Etiket arşivi: aydın sorumluluğu

30 Ağustos Zaferi ve Laik Cumhuriyetimiz

Doç. Dr. İhsan Tayhani
Cumhuriyet Tarihçisi
08.2023 / Güre

30 Ağustos’ta kazanılan büyük zaferin, yüz birinci yıl dönümündeyiz. Bu zaferin, laik Cumhuriyete  uzanan yoldaki en önemli kilometre taşı olduğu biliniyor. Zaferin Cumhuriyetle taçlandırılması sayesinde de uygar dünyadaki yerimizi almıştık. Bir başka deyişle, 26 Ağustos’ta başlayıp 30 Ağustos’ta sona eren kanlı boğuşma, Gazi Mustafa Kemal’in zihninde biçimlendirdiği laik cumhuriyet hedefine yönelikti.

Zaferin doksan dokuzuncu yıl dönümünde kaleme aldığımız yazımızın başlığı, “30 Ağustos Zafer Kutlaması ve Tepkisel Bir Çığlık!”tı. Yüzüncü yıl dönümü yazımızı da “30 Ağustos Zafer Kutlamasının Yüzüncü Yıl Dönümüne Düşen Gölge!” olarak adlandırmıştık. Geride bıraktığımız iki yıl içinde “tepkisel çığlık” da, “gölge” de büyüdü ve giderek büyümekte! Bu nedenle, tanıklık etmekte olduğumuz yüz birinci yıl dönümünde, yüreklere kazıdığımız zaferin büyüklüğünü saklı tutarak, bir kez daha “Atatürk Cumhuriyeti” ne yönelik tehditlere ve kuşatmaya dikkat çekmeye çalışacağız.

Milat öncesi dönemlerden beri Türklerin kezlerce girip çıktıkları, 1071’den bu yana da kapıları ardına dek Türklere açılmış olan, tarihin akışında üzerinde pek çok egemenlik çatışmasının yaşandığı, 620 yıllık Osmanlı egemenliğinin çöküş sürecinde ise kurtlar sofrasında paylaşıma sürüklenen ve sonunda Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde verilmiş olan üç buçuk yıllık kanlı bir Milli Mücadele sonrası Türk’e yurt yapılan Anadolu coğrafyasında; tarihin tanıklık ettiği büyük bir devrimle kuruluşu gerçekleştirilen Cumhuriyetimizin, daha doğduğu gün boğulmaya çalışıldığı asla unutulmamalıdır.

Anadolu coğrafyası üzerinde, hem içeride hem de dış dünyadaki etkileri büyük olan bu devrim gerçekleştiği sırada, örneğin 1918-1939 arasında, Meclisleri açık olan  ve bir biçimde demokratik kurumları işleyen ülke sayısı  Avrupa’da beş, Amerika’da beş olmak üzere toplam on dolayındaydı.[1] Bu nedenledir ki; Osmanlı artığı topraklar üzerinde yaşayan özellikle saltanat ve halifelik yanlıları, cumhuriyetin erdemini kavrayamadıkları veya kavramak istemedikleri için ya doğrudan ya da dolaylı biçimde onu doğduğu andan başlayarak boğmaya çalışmışlardır. 1920’lerin mütareke basını olarak adlandırılan dönem gazetelerinin sayfaları, bu doğrultuda çok sayıda ihanet örneğini sunar. Biz burada, yalnızca İngiliz Muhipleri Cemiyeti üyesi, yerli işbirlikçi, Damat Ferit’in gözde (AS: ve sözde!) din adamlarından ve işgal döneminde “Dârü’l Hikmeti’l İslamiye” (Yüksek İslâm Şûrası benzeri bir kurum) üyesi yapıldıktan sonra Ayasofya Camisi minberinde vaaz vermeye başlayan Hafız İsmail örneğini vermekle yetinelim. Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılırken minberde Millicileri isyancı olarak anan hafız, dinleyicilerinden o “taife-i bagiyle” yani isyancı grupla (Atatürk ve arkadaşları) Allah ve O’nun halifesine itaat edinceye kadar savaşmalarını ister ve ‘Kur’an’ın emrettiği gibi bunlarla mücadele etmenin tüm Müslümanlara farz olduğunu’ söyler.[2] O, Anadolu’da filizlenen Türk ihtilalinin Cumhuriyete dönüşeceğini de ilk sezenlerden biridir. Daha 1920 Nisan’ında, Ayasofya’da bunu dillendirdiği görülür. Cumhuriyet karşıtı hafız, ‘Dünyada İngiltere, İtalya, Japonya devletlerinden maada hükümetler cumhuriyete inkılap ettiler. Biz ise hükümdarsız, halifesiz hiç de payidar olamaz bir milletiz. Dinimiz, kesinlikle bunu gerektirir.’ [3] der.

Yüz yıl öncesinin iktidar sahibi sultanları, Damat Ferit hükümetleri ve işbirlikçileri Cumhuriyeti, doğduğu gün böylesi bir nefretle boğmaya koyulmuşlardı. Bugün de yıllara yayıp, ilmik ilmik örgüleyerek kurdukları tek adam rejiminin başında oturan bugünkü Sultan, iktidarları pekiştikçe özgüven tazeleyen bürokrasinin tepesindeki etkili ve yetkililer, yine iktidardan güç alan tarikat ve cemaatler ile kuşkusuz günümüzün yerli işbirlikçileri, laik Cumhuriyeti boğma tasarımını (projesini) sonlandırma uğraşı içindedirler. İktidar sahiplerinin çekinmeden dillendirdikleri “kindar bir nesil yetiştirme” söyleminin itici gücü, yüz yıl önce duyulan kinden pompalanan ve bir türlü kesilip atılamayan kanın aktığı damardır. Bu durumda dünün Hafız İsmail’i ile Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın, ‘benim söyleyemediklerimi söylüyor’ dediği bugünün Halil Konakçı’sı veya daha da çoğaltılabilecek öbür örnekleri arasında  –yaşadıkları zaman diliminin dışında– herhangi bir fark olduğunu söylemek olanaklı mıdır?

Her şeyden önce Anayasa Mahkemesi’nin, bugünkü iktidar partisi AKP’nin,
laikliğe aykırı eylemlerin odağı” olduğu, ancak kapatılma yerine
hazine yardımının kesilmesi yolundaki kararının,
25 Temmuz 2008 tarihli resmi gazetede yayımlanmış olduğunu unutmamak gerekir.

Dönemin Barolar Birliği Genel Başkanı Özdemir Özok da, mahkemenin AKP’nin “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu” yolundaki anılan kararının bu partiye yönelik “kesin” bir uyarı olması nedeniyle son derece önemli olduğunu vurgulamış ve ‘AKP eğer bundan böyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın dikkatinin üzerinde olduğu bilinciyle hareket edip kendisine çeki düzen vermeyi başarabilirse, bu hem halkın % 47’sinin oyunu alarak iktidar olma şansını elinde bulunduran AKP, hem de Türkiye için yararlı olacaktır. Aksi tutum ve davranışlar hem AKP’nin geleceği, hem de ülkemiz için telafisi olanaksız sonuçlar doğurur.[4] içerikli bir değerlendirme yapmıştı.

Ne ki, söz konusu yüksek mahkeme kararının üzerinden geçen on beş yılın sonunda iktidar partisi AKP, aksine laiklik ilkesini eylemli olarak ortadan kaldırmış, anayasayı kezlerce çiğneyerek (ihlal ederek) anayasal düzeni alt üst etmiş ve –ne acıdır ki– şimdi artık neredeyse teokratik (dinci) devleti yaşama geçirme aşamasına ulaşmıştır.

Bilindiği gibi Mustafa Kemal Atatürk, 1920’lerde başlatmış olduğu devrimci yürüyüş sürecinde laik-demokratik Cumhuriyet’in önündeki saltanat, hilafet, medrese eğitimi, şer’i hukuk, çağ dışı kılık kıyafet, kimi Orta Çağ kurum ve kuruluşları gibi engel taşlarını, gerektiğinde devrim yasaları ve anayasal düzenlemeler eşliğinde birer birer kaldırmıştı. Büyük ölçüde yara almış olsa da Atatürk Cumhuriyeti’nin laik kurumları ve devrim yasaları, şimdilerde sözüm ona yürürlüktedir. Örneğin, Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) henüz bütünüyle yürürlükten kaldırılmış değil. Ancak büyük devrimcinin, yüz yıl önce birer birer kaldırmış olduğu engel taşlarının, yeniden yerlerine konmakta olduğu da somut bir gerçektir.

  • Ulus olarak yüz yüze kaldığımız bu görünüm (tablo) nedeniyle itiraf edelim ki,
    hepimiz bir ölçüde suçluyuz!
  • Laik kurumlarıyla ayrıcalıklı bir yeri olan Atatürk Cumhuriyeti’ni koruyamadık!

Aydın sorumluluğu ile hareket edip, bireysel ya da küçük öbeklerle kurumsal tepkiler veren, bu nedenle de bedeller ödeyen ve ödemekte olan “namuslular cephesi”nin çabaları da şimdilik laik Cumhuriyet kuşatmasını yaramamıştır.

Yapılması gereken; uçurumun kenarındaki Atatürk Cumhuriyeti’ne, kuşkusuz demokratik kurallar doğrultusunda ve bir jakoben duyarlılığı ile –Atatürk gibi– kol kanat gerip, savunmak ve gerici kuşatmadan kurtardıktan sonra kuruluş felsefesi doğrultusunda siyasa üretmektir.

30 Ağustos’un 101. yıldönümünde Başkumandan Büyük Atatürk’ü, onun dava ve silah arkadaşlarını, ayrıca Duatepe’de, Kocatepe’de, Zafertepe’de ve Dumlupınar’da can veren şehitlerimizi, merhum gazilerimizi… saygı, gönül borcu ve rahmetle anıyoruz.

[1] Fabio L. Grassi, Atatürk, Çev. Eren Yücesin Canday, İstanbul, 2009, s. 9.
[2] Alemdar, 26 Nisan 1920’den akt: Şaduman Halıcı, “Ayasofya Camisi’nde bir yüzellilik”, Cumhuriyet, 20 Ağustos, 2023, s. 3
[3] Aynı yer
[4] Özdemir Özok, “Tarihi Karar”, TBB Dergisi, Sayı: 78, 2008, s. 26.

200 Liracık

Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

mozbulbul@yahoo.com

200 Liracık

20 Mart 2022  https://www.gunboyugazetesi.com.tr/200-liracik-134859h.htm

AKP Genel Başkanı Erdoğan, 18 Mart Çanakkale köprüsünün açılışında geçiş ücretini açıklarken “200 liracık” tabirini (deyimini) kullandı. Anlaşılan kendisi de bu ücretin son derecede fahiş (aşkın) olduğunun idraki (bilinci) içinde olmalı ki, “200 liracık” diyerek lafzen (sözle) ödenecek geçiş ücretini küçültme derdine düşmüş…

Ben dahil birçok ekonomi yorumcusu, Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) denen bu model çerçevesinde Yap İşlet Devret (YİD) yöntemi ile yapılan projelerin birçok sakıncasını defalarca (kezlerce) sıraladık. Bu sakıncalardan en önemlisi olan döviz bazında (olarak) verilen ödeme garantilerinin (güvencelerinin) devlete nasıl yük olacağını ve bütçe açıklarını nasıl tetikleyeceğini defalarca (kezlerce) anlattık.

Lakin (ancak) bu projelerde verilen garantiler (güvenceler) tutturulsa, tüm maliyeti vatandaşlar üstlense ve ödese bile ortaya çıkacak bir başka sakınca, genelde gözlerden kaçmaktadır. Bu sakınca da YİD devret projelerinin çok büyük döviz açığına sebep (neden) olmasıdır. Bu projelerin çok önemli bir kısmı (bölümü) döviz kazandıracak veya döviz tasarrufu sağlayabilecek projeler değildir. Ama bu projeler kapsamında inşaatlarda kullanılacak birçok emtia (mal), araç gereç, makine, ekipman (donanım) döviz ödenerek ithal edilmektedir (dışalımı yapılmaktadır). Sadece (yalnızca) bu kadar da (denli de) değil, bu projelerin nerede ise tamamı (tümü) yurt dışından döviz ile borçlanılarak inşa edilmektedir. Dahası da var; bu projelerde yükümlülük altına giren birçok firma da yabancıdır ve projeden elde ettikleri kârlarını (kazancı) dövize çevirerek yurt dışına götürmeleri işin doğası gereğidir.

Kısacası bu projeler sadece (salt) bütçe açığını artırmakla kalmamakta, döviz açığını da büyütmektedir. Doğru projenin başlangıcında bu projeyi finanse edebilmek için yurt dışından bir miktar döviz gelmektedir, lakin (ancak) projenin bitiminden sonra geldiğinden çok daha fazla döviz yurt dışına çıkmaktadır.

Diğer (öte) yandan şunu da unutmamak gerekiyor : Bu projelerin yapımında kullanılan mal ve hizmetler çok büyük ölçüde ithaldir (dışalımdır). İnşaat makineleri, bu makinelerin kullandığı akaryakıt, inşaatta kullanılan çelik vs. malzemeler, projeler hep ithal (dışalım). Bunlar da çok ciddi bir döviz çıkışına neden olmaktadır.

Diğer (öte) yandan özellikle enerji konusunda döviz bazında (olarak) verilen alım garantileri (güvenceleri) ve bu garantiler (güvenceler) teminata konularak (karşılık gösterilerek) alınan döviz bazındaki krediler (döviz kredileri) ile bu projelerde kullanılan makine ekipman (donanım) hep çok büyük bir döviz açığına yol açmaktadır.

Aslında (Gerçekte) özel sektörün büyük bir kısmı (kesimi) bu tip Yap İşlet Devret Projeleri kapsamında kullandığı döviz kredileri de en temelde kamunun garantisi (güvencesi) ve yükümlülüğü altındadır, kısacası bir nevi (tür) kamu dış borcudur.

Yap İşlet Devret Projeleri zaten ilk olarak kamunun dış borç stokunu (birikimini) daha düşük gösterebilmek, bu noktada AB tarafından konan Maastricht Kriterleri (Ölçütleri) ya da Avrupa Yakınsama Kriterlerini (Ölçütlerini) delmek ve kamu borcunu olduğundan çok daha düşük gösterebilmek için uygulanan bir yöntem olarak ortaya çıkmıştır.

Gerçekte kamu kefil olup, garanti (güvencve) verecek yerde, bu finansmanı kendi borç olarak daha düşük faiz ve daha uzun vade (erim) ile alsa ve projeleri şeffaf (saydam) ve adil bir ihale ile gene özel sektöre yaptırsa, hem finansman maliyeti ve hem de yapım maliyeti çok daha düşük olurdu. Böyle bir seçenekte geçiş ücreti de elbette “200 liracık” gibi fahiş (aşkın) bir mertebede (düzeyde) olmazdı.

Bakınız büyük altyapı projeleri çok tehlikelidir, eğer fizibilitesi iyi yapılmaz ve bütçe dengeleri dikkate alınmazsa, bu projeler yaratacakları kara delikler ile çok ciddi bütçe açıklarına ve dolayısı ile enflasyona yol açabilir.

Büyük projeler birçok durumda iktidarlar tarafından hem vatandaşı etkileyebilmek, hem ekonomiyi canlandırabilmek ve hem de eğer şeffaf (saydam) ve adil bir ihale ile yapılmıyorsa siyasete finansman temin edebilmek (sağlayabilmek) için kullanılır.

İş insanları iyi bilir, bir iş insanını batıran temel eylem, hesabı kitabı iyi yapılmamış yanlış projelere girmektir. Elbette devletler kolay kolay batmaz, lakin (ama) bu tip yanlışlar devlette enflasyona ve hizmet kalitesinde (niteliğinde) büyük düşüşlere yol açar.

Sonra çıkıp fahiş (azgın) ücretleri “200 liracık” diye küçümsemeye çalışmak durumunda kalırsınız…

Son söz : Bir projeyi yapmak önemli değildir, bu günkü teknolojiylee parayı verdin mi istediğin inşaatı rahatlıkla yapabilirsin. Önemli olan kamu faydasını (yararını) maksimize edecek (en çoklayacak) ve refah (gönenç) artışına katkı sağlayabilecek bir projeyi doğru fiyata yapabilmektir.
=====================================
Dostlar,

Değerli Özbülbül’ün yazısı içerik olarak çok uyarıcı..
Kendisine teşekkür borçluyuz..
***
Ancak;

Nedir bu Türkçe ile cebelleşmemiz???

Neden masamıza Dil Derneği‘nin Türkçe Sözlük’ünü koymayız?

Neden bir ÖZTÜRKÇE sözlük el altında olmaz??

Neden güncel Türkçe’yi kullanmaz; Arapça – Farsça – İngilizce… sözcükleri boca ederiz?

Hangi Ulus bizim ölçümüzde kendi diline hoyrat??

  • ATATÜRK’ün DİL DEVRİMİ neden öksüz konur??

Aydın sorumluluğu değil midir kendi diline sahip çıkmak ve onu iğdiş etmek yerine geliştirmek??
***
Değerli dostumuz Özbülbül’ün yetkin yorumlarını web sitemizde izleyenlerimizle daha çok paylaşmak istiyoruz.. İçerik ölçüsünde Dilimiz Türkçe’ye daha çok özenini dileyerek.

Sevgi ve saygı ile. 21 Mart 2022

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

Rifat Ilgaz : 28 Yıl Sonra Unutulur mu?!

7 Temmuz 1993..
Bir Yıldız daha kaydı ülkemizden, Anadolu’nun bağrından..
Rıfat Ilgaz.. 

Eeee, Aydın sorumluluğu… Halide Edip Adıvar’ın deyimiyle “ateşten gömlek..”

Rıfat Ilgaz o güzelim şiirinde sormaz mı, “AYDIN MISIN?” diye??
*****

Rıfat Ilgaz'sız 26 yıl Galerisi - enBursa Haber

AYDIN MISIN ?

Kilim gibi dokumada mutsuzluğu
Gidip gelen kara kuşlar havada
Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden
Tabanında depremi kara güllelerin
Duymuyor musun

Kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ışık ol yumruk ol
Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol

Tam çağı işe başlamanın doğan günle
Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden
Her satırında buram buram alın teri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma suçun tümü senin değil
Yırt otuzunda aldığın diplomayı
Alfabelik çocuk ol

Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol 

Özellikle son 3 dize… Ne çok öğretici ve düşündürücü değil mi?
Şiirin gücüyle uyumlu, keskin bir tokat gibi değil mi??

Hakka yürüyüşünün 11. yılında Cide ADD‘de O’nu anma amaçlı çağrı ile

Büyük Ortadoğu Projesi” konusunu işlemiştik yansılarla..
ADD Genel Başkan Yardımcısı idik..
R.T. Erdoğan’ın onlarca kez TV’lerde bu emperyalist tasarımın (projenin) EŞBAŞKANI olduğunu ne hazindir ki, ne kahredicidir ki; övünerek açıkladığı günlerdi!!??
Oysa bu girişim sefil post-modern Sevr tasarımı idi, apaçık yayınlanan haritalarla yurdumuzun bölünmesi dayatılmakta idi. Hem de ABD Silahlı Kuvvetler Dergisinde, resmen!

AKP genel başkanı ve dönemin Başbakanı Türkiye’nin bölünmesini öngören projede eşbaşkan olmakla övünç duyuyor ve duyuruyordu bu misyonunu..
Mehmet Akif Ersoy’un sarsıcı deyimi ile “Ya Rab, bu ne hazin tecelli!?!” idi..
Bu ne gaflet, bu ne dalalet ve de bu ne hıyanet idi!!??

Rıfat Ilgaz ustamızın demesi ile “Aydın sorumluluğu” yakamızı bırakmıyordu.
O gün Cide’de bu lanetli dayatmayı anlattık yurdum insanına..

Sevgi ve saygı ile. 07 Temmuz 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

2018’de NELER YAPTIK?

2018’de NELER YAPTIK?

Dostlar,

2018 içinde neler yaptık??
AYDIN SORUMLULUĞU ile hesap vermek gerek. çağa ve insanlığa..
Hiç olmazsa yıldan yıla, kendine ve ülkene, ulusuna,,
Filantrofik aşamaya ulaştığını düşünen bir insan için tersi düşünülebilir mi??
Halkımıza dönük 9 aydınlanma konferansımız ve sitemizde yayınladığımız 76 makalemizin listesi erişkeleri (linkleri) aşağıda.. Okunup paylaşılmasını dileriz.. 1996’dan bu yana yazdığımız aydınlanma makalelerimizin sayısı 700’ü aştı. Aydınlanma konferanslarımız ise 1512 adet oldu! Umarız emeklilikte bu makaleleleri kitaplaştırma olanağımız olur..
****
Yıl boyunca Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde öğretim üyeliği görevimizi sürdürdük.
Dönem 1, 2, 3, 5 ve VI’da yoğun eğitim yükümüzü yerine getirmeye çabaladık. 2018-19 ders yılında Ankara Tıpta İngilizce eğitim başladı, orada da dersler üstlendik, yürütüyoruz.
Eczacılık Fakültesinde de Türkçe ve İngilizce derslere gidiyoruz (Aile Planlaması, Family Planning)

Asistanlarımızın eğitimine  – araştırmalarına – seminer – literatür çevirisi gibi programlı çalışmalarına destek verdik, rehberlik ettik, danışmanlık yaptık.

Doktora ve yüksek lisans yapan öğrencilerimize de hem derslerini vererek hem seminerlerine destek olarak, hem tez danışmanlıklarını yaparak sorumluluğumuzu yerine getirmeye çabaladık.

Temel bir Tıbbi Epidemiyoloji kitabının İngilizeden çevirisini üstlendik, sürdürüyoruz..

Haftalık ders yükümüz 20 saatin altına düşmedi. Uykumuz da 5 saati aş(a)madı.
Öte yandan Ankara Üniversitemiz, Türkiye’deki 10 “Araştırma Üniversitesi” nden (?) biri oldu ve bilimsel araştırma – yayın beklentisi arttı yönetimin.

Halk Sağlığı Anabilim Dalımızda 7 kıdemli öğretim üyesi (en gencimiz 50 yaşında ve profesör!) olarak çok ağır akademik yükü sürdürmekte ciddi olarak zorlanıyoruz. Mutlaka genç akademisyenler kazanmamız gerek bu yıl.

Her dersimize notlarımızı güncelleyerek girdik. İlk yansıda “mutadis mutandis” Latince sözlerine yer verdik : Yenilenmesi gerekenler yenilendi..

Bilimsel toplantılara elden geldiğince katıldık ve katkı verdik..

2018’de Katıldığımız Bilimsel Toplantılar ve Sunumlarımız

  1. Saltık, A. Sağlıkta Eşitsizlikler / Sürdürülebilir Kalkınma Bağlamında. 1. Uluslararası –
    Halk Sağlığı Hemşireliği Kongresi, 25.04.2018, Ankara (Çağrılı konuşmacı, 50 dk.)
  2. Saltık, A. Aşı Gelecektir, Aşısız Kalma. Panel, Ankara Üniv. Tıp Fak., 25.04.2018.
  3. Saltık, A. Aşı Redddi : Etik Bunun Neresinde ? KLP Sempozyumu – IV “Sonbahar 2018” Sözlü bildiri, 25 – 27 Eylül 2018, Ankara.
  4. Saltık, A. ŞARBON. Panel, Ankara Üniv. Tıp Fak., 05.11.2018 (Prof. Dr. Alpay Azap ve
    Dr. Hakan Yardımcı ile)
  5. Saltık A, Bilge Y. Anayasa Mahkemesinin Aşı Reddini Anayasaya Uygun Bulan Kararının Tıbbi Açıdan İrdelenmesi. 3. Uluslararası Sağlık Bilimleri Kongresi, sözlü bildiri,
    29 Kasım – 1 Aralık 2018, Ankara.
  6. Saltık A, Bilge Y. Anayasa Mahkemesinin Aşı Reddini Anayasaya Uygun Bulan Kararının Sağlık Hukuku Açısından İrdelenmesi. 3. Uluslararası Sağlık Bilimleri Kongresi, sözlü bildiri,
    29 Kasım – 1 Aralık 2018, Ankara.
  7. Akit Dışı Kusursuz Sorumlulukta Bedensel Zararlar Uluslararası Kongresi.
    TBB ve Friedrich – Alexander Universitat, katılımcı, 19-22 Kasım 2018, Ankara.
  8. 10. Ulusal Medikolegal Düzlem Malpraktis Simpozyumu, 05.12.12, Ankara

Yukarıdaki 8 bilimsel toplantının (kongre, simp. vb.) 6’sında sözlü bildirimiz oldu. Bunların 1, 5 ve 6. sı Uluslararası bilimsel etkinlik idi. 5 ve 6. sıradaki uluslararası Kongrede 2 sözlü bildirimizi tam metin olarak (15 word sayfası) ve pp yansıları ile paylaştık. 7. bilimsel kongre de uluslararası idi ve orada tartışmalara katkı verdik, bizim bildiri sunumumuz olmadı.

Web sitemizde hemen her gün düzenli yazmaya, güncel haber ve yorumları paylaşmaya çaba gösterdik. Ayrıca tüm ders notlarımızı pdf olarak pp yansıları, yer yer word dosyaları olarak hep güncel tuttuk ve öğrencilerimizin, ilgililerin erişimine sunduk.

Bu yıl içinde, Sağlık Hukuku alanında yaptığımız tezli yüksek lisans eğitimimizi tamamladık ve bu alanda (Sağlık Hukuku) Bilim Uzmanı (Master, Yüksek Lisans, MSc) derecesi kazandık.. 2016’da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni (Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi) bitirmiş ve BSc (Bachelor of Science, 4 yıllık fakülte lisans derecesi) kazanmıştık.. Ne yazık ki, Anayasa Mahkemesi 2 bireysel başvuruda çocukluk aşılarının yasal zorunluk olmadığını gerekçe göstererek aşıyı reddeden anababaları haklı buldu (ilki 2015 Kasım)! Aradan 3+ yıl geçti ve TBMM’de bu doğrultuda yasal düzenleme yapılmadı. 0-6 yaşta aşılanmayan çocukların oranı tehlikeli biçimde büyüyor. 2016’da %2 iken 2017 sonunda %4 oldu.. Dikkat, Salgın riski var! Bu bağlamdaki 253 sayfalık Sağlık Hukuku yüksek lisans tezimizi de kitaplaştıracağız.

Ekim – Kasım içinde Adalet Bakanlığı gözetiminde yürütülen Yasal BİLİRKİŞİLİK eğitimimizi de tamamlayarak yetki belgemizi (Sertifika) aldık. Uzmanlık alanlarımızda yasal olarak bilirkişilik yapabiliriz.. Adalete katkı vermek hem görev ve sorumluluk hem keyif.

65 yaşını bitirdik ve adımızın önünde, sonunda bir yığın “harf – kısaltma” biriktirdik!

  • Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc..

Ne var ki, Kasım 2020’de emeklilik geldi çattı. Belki de en olgun – birikimli dönemde emeklilik!? 1’er yıllık uzatmalar olanaklı 75 yaşına dek ama çok “sıkıntılı”.. Önce Anabilim Dalımızda sizden genç öbür hocalar oylama yapacak, olumlu olursa Dekanlığa, oradan Rektörün takdirine sunulacak ve son 2-3 yıl içinde “epey” bir bilimsel çalışma puanı toplanacak!. Neredeyse Doçentlik dosyası verilecek bir kez daha.. Süreç nesnel işlemiyor ne yazık ki.
*****
2018 Yılı Aydınlanma Konferansları / Konuşmaları (9 adet)

  1. Aşı Reddi, Ankara Radyosu, Ayşe Sadak İltaş ile, 01.03.2018 (20 dk. tek konuşmacı)
  2. Şehir Hastaneleri. Panel konuşması, Tüketici Hakları Derneği 07 Mart 2018, Ankara,
    (Dr. Bayazıt İlhan ve Av. Cemalettin Gürler ile; SEHIR_HASTANELERİ_TALANI_07.03.2018, https://youtu.be/ezlEbMful6c (konuşmamızın 25 dk. lık bir bölümü)
  3. Nişasta Bazlı Şeker. Halk TV, Rahmi Aygün’ün Kritik programı, Prof. Dr. Erol Manisalı ve
    Doç. Dr. Gökhan Günaydın ile, 08.03.2018. (2 bölüm; https://youtu.be/DH5POLayYIM?t=6
    ve https://youtu.be/3ddTIm4MKLo?t=2853)
  4. Nişasta Bazlı Şeker. Halk TV, 13 Mart 2018 (35 dk. tek konuşmacı)
  5. Aşı Reddi Sorunu. Ulusal Kanal, 21.04.2018, https://youtu.be/_TisIRb-8S8 (45 dk.)
  6. Şehir Hastaneleri Talanı, Ulusal Kanal, 13.05.2018, https://youtu.be/-m6zrV8_Cqg (45 dk.)
  7. Sağlıkta Şiddet.. Gerçekte Piyasacı Politikaların Ta Kendisi Değil mi?? Ulusal Eğitim Derneği, 27 Ekim 2018, Ankara.
  8. Yıla 5 Kala.. ADD Çankaya Şubesi ve Yüksek Ticaretliler Derneği, 10.11.18, Ankara.
    (Işık Kansu ile)
  9. Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği – Hasan Ali Yücel Belgeliği Vakfı. Köy Enstitüleri Felsefesi ile Tıp Eğitiminden Örnekler. 22.12.18, Ankara.
    ****
    2018 içinde 76 Aydınlanma makalesi yazdık (tıp dışı).. Liste ve erişkeleri aşağıda..2018 Yılı  A y d ı n l a n m a  Makaleleri [76 adet]
No Makalenin konusu Yayımlandığı yer(ler) Tarihi
1 2018’e Hoşgeldin Yazısı www.ahmetsaltik.net,
manşette pdf olarak erişke (link)
01.01.2018
2 Kurtuluş Bilim ve Teknolojide; Türkiye’nin de! http://ahmetsaltik.net/2018/01/02/buyuk-atilim-yili-ve-turkiye-icin-buyuk-bosluk/ 02.01.2018
3 İçişleri Bakanı Soylu,

CHP’li Belediyeler Üzerinden Ne Hedefliyor?

http://ahmetsaltik.net/2018/01/07/akpli-belediyelerden-14-fetocu-sirkete-42-milyon/ 07.01.2018
4 Erdoğan’ın Boğaziçi Üniversitesi Konuşması

Çok Kaygı Verici..

http://ahmetsaltik.net/2018/01/08/erdoganin-bogazici-universitesi-konusmasi-cok-kaygi-verici/ 08.01.2018
5 GSS Üzerinden AKP’nin Ayrımcı – Baskıcı Düzeni http://ahmetsaltik.net/2018/01/20/31-adet-khknin-cozumlemeli-ozeti-ile-gss-sistemi-konusunda-bilgi-notu/ 20.01.2018
6 Çocuklarına Tecavüz Eden %95’i Müslüman Bir  Toplum; Bir Vali ve Rejim Kaşıtı Cemaat – Vakıfları Devlet Protokolüne Alan AKP.. http://ahmetsaltik.net/2018/01/20/emre-kongar-cocuklara-tecavuz/ 20.01.2018
7 AKP = Erdoğan’ın Dış Politika – Askeri Operasyonlara
Mahkumiyeti!
http://ahmetsaltik.net/2018/01/22/suriyede-durumun-vaziyeti/ 22.01.2018
8 Erdoğan’ın Sorunu Gerçekten ve Salt Koprolali mi; Yoksa… ? http://ahmetsaltik.net/2018/01/28/erdogan-koprolali-hastaligina-yakalanmis/ 29.01.2018
9 Küresel Talan – Soygun -Sömürü Senaryoları – Planları,

Her Yıl Davos’ta Güncellenerek Optimalize Ediliyor

http://ahmetsaltik.net/2018/02/05/kuresel-talan-soygun-somuru-senaryolari-planlari-her-yil-davosta-guncellenerek-optimalize-ediliyor/ 05.02.2018
10 Geldiğimiz yer artık Apaçık Faşizm..

Peki sürdürülmesi olanaklı mı?

http://ahmetsaltik.net/2018/02/10/bu-ulkeyi-kendine-dusman-etmeyin-artik/ 10.02.2018
11 Erdoğan İçin Köprüden Önce Son Çıkış :

Politik Plastron Patlamak Üzere!

http://ahmetsaltik.net/2018/02/12/erdogan-icin-kopruden-once-son-cikis-politik-plastron-patlamak-uzere/ 12.02.2018
12 ABD, NATO, Türkiye ve AKP = Erdoğan :

Lanetli İttifak Artık Dağılmalı!

http://ahmetsaltik.net/2018/02/18/nukleer-bombalara-10-milyar-dolar-takviye/ 18.02.2018
13 Bütün dinler GÜLERYÜZLÜ ve AKILCI – BİLİMSEL olmak zo-run-da-dır! http://ahmetsaltik.net/2018/03/05/butun-dinler-guleryuzlu-ve-akilci-bilimsel-olmak-zo-run-da-dir/ 05.03.2018
14 Nişasta Bazlı Şeker ve Halk Sağlığı http://ahmetsaltik.net/2018/03/06/actirma-bayramlik-agzimi/ 06.03.2018
15 Şeker Çıkmazı AKP = Erdoğan’ı Süpürebilir! http://ahmetsaltik.net/2018/03/15/seker-fabrikalari-kararinin-sagligimiza-olasi-etkileri/ 15.03.2018
16 Bir politik şizofreni olgusu http://ahmetsaltik.net/2018/03/16/hasuder-seker-fabrikalari-ozellestirilmesin-nisasta-bazli-seker-uretiminin-onu-acilmasin/ (ve manşete kondu) 16.03.2018
17 Çanakkale Gerçeğini Çarpıtma Sefilliği http://ahmetsaltik.net/2018/03/18/canakkale-zaferi-kurtulus-savasinin-oncusu/ 18.03.2018
18 Moody’s in Son Türkiye Raporu; Süregelen Kurumsal Erozyon ve Erdoğan’ın “Bizim Notumuzu Milletimiz Verir” Hikmetli Gürlemesi http://ahmetsaltik.net/2018/03/21/israf-ekonomisiyle-batmayalim/ 21.03.2018
19 Boğaziçi Üniversitesi Üzerinden Ne Yapılmak İsteniyor? http://ahmetsaltik.net/2018/03/26/ya-bir-de-diktator-olsaydi/ 26.03.2018
20 Erdoğan 2019 Sonrasını Davul Çalarak İlan Ediyor! http://ahmetsaltik.net/2018/03/27/2019-secimi-baslangic-mi-son-mu/ 27.03.2018
21 Doğu Guta’da Emperyalist Cephe Yenildi! http://ahmetsaltik.net/2018/03/31/suriye-ordusu-dogu-gutada-zaferi-ilan-etti/ 31.03.2018
22 2018 Bütçesinin Sefaleti! http://ahmetsaltik.net/2018/04/05/basari-budur-avrupada-sampiyon-dunyada-ilk-5teyiz/ 05.04.2018
23 Ekonomi de, Zaman da Tükendi! http://ahmetsaltik.net/2018/04/06/buyumede-elma-ile-armut-karsilastiriliyor/ 06.04.2018
24 Nükleer Santral Dayatmasının Hazin İçyüzü http://ahmetsaltik.net/2018/04/06/akkuyu-kapitulasyonu/ 06.04.2018
25 Ekonomideki Çöküntü Sermayeye

Dev Rantlarla Saklanıyor!

http://ahmetsaltik.net/2018/04/13/turkiye-gercekten-2017de-74-buyudu-mu/ 13.04.2018
26 AKP = RTE’nin OHAL KHK’lerini Politik İstismarı Sürdürülemez http://ahmetsaltik.net/2018/04/17/agirlastirilmis-muebbet-ama-serbest/ 17.04.2018
27 Atatürk’ün Koltuğunda Vefa Dolu (!) Meclis Başkanı ve TBMM’yi Terk Eden Cumhurbaşkanı : 23 Nisan 2018 – Türkiye.. http://ahmetsaltik.net/2018/04/24/ulusal-egemenlik-gercegi/   profsaltik@gmail.com 24.04.2018
28 24 Haziran 2018 Seçimlerine Koşar Adım.. http://ahmetsaltik.net/2018/04/28/doviz-kurlari-konusunda-hakli-cikmaktan-yorulduk/ 28.04.2018
29 24 Haziran 2018 Baskın – Tuzak Seçiminin

Hukuka Uyar Yanı Var mı??

http://ahmetsaltik.net/2018/04/30/24-haziran-2018-baskin-tuzak-seciminin-hukuka-uyar-yani-var-mi/ 30.04.2018
30 1 Mayıs 2018; Emekçiye Notlarımız… http://ahmetsaltik.net/2018/05/01/28-nisan-is-cinayetlerinde-olenleri-anma-ve-yas-gunu-ilan-edilmelidir/ 01.05.2018
31 Yunus’un Mistik Matematiği… http://ahmetsaltik.net/2018/05/08/anketler-ve-psikolojik-etkileri/ 08.05.2018
32 Erdoğan’ın Derin Açmazları ve
İflah Olmaz Dinci Hayalleri..
http://ahmetsaltik.net/2018/05/15/okurlarla-dertlesmek/ 15.05.2018
33 Yerel – Küresel Sermayenin Emek Düşmanlığı

Aynı İlkelliğiyle Sürdürülebilir Mi??

http://ahmetsaltik.net/2018/05/17/tobb-baskani-davalarda-haksiz-cikiyorduk/ 17.05.2018
34 AKP = Erdoğan’a Diz Çöktüren Borç Çıkmazı http://ahmetsaltik.net/2018/05/26/imfden-kritik-turkiye-aciklamasi/ 26.05.2018
35 Erdoğan artık politikadan çekilmeli,
Türkiye’nin yakasından düşmelidir!
http://ahmetsaltik.net/2018/05/26/chpli-erdogdu-doviz-alim-satim-islemlerinin-incelenmesini-istiyoruz/ 26.05.2018
36 27 Mayıs 1960 Devrimi 58 Yaşında! http://ahmetsaltik.net/2018/05/27/27-mayis-buyuk-devrim-58-yasinda/ 27.05.2018
37 Bakan Eroğlu ”Suç İşleme Özgürlüğü” nü mü Kullanıyor?! http://ahmetsaltik.net/2018/06/03/bakan-veysel-eroglu-gordes-barajinda-2017-yilinda-suyu-tuttum/ 05.06.2018
38 5 Haziran 2018 Dünya Çevre Günü İçin… http://ahmetsaltik.net/2018/06/05/tmmob-cmo-saglikli-ve-dengeli-bir-cevrede-yasamak-anayasal-bir-haktir/ 05.06.2018
39 AKP Genel Başkanı Ekonomist (?) Erdoğan’a 10 Soru http://ahmetsaltik.net/2018/06/10/borc-ekonomisi/ 10.06.2018
40 Dünya Çocuk Hakları Günü’nde Perişan Hallerimiz.. http://ahmetsaltik.net/2018/06/13/cocuk-isciligi-yasaklanmalidir/ 13.06.2018
41 Erdoğan’ın Bilişsel Durumu http://ahmetsaltik.net/2018/06/14/bilissel-tutarsizlik-onlenemez-cokus/ 14.06.2018
42 Çok Yönlü Ciddi Bunalımdan Nasıl Çıkarız? http://ahmetsaltik.net/2018/06/16/kriz-kacinilmaz-canimiz-yanacak/ 16.06.2018
43 AKP = Erdoğan Seçimi Yitirmeyi Binlerce Kez Hak Ettiler! http://ahmetsaltik.net/2018/06/23/iste-erdogan-gercegi/ 23.06.2018
44 Çarmıha Gerilmek İstenen Türkiye;
25 Haziran 2018’in İlk Dakikaları..
http://ahmetsaltik.net/2018/06/25/korkut-boratav-2017den-bir-yazi/ 25.06.2018
45 Seçim Matematiği A-Normaldir;

Akıl Dışı Bir Kurgu – Sonuç mudur?

http://ahmetsaltik.net/2018/06/26/onur-oymen-secimlerin-dusundurdukleri/ 26.06.2018
46 Kurtuluş Katıksız “6 Ok” http://ahmetsaltik.net/2018/06/26/demokrasi-yutturmacasinda-kor-ofke-ve-gercek-kazanan/ 26.06.2018
47 Erdoğan gerçekte “topal ördek” tir.. http://ahmetsaltik.net/2018/06/26/acil-acil-acil-secim-sonuclari-dogrulanmali/ 26.06.2018
48 Bilge İnsan Prof. Dr. D. Ali Ercan’a Şükran Yazısı http://ahmetsaltik.net/2018/07/01/prof-dr-d-ali-ercan-aciklama/ 01.07.2018
49 Aydın’ın “acul saati” ile

Homo sapiens’in politik matürasyon saati

http://ahmetsaltik.net/2018/07/04/ysk-2018-kesin-sonuclari-acikladi/ 05.07.2018
50 Türkiye AKP ile Çocuklarını Bile Koruyamayacak
Acze Düştü!
http://ahmetsaltik.net/2018/07/08/ttb-toplum-cocuklarina-sahip-cikmalidir/ 08.07.2018
51 Bu Proje, Batı’nın Erdoğan’dan Kurtulma Planının Hızlandırılmasıdır :

Kara Deliktir; Yu-Ta-Cak-Tır!

http://ahmetsaltik.net/2018/07/10/genelkurmay-baskani-icin-cok-uzuluyorum/ 11.07.2018
52 Hukuksuz Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri Üzerinden Yapılmak İstenen Nedir?? http://ahmetsaltik.net/2018/07/13/madde-104-yokmus-gibi-davranmak/ 13.07.2018
53 Askerlik Hizmetini Satmak Niye ki!?

Zorunlu Askerlik Hizmeti İçin Öneriler..

http://ahmetsaltik.net/2018/07/19/vatan-partisi-bedelli-askerlik-mehmetcikten-vazgecmektir/ 20.07.2018
54 Kanal İstanbul Satrancı http://ahmetsaltik.net/2018/07/29/kanal-istanbul-goz-gore-gore/ 29.07.2018
55 AKP = Erdoğan Türkiye’yi Moratoryuma mı Sürüklüyor? http://ahmetsaltik.net/2018/07/30/gecikmek-maliyeti-artiriyor/ 30.07.2018
56 İsrail’de Irkçı – Siyonist Din Devleti İlanı
Çok Utandırıcıdır
http://ahmetsaltik.net/2018/08/05/israil-din-devleti/ 05.08.2018
57 Türkiye Dağılma Tehdidi Altındayken
CHP’nin Tarihsel Vebali
http://ahmetsaltik.net/2018/08/07/akp-ve-turkiye-kapitalizmi/ 07.08.2018
58 Türkiye’deki Yangını Nasıl Söndürmeli?? http://ahmetsaltik.net/2018/08/08/meclis-ilk-sinavda-teslim-kalici-ohal/ 08.08.2018
59 7 Ayda %30 Devalüasyon Ne Getirir – Ne Götürür? http://ahmetsaltik.net/2018/08/09/fitchten-turkiyeye-ultimatom-gibi-uyari/ 09.08.2018
60 AKP = Erdoğan, “1 $ = 6,5 TL” İken Bile
Neden Hala Ulusal Birliğe Sarıl(a)mıyor? 
http://ahmetsaltik.net/2018/08/11/kilicdaroglundan-doviz-krizi-icin-13-maddelik-oneri/ 11.08.2018
61 AKP Devalüasyonu Hakkında Yurdum İnsanına 10 Soru ve…. http://ahmetsaltik.net/2018/08/22/esfender-korkmaz-bir-gecede-nasil-yoksullastik/ 22.08.2018
62 Genetiği Değiştirilmiş Kamu Yönetimi – GDKY ve / veya Genetiği Değiştirilmiş Mülki İdare – GDMİ http://ahmetsaltik.net/2018/08/31/icisleri-bakanliginin-kurulus-gorevleri-birim-baskanliklari-ve-vali-atamalarina-iliskin-degisiklikler/ 31.08.2018
63 Kurban Bayramı Armağanı Şarbon! http://ahmetsaltik.net/2018/09/02/ankarada-golbasi-ahiboz-koyunde-sarbon-hastaligi-ve-karantina-uygulamasi-ankara-tabip-odasi-on-inceleme-raporu/ 02.09.2018
64 Tahran Doruğunda Erdoğan’ın Tükenişi http://ahmetsaltik.net/2018/09/08/erdoganin-dis-politikasi-da-coktu/ 08.09.2018
65 30 Ağustos Zaferi ve 9 Eylül’ün Güncel Anlam ve Önemi (Çorlu Devrim ve Çorum Haber gazetelerinde
7-11 Eylül 2018 günlerinde 5 bölüm olarak yayınlandı)
http://ahmetsaltik.net/2018/09/09/30-agustos-zaferi-ve-9-eylulun-guncel-anlam-ve-onemi/ 09.09.2018
66 Reis, 16 Yıllık Vahşi Talanı Tersine Çevirmeye
Mecbur ve Mahkum!
http://ahmetsaltik.net/2018/09/22/kiyamet-koparan-bakan/ 22.09.2018
67 ABD Şirketine Verilen Yetki Kapitülasyondur! http://ahmetsaltik.net/2018/09/29/yerli-ve-milli-mckinsey/ 29.9.2018
68 AKP’nin Bitmeyen Masalları Artık Bitmeli http://ahmetsaltik.net/2018/09/29/akpnin-bitmeyen-masallari-artik-bitmeli/ 29.09.2018
69 Diyanet, halka namuslu açıklamalar yapmalıdır
(ODATV, N. Amuran ile ŞARBON söyleşisi)
https://odatv.com/diyanet-halka-namuslu-aciklamalar-yapmalidir-30091819.html 30.09.2018
70 20 Ekim 2018’e Güncel Notlar.. http://ahmetsaltik.net/2018/10/20/20-ekim-2018e-guncel-notlar/ 20.10.2018
71 AKP, TTB’den ve Türkiye’den Ne İstiyor?? http://ahmetsaltik.net/2018/11/06/bu-iktidar-doktorlari-neden-sevmiyor/ 06.11.2018
72 10 Kasım Söyleşileri (Çorum Haber, Tekirdağ Haber, Çorlu Devrim gazeteleri)
http://www.tekirdaghaber.com.tr/yazarlar/mustafa-aydinli/cumhuriyetimizin-kurucusu-m-k-ataturkun-sonsuzluga-goc-edisinin-80-yilinda-ozel-soylesi/45/http://www.devrimgazetesi.com.tr/cumhuriyetimizin-kurucusu-mk-ataturkun-sonsuzluga-goc-edisinin-80-yilinda-ozel-soylesi-1/  

http://www.corumhaber.net/10-kasim-2018de-prof-saltikla-soylesi-1-makale,8428.html

http://www.corumhaber.net/10-kasim-2018de-prof-saltikla-soylesi-2-makale,8433.html
12 ve 13 Kasım 2018
73 Rejim Tıkanmıştır! http://ahmetsaltik.net/2018/11/13/yoksulluga-acil-cozum/ 13.11.2018
74

 

“Kadın elbisesi giymiş akıl”, “erkek elbisesi giymiş akıl” http://ahmetsaltik.net/2018/11/24/kadina-yonelik-siddete-hayir/ 24.11.18
75 TBMM’nin Bütçe Yetkisi (!) ve

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Rejimi Açmazı

http://ahmetsaltik.net/2018/12/08/butce-hakki/ 08.12.18
76 16 Yıllık AKP İktidarında 21 Bin Emekçi Kurban Verildi http://ahmetsaltik.net/2018/12/09/calisma-yasami-savas-alani-gibi/  09.12.2018

Bu makaleler “kolay olmuyor” devr-i AKP’de.. Ne 12 Mart 1971 sıkıyönetiminde ne de 12 Eylül 1980 sıkıyönetiminde bunca baskı gördük! Ne yazık ki AKP = Erdoğan tek adam rejimi ülkemizde demokrasi bırakmadı.

Hiç abartısız söyleyebiliriz ki, hem de tarihe not düşelim ki; 2016’nın 20 Temmuz’unda ilan edilen ve 2 yıl sürdürülen OHAL dönemi hepsinden daha anti-demokratik oldu. Daha acısı, 9 Temmuz 2018 sonrası Erdoğan’ın deyim yerinde ise tahta çıkmasının ardından sürekli bir durum aldı. Sürekli OHAL!

Erdoğan bir parti başkanı gibi herkese en ağır hakaretleri yapıyor, aşağılıyor hatta açıkça tehdit ediyor, beğenmiyorsanız yurdu terk edin bile diyor! Ne var ki, eleştirilince CB kalkanı ardına çekiliyor ve binlerce insana dava açmış bulunuyor. Yargı da şaşılacak düzeyde, talimat alırcasına hapis ve tazminat cezaları yağdırıyor.. Bu karabasan ne kabul edilebilir ne de sürdürülebilir.

Ayrıca, 15-16 yılın olağanüstü yanlış ekonomik politikaları, Erdoğan’ın Batı’ya hesapsız kafa tutmaları (!) 10 Ağustos’ta 2. bir çok ağır ekonomik bunalım yarattı. Halen yaşıyoruz, sürecek 2019’da ve sonrasında da yıkıcı etkileri..
****

Ayrıca, 7143 sayılı öğrenci affı yasasından yararlanarak İstanbul Hukuk Fakültesinde 1975’ten kalam öğrenciliğimizi yeniledik ve Ankara Hukuk Fakültesine aktardık. 2. sınıftan devam ediyoruz! İşimiz çok görüldüğü gibi.. Önceki af yasasından yararlanarak 2011’de Ankara Üniversitesi SBF’ye eski öğrencilik kaydımızı (1979, Hacettepe Tıpta ihtisasta iken) yenilemiş ve 2016’da bitirmiştik. Ayrıca yine Ankara Üniv. Hukuk Fak. nde Anayasa Hukuku Doktora (PhD) eğitimimizin ise bilimsel hazırlık yılındayız.

Hukuk Lisans ve Anayasa Hukuku PhD (Doktora) eğitimimiz tamamlayabilirsek ve ömrümüz olursa, Türkiye koşulları elverir ise SAĞLIK HAKKI konusunu enine boyuna işlemek, yazmak istiyoruz ulusal ve uluslararası yazında (literatürde).. Hem hekim hem hukukçu olarak..
Şimdiden Hukukçu Hekimler Enstitüsüne (Derneğine) üye olduk..

*****
2019’un bu ilk yazısını bağlarken;

2019’da –ve sonrasında doğallıkla– Ülkemize ve Dünyaya sağduyu ve türevi olarak barış, demokrasi ve etik temelli insan hakları.. diliyoruz… Özellikle AKP ve Erdoğan’a.

Sevgi ve saygı ile. 01 Ocak 2019, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

YSK 2018 kesin sonuçları açıkladı

YSK 2018 kesin sonuçları açıkladı

04.07.2018, http://www.ysk.gov.tr/tr/haber/kesin-secim-sonuclari/77783

(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Geçerli oyların seçime katılan siyasi partilere ve bağımsız adaylara dağılımı ile bu dağılımın oranları:

Adalet ve Kalkınma Partisi  AKP
Yurt içi seçim sonucu: 20.559.732
Yurt dışı ve gümrük kapıları sandık seçim sonucu: 776.961
Türkiye geneli toplam: 21.338.693
Oran: % 42,56

Milliyetçi Hareket Partisi – MHP
Yurt içi seçim sonucu: 5.444.728
Yurt dışı ve gümrük kapıları sandık seçim sonucu: 120.603
Türkiye geneli toplam: 5.565.331
Oran: %11,10

Hür Dava Partisi
Yurt içi seçim sonucu: 153.649
Yurt dışı ve gümrük kapıları sandık seçim sonucu: 1.890
Türkiye geneli toplam: 155.539
Oran: %0,31

Vatan Partisi
Yurt içi seçim sonucu: 110.849
Yurt dışı ve gümrük kapıları sandık seçim sonucu: 4.023
Türkiye geneli toplam: 114.872
Oran: %0,23

Halkların Demokratik Partisi
Yurt içi seçim sonucu: 5.606.622
Yurt dışı ve gümrük kapıları sandık seçim sonucu: 260.680
Türkiye geneli toplam: 5.867.302
Oran: %11,70

Cumhuriyet Halk Partisi
Yurt içi seçim sonucu: 11.086.897
Yurt dışı ve gümrük kapıları sandık seçim sonucu: 267.293
Türkiye geneli toplam: 11.354.190
Oran: %22,65

İYİ Parti
Toplam 4.932.510   %10,14

Saadet Partisi
Yurt içi seçim sonucu: 660.749
Yurt dışı ve gümrük kapıları sandık seçim sonucu: 11.390
Türkiye geneli toplam: 672.139
Oran: %1,34
****

Cumhurbaşkanı seçiminde geçerli
50 068 627 oyun 26 330 823’ünü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan aldı.
Erdoğan’ı CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce 15 340 121 oyla izledi.
HDP adayı Selahattin Demirtaş 4 milyon 205 bin 974,
İyi Parti adayı Meral Akşener 3 milyon 649 bin 030,
Saadet Partisi adayı Temel Karamollaoğlu 443 bin 704,
Doğu Perinçek, 98 bin 955 oy aldı.

Siyasi partilerin çıkardıkları milletvekili sayısı şöyle oldu:

AKP: 295
MHP: 49
HDP: 67
CHP: 146
İYİ Parti: 43
Bağımsız: 0
Türkiye toplamı: 600

KAYITLI SEÇMEN SAYISI: 59.367.469
OY KULLANAN SEÇMEN SAYISI: 51.189.444
GEÇERLİ OY SAYISI: 50.137.175
GEÇERSİZ OY SAYISI: 1.052.269
SEÇİME KATILIM ORANI: %86,22
========================================
Dostlar,

Aydın’ın “acul saati” ile
Homo sapiens’in politik matürasyon saati

YSK, 24 Haziran 2018 tarihsel çifte seçiminin “şaibesi ile brüt” kesin (?!) sonuçlarını ilan etti..
Durum böyle..
YSK Başkanı Güven, tüm sandıkların ıslak imzalı tarama tutanaklarının YSK web sitesinde görülebileceğini de ekledi..

AA’nın hızının sırrını da basından (Soner Yalçın) öğreniyoruz..
Sandık güvenlik görevlilerinin sonuçları cep telefonu üzerinden EGM’ne iletmeleri ve özel bir yazılımla hızla işlenerek AA’ya aktarılması..
Deyim yerinde ise YSK “debelenirken”…
Böylece Türk polisine yeni ve ek bir “stratejik” görev daha yükledik :

Seçim sonuçlarını muazzam bir hızla izleyip AA’ya servis etmek..
Dünya alem görsün, polis devletinin artık vazgeçilmez ölçütlerinden biri de bu..

Türkiye dünyaya örnek olmaya ve öğretmeye devam ediyor..
****

Bu arada zamlar yağıyor..
Avrasya tuneli.. Erdoğan “paran varsa geçersin.. “demişti..
Sigara..
Alkollü içkilerden alınan dünyada benzersiz oranda yüksek ÖTV, % 15,5 artırıldı.
Seçim giderleri ve bütçe açıkları alkollü içki tüketenlere yükleniyor..
Doğal gaza zam yolda.. Rusya %30 zam düşünüyormuş!
Akaryakıta zam ertelenmekte.. Devletimiz ÖTV’den özveride bulunmakta..
Oluşan açığı yükleyecek yer aramakta. Bu, alkollü içki oldu.

Daha çoooook zor günler önümüzde..

Necipler necibi milletimiz, bu ağır tablonun yaratıcılarına “devam” buyurdu..
Ülke çıra gibi yanıyor, daha da yanacak..
Ne var ki “gariban” kim, onu çözemiyoruz; biz somut olarak acıyı – kuşatmayı moleküllerimize dek duyumsar ve yaşarken, yurdum insanı değişik yollarla rasyonalize edebiliyor..

“Allahtan..” diyor, “Allah büyüktür..” diyor..
Tevekkülle idare edebiliyor..

Gerçek gariban kim(ler) acaba??

Öğrenciler İHO – İHL’lere yaratılan kapasite oranında “zorla” yönlendiriliyor..
Dindar – kindar nesiller yetiştirme kutsal projesi..
“Dininizi ve kininizi eksik etmeyin..” talimatı gereği..
Oysa hiçbir dinde kin yok; talimat din dışı!

Şaibeli seçimin dinci faşizmden olurmuş şırası..

Afiyet olsun “yurdum insanına”..
Bir yandan da insana, hayvana, çocuğa, çiçeğe, kadına… vahşet sürerken..
Uçkur altı boyutu da dahil..
Ve de hırslarında boğulan birileri, “al onursal başkanlığı – ver genel başkanlığı” diye
çığlık çığlığa..
******

Acı ironi bir yana; AYDIN SORUMLULUĞU ağırlaşarak sü-rü-yor!
İnsanlık tarihi boyunca ne zaman bitti ki?!
İnsanımıza yaşadıklarına doğru tanı koyabilmesi için rehberlik etmeye devam.
Herkes işini en iyi yapacak..
Aydın, sanatçı, bilim insanı.. topluma edimleriyle “rol modeli” olmayı sürdürecek.

Yurdum insanı yaşayacak, görecek, deneyimleyecek ve öğrenecek.
Giderek “matür” (olgun, kamil) olacak ve insan haklarına dayalı, hak ettiği demokratik – adil – gönençli toplum düzenini kuracak..

Seçim kazanınca topluca ve saatlerce havaya ateş açma ayinleri düzenlemek yerine;
ağırbaşlı kutlamalar yapılacak, rakipler kucaklanarak çiçekler verilecek..

Aydın’ın “acul saati” ile Homo sapiens’in politik matürasyon saati örtüşmüyor..
İlki dört nala, ikincisi rahman..

Durmak yooook, AYDINLANMAYA devam!

Sevgi ve saygı ile. 04 Temmuz 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Ankara Üniversitesi’nde bilim ve hukuk tahammülsüzlüğü!

Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’ndan OHAL uyarısı: Anayasa dışı uygulamalara yönelindi

Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’ndan OHAL uyarısı:
Anayasa dışı uygulamalara yönelindi

Denizli Barosu Binası’nda dün akşam Denizli Demokrasi Platformu, TMMOB Denizli İl Koordinasyon Kurulu, ANAYASA-DER ve Önce Demokrasi Platformu işbirliğinde,
‘2019’a doğru demokratik anayasa için’ adlı sempozyum düzenlendi.
[Haber görseli]

Anayasa Hukuku Araştırma Derneği (ANAYASA-DER) Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Denizli’de düzenlenen sempozyumda yaptığı konuşmada, “Sıkıyönetim keyfi değil, geçici olmak zorundadır. Olağanüstü hal, bir tehdidi bertaraf etmek için yapılır. Eskiye dönmek amaçlanır ve geçicilik söz konusudur” dedi. 16 Nisan’daki anayasa değişikliği referandumunu hatırlatan Prof. Dr. Kaboğlu, “6771 sayılı kanun (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda değişiklik yapılmasına dair kanun) eğer bütünüyle yürürlüğe girerse, o zaman kalıcı tek kişi OHAL rejimini getirecek diyoruz” dedi.

ANAYASA-DER Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selin Esen, Önce Demokrasi Platformu İletişim Sorumlusu Sevil Becan, sempozyumda konuşmacı olarak yer aldı. Denizli Baro Başkanı Müjdat İlhan ve Denizli İl Başkanı Teoman Sancar da sempozyuma katıldı.

Açılış konuşmasını yapan Baro Başkanı İlhan, ülkede yaşanan olumsuzluklar değerlendirildiğinde sivil bir anayasanın oldukça önemli bir ihtiyaç olduğunu belirtti. Açılış konuşmasının ardından sempozyuma geçildi. Önce Demokrasi Platformu İletişim Sorumlusu Sevil Becan, geçmişten bu güne anayasa değişikliğiyle ilgili yaptıkları çalışmaları anlattı.

‘SIKI YÖNETİM KEYFİ DEĞİL, GEÇİCİ OLMAK ZORUNDADIR’

Prof. Dr. Selin Esen, olağanüstü yönetim usullerinin hukuk düzeninde tanımlanmasın son derece önemli olduğunu ifade ederek, “Olağanüstü yönetim usulleri, devlete, ulusa, anayasal düzene karşı olağan hukuk araçlarıyla müdahale etmenin mümkün olmadığı durumlarda aldığı istisnai tedbirlerdir. Sıkıyönetim keyfi değil, geçici olmak zorundadır. Olağanüstü hal, bir tehdidi bertaraf etmek için yapılır. Eskiye dönmek amaçlanır ve geçicilik söz konusudur. Olağanüstü yönetim dönemlerinde hukuk devletlerinde aşınma oluyor. Kara delikler oluşuyor. Hukuk devleti unsurları göz ardı edilebiliyor” dedi.

‘ANAYASA DIŞI UYGULAMALARA YÖNELİNDİ’

Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ise demokratik anayasa için yapılması gerekenler konusunda konuşma yaptı. 2019’a giden yolda siyasal ve sosyal açıdan yoğun bir süreç yaşanacağını belirten Prof. Kaboğlu,

  • “15 Temmuz’da bozulan kamu düzeni ve anayasal düzen yeniden tesis edilsin diye OHAL getirildi. Peki anayasal düzen sağlandı mı yoksa var olan düzenden de mi olduk?

    Biz 1982 yasasını, OHAL yasalarına ilişkin yasaları çok eleştirdik. Hatta ona ‘istisna anayasa’ bile dedik. Gelin görün ki bir yıldır tanık olduklarımız, anayasamızla uzaktan yakından ilgisi olmayan, anayasa ötesi uygulamalar, anayasa dışı uygulamalara yönelindi. Yeniden anayasa düzeni tesis etme adına bir tür anayasal düzenin kaldırılması sorunsalıyla karşı karşıya geldik” diye konuştu.

‘KALICI TEK KİŞİ OHAL DÖNEMİ’

Fiili OHAL‘in, 2015’ten başlayarak Güneydoğu Bölgesi’nde, İç Güvenlik Yasası‘yla Türkiye’de yürürlüğe konulduğunu savunan Prof. Dr. Kaboğlu, “20 Temmuz 2016’da, darbe girişimine karşı OHAL yürürlüğe konuldu. Hukuk dışı bir uygulamayla karşı karşıya geldik. Biz demokrasi platformları olarak, demokratik anayasa arayışını gündeme getiremezsek, 16 Nisan anayasası, ben ona 15 Temmuz anayasası diyorum, o yürürlüğe girerse o zaman onun adı kalıcı tek kişi olağanüstü hal dönemine geçiş olacak ki işte o bakımdan ben düzenlediğimiz bu toplantıları çok önemsiyorum. Aranızda 16 Nisan’da ‘Hayır’ diyenler var, ‘Evet’ diyenler var. Belki de geçersiz oy atanlar var. Onlar açısından bir değer yargısı koymak bizim görevimiz değil. Bizim görevimiz doğru bilgi nedir onu vermek. Ben ve arkadaşlarım bunun için çaba gösteriyoruz. Bizim görevimiz doğru bilgiyi vermek.

  • 6771 sayılı kanun eğer bütünüyle yürürlüğe girerse, o zaman kalıcı tek kişi OHAL rejimini getirecek diyoruz” dedi.

Çok yazık çoooook..

Artuk Ardıçoğlu’ndan MHP’li Vekillere Mektup

Artuk Ardıçoğlu’ndan
MHP’li Vekillere Mektup 

Hukukçu akademisyenden MHP’li milletvekillerine mektup:
* Hayırlı olmayacak işe ‘hayır ’ deyin!
Yrd. Doç. Ardıçoğlu, anayasa değişikliğinin olası sonuçlarına dikkat…
15 Ocak 2017 Pazar 10:08
(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Hukukçu akademisyenden
MHP’li milletvekillerine mektup:

Hayırlı olmayacak işe ‘hayır ’ deyin!

Yrd. Doç. Ardıçoğlu, anayasa değişikliğinin olası sonuçlarına dikkat çeken bir mektup kaleme aldı

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
Yrd. Doç. Dr. Artuk Ardıçoğlu, MHP’li miletvekillerine anayasa değişikliği ile ilgili uyarılarda bulunan bir mektup gönderdi. Ardıçoğlu, AKP’nin amaçladığı devlet modeline ulaşabilmek için bugün MHP’nin desteğine ihtiyaç duyduğu, ancak gelecekte ‘hangi iktidarın, hangi maksatlar ve politikalarla kimlerin desteğine ihtiyaç duyacağının’ bugünden kestirilemeyeceği uyarısında bulundu.

Ardıçoğlu’nun MHP’li milletvekillerine elektronik postayla gönderdiği mektupta,

  • Türkiye Cumhuriyeti’nin, tek bir siyasi partiye ve onun başındaki tek bir kişiye
    emanet edilemeyecek denli güçlü ve köklü bir devlet geleneğine sahip olduğu
    ” belirtilerek
  • “Bu gücün her defasında ehil kişilerce kullanılacağı güveni ile geleceğe yönelik
    bir sistem kurulamaz.
  • İnsanlık tarihi, niyetlerinden bağımsız olarak kontrolsüz gücü ele geçirenlerin yarattığı trajedilerle doludur..” dedi.

Ardıçoğlu, vekillere şöyle seslendi                       :

  • “Değişiklikler kabul edildiği takdirde, devletin sahip olduğu yetkilerin önemli bir bölümü hukuki ve fiili olarak tek bir kişide toplanacaktır.
  • Bu kişi;
    yürütme yetkilerini şahsında toplayacak,
    – OHAL’e karar verecek,
    – kararnamelerle ilk elden düzenlemeler yapabilecek,
    – lideri olduğu parti aracılığıyla Meclis’i kontrol edecek,
    – edemediği takdirde Meclis’i koşulsuz feshedebilecek,
    – yargıda kilit noktalara doğrudan ve dolaylı atamalar yapabilecektir.
  • Oysa devletin başı olma ve toplumun genelini temsil etme iddiası ile sadece
    tek bir siyasi partinin lideri olma gerçeği birbirini dışlayan hallerdir.
    – Devlet ve tek bir partinin böylesine iç içe geçtiği bir devlet modeline
    ancak totaliter/baskıcı rejimlerde rastlanılabilir.
    – Devletin sahip olduğu tüm yetkilerin bir kişiye bırakılmasının, gelecek Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinin serbestçe yapılmasının önünde engel olacağı açıktır.
    – Meclisinizin değişiklikleri 
    bu haliyle kabul etmesi halinde, bir darbe olmaksızın,
    kendi varlığını ve yargı bağımsızlığını yürütme organı içinde tek kişiye ve
    tek siyasi partiye teslim eden ilk Meclis olacaktır. 

Ülkemizin siyasi, ekonomik, toplumsal ilişkileri ve geleceği için hayırlı olmayacağına inandığım bu değişikliklere hayır demeniz umuduyla, değerlendirmelerimi
takdirlerinize sunarım.”
=============================
Dostlar,

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
Sayın Yrd. Doç. Dr. Artuk Ardıçoğlu‘nun, MHP’li miletvekillerine gönderdiği
özlü değerlendirmeyi biz de bütünüyle paylaşıyoruz.

Üstelik henüz Yrd. Doç. olmasına karşın Aydın yürekliliğini
(bunu da yüreklilik mi sayalım??) kutluyoruz.
Bu siteden hep yazıyor ve Hukuk Fakültelerinin uyarılarda bulunarak ülkemize
yol göstermelerini rica ediyoruz. Kıdemli hukuk ve siyaset bilimi – kamu yönetimi hocalarının da seslerini yükseltmelerinin kaçınılmaz olduğu bir dönemdeyiz.
Sırça saraylarda sinerek geleceğin aydınlığına ulaşmak olanaklı değildir.
Aydın sorumluluğu ve öncülüğü asla sütre gerisine çekilmek olamaz!
Demokrasi – insan hakları – özgürlük – eşitlik… ancak uğruna savaşım verenlerin
hak edeceği üstün değerlerdir.
Ülkemizin üstündeki ölü toprağının atılması, ölümcül suskunluğun bitmesi gerek.
Çağımız ORTAK AKIL çağıdır.
Haşa huzurdan Tanrı olsa “tek kişiye” ülkenin – ulusun tüm yazgısını teslim etmek için akla ve çağın gereklerine uyan hiçbir ama hiçbir gerekçe bulunamaz, yoktur çünkü!
Ayrıca bu “tek adam” ın 15 yılda ülkemizi getirdiği bataklık – yangın – kan gölü – yoksulluk – işsizlik – terör – iç savaş ve bölünme riski – dışarıda savaş.. ve içeride
daha şimdiden uygulanan ağır baskı ve yolsuzluklar….. gözler önünde..
İkide bir “kandırıldık” diyor.. Niçin kurullar -Meclis eliyle tartışarak ortak aklın gereği katılımcı – demokratik bir yönetimi reddedip önceki yüzyıllardan kalma padişahlığa yöneliyoruz?? Elinde bunca geniş yetkiler varken daha da fazlasını istemenin anlamı ve gerekçesi ne olabilir?? 

Ulus egemenliği Ulusta kalmalıdır; Egemenlik hiçbir kişiye, zümreye devredilemez,.

Anayasa madde 6 – Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. (AS : Dikkat; TEK KİŞİ değili YETKİLİ ORGANLAR deniyor..)
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz.

Türkiye kendine gelmeli ve sapkın yoldan bir an önce dönülmelidir.
Türkiye’ye giydirilmek istenen bu deli gömleği ulusumuz tarafından yırtılacaktır!

Sevgi ve saygı ile. 16 Ocak 2017, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

DEVŞİRMEKLE BU KADAR OLUYOR !

DEVŞİRMEKLE BU KADAR OLUYOR !

portresi, Gülümseyen
Prof. Dr. D.Ali ERCAN
Değerli arkadaşlar,  
9 Temmuz’da sizlerle paylaştığım iletide, Türkiye’nin Olimpiyatlarda elde ettiği sonuçlara  bakarak, spor düzeyini irdelemiş ve Dünya ortalamasının (1,00) biraz altında 0,80 dolayında olduğunu yazmıştım (ekte). Rio 2016 Olimpiyat Oyunlarında aldığımız sonuçlar da bunu bir kez daha doğruladı.  Rio’da 37 spor dalında 307 altın + 307 gümüş + 360 tunç, toplam 974 Madalya dağıtıldı. Olimpiyat oyunlarına 102 sporcu ile katılan Türkiye 1 altın, 3 gümüş, 4 tunç, toplam 8 madalya kazandı. 

Şurası bir gerçek ki Ülkelerin madalya kazanmak şansları,

1. Nüfus büyüklüğüne ve  
2. Kişi başına gelir düzeyine, 
yani toplamda Gayrisafi Milli Gelire (GNP) orantılıdır.
Dünya toplam GNP miktarı yaklaşık 75 trilyon dolar olduğuna göre, Olimpiyatta kazanılacak her bir madalya ~77 milyar dolar karşılığı oluyor… Bu durumda ~770 milyar dolar geliri olan Türkiye’nin  ~10 madalya alması beklenirdi; oysa 8 madalya alabildi, yani hemen her dalda devşirme sporculara bel bağlayarak büyük umutlarla ve büyük giderlerle yola çıkan Türkiye’nin spor notu bu kez de 0,8 düzeyinde kaldı.
 
200’ün üzerinde ülkenin 11 binden çok sporcu ile katıldığı bu Olimpiyat, her bakımdan katılım rekorları kırdı. ABD 550 sporcu ile katılırken, Almanya 420, Çin 400, Fransa 397, İngiltere 372, Kanada 312 sporcu ile katıldılar.  IOC tarafından doping nedeniyle yasaklanan sporcularının dışında kalanlarla, Rusya ancak 279 sporcu ile katılabildi.  Olimpiyat madalyalarının yarısını, Dünya nüfusunun 1/10’u oranında nüfusu temsil eden Avrupalılar aldılar. 
 
Yalnızca nüfusu 10 milyonun üzerindeki, 90 dolayında ülkeyi göz önüne alırsak, bu kümede (Madalya Sayısı/GNP) sıralamasında Türkiye 45 nci durumda, yani  ortalarda da bir yerde bulunuyor.  Şaşırtıcı ama gerçek, genel madalya sayısı sıralamasında 3. olan Çin’in,  13. olan Breziya’nın, 1. olan ABD’nin ve 6. olan Japonya’nın önünde bulunuyoruz. Yani çok madalya kazanmış kimi büyük ülkelerin spor notu öyle sanıldığı gibi yüksek değil… Örneğin Dünya toplam gelirinin dörtte biri kadar geliri olan  ABD, 241 madalya alması gerekirken 121 madalya alabildi.. Bu hesaba göre ABD’nin spor notu 0,5 çıkıyor ki, üçte biri şişman (obes) olan bir toplum için bu sonuç hiç de şaşırtıcı değildir.
Nüfusu 10 milyonun üzerindeki bazı ülkelerin  MS / GNP spor notları;
  • Özbekistan 16,1
  • Kenya 15,4
  • Kazakistan 11,3
  • Ukrayna 10,0
  • Macaristan 9,8
  • Etyopya 9,2
  • ……..
  • Rusya 3,8
  • Yunanistan 2,4
  • Avustralya 1,9
  • İngiltere 1,9
  • Hollanda 1,9
  • Polonya 1,8
  • İran 1,6
  • Fransa 1,3
  • Kanada 1,2
  • G. Kore 1,2
  • İtalya 1,2
  • İspanya 1,1
  • Brezilya 1,0
  • ……
  • İsviçre 0,9
  • Türkiye 0,8
  • Japonya 0,7
  • Arjantin 0,7
  • Mısır 0,7
  • ABD 0,5
  • Çin 0,5
  • Meksika 0,4
  • Endonezya 0,2
  • Hindistan 0,1
Nüfusu 10 milyondan az olan  ülkeler (Şehir Devletçikleri ) için çok abartılı, yanıltıcı sonuçlar verecek bir istatistiği kullanmak pek doğru olmaz. O nedenle onları tasnif dışı tutuyorum. Örneğin Jamaika için MS/GNP Spor notu 60 çıkıyor… Öte yandan 1,3 milyarlık koca Hindistan’ın spor notu çok düşük, 0,1’dir. Yunanistan’dan 3 kez kötü durumda olduğumuzu unutarak, “Sporda Hindistan’dan 8 kez daha iyiyiz..” der, teselli bulabiliriz  🙂
Türkiye Olimpiyat sınavlarında 0,8 çizgisini sürdürüyor. 2020 Tokyo Olimpiyatlarında, komşumuz Yunanistan ayarında olamasak bile, en azından Dünya ortalaması 1,0 değerine ulaşabilmek için 12 madalya almamız gerekecek. Bunu devşirme sporcularla başarabileceğimizi sanmıyorum. “Taşıma su ile değirmen dönmez” demiş atalarımız.
Sevgilerimle.  æ

Ek                :Satır içi resim 1

TÜRKİYE’NİN SPOR NOTU
Değerli arkadaşlar,
Yakında Brezilya’da 31. Olimpiyat oyunları başlayacak (2016)… Zar zor, türlü tesadüflerle katıldığı Avrupa Futbol şampiyonasından elenerek geri dönen Milli Takımımızın perişan durumunu gördük. 350 bin nüfuslu İzlanda’nın futbol takımı ilk 8’de yer alırken, 80 milyonluk Türkiye’nin sözde milyon dolarlar değerindeki Futbolcularından ve Teknik Direktöründen oluşan Milli takımı, 24 Takım arasında ancak 20. olabildi. 
 
Yıllık anlaşması 3,5 milyon dolar (Aylık 850 bin TL) olan Fatih Terim’in yerine Futboldan hiç anlamayan sıradan bir kişi de getirilmiş olsaydı herhalde durum farklı olmazdı. Milli Takım kadrosuna alınan 30 kadar Futbolcuya Avrupa Şampiyonası öncesi eleme maçlarında 24 milyon TL Prim dağıtılmıştı… (adam başı ortalama 800 bin TL) Sonuç kocaman bir fiyasko…
 
4 hafta sonraki XXXI. 2016 Rio Olimpiyat oyunlarına 94 sporcu ile katılacak olan Türkiye bakalım ne sonuç alacak… Savaş nedeni ile 3 Olimpiyat Oyunu  iptal edildiğinden,  şimdiye dek 27 Olimpiyat oyunu
düzenlenebilmişti  bunlardan 21’ine katılan Türkiye, toplamda 39 Altın, 25 Gümüş ve 24 Tunç Madalya alabilmiş. (yani toplam 88 Olimpiyat Madalyası var Türkiye’nin)
 
27 Olimpiyatta dağıtılan Madalya sayısı 4809 Altın, 4775 Gümüş ve 5130 Tunç olmak üzere toplam 14714’tür. Altın için 3, Gümüş için 2 ve Tunç için 1 puvan vererek, Dünya nüfusunun yaklaşık binde 11’i kadar nüfusu olan Türkiye’nin Madalya Puvanını hesaplayabiliriz. Buna göre Türkiye’nin Puvanı
 
(3×39+2×25+24) / [(3×4809+2×4775+5130) x (21/27) x 0,011 ] ~ 0,8 çıkıyor.
 
Türkiye’de Spor Dünya ortalaması düzeinde olsaydı bu sonucun 1,0 çıkması beklenirdi. Demek ki Türkiye’nin genel Spor notu Dünya Ortalamasının yaklaşık %20 altındadır. Buna karşılık Gelişmiş Ülkelerde (Norveç, İsveç, Danimarka, Finlandiya, Hollanda, Almanya, Kanada, Avustralya…) Spor Notu Dünya ortalamasının çok çok üzerinde Dünyanın en yüksek Spor notu 30,0 ile 5,5 milyonluk Finlandiya’ya ait yani Finlandiya’nın Spor Notu Türkiye’nin tam 40 katı! Kişi başına Ulusal Gelir etmenini (faktörünü) hesaba katsak bile Finlandiya Türkiye’den yine de 10 kez daha iyi durumdadır… 
 
Değerli arkadaşlar,

Dünya ortalamasının altında oluşumuz maalesef yalnızca spor alanında değil, genel bir görünüm. Çünkü Gelişmişlik bir bütün. Bir ülkede Spor, Sanat, Teknoloji, Bilim, Sağlık, Ekonomi “Birleşik Kaplar” örneği aşağı yukarı aynı düzeyde bulunur.
Sevgilerimle. æ (09.07.2016)
___________
Not : Ekte “Çevre” konulu çok güzel bir video var… tıklayın
 
                          TOPRAK ANA

============================================

Çook teşekkürler değerli Prof. Ali Ercan hocamız…

Epeydir yazılarınız bize ulaşmıyordu ve yayımlayamıyorduk..
Site okurlarımız da bizim ölçümüzde (kadar) mutlu olacaklar eminiz..Lütfen devam yazmaya ve paylaşmaya..

Eee, AYDIN SORUMLULUĞU bu, emeklilik vs. söz konusu değil!

Matematik salt doğru yolu bulmanın etkin aracı değil; gülünç olmamanın da bir güvencesi.. Sayın Ercan, çok basit 4 işlem ile birlikte yaşamın pek çok temel olgusunu akıllıca sorgulayarak irdeliyor ve gerçekçi sonuçlara varıyor..

Yığınlara mutlaka temel Matematik öğretmeliyiz, onu sprunlarının çözümünde kulanmayı da elbette.. Ezberleyerek değil sorgulayark düşünmeyi = özgürleşmeyi.. Hele hele MATEMATİKSEL DÜŞÜNME’yi!

Matematiksel düşünme + Cemal Yıldırım ile ilgili görsel sonucu
Prof. Cemal YILDIRIM’ın nefis “Matematiksel Düşünme” kitabına ve
üstad Aziz Nesin’in oğlu Prof. Ali Nesin’in “Matematik Köyü” imecesine selam ve saygı olsun!
Sevgi ve saygı ile.
25 Ağustos 2016, Tekirdağ
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com
Not : Sayın Ercan’dan gelen kimi e – iletilerde ne yazı ki font sorunu yaşıyoruz..
Sanırız tüm metni word’e aktarıp düzeltip sonra webe almalı?? Ya da Ali hoca sorunu çözer mi??

Zeki Sarıhan : TAŞ HAVADA DURUR MU?

TAŞ HAVADA DURUR MU?

portresi

Zeki Sarıhan
Ayvalık,7 Ağustos 2016

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Başımıza gelen bunca belalar da kanıtlıyor ki Türkiye halkının halletmesi gereken üç sorunu var.

Biri Bağımsızlıktır ki bizim hem güvenliğimizi sağlar, hem bizi gönençli kılar, hem de milletçe bize onur kazandırarak başımızın göğe ermesine sebep olur.

Biri Aydınlamadır ki, bizi modernleştirir, bilimsel düşünmemizi sağlar. Sorunların altından kalkmamızı kolaylaştırır. Aynı zamanda özgürleştirir.

Biri Halkçılıktır ki, ulusal geliri adil dağıtır ve halka iktidar yollarını açar.

Türkiye halkı esaslı bir aydınlamadan geçmemiştir.

Aydınlanma bilimsel esaslara göre düzenlenmiş ve bilimi kılavuz kabul eden eğitim yoluyla gerçekleşir.

Halkımızın büyük bölümü hiçbir okul eğitiminden geçememiştir. Önemli bir bölümü ancak ilkokul eğitiminden, bir kısmı da orta, lise ve yüksek öğrenimden geçmiştir. Fakat verilen eğitimin de her türlü hurafeyi bertaraf ettiği, cehaleti yok ettiği söylenemez.

1959-60 yıllarında olmalıydı. Daha öğretmen okulunun orta okul sınıflarındaydım. Köyde sayısız batıl inanç içinde şöyle bir inanç duydum :

Mekke yolunda havada duran bir taş varmış. Bu taş, Hazreti Muhammed’in göğe çıkarken üstüne çıktığı taşmış. Peygamber yükselirken (nedense) taş da arkasından yükselmeye başlamış. Peygamber (gene nedense) ona:

“Dur ya Esvet!” demiş! Taş öylece havada durmuş. Hâlâ da havada duruyormuş. Bu hikâyeyi duyunca hiç ikirciklenmeden:

— Olamaz! diye itiraz ettim. Taş havada durmaz!
— Öyle deme kâfir olursun! dediler.
— Durmaz, çünkü hem hava basıncı, hem yer çekimi var.
— Allah isterse durdurur, dediler.
— Durduramaz, dedim. Çünkü evrenin yasaları var. Bu yasalar bozulmaz.

Sonra tanık aramaya başladık. Bu taşı gören var mıydı? Hacca giden birkaç kişi bulduk. Onlar bu taşı görmediklerini, çünkü yollarının oradan geçmediğini söylediler. Ama başka bir yolun üzerindeymiş, insanlar altından geçerken korkmasın diye altına ona değmeyecek biçimde direk de dikmişler…

–Var mısınız, dedim. Diyanet İşleri Başkanlığına bir yazı yazıp soralım.

Bu isteğime karşı gelmediler. Ne de olsa soracağımız yer Diyanet İşleri Başkanlığı idi. Ben Diyanetten “Evet böyle bir taş var” diye yanıt gelmeyeceğine yüzde yüz emindim. “Yok” demesi köydeki bir kör inancın yıkılmasına hizmet edecekti. Mektupta tartışmamızı aktararak yanıt beklediğimizi söyledim. Ne yanıt geldi sanırsınız? Hiçbir yanıt gelmedi… Diyanet mektubumuzu ciddiye mi almamıştı yoksa köylülerdeki bu boş inancın yıkılmasını mı razı olmamıştı, bilmiyoruz.

İneğimiz hastalanıp sütten kesildiği zaman annem elime bir mısır kellesi tutuşturarak bunu Fadik Abu’ya gönderirdi. Fadik Abu’nun okuduğu mısır, ineğin yalına katılacak ve ineğimiz şifa bulacaktı! Annemin hatırı için mısırı okutarak getirir fakat konuyu annemle tartışmaktan da geri durmazdım. Bir insana okunup üflemenin bazı hastalıklarda hasta üzerinde psikolojik bir etkisi olabilirdi ama inek yediği mısıra okunduğunu bile bilmiyordu… Zavallı anneciğim ve annelerimiz, köylerde veteriner vardı da ineklerini ona göstermekten kaçınıyor değillerdi. Çaresizdiler.
*****

Geçirdiğimiz son felaket ve karşı karşıya olduğumuz tehlike gösteriyor ki okumak cehaleti yok edememiş. Üniversite bitirmiş, hatta unvan almış nice insan var ki, Evrim Kuramı‘nın yanlış olduğunu kanıtlama peşinde. Fetullahçılar okunmuş doların sihrine inanıyor ve Ankara Belediye Başkanı Fetullahçıların insanları cinler yoluyla elde ettiğini ileri sürüyor!

Böyle insanların hangi bilimi geliştireceklerini umarsınız? Tıp mı, fizik mi, kimya mı, biyoloji mi? Onların yazacağı tarihten ne hayır gelir? İşte yönetim anlayışlarının bizi nereye getirdiği ortada. Bunların alayı şimdi ülkeyi yönetiyor. Eğitim programlarını saptıyor. Halkın geleceğini belirliyor.

=========================================

Dostlar,

Sayın Zeki Sarıhan‘a dinlencesinde bile durmaksızın Aydın sorumluluğu gereği çabasını sürdürdüğü için teşekkür ederiz. Önemli bir saptamada bulunuyor ve sorunlarımızı 3 temel alanda özetleyerek sunuyor :

1. Bağımsızlık
2. Aydınlanma
3. Halkçılık..
*****
Biz ise soruna ve çözümüne daha geniş kapsamlı, Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün “6 OK” sistematiği ile bakıyoruz.. Şöyle ki :

6_OK_ve_ AYDINLANMA

Görüldüğü gibi bir düşünsel – ideolojik bütünlük içinde önemli 3 adım ya da halka olarak görüyoruz. Sn. Sarıhan’ın dile getirdiği 3 ilke kendi başına, bir ideolojik bütüncüllük içinde uygulama olanağı bulabilir ve etkili olabilir ancak..

Türkiye’nin, Türk Ulusu’nun – Türkiye halkının kurtuluşu KEMALİZM‘dedir..
Büyük ATATÜRK’ün uygarlaşma tasarımıdır..

Türkiye oraya gidecektir, gitmelidir..

Sevgi ve saygı ile.
07 Ağustos 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com