından ilgilendiren; tüm çalışanların kadro unvanı / sınıfı / kadro derecesi / kadro adedini gösteren; kurulmasının (ihdasının) ancak kanunla olabileceğini ve değişikliklerin bakanlar kurulu kararıyla yapılacağını düzenleyen 190 sayılı KHK yürürlükten kaldırılmıştır.

657 sayılı DMK/34 md. yer alan kadro ihdasına ilişkin hükümde yürürlükten kaldırılmıştır.

190 sayılı KHK eki cetvellerde yer alan kadrolar yeniden düzenlenerek altı ay içinde CBK eklenecektir.

Bu arada müsteşar / müsteşar yrd. ve merkez valiliği kadroları iptal edilmiş; iptal edilmiş, bu kadrolar bakanlıkların kadro cetvelinden çıkarılmıştır.

CBK-2’de yapılmış düzenleme ile bundan böyle kamu kurum ve kuruluşlarında kadro / pozisyon ihdası, iptali / değiştirilmesi ve kullanılması (doldurulması) işlemleri CB tarafından yapılacaktır.

IV-ATAMA / TERFİ / GÖREVDEN ALMA İŞLEMLERİ

Yürürlükten Kaldırılan veya Ek/Değişiklik Yapılmış Yasal Düzenlemeler

6-703 sayılı KHK ile yürürlükten kaldırılan, ek/değişiklik yapılmış yasal düzenlemeler aşağıya çıkarılmıştır.

6.01-1981 yılından beri yürürlükte olan bakanlıklar ve bağlı kuruluşlarda atama esaslarını düzenleyen 2451 ve 2477 sayılı kanunlar yürürlükten kaldırılmıştır.

6.02-1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanununundaki (Kaymakamlık adayı sınavına giriş için bitirilmesi gereken fakülteler; mensupların sınav /atama usullerine yönelik) özel hükümler içeren düzenlemeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

6.03-1949 yılından u yana yürürlükte olan  5442 sayılı İller İdaresi Kanununda bulunan valiliğe / vali yrd/il idare şb. başkanlıklarına / kaymakam atamalarına ilişkin (mülki idare amirlerinden valiliğe atanacakları 1. sınıf mülki idare amiri olması, merkez valiliğe atanma vb.) hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır.

Bunun yanı sıra valilerin hukuki durumları, görev ve yetkilerine ilişkin Kanunun 9. maddesinde  bazı ek / değişiklikler yapılmıştır. Bu bağlamda, (“Vali; ilde Devletin ve hükümetin temsilcisidir” ibaresi yerine) Valilerin; ilde Cumhurbaşkanının temsilcisi ve yürütme vasıtası olduğu; ilin genel idaresinden Cumhurbaşkanına karşı sorumlu olduğu,” ilçede kaymakamın (“hükümet temsilcisi” ibaresi yerine) “Cumhurbaşkanının idari yürütme vasıtası” olduğu şeklinde düzenlemeye gidilmiştir.

  6.04-657 sayılı DMK’da yapılmış “ucu açık” bazı ek/değişiklikler ile CBK ile yapılacak düzenlemelerin önü açılmıştır.

(Cumhurbaşkanı onayı ile yapılacak atamalarda Cumhurbaşkanı kararnamesinde öngörülen hizmet süresinin geçerli olacağı, taşra teşkilatında uzman çalıştırılabileceği, iş mevzuatına tabi veya sözleşmeli istihdamı, denetim elemanı istihdamı, kurumlar arası geçici görevlendirmeler, yerli / yabancı sözleşmeli personel istihdamı,iş mevzuatına tabi personel istihdamı, huzur hakkı ödemeleri; kadro / pozisyonları kaldırılan üst düzey yöneticileri atamaları hakkında CBK hükümlerinin uygulacağı;

Üst düzey kamu yöneticiliğine atanabilmek için CBK öngörülmüş koşulların taşınması gerektiği,

Kadroların CBK gösterildiği şekilde düzenleneceği vb. düzenlemeler yapılmıştır.)

6.05-3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunundaki (genel md. yrd. sayısı ve bu kadrolardan birine mülki idare amiri atabileceğine, EGM personelin seçim ve atanmalarına ilişkin özgün) bazı hükümler yürürlükten kaldırılmıştır.

6.06-KHK yayımlandığı tarihte Bakanlıkta, bakanlık müşaviri / danışmanlık kadrolarında bulunanların görevleri sona ermiştir.

(Bakan müşavirinin Bakanın görev süresi ile sınırlı olarak görev yapacaklarına ilişkin yasal düzenleme yapılmıştır.)

6.07-Belediyelerin kuruluşu/tüzel kişiliklerini yitirmeleri konusunda Danıştay görüşü alınması kaldırılmıştır.

Atama ve Görevden Alma

7-703 sayılı KHK ile yapılmış yasal düzenlemelerden sonra yürütme alanında atama usul ve esaslarına ilişkin konuları içeren CBK-3 çıkarılmıştır.

Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile getirilmiş düzenlemeler uyarınca:

7.01- İçişleri Bakanlığında bakan yardımcısı; merkez teşkilatındaki birim başkanları ( genel müdürler, teftiş kurulu başkanı, kurul başkanları vb.) ve valiler; Cumhurbaşkanı kararıyla atanacak ve görevden alınacaktır.

(Dolaysıyla bakanların bakanlığın en üst amiri olma, bakanlık hizmetlerinin yürütülmesi konularında yetkili ve sorumlusu olmaktan uzaklaştıkları; üst düzey yöneticilerden sadece müşavirlerini atama konusunda tam yetkili oldukları, dolaysıyla bakanlıkların “genel sekreteri” konumuna getirildikleri görülmektedir.)

Üst düzey yöneticilerin görev süresi Cumhurbaşkanının görev süresi ile sınırlandırılmıştır. Görev süresi bitenler yeniden atanabilecektir.

Bu görevlilerin sözleşmeli çalıştırılması olanağı da bulunmaktadır.

Daire başkanı, 1.hukuk müşaviri, mülkiye müfettişleri, genel md. yrd., yali yrd., kaymakam, bakanlık il md. ve il emniyet md. atamaları ise Cumhurbaşkanı onayı ile yapılacaktır.

Diğer görevlilerin atamaları ise Cumhurbaşkanı yrd., bakan veya diğer atamaya yetkili amirler tarafından yapılacaktır.

Diğer yandan üst düzey yöneticilik ile il/bölge md. kadrolarına, kamu personeli dışında beş yıllık özel sektör deneyimi olanlar da atanabilecektir.

 7.02-Görevleri sona eren ve görevden alınan üst düzey kamu görevlileri ile daire başkanları, genel md. yrd., il / bölge md.leri daha önceki kadrolarına, müfettişlik/ uzmanlık veya araştırmacı vb. kadrolarına (uygun boş kadro olmasa bile) atamaları yapılacaktır.

Atama ile bu görevliler için kadro ihdas edilmiş (kurulmuş) sayılacaktır. 

Görevden alınan ve emeklilik hakkını kazanmış üst düzey kamu görevlileri, yaş haddinden önce emekliliklerini talep etmeleri halinde, emeklilik ikramiyeleri %30- 50 fazlasıyla ödenecektir. Bu oran Cumhurbaşkanınca artırılabilecektir.

7.3-Kaymakam adaylığına giriş koşulları CBK ile ile yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenlemede bitirilmesi gereken fakülteler (hukuk hariç) yerine, fakültelerin belli bölümleri sayılmıştır. Bu arada kaymakam adayı alımı yapılacak alan genişletilmiştir.

Bu bağlamda fakültelerin uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, kamu yönetimi, işletme, iktisat bölümlerinin yanı sıra; maliye ve finans, sosyoloji, halkla ilişkiler ve tanıtım, psikoloji bölüm mezunlarına veya üniversitelerin sosyal bilimler, mühendislik fakülteleri ile tarih bölümlerinden lisans eğitimi aldıktan sonra kamu yönetimi vb. alanlarda lisansüstü eğitimi yapmış olanlara da kaymakamlık yolu  açılmıştır.

Konuya ilişkin usul ve esaslar yönetmelik ile düzenlenecektir.

Jandarma Gn.K /Sahil Güv. K. ve EGM Personeli

8-Jandarma Gn.K. / Sahil Güv. K. atamaları Cumhurbaşkanınca yapılacaktır.

Jandarma Gn.K / Sahil Güv. K.atanabilmek için general veya tuğamiral olma koşulu kaldırılmıştır.

Albaylıktan tuğgeneral / tuğamiraliğe terfiler, general ve amirallerin bir üst rütbeye terfileri, Jandarma / SGK yardımcıları, bölge komutanları, il jandarma k. atamaları Cumhurbaşkanın onayı ile yapılacaktır.

Astsb. / subay terfileri Bakan tarafından yapılacaktır.

Jandarma ve Sahil Güvenlik personelinden teğmen – albay rütbesinde olanlar yetersizlikleri halinde TSK mensupları gibi hizmet süresine bakılmaksızın T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümleri uygulanacaktır.

Jandarma ve Sahil Güvenlik K. personellerinin askeri görevleri sırasında işledikleri suçlar hakkında emrinde görev yaptığı askeri birlik personelini muhakeme etmekle görevli/yetkili mahkemede yargılanacaktır.
=======================================

Dostlar,

Genetiği Değiştirilmiş Kamu Yönetimi – GDKY
ve / veya
Genetiği Değiştirilmiş Mülki İdare – GDMİ

Biz de uzun yıllar sağık yönetimi hizmetlerinde bulunmanın yanı sıra, bir Mülkiyeli olarak birkaç noktaya dikkat ekmek istiyoruz; teknik değil, daha politik eksende irdeleme yapacağız.

Sayın Mahmut Esen dostumuzun E. Mülkiye Başmüfettişi olarak oldukça önemli irdelemeleri, raporlarına bu sitede daha önce de yer verilmişti.

Sn.Esen, bu raporunda hemen hemen hiçbir yoruma girmeksizin, getirilen köklü değişiklikleri birbiriyle bağlantılı biçimde teknik olarak sunmuştur.

Adını koymak gerekirse, Erdoğan’ın Başbakanlığı sırasında Kamu Yönetimi Reformu Yasası Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edildikten sonra, parça parça yürürlüğe konmaya başlanmıştı. Sözde Kamu Yönetimi Reformu Yasası, küresel finans – kapitalin Türkiye’ye dayatmasıydı.

15 Temmuz 2016 darbe girişimi ardından 2 yılda Anayasa Mahkemesinin denetlemeyi reddettiği çok sayıda OHAL KHK’sı ile zaten oldukça yumuşatılmış – sersemletilmiş ”TC”, bütünüyle başkalaştırılmaya hazır kıvama getirilmiştir. Anlaşılan şimdi, 24 Haziran 2018 seçimleri sonrası konjonktür iyice olgunlaşmış, tarihsel fırsat bir kez daha yakalanmış ve ”gecikme – kalan eksikler” fazlasıyla telafi edilerek, hatta tepkisel (reaktif) biçimde, ”gerekenler neredeyse bütünüyle”, tıpkı bir catharrsis temposuyla dipsomanik bir tutkuyla yapılmıştır… Çok sayıda kararname, yüzlerce madde içeren çok kapsamlı düzenleme metinleri ve kritik içerikler.. Örn. SGK’nın 703 s. CBK ile Sayıştay denetimi dışına alınması… (Sitemizde yazdık..)

Şimdiki durumda ise, kamu yönetiminin – mülki idarenin moleküllerine dek yapı ve işleyişinin son derece kapsamlı ve köktenci biçimde değiştirildiği, deyim yerinde ise kamu yönetiminin genetiğinin, DNA’sının değiştirildiği hatta yepyeni / bambaşka bir kamu yönetimi – mülki idare yapılanmasının / sistematiğinin metamorfoz ile getirildiği söylenebilir.

Genetiği Değiştirilmiş Kamu Yönetimi GDKY ve / veya Genetiği Değiştirilmiş Mülki İdare GDMİ kavramları rahatlıkla kullanılabilir kanısındayız. (Sancılı bir kavramsallaştırma çabası..)

Bırakılan en az ölçüde ölçüde kamu + anonim şirket yönetimi hibrit modelidir Türkiye’ye giydirilen post-modern otokratik giysi..

Okulumuz Siyasal Bilgiler Fakültesi – Mülkiye’de ve öbür benzer okullarda, hukuk fakültelerinde ders içeriklerinde önemi düzeyde değişiklik, güncelleme zorunludur.

Bu köktenci (radikal) seçimlerin (tercihlerin) ülkemize neler getireceğini / götüreceğini zamanla deneyimleyeceğiz. Ancak CB makamının olağanüstü düzeyde yetkilendirildiği, denetiminin ise dengeleyici düzeyde orantılı bulunmadığı görülmektedir. Örn. CB’na TBMM üyelerinin soru sorması Anayasa ile engellenmiştir. TBMM eliyle, siyasal denetim bağlamında görevden alınması ve yargılanması süreçleri Anayasada neredeyse olanaksız düzeyde zorlaştırılmıştır. Üstelik CB’nın / Erdoğan’ın TBMM’de, Genel Başkanı olduğu çoğunluk partisi bile vardır, 2. Abdülhamit’e ve izleyen Osmanlı Padişahlarına bile çok görülen!

Bu boyutları ile düzenlemelerin, demokratik toplum düzeninin gerekleri ile uyumlu olmadığı, dolayısıyla en azından Anayasanın  2. maddesinde sayılan Cumhuriyetin değiştirilemez niteliklerine, ”demokratik hukuk devletine – güçler ayrılığına” açıkça aykırı olduğu çok nettir. Bu dokunulmaz madde, arkadan dolanılarak, hülle (yasaya karşı hile) ile değiştirilmiştir ve bu davranış TCK md. 309’da tanımlanan Anayasayı ihlal suçudur sivil darbedir.

Öte yandan, çok kısa sürede binlerce maddeyi bulan mevzuat düzenlemelerinin çıkarılıp Resmi Gazetede yayınlanabilmesi, önceden çok kapsamlı hazırlık yapıldığını kesin olarak ortaya koymaktadır. Bu süreçte çok sayıda yerli – yabancı uzmanın çalıştırıldığı anlaşılmaktadır.

Oysa olağanüstü güçlü ve kapsamlı yetkilerin tek 1 insan tarafından gereğince ussal (rasyonel) kullanılabilmesi bilimsel ve fiziksel olarak olanaksızdır. Çağdaş yönetim, yetki devrine (delegasyona) dayanmakta ve kişiler yerine kurulları, giderek ülke – yöre halkının yönetime doğrudan katılmasını öngörmektedir. Temsili demokrasinin giderek katılımcı demokrasiye evrilmesi özendirilmektedir ve teknolojik altyapı bu dönüşümü desteklemektedir. İngiltere ve kimi Avrupa ülkelerinde cep telefonları ile seçmenler halkoylamasında oy kullanabilmiştir. Türkiye ise, 2 yüzyıllık demokratikleşme tarihinin kulvarlarında epey geriye savrulmuştur.

Yerel yönetimlerin yerinden yönetim ve yetki genişliği ilkelerine dayalı yönetimi de başta AYYÖŞ (Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı) ile öngörülmüş ve Türkiye bu Şart’a kimi sınırlı çekincelerle taraf olmuştur. Gelinen yerde otokratik rejim, 1876 gerisini çağrıştırıyor.

Erdoğan’ın ya da bir başkasının bu yapılanmada, devasa bir konglomerat olan kamu yönetiminde yönetimbilimsel erk ile / erkli bir yönetici olabilmesi akla ve bilime aykırı, bu yüzden de olanaksızdır. Dolayısıyla ucube ve yeryüzünde örneği olmayan, siyasal opportünizm gereği popülist adlandırmayla Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde Erdoğan yöneten değil, kısa sürede yönetilen konumuna sürüklenebilecektir.

Jonathan Swift’in ünlü öykü kahramanı Güliver’in, cüceler ülkesinde, her yanından dikiş ipliğinden kalın olmayan ipliklerle adeta kımıldayamayacak ölçüde sıkıca bağlanması örneği gibi..

Meraka değer olan ise, Güliver’in uyandığında, tam tutsak alındığını ve kımıldayamadığını hemen algılamasına karşın, Erdoğan’ın benzer çaresizliğini ne zaman algılayabileceği veya algılayamayarak, gecikerek daha da ağır bir kamu yönetimi hatta rejim bunalımına Türkiye’nin sürüklenip sürüklenmeyeceği (veya bundan kaçınamayacağı!) ağır ve de kritik sorunsalıdır.

Sevgi ve saygı ile. 31 Ağustos 2018, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

ÇİFTÇİYE MAZOT DESTEĞİ

ÇİFTÇİYE MAZOT DESTEĞİ KONUSUNDA BİLGİ NOTU (Mazot Desteği Dosyası)

Mahmut ESEN
E. Mülkiye Başmüfettişi

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

1-Cumhurbaşkanı adaylarından Muharrem İnce, çiftçilere tarımsal faaliyetlerinde kullanacakları mazotun litresini 3 TL’den vereceği vaadinde bulunmuştur.

Bu vaat üzerine; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı A. Eşref Fakıbaba yaptığı açıklamada :

2018 yılından bu yana çifçilerin kullandıkları mazotun yarısının Devlet tarafından ödenmeye başlandığını, bu bağlamda  çiftçilerin kullandıkları mazotun 2,35 TL’ye karşılık geldiğini belirtmiştir.[i]

2-5488 sayılı Tarım Kanun’unda çiftçilere yapılacak (doğrudan gelir / fark ödemesi / telafi edici ödemeler / hayvancılık destekleri / kırsal kalkınma destekleri vb.) destekler ayrıntılı olarak belirtilmiştir.

Bu yasa uyarınca bütçeden ayrılacak kaynağın, gayrisafi millî hasılanın % 1’inden az olmaması gerekmektedir.

Tarımsal destek bağlamında merkezi yönetim bütçelerinden; 2017’de 12,7 milyar TL harcama gerçekleştirilmiş, 2018 bütçesinde ise 14,5 milyar TL ödenek ayrılmıştır.

Tarımsal destek için harcanmış / ayrılmış bu miktarların; aynı yıllara ait GSYİH tahminlerinin, ancak % 0,4’leri düzeyinde kaldığı görülmektedir.

3-Doğrudan gelir destekleri kapsamında çiftçilere mazot desteği de verilmektedir. Çiftçilere yapılacak mazot desteğinin usul ve esasları (AS: ilke ve yöntemleri) her yıl Bakanlar Kurulunca yeniden karara bağlanmakta ve R.G.’de yayımlanmaktadır. Ayrıca Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca konuya ilişkin ayrıntılı hükümleri içeren bir Tebliğ de çıkarılmaktadır.

Bu düzenlemelere göre sisteme kayıtlı çiftçilere, destek kapsamındaki tarım ürünlerinin üretiminde kullanılan mazot için alan (AS: ekim alanı) bazlı destek ödemeleri yapılmaktadır. Baz olarak ele alınmış hububat ürünleri için dekar (AS: Dönüm, 1000 m2) başına 2017’de 13,49 TL, 2018 için 15 TL mazot desteği öngörülmüştür.

Çiftçilere destek ödemeleri ekim ve hasattan sonra (bir yıl gecikmeli) yapılmaktadır.

Çiftçilere mazot desteği bağlamında merkezi yönetim bütçesinden toplam olarak, 2017’de 700 milyon TL, 2018’de 1,9 milyar TL harcama yapılmıştır.

Ödemelerinin (transferlerin) gerçekleştiği fiili tarihler (Şubat/2018) üzerinden yapılacak bir hesaplamaya göre; 2017 yılındaki üretimi için hububat çiftçisine dekar başına ödenen 13,49 TL destek, (13,49/5,80=2,43) 2,32 TL / 1 Lt mazota karşılık gelmektedir. Oysa hububat üretiminde dekar başına asgari 8 (Lt) mazot tüketildiği bilinmektedir.

Böylelikle çiftçilerin hububat üretiminde tükettikleri motorinin yaklaşık 1/3’ünün  desteklenebildiği anlaşılmaktadır.

Bir başka anlatımla mazot desteğinden yararlanan hububat çiftçilerinin kullandıkları motorinin (Lt) fiyatı 4,11 TL’ye gelmektedir.

Bu yüzden Sayın Fakıbaba’nın, ödemelerin bir yıl gecikmeli yapılmasını ve hububat üretiminde dekarda 8 (Lt) üzerinde motorin tüketildiğine ilişkin yerleşik hesaplamaları[ii] göz ardı ederek; çiftçilere mazotu 2,35 TL’den verdikleri şeklindeki açıklamaları / hesaplaması gerçeği yansıtmamaktadır.

Öte yandan 2018 yılında yapılan / yapılmakta olan 1,9 milyar TL destek ödemesi ile 327,5 milyon litre mazot alınabilmesi olanaklıdır. Oysa  çiftçilerimiz tarımda yıllık olarak ortalama 3.5 milyar litre mazot kullanmaktadır. Bu yüzden tarıma sağlanan mazot desteğininin yalnızca %9,4 oranında kaldığı görülmektedir.

Gıda, Tarım ve Hayvanclık Bakanlığının 2007 yılı verilerindeki tarımda kullanılan mazot miktarını 1,3 milyar Lt olarak gösteren rakam esas alınsa bile, sağlanabilmiş mazot desteğinin oranı % 25’i geçmemektedir.[iii]

Mazottan alınan yüksek oranlı vergiler dikkate alındığında, çiftçilerimize sağlanmış desteğin, mazotu alırken ödedikleri vergileri bile karşılayamadığı anlaşılmaktadır.

Öbür yandan, çiftçilerimize mazotun 3 TL üzerinden verilmesi ve tarımda kullanılan tüm mazotun destek kapsamına alınması durumunda; bu yıl için ayrılmış 1,9 milyar TL ödenek yerine, (tarımda yıllık olarak ortalama kullanıldığı varsayılan) tüketim miktarlarına göre 3,6-9,8 milyar TL arasında değişen ödeme yapılması için, Bütçede öngörülmüş 65,9 milyar TL net borçlanma rakamının daha da artırılması gerekmektedir.

Değerli dostumuz E. Mülkiye Başmüfettişi Sayın Mahmut Esen‘in bu irdelemesi ders vericidir. İşte Mülkiye, bizim de mezunu olduğumuz SBF, böylesine bir seçkin bilim – eğitim kurumudur ve Sn. Mahmut Esen gibi nitelikli Mülkiye Başmüfettişleri yetiştirmektedir (temel eğitimi).

Öte yandan günlük siyasetçinin ne denli ucuz, matematikten uzak uluorta söylemler içinde olduğunu üzülerek izliyoruz. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı A.E. Fakıbaba bir Tıp Doktorudur (Atatürk Üniv. Tıp Fak. 1975 mezunu, genel cerrahi uzmanı). Meslektaşımız olarak kılı kırk yaran davranışlar içinde olması ve cerrah titizliği ile Bakanlığında bilimsel yönetim sergilemesini beklemek hakkımız değil midir? Düşsel (Ütopik) midir bu dileğimiz? Bizi geçelim, Bakan’ın kendisinin güvenilir – güncel sayısal verilere dayalı bilimsel siyaset – yönetim yükümü etik ve yasal olarak yok mudur?!

Sayın Mülkiye Başmüfettişi Mahmut Esen’in yaptığı 4 işlemdir. Karmaşık / ileri matematik değil yalın bir aritmetik söz konusudur. Yanı sıra, emek vererek mevzuat araştırması yapmıştır. Günceli doğallıkla izleyen Sayın Esen, aydın yurttaş – uzman kimliği ve sorumluluğu ile kamuoyunu aydınlatmak ve gerçekleri sunmak istemiştir. Emekliliği biçimseldir görüldüğü üzere..

Bilimsel nesnelliği ise ilkeli duruşuna omurgadır, gerçeğe erişimin pusulasıdır.

Öte yandan, geçelim yalın aritmetiği, ileri matematik kullanarak tarımsal üretimde, gıda gereksiniminde, dağıtımında…… bu alanın girdi ve çıktılarında matematiksel modellemeler yaparak sayısal karar verme tekniklerinin (quantitative decision making procedures) kullanılması artık çağımızda kaçınılmazdır.

Yaşamın her alanında olduğu gibi, Yönetimde de özellik ve öncelikle BİLİMSEL AKILCILIK biricik yol gösterici olmak zorundadır. Artık “Yöneticileri” analar doğurmamakta; nitelikli eğitim – araştırma – hizmet kurumlarında alın teri ile ve yıllarca emek ile İYİ YÖNETİCİ olunabilmektedir. Bu niteliğe erişmek, kişinin kendisine ve halkına – çağına karşı vazgeçilmez insansal (insani) sorumluluk, yükümlülük ve kazanılması gerek zorunlu bir erdemdir.

Sevgi ve saygı ile. 17 Haziran 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

TORBA YASA TASARISININ SGK’YA GETİRECEĞİ MALİ YÜK

YENİ  KANUN TASARISININ  KAMU MALİYESİ  ve SGK’YA GETİRECEĞİ MALİ YÜK ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Konuk yazar : Mahmut ESEN
Mülkiye Başmüfettişi (E)

(AS: Bizim kısa katkımız yazının altındadır ayrıca yazıda irdelenen tasarı 7143 sayı ile 18.5.18 günü Resmi Gazetede yayımlanarak yasalaştırılmıştır..)

I-TASARI NE GETİRİYOR

AKP iktidarınca  24 Haziran seçimleri öncesinde  hazırlanmış   kanun tasarılarından olan  30.04. 2018 gün  ve 1/944 sayılı,  “Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı”  Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülerek kabul edilmiştir. Tasarının bu hafta içinde  genel kurul gündemine  girmesi ve  yasa haline getirilmesi beklenmektedir. Kanun Tasarısı geniş kapsamlı olup “ torba yasa” tekniğine göre hazırlanmıştır. “İmar affı” vb. çok değişik konuları da içermektedir.

Özellikli olarak 31.03.2018 tarihi itibarıyla kamu idarelerince tahsili gereken vergiler/vergi cezaları, idari para cezaları, SGK prim alacakları ve cezaları ve  diğer kamu alacaklarına yeniden yapılandırmasına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Bu nedenle vergi affı tasarısı niteliği ağır basmaktadır. Yeniden yapılandırma sırasında kesinleşmiş vergi asılları ve cezalarının tamamı, alacak aslına bağlı olmayan cezaların (Trafik idari para cezası vb.) ise %50’si tahsil edilecektir. Bu sözü edilen kamu alacakları için idareler tarafından tahakkuk ettirilmiş olan gecikme faizi, gecikme zammı ve gecikme cezaları alacaklarının tahsilinden vazgeçilecek, bunun yerine (Yİ- ÜFE) esas alınarak belirlenecek tutar tahsil edilecektir. Daha önceki yapılandırma uygulamalarında olduğu gibi borçlulara iki ayda bir ödenmek üzere 6-18 arasında değişen taksit olanağı getirilmiştir.

2010/965 sayılı B.K.K. belirlenmiş ve 19.10.2010 tarihinden itibaren uygulamada olan aylık gecikme zammı oranı (% 1,4), Yİ-ÜFE’ye  göre yüksek olduğu için yapılandırma işlemi borçlulara kısmi bir avantaj sağlamaktadır.[1] Bu suretle süresinde ödenmeyen kamu alacaklarına önce yıllık %16,8 oranında gecikme zammı tatbik edilmekte ve sıklıkla yapılan yapılandırma sırasında da  gecikme zammı yerine daha düşük oranlı  Yİ-ÜFE uygulanmaktadır. Görünüşte borçlulara ek olanak sağlanmış olmaktadır.

İktidar partisinin kamu alacaklarının yapılandırılması uygulamasını çok sevdiği görülmektedir. Cumhuriyet yönetimi döneminde çıkarılmış olan toplam 34 adet vergi affı niteliğindeki yasalardan[2] 6 adedi AKP iktidarları döneminde yasalaştırılmıştır. Söz konusu tasarısının yasalaşması halinde AKP döneminde iki yılda bir vergi affı yasası çıkarılmış olacaktır. Nitekim son vergi affı olan 18.05.2017 gün  7020 sayılı Yasanın kabul edilişinden bu yana henüz  bir yıl bile geçmemiştir. Seçimler öncesi çıkarılacak olan bu yasanın Devlete maliyetinin 24 milyar TL olduğu ifade edilmektedir. [3]

Tasarıya ilişkin Başbakan Binali Yıldırım tarafından yapılmış açıklamalar,  yazılı/görsel medyada  “müjdeli”  haber olarak  değerlendirilmiş  ve  “İktidar seçim öncesi kesenin ağzını açtı!” başlığı ile yer almıştır.

Ancak bilindiği üzere ortada  açılacak “kese”, kullanılabilecek ek bir kaynak bulunmamaktadır. Muhalefet partilerince dile getirilmekte olan “demek ki kaynak varmış” söylemleri de gerçeği tam yansıtmamaktadır. Zira 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi  65,9 milyar TL net borçlanma ile denkleştirilmiştir. 2017 yılı sonu itibarıyla. merkezi yönetimin brüt iç/dış borç stoku  876,4 milyar TL ulaşmıştır.[4]  2018 yılında  faiz ödemeleri için 71,7 milyar TL ödenek konulmuştur. Tahmin edilen faiz dışı fazlalık ise sadece 5,8 milyar TL’dir. (AS: AKP borç ana parası ödemelerini öteliyor!)

Diğer yandan 2018 Yılı merkezi yönetim bütçesinde öngörülememiş olan (beklenenin üzerinde gelir artışı ile ek kaynak sağlanması vb.) olumlu bir gelişmeden söz etme olanağı yoktur. Çünkü bütçenin 2018 yılı Ocak-Mart döneminde 20,4 milyar TL açık verdiği bilinmektedir.[5]

Seçim ekonomisi bağlamında getirildiği belli Kanun Tasarısının kamu maliyesini olumsuz etkileyeceği, mevcut/öngörülen bütçe açığını daha da artıracağı açıktır.

Bu yazımızda Kanun Tasarısıyla getirilmek istenen düzenlemelerden Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ilgilendiren yanları üzerinde özellikle durulmakta; önemi nedeniyle SGK temek alınarak sosyal güvenlik alanında oluşturacağı (kalıcı nitelikli) olumsuzlara dikkat çekilecektir. 

II- TASARI  SGK’YA NE GETİRİYOR?

 A- Tasarı SGK’nın Temel/Asli Geliri Olan Prim Alacaklarını Azaltan Dolaysıyla SGK Bütçe Açıklarında Artışlara Yol Açacak Düzenlemeler Getirmektedir.

Kanun Tasarısıyla 31.03.2018 tarihi itibarıyla tahakkuk ettiği halde ödenmemiş olan:

– SGK prim alacakları, gecikme cezalarına,
– İnşaatlardan kaynaklanan eksik işçilik tutarlarına,
– İdari para cezalarına… yapılandırma olanağı getirilmiştir.

  • Borçlu olan ve borçlarını yapılandıran Bağ-Kur’lu (4/1-b) sigortalılara Genel Sağlık Sigortasından (GSS) yararlanma hakkı getirilmektedir.
  • Bağ-Kur’lu sigortalıların ödenmemiş sosyal güvenlik destek prim borç ve cezaları silinmektedir.
  • Gelir testine başvurmamış olanların GSS primleri başvuru tarihinden itibaren tahakkuk ettirilecektir.
  • GSS prim borcu olanların borç asıllarını ödemeleri halinde gecikme cezaları kaldırılmaktadır.
  • Bağ-Kur’lu (köy/mahalle muhtarları dahil) ve tarımda kendi adına çalışan sigortalılara durdurulmuş sigortalılık sürelerinin ihya edilebilmesi olanağı sağlanmıştır. Ayrıca bu sigortalılardan 31.05.2018 itibarıyla prim borcu olanlara sigortalılığını durdurma/ yeniden başlatma/yeniden ihya etme gibi fırsatlar verilmektedir.
  • Önceki yapılandırmalardan yararlanmış olanlara kalan borçlarının tümünü ödeyecek olanlara bazı kolaylıklar getirilmiştir. İşverenler ve 3. kişilerin;  iş kazası, meslek hastalığı, malullük, ölüm vb. fiiller nedeniyle SGK’ya ödemekle yükümlü oldukları her türlü borçlarının belirtilen sürede ödenmesi halinde kolaylıklar getirilmiştir.
  • SGK tarafından yersiz/fazla ödenen aylıkların belirlenen sürelerde geri ödenmesi halinde kolaylıklar getirilmiştir.
  • 1.06.2018 tarihinden itibaren ilk kez Bağ-Kur kapsamında sigortalı olacak, 18-29 yaşlarındaki gelir vergisi mükellefi genç girişimcilerin, sigorta primlerinin bir yıl süreyle Hazine tarafından karşılanması esası getirilmiştir.

Yukarıda belirtilen düzenlemelerin birlikte değerlendirildiğinde,  Tasarının yasalaşarak yürürlüğe halinde SGK’nın  2017 yıl için 24,4 milyar TL olan bütçe açığının daha da artacağı, SGK’nın kendi öz kaynakları ile giderlerini karşılamasının olanaksız hale geleceği, aktüeryal dengenin daha fazla bozulacağı anlaşılmaktadır.

B- Tasarı Merkezi Yönetim Bütçesi Giderlerini Artırıcı Hükümler Getirmektedir.

620 bin kişiye ödenmekte olan 65 yaş aylığı %90 oranında artırılmaktadır.
Kanun Tasarısı ile 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkındaki Kanun uyarınca 65 yaş aylığı almakta olanların aylıkları % 90 oranında artırılarak yaklaşık 500 TL’ye yükseltilmesi öngörülmüştür. Öngörülen artışlar bir yıllık dönemde, merkezi yönetim bütçesine (4.387-2. 332) x ( 0,108550) x 1.04x 620.019= 1,7 milyar TL mali yük getirmektedir.

11,2 milyon emekliye bayram ikramiyesi ödenecektir.
Kanun Tasarısı ile 5510 sayılı Kanuna ek madde eklenmesi ile SGK tarafından gelir ve aylık ödemesi yapılanlara Ramazan ve Kurban bayramlarında 1.000’er TL bayram ikramiyesi ödemesi yapılması öngörülmüştür.

Bayram ikramiyeleri bir yıllık dönemde yaklaşık olarak (1000 +1000) x 11.252.307= 22,5 milyar TL mali yük getirmektedir.

65 yaş aylığı ve bayram ikramiyelerinin bir yıllık toplam tutarları olan 24,2 milyar TL’nin merkezi yönetim bütçesi cari transferler tertibinden SGK’ya ödenmesi gerekmektedir. Bu rakam tek başına 2018 yılı için öngörülmüş olan bütçe açığını % 37 oranında artıracak büyüklüktedir. Bu tür cari transferler sonucu merkezi yönetim bütçesinden yatırıma, mal/hizmet alımlarına gitmesi gereken kaynakların azaldığı, SGK bütçesinin merkezi yönetim bütçesi aleyhine büyüdüğü görülmektedir.

III- SGK BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİ

Kanun Tasarının merkezi yönetim/SGK bütçelerinde yol açacağı ek açıkları, SGK’nın prim alacakları/ öz gelirleri giderlerini karşılamasının giderek zorlaşacağının aktüeryal dengenin daha fazla bozulacağının somut olarak görülebilmesi için SGK’nın 2016 ve 2017 bütçe gerçekleşmeleri aşağıda tabloda gösterilmiştir.

                          Tablo:  2016, 2017 Yılları SGK  Bütçe Gerçekleşmeleri    (Milyar TL) 

  2016 2017
A-TOPLAM GELİRLER 256 288,3
       1-Prim Gelirleri 184,4    209
       2-Diğer Gelirler

[Devlet Katkısı, % 4 Ek Ödeme (vergi iadesi)  Transferi, Maliye Bakanlığı Adına Yapılmış Faturalı Ödemeler (2022 vb. kanunlara göre bağlanmış aylıklar, ikramiye ödemeleri) ve  SGK’nın diğer ödemeleri]

71,6    79,3
B- TOPLAM GİDERLER 276,5   312,7
1-SGK’dan Hane Halkına Yapılan Fayda Ödemeleri

    a)-Emekli Aylık Ödemeleri

(Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Aylıkları,% 4 Ek Ödemeler, İkramiyeler, 2022 s.k. göre bağlanmış aylıklar vb.)

     b)-Sağlık Giderleri (Tedavi, ilaç ve sağlık malzemesi giderleri)

201,4

 

 

 

68

229

 

 

 

77,7

   2-Diğer Giderler (Yönetim, yatırım) 7 6
C-GELİR-GİDER DENGESİ -20,6 -24,4

                 Küsuratlar yuvarlatılmıştır.
Kaynak: SGK 2016/ 2017 yıllarına ait faaliyet raporları.

SGK bütçesi 2016 yılında 20,6 milyar TL, 2017 yılında ise 24,4 milyar TL açık vermiştir
. Sadece bütçe açıklarının finansmanın sağlanması sosyal güvenlik/sigorta sorunlarının çözümlenmesi açısından yeterli olmadığı açıktır. Nitekim oluşan açıkların finansmanının yanı sıra; ek ödeme, faturalı ödemeler, Devlet katkısı ve Devletin sağladığı sigorta prim destekleri, ödeme gücü olmayanların GSS prim tutarları karşılığında merkezi yönetim bütçesinin cari transfer giderleri kaleminden[6], SGK’ya toplam olarak; 2016 yılında 108 milyar TL ve 2017 yılında  da 128,2 milyar TL[7] ödeme yapılmıştır.

SGK’ya yapılan ve her yıl artış gösterdiği bütçe transferlerinin merkezi yönetim bütçe giderleri içinde de önemli bir pay oluşturmaktadırMerkezi yönetim bütçesi toplam giderlerinin; 2016 yılında 18,3’ünün, 2017 yılında ise % 20’sinin, SGK’ya yapılmış olan transfer ödemeleri olduğu görülmektedir. Merkezi yönetim bütçesinden SGK’ya yapılan cari transferler elimine edilmek (düşülmek) suretiyle yapılacak bir karşılaştırmada ise SGK gider bütçesi toplamının, merkezi yönetim gider bütçesinin 2016 yılında %58’i 2017 yılında ise % 57,5’i oranında büyüklüğe eriştiği anlaşılmaktadır.

  • Merkezi yönetim bütçesi açısından en büyük “kara deliğin” SGK olduğu görülmektedir.[8]

Kara deliğin büyütülmesi değil, kapatılması/küçültülmesi; bu bağlamda üretime/yatırımlara ağırlık verilmesi gerektiği  açıktır.

Kaynaklar    :
[1] https://odatv.com/ara.php?t=E.%20M%C3%BClkiye%20Ba%C5%9Fm%C3%BCfetti%C5%9Fi%20Mahmut%20Esen 2
[2] http://www.alomaliye.com/2016/08/19/cumhuriyet-tarihimizde-cikartilan-vergi-aflari/
[3] http://www.turkdevrimi.com/bakanlar-kurulu-24-haziran-oncesi-kesenin-agzini-acti/544/
[4] Hazine Müsteşarlığı Kamu Finansmanı İstatistikleri. (https://www.hazine.gov.tr/kamu-finansmani-istatistikleri
[5] http://www.bumko.gov.tr/Eklenti/11150,mart-2018-aylik-butce-gerceklesmeleri raporupdf.pdf?&_tag1=3CFECD9204C6A8256AB512C0E40E7D63E76510DF
[6] Sermaye birikimi hedeflemeyen ve cari nitelikli mal ve hizmet alımını finanse etmek amacıyla yapılan karşılıksız ödemeleri kapsamaktadır.
[7] Bu rakam SGK 2017 Faaliyet Raporundan alınmıştır. Muhasebat G. Md. kayıtlarına göre SGK’ya yapılmış bütçe tranferleri toplamı 133,5 milyar TL’dir.
[8] https://mahmutesen.wordpress.com/
================================================
Dostlar,

Değerli dostumuz Mülkiye Başmüfettişi (E) Sn. Mahmut Esen, on yılların Mülkiye deneyimi ve birikimi ile kamu yönetimine – maliyesine ilişkin her biri bir rapor değerinde irdelemeler yapmakta ve cömertce paylaşarak bizleri aydınlatmakta, yol göstermektedir. Çalışmaların tümü bilimseldir, dolayısıyla kanıta dayalıdır.

Sayın Esen’in irdeleme yaptığı bu yazıdaki “Yasa Tasarısı” artık yasalaşmıştır; 7143 sayılı yasa! Resmi Gazete bilgileri aşağıdadır..

18 Mayıs 2018 CUMA Resmî Gazete Sayı : 30425
KANUN
VERGİ VE DİĞER BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASI İLE
BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
İLİŞKİN KANUN
Kanun No. 7143                                                                                                         Kabul Tarihi: 11/5/2018

Dolayısıyla kamu yönetimi ve maliyesi açısından yukarıda sıralanan ağır yüklerin altına girilmiştir.. 24 Haziran 2018 çifte seçimleri salt Türkiye için değili belki daha fazlasıyla AKP = RTE için önem taşımakta, yaşamsal nitelik taşımaktadır. Popülist siyaset ülkemize çok ağır bedeller yüklemektedir.

Türkiye’nin hızla demokratik geleneklerini – kültürünü olgunlaştırması ve duygusal – fırsatçı itkiler (motifler) yerine Devlet yönetimi ağırbaşlılığı ve sorumluluğu ile “bilimsel akılcı” (rasyonel) bir hukuk güvencesi – öngörülebilirliği – istikrarı kurması zorunludur.

Sevgi ve saygı ile. 21 Mayıs 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

Genel Sağlık Sigortasında Anayasaya Aykırı Ayrıcalık ve Eşitsizlikler Kaldırılmalıdır..

İstanbul Milletvekili Eren ERDEM’in Sigortalıların
Sağlık Giderlerinin TBMM Üyelerinin Tabi  Oldukları Usul ve Esaslara Göre Ödenmesine İlişkin Kanun Teklifi[1] Üzerine Değerlendirme

Mahmut ESEN
E. Mülkiye Başmüfettişi

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır…)

31.05.2006 gün 5510 sayılı Kanunla; ülkemizde, “kişilerin öncelikle sağlıklarının korunmasını, sağlık riskleri ile karşılaşmaları halinde ise oluşan harcamaların finansmanını sağlayacak olan” genel sağlık sigortası uygulamasına geçilmiştir. (AS: Yürürlüğe girme aşamalı olmuştur..)

Daha önce  çalışanların kurumlarınca ödenen  sağlık hizmetleri giderleri, bundan böyle tek elden SGK Başkanlığınca karşılanmaya başlanmıştır.

Bu bağlamda yasalarda mevcut genel sağlık sigortasına aykırılık oluşturan tüm hükümler (TBMM üyelerine ilişkin 3671 s.k./4’üncü md. hariç olmak üzere) yürürlükten kaldırılmıştır.

TBMM üyelerinin tedavi giderlerine ilişkin genel sağlık sigortası (GSS) uygulamasına ve eşitlik ilkesine aykırı bu yasa kuralı ise günümüze dek özenle korunmuştur.

Kaldırılması gereken bu kuralın günümüzde uygulama alanının genişletildiği, bu bağlamda yüksek yargı organlarının başkan ve üyeleri, oramiral/orgenerallerin de anılan yasa kapsamına alındığı, bu yolla kötü örneğin emsal olduğu görülmektedir.

Bu uygulamanın kamu vicdanında ve özellikle üst düzey bürokratlar arasında ciddi rahatsızlıklara neden olduğu anlaşılmaktadır. Bir kez dokunulmuş bu konuda, “bin ah” işiteceğimiz günler yakındır.

Belirtilen nedenlerle yol yakın iken hatalı uygulamadan vazgeçilmelidir. Bu amaçla yapılması gereken, İstanbul Milletvekili Eren ERDEM’in; 80 milyon sigortalının sağlık giderlerinin TBMM Başkanlık Divanınca belirlenecek usul ve esaslara göre  ödenmesini öngören” şeklinde özetlenebilecek gerçekleşme/uygulanma olanağı olmayan, popülist yaklaşımla hazırlanmış ve yurt gerçeklerinden uzak yasa teklifinin kabulü/desteklenmesi değildir.

Yapılması gereken, 5510 sayılı SS-GSSK’nun “Uygulanmayacak hükümler” başlıklı 105. md. sinde yer alan “…26/10/1990 tarihli ve 3671 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi..” ibaresinin kaldırılmasından ibarettir. Yeni bir düzenleme yapmaya gerek yoktur. Genel yasaya aykırı olarak korunmakta olan istisnai hüküm kaldırılması yeterli olacaktır.

               Bu yolla TBMM üyeleri; yüksek yargı organlarının başkan / üyeleri, orgeneral/ oramiraller de 81 milyon T.C. vatandaşı gibi GSS kapsamına alınmış olacaktır. GSS sistemine ve eşitlik ilkesine aykırı uygulama, kamu vicdanındaki rahatsızlıklar da sona erecektir. GSS sigortasının aksayan/ yakınmalara neden olan yanlarının düzeltilmesi daha kolay olacaktır.
Sistem dışına çıkmak/kaçmak/kendilerini kurtarmak; bu arada 81 milyon sigortalıyı da yazgılarıyla başbaşa bırakmak çözüm değildir. Bu biçim yaklaşımların TBMM üyelerine, yüksek yargı organları mensupları ve orgeneral/oramirallere yakışmayacağı, sağlıkla da ilgili olması nedeniyle ciddi rahatsızlıklara yol açacağı açıktır.

Makulü normalde arayalım.

Selam, sevgi ve saygılarımla.
_________________________________________________
[1]http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/saglik/956660/Eren_Erdem_den_kanun_teklifi__Millet_ile_milletvekilinin_saglik_giderleri_esitlensin.html

=================================================
Dostlar,

Değerli dostumuz E. Mülkiye Başmüfettişi Sayın M. Esen de, bu sorunu çözme amaçlı yasa önerisi sunan CHP İstanbul Milletvekili Sn. Eren Erdem de çok haklı.. Ayrıcalık sağlanan kesimlerin de etik olarak bu durumdan rahatsız olmaları beklenir.. 1982 Anayasasının doğrudan ilişkili maddesi aşağıda :

  1. Kanun önünde eşitlik

Madde 10 – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
……………
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde (…) kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.
*****

Türkiye hukuk devleti olmaktan öylesine uzaklaştırıldı ki
Hele 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ardından yürürlüğe konan sivil darbe girişimi, 20 Temmuz 2016’dan bu yana yaklaşık 2 yıldır hukuk devletini neredeyse tümüyle askıya almıştır. 5510 sayılı SS-GSS yasasında tanınan ayrıcalıklar (imtiyazlar) da nedense bu döneme rastladı!?

İktidar, yandaş seçkinlerini de yaratma ve iktidarını pekiştirmede siyasal rüşvet vermede apaçık! Üstelik Anayasal denetim dışında bırakılan (bizzat AYM tarafından) OHAL KHK’leri ile..

Türkiye’nin hızla normalleş(tiril)mesi gerekiyor.. HUKUK DEVLETİ çok acilleşmiştir!

24 Haziran 2018 seçimleri akut bir altın fırsattır ülkemiz ve halkımız için; gereği yapılmalıdır.

Sevgi ve saygı ile. 07 Mayıs 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

GENEL SAĞLIK SİGORTASI UYGULAMALARINA TOPLU BAKIŞ

GENEL SAĞLIK SİGORTASI UYGULAMALARINA TOPLU BAKIŞ 

Dostlar; oldukça kapsamlı ama çok değerli, öğretici, düşündürücü ve emekli bir çalışma.
Sayın Esen’e teşekkür eder, raporun değerlendirilmesini dileriz. Dr. Ahmet Saltık, 01.05.2018
*****
Konuk yazar : Mahmut ESEN
E. Mülkiye Başmüfettişi 

Özü: Ülke nüfusunun tümünü kapsaması gereken, 2012’den bu yana zorunlu olan ve sağlık giderlerinin tek elden yapılmasını öngören genel sağlık sigortası  (GSS) sisteminde ulaşılmış son aşama; milletvekilleri ile yüksek yargı organları başkan ve üyeleri için getirilmiş istisnalar, GSS uygulamalarında resmi  ve özel sağlık kurum/kuruluşları açısından tespit edilmiş aksaklıklar, GSS konusunda alınması gerekli görülen bazı tedbirler;
Emekli/deneyimli denetim elemanı gözü ile, olabildiğince nesnel ölçütler içerisinde  kamuoyunu ve yetkileri aydınlatmak amacıyla tarafımdan hazırlanmış, (GSS sistemi konusunda güncel bilgi notu niteliğindeki)  bu raporda açıklanmaya çalışılmıştır.

            FİHRİST / PLAN
           I-GENEL  SAĞLIK SİGORTASI

              A-Cumhurbakanı’nca  GSS  İlişkin Yapılmış Bir Değerlendirme
             B-GSS Sigortalılarına Sağlanan Sağlık Yardımları
                a)-Resmi Sağlık Kurum ve Kuruluşları
                b)-Özel Sağlık Kurum/Kuruluşları

            II-GSS DIŞINA ÇIKARILMIŞ MİLLETVEKİLLERİ/YÜKSEK YARGI ORGANLARLARI  BAŞKAN VE ÜYELERİNİN DURUMU

            III-SONUÇ

I-GENEL SAĞLIK SİGORTASI 

 1-2006 yılında (5510 ve 5502 sayılı olanlar başta olmak üzere) sosyal güvenlik ve sosyal sigortalar alanında reform niteliğinde yasal düzenlemeler yapılmıştır. SSK, Bağ-Kur ve T.C. Emekli Sandığı kuruluş kanunları yürürlükten kaldırılmış, bunlar tarafından verilmekte olan hizmetler  yeni kurulmuş olan SGK Başkanlığı bünyesinde birleştirilmiştir. Bu arada kişilerin sağlıklarının korunması, sağlık riskleri ile karşılaşmaları halinde de oluşan harcamaların finansmanı için genel sağlık sigortası (GSS)  ihdas edilmiştir. Sigortalılara sağlık yardımlarının SGK aracılığıyla tek elden yapılması, toplumun tüm  bireylerinin GSS olması kabul edilmiştir. Bu bağlamda;

İlk olarak (4/1-a) SSK, 4-1/b (Bağ-Kur), 4/1-c (Emekli Sandığı) ve isteğe bağlı sigortalılar ile bunların bakmakla yükümlü oldukları kişiler (toplam 67,8 milyon) ile aile içindeki geliri kişi başına düşen aylık tutarı brüt asgari ücretin üçte birinden az olan (toplam 6,7 milyon) vatandaşımız (Eski yeşil kartlılar, 2022 s.k. kapsamında aylık alan yaşlı/özürlü vb.) GSS kapsamına alınmıştır. (Yeterli gelire sahip olmayan vatandaşlarımızın GSS primleri Devlet (ASPB) tarafından karşılanmaktadır. Bu amaçla 2016 yılında 7 milyar TL  prim ödemesi yapılmıştır.)

2-GSS kapsamı dışında kalan TSK bünyesindeki er/erbaş, yedek subay okulu öğrencileri; 506 sayılı SSK kanununun geçici 20 maddesi kapsamındaki  (TCMB/ TMSF /İLKSAN/OYAK/Banka
Yardımlaşma Sandıkları vb.) kuruluş mensupları vb.nin GSS geçişleri için süreler belirlenmiştir.

01.01.2012 tarihinden itibaren GSS tabi olmak zorunlu hale gelmiştir.  Bu suretle doğrudan / dolaylı  sosyal güvencesi olmayanlar ile 5510 sayılı Kanun kapsamı dışında olanlar (Sigorta primleri ASPB yatırılanlar dahil 10,2 milyon kişi)  GSS kapsamına alınmıştır.

Sayıştay Başkanlığınca yapılan denetimler sonucu bazı raporlarda GSS sistemine ilişkin aykırılıklar belirlenmiş, Yasa kapsamındaki idarelerin bütçelerinden tedavi ve ilaç ödemesi uygulamasına son verilmesi istenmiştir. (Sayıştay, 2013) 

3-06.01.2017 günlü R.G. yayımlanmış olan 681 sayılı KHK ile, askerlik görevini yapan er/erbaşlar/ ile yedek subay okulu öğrencileri (yaklaşık 350 bin personel) GSS kapsamına alınmıştır.

Geçici 20. madde kapsamındaki kuruluş mensuplarının GSS kapsamına alınmasına yönelik çalışmalar ise devam etmektedir. Bunların kapsama alınmaları için  belirlenmiş sürelerin dolması üzerine,  yapılmış yasal bir düzenleme ile   GSS geçiş tarihlerini belirleme konusunda Bakanlar Kurulu yetkilendirilmiştir.

Ceza infaz kurumları ile tutukevleri bünyesinde bulunan hükümlü ve tutukluların GSS kapsamına alınmasına yönelik sorunlar henüz çözümlenemediği anlaşılmaktadır.

4-Sonuç olarak, SGK Başkanlığının 2016 yılı istatistiklerine göre, halen  78 milyon vatandaşımız  GSS olarak tescil edilmiştir. Nüfusumuzun asgari  %97,7 sinin GSS olduğu görülmektedir. (SGK, 2016)  Ancak SGK’nın yıllık istatistiklerindeki (2022 Sayılı Kanun kapsamında aylık alan 65 yaşını doldurmuş kişilerin 5510 sayılı Kanunun 60-c/4 maddesine aykırı olarak -ve yapılmış uyarımıza karşın- GSS olarak kabul edilmemesi, aynı sayfada dahi görülen maddi tutarsızlıklar vb. ) bazı hataların elimine edilmesi;  2017 yılında kapsama alınan TSK bünyesindeki er/erbaşlar vb. dahil edilmesi halinde GSS’lilerin toplam nüfusa oranının daha da artacağı açıktır.

5-Devlet tarafından yapılan tedavi giderlerinin parasal tutarları hakkında bilgilerin tazelenmesi bağlamında   2016 yılında gerçekleşmiş sağlık giderlerini gösterir bir tablo aşağıya çıkarılmıştır. (Milyon TL) 

Gider Bütçesin Türü Tedavi İlaç Toplam
Merkezi Yönetim 277 101 378
SGK 46.457 21.592 68.048
Aile Hekimliği 5.573
Genel TOPLAM 46.734 21.693 73.999

Kaynak: Maliye Bakanlığı 2018 Yılı Bütçe Gerekçesi

2017 yılında ise sağlık giderleri toplamı 83,9 milyar TL olarak tahmin edilmektedir.

   A-Cumhurbakanı’nca  GSS’na İlişkin Yapılmış Bir Değerlendirme 

6- 17.01.2017 tarihinde SGK Başkanlığına bağlı tesislerin toplu açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafında GSS yönelik olarak:

“….Ülkemizde uygulanan genel sağlık sigortası belki de dünyadaki tek örnektir. Bu modelin dar bir örneğini ABD uygulamaya kalktı, başaramadılar, vazgeçtiler. Önümüzü kesmeye çalıştılar, yılbaşı itibariyle 5 yıl geride kaldı, sistem tıkır tıkır işliyor. Biz insanı yaşat ki devlet yaşasın dedik. Bu anlayışımızın en somut tezahürlerinden biri olan bu uygulamayı incelemek için dünyanın her yerinden heyetler geliyor.

Sultanahmet Camisi’nde cuma namazı kıldık, ABD’de gündemde. ABD’li turist grup arkada duruyor, hepsi işaretler falan. Orada konuştuk, ‘Genel sağlık sigortasını nasıl halletiniz. Obama arkadaşınız ona da söylesenize’ dediler. Ama işte hallolmadı. Bu toplumu hazırlama noktasında da maharet istiyor. Biz halkımızla, STK’larımızla el ele vermek suretiyle başardık. 14 yıl önce bu ülkede her kamu kuruluşunun ayrı hastanesi vardı…” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur. (Haberler ,2017) 

B)- GSS Sigortalılarına Sağlanan Sağlık Yardımları 

7-Ülke nüfusunun tamamına yakını kapsayan GSS kapsamındaki sigortalılara sağlık yardımları SGK tarafından  sağlık kurum/kuruluşlarından hizmet alımı yapılarak karşılanmaktadır. Yapılacak sağlık yardımlarının usul ve esasları, sigortalılardan alınacak katılım payları, özel sağlık kuruluşlarına ödenecek ek ücretler, sağlık hizmetlerinin bedellerinin tespit edilmesi vb. konular;  5510 sayılı Kanun, konuya ilişkin yönetmelik ile SGK tarafından çıkarılmış Sağlık Uygulama Talimatında (SUT) ayrıntılı olarak belirtilmiştir. 

SGK tarafından sağlık giderlerinin ödenmesinde SUT hükümlerine titizlikle bağlı kalındığı, sigortalılara yapılacak sağlık giderlerinin enaz düzeyde tutulması çabası içinde olduğu görülmektedir. (Özel sağlık kurumlarınca sigortalılardan alınan  ek ücretler konusunda aynı duyarlığın gösterilmediği bilinmektedir.)

Nitekim, SUT ile belirlenmiş olan sağlık hizmeti bedellerinin büyük bölümü 2013 yılından beri güncellenmemiştir. Örneğin  özel hastanede ayaktan tedavi sırasında KBB muayenesi için  SGK’nın özel sağlık kuruluşuna ödeyeceği rakam  (KDV dahil) 25,92 TL dir. Üstelik SGK, ödediği bu rakamın 20 TL’sını, muayene katkı payı ve reçete bedeli adı altında   sigortalıdan tahsil etmektedir.) Yine SUT hükümlerine göre özel sağlık kuruluşlarının sigortalıdan alacağı ek ek ücret ise bu rakamın 2 katı olan 51,84 TL’yi geçmemesi gerekmektedir. 

Bu durumun kamu hastaneleri başta olmak üzere sağlık kurum/kuruluşlarında yol açtığı olumsuzluklar kurumlar itibarıyla ve örnek olaylarla aşağıya çıkarılmıştır.

a)-Resmi Sağlık Kurum ve Kuruluşları

8-Resmi sağlık kurum ve kuruluşlarındaki GSS uygulamasından kaynaklanan olumsuzluklara ilişkin medyada yayımlanmış bazı haberlerin özetleri aşağıya çıkarılmıştır.

İ.Ü. Tıp Fakültesi  Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erbuğ Keskin bir yazısında görevli olduğu Çapa Hastanesinin durumunu aşağıdaki şekilde açıklamıştır: 

“…Çapa zor durumda.. Çapa çok zor durumda.. Borç batağında.. Borçlarını 36 ay geriden zar zor ödeyebiliyor.. İşin en acısı ne biliyor musunuz? Çalışmadığımız için değil.. Çalıştığımız için batıyoruz. Bir safra kesesi ameliyatı yaptığımızda devletin hastaneye ödediği para 1100 Tl.. Ama o ameliyat bize en iyimser şartlarda 1800 Tl’ye mal oluyor.. Yani derdinden kurtardığımız her hastada 700 TL zarar ediyoruz. Devletin her hizmet için hastaneye ödediği bir fiyat var ve bu fiyatlar yıllardır değişmedi. Oysa kullandığımız malzemelerin fiyatı kezlerce katladı.. Yani devlet bize diyor ki; Pahalı tedavileri sakın uygulama.. Sakın ameliyat yapma.. yapmak zorunda kalırsan ilçe devlet hastanelerinde bile yapılabilen basit ameliyatları kabul et.. Sadece muayene yap.. hızlı hızlı.. fazla tetkik isteme.. fakültenin ayakta kalabilmesinin belki de tek yolu muayene yapmak.. Hastaya bir faydası yok ama zarar ettirmiyor.. Ne kadar çok muayene yaparsan, ne kadar az tetkik istersen o kadar kazanırsın diyor devlet..” (T24, 2017)

9-“Hastaneler hasta. İstanbul’da Okmeydanı, Şişli Etfal, Kartal Dr. Lütfi Kırdar ile Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma hastanelerini gezdik. Uzun kuyruklar, aylar sonrasına verilen tahlil-tetkik sırası, hijyen olmayan ortam gibi bilindik manzaralar bir kez daha karşımıza çıktı. Hastalar ve sağlık çalışanları mutsuz. Hastaneler Hasta” başlığı verilmiş   güncel bir haberde de :

“….Kamu hastanelerinden sağlık hizmeti almak isteyen yurttaşlar uzun kuyruklar, ameliyat, tahlil-tetkik gibi işlemler için aylar sonrasını bekliyor. Yurttaşlar binaların bakımsızlığı, hijyen sorunu, 14 kaleme varan alanda alınan katkı-katılım payı gibi durumlarla karşı karşıya kalıyor. Parası olan özel hastanelere giderken, olmayan yurttaşlar bu çileye katlanmak zorunda kalıyor...” şeklinde bir değerlendirme yer almıştır. (Cumhuriyet, 2017)

10- “Üniversite hastanesi 250 milyon liralık borç nedeniyle faaliyetlerini durdurmak üzere” başlıklı bir haberde:

“Yüz ve kol nakilleriyle ismini dünyaya duyuran Akdeniz Üniversitesi (AÜ)Hastanesi, medikal firmalara olan 250 milyon liralık borç nedeniyle faaliyetlerini durdurmak üzere. Başhekimi Prof. Dr. Bülent Aydınlı, “Olay gerçekten son noktaya geldi. Bu durum böyle devam ederse birçok malzemeyi bulamayız ve belki de birçok önemli ameliyatı da yapamayacağız”  şeklinde bir açıklama yer almıştır.  (Cumhuriyet, 2018)

             b)- Özel Sağlık Kurum/Kuruluşları 

             11-SGK; sağlık hizmetlerinin büyük bölümünü, sağlık hizmet sunucuları ile yapılan sözleşmeler yoluyla hizmet satın alınması suretiyle sağlamaktadır. Sağlık hizmetlerinden sigortalıların yararlanma usul ve esasları, sağlık hizmet sunucularına ödenecek bedeller vb. konular SGK Sağlık Uygulama Tebliğinde (SUT) ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. SUT’ta sözleşmeli vakıf üniversiteleri ile özel sağlık kurum ve kuruluşlarından alınacak sağlık hizmet bedellerine ilişkin ayrıcalıklı hükümler bulunmaktadır. Bu bağlamda özel sağlık kuruluşlarına, resmi sağlık kuruluşlarından farklı olarak, SUT’ ta belirlenmiş tutarlar üzerinden ödenen hizmet bedellerine ek olarak ayrıca ek ücret ödenmesi olanağı getirilmiştir. 

Sözleşmeli özel sağlık kuruluşlarınca verilmiş olan sağlık hizmet bedellerinin; esası SGK’ya,
ek ücretleri de sigortalıya, fatura edilmektedir. Sigortalı tarafından ödenecek ilave ücretlerin, SGK tarafından belirlenmiş bedelin (istisnai sağlık hizmetleri dışında) iki katını geçmemesi gerekmektedir. Bu kurala uyulması koşulu ile özel sağlık kuruluşları alacakları ilave ücret oranlarını serbestçe belirleyebilmektedir. Özel sağlık kuruluşlarının anlaşmalı bölümlerinde uygulayacakları  ilave ücret oranlarının bina girişlerinde herkesin göreceği şekilde ilan edilmesi ve ayrıca SGK’ya da bildirilmesi gerekmektedir.

12-Yukarıda açıklandığı üzere özel sağlık kurum/kuruluşları; sigortalılara verdikleri sağlık hizmetleri karşılığı, SGK’dan alacakları bedelin yanı sıra bu tutarın  iki katı kadar da sigortalılardan ek ücret alabilmektedir.  Bu yüzden özel sağlık kurumları, resmi sağlık kurum ve kuruluşlarına oranla daha avantajlı bir konumda bulunmaktadır. 

Üstelik SGK’nın sağlık hizmet bedellerini (istisnalar dışında)  2013 yılından beri güncellemesi, dolaysıyla SUT’ta belirlenmiş sağlık hizmet bedellerinin yer yer sembolik sayılabilecek rakamlarda kalması, SGK’nın giderlerini artıracak güncelleme yerine özel sağlık kurumlarının yasa dışı uygulamalarını olağan karşılaması, şikayetlerin sürüncemede kalması, sözleşmenin iptali yerine para cezası uygulaması ile yetinmesi  vb. nedenlerle,  özel sağlık kurumlarının; SGK’nın belirlediği hizmet bedellerinin iki katından da fazla ilave ücret almaya başladıkları, sigortalının sağlık hizmetleri için daha fazla ödeme yapmak zorunda bırakıldığı,yasada aykırı bu uygulamanın olağan hale geldiği görülmektedir. 

Örneğin Ankara’da SGK Başkanlığına yürüyüş mesafesinde bulunan özel sağlık kurumunda, sigortalıdan SGK’ya fatura edilenin iki katından fazla ek ücret aldıklarının tespit edilmesi üzerine (TBMM Kamu Denetçiliği Kurumu dahil) tarafımdan  yetkili makamlara yapılmış şikayetler ve ısrarlı takipler sayesinde ancak yaklaşık dokuz ay sonra yanıt alınabilmiş,  bu bağlamda özel sağlık kurumuna 4.892,70 idari para cezası uygulandığı, fazla tahsil edilmiş ücretin (hukuka ve hastanelerle yapılmış sözleşme hükümlerine aykırı olarak) tarafıma iade edilemeyeceği belirtilmiştir. (Odatv, 2017)

Aynı hastaneye daha sonra (tedavinin devamı bağlamında) hizmet almak üzere yeniden gidildiğinde, 2 katından çok ek ücret alınması uygulamasının aynen sürdürüldüğü belirlenmiştir. Yetkililerle görüşülmesine, yapılan işlemin hatalı olduğunun söylenmesine, internet sitesinde konuya ilişkin olarak yazdığım ve iki gün önce yayınlanmış haber çıktısı da kendilerine verilmesine, yine yakınmacı olacağımın belirtilmesine karşın “hastanenin belirlediği özel fiyatlarının korunduğu” ifade edilmiştir.

II-GSS DIŞINA ÇIKARILMIŞ MİLLETVEKİLLERİ/YÜKSEK YARGI ORGANLARI BAŞKAN VE ÜYELERİNİN DURUMU

13-Milletvekillerinin, yasama organı üyeliği görevi sona erenlerin ve bunların bakmakla yükümlü oldukları aile bireylerinin, ölenlerin dul ve yetimlerinin tedavi giderleri TBMM tarafından sağlanmaktadır. (26.10.1990 gün ve 3671 s.k. değ. 4’üncü md.)

31.05.2006 gün 5510 sayılı Kanunla; ülkemizde, “kişilerin öncelikle sağlıklarının korunmasını, sağlık riskleri ile karşılaşmaları halinde ise oluşan harcamaların finansmanını sağlayacak olan”genel sağlık sigortası uygulamasına geçilmiştir. Daha önce  çalışanların kurumlarınca ödenen sağlık hizmetleri giderleri tek elden SGK Başkanlığınca karşılanmaya başlanmıştır. Bu bağlamda yasalarda var olan genel sağlık sigortasına aykırılık oluşturan tüm hükümler ( 3671 s.k./4. maddesi hariç olmak üzere) yürürlükten kaldırılmıştır.  TBMM üyelerinin tedavi giderlerine ilişkin genel sağlık sigortası uygulamasına aykırı yasa kuralı günümüze dek özenle korunmuştur. 

3671 sayılı (özel) yasaya göre TBMM üyelerine sağlanacak sağlık hizmetlerinden yararlanma usul ve esasları, TBMM Başkanlık Divanınca çıkarılmış bir yönetmelikte ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Yönetmelik 02.05.2012 günlü R.G.’de yayımlanmıştır.

Yönetmelik ile hak sahibi olanlara, 2017 yılı sonunda 11.045 kişiye, (Milliyet, 2018) SGK aracılığıyla genel sağlık sigortalılarına verilenlerle kıyaslanamayacak oranda (onların hayal bile edemeyeceği), özel sağlık sigortası poliçelerinde dahi öngörülmeyen hükümler içeren tedavi yardımlarının sağlanmış olduğu anlaşılmaktadır.

 Sağlık yardımlarına yönelik düzenleme sırasında 5510 sayılı Kanuna ve SGK Sağlık Uygulama Talimatına bağlı kalınmadığı görülmektedir.

14-Milletvekillerine tanınmış bu tür ayrıcalıklarından bazıları aşağıya çıkarılmıştır.

  • Serbest hekim ve diş hekimlerin muayenehanesi özel sağlık kurumu olarak kabul edilmiştir. Dolaysıyla özel muayehanede/evde yapılan muayene ve tedavi ücretleri de TBMM tarafından karşılanabilmektedir.
  • GSS sigortalılardan farklı olarak; hak sahibince muayene katkı payı, ilaç reçeteleri için reçete bedeli,  önerilmiş (ucuz) ilacın kabul edilmesi halinde eşdeğer ilaç  farkı vb. için ödeme yapılmamaktadır.
  • Diş hastalıkları tedavi giderleri Türk Diş Hekimleri Birliği tarifesi üzerinden; gözlük/işitme cihazı giderleri Başkanlık Divanınca belirlenmiş tutarlar üzerinden ödenmektedir.
  • Resmi sağlık kurum ve kuruluşlarında tedavi giderleri, ödenmesi gereken ücretleri gösterir  kurum tarafından  düzenlenmiş ( Öğretim üyesi muayene ücret farkı dahil) fatura esas alınarak ödenmektedir.
  • Özel sağlık kurumlarındaki tedavi giderleri; Türk Tabipleri Birliği birim fiyatlarını geçmeyecek miktarlar üzerinden (sözleşme/paket fiyat anlaşması hükümlerine göre) ödenir. (Hak sahipleri tarafından ek ücret ödenmemektedir.)
  • Tedavilerde hak sahibi ( özel/birinci sınıf odada) yatırılmaktadır. İlave ücretler TBMM tarafından karşılanmaktadır.
  • Yurtdışına tedaviye gönderilenlerin tedavi, organ/doku nakli, tetkik ve tahlil giderlerinin tamamı ile hak sahibi ve refakatçisinin yol gideri ve yevmiyeleri  TBMM tarafından karşılanabilmektedir. (Yurtdışında acil hallerdeki tedavi giderinin ise  %70’i ödenmektedir. Ödemeler o ülkedeki misyon şeflikleri aracılığıyla yapılabilmektedir.)
  • Tedavi sırasında kullanılan protez/ortez ile tıbbi sarf malzemeleri gerektiğinde Ankara Ticaret Odasının belirlediği veya onayladığı fiyat üzerinden ödenmektedir.
  • Özel sağlık kurumlarındaki tıbbi tahlil; tetkik, fizik tedavi ve rehabilitasyon uygulama giderleri Türk Tabipler Birliği birim fiyatlarını geçmeyecek şekilde (serbest piyasa fiyatları üzerinden) ödenmektedir.
  • Resmi/özel sağlık kurumlar dışında yaptırılan enjeksiyon, hasta tarafından temin edilmiş kan bedelleri TBMM tarafından ödenmektedir.

15-GSS mevzuatına aykırı olarak muhafaza edilen  bu özel düzenlemenin kaldırılması; milletvekillerinin de (ülke nüfusunun asgari  %97,7 si gibi) genel sağlık sigortası kapsamına girmeleri gerekmekte iken, yüksek yargı organları mensupları da özel yasa kapsamına alınmaya, özel yasanın uygulama alanının genişletilmeye/sağlamlaştırmaya başlandığı görülmektedir. Nitekim ilk olarak;  30.03.2011 gün ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 71. maddesi ile,  AYM başkan ve üyeleri ile bunların emeklileri ve bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerinin sağlık giderlerinin TBMM üyelerinin tabi olduğu hükümler ve esaslar çerçevesinde Mahkeme bütçesinden ödenmesine ilişkin düzenleme getirilmiştir. Daha sonra da 24.12.2017 günlü R.G.’de yayımlanmış 696 sayılı KHK 32. ve 42. maddeleri ile getirilmiş hükümlerle Danıştay ve Yargıtay teşkilat kanunlarına da AYM benzer hükümler getirilmiş, bu suretle Danıştay/Yargıtay başkan ve üyeleri ile emeklileri de anılmakta olan “özel kanun” kapsamına alınmıştır.  

16-Ancak ülke nüfusunun tümünün zorunlu GSS kapsamına alınmaya başlandığı, bir dönemde kabul edilmiş bu tür düzenlemelerin;  Anayasa’nın 12. maddesinde yer alan “Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” kuralına aykırı olacağı hususunun göz ardı edilmemesi gerekmektedir. GSS sistemin yerleşmesi/bozulmaması/aksayan yanlarının düzeltilmesi  için örnek tavır sergilemeleri gereken TBMM ve yüksek yargı organı mensuplarının, Cumhurbaşkanı T. Erdoğan’ın dünyada örnek olarak gösterdiği, övgüyle bahsettiği sistemin dışında kalmak istemeleri, açıkçası imtiyaz peşinde koşuyor olmaları, düşündürücü/ “şık” olmayan yaklaşım olarak değerlendirilmektedir. 

Milletvekillerine görevlerini daha iyi yapabilmeleri, halkı temsilde zorluk çekmemeleri bağlamında bazı ayrıcalıklar /kolaylıklar sağlanması olağan karşılanabilir. Ancak söz konusu  düzenlemelerin, üstlenilen görevin  süresi ile sınırlı kalmadığı,  tanınan olanaklardan bakmakla yükümlü olduğu kişilerle birlikte  ömür boyu yararlanacakları şeklinde kurallar içerdiği görülmektedir. Bu haliyle düzenleme, TBMM üyeleri  yönünden  kamuoyunda oluşan değerlendirmelere göre   “mezara kadar vekillik”  tezini kuvvetlendirmektedir. Oysa Anayasa Mahkemesinin bazı iptal kararlarında “Parlamento üyeliği ve sıfatı son bulmuş kişilerin artık yurttaşlardan farklı bir statü içinde bulunmaları için sebep kalmadığı” husus açık/seçik belirtilmiştir.( Aşık, 2015) 

17-Öte yandan; TBMM üyelerine ilişkin özel yasada   (3671 s.k./4. maddesi)  milletvekillerinin sağlık giderlerinin TBMM bütçesinden ödeneceğinin belirtilmesi ile yetinilmiştir. Sağlık hizmetlerinden yararlanma usul ve esaslarının çıkarılacak yönetmelik ile TBMM Başkanlık Divanı kararlarına bırakılmış olduğu, bu konularda da Başkanlık Divanını bağlayacak/ sınırlandıracak yasal bir düzenlemenin olmadığı anlaşılmaktadır. 

Durum böyle olduğu halde yüksek yargı organlarının başkan ve üyelerine sağlık giderlerinin yargı organlarının bütçelerinden ödenmesine ilişkin  kabul edilmiş özel yasa/KHK’lerde de, “sağlık giderlerinin TBMM üyelerinin tabi oldukları hükümler ve esaslar çerçevesinde ” ödeneceğinin belirtilmesi ile yetinilmiştir. Bu itibarla yüksek yargı organı mensupları, sağlık giderlerinin ödenmesi gibi yaşamsal önem taşıyan bir konuda TBMM Başkanlık Divanına bağlanmıştır. Zira  bilindiği üzere yönetmelik çıkarmak veya Başkanlık divanının TBMM yönetimine ait karar alma faaliyetleri, TBMM’nin yasal olmayan idari nitelikli kararlarındandır. Dolaysıyla yüksek yargı organlarına sağlanacak sağlık yardımları, yasama organının ( Başkanlık Divanının) idari kararlarına göre yapılacaktır. ( Örneğin yüksek yargı organı mensubunun kullanacağı gözlük bedeline dahi TBMM Başkanlık Divanı karar verecektir.) 

Bu yüzden konu salt sağlık giderlerinin ödenmesi sorunu olmaktan çıkmakta, yargı organlarının bağımsızlığı ve tarafsızlığını da doğrudan ilgilendirmektedir. Getirilen özel düzenlemelere bu yönden de bakılmasında/incelenmesinde  yarar vardır. Bu konunun, özellikle yargının tarafsızlığı/bağımsızlığı konusunda herkesten daha fazla duyarlılık göstermesi gereken yüksek yargı mensuplarının dikkatlerinden kaçmaması gerektiği düşünülmektedir. Öte yandan yüksek yargı mensuplarının,  GSS kapsamı dışına çıkarılmış olmaları nedeniyle, hayatın olağan akışı içerisinde, GSS sigortalılarının sorunlarından uzaklaşacakları; bu suretle SGK’nın hatalı eylem ve işlemlerinin yargı yoluyla düzeltilmesi, içtihat oluşturulmasına yönelik yargısal çabaların daha uzun bir zaman alacağı açıktır.

III-SONUÇ
Sonuç olarak; 

  • Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da: “Dünyada belki de tek örnek olduğunu, ABD’nin bu modelin dar bir örneğini uygulamaya kalktığı halde başaramadığını, beş yıldır tıkır/tıkır işlediğini, incelemek için dünyanın her yerinden heyetler geldiğini” belirterek övgüyle bahsetmiş olduğu zorunlu GSS sistemine ilişkin mevzuat hükümlerinin, eksiksiz uygulanması ve tüm vatandaşlarımızın aynı sosyal güvenlik şemsiyesinin altında toplanmasına yönelik çalışmaların sonuçlandırılması;
  • Milletvekilleri ve yüksek yargı organları mensuplarını GSS dışında bırakan, Anayasa’nın eşitlik ilkesine, yargı bağımsızlığı/tarafsızlığı/kuvvetler ayrılığı ilkelerine aykırılık oluşturmakta olan imtiyaz niteliğindeki istisnai  yasa hükümlerinin kaldırılması;
    Bu suretle; dünyaya örnek model olarak açıklandığı, askerlik görevini yapmakta olan  350 bin  er/erbaş ile yedek subay öğrencinin sisteme dahil  edildiği bir sırada, (aynı yıl içinde)  bazı yüksek yargı organı mensuplarının sistemden çıkarılmasından kaynaklanan çelişkinin giderilmesi;
  • TBMM/yüksek yargı organları başkan ve üyelerinin toplumun tümünü kapsayan sistem içinde olmaları halinde,  sağlık giderlerinin ödenmesine yönelik sorunları bilen/yaşayan kişiler olarak; GSS aksayan yanlarının yasal değişiklikler veya yargı kararları ile daha kolaylıkla çözümlenebileceği;
  • Resmi sağlık kurum ve kuruluşlarının faaliyetlerini zorlanmadan yürütmeleri, özel sağlık kurum ve kuruluşlarından hizmet alan sigortalıların daha az ilave ücret ödemeleri açısından önem arz eden, 2013 yılından beri değiştirilmemiş olan SGK  sağlık hizmeti bedellerinin (SUT tarifelerinin) güncelleştirilmesi;
  • Özel sağlık kurum ve kuruluşlarının SGK sağlık hizmet bedellerinin iki katından fazla ek ücret almalarına yönelik uygulamanın önlenilmesi, SGK sağlık giderlerinin artmaması bağlamında göz yumulmaması;Gerektiği düşünülmektedir.

KAYNAKÇA  

Sayıştay, 2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, (http://www.sayistay.gov.tr/rapor/genel/2013_Dıs_Denetim.pdf
SGK, 2016 Yılı İstatistikleri, ( http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/sgk/tr/kurumsal/istatistik/sgk_istatistik_yilliklari)
http://www.bumko.gov.tr/Eklenti/10849,2018yilibutce-gerekcesipdf.pdf
https://www.haberler.com/cumhurbaskani-ulkemizde-uygulanan-gss-dunyada-9170708-haberi/ 

http://t24.com.tr/haber/prof-dr-erbug-keskin-capa-cokerse-devasa-sehir-hastaneleriniz-onun-yerini-tutar-mi-saniyorsunuz,427400
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/yazi_dizileri/895392/Hastaneler_hasta.html
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/900202/Universite_hastanesi_250_milyon_liralik_borc_nedeniyle_faaliyetlerini_durdurmak_uzere.html
https://odatv.com/yasa-tanimayan-bazi-hastaneler-valileri-bile-dolandiriyor-1712171200.html
http://www.milliyet.com.tr/vekile-12-implant-hakki-kesinlesti-siyaset-2589433/
Melih Aşık, Milliyet Gazetesi, 27.02.2015,  

http://www.milliyet.com.tr/Milliyet.aspx?aType=gundemYazarTumYazilar.