Etiket arşivi: Kamu İhale Kanunu

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 05 Ekim 2022

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

YOLDAŞ

Feto, Yunan TV’sine , “Türk halkı sarhoş gibi davranıyor. Erdoğan, Yunanların adaları işgali.. gibi anlamsız şeyler söylüyor. Yunanistan, her zaman dünya kültürlerinin gelişimin sütunu olmuştur” dedi.

Beraber yürüdükleri de Yunan’ın kazanmasını isterdi…

GERİCİ

Elazığ’da gerici Hüda-Par ve Vefa-Der, sanatçı İrem Demirci’yi istemediklerini açıkladılar. Konser iptal edildi.

Bu yobazlar, dur diyen çıkmadıkça gem azıda dolaşırlar…

SİMİT

Eminönü’ndeki simitçi heykelinin bronz simitleri çalındı.

Hırsızlar gücüne göre çalıyor…

HİZMET

Erdoğan, Hürriyet gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi’nin “Muhalefet, şehir hastanelerini eleştiriyordu, şimdi biraz kesildi. Nasıl karşılıyorsunuz?” sorusuna Ahmet Hakan’ı örnek göstererek, “Valla Abdulkadir Bey, artık köşenden gereğini yapacaksın. Ahmet Bey yapıyor bak.” dedi.

Hizmette zor soru yok, sınırsız destek var…

UYUM

Sayıştay raporunda;

  • “Orduevi ve kışla gazino müdürlükleri ile özel eğitim merkezi komutanlıkları mal ve hizmet alım işlerinde, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerinin uygulanmadığı görülmüştür.” tespiti yapıldı.

Uydum imama, Mevlam kayıra…

ZAMANLAMA

Turizm Bakanı Nuri Ersoy, “Türk turist olarak gezmek istiyorsanız, benim size tavsiyem bütçe açısından tatile kışın gidebilirsiniz. Kışın fiyatların en uygun olduğu dönem” dedi.

Zaten deniz mevsimi de kışa rastlar ülkemizde…

SEBEP

Maliye Bakanı Nebati iktidarın ekonomik politikalarına ilişkin,

  • “Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro ekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır” dedi.

Halkın anlayacağı dilden konuşulunca ekonomideki kötü gidişin nedeni şimdi anlaşıldı…

MİLLİYET

Ege krizi nedeniyle Yunanistan gemi turlarını iptal ederken, Yunan adalarına akan Türk vatandaşları 1 milyar avro para bıraktı.

Milliyetçilik, milli davalara sahip çıkma…

ŞİFACI

“Ben öldüm, geri döndüm, sürekli uçuyorum ve insanların üstündeki nazarı çıkarıyorum, şifacıyım” diye tanıtan Hasan Vural, bankta oturan zihinsel engelli bir kızın yanına oturup “Sende nazar var, ben çıkarayım” diyerek tacizde bulundu. Gözaltına alındı.

Uçup gökte yok olası…

AŞAĞILIK

RTE, daha iyi arabaya binmek, daha iyi telefon almak, daha çok konsere gitmek istemeyi “süfli (aşağılık) heves” olarak niteledi.

  1. Yeteri kadar varken daha çok uçak, daha çok lüks araç istemek,
  2. Man Adası’nda şirket kurup daha çok vergi kaçırarak daha çok para kazanmayı istemek,
  3. Daha çok yabancı bandıralı gemiye sahip olmayı istemek ne denli aşağılıktır?..

GİDER

Sarayın günlük gideri 10 milyon TL’yi aştı!

Ben giderim o gider,

İtibar gider milletin parası gider…

KABİLİYETSİZ

RTE, ”Enflasyonu hızla düşürme kabiliyetine sahip bir ülkeyiz”

Yıllardır düşürmeyip yükselttiğine göre başarısızlıktan zevk alıyor olmalı…

KAYIP

Sayıştay, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun Sağlık Bakanlığı’na hastaların sağlık giderleri için verdiği 161 milyar TL’nin 42 milyarının nereye harcandığını bulamamış.

Önemli değil canım, bu kadarcık açığın aramızda lafı mı olur…

ESCOBAR

Zafer Partisi Kongresi’nde “Ümit Başkan burada, Escobar nerede!” sloganı atılınca salonun emniyetinden sorumlu polisler salonu ve kongre alanını terk etmiş.

Kim bu Escobar, nedendir bu emniyetin gocunması?..

DEVASA

Eylül ayı itibarıyla yıllık enflasyon %83.5, ENAG’a göre ise %186.

RTE açıkladı, ABD ve Avrupa’da açıklanan enflasyon ile gerçek enflasyon arasında devasa fark varmış.

Bizim neyimiz eksik onlardan!..

MAGANDALIK

Üç maganda, istek şarkılarını bilmediği için söyleyemeyen sanatçıyı öldürdü.

Devleti yönetenlerin davranışı toplumun her kesimine yansıdı…

Şehir hastaneleri kimin?

Tuncay MollaveisoğluTuncay Mollaveisoğlu
Cumhuriyet, 10 Kasım 2021
Kim kazanıyor, kim kaybediyor?
Şehir hastaneleri ile ilgili çok sayıda yazımı bu soru ile bitirmiştim…

TELE 1’de yayımlanan programımda, toplamda 40 saati bulan zaman diliminde belgeleri, raporları, uzmanları ile büyük vurgunun perde arkasını kamuoyuna aktardım.

Dün CHP lideri Kemal KılıçdaroğluErdoğan’a yönelik “İstediğin TV kanalında karşıma çık, sana sadece şehir hastanelerini soracağım” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun bu sözü söylemesine neden olan Erdoğan’ın yap – işlet – devret projeleri ile ilgili yaptığı açıklamaydı. Erdoğan, bu projelerde devletin cebinden bir kuruş çıkmadığını iddia ediyordu. Ve elbette gerçek değildi…
*
Şehir hastaneleri de yap – işlet – devret modeli ile başlayıp daha sonra ambalajı değiştirilerek kamu – özel işbirliği (KÖİ) projelerine dönüştürüldü. İki yöntemin de birbirinden farkı yok… Şehir hastaneleri için devlet müteahhide arsayı veriyor, müteahhit ise Hazine garantisi ile borçlanıyor, binayı yapıyor, donanımı ve hizmetleri ile birlikte devlete kiralıyor… Bu süreçte Sağlık Bakanlığı müteahhidin ödeyeceği kredi ve faizlerine bile kefil oluyor…

Peki, müteahhit ve onu fonlayan yabancı finans kuruluşları ne kazanıyor?

Çok kere yazdım ancak hatırlatayım: AKP’nin bir şehir hastanesine bir yıl için ödediği kira bedeli ile bir devlet hastanesi yapılabiliyor!

Prof. Duran Bülbül’ün Sayıştay raporları ve bütçeyi inceleyerek bana ulaştırdığı inceleme raporuna göre devlet, bir hastaneyi 1 milyar TL’ye mal ediyor… Oysa bu para, bir şehir hastanesine bir yıl için ödenen kira parası sadece! Yani 25 yıllık kiralama boyunca bir hastane için 25 hastane parası yandaşlara aktarılıyor! Hesap bu kadar açık!
*
Yeni bir bilgi daha ekleyeyim: Devlet, 2020 – 21 – 22 yıllarında 13 şehir hastanesi için 60 milyar TL ödeme yapacak! Hazine’yi boşaltan, yandaşları ve arkasındaki yabancı finans tekellerini olağanüstü zengin eden bir soygun modeli… Bu nedenle yapılan sözleşmelerde, şehir hastaneleri ile ilgili olası bir ihtilafta Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri devre dışı bırakıldı ve İngiltere mahkemeleri yetkili kılındı! (AS: Mahkeme de değil, Tahkim kurulları!)

“Sözleşmeye bakın!..” diyeceğim ama bakamazsınız… Çünkü o sözleşmeler de ticari sır perdesi ile halktan gizleniyor.
*
Bitmedi… Müteahhitler görüntüleme, yemek, güvenlik hizmetleri gibi birçok kalemde de devlete fatura kesiyor…

  • 25 yıl boyunca ayrıcalıklı özel şirketlere milyarlarca dolar akacak.

Evet Dolar, çünkü sözleşmeler de Dolar üzerinden yapılmış. Yani kamu – özel işbirliği diye adı konan soygunda aslında kamu yok… Kamu yararı yok, kamu çıkarı yok… İşi yapan firmanın lehine, kamunun, halkın, devletin aleyhine sözleşmeler yapıldı.  Ve elbette… Bir AKP klasiği olarak rekabete açık ihale yok, Kamu İhale Kanunu bu işlerde devre dışı ve denetim de yok! (AS: Denetim de Anayasa md.56 çiğnenerek özelleştirilmiş durumda!)
*
Bu kadar aleni (AS: denli açık) bir soygunda müteahhitleri ve arkalarındaki finans baronlarını koruyan irade kim olabilir? İnanılması güç son vurgunu, şehir hastaneleri yolsuzluğunu yakından takip eden CHP Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin yaptığımız programda açıklamıştı… Isparta Şehir Hastanesi’nin önce temeli atılmış, firma işe başlamış, ihalesi dört ay sonra yapılmıştı!

Önceki yazılarımda Dolardaki artışın şehir hastanelerinin yarattığı kara deliği ne kadar büyüttüğünü detayları (AS: ayrıntıları) ile anlatmıştım. Burada mesele; devletin, milletin, zararına ancak yandaşların lehine olan, üstelik iktidar değişikliğini de hesap ederek olası el koymaları Londra mahkemelerine (AS: Tahkim / hakem kurullarına) taşıyan bu sözleşmelere AKP iktidarının nasıl imza attığı?

AKP Genel Başkanı Erdoğan, insan hakları, kadın hakları söz konusu olunca uluslararası sözleşmeleri yok sayıyor ancak konu şehir hastanelerine gelince uluslararası hukuku hatırlatıyor… Kim kazanıyor, kim kaybediyor diye yeniden sorarken aklıma takılan bir soruyu daha paylaşmak istiyorum…

  • Şehir hastanelerinin gerçek sahipleri kim? 

Bütçeden müteahhide 22 milyar TL

Bütçeden müteahhide 22 milyar TL

Çiğdem Toker
Cumhuriyet, 17.10.2017
Sadece iç ve dış politika değil, Maliye politikalarında da çok hareketli bir dönem içindeyiz.

Vergi zamları getiren Torba Kanun, 2018 Bütçe Kanun Tasarısı, eylül ayı bütçe gerçekleşme rakamları ve nihayet ana muhalefet partisinin gensoru önergesi. 
Sıraladığım dört başlığın tamamında sıcak gelişmeler yaşanıyor. 
Bu satırlar yazılırken, kamu ihalelerinde yasal sorumluluğunu yerine getirmediği ve kamunun zarara uğratılmasına göz yumduğu gerekçesiyle Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan hakkındaki gensoru görüşmeleri sürüyordu.
TBMM Genel Kurulundaki müzakerelerin odağında, bu köşede sıklıkla dile getirdiğimiz “davetli ihale” ve Hazine garantili büyük altyapı projeleri yer alıyor. 
Eylül ayı bütçe rakamları açıklandı. Geçen ay, “müteahhitlik giderleri” başlığı altında yaklaşık 2 milyar TL harcama yapılmış (1 milyar 975 milyon TL). 
Bu tutarla birlikte ocak-eylül dönemini içeren dokuz aylık müteahhitlik harcaması 22 milyar TL’ye yaklaşıyor: 21.9 milyar TL.
Dokuz ayda 22 milyar TL müteahhitlik harcaması, geçen yıla göre çok yüksek bir tutardır. 

2016 yılının ocak-eylül döneminde müteahhitlik gideri kalemi 17 milyar TL.

Bu yılın aynı dönemindeki artış tutarı 4 milyar TL. 

İstisna istismar edilirken 
Reddedileceğini bildiğimiz için icrai bir sonuç getirmeyecek olsa da gensoru görüşmeleri, bu harcama kalemine, bir başka pencereden bakmamızı sağlıyor. 
CHP milletvekili Faik Öztrak, Parti Grubu adına yaptığı konuşmada, müteahhitlik piyasasında, Kamu İhale Kanunu’nun madde numarası olan “21/b” ile anılan davetli ihale yöntemine ilişkin veriler paylaştı. Öne çıkan yeni birkaçını aktarıyorum:
– Karayolları Genel Müdürlüğü’nın bu yıl verdiği pazarlık usulü yapım ihaleleri 13.6 milyar TL’ye ulaştı. 
– Hükümete yakınlığıyla tanınan bir işadamı Karayolları ve Devlet Demiryolları’ndan sadece bu yıl pazarlık usulüyle 2.8 milyar TL’lik ihale aldı. 
– Karayolları’nın yıl içinde pazarlık usulü ile verdiği 13.6 milyar TL’lik ihalenin yüzde 61’i, yani en az 8.3 milyar TL’lik kısmı, kamuoyunda hükümete yakınlığıyla tanınan firmalara dağıtıldı
– Kamunun pazarlık usulüyle yaptığı ihalelerin tutarı, 2016’da %86 artarak, 21.7 milyar TL’ye ulaştı. Yalnızca bu yılın ilk altı ayında pazarlık yöntemiyle yapılan ihalelerin tutarı da geçen yılın aynı dönemine göre, %175 artarak 16.8 milyar TL’ye sıçradı. 
Öztrak, geçen yılki eğilimin sürmesi varsayımı altında bu yılın pazarlık yoluyla yapılan ihale bilançosunun 59.6 milyar TL’ye çıkabileceğini belirtti. 
Yazıyı geçen Cuma Plan Bütçe Komisyonu görüşmeleri sırasındaki bir notla bitirelim:

Maliye Bakanı Ağbal“Ekonomi ihtiyaçlarına göre kamu harcamalarında 2018 yılında ciddi anlamda kemer sıkacağız.” demiş bulunuyor.
===============================================
Dostlar,

Yüce ATATÜRK‘ün yapıtlarından çok esinlendiği ünlü yazar ve ozan (şair) Tevfik Fikret, Osmanlı’nın son dönemlerinde yazdığı iyi bilinen HAN-I YAĞMA adlı şiirinde;

  • Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
    Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

    … gibisinden ciddi bir eleştiride bulunmuş ve şiir üzerinden usta bir mizah ürünü vermişti.

    Olup bitenlerden ders almadığımız ve dahası, eşi bulunmaz bir cehaletle Osmanlı özlemiyle yanıp tutuştuğumuz (‘!) için başımıza gelenler benzer..
    Tarih, aptallar için acımasızca yineleniyor.. Başka çaresi var mı ki yinele(n)meme dışında?
    Benzer koşullar farklı sonuçlar doğurabilir mi??

    Ama bu bağlamda yapılan her yanlış, yapanların saltanatını uzatmak yerine tam da tersine acı sonlarını yaklaştırıyor.. Bu da diyalektik gereği..

  • Toplumsal çelişkiler derinleştikçe çözüm için yeni sentezler üretiliyor.. 
  • Uğursuz iktidarları halk er ya da geç, deneme yanılma şile öğrense de gönderiyor ve büyük ölçüde hesabını da soruyor..

    Haydi hayırlısı…

    Sevgi ve saygı ile. 17 Ekim 2017, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
    www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

13 yıldır 27 günde bir değişen yasa!

13 yıldır 27 günde bir değişen yasa!

Murat MuratoğluMurat MURATOĞLU 
SÖZCÜ, 14.12.2015

Bundan 157 ay önce 3 Kasım 2002’de AKP iktidara geldi. Açıkladığı onlarca Acil Eylem Planı’ndan bir tanesi, ihale mevzuatının Avrupa Birliği Standartları’na çıkarılmasıydı.
Haliyle Kamu İhale Kanunu değişti. Olmuştu ama olmamıştı… Biraz yumuşatmak lazımdı sanki… O haliyle istenilen firma ihaleyi alamıyordu. Tarif yine değişti… Bu kez de tuzu eksik kalmıştı… Öteki yandaş firma açıkta kalıyordu.
Tarifi yine değiştirelim dediler. “İyi de ayıp ettiniz bu kez de bana uymadı” diye başka bir akrabanın, eşin, dostun firması çıkmaz mı ortaya? Onu da kırmak olmazdı…
Böyle sürdü gitti… Onlar erdi muradına başladılar havuzda paraları saymaya…

KUCAKLADILAR BİR TANESİ

Nitekim 157 aylık AKP İktidarında 170 kere Kamu İhale Kanunu’nda değişiklik yapıldı.

Kamu İhale Yasası’nda doğrudan 33 kez olmak üzere diğer özel yasalarla ve kararnamelerle toplam 170 kez değişikliğe gidildi.
“Hop kardeş ne yapıyorsun?” diye soran olunca, “Avrupa Birliği’ne uyum için valla” dediler. Hâlbuki Avrupa Birliği, Türkiye ilerleme raporlarında da değişen ihale kanunlarını göstererek; “Bu kanunlarla Avrupa Birliği’ne üye olamazsınız” deyip duruyordu. Duymazdan geldiler.
Sadece bu kadarla mı kaldılar? Kesmez ki… Mesela, “Kentsel dönüşüm ihaleleri”
Kamu İhale Yasası’nın dışında tutuldu.
Peki, küçük boyutlu yandaş işletmeler ne olacaktı? İhalesiz verilebilecek işler 250 bin liraya çıkarıldı. O iş de öyle halledildi.

171′İNCİ KEZ DEĞİŞECEK İFADESİ

Böylesine uygun bir ortamda bile yakalanan salak çok olunca, kamu ihalelerine fesat karıştırmak hapis yatmayı gerektiren suç olmaktan da çıkarıldı. Yakalanan ayıplanır oldu.
Şimdi 171’inci değişiklik için düğmeye basıldı. Sanki zor bir şeymiş gibi bunu reform diye sunuyorlar. AKP İktidarı süresinde her ay yalnızca bir kez Kamu İhale Kanunu’nda değişikliğe gitse sayı 157’de kalırdı. Size 171’inci geliyor diyorum.

Ne dedi Davutoğlu?

  • “Başkaları sözünü suya yazar. Biz ise hiç silinmeyecek kitabelere yazarız.
    Milletimize verdiğimiz sözleri unutmadan yeniden şaha kalkıyoruz.”

    Tarihte 171 kere değiştirilip orası burasıyla oynanan kitabe var mıdır acaba?

    ==================================

    Ne demeli Dostlar??

    Diyebilecek bir şey var mı??
    17 – 25 Aralık soygun – talan haftasının 2. yılı biterken böyle bir yazı “uygun” herhalde..
    Sahi ne olmuştu 2 yıl önce bu gün ve izleyen hafta içinde??

    Hem AKP’ye bravo hem de bu partiyi iktidara getirmeye ve soyulmaya / soymaya ortak halkımıza bravo!

    Sevgi ve saygı ile.
    17 Aralık 2015, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com

Sayıştay raporu Soma’da devletin suçlarını ortaya koyuyor: Kazı ihalesi hukuksuz


Sayıştay raporu Soma’da devletin suçlarını ortaya koyuyor:
Kazı ihalesi hukuksuz


AKP’nin halktan gizlediği Sayıştay raporları, TKİ’nin kömür kazı işini
Soma A.Ş.’ye ihale etmesinin hukuksuz olduğunu gösteriyor.
“Hizmet alımı” adı altında ihale edilen kömür çıkarma işinin,
“yapım” işi olduğu belgelendi.
Ölen işçiler, kömür torbalamıyor, kazıyorlardı.

Yıldız Koç – soL

Soma A.Ş.’nin devletin taşeronu olarak işlettiği madendeki katliamın göz göre göre yaşandığı, kamu kurumlarının hazırladığı raporlar incelendikçe daha net ortaya çıkıyor.

soL gazetesinin 16 Mayıs tarihli manşetinde, Eynez yeraltı ocağında Soma A.Ş.’nin hizmet alımı yoluyla kömür üretimi yaptığı ve uygulanan taşeron sistemi nedeniyle,
yasal olarak üst işveren olan devletin de katliamdan doğrudan sorumlu olduğu belirtilmişti.

Sayıştay’ın konuya ilişkin raporları başka gerçekleri de ortaya koyuyor.
Sayıştay denetçileri tarafından 2013 yılında hazırlanan,

  • “Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Sınırlı Sorumlu Ege Linyitleri İşletmesi Müessesesi 2012 Yılı Raporu”na göre, kömür kazı işi “hizmet işi” değil,
    “yapım işi”.

‘Hizmet’ değil, ‘yapım’

Kamu ihale mevzuatında tanımı yapılan “hizmetlerin”, ihale yoluyla temin edileceğinin mevzuatta yer almasına karşın, Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’nun (TKİ)
bazı işlerinin “yapım işi” olmasına karşın, “hizmet işi” olarak kabul edilerek ihale edildiğine dikkat çeken Sayıştay raporunda konuya ilişkin şu ifadeler yer alıyor:

Kamu İhale Kanunu’nun 4’üncü maddesinde dekapaj vb. işler “yapım” işi olarak tanımlanmasına karşınn, kömür kazı, yükleme ve taşıma işi TKİ’ce sunular raporlarla Hazine Müsteşarlığı’na hizmet işi olarak bildirilmektedir. Halbuki nitelik olarak,
yapılan işler arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. (…) Bu bakımdan, kömür kazı işi de yapım işidir. Bu kapsamda değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.”

Raporda, yeraltı ocağının tümüyle ihalesi yoluyla kömür üretilmesinin de
yapım işleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapılıyor.

Devlete uyarı

Sayıştay denetçileri, uygulanan taşeron sisteminin yasaya uygun olup olmadığına da dikkat çekiyor. Ancak bu “dikkat çekme”nin özünü, “işçiler dava açar, işçilere önemli ölçüde tazminat ödemeniz gerekebilir” uyarısı oluşturuyor. 4857 sayılı İş Kanunu’nun alt işverenliğe ilişkin düzenlemeleri içeren 2. maddesine vurgu yapılan raporda,
taşeron sisteminin asıl işte uygulanabilmesi için “işletmenin ve işin gereği ile
teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme” koşullarının bir arada arandığını ve
“asıl işverenle alt işverenin müteselsil (AS: zincirleme) sorumluluğunu” anımsatan Sayıştay denetçileri, devlete şu uyarıyı yapıyor:

“Bu husus, Kurum aleyhine ücretlerini ve öbür alacaklarını alamadıkları gerekçesiyle çeşitli davaların açılmasına ya da zincirleme sorumluluk nedeniyle önemli tutarların ödenmesine neden olmaktadır.”

Buna ek olarak raporda, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun, Müessese’ye de şirketle benzer düzeyde sorumluluk yüklediği ve bunun yasal sonuçları olduğu vurgulanıyor.

Kamuda tek bir maden ocağı kaldı!

  • AKP iktidarı, madenler gibi en büyük riske sahip sektörde,
    TKİ’ye bağlı neredeyse 
    tüm yeraltı kömür ocaklarını rödovans ya da hizmet alımı yöntemiyle özel sektöre ihale ederek, katliamlara davetiye çıkardı.
Verili durumda, yalnızca Garp Linyitleri İşletmesi’ne bağlı tek bir yeraltı ocağı doğrudan kamu eliyle işletiliyor. Kütahya’da bulunan yeraltı ocağında çalışan kamu işçileri dışındaki yeraltı linyit ocağı işçileri ise muvazaalı sözleşmelerle taşeronda ya da rödovans sistemine göre özel sektörde çalışıyor. Konuyla ilgili görüşüne başvurduğumuz Genel Maden İşçileri Sendikası Teknik Müdürü ve Maden Mühendisi Nizamettin Tiryaki, işin taşerona verilmesinin yasal olmadığına dikkat çekti:
“Taşerona verilebilmesi için, İş Kanunu’na göre işin, işletmenin gereği ve teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme koşulları gerekiyor. Yani devletin kendisinin bu işi yapamaması gerekli. Burada şirket, yapılan işe yeni bir teknoloji mi getirmiş? Hayır. Bilinen biçimiyle sürüdürmüştür. Facia, hükümetin KİT’lerde uyguladığı politikaların bir sonucudur.”

Devlet raporları: Yeter ki maliyet düşsün

Gerek facianın yaşandığı ocağın bağlı olduğu TKİ’nin, gerekse Sayıştay’ın raporları, hükümet için maliyet düşüşünün işçilerin yaşamından çok daha değerli olduğunu gösteriyor. Raporlardan alınan birkaç ibare bile hükümetin işçi yaşamına bakışını özetliyor:

Sayıştay-Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Sınırlı Sorumlu Ege Linyitleri İşletmesi Müessesesi 2012 Yılı Raporu:

Bürolarda ve hizmet işlerinde çalışan işçilerin ayrılması, sorun yaratmamasına hatta
bu işçilerin yaptıkları işlerin, hizmet alımı yoluyla yaptırılması, işçilik giderlerinde tasarrufa da neden olmasına karşın, ocaklardaki ağır iş makineleri operatörleri ile atölyelerde yetişmeleri ve deneyim kazanmaları yıllara gereksinim gösteren deneyimli ve usta işçilerin ayrılması, bu birimlerde işlerin aksamasına, dolayısıyla üretimde kesintilere neden olmaktadır.

TKİ-2012 yılı faaliyet raporu     :

Raporda övünçle bahsedilen bir başlık, rödovans karşılığı ve hizmet alımı biçiminde üretimin devredilmesi:

  • “Kurumumuzca; yeraltı işletmeciliğiyle yapılan üretimi artırmaya yönelik,
    rödovans karşılığı ve hizmet alımı
    biçiminde yüklenici firmalara yaptırılan
    tüvenan kömür (AS: taş toprakla karışık ham, elenmemiş – yıkanmamış kömür) üretim miktarlarında önemli artışlar olmuştur.”