Etiket arşivi: demokratik cumhuriyet

Cumhuriyet baharı ve ekolojik Cumhuriyet

Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir” (md.1). Cumhuriyet, “insan haklarına saygılı demokratik ve laik sosyal bir hukuk devleti” (md.2). Ne var ki, bu niteliklerin sistematik ve sürekli biçimde ihlali, Cumhuriyet’in özünü boşalttı. Bu nedenle, 2023 seçimleri, ‘Cumhuriyet baharı’ olarak hedeflenmeli. Bir yanda, gitmekte olan 2022 sonbaharı ve Cumhuriyet’e kastedenlerin sonbaharı; öte yanda, gelmekte olan 2023 ilk baharı ve Cumhuriyet’i yeniden kurma baharı. Doğal mevsim ve siyasal mevsim örtüşmesi açık. Aslında, Anayasa bütünsel yorumlanarak Cumhuriyet, üç sıfatla nitelenebilir: Demokratik, sosyal ve ekolojik.

DEMOKRATİK CUMHURİYET (DC)

DC, erkler ayrılığı yoluyla iktidarı sınırlayarak hak ve özgürlükleri güvenceleyen demokratik hukuk devletidir. Siyasal iktidar, serbest seçimler yoluyla el değiştirir. Bunun güvencesi, başta düşünce ve örgütlenme gelmek üzere, hak ve özgürlüklerin kullanılabildiği demokratik toplumdur. İnsan hakları, Cumhuriyet’in ve demokrasinin altyapısıdır.

SOSYAL CUMHURİYET (SC)

SC, ‘sosyal devlet’in (md.2) hak ve özgürlükleri geliştirme (md.5) ve eşitliği sağlama (md.10) yükümlülükleri, sosyal, kültürel ve iktisadi hak güvenceleri ile somutlaştırılıyor. Demokratik Cumhuriyet dayanağı olan insan hakları kullanılabildiği ölçüde, sosyal Cumhuriyet alt yapısını oluşturan hak ve özgürlükler geçerli kılınabilir.

EKOLOJİK CUMHURİYET (EC)

Çevre hakkı, yalnızca madde 56’da öngörülmüş olsa da, Türkiye ülkesi, tarihsel, kültürel ve doğal varlık ve değerleri, kırsal ve kentsel çevresi, kıyılar ve tarım arazileri, ormanlar ve doğal kaynakları ile anayasal düzlemde korunmakta. Devletin çevre kirliliğini önleme, çevreyi koruma ve geliştirme üçlü yükümlülüğü, çevre hakkının anayasal gerekleridir. Ülkesel hükümlerin, md. 56 ve bütün hakların güvence ölçütlerini öngören md.13 ışığında yorumlanması ve uygulanması, çevre devletinin asgari gereklerini tesciller.

NE ÖLÇÜDE GEÇERLİ?

Kurumlar ve kurallar, ilkeler ve değerler bütününden oluşan Cumhuriyet’in üç boyutu ne ölçüde geçerli? Yasama, yürütme ve yargı, demokratik, sosyal ve ekolojik Cumhuriyet yükümlülükleri ile kuşatılmış olsa da,

  • Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme,
    emredici Anayasa hükümlerini sürekli kurşunluyor.

Hukuk devletinin asgari gereklerinin sistematik olarak ihlali, hemen her gün tanık olduğumuz keyfi uygulamalarla doğrulanıyor.

  • Yaygın yoksulluk ve açlık, sosyal devlet gereklerinin (md.65)
    amaç dışı kullanımının sonucudur.

Torba yasalar, torba CBK ve Cumhurbaşkanı kararları ile Türkiye çevresi dizginsiz bir biçimde yağmalanıyor.

Onarılabilir değil…

2023 ilkbaharı, siyasal bakımdan halkın demokratik hukuk devleti kurma iradesini ortaya koyacağı bir tarihsel bir dönem olacak. Hukuk devleti onarılabilir; ama bu yılları alır… Sosyal devlet için, fırsat ve olanak eşitliği on yılları gerekli kılar. Ya çevre devleti?

  • Tarihsel, kültürel ve doğal kaynaklar,
    geriye dönüşü olmayan bir biçimde yok ediliyor.
  • Bu nedenle, çevresel, doğal ve ülkesel değer ve varlıkları ile
    Türkiye ülkesinin onarımı olanaksız.

Ağaç değil, orman…

Seçim takviminin işlemesine aylar kala, öncelikle olup bitenler doğru algılanmalı, anlatılmalı ve tartışılmalı. Zira, 100’üncü yıl ile örtüşen 2023 seçimleri, Cumhuriyet’in varlık dönemeci. Seçim sonuçları, ya Cumhuriyet’in kuruluşunda öngörülen amaçlar yörüngesine girecek ya da Cumhuriyet, tümüyle kuruluş amacı dışında bir mecraya yönlendirilecek. Seçmenlerin doğru bilgilendirilmesi, öncelikle, siyasal aktörlerin, DSE Cumhuriyet’in, geriye dönülmesi olanaksız bir tehlike karşısında bulunduğunu kavramalarına bağlı. Ne var ki, demokratik parlamenter sistem öneren siyasal parti temsilcileri ve mensupları, söylemlerini büyük tehlike ve ana hedef yerine ikincil sorunlar üzerine yoğunlaştırıyor.

Tarihinin en keskin dönemecini, demokratik, sosyal ve ekolojik Cumhuriyet yönüne çevirebilmek umut ve inancı ile 99. yıl kutlu olsun!

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİNİN 7188 SAYILI KANUN -YARGI REFORMU STRATEJİ BELGESİ- KONUSUNDA HAZIRLADIĞI BROŞÜR ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİNİN 7188 SAYILI KANUN -YARGI REFORMU STRATEJİ BELGESİ- KONUSUNDA HAZIRLADIĞI BROŞÜR ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER

Mahmut ESEN
(E) Mülkiye Başmüfettişi

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin ilk paketindeki yasa değişikliği gerektiren kimi hususlar, 17.10.2019 gün ve 7188 sayı ile yasalaşmıştır.
Bu konularda avukatları bilgilendirmek için TBB tarafından bir broşür hazırlanmıştır. Konuya ilişkin “önemli iyileştirmeler ve gelişmeler sağlandığına” vurgu yapılan bu broşür tarafımdan incelenmiş, dikkatimi özellikle çeken kimi konular, kamuoyunu bilgilendirme bağlamında aşağıda özetle belirtilmiştir.

1- Dava sayısını azaltmasının yanı sıra, “avukatlara on binlerce yeni iş olanağı sağlayacağı” gerekçesiyle hızlı (seri) muhakeme usulünün gelmiş olmasının TBB tarafından coşku ile savunulduğu, meslek mensuplarının çıkarları ile birlikte toplumun çıkarlarının gözetilmesinin göz ardı edildiği görülmektedir.
Oysa yasa ile getirilmiş olan basit muhakeme usulünde; asliye cezalık suçların büyük bölümünde, avukatının da huzurunda şüphelinin, C. Savcısınca teklif edilecek olan seri muhakeme usulü uygulanmasını kabul etmesi halinde, C. Savcısı suç için belirlenmiş cezanın yarısı oranında yaptırım belirleyerek iddianame düzenleyecek, gerekirse suçu erteleme kapsamına alabilecektir. İddianameyi kabul eden Asliye Ceza Mahkemesince basit yargılama usulü uygulanacak ve itiraz olmaması durumunda, dava hakkında duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden karar verilebilecektir.
Bu usulün uygulanması ile, suç işleyenler hakkında, bu suçlar TCK’da öngörülmüş cezaların yarısı oranında ceza verilebilecektir.
Bu usul ile suç işleyenlerin korundukları, bu durumda kamu düzeninin olumsuz etkileneceği açıktır.

2– Yürürlükte olan yasada bir yıl olan, Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde iki yıla çıkarılması önerilen ertelemenin üst sınırı, genel kurul kararı ile yeni yasada üç yıla çıkarılmıştır.
Bu yolla, uzlaştırma ve ön ödeme kapsamındaki suçlar dışında, Cumhuriyet savcısı, üst sınırı 3 yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı, yeterli kuşkunun varlığına karşın kamu davasının açılmasının 5 yıl süreyle ertelenmesine karar verebilecektir.
Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmediği takdirde, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilecektir.

CMK’nın ilk biçiminde bulunmayan ve daha sonra 6.12.2006 gün ve 5560 sayılı yasayla 1 yıl olarak getirilmiş olan erteleme sınırının 3 yıla çıkarılması, C. Savcısına verilmiş geniş takdir yetkisi sonucu olarak, suçluların büyük bölümü -ne yazık ki- cezasız kalacaktır.

Artan suçlular nedeniyle ceza vermede, verilen cezaların tam olarak infaz edilmeleri konularında toplum olarak güçlük çekmeye başladığımız anlaşılmaktadır.

3-15 yıl kıdemi bulunan avukatlara, haklarında kimi suçlardan dolayı soruşturma / kovuşturma açılmamış olması koşulu ile hususi damgalı pasaport (yeşil pasaport) verilebilecek olması durumunun, TBB tarafından büyük bir başarı gibi avukatlara sunulduğu anlaşılmaktadır.
Ancak avukatlarımıza yeşil pasaport verilmesinde geç kalınmıştır. Çünkü Almanya başta olmak üzere AB ülkelerinin resmi görevle gelmeyen yeşil pasaport sahiplerine yönelik denetimlerini sıklaştırdıkları (sağlık sigortası, dönüş bileti, nakit para veya geçerli kredi kartı sorulduğu, aksi halde girişlerine izin verilmediğine) ilişkin haberler basında yer almaya başlamıştır. (https://t24.com.tr/yazarlar/zeynel-lule/ab-nin-yesil-pasaport-sikintisi,23886)

Selam ve saygılarımla. 28.10.2019
===================================
Dostlar,

7188 Sayılı “Yargı Reformu” Yasası Yüzeysel Bir Adımdır; O Denli!

7188 sayılı yasa kapsamında getirilen yeni düzenlemeler yüzeyseldir, dolayısıyla “REFORM” olma savı yerinde değildir. “Reform” nitelemesi aşkın ve duygusal bir değerlendirmedir.
AKP yönetiminde eylemli olarak ya da baskıcı mevzuatla yitirilmiş kimi haklar, kısık sesle sanki bir ölçüde (kısmen) geri verilmektedir..

Bu düzenlemeler, Türkiye’ye, çoktan ve derin biçimde yitirdiği “hukuk devleti” olma nitemini asla geri kazandıramayacaktır. Bu bağlamda sayısız olumsuz örnek verilebilir. Her şeyden önce “ucube TEK ADAM REJİMİ” utandırıcıdır ve siyasal kuramda (teoride) yeri olmayan, kendine özgü (nev-i şahsına münhasır) anomalili bir rejimdir ve daha 1. yılında ciddi biçimde tıkanmış, Türkiye’yi çok yönlü soluksuz bırakmıştır.

Demokratik Cumhuriyet‘in temel koşulu 3 ana erke ve bunların ayrılığı ile karşılıklı denge -denet (check and balance) sistemine dayalı olmasıdır.

Cumhuriyetimizin 96. yılını kutladığımız bu günde öncelikli sorunumuz, rejimin hızla normalleştirilmesi ve parlamenter sisteme yeniden dönülmesidir. Böylesi köktenci bir değişim, hiç kuşkusuz AKP = Erdoğan‘ın da ciddi biçimde yararına olacaktır.
***
Öte yandan, 7188 sayılı yasa ile ceza ve ceza muhakemesi yargısına getirilen değişiklikler, suçların etkin yaptırım görmesini de ciddi biçimde engelleyebilecektir. Bu olgu, toplumda adalet duygusunu zedeleyebilir ve zincirleme sorunlara yol açabilir..
C. Savcısına tanınan erteleme, uzlaşma…. yetkileri aşkındır ve istismara açık olabilir.

En önemlisi ise, AKP = Erdoğan‘ın baskıcı – ayrıştırıcı – ötekileştirici – kendini her şeyin üstünde gören olağanüstü kibirli kişiliğinin (narsisistik kişilik yapısı) yarattığı iklimde, olabildiğine siyasallaşmış, yandaş kadrolarla doldurulmuş yargı sisteminde, 7188 s. yasanın muradının ne ölçüde yaşama geçirilebileceğidir. Öte yandan bu düzenlemeler olsa olsa çok sınırlı ve iyi niyetli görünen başlangıç düzenlemelerinden öte bir beklentiyi de hak etmemektedir gerçekçi olmak gerekirse.

Söz gelimi Hukuk eğitimi (ve Tıp) ABD’de, 4 yıllık herhangi bir lisans eğitiminden sonra alınabilmektedir. Hukuk mesleklerinde çalışacakların entellektüel ve profesyonel olgunlaşması son derece önemsenmektedir. Yargıçlık kürsüleri hemen hemen tümüyle ek olarak lisansüstü derece ile elde edilebilmektedir. Ülkemizde Hukuk lisans eğitiminin ciddi sorunları vardır. Gereksinilen insangücü planlaması başta, eğitim standartlarının yükseltilmesi kaçınılmazdır.

Hızla çeşitlenen ve kapsam kazanan yaşam alanlarına karşılık düşen hukuksal düzenlemeler karşısında 4 yıllık lisans eğitimi, temel bilgi – beceriyi edinmede bile son derece yetersiz kalmaktadır ve giderek uzmanlaşma zorunlulaşmaktadır. Tıpta, diş hekimliğinde, mühendislikte olduğu gibi hukuk profesyonellerinin de uzmanlık dallarına ayrılması hızla planlanmalıdır. Pratisyen hekimlikte yaşanan zorluklar, “pratisyen hukukçu – avukat – savcı” bir ölçüde yargıçlar için de geçerlidir.

Son olarak; TBB’nin -Başkan Feyzioğlu’nun- 7188 s. yasayı değerlendirirken sıklıkla “avukatlara çok sayıda ek iş olanaklarının çıkacağını” öne çıkarması, bu hizmetleri kullanmak zorunda kalacakların durumu bakımından rahatsız edici etik kaygılar uyandırmaktadır..

Sevgi ve saygı ile. 29 Ekim 2019, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
AÜHF Öğrencisi, Anayasa Hukuku PhD Öğrencisi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Yargi_Reformu_Neler_Getirdi_2019

CUMHURİYETÇİ BİRLİK ZAMANI..


Dostlar
,

Sayın Prof. Dr. Anıl Çeçen hoca sağolsun üretimini sürdürüyor..
Çoook ilginç biçimde her makalesi 7-8 sayfa ve 4000 sözcükten eksik değil..
(Bu makale 3453 sözcük.. 11 p ile ve sıkışık olarak dolu dolu 7 sayfa..)
Bir başladı mı soluksuz yazıyor.. Ne ara başlık, ne sonuç – özet..
Biçimi bu.. Öneri ve ricalar bir işe yaramıyor..

Ancak O’ndan öğrenmeyi sürdürüyoruz..

ANKARA KALESİ – 183 ÖNEMLİ bir konuyu işliyor :

  • CUMHURİYETÇİ BİRLİK ZAMANI..

Paylaşmak istiyoruz..

Şöyle giriyor :

portresi_renkli

 

Prof. Dr. Anıl Çeçen

 

  • Türkiye Cumhuriyeti bu yıl içinde doksanıncı yıldönümünü kutlamaktadır.
    Ulus devletlerin ortaya çıkışı ve cumhuriyet yönetimlerinin yeryüzünde yaygınlık kazanması sürecinde, hiç de küçümsenmeyecek derecede uzun bir dönemi,
    Türk devleti cumhuriyet rejiminin çatısı altında geride bırakmaktadır. Cumhuriyetin yüzüncü yılına doğru Türk ulusu, ulus devletiyle bütünleşerek yürürken, 21. yüzyılda payidar olabilmenin olanaklarını yaratmış ve her türlü engeli aşarak doksanıncı yıldönümüne ulaşmıştır. Türk devletini geçici görenler açısından konu ele alınarak değerlendirilirse o zaman, Atatürk Cumhuriyeti uzun süre devam edemez,
    gelecek yüzyılda varlığını sürdüremez diye ortaya çıkanların hepsinin yanıldığı görülmüştür. Türk ulusunun ve Türkiye Cumhuriyetinin düşmanları
    bu doğrultuda kötü niyetli düşünceler üretmeye devam etmişler ve bugünün koşullarında demokrasi görünümü altında bir cumhuriyet karşıtı cephe yaratabilmişlerdir. Özellikle soğuk savaş sonrasında küreselleşme sürecine doğru bütün dünya yönelirken cumhuriyet karşıtlarının ve düşmanlarının emperyal merkezler ile işbirliği içine girerek büyük kurtarıcı Atatürk’ten Türk gençliğine ve ulusuna emanet bırakılan Türkiye Cumhuriyetini yıkmak ve yok etmek üzere çeşitli oyunların ve senaryoların tezgahlandığı açıkça ortaya çıkmıştır…”

Yazı devamla;

  • Küreselleşme sürecinin ortaya çıkardığı yeni kavramlardan birisi de
    demokratik cumhuriyet olmuştur. Özellikle batı tipi bir demokrasinin geçerli olduğu dünya düzeninde, var olan cumhuriyet devletlerini batı tipi demokrasiye kavuşturma görünümü altında demokratik cumhuriyet uygulamalarına geçilebiliyordu. Özellikle cumhuriyet devletlerinin kendi halkı ile bütünleşebilmesi ve bu doğrultuda daha gelişmiş yeni yapılanmalara gidilmesi çizgisinde demokratik cumhuriyet kavramı anlam taşımaya başlamıştır. Özellikle sol kesimde ya da toplumcu çizgide yer alan siyasal partiler açısından cumhuriyet rejimlerinin daha halkçı bir yapılanmaya yönlendirilebilmesi için demokratik cumhuriyet kavramı kullanıldığı gibi bu doğrultuda aynı ismi taşıyan bazı siyasal ya hukuki paketler hazırlanarak siyaset sahnesinin önüne getirilmiştir. Özellikle ileri demokrasi kavramının yarattığı yansımalardan yararlanan küreselci ya da işbirlikçi kesimler, demokratik cumhuriyet kavramını sihirli bir deyim olarak kamuoyunun önüne getirerek, ulus devletin tasfiyesi ya da cumhuriyet yönetiminin zayıflatılması gibi
    asıl hedeflerini gizleme doğrultusunda kullanmaya çalışmışlardır. Özellikle küresel sermayenin istediği ulus devletlerden eyalet devletlerine geçiş aşaması çerçevesinde, demokratik cumhuriyet kavramına dayalı olarak öne çıkarılan siyasal paketler de ulusal ve merkezi devleti tasfiye edildiği, ya da toplumların ulusal bütünlüğünün ortadan kaldırılmaya çalışıldığı açığa çıkmıştır. Özellikle siyasal azınlıkları ulusal azınlığa dönüştürme, ya da başkentlerin kendi ülkesinin sınırları içindeki kentleri kendine bağlayan anayasal düzenleri ortadan kaldırmak üzere yerel yönetimler özerklik şartı adı altında birtakım uluslararası protokoller, ulusal ve merkezi devlete dayanan cumhuriyet yönetimlerine zorla ve baskı ile imzalatılmaktadır. Özellikle bazı bölgelerin ulus devletlerin ülkelerinden koparak kendi küçük devletlerini kurmaları yolunda,
    ulus devletlerin üniter yapılarını devre dışı bırakmak üzere demokratik cumhuriyet adı altında aldatıcı siyasal paketlerin gündeme getirildiği görülmektedir.”

Ve şöyle bağlıyor Anıl hoca yazısını :

  • Atatürkçü, ulusalcı, millici, milliyetçi, Türkiye’ci bütün kesimlerin bir araya gelmeleriyle başlatılacak cumhuriyetçi birlik hareketi, toplumu geçmişten
    bu yana sürüp gelen çeşitli tartışmalardan kurtaracak ve ülkemizin yeni bir başlangıç yapmasına fırsatlar yaratabilecektir. Batı demokrasilerinde demokrat parti ve hareketlere karşı devleti, ülkeyi ve ulusal çıkarları savunan güçlü cumhuriyetçi hareketlerin ve partilerin bulunduğunu gerçekçi olabilmek için dikkate almak gerekmektedir. Cumhuriyetin kurucusu olan partinin küreselci ve neoliberal kadroların baskısı altında olması dikkate alınarak, daha çok zaman yitirmeden bağımsız bir cumhuriyetçi birlik hareketinin, yepyeni bir girişim olarak Türkiye’nin beklentileri doğrultusunda devreye girmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda
  • bütün cumhuriyetçilerin harekete geçmesinin zamanı gelmiştir.”

*****

Yazının tümünü pdf olarak okumak için lütfen tıklar mısınız??

ANKARA_KALESI_183_CUMHURIYETCI_BIRLIK_ZAMANI

İyi okumalar…

Sevgi ve saygı ile.
05 Ocak 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net