Etiket arşivi: Kamu Özel İşbirliği (KÖİ)

200 Liracık

Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

mozbulbul@yahoo.com

200 Liracık

20 Mart 2022  https://www.gunboyugazetesi.com.tr/200-liracik-134859h.htm

AKP Genel Başkanı Erdoğan, 18 Mart Çanakkale köprüsünün açılışında geçiş ücretini açıklarken “200 liracık” tabirini (deyimini) kullandı. Anlaşılan kendisi de bu ücretin son derecede fahiş (aşkın) olduğunun idraki (bilinci) içinde olmalı ki, “200 liracık” diyerek lafzen (sözle) ödenecek geçiş ücretini küçültme derdine düşmüş…

Ben dahil birçok ekonomi yorumcusu, Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) denen bu model çerçevesinde Yap İşlet Devret (YİD) yöntemi ile yapılan projelerin birçok sakıncasını defalarca (kezlerce) sıraladık. Bu sakıncalardan en önemlisi olan döviz bazında (olarak) verilen ödeme garantilerinin (güvencelerinin) devlete nasıl yük olacağını ve bütçe açıklarını nasıl tetikleyeceğini defalarca (kezlerce) anlattık.

Lakin (ancak) bu projelerde verilen garantiler (güvenceler) tutturulsa, tüm maliyeti vatandaşlar üstlense ve ödese bile ortaya çıkacak bir başka sakınca, genelde gözlerden kaçmaktadır. Bu sakınca da YİD devret projelerinin çok büyük döviz açığına sebep (neden) olmasıdır. Bu projelerin çok önemli bir kısmı (bölümü) döviz kazandıracak veya döviz tasarrufu sağlayabilecek projeler değildir. Ama bu projeler kapsamında inşaatlarda kullanılacak birçok emtia (mal), araç gereç, makine, ekipman (donanım) döviz ödenerek ithal edilmektedir (dışalımı yapılmaktadır). Sadece (yalnızca) bu kadar da (denli de) değil, bu projelerin nerede ise tamamı (tümü) yurt dışından döviz ile borçlanılarak inşa edilmektedir. Dahası da var; bu projelerde yükümlülük altına giren birçok firma da yabancıdır ve projeden elde ettikleri kârlarını (kazancı) dövize çevirerek yurt dışına götürmeleri işin doğası gereğidir.

Kısacası bu projeler sadece (salt) bütçe açığını artırmakla kalmamakta, döviz açığını da büyütmektedir. Doğru projenin başlangıcında bu projeyi finanse edebilmek için yurt dışından bir miktar döviz gelmektedir, lakin (ancak) projenin bitiminden sonra geldiğinden çok daha fazla döviz yurt dışına çıkmaktadır.

Diğer (öte) yandan şunu da unutmamak gerekiyor : Bu projelerin yapımında kullanılan mal ve hizmetler çok büyük ölçüde ithaldir (dışalımdır). İnşaat makineleri, bu makinelerin kullandığı akaryakıt, inşaatta kullanılan çelik vs. malzemeler, projeler hep ithal (dışalım). Bunlar da çok ciddi bir döviz çıkışına neden olmaktadır.

Diğer (öte) yandan özellikle enerji konusunda döviz bazında (olarak) verilen alım garantileri (güvenceleri) ve bu garantiler (güvenceler) teminata konularak (karşılık gösterilerek) alınan döviz bazındaki krediler (döviz kredileri) ile bu projelerde kullanılan makine ekipman (donanım) hep çok büyük bir döviz açığına yol açmaktadır.

Aslında (Gerçekte) özel sektörün büyük bir kısmı (kesimi) bu tip Yap İşlet Devret Projeleri kapsamında kullandığı döviz kredileri de en temelde kamunun garantisi (güvencesi) ve yükümlülüğü altındadır, kısacası bir nevi (tür) kamu dış borcudur.

Yap İşlet Devret Projeleri zaten ilk olarak kamunun dış borç stokunu (birikimini) daha düşük gösterebilmek, bu noktada AB tarafından konan Maastricht Kriterleri (Ölçütleri) ya da Avrupa Yakınsama Kriterlerini (Ölçütlerini) delmek ve kamu borcunu olduğundan çok daha düşük gösterebilmek için uygulanan bir yöntem olarak ortaya çıkmıştır.

Gerçekte kamu kefil olup, garanti (güvencve) verecek yerde, bu finansmanı kendi borç olarak daha düşük faiz ve daha uzun vade (erim) ile alsa ve projeleri şeffaf (saydam) ve adil bir ihale ile gene özel sektöre yaptırsa, hem finansman maliyeti ve hem de yapım maliyeti çok daha düşük olurdu. Böyle bir seçenekte geçiş ücreti de elbette “200 liracık” gibi fahiş (aşkın) bir mertebede (düzeyde) olmazdı.

Bakınız büyük altyapı projeleri çok tehlikelidir, eğer fizibilitesi iyi yapılmaz ve bütçe dengeleri dikkate alınmazsa, bu projeler yaratacakları kara delikler ile çok ciddi bütçe açıklarına ve dolayısı ile enflasyona yol açabilir.

Büyük projeler birçok durumda iktidarlar tarafından hem vatandaşı etkileyebilmek, hem ekonomiyi canlandırabilmek ve hem de eğer şeffaf (saydam) ve adil bir ihale ile yapılmıyorsa siyasete finansman temin edebilmek (sağlayabilmek) için kullanılır.

İş insanları iyi bilir, bir iş insanını batıran temel eylem, hesabı kitabı iyi yapılmamış yanlış projelere girmektir. Elbette devletler kolay kolay batmaz, lakin (ama) bu tip yanlışlar devlette enflasyona ve hizmet kalitesinde (niteliğinde) büyük düşüşlere yol açar.

Sonra çıkıp fahiş (azgın) ücretleri “200 liracık” diye küçümsemeye çalışmak durumunda kalırsınız…

Son söz : Bir projeyi yapmak önemli değildir, bu günkü teknolojiylee parayı verdin mi istediğin inşaatı rahatlıkla yapabilirsin. Önemli olan kamu faydasını (yararını) maksimize edecek (en çoklayacak) ve refah (gönenç) artışına katkı sağlayabilecek bir projeyi doğru fiyata yapabilmektir.
=====================================
Dostlar,

Değerli Özbülbül’ün yazısı içerik olarak çok uyarıcı..
Kendisine teşekkür borçluyuz..
***
Ancak;

Nedir bu Türkçe ile cebelleşmemiz???

Neden masamıza Dil Derneği‘nin Türkçe Sözlük’ünü koymayız?

Neden bir ÖZTÜRKÇE sözlük el altında olmaz??

Neden güncel Türkçe’yi kullanmaz; Arapça – Farsça – İngilizce… sözcükleri boca ederiz?

Hangi Ulus bizim ölçümüzde kendi diline hoyrat??

  • ATATÜRK’ün DİL DEVRİMİ neden öksüz konur??

Aydın sorumluluğu değil midir kendi diline sahip çıkmak ve onu iğdiş etmek yerine geliştirmek??
***
Değerli dostumuz Özbülbül’ün yetkin yorumlarını web sitemizde izleyenlerimizle daha çok paylaşmak istiyoruz.. İçerik ölçüsünde Dilimiz Türkçe’ye daha çok özenini dileyerek.

Sevgi ve saygı ile. 21 Mart 2022

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

Mandacı zihniyet ve kapitülasyon hastaneleri

Op. Dr. Fikret Şahin’den Şehir Hastaneleri İle İlgili Önemli TespitlerOP. DR. FİKRET ŞAHİN
CHP BALIKESİR MİLLETVEKİLİ
ESKİ BALIKESİR TABİP ODASI BAŞKANI

Cumhuriyet, 25 Aralık 2021
(AS: Bizim kısa katkımız yazının altındadır.)

 

AKP iktidarının 2003 yılında uygulamaya başladığı Dünya Bankası destekli “Sağlıkta Dönüşüm” programıyla tanıştığımız şirket-şehir hastaneleri hakkında Sayıştay raporlarının son 3 yıldaki ortak tespiti, şehir hastanelerinin muhasebe işlemlerinin mevzuata uygun olmadığı ve devamlı surette (AS: sürekli biçime) kamunun zarar ettiğidir.

Ticari sır gerekçesiyle milletvekillerinden dahi saklanan şirket-şehir hastaneleri sözleşmelerinde kamunun menfaatini savunan bir irade ve mekanizma yoktur.

Küresel sömürü sisteminin bir manivelası olan şirket-şehir hastaneleri esasen (AS: gerçekte) kamudan özel şirketlere para aktarmanın bir paravanıdır ve Cumhuriyet tarihinin en uzun süreli soygun sistemidir.

Kamunun menfaatini (AS: çıkarını) savunan bir taraf olmadığı için şirket-şehir hastanelerini kamu özel işbirliği (KÖİ) projeleri olarak adlandırmak yanlıştır, doğrusu bu hastanelerin AKP-yandaş işbirliği (AYİ) projeleri olduğudur.

Şirket-şehir hastaneleri kamuoyu gündemine sıklıkla yüksek maliyetleri ve yolsuzluklarla gelmesinin yanında daha önemli olan husus, bu hastaneler sisteminin Türkiye’nin egemenlik haklarını ihlal etmesidir.

KAMU ÇIKARLARININ ÖNÜNE GEÇTİ

Şirket-şehir hastaneleri Türkiye’nin egemenlik haklarını nasıl ihlal etmektedir?

  • Şirket-şehir hastanelerinin yapımı için 2013 yılında AKP tarafından 6428 sayılı özel bir yasa kabul edildi ve şirketlerin menfaat talepleri üzerine bu kanunda en az 10 kez değişiklik yapıldı.
  • Bu yasada 2015 yılında yapılan değişiklikle şirket-şehir hastaneleriyle ilgili davalarda Türk mahkemelerinin yetkisi alındı, Londra mahkemeleri (AS: Tahkim – Hakem Kurulları) yetkilendirildi. Üstelik Sayıştay, “Neden böyle bir değişiklik yaptınız?” diye sorduğunda Sağlık Bakanlığı “finansör şirketlerin isteği üzerine” bu değişikliği yaptıklarını itiraf etti.
  • Şirket-şehir hastanelerinin kira ödemelerinin Türk Lirası yerine dövizle yapılması kabul edilerek Türk Lirası değersizleştirildi, Dolar ve Avro’ya değer kazandırıldı.
  • Şirket-şehir hastanelerinin deprem, yangın gibi afetlerde zarar görüp kullanılamaz hale geldiğinde sigorta ödemelerinin Sağlık Bakanlığı yerine yabancı finansör şirketlere yapılması kabul edildi. Sigorta ödemelerinin malın sahibine yapılacağı gerçeğinden hareketle bu hastanelerin sahiplerinin yabancı finansör şirketler olduğu kabul edildi.
  • Sayıştay 2019 yılı Sağlık Bakanlığı denetim raporunda, “kreditörlerin menfaatlerinin, kamu menfaatlerinin önüne geçtiği” tespitini (AS : saptamasını) yaptı.

BÜYÜK ÇELİŞKİ

İşte bu saydığımız gerekçelerden dolayı şirket-şehir hastaneleri Türkiye’nin egemenlik haklarını ihlal etmektedir.

  • Bu nedenle, şirket-şehir hastaneleri birer “kapitülasyon hastaneleridir”.

AKP’li yetkililerin (AS: doğrudan RTE’nin) KÖİ projelerinin dövizle yapılan ödemeleri için “Sizden bunları söke söke alırlar” ifadeleri de bu projelerin bir kapitülasyon olduğunun açık itirafıdır.

Türk ekonomi tarihinin olağanüstü zamanları yaşadığı, dövizin kısa sürede katlanarak değer kazandığı (AS: TL’nin değer yitirdiği!) bugünlerde halen KÖİ ödemelerinin Türk Lirası’na çevrilmemesinin gerekçesini anlamak mümkün değildir. Üstelik vatandaşların kendi aralarındaki ticari sözleşmelerde döviz kullanımını yasaklayan 12 Eylül 2018 tarihli “Türk Parasının Kıymetini Korumayla” ilgili Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi halen geçerli iken, şirket-şehir hastanelerinin kira ödemelerinin dövizle yapılması ve vatandaşların yastık altındaki dövizlerini bozdurup ekonomiye kazandırmalarını istemeleri AKP iktidarı açısından çok büyük çelişkidir.

SİSTEM İNGİLİZLERE TESLİM

Sağlık Bakanlığı bürokratlarının şirket-şehir hastaneleriyle ilgili 1-3 Eylül 2014 tarihinde Londra’ya gerçekleştirdikleri ziyaretten sonra, İngiltere hükümetinin resmi internet sitesinde yayımlanan belge, bu hastaneler sistemine “mandacı” bir zihniyetin hâkim olduğunu tüm açıklığıyla gözler önüne sermiştir.

Bu belgede, Türkiye’de 2023 yılına dek 95 bin yatak kapasiteli 40 şirket-şehir hastanesi yapılacağı ve bu yatırımların “İngiliz firmaları için önemli fırsatlar barındırdığı” belirtilmekte.

Bir anlamda, “Türkiye’nin sağlık sisteminin önemli bir bölümü İngilizlere teslim edilmiştir”.

Bu hastaneler, yerli ve milli olduğunu iddia eden bir iktidarın, söylem ve eyleminde ne denli çelişki içinde olduğunun da kanıtıdır.

Yerli ve milli olmak, ülke kaynaklarının sömürülmesini engellemeyi ve kendi milletinin çıkarını korumayı gerektirir.

Yerli ve milli olmaya;

  • şirket-şehir hastanelerinin kira ödemelerini Türk Lirası’na çevirmeyle,
  • şirket-şehir hastanelerini kamulaştırmayla,
  • Türk mahkemelerini tekrar yetkili duruma getirmeyle başlayabilirsiniz…

Tıpkı Cumhuriyet Halk Partisi’nin yıllar önce bu 3 konuda yasa önerisi verdiği gibi…

========================================

Dostlar,

Çok değerli, yurtsever meslektaşımız Uzm. Dr. Fikret Şahin‘i bu yazısı için içtenlikle kutlarız..
Ama; kullandığı dil nedense çooook eski!. Yer yer ayraç içinde güncel Türkçe’lerini koyduk.
Arada da (izin almadan!!) Türkçeleştirdik kimi sözcükleri, elbette anlama dokunmadan..
Hoşgörüsünü dileriz.
***
Şehir hastaneleri ile ilgili 3 önemli nitelemeyi ilk kez biz yaptık ve kulandık :

1. Şehir hastaneleri TALAN’dır!
2. Şehir hastaneleri SAĞLIK KAPİTÜLASYONU’dur (akçalı ve yönetsel… boyutları ile de..)
3. Şehir hastaneleri özünde KAPİTÜLASYON eşdeğeri imtiyaz olduğundan, ülkemizin kurucu
Uluslararası Andlaşması, bu gün ölümünün 48. yılında özlem ve şükranla andığımız büyük devlet adamı ve Atatürk‘ün en yakın dava – silah arkadaşı İsmet İNÖNÜ‘nün kahramanı olduğu Lozan Andlaşmasına aykırıdır.

Bunca TALANI yapan, SAĞLIK KAPİTÜLASYONU veren ve tapumuz – tabumuz olan Lozan Andlaşması’na aykırı işler yapan AKP = RTE iktidarı, bir de gerçekte aşı niteliğini henüz bllimsel olarak kesinlikle kazanmamış TURKOVAC aşı adayını, acil kullanım onayı ile kullanıma sokarak akıl almaz hatalarını sürdürmektedir., Bu politika HALKIN SAĞLIĞI İLE KUMAR OYNAMAKTIR. Çok ağır insan hakları ihlali, hatta insanlığa karşı suçtur. Başka ülkelere yollanırsa suç uluslararası boyut ve nitelik kazanacaktır.

TURKOVAC aşı adayı henüz kesinlikle aşı olmadığından,
uygulaması der – hal DURDURULMALIDIR!

Konuya ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. “TURKOVAC” Aşı Adayının Bilimsel Verileri / Makalesi Nerede?? | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc


Sevgi, saygı ve KAYGI ile. 25 Aralık 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

 

Şehir hastaneleri kimin?

Tuncay MollaveisoğluTuncay Mollaveisoğlu
Cumhuriyet, 10 Kasım 2021
Kim kazanıyor, kim kaybediyor?
Şehir hastaneleri ile ilgili çok sayıda yazımı bu soru ile bitirmiştim…

TELE 1’de yayımlanan programımda, toplamda 40 saati bulan zaman diliminde belgeleri, raporları, uzmanları ile büyük vurgunun perde arkasını kamuoyuna aktardım.

Dün CHP lideri Kemal KılıçdaroğluErdoğan’a yönelik “İstediğin TV kanalında karşıma çık, sana sadece şehir hastanelerini soracağım” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun bu sözü söylemesine neden olan Erdoğan’ın yap – işlet – devret projeleri ile ilgili yaptığı açıklamaydı. Erdoğan, bu projelerde devletin cebinden bir kuruş çıkmadığını iddia ediyordu. Ve elbette gerçek değildi…
*
Şehir hastaneleri de yap – işlet – devret modeli ile başlayıp daha sonra ambalajı değiştirilerek kamu – özel işbirliği (KÖİ) projelerine dönüştürüldü. İki yöntemin de birbirinden farkı yok… Şehir hastaneleri için devlet müteahhide arsayı veriyor, müteahhit ise Hazine garantisi ile borçlanıyor, binayı yapıyor, donanımı ve hizmetleri ile birlikte devlete kiralıyor… Bu süreçte Sağlık Bakanlığı müteahhidin ödeyeceği kredi ve faizlerine bile kefil oluyor…

Peki, müteahhit ve onu fonlayan yabancı finans kuruluşları ne kazanıyor?

Çok kere yazdım ancak hatırlatayım: AKP’nin bir şehir hastanesine bir yıl için ödediği kira bedeli ile bir devlet hastanesi yapılabiliyor!

Prof. Duran Bülbül’ün Sayıştay raporları ve bütçeyi inceleyerek bana ulaştırdığı inceleme raporuna göre devlet, bir hastaneyi 1 milyar TL’ye mal ediyor… Oysa bu para, bir şehir hastanesine bir yıl için ödenen kira parası sadece! Yani 25 yıllık kiralama boyunca bir hastane için 25 hastane parası yandaşlara aktarılıyor! Hesap bu kadar açık!
*
Yeni bir bilgi daha ekleyeyim: Devlet, 2020 – 21 – 22 yıllarında 13 şehir hastanesi için 60 milyar TL ödeme yapacak! Hazine’yi boşaltan, yandaşları ve arkasındaki yabancı finans tekellerini olağanüstü zengin eden bir soygun modeli… Bu nedenle yapılan sözleşmelerde, şehir hastaneleri ile ilgili olası bir ihtilafta Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri devre dışı bırakıldı ve İngiltere mahkemeleri yetkili kılındı! (AS: Mahkeme de değil, Tahkim kurulları!)

“Sözleşmeye bakın!..” diyeceğim ama bakamazsınız… Çünkü o sözleşmeler de ticari sır perdesi ile halktan gizleniyor.
*
Bitmedi… Müteahhitler görüntüleme, yemek, güvenlik hizmetleri gibi birçok kalemde de devlete fatura kesiyor…

  • 25 yıl boyunca ayrıcalıklı özel şirketlere milyarlarca dolar akacak.

Evet Dolar, çünkü sözleşmeler de Dolar üzerinden yapılmış. Yani kamu – özel işbirliği diye adı konan soygunda aslında kamu yok… Kamu yararı yok, kamu çıkarı yok… İşi yapan firmanın lehine, kamunun, halkın, devletin aleyhine sözleşmeler yapıldı.  Ve elbette… Bir AKP klasiği olarak rekabete açık ihale yok, Kamu İhale Kanunu bu işlerde devre dışı ve denetim de yok! (AS: Denetim de Anayasa md.56 çiğnenerek özelleştirilmiş durumda!)
*
Bu kadar aleni (AS: denli açık) bir soygunda müteahhitleri ve arkalarındaki finans baronlarını koruyan irade kim olabilir? İnanılması güç son vurgunu, şehir hastaneleri yolsuzluğunu yakından takip eden CHP Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin yaptığımız programda açıklamıştı… Isparta Şehir Hastanesi’nin önce temeli atılmış, firma işe başlamış, ihalesi dört ay sonra yapılmıştı!

Önceki yazılarımda Dolardaki artışın şehir hastanelerinin yarattığı kara deliği ne kadar büyüttüğünü detayları (AS: ayrıntıları) ile anlatmıştım. Burada mesele; devletin, milletin, zararına ancak yandaşların lehine olan, üstelik iktidar değişikliğini de hesap ederek olası el koymaları Londra mahkemelerine (AS: Tahkim / hakem kurullarına) taşıyan bu sözleşmelere AKP iktidarının nasıl imza attığı?

AKP Genel Başkanı Erdoğan, insan hakları, kadın hakları söz konusu olunca uluslararası sözleşmeleri yok sayıyor ancak konu şehir hastanelerine gelince uluslararası hukuku hatırlatıyor… Kim kazanıyor, kim kaybediyor diye yeniden sorarken aklıma takılan bir soruyu daha paylaşmak istiyorum…

  • Şehir hastanelerinin gerçek sahipleri kim? 

Kamu-Özel İşbirliği ve “Mücbir Sebep”

Kamu-Özel İşbirliği ve “Mücbir Sebep”

Dr. Ali Fazıl KASAP
CHP KÜTAHYA MİLLETVEKİLİ 
TBMM SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU ÜYESİ

Cumhuriyet, 25 Mart 2021

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır.)

Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) modeliyle yapılan projelerin garanti ödemeleri tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını nedeniyle birçok ülkede mücbir sebep ilan edilerek ertelenmiş, dondurulmuş ya da feshedilmiştir. Türkiye’de yatırım büyüklüğü 150 milyar doları aşan KÖİ projeleri çerçevesinde 2020 Mart ayından beri salgın koşulları yaşanmasına rağmen iktidar tarafından mücbir sebep ilan edilmeksizin yüklenici firmalara 2020 yılı için 18.8 milyar lira garanti ödemesi gerçekleştirilmiştir.

DÜNYADA DURUM

Yerel mevzuat kapsamında salgın hastalığın mücbir sebepler arasında sayıldığı düzenlemeler mevcut olup, Yargıtay kararları kapsamında da salgın hastalığın mücbir sebep olarak kabul edildiği örnekler bulunmaktadır. Yerel mevzuat ve Yargıtay kararları dışında dünya çapında 140 ülkenin şirketlerinin temsil edildiği uluslararası örgüt olan Milletlerarası Ticaret Odası’nın mücbir sebep hallerine ilişkin olarak sözleşmelere eklenmek üzere tavsiye niteliğinde hazırlanan örnek maddeler kitapçığında da salgın hastalıkların mücbir sebep olarak kabul edilmesinin kararlaştırılabileceği belirtilmektedir.

İngilizcede “Act of God” olarak veya hukuk dilinde “Force majeure” olarak geçen mücbir sebep, “hukukta görevin, taahhüdün ve sorumluluğun yerine getirilmesine engel teşkil edebilecek nitelikte bulunan ölüm, iflas, hastalık, tutukluluk, afet ve buna benzer hallerdir.” şeklinde tanımlanmaktadır.

Yine KÖİ mevzuatının Mücbir Sebep Halleri başlıklı 59. maddesinde mücbir sebep olarak kabul edilebilecek haller sırasıyla şöyledir:

  • Doğal afetler, kanuni grev, genel salgın hastalık, kısmi veya genel seferberlik ilanı veya savaş ve ifayı imkânsız kılan diğer haller.

Gerek uluslararası yayınlarda gerekse yerel mevzuatlarda salgın hastalığın mücbir sebep ilan edilmesi yönünde kararlar ve örnekler var iken Türkiye’nin KÖİ projelerinin garanti ödemelerini mücbir sebep ilan etmemesi kamu zararına neden olmakta ve bütçe yükünü artırmaktadır.

BÜTÇEYE AĞIR YÜK

KÖİ ve şehir hastanelerinin bütçeye olan yükü her yıl artmaktadır. Sadece 2020 yılı bütçesinden KÖİ projelerine ayrılan pay 14 milyar TL’dir. Kur farkından dolayı 2020 yılında ödenen meblağ ise 18.8 milyar TL’dir. Garanti ödemeleri mücbir sebep ilan edilmediği için bu tutarın 2020 yılı bütçe açığına oranı %10.40 düzeyindedir.

KÖİ projelerinin sözleşmeleri çerçevesinde yapılan garanti ödemeleri eğer mücbir sebep ilan edilmezse salgın etkilerinin 2023 yılına kadar süreceği göz önüne alındığında seyahatlerin azalması, havalimanlarının ve otoyolların istenen doluluk oranına ulaşamayacağı varsayıldığından yıllar içerisinde bu ödemeler hem bütçe yükünü artıracak hem de bütçe açığına olan oran büyüyecektir.

TL’YE ÇEVRİLMELİ VE KAMULAŞTIRILMALI

Zafer Havalimanı, Avrasya Tüneli, Kuzey Marmara Otoyolu gibi 250’ye yakın proje ve planlanmasından ihalesine, uygulanmasından kontrolüne kadar sayısız sorun içeren ve % 51’i havaalanı yatırımları olmak üzere sağlık, ulaşım, enerji, kentsel altyapı gibi birçok alanda uygulanan KÖİ projelerine ilişkin Sayıştay da çekincelerini ortaya koymaktadır. Son yıllarda yapılan kamu ihaleleri incelendiğinde büyük ihalelerin hemen hemen hepsinin belli şirketler tarafından alındığı görülmektedir.

AKP tarafından verilen, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu’nda 3 Mart 2021 tarihinde görüşülen ve Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilen torba kanun teklifine göre KÖİ projesi alan ama bankalardan kredi bulamayan şirketler için Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın kefil olması istenmiş, garanti ödemeleri yetmezmiş gibi bir de ödenmeyen borçların devlete kalması, devletin şirketlere kefil olması sağlanmıştır.

KÖİ projeleri birçok ülkede olduğu gibi acilen mücbir sebep kabul edilmeli, sözleşmeler TL’ye çevrilmeli ve dondurulmalıdır. İhalesi yapılmış ve sözleşmesi imzalanmış yeni KÖİ projeleri ertelenmeli veya devlet imkânlarıyla yapılmalıdır. Mevcutta yer alan tüm KÖİ projeleri ise kamulaştırılmalıdır.
==============================
Dostlar,

Sn. Dr. Ali Fazıl KASAP’ın üstte aktardığımız önemli yazısı, bize, benzer yaklaşımla sitemizde daha önce yayınladığımız bir makalemizi anımsattı (Mayıs 2020)..
Okunmasını dileriz bağlantılı olarak..

Sevgi ve saygı ile. 28 Mart 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

Günümüzün Kapitülasyonları

Günümüzün Kapitülasyonları

Dr. Fikret ŞAHİN
CHP BALIKESİR MİLLETVEKİLİ
AB  UYUM KOMİSYONU ÜYESİ
BALIKESİR TABİP ODASI ESKİ BAŞKANI
Cumhuriyet, 03 Aralık 2020

Ülkemizde özellikle şehir hastaneleri üzerinden tartışılan sağlık alanındaki kamu özel işbirliği (KÖİ) modelini bizden önce deneyen birçok Avrupa Birliği (AB) ülkesi oldu. 1990’lı yılların ortalarından itibaren başta İngiltere olmak üzere İtalya, Portekiz, İspanya, İsveç, Almanya, Fransa, Polonya ve Finlandiya gibi AB ülkeleri, bu modelle sağlık hizmetlerine yatırım yaptı.

İngiltere her ne kadar Brexit süreciyle AB’den ayrılmak üzere olsa da, dokuz AB üyesi ülkede sağlık hizmetleri için yapılan 287 proje için yaklaşık 45 milyar USD harcandı. İngiltere, 287 KÖİ projesinin 146 adedini 25.8 milyar USD bedelle sadece kendi gerçekleştirdi. Diğer bir deyişle KÖİ modeliyle sağlık hizmeti sunumuna ait AB projelerinin yarısından fazlasını İngiltere tek başına yaptı ve bu alanda en fazla deneyime sahip oldu.

Yaklaşık 10 yıllık bir deneyim sonrasında KÖİ modelinin yüksek maliyetleri ve vatandaşların zamanla artan memnuniyetsizliği nedeniyle AB ülkeleri, 2007 yılından itibaren sağlık alanında yapılacak yatırımlarda KÖİ modelinden hızla vazgeçmeye başladı.

Avrupa Birliği’nde birçok sivil toplum örgütü, KÖİ modelinin olumsuzluklarını sıklıkla gündeme getirdi ve hükümetlerine bu modelden vazgeçmeleri çağrısında bulundu.

AVRUPA UYGUN BULMUYOR

Avrupa Sayıştayı’nın 2018 yılında yayımladığı “Kamu Özel İşbirliğinde Yaygın Eksiklikler ve Sınırlı Faydalar” isimli özel raporda, özellikle KÖİ modeliyle yapılan hastanelerin sözleşmelerinin karmaşıklığı nedeniyle sistemin kilitlenme ihtimalinin yüksek olduğunu ve sağlık gibi teknolojik gelişmelerin hızlı olduğu alanlara KÖİ modeliyle yatırım yapılmasının uygun olmadığı belirtilmiştir.

İngiltere’de Ulusal Sağlık Servisi’nin (National Health Service-NHS) en büyük dayanağını oluşturan ve sağlık sisteminin kamu özel işbirliği modeliyle hizmet sağlayıcısı konumundaki Carillion şirketi iflas etmiş ve sağlık sektöründe hayati önem taşıyan hizmetler verilemez hale gelmiştir. Hatta İngiltere halkı, sağlık alanındaki bu memnuniyetsizliklerini “Hastanelerimizi Koruyalım” temalı gösteriler yaparak hükümetlerine duyurmuştur.

DEVASA BİR SÖMÜRÜ SİSTEMİ

İngiliz hükümeti, olumsuz deneyimler ve halktan gelen yoğun tepkiler sonrasında hızla bu modelle sunulan sağlık sisteminden uzaklaşmış olmasına rağmen KÖİ modelini kaynakları sınırlı, gelişmekte olan veya azgelişmiş olarak tanımlanan ülkelere harika bir sistem gibi pazarlamaktan da geri kalmamıştır.

Bu sayede hem kendi zararlarını telafi etmiş hem de İngiliz şirketlerine ticari kâr alanları yaratmışlardır. Gelecek nesillerin sağlık bütçesini ipotek altına alan bu model gerçekte devasa bir sömürü sistemi ve günümüzün kapitülasyonlarıdır.

İngiltere’yle birlikte Almanya, Fransa gibi diğer büyük AB ülkeleri de sağlık alanında KÖİ modelinden hızla uzaklaşmış, maalesef Türkiye, AKP iktidarıyla birlikte “Sağlıkta Dönüşüm” programı adı altında bu terk edilmiş sistemin dünyadaki en büyük uygulama alanı haline getirilmiştir.

“Sağlıkta Dönüşüm” programı çerçevesinde kamu özel işbirliği modeliyle başta İngiltere Ulusal Sağlık Servisi olmak üzere İngiliz finans, hukuk, danışmanlık ve medikal şirketlerinin rehberliğinde şehir hastaneleri yapılmıştır. Şehir hastanelerinin yapımında çoğunlukla İngiliz şirketlerinden finansal destek alınmış, bunun karşılığında da şirketlere hastanelerin işletmeleri en az 25 yıllığına verilmiş, döviz bazında kira ödemeleri ve hizmet ödemeleri yapılması taahhüt edilmiştir.

Bir yılda ödenen kira ve hizmet bedeli ile aynı hastaneye sahip olmak mümkün iken, 25 yıl ödeme yapılmasının hiçbir mantığı yoktur, devasa kamu zararına neden olunmuş ve vatandaşın aldığı sağlık hizmeti üzerinden yabancı şirketlere döviz bazında para kazanma imkânı sağlayan bir soygun düzeni yaratılmıştır.

İSVEÇ’TE HÜKÜMET  KRİZİ YARATTI

İsveç, KÖİ modeliyle bu zamana kadar sadece bir hastane yaptı. Bu hastanenin maliyetinin ilk belirlenen rakamların çok üstüne çıkmasının ardından İsveç Maliye Bakanı, hastane hakkında soruşturma talebinde bulundu ve “İsveç’te dünyanın en gelişmiş hastanesini yapacağız derken dünyanın en pahalı hastanesini yaptık” yorumunda bulundu.

Yeni Karolinska Hastanesi olarak bilinen bu hastanenin ilk maliyeti 2.1 milyar dolar olarak belirlenmişken gelinen son noktada bu hastane 7.5 milyar dolara mal olmuştu.

İsveç dışında yine Portekiz de KÖİ modeliyle yaptığı tesislerin maliyetinin ilk belirlenenden çok yüksek olması sonrası bu modelden kademeli olarak uzaklaşmaya başlamıştır. Daha birçok örneği olduğu gibi,

  • artık Avrupa Birliği ülkeleri KÖİ modeliyle hastane yapımından vazgeçmiştir.

Hastane ekipmanlarının da hastaneyi işleten şirketler tarafından sağlandığı göz önünde bulundurulduğunda, 25 yıl süresince aynı cihaz ve teknolojiyle sağlık hizmeti vermenin imkânsız olduğu ortadadır. Sistemin teknolojik olarak da sürdürülebilirliği yoktur.

ÜST DÜZEY İTİRAF

Türkiye’de kamu özel işbirliği modeliyle başlangıçta toplam 41 bin 615 yataklı 30 şehir hastanesi yapılması planlanmışken Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 14.11.2019 tarihinde bütçe görüşmesi sonrası yaptığı basın açıklamasında, “KÖİ ile tecrübeye de sahip olduk, bu dönemde de şehir hastanelerini artık bu tecrübeyle birlikte kendi imkânlarımızla yapmayı planladık, sizin bütçenizde bunu yapabilirliğiniz mümkünse niye bir finans modelini devreye sokmak isteyesiniz, finans modelinin sonuçta bir yükü yok mu?” diyerek KÖİ modelinin maliyetinin çok yüksek olduğunu itiraf etmiş ve 10 şehir hastanesi projesini KÖİ modeli dışına çıkararak genel bütçeden kendi imkânlarımızla yapacağımızı belirtmiştir.

Yine bu yıl yapılan Sağlık Bakanlığı bütçe görüşmelerinde bir hastanenin daha (Şanlıurfa Şehir Hastanesi) KÖİ modeli dışına çıkarılarak genel bütçeden yapılacağını ifade etmiştir.

Şehir hastanelerinin genel bütçeden yapılması mantıklıdır, çünkü KÖİ modeliyle yapılan şehir hastanelerindeki yatak başı maliyet, genel bütçeden yapılan şehir hastanelerine göre 25 kat daha fazladır.

Türkiye’de şu anda 13’ü hizmette, 5’i inşaat halinde olan toplam 18 KÖİ modeliyle işletilen şehir hastanesi bulunmaktadır. Bu şirket hastanelerine 25 yıl boyunca yüklü miktarda döviz üzerinden kira ve hizmet bedeli için ödeme yapacağız.

AB deneyimlerinden ders alarak gelecek kuşakların sağlık hakları üzerine ipotek koyan ve yıllar geçtikçe sağlık hizmetlerine ayrılacak bütçeyi azaltan bu işletme modelinden derhal vazgeçmek ve bu sağlık tesislerini zaman kaybetmeden kamulaştırmak zorundayız.

Şehir hastanelerinin kamulaştırılması ve devlet hastaneleri statüsüne getirilmesi bir ekonomik tercih değil, “gelecek nesillerin sağlık hakkının savunulmasıdır.”

Şehir hastanelerinde akıl almaz hesap

Yatak başı maliyet…

CHP Balıkesir Milletvekili Dr. Fikret Şahin‘in yaptığı hesaba göre, biri kamu özel işbirliği (KÖİ) yöntemiyle özel sektör tarafından yapılıp işletilen diğeri doğrudan devletin kendi yapıp işleteceği iki ‘şehir hastanesi’ arasında 25 kata varan yatak başı maliyet farkı oluştu.

Dr. Şahin’in yaptığı hesaba göre, KÖİ modeliyle inşa edilip müteahhit firmalar tarafından işletilen 20 şehir hastanesi için 25 yıl boyunca kira ve hizmet bedeli adı altında yapılacak ödemenin tutarı 752 milyar 794 milyon lirayı bulacak.

Tamamı hizmete girdiğinde toplam 31,315 yatak kapasitesine ulaşacak olan KÖİ modelli şehir hastanelerinde ‘yatak başı maliyet’ 24 milyon 39 bin lira gibi bir seviyeye çıkacak.

DEVLET ELİYLE 980 BİN LİRA

Sözcü‘den Erdoğan Süzer’in haberine göre, devlet modelli bu hastaneler için de bir hesap yapan Dr. Fikret Şahin, 10 şehir hastanesinin toplamda 10 milyar 95 milyon lira harcanarak hizmete açılacağını belirledi. Şahin’in hesabına göre, toplam 10 bin 300 yatak kapasiteli bu hastanelerde “yatak başı maliyet” ise sadece 980 bin lira olacak. Dr. Şahin, bu hesapla KÖİ modelli şehir hastanelerinin devletin kendi yapacağı şehir hastanelerine göre 25 kata yakın yatak başı maliyet oluşturduğunu söyledi.

Dr. Fikret Şahin, yaptığı “yatak başı maliyet” hesabını şu şekilde açıkladı:

“Sağlık Bakanlığı 2020 yılı bütçesinde, KÖİ modeliyle yapılan 20 şehir hastanesinin tümüyle hizmete gireceği 2022 yılı için ayrılan kira ve hizmet bedeli 21 milyar 910 milyon TL’ydi. 2020 yılı Sağlık Bakanlığı bütçe görüşmeleri döneminde Dolar kuru 5,77 TL olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu miktar 3 milyar 797 milyon 237 bin dolara karşılık geliyor.

  • Şehir hastaneleri sözleşmelerine göre kira ödemeleri döviz üzerinden yapılmaktadır.

Sağlık Bakanlığı, 2022 yılı tahmini (AS: kestirilen) bütçesine göre KÖİ modeliyle yapılan 20 şehir hastanesinin kira ve hizmet bedeli için 25 yıl boyunca en az 94 milyar 930 milyon dolar ödeyecektir. Bu da bugünlerdeki yaklaşık kurla 752 milyar 794 milyon TL oluyor. 31,315 yatak kapasitesi dikkate alındığında yatak başı maliyet 24 milyon 39 bin lirayı buluyor.

Oysa 2020 yılı Cumhurbaşkanlığı yatırım programındaki resmi veriler 10 bin 300 yataklı 10 şehir hastanesinin 10 milyar 95 milyon TL’ye yapılacağını, yatak başı maliyetin 980 bin lirada kalacağını gösteriyor.”

“BUGÜNE KADAR YAPILANLAR ACİLEN KAMULAŞTIRILMALI”

Dr. Fikret Şahin, en az 25 kat daha maliyetli olan KÖİ modelinden vazgeçilmesi gerektiğini belirtirken,

  • “KÖİ modeliyle yapımı devam eden şehir hastaneleri de genel bütçeye aktarılmalı.
  • Bugüne kadar yapılan şehir hastanelerinde gerçekleştirilen tüm kamu zararları şirketlerden
    talep edilmeli ve
  • Bu hastaneler mali yıkıma dönüşmeden acilen kamulaştırılmalıdır” dedi.

Garantiler ve 2020 bütçesi

Garantiler ve 2020 bütçesi

Çiğdem TOKER
SÖZCÜ
, 29 Nisan 2020

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır)

Avrasya Tüneli 2016 sonunda açıldığında, dolar 3 TL’nin biraz üzerindeydi. İhalesinin yapıldığı 2008 yılında ise 1.2 TL civarında. Aynı dolar bugün 7 TL.

Ulaştırma Bakanlığı’nın şirkete günlük 68 bin 500 araç geçişi garanti ettiği Avrasya Tüneli ihalesinde 1.2 TL olan doların bugün 7 TL olmasının ne kadar tahripkâr olduğunu görebiliyor musunuz?

Sadece Avrasya Tüneli değil kuşkusuz. Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osmangazi Köprüsü de trafik garantili ve geçiş ücretleri dolar üzerinden belirleniyor (Yeni havalimanındaki yolcu garantisi ile inşaatı süren Çanakkale Köprüsü’ndeki araç garantisi ise Euro üzerinden. Nedenini bilmiyorum.)

2020 bütçe rakamlarının anlamını kaybettiği şu günlerde, devletin kamu özel işbirliği (KÖİ) modeliyle yaptırdığı projelere ilişkin garanti tutarlarının halka ödettiği bedel ağırlaşıyor.

Böyle bir dönemde Avrasya Tüneli’ni yapıp işleten ATAŞ A.Ş.’yi oluşturan şirketlerden Yapı Merkezi’nin Yönetim Kurulu Başkanı Başar Arıoğlu’nun (Ekim 2016’da New York’taki ödül töreninde gazetecilere) şu açıklaması, bu modelin bütçe için ne kadar “yıkıcı” olduğunu yalın biçimde anlatıyor:

DİĞERLERİNE ÖRNEK OLDU

“Böyle bir garantiyi kreditörlere teminat olarak vermek zorundaydık. Hazine’nin verdiği bu garanti, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile Osmangazi Köprüsü’nde de örnek oldu. Avrasya Tüneli’nde günlük geçişin 68 binin altına inmeyeceğini düşünüyoruz. Yani Hazine’nin fark ödemesine gerek kalmaz.”

(Bir not: Bütçenin bu kadar ağır yükler altına sokulmasındaki politik sorumluluk; tek tek şirketler  ve tek tek şirket sahipleri değil. Bu tercihi kullanan devlette, daha doğrusu devlet aygıtını yöneten seçilmiş iktidarda. AKP iktidarında…)

Arıoğlu’nun sözlerine dönelim: 2020 yılından sonra, 68 500 rakamının aşılacağı ve bu seviye aşıldıktan sonraki gelirlerin %30’nun sözleşmeye göre devlete verileceğini yine aynı açıklamadan öğrenmiştik.

Bu tahminler tutmadı… Covid-19 pandemisi dolayısıyla da değil üstelik. Araç trafik garantisi verilen ulaştırma projelerinin hiçbirinde sözleşmeye konulan sayılar tutmadığı için devlet sürekli “cepten” yiyor. Üstelik artan döviz kuruna göre.

MÜCBİR SEBEP

Mücbir sebep halinde, sözleşmenin derhal ve karşılıklı anlaşarak feshedilmesini mümkün kıldığına yer veren yazım geniş ilgi gördü. Bazı okurlar, “derhal fesih” ile karşılıklı anlaşmanın çelişkili olup olmadığını sordu. Eğer devlet, şirketin yatırım harcamasını ve kreditörlere de kalan kredi borcunu ödemeyi kabul ederse, bu yatırımın devlete döneceği bizlerden saklanan o sözleşmede yer alıyor. Ancak son günlerde kapsamı giderek genişletilen “ticari sır” olduğu gerekçesiyle bu ayrıntılar kamuoyuna açıklanmıyor. Biz sadece bu projelerin garanti ödemesinden 2040’lı yıllara kadar ödemekle yükümlü olduğumuzu biliyoruz.

Öte yandan Avrasya Tüneli’nin örnek olduğu diğer garantili projelerdeki “mücbir sebep” maddelerinde, bu kadar açık bir “fesih” maddesi yer almadığını da öğrendim. Ayrıntıları ilerleyen zamanda paylaşacağım.

BÜTÇE YENİLENMELİ

Bu vesileyle, herbiri gerçekte birer tahmin ve öngörüden oluşan 2020 bütçe rakamlarının anlamının kalmadığını yeniden vurgulayalım. 2020 bütçesi hazırlanıp yürürlüğe girdiğinde Covid-19 pandemisi yoktu.  Küresel ölçekteki bu salgının yol açtığı ve açacağı kayıplar ve harcamaların hiçbiri bütçe tahminlerine, beklentilerine ve hesaplarına girmedi.

Dolayısıyla  ne vergi geliri olarak konulan 784.6 milyar TL’nin ne de pandemi yokken bile çok yüksek olan 138.9 milyar TL açığın tutma olasılığı vardır.

Yeniden görüşülmesi gereken bütçe rakamları için ne yapılacağını izleyeceğiz.
====================================
Dostlar,         

AKP’den ACİLEN KURTULMAK EN MÜCBİR SEBEP!

Biz ekleyelim;

– 2020  bütçesi 139 milyar TL açık öngördüğü gibi, aynı miktarda borç FAİZİ ödemesi ile de yüklü.

Herkes bilsin ki, 2020 bütçesinde her 8 TL’den 1’i, AKP iktidarının edindiği borçların salt faizine gidiyor..

Dahası var : 2020’de beklenen ulusal gelirin (yaklaşık 800 milyar Dolar) % 23’ü, yani yaklaşık olarak her 4 TL’den 1’i borç ödemesine gidecek..

Korona virüs salgını ile birlikte Döviz de uçuyor.. Dolar 7 TL sınırına dayandı.. Hastalıklı, borçlu ve güven vermeyen bir ekonomide paranın, TL’nin değeri de korunamıyor..

CDS primleri 600 puanı geçen, dünyanın borç verilebilirlik açısından en riskli – güvenilmez 5 ülkesi içinde olan ülkemiz…

18 yıldır ülkeyi tek başına yöneten AKP’nin Türkiye’yi sürüklediği batak işte böyle …

Memurundan, işçisinden salma salar gibi zorlayarak bağış isteyen Erdoğan, iktidarının karunlar kadar zengin ettiği yandaş dolar milyarderlerinden bu olağanüstü kırılgan tabloda, devletin bekası için gönüllü destek ya da SERVET VERGİSİ / VARLIK VERGİSİ isteyemedi..

Salgın nedeniyle yeterince kullanılmayan, olağan ortamda da beklentileri gerçekleştirmeyen araç geçişleri – kullanımı nedeniyle köprüler, havalalanları… için ise, tefeci fazizi ödercesine yerli – yabancı yüklenicilere Döviz cinsinden fahiş geriödemeleri sürdürüyor.. Onları TL’ye dönüştürmeyi, devletleştirmeyi, mücbir neden yüzünden erteleyip – ötelemeyi… gündemine hiç almıyor..

Bize anlatılan masal neydi??

  • Bütçeden 5 kuruş çıkmadan, hamdolsun bu yatırımları milletimize kazandırıyoruz..

Ne diyelim; afiyet olsun mu, zehir – zıkkım olsun mu, ayağa kalkıp bu harami bezirgan düzenine “ARTIK YETERRR, DURRRR!” mu??

İşte bu ekonomik çökkünlük yüzündendir ki; korona salgınında 14 günlük tam karantina uygulayamadı ve salgını daha az hasta – ölümle, daha az ekonomik bedelle, daha kısa sürede sonlandırabilmek olanaklı iken bu seçeneği kullanamadı Türkiye..

1 tam altının asgari ücreti geçtiği, 4 kişilik ailenin yoksulluık sınırının asgari ücretin 3 katını aştığı, 4,5 milyon açık işsizin, geniş tanımıyla 7 milyonu aşan işsizin olduğu, 130’dan çok ülkeden 130’dan çok tarım ürünü ithal eden, karnını doyuracak buğdayı bile üretmeyen bir ülke.. Doğallıkla demokrasinin, özgürlüklerin, hukuk devletinin de kırıntısına rastlanmayan totalitarizme savrulmuş 83 + 5 milyon kamburlu 88 milyonluk dev / cüce ülke..

TEK adam rejimi mi bu tablonun sorumlusu, böylesi bir tablo için mi tek adam rejimi gerekliydi?

Hangisi eyyy necip millet ve AKP yandaşı yurdum insanları, hangisi, hangisi??!!

  • AKP iktidarının Türkiye’ye ödettiği bedel, bu son örnekte de görüldüğü üzere, sanılanın – kestirilenin çoook üzerinde;
    hayal ötesi!

Sevgi ve saygı ile. 01 Mayıs 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

 

 

Etlik Şehir Hastanesi 2021’e kalmış

Etlik Şehir Hastanesi 2021’e kalmış

Çiğdem TOKER
SÖZCÜ, 13.4.20

Covid-19 salgını bütün dünyada sağlık yatırımlarıyla ilgili tartışma başlattı. Tartışmadan ülkemiz de payını alıyor. İktidarın Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeliyle yaptırdığı şehir hastaneleri para kazanabilsin diye kapatılan hastanelerin artan ihtiyaç için yeniden açılması çağrıları yapılıyor.

Tartışma sürerken Ankara’da inşaatına beş yıl önce başlanan, 2019’da açılması gerektiği halde açılmayan Etlik Şehir Hastanesi projesinde neler olduğunu da merak eden çoktu. İtalyan Astaldi ile Türkerler ortaklığının yürüttüğü KÖİ projesi, Sağlık Bakanlığı ile 5 Mart 2012’de imzalanan “gizli” sözleşmeye göre inşa ediliyor.

Astaldi-Türkerler’in bu proje için çok sayıda bankadan 876 milyon Euro finansman sağladığı büyük boy temsili çek fotoğrafıyla duyurulmuştu. Şirketin, inşaatı gerçekleştiren taşeron şirketlere ve işçilere borçlarının biriktiği, ödenmeyen borçlar nedeniyle inşaatın durduğu biliniyordu. Bir ara o alanın adliye olacağı, Adalet Bakanlığı’na satılacağı gibi tevatürler dolaşsa da buna ihtimal vermedim.

Bankacılık ve inşaat sektöründeki güvenilir kaynaklardan edindiğim yeni bilgileri paylaşacağım

– Her ne kadar Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Etlik Şehir Hastanesi’nin bu yıl açılacağını daha önce açıklasa da, hastanenin açılışı 2021 yılı Mart ayına kalmış. Hatta Haziran 2021’in daha gerçekçi bir tarih olacağı belirtiliyormuş.

– Hastane projesinin kapalı alanında artırıma gidilmiş. 2018 yılında bu hesaplamaya ilişkin esaslar Bakanlık onayıyla değiştirilmiş.

– 30,509 m2 artışla, hastanenin toplam alanı 1 milyon 145 bin 129 metrekareye yükselmiş. Bu da sabit yatırımda 157 milyon 333 bin 107 TL 28 kuruş artırıma yol açmış.

– Peşinatın alınmasıyla birlikte sahada kalan ödemeler yapılacak ve işlere yeniden başlanacakmış.

GECİKMENİN MALİYETİ

– Şehir hastanesindeki 2 yıla yaklaşacak gecikme maliyetinin yaklaşık 40 milyon Euro’yu geçeceği hesaplanıyor.

– Şirket, 18 Haziran 2019’da bitmesi gereken projenin gecikmesinin Sağlık Bakanlığı’ndan kaynaklandığını bildiren bir yazı yazmış. Sağlık Bakanlığı da gecikmenin kendilerinden değil şirketten kaynaklandığını bildirmiş.

Uğruna köklü hastanelerin kapatıldığı, kapatılacağı şehir hastanelerinden Etlik’in manzarası böyle. Dahası bu tablonun, mali dengeleri daha ağırlaştıracak Covid-19 öncesinde şekillendiğini vurgulayalım. Halktan saklanan sözleşmeyle yapılan şehir hastanesinin bu kadar gecikmesinin sağlık, ekonomi ve toplumsal alanlardaki maliyetini kim ödeyecek?

İhalede sahte belgeye 3 yıl hapis

Kamu ihalelerini konu alan eski yazılarımda birkaç kez vurguladığım bir belge vardı. Cahit Turhan’ın Karayolları Genel Müdürlüğü görevi sırasında (2015), imzasıyla Dışişleri Bakanlığı’na gönderilmiş bir yazı. “Gizli” ibareli o yazıda, ulaşan şikayetler doğrultusunda eke konmuş çok sayıda şirketin bir kısmı yurtdışından alınmış sahte iş bitirme belgelerinin doğruluğunun saptanması isteniyordu.

O yazıya cevap gelip gelmediğini öğrenemedim. Ama bu arada benzer konuda Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın açtığı bir dava sonuçlanmış.

TCDD’nin bundan 10 yıl önce yaptığı bir ihaleyle ilgili bir yargı kararı çıktı. Ankara 48. Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararı 16 Ocak 2020 tarihli.

KASIT YOĞUNLUĞU

“Bandırma-Bursa-Ayazma-Osmaneli hızlı tren projesi Bursa-Yenişehir kesimi altyapı inşaat işleri ihalesinde sahte belge kullanıldığına hükmetmiş. Şikayetçiler TCDD; Karayolları Genel Müdürlüğü, Kamu İhale Kurumu, Ulaştırma Bakanlığı. Bayburt Grubu şirketlerinden Özgün Yapı‘nın Yönetim Kurulu üyesi G.Ş.’nin sahte belge hazırlayarak resmi belgede sahtecilik suçu işlediği gerekçesiyle 3 yıl 1 ay 15 gün hapisle cezalandırılmasına karar verilmiş.

İhalede iş bitirme belgesi olarak kullanılan belge ile notere sunulan belge arasında tarihlerde farklılık olduğu, grafolojik raporlarla saptanmış. Kararda dikkat çekici bir bölüm var. Sanığın cezası belirenirken, “kastının yoğunluğu, eylemi gerçekleştirme amacı suç işleme kararlılığı göz önüne alınarak cezası belirlenirken alt sınırdan uzaklaşıldığı” vurgulanıyor.

Adı geçen şirketin milyarlık kamu ihalelerine girdiğini not düşelim.

 

2020 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ

2020 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİNİN ÖNCEKİ YILLARA AİT GERÇEKLEŞMELERLE BİRLİKTE İNCELENMESİ VE KAMU MALİYESİNE GENEL BAKIŞ

Mahmut ESEN
Mülkiye Başmüfettişi (E)

  • “Sayamadığınız, ölçemediğiniz hesaplayamadığınız olayları tanıyamazsınız.” Galileo Galilei 

 IGİRİŞ

21.12.2019 gün ve 7197 sayılı 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu, 31.12.2017 gün ve 30995 sayılı (M) RG’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Orta Vadeli Program ve Orta Vadeli Mali Planda (2019-2021) belirlenmiş politika, hedef/ önceliklere göre ve özel mevzuatına göre hazırlanmış olan 2020 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinin, TBMM yapılan görüşmeler sonucunda kayda değer bir değişikliğe uğramadan aynen kabul edildiği görülmüştür.

Ülke ve ulus sorunların saptanması ve alınması gereken önlemler açısından; kamu gelirlerinin toplanması, giderlerin gerçekleştirilmesi, açıkların finansmanı, kamunun varlık ve borçları ile öbür yükümlülüklerinin yönetimini kapsayan kamu maliyesinin durumunun iyi bilinmesi ve gelişmelerin yakından izlenmesi özel bir önem taşımaktadır.

Bu bağlamda merkezi yönetim bütçesi yasaları, tasarı/gerekçeleri ve ekleriyle birlikte güncel nitelikli, önemli bilgileri içermektedir.

Bu yüzden yazımızda 2020 yılı merkezi yönetim bütçesinin gelir, gider ve bütçe dengesi rakamlarının; 2017-2019 yıllarına ait gerçekleşmeler ışığında değerlendirilmesi yapılmakta, kamu maliyesini ilgilendiren konularda fikir açıklamasında bulunulmadan önce bilinmesi ve el altında tutulması gerektiği düşünülen, en önemli/ somut bilgi notlarına dikkat edilmesi amaçlanmaktadır. 

II-2020 YILINA AİT TEMEL EKONOMİK GÖSTERGELER  (HEDEFLER)

Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığınca hazırlanmış ve Cumhurbaşkanınca 4.10.2019 tarihinde onaylanmış olan Orta Vadeli Programla (OVP) belirlenmiş olan 2020-2022 dönemini kapsayan makro-ekonomik göstergelerdeki gerçekleşme durumları ve gerçekleşme kestirimleri ve program hedefleri Tablo 1’de gösterilmiştir. (Tablolar ayrıca pdf olarak görüntülenebilir : 2017-2020_Butce_Irdelemesi_Tablolar

Tablo 1. 2017- 2020 Yıllarına Ait Temel Ekonomik Göstergeler.  

  2017

 

2018

 

2019
(Ger. Tah.)
2020 (Program)
GSYH (Milyar TL) 3.107 3.724 4.269 4.872
Kişi Başına Gelir (GSYH, ABD Doları) 10.602 9.693 9.063 9.738
GSYH Büyümesi (%)   7,4 2,8 0,5 5
İşsizlik Oranı (%) 10,9 11 12,9 11,8
İTHALAT (CIF)  (Milyar ABD Doları) 233,8 231,2 207,8 231,5
İHRACAT  (FOB) (Milyar ABD Doları) 157 176,9 181,4 190
DIŞ TİCARET DENGESİ
(Milyar ABD Doları)
-76,8 -54,3 -26,4 -41,5
CARİ DENGE
(Milyar ABD Doları)
-47,4 -27 1 -9,6
DEFLATÖR (%)(GSYH’da Sabit Fiyatlarla Artış Oranı)   10,8 16,4 14,1 8,7
TÜFE (Yıl Sonu  %) 11,9 20,3 12 8,5

Kaynak: Orta Vadeli Program  (2020-2020 )

OVP Yer Alan Temel Ekonomik Büyüklüklere Göre: GSYH ( Cari Fiyatlarla)

2018’de 3,724 trilyon TL olarak gerçekleşmiş olan GSYH’nın; 2019’da (% 14,6 artışla) 4,269 trilyon TL,  2020’de ise (% 14,1 artışla) 4,872 trilyon TL ulaşması beklenmektedir.

Kişi Başına Gelir (GSYH, Dolar)

2018’de 9.693 $ olan kişi başına gelirin 2019’de 9,093 Dolara düşmesi kestirilmiş, 2020’de ise 9.738 Dolara yükselmesi programlanmıştır.

Dış Ticaret (Milyar Dolar)

2018’de 176,9 milyar $ olarak gerçekleşmiş ihracatın (%2,5- 4,7 artışla) 2019’da 181,4 milyar Dolara, 2020’de 190 milyar Dolara yükselmesi beklenmektedir.

2018’de 231,2 milyar Doları olarak gerçekleşmiş ithalatın; 2019 yılında % 10 oranında düşmesi, 2020 yılında da 2018 yılındaki düzeye gelmesi kestirilmektedir.

2018’de 54,3 milyar $ olan dış ticaret açığının 2019’da 26,4 milyar $, 2020 yılında ise 41,5 milyar $ olarak süreceği öngörülmüştür.

2019’da (% 76) olan ihracat/ithalat oranının, 2019 yılında % 87,3 ve 2020 yılında ise % 82 olması beklenmektedir.

Cari İşlemler Dengesi (Milyar Dolar)

2018’de 27 milyar $ açık veren cari işlemler dengesinin, 2019’da 1 milyar $ fazla vereceği, 2020’de yeniden açık vereceği, açık miktarının 9,6 milyar $ olacağı tahmin edilmekte / programlanmaktadır. Açığın ulusal gelire oranının 2019’de 0,1 milyar $ olması beklenekte, 2020’de ise -1,2 milyar $ olarak programlanmıştır.

2018’de %-3,4 olan cari açık 2018 sonunda % 20 olarak gerçekleşmiş TÜFE’nin 2019’da %12 oranında değişmesi kestirilmekte, 2020 yılı ise  %  8,5 artış olacak biçimde programlanmıştır.

2018’de % 11 olan işsizlik oranının 2019’da % 12,9 ve 2020’de %11,8 olması öngörülmüştür.

III- 2020 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ

A-Bütçe Giderleri

a)-Ekonomik Sınıflandırmaya Göre Giderler

2017-2019 yıllarına ait merkezi yönetim bütçelerindeki giderlerinin ekonomik sınıflandırmaya göre kestirim / gerçekleşme durumları; 2020 yılı giderlerindeki kestirimler ile 2020/2019 gider gerçekleşme değişim oranlarına Tablo 2’de yer verilmiştir.

Tablo 2. Ekonomik Sınıflandırmaya Göre M.Y. Bütçe Giderlerinde 2017- 2019 Yılları Bütçe Gerçekleşmeleri ve 2020 Yılı Kestirimleri (Milyar TL)

      Ekonomik Sınıflandırmaya Göre Giderler 2017 YILI BÜTÇESİ 2018 YILI BÜTÇESİ 2019 YILI BÜTÇESİ 2020 YILI BÜTÇESİ
Tahmin Gerçekleşme Gerç.Or . (%) Tahmin Gerçekleşme Ger. Or.

(%)

Tahmin Gerçekleşme Ger.Oranı

(%)

Tahmi

N

 

2020/

2019 Değ. Or.

1-Faiz Dışı Giderler 587,6 621 105,6 691 756,5 109,5 843,6 899,5 106,6 956,5 106,3
  Personel 162,6 162,1 99,7 183,1 200 109,7 247,3 249,8 101 282,5 113
SGK Devlet Primleri 27,1 27,2 0,3 30,8 34,4 111,6 43,3 43 93,3 48,1 111,9
Mal ve Hizmet Alımları 52,1 63,5 122 66 71,7 108,6 67,5 84,1 124,6 75,5 89,7
Cari Transferler (Sağlık, emeklilik ve sosyal yardımlar, mahalli idare payları, tarımsal destekler vb.) 249,7 271 108,5 299,4 323 107,9 391,3 400,2 102,3 451,1 112,7
Sermaye  (Yatırım) Giderleri 66,2 70,5 106,5 68,8 88 127,9 54,4 80,5 148 56 69,6
Sermaye Transferler (Mahalli idareler v.b. kuruluşlara yapılan) 10,5 12,9 123 15,3 16,7 109,3 10 16,3 163 6,8 41,7
Borç verme 12,9 13,3 103 20,2 21,6 107,1 21,7 24,4 112,4 27 110,6
Yedek Ödenekler 6,4 0 0 7,3 0 0 7,8 0 8,7
2- Faiz Giderleri 57,5 56,7 98,6 71,7 74 103,2 117,3 99,9 85,2 139 139
GİDER BÜTÇESİ TOPLAMI 645,1 677,7 105 762,7 830,4 108,9 960,9 999,5 103,6 1095,4 109,6

Not: 1-Küsuratlar yuvarlatılmıştır.
Kaynak: 2020 Yılı MYBK Teklifi/ Gerekçesi; Muhasebat Gn. Md. MYB İstatistikleri.

Merkezi yönetim bütçesi giderleri 2017’de 32,6 milyar TL (%5) artışla 677,7 milyar TL olarak; 2018 yılı bütçesi 67 milyar TL ( %8,9 ) artışla 830,4 milyar TL olarak, 2019 yılı bütçesi ise 169,1 milyar TL (% 20) artışla gerçekleşmiştir. 2020 yılı bütçe giderleri de 2019 yılı gerçekleşmelerine göre 95,9 milyar TL artışla ( % 9,6 ) 1095,4 milyar TL olarak kestirilmiştir.

2020 yılı merkezi yönetim bütçesinde de, önceki yıllarda da olduğu gibi, en büyük payı cari transfer giderleri oluşturmaktadır. Cari transfer giderlerini personel giderleri izlemektedir. Gider büyüklükleri sıralamasında 3. sırayı 139 milyar TL ile (gider bütçesi toplamının % 12,6’sını oluşturan) faiz giderleri almıştır.

Bütçe kestirimlerinde önceki yıl gerçekleşme rakamlarına göre sermaye giderleri, mal ve hizmet alım giderleri ile sermaye transfer harcamaların da % olarak 10,3-58,3 arasında değişen yüksek oranlı düşüşler dikkat çekmektedir.

Cari Transferler

Bütçe giderleri arasında en büyük payı oluşturduğu için cari transfer giderlerine ilişkin bütçe kestirim (tahmin) ve gerçekleşmeleri özel bir önem taşımaktadır.

2017 ve 2018 yılı bütçelerinde cari transfer giderleri kestirimlerinin % 8 – 8,5 oranında artışla gerçekleştiği, bütçe giderlerinin gerçekleşme oranlarını da etkileyecek boyutta hata yapıldığı görülmektedir.

2019 yılına ait cari transfer giderleri % 2,3 artışla gerçekleşmiştir.

2020 yılında cari transferler için % 12,7 oranında artışla 451,1 milyar TL olarak öngörülmüştür. Bu rakam toplam bütçe giderlerinin % 41,2’sine karşılık gelmektedir. Üstelik bu oran salt 2020 yılına özgü değildir ve önceki yıllarda da giderlerin % 39- 40’ını cari transferler oluşturmaktadır.

Bilindiği üzere transfer ödemeleri, sermaye birikimi hedeflemeyen ve cari nitelikli mal ve hizmet alımını finanse etmek amacıyla yapılan karşılıksız ödemeleri kapsamaktadır.

Nitelikleri ve bütçedeki payının büyüklüğü nedeniyle kamu maliyesi hakkında daha somut bilgiler elde edilebilmesi için cari transfer giderlerinin ayrıca incelenmesinde yarar bulunmaktadır.

Bu bağlamda özlü bir inceleme, sağlıklı bilgi edinilmesi için 2016-2019 yıllarında cari transfer harcamalarındaki gerçekleşmelere Tablo 3’de yer verilmiştir. 

Tablo: 3 Merkezi Yönetim Bütçelerindeki 2016-2019 Yıllarına Ait Cari Transfer Harcamaları Birikiml, (Kümülatif) Gerçekleşmeleri  (Milyar TL)

  05-CARİ TRANSFERLER YILLAR
S. No           2016 2017 2018 2019
224,8 271    323 400,2
1 Görev Zararları 46,8 63,9 80,9 8
-KİT’ler, TCZB/ T.Halk B., SYDTF vb. yapılan ödemeler.

– SGK  (Sigorta prim vb. destekler)

5,3

41,4

          6,8

57,1

6,1

74,8

8

2 Hazine Yardımları 75,7 87 87,5 219,5
-SGK’ ya Yapılan Yardımlar

-Yerel Yönetimlere Yapılan Hazine yardımları (Denkleştirme ödeneği, İl Özel İda. görevli  eski Köy. Hiz. Md. per. üc. ödemeleri,  cadde ve sokak aydınlatma hizmetleri )

-Diğer Hazine Yardımları (DFİF/İşsizlik Fonu, Gençlik Spor İl Md. vb.)

66,2

 

1,6

 

7,9

76,3

 

1,7

 

9

75,2

 

2

 

9,8

202,8

 

1,7

 

14,9

3 Kar Amacı Gütmeyen Kuruluşlara Yardım (Siyasi partiler, dernekler, Ulusal Fon vb.) 2,4 3,4 3,4 5,9
4- Hane Halkına Yapılan Transferler 35 41,4 51,8 61,9
   -Hane Halkına Yapılan Transferler  (Burs,eğitim,yiyecek,sağlık,barınma)

-Tarımsal Destekleme Ödemeleri

-Sosyal Amaçlı Transferler (Vatani Hizmet Aylıkları, Şehit Dul Ve Yetimlere İkramiye ve Ek Ödemeler, SHÇEK, 2022 sayılı Kanun Aylık Ödemeleri ve Diğer Sosyal Amaçlı Yardımlar)

-Hane Halkına Yapılan Diğer Transferler [ Strateji ve Bütçe Bşk. teşvik ödemeleri, Kobi desteği, doğal afetten zarar gören çiftçilere yardım, bireysel emekliliğe Devlet katkısı,  diğer (köprü garanti geçiş ödemeleri dahil) (x) )]

5,4

11,5

10,8

 

 

7,2

6,2

12,7

12,3

 

 

10,1

7

14,5

13,7

 

 

16,2

6,6

16,9

19,8

 

 

18,5

8 Yurt dışına Yapılan Transferler (Kıbrıs/ Uluslararası kuruluşlara katılım payları) 2,2 2,6 3,2 4
9 Gelirden Ayrılan Paylar 62,6 72,6 96,1 100,6
– Mahalli İdareler Payları

-Fon payları (SSDF/SYDTF vb.)

-Gelirden Ayrılan Diğer Paylar  (TOKİ/TBB/TOBB/TSEK vb.)

52,1

10,1

0,3

60,7

11,5

0,3

72,5

23

0,3

76,5

23

0,4

 (x)Köprü / otoyol / tunel vb. büyük projelerde yüklenicilere tanınmış geçiş-gelir garantisi bağlamındaki kimi ödemeler de bu bölümden yapılmaktadır.  (https://tusiad.org/tr/yayinlar/raporlar/item/10252-tusiad-merkezi-yonetim-butcesi-takip-raporu)

                 Küsuratlar yuvarlatılmıştır.
Kaynak: Muhasebat Gn. Md. Merkezi Yönetim Bütçe İstatistikleri.

Tablo incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, cari transfer giderlerinin yarısından çoğu tek başına SGK’ya yapılmaktadır. Bu rakamlar aynı zamanda merkezi yönetim gider bütçelerinin % 20’sine karşılık gelmektedir. Bu yüzden, merkezi yönetim bütçesi açısından en büyük “kara deliğin” SGK olduğu görülmektedir.

Sosyal Güvenlik Kurumu giderlerinin anımsatılması / konunun somutlaştırılması ve bütüncül olarak değerlendirilmesi bağlamında SGK’nın 2015-2018 yılları gerçekleşen gelir/ gider bütçeleri rakamları Tablo 4’te gösterilmiştir.

Tablo 4. SGK 2015 – 2018 Yılları Gelir/ Gider Bütçeleri (Milyar TL) 

 S.No

    

  2015 2016 2017 2018
    1- GELİRLER TOPLAMI 220,1 255,8 288,3 369,2
    2- GİDERLER TOPLAMI 231,5 276,5 312,7 384,9
SGK’dan Hane Halkına Yapılan Fayda Ödemeleri

  – Emekli Aylık Ödemeleri (Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Aylıkları ,% 4 Ek Ödemeler, İkramiyeler, 2022 s.k. göre bağlanmış aylıklar vb.)

-Sağlık Giderleri (Tedavi, ilaç ve sağlık malzemesi giderleri)

-Diğer Giderler

 165,6

 

 

59,4

6,5

201,4

 

 

68

7

229,1

 

 

77,6

6

286,4

 

 

91,5

7

3- GELİR-GİDER DENGESİ -11,4 -20,6 -24,4 -15,7
4-  BÜTÇE TRANSFERLERİ 79 108 128,1 148,3

Küsuratlar yuvarlatılmıştır.

Kaynak: SGK 2015-2018 Yılı Faaliyet Raporları.
Sayıştay 2015-2018 Denetim Raporları.
2020 Yılı Bütçe Gerekçesi.
SGK 2018 Aylık İstatistik Bilgileri.

Tablo incelemesinden de anlaşılacağı üzere, incelemeye esas alınan yıllarda

  • SGK’nın gelirlerinin giderlerini karşılayamadığı, her yıl bütçe açığı verdiği;
  • bu yüzden SGK ya merkezi yönetim bütçesinden görev zararları ve Hazine yardımları kapsamında, her yıl artan miktarlarda bütçe transferi yapıldığı görülmektedir.

 (2018 yılı merkezi yönetim bütçesi gider toplamı 999,4 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Merkezi yönetim bütçesinden SGK’ya yapılmış olan 148,3 milyar TL bütçe transferi elimine edildiğinde (AS: dışlandığında); SGK 2018 yılı gider bütçesinin, merkezi yönetim gider bütçesinin % 45,2 oranındaki büyüklüğe eriştiği anlaşılmaktadır.)

Mal ve Hizmet Alımları

2017, 2018 ve 2019 yıllarında mal ve hizmet alım giderleri bütçe ödeneklerindeki gerçekleşmeler (%8,6-24,6 arası değişen oranlarda) kestirimlerin üzerinde olmuştur.

Özellikle MSB ve öbür mal ve hizmet alımlarında öngörülenlerin üzerinde artış gerçekleşmiştir.

Önceki yıllara ilişkin verilere karşın 2020’de mal ve hizmet alım ödeneklerinde, artış bir yana, 2019’a göre % 10,3 oranında daralma öngörülmüştür.

Sermaye (Yatırım) Giderleri

Sermaye giderleri kestirimleri 2017’de %  6,5 ve 2018’de %  27,9 ve 2019’de ise %  48 oranlarında artışlarla gerçekleşmiştir.

2020 yılı sermaye giderler için önceki yıl gerçekleşmelerinin de altında kalan 56 milyar TL ödenek ayrılmıştır. 2020 yılı sermaye gider kesririmlerindeki bir önceki yıl gerçekleşmesine göre düşme oranı % 30,4’tür

Kamulaştırma giderleri dışında 51,5 milyar TL olan merkezi yönetim yatırım ödeneklerinin yarısından çoğu (% 52,6) ulaştırma – haberleşme ile öbür kamu hizmetleri (iktisadi/sosyal) sektörleri arasında paylaştırılmıştır. Yatırımlar için eğitime (%21), tarıma (% 9,1 ), sağlık için (% 11,6) oranında ödenek ayrılmıştır. Öbür sektörlerin (imalat, madencilik, enerji, turizm, konut) tümü için ayrılabilmiş ödeneklerin toplamı 2,7 milyar TL olup yatırım ödeneklerinin yalnızca % 5’i oranındadır.

Öte yandan, 2020 yılı yatırım giderleri için ayrılmış olan 51,5 milyar TL ödeneğin merkezi yönetim kapsamındaki 224’ü aşkın kuruluşa dağılımının incelenmesinde; ödeneğin % 70’nin (9) kurum arasında paylaştırıldığı görülmektedir. Bu kuruluşlar için asgari 1,2 ve azami 8,3 milyar TL olacak biçimde ödenek ayrılmıştır. Yatırım ödeneklerinin büyüklüğü ile öne çıkan bu kuruluşlar, (ödenek miktarlarına göre sıralamaya göre) Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı, DSİ, MEB, KGM, Sağlık/ EGM/ Gençlik ve Spor/ Kültür ve Turizm bakanlıkları veya genel müdürlüklerdir.

Öte yandan AKP hükümetlerinin prestijli projelerinden olan Köylerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi (KÖYDES)  için 1,4 milyar TL, ayrıca Belediyelerin Su Kanalizasyon ve Altyapı Projesi (SUKAP)  için de 837 milyon TL ödenek ayrılmıştır.  (2020 Bütçe Gerçekleşmeleri, Kamu Mali Yönetim Gn. Md.)

Bilindiği üzere kamu yatırımların bir bölümü de kamu-özel işbirliği (KÖİ) yöntemi ile gerçekleştirilmektedir. Bu tür işbirliklerinin kurulması ile kamu altyapı ve hizmetlerinin tasarlanması, finanse edilmesi, inşa edilmesi, işletilmesi ve bakımı amaçlanmaktadır.

Ülkemizde gerçekleştirilen KÖİ projelerinde 4 farklı KÖİ modeli kullanılmaktadır. Bu modeller arasından en çok kullanılanları 111 ve 110 projeyle Yap-İşlet-Devret ile İşletme Hakkı Devri yöntemleridir. Bunları (20) projeyle Yap-Kirala-Devret ve (5) projeyle Yap-İşlet modelleri izlemektedir.

KÖİ modeliyle gerçekleştirilen projelerin yatırım tutarlarının sektörel dağılımına bakıldığında 21,6 milyar ABD Doları ile karayolu sektörünün ilk sırada olduğu görülmektedir. Havaalanları ise 19 milyar ABD Doları ile 2. sıradadır. Bu yatırımları 11,9 milyar ABD Doları ile enerji projeleri, 11,5 milyar ABD Doları ile sağlık projeleri izlemektedir.  Yatırım tutarlarının genel toplamı 67,7 milyar ABD Doları dolayındadır.

İşletme hakkı devri bedellerinin sektörel dağılımına bakıldığında havaalanlarının 53,7 milyar ABD Doları 1. sırada bulunduğu görülmektedir. Bunu 19,8 milyar ABD Doları ile enerji sektörü, 2,7 milyar ABD Doları ile limanlar ve 891 Milyon ABD Doları ile yat limanları izlemektedir.

KÖİ yöntemi ile gerçekleştirilen projelerin sözleşme değerleri 145,2 milyar ABD Dolarıdır.

(Cumhurbaşkanlığı SBB-2019 yılı Ağustos itibarıyla)

Faiz Giderleri

  • 2017 yılı bütçesinde 56,7 milyar TL olarak gerçekleşen faiz giderleri 2018 yılında bütçesinde (% 30,5 artışla) 74 milyar TL olarak, 2019 yılında ise %  (%14,8 düşüşle) 99,9 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. 2020 yılı için bir önceki yıl gerçekleşmesine göre (% 39 artışla) 139 milyar TL ödenek öngörülmüştür.

Toplam bütçe giderleri içinde faiz ödemelerinin her yıl artan oranda önemli bir pay oluşturduğu görülmektedir. 2017’de toplam bütçe giderlerinin % 8,4’ünü, 2018 %9’unu, 2019’da % 10’unu faiz giderleri oluşturmuştur.

  • 2020 yılında faiz ödemelerinin toplam giderler içindeki payının %12,7’ye ulaşacağı kestirililmiştir.

Çünkü merkezi yönetimin brüt iç/dış borç stoku da sürekli artış eğilimindedir. Nitekim 2017 yılı sonunda bir önceki yıla göre %15 artışla 876,4 milyar TL olan brüt iç/dış borç yükü; 2018 sonunda % 21,7 artışla 1,067 trilyon TL düzeyine; 2019 sonunda % 24,4 artışla 1,328 trilyon TL olarak gerçekleşmiştir. (HMB, Kamu Finansmanı İstatistikleri, 2017- 2020)

Personel Giderleri

Personel giderleri ve bağlısı SGK Devlet prim ödemeleri, (ikisi birlikte)  2017 yılı bütçesinde 189,3 milyar TL, 2018 yılı bütçesinde ise 213,9 milyar TL, 2019 yılı bütçesinde ise 292,8 milyar TL olarak gerçekleşmiştir.

Personel giderleri 2018’de % 23,4; 2019’da ise % 24,9 artmıştır.

2020 yılı bütçesinde ise % 13  artış kestirilmiştir.

Toplam giderler içindeki %24 dolayındaki personel giderleri payının 2019’da %25’e yükseldiği görülmektedir.

Önemi nedeniyle kamu idarelerinde istihdam edilen kamu personelinin sayıları ve statüleri hakkında özlü bilgiler aşağıya çıkarılmıştır.

31.12.2019’da kamu sektöründe toplam 4.644.074 kişi istihdam edilmiştir. ( Cumhurbaşkanlığı SBB-2020) 31.12.2017’de 3.602.735 personel istihdam edildiği dikkate alındığında iki yıl içinde çalışanların sayısının (%29 oranında artarak) 1.041.339’a yükseldiği anlaşılmaktadır.

Personel sayısındaki artışın büyük bölümünün taşeron işçilerinin kadroya geçirilmesinden kaynaklandığı görülmektedir.

2019 sonunda kamuda istihdam edilen 4.644.074 personelden: 3.761.747 kişi merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idarelerinde; 683.381 kişi il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşlarda; 198.946 kişi de (KİT’ler vb.) öbür kamu yönetimlerinde görev yapmaktadır.

Kamu sektöründe görevli 4.644.074 personelden % 63,3’ü kadrolu (memur), % 9,2 sözleşmeli, % 24‘ü işçi ve % 3,3’ü geçici/diğer personel statüsünde istihdam edilmektedir.

Genel bütçe kapsamındaki 44 kamu idaresinde kullanılabilir (boş olanlar dahil) kadrolu memur kadrolarına sahip olmak bakımından ilk sırayı 1.052.061 rakamı ile MEB almaktadır. MEB’nı 490.801 kadro rakamı ile Sağlık Bakanlığı, 366.263 ile EGM, 168.853 rakamı ile Adalet Bakanlığı ve 150.675  rakamı ile Diyanet İşleri Başkanlığının izlediği görülmektedir.

Cumhurbaşkanlığında ise 969 kadrolu, 1.718 sözleşmeli olmak üzere toplam 2.687 adet personel kadrosu/pozisyonu bulunmaktadır. (Gerekçe, 2020)

Örtülü Ödenek

Örtülü ödenek giderleri olarak gizli hizmet ile öbür sermaye giderleri tertibinden 2017’de (1,997 +1,051) 3 milyar TL; 2018’de ise (1.714.178 + 8.298) 1,7 milyar TL; 2019’da ise  (2.073.435 + 7.035) 2 milyar TL harcama yapılmıştır. (Muhasebat, 2017- 2020)

b)-Fonksiyonel Sınıflandırmaya Göre Giderler

Fonksiyonel sınıflandırmaya göre 2017-2020 yıllarına ait merkezi yönetim bütçe giderlerine ilişkin kestirim / gerçekleşme durumları ve toplam giderler içindeki payları Tablo 5’te gösterilmiştir.

Tablo 5. Fonksiyonel Sınıflandırmaya Göre 2017-2020 Yılları MYB Giderlerinin Kestirim / Gerçekleşme Durumları ve Toplam Giderler İçindeki Payı (Milyar TL).

Hizmetin Türü 2017 BÜTÇESİ 2018 BÜTÇESİ 2019 BÜTÇESİ 2020 YILI BÜTÇESİ
Tahmim Gerçekleşme Dağılım % Tahmin Gerçekleşme Dağılım (%) Tahmin Gerçekleşme Dağılım (%) Tahmin Dağılım (%)  2020/2019 Değ. Or. (%)
Genel Kamu 174 170,5 25 214 226,4 27,2 295,3 261,4 26,1 327,9 30 125,4
Savunma 29,7 30,8 4,5 41,9 41,5 5 44,8 53,3 5,3 56,3 5 105,6
Kamu Düzeni ve Güvenlik 48,4 53,4 7,9 58,5 67,3 8 74,1 81,4 8,1 85,4 7,8 104,9
Ekonomik İşler 83,5 91 13,4 97,8 111,8 13,4 96,3 124,2 12,4 109,1 10 87,8
Çevre Koruma 0,59 0,61 0,60 0,81 0,54 0,85 0,62 72,9
İskan ve Toplum Refahı 6,7 9,1 1.3 7,1 10,7 1,3 7,8 13,5 1,3 8,4 0,7 62,2
Sağlık 34,6 35,2 5,2 40,6 40,2 4,8 50,6 51,2 5,1 62 5,6 121
Dinlenme, Kültür ve Din 11,8 13,8 2 13,1 16,1 1,7 17,6 20,6 2 19,2 1,7 93,2
Eğitim 113 113,6 16,8 124,3 134,7 16,2 148,4 156,2 15,6 162,5 14,8 104
Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım 142,3 159,5 23,5 164,8 181 21,8 221 236,5 23,7 263,6 24 111,4
TOPLAM 645,1 677,7 100 762,7 830,8 100 960,9 999,5 100 1.095 100 109,5

Not: 1-Küsuratlar yuvarlanmıştır.
Kaynak: 2020 Yılı MYBK Teklifi;  Muhasebat MYB İstatistikleri

2019 yılı bütçe gerçekleşme rakamlarına göre 2020 yılı bütçe giderleri kestirimlerinde ortalama % 9,5 artış öngörülmüştür.

2020 yılı fonksiyonel bütçe giderlerinde (2019 yılı gerçekleşme rakamlarına göre) genel kamu hizmetlerinde (%25,4), sağlık hizmetlerinde (% 21), sosyal güvenlik ve sosyal yardım hizmetlerinde (%11,4), savunma hizmetlerindeki (% 5,6), kamu düzeni ve güvenlikte (% 4,9), eğitim hizmetlerinde (% 4) oranında artış öngörülürken, öbür tüm hizmetler ödeneklerinde %6,8 – 37,8 arasında değişen düşmeler vardır.

Fonksiyonel sınıflandırmaya göre 2017 ve 2018 yılları bütçe giderleri ve toplam giderler içindeki oranları Tablo 5’te gösterilmiştir.

Fonksiyonel sınıflandırmaya göre 2017-2019 yılı bütçe giderlerinde en büyük pay, genel kamu hizmetlerine ayrılmıştır. Anılan yıllara ait bütçe giderlerinde genel kamu hizmetleri payından sonra, 2. sırada sosyal güvenlik ve sosyal yardım hizmetler giderleri, 3. sırada da ise eğitim giderleri payları gelmektedir.

2019 yılı bütçe giderlerindeki %15 oranındaki genel artışa karşın; ekonomik işler, çevre koruma, iskan ve toplum refahı hizmetleri ödeneklerinde önceki yıldaki gerçekleşmeye göre (%olarak) 19- 33,4 arasında değişen oranlarda azalma kestirilmiştir.

Eğitim hizmetleri için toplam giderleri için toplam giderlerin 15,4- 16,8 oranında pay ayrıldığı görülmektedir. Ancak bu payın büyük bölümünün personel giderlerine ait olduğu bilinmektedir. Çünkü genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerindeki toplam kadroların % 38,7’si MEB aittir. (2019 sonunda MEB’da 946.114‘ü EÖHS olmak üzere, toplam 1.027.885 personel görev yapmıştır. Aynı yıl SGK prim ödemeleri ile birlikte personel giderleri için toplam 94,6 milyar TL ödeme yapılmıştır. Gerçekleştirilmiş personel giderleri (SGK prim ödemeleriyle birlikte) MEB toplam giderlerin 80’ine karşılık gelmektedir.) (MEB 2019, Faaliyet)

Öte yandan 2020 yılındaki 162,5 milyar TL eğitim sektörü ödeneğinden yatırımlara yalnızca (% 9,2 oranında) 10,9 milyar TL ayrılmıştır.

B-Bütçe Gelirleri

Ekonomik sınıflandırmaya göre 2017-2020 yıllarına ait merkezi yönetim bütçe gelirlerine ilişkin kestirim / gerçekleşmeler ve gerçekleşme oranları; gelirlerin toplam gelirler içindeki dağılımları Tablo 6’da gösterilmiştir.

Tablo 6. Ekonomik Sınıflandırmaya Göre 2017-2020 Yılı M.Y. Bütçe Gelirlerinde Kestirim ve Gerçekleşme (Milyar TL)

  2017 YILI BÜTÇESİ 2018 BÜTÇESİ 2019 BÜTÇESİ 2020 BÜTÇESİ
Tahmin Gerçekleşme Ger. Oranı (%) Tahmin Gerçekleşme Ger.Or.

(%)

Tahmin Gerçekleşme Ger. Or. (%) Tahmin Değ. Oranı

2020/2019

1-Vergi Gelirleri 511 536 104,9 599,4 621,3 103,7 756,5 673,3 88 784,6 116,5
  Gelir 108,9 112,4 103,2 122,7 139 103,2 171,8 162,6 94,6 182,1 120
Kurumlar 46,2 52,9 114,5 65,8 78,6 119,4 74,1 78,8 106,3 89,3 113,3
Özel Tüketim 136,4 138,3 101,4 146,5 133,9 91,4 162,5 147,1 90,5 175,1 119
Dahilde Alınan KDV 57 55,6 97,5 66,0 56,3 85,3 70,6 55,4 78,4 57,8 104
İthalden Alınan KDV 83,7 99,6 119 107,8 122,1 113,2 165,7 124,8 75,3 158 126,6
MTV 11,3 10,8 95,6 13,6 12,8 94 16 14,5 90,6 17,4 120
BSMV 13 13,3 102,3 15,2 18,1 119 19 22,6 119 24,9 110
Damga 15,2 15,6 102,6 17,8 16,9 95 20,8 18,8 90,3 21,5 114,3
Harçlar 19,8 19,2 96,7 23,3 21,6 92,7 27,7 24,1 87 29,5 122,4
Diğer 19,5 18,3 93,8 20,7 22 106,2 28,2 24,6 87,2 29 117,8
2- Vergi Dışı Gelirler 73,2 71,2 97,3 81,9 107,6 131,3 106,2 174,8 164,6 151,8 88,8
  Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri (Mal/hizmet satışı, KİT ve kamu bankaları, kurumlar kârları, kira vb. gelirler) 17,1 19,7 115,2 20,1 26,1 129,6 33,9 93,6 276 64,3 68,7
Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 1,5 2,2 146,6 2,8 2 74,6 3,4 9,7 285 11 113,4
Diğer Gelirler (Faiz/para cezası, kişi ve kurumlardan alınan paylar vb.) 37,5 35,4 94,4 46,5 71,2 153,4 54,5 63,2 115,9 62,1 98,2
Sermaye Gelirleri (Taşınır/taşınmaz/menkul kıymet/hisse satışı vb.) 15,4 11,7 76 12 7,8 64,6 13,5 6,8 50 13,5 198,5
Alacaklardan Tahsilat 1,6 2,1 131 0,45 0,55 121,9 0,75 1,5 200 0,91 60
3- Özel Bütçeli Kuruluşların Öz Gelirleri 9,8 18,9 193 10,8 23,5 216,6 11,1 20,7 186,4 12,4 60
4- Düz. Den. Kurum Gelirleri 4,1 4,2 102,4 4,7 5,1 112,3 6,4 6,8 106,2 7,4 108,8
GELİR BÜTÇESİ TOPLAMI 598,3 630,3 105,4 696,8 757,8 108 880,4 875,7 99,5 956,5 109,2

Notlar: Küsuratlar yuvarlanmıştır.
Kaynak: 2017-2020 Yılları MYBK Teklifi/Gerekçeleri, Muhasebat Gn. Md. MYB İstatistikleri.

Merkezi yönetim bütçe gelir kestirimleri 2017’de yılında %105,4; 2018’de %108, 2019’da %99,5 oranında gerçekleşmiştir. 2017’de 630,3 milyar TL, 2018 yılında (%20 artışla) 757,8 milyar TL, 2019’da (% 15,5 artışla) 875,7 milyar TL gelir sağlanmıştır.

2020 yılı için bir önceki yıl gerçekleşmesine göre % 9,2 artışla 956,5 milyar TL toplam gelir öngörülmüştür. Vergi gelirlerine ilişkin artış % 16,5’tir.

Öte yandan 2017’den başlayarak ekonominin bir daralmaya girmesi üzerine alınan teşvik önlemleri sonucu, özellikle 2018’den başlayarak ÖTV, KDV, MTV, Damga V. ve Harç gelirleri tahsilat rakamlarında önemli oranlarda düşmeler olmuş, vergi gelirleri bütçe kestirimlerinin altında kalmıştır.

Merkezi yönetim bütçe gelirlerinin; 2017’de % 85’ini, 2018’de % 82’sini, 2019’da ise % 76,8’ini vergi gelirleri oluşturmuştur. 2020’de vergi gelirleri payının % 82 olması hedeflenmiştir.

Gelir / kazanç ve servetler üzerinden alınmakta olan dolaysız vergilerin toplamının; 2017’de 176,8 milyar TL, 2018’de 231,4 milyar TL, 2019’da 257,1 milyar TL olarak gerçekleştiği, toplam vergi gelirlerine oranlarının aynı sırayla % 33, % 38 ve % 38 olduğu görülmüştür.

Vergi gelirlerinin % 63-67 gibi büyük bir bölümünün dolaylı vergilerden elde edildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere dolaysız vergiler zengin / yoksul ayrımı yapmadan, “zorunlu tüketim maddelerini” de kapsayacak biçimde tahsil edildiği için, haksız ve adaletsiz bir uygulamadır.

Nitekim 2020 yılı bütçesinde kestirilmiş KDV gelirleri bile tek başına, Gelir ve Kurumlar vergilerinden tahsil edileceği umulan rakamların % 80’ine yaklaşmaktadır. Dolaylı vergilerden olan ÖTV’nin de bütçe gelirleri içinde % 22,3 oranında pay oluşturduğu ve Gelir Vergisi tahsilat rakamlarının % 65’ine yaklaştığı görülmektedir.

Sosyal adalet, gelir dağılımı, vergi adaleti yönünden vergi gelirleri içindeki dolaysız vergilerin payının artırılması gerektiği açıktır.

C- Bütçe Dengesi

2017 yılı bütçesi 47,3 milyar TL; 2018 yılı bütçesi ise 72,6 milyar TL; 2019 yılı bütçesi 123,6 milyar TL net borçlanma ile denkleştirilmiştir.

2020 yılı bütçe ödenekleri ile beklenen gelirler arasındaki 138,8 milyar TL farkta net borçlanma ile karşılanacaktır.

  • Yıllardır denk bütçe hazırlanamadığı, bütçe gelirleri giderleri karşılamaktan uzak olduğu görülmektedir.

2017 yılı bütçe gelirleri ile giderlerin %90,4’ünün; 2018 yılı gelirleri ile giderlerin 91,3’ünün, 2019 yılı bütçe gelirleri ile giderlerin % 87,6’sının karşılanabildiği görülmektedir. 2020 yılı bütçe gelirleri ile giderlerinde bu oranın %  87,3 olması beklenmektedir.

Öbür yandan 2017 yılı bütçesinde 9,3 milyar TL, 2018 yılında 1,3 milyar TL faiz dışı fazla gerçekleşmiştir. 2019 yılında ise faiz dışı denge – 23,7 olarak gerçekleşmiştir. 2020’de faiz dışı fazlalık 67 milyon TL kestirilmiştir.

Bütçe giderlerinin gelirlere oranla daha çok artması nedeniyle faiz dışı fazlalığın son yıllarda giderek küçüldüğü, kimi yıllar faiz dışı dengenin eksiye geçtiği, dolaysıyla borç asıllarının (AS: anaparasının) ödemesinin yavaşladığı anlaşılmaktadır.

D- Diğer Konular

Hizmet Bedellerinde Kuruşlu Ücretler

Kamu personeline ek olarak yaptırılacak kimi hizmetler karşılığında kamu personeline verilecek olan ve bütçe yasalarıyla her yıl yeniden belirlenen ücretlerin yine simgesel kaldığı görülmektedir.

Bu bağlamda;

  • Ek ders vermekle görevlendirilen öğretim üyelerine 43,82 TL,
  • Konferans vermekle görevlendirilenlere 31 TL’yi aşmamak üzere,
  • Fazla çalışma yapan memurlara saat başına 2,26TL,
  • Devlet memurlarına (24 saati geçen geçici görevleri için) kadro/ek göstergelerine göre 42,15 – 56,10TL arasında gündelik,

ödenecektir.

Kamu İdarelerin Ait Lojman / Sosyal Tesis ve Taşıt Sayıları

Genel bütçe kapsamında kamu idarelerine ait 218.575 adet lojman ve 1.782 adet sosyal tesis bulunmaktadır.

220.357 adet lojman / sosyal tesisin 195.525’i  (% 88,7’si) 6 kamu idaresine aittir. En çok lojman / sosyal tesise sahip kamu idareleri (sırası ile) MSB, MEB, EGM, J. Gn. K., Sağlık B. ve Adalet B. dır.

Genel bütçe kapsamındaki öbür 34 kamu idaresinin sahip olduğu lojman/sosyal sayısı ise 24.832 dir. (% 11,2)

Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin çeşitli nitelikte 103.410 taşıtı vardır. Eldeki taşıtların 51.369 adedi (% 49,6) EGM’ne ait olup, her 6 personele 1 taşıt düşmektedir. EGM’yi;  MSB, Sağlık B. izlemektedir. (Gerekçe, 2020)

KAYNAKÇA

2017-2020 Yıllarına Ait Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifleri ve Bağlı Cetveller. http://www.bumko.gov.tr/Eklenti/10848,2018yilimybkanunutasarisipdf.pdf?0

2017-2020 Yılları Bütçe Gerekçeleri
http://www.bumko.gov.tr/TR,54/butce-gerekcesi.html
http://www.sbb.gov.tr/butce-gerekceleri/

Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü Merkezi Yönetim Bütçe İstatistikleri. https://www.muhasebat.gov.tr/content/genel-yonetim-mali-istatistik-detayi?tabId=1&pageId=2

Yıllık Yatırım Programları
Orta Vadeli Programlar.
http://www.bumko.gov.tr/Eklenti/10807,2018-2020-orta-vadeli-programpdf.pdf?

Hazine Müsteşarlığı Kamu Finansmanı İstatistikleri
https://www.hazine.gov.tr/kamu-finansmani-istatistikleri

Vatandaş Bütçe Rehberleri
http://www.sbb.gov.tr/vatandas-butce-rehberi/

Milli Eğitim Bakanlığı 2019 Yılı Faaliyet Raporu http://sgb.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2020_03/12144540_28191618

 

 

İŞTE TÜRKİYE’Yİ BATIRACAK TEZGÂH !

İŞTE
TÜRKİYE’Yİ BATIRACAK TEZGÂH !


Konuk yazar : BAHADIR ÖZGÜR

bozgur@gazeteduvar.com.tr
https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2018/05/28/iste-turkiyeyi-batiracak-tezgah/ 28.5.18

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Cumhuriyet yazarı Çiğdem Toker’e niye 3 milyon liralık tazminat davası açtılar biliyor musunuz? Bu ülkenin Düyun-u Umumiye‘den beri gördüğü en tehlikeli tezgâha çomak soktu çünkü. O yıllardır anlatıyor ama gelin ‘2023 vizyonu’ adıyla pazarlanan şu tehlikeli oyunu
somut örneklerle bir kez daha masaya yatıralım. Bakalım o vizyon kimin için nasıl çizilmiş?

Turgut Özal by-pass olduğu Houston’daki özel tıp merkezi Methodist’in camından karşıdaki AVM’nin silüetini hayranlıkla seyrediyordu. Aniden döndü iç çekerek yanındakilere “Türkiye’de neden böyle AVM’ler olmasın ki?” dedi. Ve 1984’te yasalaştırdığı Yap-İşlet-Devret (YİD) modelinin ürünü olarak Ataköy’ün yemyeşil sahiline çirkin bir AVM kondurdu.
Hayranlarının dillerinden düşürmedikleri  ‘parlak vizyon’ işte buydu.

Gel gelelim sorun hiçbir zaman yatırım olmadı zaten. Zira YİD modeli; devletin kasasına
sözleşme oyunlarıyla yıllar boyu sürecek bir ipotek koymanın adı
ydı. Atatürk’ün Savarona yatının restorasyonu ve işletmesinden enerji santrallerine dek  akla gelebilecek her şey YİD’e havale edildi. Uzun süre sonra anlaşıldı ki YİD yandaş zenginler yaratmanın en müstesna yoluydu. 90’ların sonunda ‘Yalan-Dolan-Talan’ diye anılması boşuna değildi. Cilası döküldü kirli yüzü açığa çıktı. Peki ‘eski Türkiye’ye ilişkin ne varsa yıkmaya ant içmiş AKP ne yaptı?
Hazine kaynaklarını ‘yandaşa’ aktarmanın keşfedilmiş bu en kolay yönteminden vazgeçmedi
tabii ki. Adını bir güzel yeniledi ve Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) gibi ‘imece naifliği’nde bir ambalajla eskisini bile aratacak hunharlıkta uygulamaya koydu. ‘Mega projeler’ etiketiyle milletin önüne sürüp sürüp duruyor şimdi.

Lafı uzatmadan söyleyelim;

  • KÖİ projeleri bu ülkenin Düyun-u Umumiye’den beri gördüğü en büyük tezgâhtır.

Devletin vergilerle topladığı ve gelecekte toplayacağı milyarlarca dolarlık kaynağı düne dek çapı belli bir avuç şirkete ve sahiplerine aktarmaktır. Asıl önemlisi borç içindeki özel sektörü vurması olası krizin kamu ayağında yaratacağı depremin de baş nedeni olacaktır.

Nasıl mı? Hakkında 3 milyon liralık tazminat davası açılan Cumhuriyet yazarı Çiğdem Toker’in anlatmaktan dilinde tüy bitti ama gelin bu tezgâhın işleyişini somut örneklerle bir kez daha inceleyelim…

TEZGÂH NASIL İŞLİYOR ?

Malum; otoyollar köprüler 3. havalimanı gibi dev projeler hükümetin medar-ı iftiharı.
Hepsine birden ‘2023’ vizyonu adını verdiler. Madde madde bakalım 2023 vizyonu kimler için çizilmiş?

  • KÖİ’ler 2009’dan sonra patladı. Önce yasal kılıf hazırlandı. 3996 sayılı YİD Kanunu’nun 2. maddesi değiştirilerek; gar kompleksinden lojistik merkezine, havalimanlarından sınır kapılarına, milli parklardan yaban yaşamı koruma alanlarına, otogarlara ve balıkçı barınaklarına dek her şey kapsama alındı. Ardından 4749 sayılı Kamu Borç Yönetimi Kanunu’na el attılar. 8. maddedeki değişikliklerle Hazine’nin verdiği güvenceler genişletildi. Üzerine bir de ihaleyi dağıtan kurumlara tahvil ihraç etme yetkisi tanındı ki, buradaki garanti de % 100’e çıkarılarak, bütçeye bir kurşun daha sıkıldı.
  • Değişikliklerin içinde en vahimlerinden biri, işi yapacak şirketlerin alacağı borcun tümünü Hazine’nin üstlenmesiydi. Bu Cumhuriyet tarihinin en önemli ekonomik değişikliklerinden birisiydi. Nitekim KÖİ tezgâhı tam burada devreye giriyor. Projeler için alınan borçlara üstlenilen finansal risklere harcanan paralara devlet güvencesi verildiği halde, iş bütçeye değil şirketlerin bilançosuna kaydediliyor. Böylece sanki devletten para çıkmayacak gibi gösterilip bütçe açığına ve kamu borçlarına bunlar dahil edilmiyor. Oysa şirketler batar iflas eder veya işi bırakırlarsa aldıkları borçları kamunun ödeyeceği açık açık yazılıdır. Dolayısıyla bütçe açığı kamunun dış ve iç borç stoku şu anda gösterilenden daha fazladır.
  • 2009’dan sonra ihale edilen KÖİ projelerinin toplam sözleşme değeri 129.5 milyar dolardır. Kalkınma Bakanlığı’nın verilerine bakılırsa 2023’e dek planlanan yeni yatırımların büyüklüğü de 325 milyar dolara ulaşıyor. Şu anda 17 milyar dolarlık karayolu, 68.5 milyar dolarlık havalimanı, 11.5 milyar dolarlık da şehir hastanesi yapılıyor. 2023’e dek 80 milyar dolarlık karayolu, 30’ar milyar dolarlık tren yolu- havalimanı sağlık tesisi ve liman ihalesi planlanıyor.
    5-10 milyar dolarlık olanları hesaba katmıyoruz bile.
  • Yasal değişikliklerden sonra tezgâhın 2. perdesi her ihalede görülen ancak pek dikkat çekmeyen bir ibarede ortaya çıkıyor. ‘Sözleşme değeri’ ile ‘yatırım değeri’ arasındaki fark bize özel şirketlere aktarılacak asgari parayı gösteriyor çünkü. İktisatçı Hakan Özyıldız çok güzel açıkladı: Şu andaki projelerin sözleşme değeri 130 milyar $. Yatırım değeri ise 59 milyar $. Bu ne demek? O işleri devlet kendisi yapsaydı eğer 20-25 yılda elde edeceği 130 milyar dolardan vazgeçip şirketlere ‘buyurun sizin olsun’ demek.
  • Tezgâhın 3. perdesi burada açılıyor. Şirketler yatırım için gerekli kaynağa sahip değiller.
    Öz kaynaklarının ise borç almalarına yetmediğini biliyoruz. Hazine devreye giriyor ve alınan
    her “cent” borca garantör oluyor. Yetmiyor “yabancılar güvenip vermez” diye kamu bankalarını devreye sokuyor. Bununla da kalmıyor; yapılan tüm işlerde tıpkı otoyol ve köprülerde olduğu gibi şirketlere gelir garantisi taahhüt ediliyor. Kimse o yollardan geçmese de, o havalimanından uçmasa da, devletin kasasından şirketlere söz verilen miktar tıkır tıkır ödenecek.
  • Tezgâhın son aşamasının nasıl kurgulandığını görmek için somut örneklere başvuralım:
    Örneğin 3. havalimanına bakalım. Malum ihaleyi Cengiz – Limak – Kolin – Mapa – Kalyon
    Ortak Girişim Grubu 25 yıllık kira bedeli olarak 22 milyar 152 milyon € vererek aldı. İlk iş 4.5 milyar € kredi verildi. Kredinin 3.5 milyar €’luk bölümünü kamu bankaları üstlendi. Tümü Hazine garantisi altında. Sözleşmeye göre devlet 25 yıl boyunca yolcu başına 20 € ödeyecek. Ardından bir de gelir garantisi eklendi. Şirketlere 12 yıl boyunca en az 6.3 milyar € kazanma sözü verildi. Gelir bunun altında kalırsa fark bütçeden karşılanacak. 3. garanti ise sözleşmenin feshi halinde Devletin tesise el koyacak olması. Görünürde ne denli masum değil mi? Oysa işin aslı çok başka. Devlet el koyduğu zaman krediler dahil o güne dek şirketlerin öz kaynaklarından yaptığı giderleri de üstlenmiş olacak. Daha havalimanı açılmadan yıllık 1 milyar € kiranın iki yıl ötelenmesi gelecekte bizi neyin beklediğinin de işareti aslında.

DÜNYADA BİR EŞİ DAHA YOK!

Bırakın Türkiye’yi dünya tarihinde böyle bir anlaşma var mıdır? Yokmuş ki, Dünya Bankası yayınladığı raporda dünyada en büyük Hazine garantisi almış şirketleri Cengiz Limak Kolin Kalyon ve MNG olarak sıraladı. Buyurun size 2023 vizyonu! Neredeyse tek kuruş harcamadan şimdiden 70 milyar dolara yakın bir geliri garantilemiş durumdalar. Ha, unutmadan son bir garanti de İstanbul’un nüfusu isterse kıyamet kadar artsın, 25 yıl boyunca tek bir havalimanı bile yapılmayacak olması.

Hızımızı almışken şu sıralar parlatıp durdukları şehir hastanelerine de göz atalım. 20 şehir hastanesinin yatırım bedeli 10.2 milyar € ve Sağlık Bakanlığı’nın bu tesisler için ödeyeceği kira
yıllık toplamda 2.2 milyar €. Kiraların 25 yıl boyunca toplam tutarı ise 57 milyar €’yu buluyor. Sözleşmelerde “ödemeler finansmanın sağlandığı para cinsinin ülkesinde gerçekleşen enflasyonla güncellenecektir” deniyor. Yani her yıl enflasyon oranında zam yapılacak. Ayrıca hastaneleri işletenlere de hasta garantisi’ verildi. Kulağa tuhaf gelebilir, ancak, devlet açıkça hasta olan vatandaşını ihale etti. Ve taahhüt edilen kadar insan hastalanmazsa bütçeden açığı kapatma sözünü verdi.

Son olarak da nükleer santrallere değinelim. Sinop Nükleer Santrali ihalesinde üretilen elektriğin 20 yıl süreyle 12 cent/dolardan alınacağı taahhüt edildi. Üstelik dünyada nükleer santralde üretilen elektriğin birim maliyetinin en fazla 7-8 cent/$ dolayında olacağının kestirildiği bir dönemde. Benzer tablo Akkuyu Nükleer Santrali’nde de var. Dört reaktörün her birine ayrı ayrı 15 yıl garanti tanındı. Fiyat garantisi ise ilk yıllarda 15.4 cent/kw ile başlayacak ve 20 yılda ortalama 12.4 cent/kw olacak. Bu denli pahalı elektriği ne sanayiye ne de konutlara satamayacağına göre, belli ki burada da devreye kamu bütçesi girecek.

Bugün hükümetin yaptığı tüm KÖİ projelerinde aynı durum geçerlidir. İşin vahimi,
KÖİ’lerin mucidi sayılan İngiltere’nin özellikle sağlık sisteminin çökmesi üzerine modelden acilen vazgeçmesi. Sağlıktaki enkazı toparlamakla meşguller hâlâ. İsveç ise inşaatların hızla yapılması dışında yararını görmediğinden, kamu kaynaklarını kanser gibi tüketen KÖİ’leri bir daha hiçbir hükümet uygulamasın diye tümüyle yasakladı. Keza öbür Kuzey Avrupa ülkelerinde de sonuç aynı.

Hukukun görece iyi işlediği kamu denetiminin en sıkı olduğu ülkelerde bile yol açtığı yıkım ortadayken, OHAL koşullarında hukuku askıya almış, Sayıştay ve Meclis denetimini devre dışı bırakmış, Danıştay – idare mahkemelerini karar alamaz duruma getirmiş Türkiye’de
sağlıklı işlemesi mümkün mü?

Sahi safça bir soru oldu bu OHAL niye sürüyor ki zaten!
=========================================

Dostlar,

Sayın Bahadır Özgür, ülkemizin nasıl yağmalanıp talan edildiğini tüm çıplaklığıyla yazmış durumda.. AKP 187 aylık iktidarında Kamu İhale Yasası’nı 186 kez değiştirdi! Bunun da dünyada örneği, eşi – benzeri olmadığı kesin! Nedenini sormaya gerek var mı?! Ya Yüce TBMM’nin bunlara alet edilmesine ne demeli??

Şehir hastanelerini, gelir güvenceli köprüleri… biz de bu sitede çoooook yazdık.
Sayın Çiğdem Toker’in epey makalesine sitemizde yer verdik..

Geldik tıkandık, borçları çeviremiyoruz!
Yağma Hasan’ın böreği tükendi!Sorumlusu elbette 15,5 yıllık tek başına iktidar olan AKP ve yağmadan pay alarak oy verenler!

Ulusumuzun bu acımasız soygunu artık görmesi ve masallara kanmaması gerek..
Üstelik bunu yapanlar herkesten dindar geçinip başkalarına din öğretmeye de kalkıyor!

  • Yüce Tanrı’nın sabrı nasıl da taşmıyor ve bu örneği görülmemiş sefil düzeni derhal yerle bir etmiyor; aklımız almıyor!?

Çok açık yazalım :

  • 24 Haziran / 8 Temmuz sonrasında da AKP / RTE devam ederse, çıra gibi yanacağız!

Sevgi ve saygı ile. 30 Mayıs 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com