Etiket arşivi: Ahmet Hakan

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 05 Ekim 2022

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

YOLDAŞ

Feto, Yunan TV’sine , “Türk halkı sarhoş gibi davranıyor. Erdoğan, Yunanların adaları işgali.. gibi anlamsız şeyler söylüyor. Yunanistan, her zaman dünya kültürlerinin gelişimin sütunu olmuştur” dedi.

Beraber yürüdükleri de Yunan’ın kazanmasını isterdi…

GERİCİ

Elazığ’da gerici Hüda-Par ve Vefa-Der, sanatçı İrem Demirci’yi istemediklerini açıkladılar. Konser iptal edildi.

Bu yobazlar, dur diyen çıkmadıkça gem azıda dolaşırlar…

SİMİT

Eminönü’ndeki simitçi heykelinin bronz simitleri çalındı.

Hırsızlar gücüne göre çalıyor…

HİZMET

Erdoğan, Hürriyet gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi’nin “Muhalefet, şehir hastanelerini eleştiriyordu, şimdi biraz kesildi. Nasıl karşılıyorsunuz?” sorusuna Ahmet Hakan’ı örnek göstererek, “Valla Abdulkadir Bey, artık köşenden gereğini yapacaksın. Ahmet Bey yapıyor bak.” dedi.

Hizmette zor soru yok, sınırsız destek var…

UYUM

Sayıştay raporunda;

  • “Orduevi ve kışla gazino müdürlükleri ile özel eğitim merkezi komutanlıkları mal ve hizmet alım işlerinde, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerinin uygulanmadığı görülmüştür.” tespiti yapıldı.

Uydum imama, Mevlam kayıra…

ZAMANLAMA

Turizm Bakanı Nuri Ersoy, “Türk turist olarak gezmek istiyorsanız, benim size tavsiyem bütçe açısından tatile kışın gidebilirsiniz. Kışın fiyatların en uygun olduğu dönem” dedi.

Zaten deniz mevsimi de kışa rastlar ülkemizde…

SEBEP

Maliye Bakanı Nebati iktidarın ekonomik politikalarına ilişkin,

  • “Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro ekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır” dedi.

Halkın anlayacağı dilden konuşulunca ekonomideki kötü gidişin nedeni şimdi anlaşıldı…

MİLLİYET

Ege krizi nedeniyle Yunanistan gemi turlarını iptal ederken, Yunan adalarına akan Türk vatandaşları 1 milyar avro para bıraktı.

Milliyetçilik, milli davalara sahip çıkma…

ŞİFACI

“Ben öldüm, geri döndüm, sürekli uçuyorum ve insanların üstündeki nazarı çıkarıyorum, şifacıyım” diye tanıtan Hasan Vural, bankta oturan zihinsel engelli bir kızın yanına oturup “Sende nazar var, ben çıkarayım” diyerek tacizde bulundu. Gözaltına alındı.

Uçup gökte yok olası…

AŞAĞILIK

RTE, daha iyi arabaya binmek, daha iyi telefon almak, daha çok konsere gitmek istemeyi “süfli (aşağılık) heves” olarak niteledi.

  1. Yeteri kadar varken daha çok uçak, daha çok lüks araç istemek,
  2. Man Adası’nda şirket kurup daha çok vergi kaçırarak daha çok para kazanmayı istemek,
  3. Daha çok yabancı bandıralı gemiye sahip olmayı istemek ne denli aşağılıktır?..

GİDER

Sarayın günlük gideri 10 milyon TL’yi aştı!

Ben giderim o gider,

İtibar gider milletin parası gider…

KABİLİYETSİZ

RTE, ”Enflasyonu hızla düşürme kabiliyetine sahip bir ülkeyiz”

Yıllardır düşürmeyip yükselttiğine göre başarısızlıktan zevk alıyor olmalı…

KAYIP

Sayıştay, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun Sağlık Bakanlığı’na hastaların sağlık giderleri için verdiği 161 milyar TL’nin 42 milyarının nereye harcandığını bulamamış.

Önemli değil canım, bu kadarcık açığın aramızda lafı mı olur…

ESCOBAR

Zafer Partisi Kongresi’nde “Ümit Başkan burada, Escobar nerede!” sloganı atılınca salonun emniyetinden sorumlu polisler salonu ve kongre alanını terk etmiş.

Kim bu Escobar, nedendir bu emniyetin gocunması?..

DEVASA

Eylül ayı itibarıyla yıllık enflasyon %83.5, ENAG’a göre ise %186.

RTE açıkladı, ABD ve Avrupa’da açıklanan enflasyon ile gerçek enflasyon arasında devasa fark varmış.

Bizim neyimiz eksik onlardan!..

MAGANDALIK

Üç maganda, istek şarkılarını bilmediği için söyleyemeyen sanatçıyı öldürdü.

Devleti yönetenlerin davranışı toplumun her kesimine yansıdı…

Anıtkabir’de Atatürk’e söven aşağılık soytarı

Anıtkabir’de Atatürk’e söven aşağılık soytarı

Ahmet Hakan

Ahmet Hakan
ahmethakan@hurriyet.com.tr
Hürriyet, 22 Temmuz 2018

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır.)

ÇÜŞ ARTIK ÇÜŞ BE!

Mezara gidip mezarda yatana küfretmek! Bu nedir yahu! Nereden çıkmıştır bu hayâsız tutum? Hangi kinin, hangi nefretin ürünüdür bu? Bir insan aşağılık olur da bu kadar mı olur? Bir insan soytarı olur da bu kadar mı olur?
*
YUH ARTIK YUH BE!

Milletin en umutsuz zamanında İstiklal Savaşı’nı örgütledi diye mi Atatürk’ten bu kadar nefret ediyorsun? Yüz yıl sonra başına gelecek belaları yüz yıl önce gördü diye mi kinin var Atatürk’e? Nedir senin derdin a be şuursuz bünye!
*
YETER ARTIK YETER BE!

Bütün olumsuzluklara rağmen yaşadığın ülke bugün Ortadoğu’da pırıl pırıl parlıyorsa Atatürk sayesinde! Yaşadığın ülkenin bu coğrafyadaki diğer tüm ülkelerden bir farkı varsa Atatürk sayesinde! Bu mudur Atatürk’ün suçu a be dangalak?
*
DUR ARTIK DUR BE!

Sana sev diyen yok. Sana takdir et diyen yok. Sana kıymet bil diyen yok. Sana öğren diyen yok. Sana anla diyen yok.
Hatta sana aşağılık olma, soytarı olma diyen bile yok. Sana söylenen tek bir şey var: Azıcık saygılı ol a be ahlaksız!

Anıtkabir’de Atatürk’e söven aşağılık soytarı

ANITKABİR KÜFÜRCÜSÜYLE İLGİLİ BEŞ ÖNEMLİ NOKTA

– BİRİNCİ NOKTA: Anıtkabir küfürcüsünün hakkında soruşturma açılması, yakalanması, gözaltına alınması önemli… Ancak sonucu da önemli… Bakalım pankart açanlara yapılan muamele mi yapılacak bu şahsa?
*
– İKİNCİ NOKTA: Başörtüsüne falan bakılıp da sakın bir genellemeye gidilmesin. Bu şahsa tepki gösterenler arasında yığınla başörtülü de var.
*
– ÜÇÜNCÜ NOKTA: Bu şahsın bir provokasyon oyununun parçası olduğunu söyleyenler var. Adli makamlar, bunu da ortaya çıkarmalı.
*
– DÖRDÜNCÜ NOKTA: Eğer gerçekten de provokasyon maksadıyla bu yapılmışsa… Bu şahsa “milleti millete kırdırmaya çalışmak” suçundan da ceza verilmeli.
*
– BEŞİNCİ NOKTA: Hakaretin, küfrün çifte standardı olmaz… Ya hakarete, küfre karşısındır ya da değilsindir. Adamına göre tutum alınmaz.
==========================================
Dostlar,

Ahmet Hakan‘a nesnelliği ve duyarlığı için teşekkür ederiz..

En önemli soru; bu kızı kimlerin nerede ve nasıl yetiştirdiğidir!
Cumuriyetin okullarında laik – akılcı – sorgulayıcı – bilimsel – nesnel eğitim almış olsa böylesine kindar – nefret dolu olabilir miydi Cumhuriyeti yoktan var eden Mustafa Kemal ATATÜRK‘e?
Bu kız kaç yaşındadır ve Erdoğan’ın “dindar – kindar” neslinden midir?

Erdoğan, Gezi olaylarında bir şehir efsanesi aktarmış ve “..başörtülü bacımızın üstüne .ş.mek suretiyleeeee!…” diyerek bir ciddi ve ağır ajitasyon yapmıştı. Video kayıtlarının ellerinde olduğunu da söylemişti, birkaç gün içinde basına vereceklerdi ama yıllardır böylesi bir video kaydı çıkarılamadı..

Erdoğan ve AKP’si böylesi olaylarda neden susmaktadırlar?
Tavşana kaç, tazıya kaç taktiği midir bu? Oysa uygun gördükleri en küçük ayrıntıya bile zaman ayırmakta, ilgilenmektedirler.
Neden yüksek sesle ve göğüslerini doldurarak, içtenlikle ve kararlılıkla bu tür olayları kınamamaktadırlar?

Erdoğan Balyoz – Ergenekon davalarında “savcı” lığa soyunmuştu. Bu davada da yapar mı?

Ve AKP = RTE, “dindar ve kindar” kuşaklar yetiştirme dayatmasını sürdürecekler midir? Yeni Milli Eğitim bakanı Prof. Ziya Selçuk ne buyuracaklar? Her yer İHL yapıldı, durum bu’

Son soru      :

Erdoğan “Dindar ve kindar nesiller yetiştireceğiz..” demekle kalmadı, müfredatı bu yönde yozlaştırmakla da yetinmedi;

  • “.. dininizi ve kininiz eksik etmeyin!” diye de gürledi ayrıca. Daha önce de birkaç kez sorduk ve hiç yanıt alamadık .
  • İslamiyet dahil, insanları kindar – kinci yetiştirmeyi öğütleyen herhangi bir kitaplı din var mıdır yeryüzünde?
  • “Dininizi ve kininizi eksik etmeyin” derken din kini, kin de dini mi besleyecektir? Hangi din kinden beslenebilir, İslamiyette – Kuranda böyle bir şey var mıdır? Hangi kin bir dini ayakta tutabilir?
  • Bunca ağır tutarsızlıklar karşısında tek bir ilahiyat hocası neden ağzını aç(a)mamaktadır!? Bu tutum Müslümanlığa, bilim ahlakına –  etiğine sığar mı?
  • Erdoğan’ın bu sözleri apaçık din – İslamiyet dışıdır ve kendisi de çok ağır günah işlemiştir, işlemektedir.. Bu sözler din dışıdır, küfürdür.

    İşte sonuçlar görülüyor artık. Çoook alametler belirdi..

Küfürcü kızımızın makyajı, kaliteli gözlüğü, bakışları yerli yerinde maşallah..
Kapkara çarşaf neyi örtüyor acaba? Hani erkekleri tahrik etmeyecekti? O duruş ve bakışlar??

Safiye İnci adlı bu kız, yaşamının baharında ağır bir sabıka aldı.
Kendisinden daha çok O’nu bu hale düşüren siyasetçiler, aile, eğitim kurumları…. değil mi?

Her şeyde bir hayır vardır.. der atalar..
Bu musibetten Türkiye, AKP, Erdoğan bir ders çıkarır mı acaba??
Herkes bir vicdan muhasebesi yapmalıdır.. Yarın çok geç  olmasın!

4 yıl İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı + 16 yıldır Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı makamında toplam 20 yıl geçiren bir insan artık “insan-ı kamil” olur, “pir-i pak” olur, “adam gibi adam” olur, 81 milyonu sevgi ve eşitlikle kucaklar.. Erdoğan’dan bunları bekliyoruz ülkemiz, halkımız ve de kendisi – partisi için..

Sevgi ve saygı ile. 23 Temmuz 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Hayasız – soysuz ve alçak!..

Hayasız – soysuz ve alçak!..

Ümit ZİLELİ
KORKUSUZ, 9 Mayıs 2017

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Büyük Devrimciye olan kin ve nefret dedelerinden yadigardır!..
O dedeleri ki, vicdanları en ufak şekilde sızlamadan, dinlerini, namuslarını, şereflerini satıp, İngiliz’in, Yunan’ın safında yer almış vatansız yobazlardı… İslam-Teali Cemiyeti‘ni kuran, Yunan ordusunu padişahın ordusu, İslam’ı kurtaracak ordu olarak selamlayan bu herif-i naşerifler hiç utanıp sıkılmadan Yunan Başbakan’ı Dimitrios Gunaris’e kendilerine yardım edilmesi yani altın verilmesi durumunda Bursa’da Yunan desteğinde bir devlet kurup, Kuvayı Millicilere karşı savaşma teklifinde dahi bulunmuşlardı…
-Tarihin görüp görebileceği en soysuz yobazlardı!..
İslam Teali Cemiyeti’nin kurucusu, Atatürk ve arkadaşları hakkında idam fermanında şeyhülislam olarak imzası bulunan, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra önce Yunanistan’a kaçıp çıkardığı gazetede Türklere kin kusan, “Türk olmaktan tiksinirim” diyen, sonra Mısır’da ölen hain Mustafa Sabri‘ydi… Yardımcısı ise kıyafet devrimi sırasında milleti Cumhuriyet’e karşı kışkırtmaya çalıştığı için idam edilen İskilipli Atıf isimli gerici yobazdı…
Yurtseverlerin kaybetmesi, Yunan ordusunun kazanması için ellerinden gelen her şeyi eksiksiz yaptılar; “Din elden gidiyor”, “Kuvayı Milliciler hayduttur, Bolşeviktir” yalanlarıyla Kurtuluş Savaşı’nı baltalamak için türlü hainlik ürettiler…
-Ancak başaramadılar!..
Aydın din adamları dahil, milletin her kesimiyle kucaklaşan Mustafa Kemal ve arkadaşları, bu soysuz ve hain güruhu tıpkı düşman ordusu gibi ezdi geçti!.. Kimi kaçtı, kimi aman diledi, kimi ise yeni hayınlıklar tasarlamak için yeraltına sığındı…
-Gerici hainlerin defteri uzunca bir süre için dürülmüştü!..
 

GÜNÜMÜZÜN MUSTAFA SABRİLERİ!..

Atatürk’ün ölümüyle yer altından çıkmaya başladılar…
Çok partili sisteme geçişle birlikte özellikle Aydınlanma Devrimi‘nin yeterince ulaşamadığı yerlerde örgütlendiler. Özellikle 1950’den itibaren (AS: başlayarak) güçlenmeye başladılar. Yaklaşık 20 yıl sağ partilerin kucağında palazlandıktan sonra bir bölümü kendi partisini kurdu.
30 yıllık bir süreç, biri post-modern diğer ikisi klasik darbe, istikrarsız bir süreç sonunda kendisine “Muhafazakar Demokrat” sıfatını yakıştıran ancak “İslamcı” çizgiye olan muhabbetini her fırsatta ortaya koyan bir parti iktidara geldi. Son 15 yıldır işte bu düşüncenin yönetiminde yaşıyor Türkiye…
Yıllar içinde “Yeni Türkiye” “Yeni Osmanlı” masallarından cesaret alan Mustafa Sabri ardılları tarihi ters yüz etmek, Kurtuluş Savaşı’nı ve Cumhuriyeti karalamak için en soysuz, en alçak yalanlarla sahne aldılar… Bunlardan birini tanıyorsunuz; kerameti kendinden menkul bir
“derin tarihçi!” Adı Mustafa Armağan… Geçmişine baktığınızda gerçekten derin bir Fetullah hayranlığı, çöp kadar değeri olmayan bir yığın dedikodu, iflah olmaz bir Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı görürsünüz…
Ahmet Hakan dün köşesinde bu herife “Yavşak” diyerek bence paye vermiş; benim tercihim “Çukur” sözcüğüdür… İşte bu çukur zat önce “Derin Tarih” isimli dergi formundaki paçavrasında “tarihe düşen bomba” üst başlığı ile şu kapağa imza attı:

  • Latife Hanım’ın 91 yıldır gizlenen mektubu: “Kemal Paşa çakma Napolyon’dur.” 

HAYASIZ RUHLAR!..

Şimdii, Atatürk ile kısa bir süre evli kalan, ayrıldıktan sonra 1975’te vefat ettiği ana kadar ilişkisi ile ilgili tek kötü söz etmeyen Latife Hanım’ın böyle bir mektubu var mıdır, dilimize girişi epey yeni olan “Çakma” gibi bir argo sözcüğü kullanır mı gibi soruları bir yana bırakarak şöyle bir bakalım:
-Büyük devrimcinin yaşamını didik didik ettiler, olmadık iftiralara yeltendiler olmadı…
-Paşa’yı Vahdettin Anadolu’ya memleketi kurtarsın diye gönderdi. Bin altın da yanına verdi dediler, Kurtuluş Savaşı’nın hangi koşullarda yapıldığını bilen millet kahkahayla güldü…

-Mustafa Kemal’in yaptığı emperyalizme karşı savaş değil, yalnızca bir Türk-Yunan savaşıdır iddiasını öne sürdüler, Yurdun dört yanının işgal altında olduğunu, İngilizlerin yediği haltları bilen millet suratlarına tükürdü, sadece rezil olmakla kaldılar…
Öne sürdükleri hiçbir iddia doğru çıkmadı, yalnızca küçüldüler, soysuzlaştılar… Öyle ki, akılları fikirleri ancak apış arasına çalışan bu alçaklar sonunda Atatürk‘ün manevi kızı Afet İnan‘a çamur atacak denli zıvanadan çıktılar; Afet Hanım’ın Gazi’nin manevi kızı değil, sevgilisi olduğunu öne sürdüler!..
TVNet ekranında geçen şu zavallı konuşmaya bakın; program sunucularından, Akit yazarı Yavuz Bahadıroğlu Afet Hanım ile ilgili soruyor: “Güzel miydi?” Diğer sunucu Mustafa Armağan yanıtlıyor: “Gençliğinde güzeldi ancak sonradan şişmanlıyor!” Şu pespayeliğe, şu şeref yoksunluğuna bakar mısınız?
Ellerinde belge var mı? Yok! Yalnızca tahminler, rivayetler üzerinden bu ülkenin kurucusuna olabilecek en haysiyetsiz en alçakça şekilde iftira furyası var!.. Bırakın dini, imanı…
-İnsan olan böylesine hayasız, böylesine soysuz olabilir mi?..
Yanıt tabii ki sorunun içinde!.
===================================
Dostlar,

KORKUSUZ Gazetesi yazarı Sn. Ümit Zileli‘ye bu yazısı için teşekkür borçluyuz.
Müslüman, Hıristiyan, Musevi….. her kim olursa olsun, İNSAN OLMA’nın belki de ilk koşulu DÜRÜST olmak değil midir? Bu takıntılı zavallı ATATÜRK düşmanları attıkları iğrenç iftiralar için hangi geçerli kanıtı ileri sürebilirler?? Kaynak Yayınlarınca çıkarılan değer biçilmez ATATÜRK’ün BÜTÜN ESERLERİ adlı 30 ciltlik muazzam belgesel ansiklopediye biraz göz atsalar, belki de vicdanları uyanacak, bakıp görmeyen gözleri açılacak.. Belki VEFA‘yı anımsayacaklar.. Zavallılar..
Ancak sorun MİLLİ EĞİTİM’de değil mi?
Ülkemizin yakın tarihini nesnel olarak öğretmiyor, öğretemiyoruz.
AKP de son 15 yıldır bu yaşamsal işlevi engelleyip tersini yapıyor.
Türkiye ektiğini biçiyor ve hızla yozlaşarak köklerine yabancılaşıyor.
Bu akıl dışı gidişe son verme zamanı geldi, geçiyor..
“HAYIR” bileşenleri ilk yerel – genel seçimde bu lanetli gidişi “DUR” demeli..

  • AKP – RTE bu olayı açıkça kınayıp, “bedelini ödeyecekler” diyebilir mi?
    Demezse – diyemezse nedendir acep??
  • Bu yazımızı Cumhuriyetin savcıları suç duyurusu olarak kabul etsinler istiyoruz.

    Erdoğan’ı birazcık eleştirenler gece yarısı evlerine baskın yapılıp kelepçelenerek götürülüyor ve günlerce kollukta tutulup sulh ceza yargıçlarınca (Mahkemelerince değil!?) tutuklanarak yargılanıyor, hapis ve para cezası, güvenlik tedbirleri yaptırımı görüyor. AİHM‘nin istikrar kazanmış içtihatları dikkate alınmadan, gerçekte “zımnen ilga” TCK md. 299 uygulanarak.. Bu gerçek dışı küstah ve sefil saldırı, 5816 sayılı ATATÜRK ALEYHİNE İŞLENEN SUÇLAR YASASI (RG: 7872, 31.07.1951) kapsamında ne yaptırım görmeli, anımsatalım :

Md. 1 : Atatürk‘ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır….
Md. 2 : Birinci maddede yazılı suçlar; iki veya daha fazla kimseler tarafından toplu olarak veya umumi veya umuma açık mahallerde yahut basın vasıtasiyle işlenirse hükmolunacak ceza yarı nispetinde artırılır…. (Yasa toplam 5 madde..)

Yüce ATATÜRK ve AYDINLANMA devrimi bu topraklarda sonsuza dek yaşayacak.
Tüm yarasaları da aydınlatıp ısıtarak, insanlaştırarak; mazlumlara örnek ve umut olarak!

Sevgi ve saygı ile. 10 Mayıs 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Not : Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, “Atatürk’ün hatırasına hakaret etme” suçundan Süleyman Yeşilyurt ve Hasan Akar hakkında iki ayrı soruşturma başlattı. Yeşilyurt ve Akar hakkında gözaltı kararı verildi. TVNET’te yayımlanan “Derin Tarih” adlı programda Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili sözleri nedeniyle Süleyman Yeşilyurt’a Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca “Atatürk’ün hatırasına hakaret etme” suçundan soruşturma başlatıldı. Öte yandan savcılıkça Hasan Akar’ın Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım hakkında sosyal medyada paylaşılan bir videoda söylediği sözler nedeniyle yine aynı suç kapsamında ayrı bir soruşturma daha açıldı. Savcılıkça Yeşilyurt ve Akar’ın gözaltına alınmaları için Emniyet’e talimat da verildi. (Cumhuriyet, 10.5.17)

Yandaş kanalda skandal sözler: Atatürk’ün manevi kızını sevgilisi yaptılar

AK Parti nasıl kazandı?

AK Parti nasıl kazandı?

portresi2

Ahmet HAKAN

Hürriyet, 02.11.2015
-7 Haziran’da muhalefete %60 oy veren ahalimiz, “%60 oy verdik,
elinize yüzünüze bulaştırdınız, bir hükümet kuramadınız” diyerek…

AK Parti’ye yöneldi.
*
– “Hükümet kurulamıyor, her şey daha kötüye gidiyor, bir kaos ortamı oluştu” duygusu, halkımızda ağır bastı. Bu nedenle AK Parti’ye yöneldi.
*
– AK Parti’nin milliyetçi söylemi ve MHP’nin kendisini doğru dürüst izah edememesi… MHP seçmenini etkiledi. Oylar MHP’den AK Parti’ye yöneldi.
*
– Saadet Partisi ile Büyük Birlik Partisi ittifakının oyları, olduğu gibi AK Parti’ye aktı. AK Parti’nin alttan alta işlediği dini kampanya çok etkili oldu.
*
– 7 Haziran’dan sonra PKK’nın şiddete başvurması, HDP’nin de bu şiddete net ve sert bir şekilde itiraz etmemesi… Kürtlerin bir kısmının AK Parti’ye yönelmesine yol açtı.
*
– Muhalefet aşırı tembel, AK Parti ise aşırı çalışkandı… Ahmet Davutoğlu karınca gibi çalıştı. Devlet Bahçeli, Kemal Kılıçdaroğlu ve Selahattin Demirtaş ise çalışkanlıkta Davutoğlu’nun gerisinde kaldı.
*
– Cumhurbaşkanı Erdoğan meydanlara çıkmadı… 7 Haziran’dan önce olduğu gibi “4 yüz milletvekili” ya da “başkanlık sistemi” tartışması başlatmadı.
AK Parti, bu durumdan da olumlu yararlandı.
*
– İşini kaybetmek istemeyen, ekonominin daha da kötüleşmesinden endişe duyan, doların yükselmesinden kaygılanan seçmen, “istikrar” adlı büyülü kavramın peşine düştü.
– AK Parti ağır ve devasa propaganda makinesini kusursuz bir şekilde çalıştırdı: Devlet aygıtı olduğu gibi AK Parti’den yana oldu.

BU KADARINI NE DAVUTOĞLU NE ERDOĞAN BEKLİYORDU

SİZE bir şey söyleyeyim mi? Bu kadarını…Ne Davutoğlu ne Erdoğan bekliyordu. Ne AK Partililer bekliyordu ne araştırmacılar. Ne kamuoyu bekliyordu ne medya… 43 bekleniyordu. 44 olabilir deniyordu. Tek başına iktidarın biraz altı bekleniyordu. Kıl payı tek başına iktidar bekleniyordu.
Ama %50 beklenmiyordu.

ŞİMDİ NE OLABİLİR??

BAŞKANLIK sistemi defterinin yeniden açılmasını bekleyebiliriz.
-Ahmet Davutoğlu’nun daha özgüvenli bir lider haline gelmesini bekleyebiliriz.
-MHP’de deprem bekleyebiliriz.
-HDP’de iç tartışmalar bekleyebiliriz.
-CHP’de değişim rüzgârları beklenebilir.

RADİKAL BİR YAKLAŞIMIM VAR

BUNDAN sonrası için…Benim yaklaşımım, biraz radikal.Ben diyorum ki…
– MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “Ben başaramadım” diyerek istifa etmeli.
– CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Ben ne yaparsam yapayım partimin oylarını arttıramıyorum” diyerek istifa etmeli.
– HDP’nin eşbaşkanları Demirtaş ve Yüksekdağ, özeleştirilerini vermeli… Gerekirse “Biz yükselttiğimiz oyları düşürdük” diyerek bırakmalı.
– Kısacası… Yapamayanlar gitmeli… Yapabilecekler gelmeli.

KAZANANLAR 

– AHMET Davutoğlu…
– Tayyip Erdoğan….
“İstikrar” vurgusu…
– Devlet makinesi…

KAYBEDENLER

DEVLET Bahçeli…
– Demirtaş/Yüksekdağ…
– Kemal Kılıçdaroğlu…
– Araştırma şirketleri..
==============================

Dostlar,

Seçim sonrası erken dönem hatta akut yorumlardan biri de Ahmet Hakan’ın yukarıda yazdığı içerikte… Kuşkusuz bu “şok” tablosu atlatıldıkça -ki hızla geçirilmelidir- travma sonrası daha gerçekçi, serinkanlı çözümlemelere gereksinim ivedidir.

Durum ciddidir, çoook ciddidir.

2023 hedefleri olarak “Anadolu Federe İslam Devleti” ni örtük / açık gündem olarak koyan tutkun ve kararlı bir siyasal kadro, 13 yıldır bu doğrultuda yapageldiği köktenci girişimlere ek olarak bir 4 yıl daha süre, “altın fırsat” kazanmıştır.. Hem de 317 vekille.. TBMM Başkanlığını alacaktır, Cumhurbaşkanlığı bu kadronun elindedir ve tüm devlet bürokrasisi kapıcısına dek yıllardır AKP’nin mutlak buyruğundadır.

2019’un 10 Ağustos’unda AKP 26. dönem TBMM’de tek başına hükümet iken Cumhurbaşkanlığı seçimine gidilecektir.. Bu çok büyük bir avantajdır
Tayyip bey ve AKP için; eğer bu arada BAŞKANLIK REJİMİ’ne geçilmemiş olursa..

Bu da çok zor görünmüyor. MHP hemen her yerde beklenmedik / beklenen destekler verebilir AKP’ye geçmişte olduğu üzere.. 317 + 40 = 357 ile Anaysa 330 oyla değiştirilir ve halk oylamasına gidilir ve bir biçimde “halledilir”.. Erdoğan Cumhur’u nasılsa o yüksek ikna gücüyle ikna eder…

HDP bile kimi “orta boy – irice ödünlerle” Tayyip Beyin Başkanlık özlemine sıcak bakabilir.. Anayasa değişikliği oylaması gizli yapılacağından (Anayasa md. 175), CHP ve öbür muhalefet vekilleri gizli oylamada ne yapar, bilinmez..

2015-19 arası 4 yılda 26. TBMM’de zaman, AKP – RTE tarafından özellikle hızlandırılacaktır. Cumhuriyetin kazanımlarından geriye ne kaldı ise,
2023’e dek “aşamalı halletme” yerine, ne olur ne olmaz kaygısıyla “hızlandırarak halletme” yöntemine başvurulacaktır.

Dileriz zaman bizi yanıltır; AKP – RTE Devlet aklıyla ılımlılaşır!?..

Sonuç olarak; 7 Haziran’dan bu yanan AKP – RTE tarafından özel yöntemlerle terbiye edilen Cumhur’un 1 Kasım 2015 seçiminde koyduğu iradesi,
AKP’yi iktidara tek başına getirdiğinden, bu kez RTE – AKP tarafından
uygun bulunmuştur..

Egemenlik bağsız koşulsuz AKP – RTE’nindir.

Türkiye’nin tersyüz edilmiş hazin ve çıplak siyasal gerçeği budur!

Gelişmeler, geçen ay AKP’lilerce adamakıllı dövülerek iyice sersemletilen Ahmet Hakan’ın magazin basını biçemiyle (üslubuyla) açıklanacak ölçüde yalın değildir; tersine çok boyutludur ve asla sığ değildir.

Türkiye’nin Cumhuriyetçi aydınlarına, uluslararası topluma ve Tarihe
kaygı ile sunarız..

“Cumhuriyet yaşasın” diyen başta AKP’liler olmak üzere tüm yurttaşlara da..

Sevgi ve saygı ile.
02 Kasım 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Dr. Taner Özek çizimi : GAZETE

 

Dr. Taner Özek çizimi : GAZETE

Meslektaşımız Dr. Taner ÖZEK‘ten, “hale tercüman” bir usta çizim daha…

Gazeteler iktidarın hedefinde..

Asıl hedef ise susturulmuş – karartılmış basın üzerinden Türkiye’yi karanlıklara itip
teslim almak ve koyu despotik Sünni İslamcın bir şeriat rejimi kurmak..

Mısır’ın sözde “Müslüman Kardeşleri” gibi.. Nijerya’nın Boko Haram’ı gibi,
Afganistan’ın Taliban’ı gibi..

Gazete_Taner_Ozek_2.9.15

Teşekkürler değerli meslektaşımız Dr.Özek…

Ama başaramayacaklar…

Hürriyet gazetesi yazarı Sayın Ahmet Hakan‘a dönük iğrenç saldırıyı lanetliyor ve saldırganların en ağır cezalara çarptırılmasını diliyoruz.. 3 saldırgan’ın AKP’li olduğunu
AKP sözcüsü Çelik bildirdi. Bu kişiler derhal AKP’den atılmalı ve bir daha asla alınmamalıdır.

Tayyip beyin ağzını açmayışına şaşıyoruz..
Evet Bay RTE, kınayabilir misiniz Ahmet Hakan’a alçakça saldırıyı, yarım ağız bile olsa??

Adalet hızla işlemeli ve Prof. Rennan Prkünlü‘ye aynı suçtan 2. kez ve yine ertlenemeyecek ölçüde sınırda 2 yıl 1 ay hapis cezasını (!?) verebilen yargı, burada da benzer cevvalliği göstermelidir.

Pekünlü kararı eminiz – dileriz AİHM’nden dönecektir.
O zaman 2 çift sözümüz daha olacak ilgililere – yetkililere..

AKP’ye de deriz ki; zerrece yiğitliğiniz varsa, yandaşınız olmayan basına tahammül gösterin ve edeple yanıt verin…

Sevgi ve saygı ile.
02 Ekim 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Allah bunların da belasını versin mi Hüseyin??

Allah bunların da belasını versin mi Hüseyin??

portresi2

 

Ahmet HAKAN
Hürriyet, 17.08.2015

 

HÜSEYİN Kocabıyık adlı AK Parti milletvekili şöyle buyurmuş:

“Şehitlerimizin vebali HDP’ye oy verenlerin üzerindedir. Allah onların belasını versin.” 
Peki Hüseyin… Soruyorum sana :

– Seçimden hemen önce HDP’nin önemli isimleriyle Dolmabahçe’de buluşan anlı şanlı
iktidar yetkilileri vardı ya… Allah onların da belasını versin mi Hüseyin?
(AS: Gizli tutulan Oslo görüşmeleri bir yana; 10 maddelik Dolmabahçe uzlaşması
AKP – HDP imzaladı! HDP’liler ha bire buna uyulsun.. yeter.. diyorlar!?)

– HDP’li milletvekillerinin İmralı ile Kandil arasında mekik dokumalarına olanak veren bir devlet aklı vardı daha düne kadar. Şehitlerimizin vebali bu devlet aklının da üzerinde midir Hüseyin?

Öcalan güzellemeleri falan yapıyorlardı iktidarın anlı şanlı isimleri…
Söyle bakalım Hüseyin, Allah onları ne yapsın?

PKK’nın şehirlere onbinlerce silah yığınağı yaptığı yazılıp çiziliyor sizin gazetelerde.
Bu yığınağın yapılmasına ses etmeyen ve göz yuman bir devletimiz var. Gariban çocuklarının şehit edilmesinde hiç mi vebali yok bu devletin Hüseyin? Bir deyiver hele.

– Daha düne kadar “Öcalan iyi, Kandil kötü, HDP eh işte” diye ahkâm kesiliyordu.
HDP’ye oy verenlerin Allah belasını verecekse… Bu ahkâmı kesenlere Allah ne yapacak Hüseyin?

“Çözüm süreci, çözülme sürecidir” diyen MHP’ye “Bunlar çözümsüzlük istiyor,
kandan besleniyor” diyordunuz. Şimdi siz de “HDP’ye oy verenler şöyledir, böyledir” diyerek MHP gibi oldunuz. Daha iki ay öncesine kadar MHP’ye uzattığınız dilleri Allah ne yapsın Hüseyin?

“Bu iş artık müzakere ile çözülecek” demiyor muydunuz? “HDP bu ülkenin legal partisidir” demiyor muydunuz? Sırrı Süreyya ile Meclis’te kahkaha atmıyor muydunuz? İmralı Heyeti
sizin sayenizde gitmiyor muydu İmralı’ya? Ne yani, siz temize çıktınız da HDP’ye oy verenler mi suçlu oldu Hüseyin?

“Silahlı mücadele bitti, silahlara veda, 35 yıllık sorun çözüldü” diye manşetler salladınız durdunuz. Milli iradenin % 13’ü de “Madem sorun çözüldü, madem silahlara veda edildi,
biz de oyumuzu HDP’ye verelim” dedi… Allah niye bu nedenle bu insanların belasını versin ki vicdansız Hüseyin?

– Şehitlerin hesabını HDP’ye oy veren milyonlardan sormak caizse Hüseyin…
Azıcığını da sizden sormak niye caiz olmuyor ki Hüseyin? Ha Hüseyin?

*****

BUNLAR SANDIKLA GİTMEZ DİYENLERE SESLENİYORUM

– İKİDE bir o şom ağzınızı açıp “Bunlar sandıkla gitmez birader” diyerek bilmiş bilmiş konuşmaktan vazgeçin.
– Siz böyle boş boş konuştukça… Ahali sandığa gitme iştahını, demokratik yollarla götürebilme azmini, zafer umudunu yitiriyor.
– Verilen oylar, bunları iktidardan tartışmasız bir şekilde alaşağı edecek ama bunlar gitmeyecek, öyle mi?
– Sen önce bunları iktidardan götürecek tartışmasız sandık başarısını ortaya koy…
Bak bakalım, isteseler de, istemeseler de tıpış tıpış nasıl da gidiyorlar.
– Ortada bir seçim başarın yok, tartışmasız bir şekilde yenmeyi becerememişsin,
sandıktan güm diye çıkmamışsın… Adamlardan gidecek gibi davranmalarını istiyorsun.
– Niye gidecek gibi davransınlar aslanım? Adamlar %40 küsur oy almışlar.
En yakın rakiplerine %15 fark atmışlar. Niye gidecek gibi davransınlar?
– Çalış, çabala. Milleti ikna et… Oylarını artır. Sandıkları patlat.
Bak bakalım ondan sonra gidiyorlar mı, gitmiyorlar mı?

Varsa gücün, indir bunların oylarını %25’e… Öyle bir giderler ki…
Arkalarında sadece bir toz bulutu bırakırlar. En başta en baş yalakaları terk eder bunları.

*****

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN MEYDANLARA ÇIKMASI
NEDEN ETKİLİ OLAMIYOR?

OLAMIYOR, çünkü… Artık bir hikâyesi kalmadı.
Olamıyor, çünkü… Ne istediğini açıkça söyleyemiyor.
Olamıyor, çünkü… Cumhurun başı olarak cumhurun sadece bir kısmının partisini övüyor.
Olamıyor, çünkü… Akıllara “Ne yani, Davutoğlu yeterli olamıyor mu” sorusunu getiriyor.
Olamıyor, çünkü… Ortada zerre kadar mağduriyeti söz konusu değil.
Olamıyor, çünkü… Yaptığıyla diğer partilere açıkça haksızlık yapmış oluyor.
Olamıyor, çünkü… Ahali, sonu belirsiz bir fiili durumdan ürküyor.
Olamıyor, çünkü… Ahali “Biz seni cumhurbaşkanı yaptık, niye yetinmiyorsun ki”
diye düşünmeden edemiyor.

*****
NE OLDU BİZİM BAROMETRE?

– SOKAKTA arkamdan “Barometrede durum ne” diye bağıranların şahsında merak eden
herkes için yazıyorum:
– Bizim barometre sizlere ömür. Vefat etti. Toprağın altına girdi.
– İşlevsiz bırakıldı, darmadağın edildi, hırpalandı, çekiştirildi, ters köşelere yatırıldı.
– 32 günlük büyük oyunun kurbanı oldu.
Ömer Çelik‘in umut vermesine, Haluk Koç’un tebessümüne aldandı.
Barometre yok artık.
Çünkü… %100 seçim var.
Ve bu konuda kimsenin en küçük bir kuşkusu bile yok.

*****

YENİ BİR TREND: YETİŞKİNLER İÇİN BOYAMA KİTABI

SON zamanlarda herkesin elinde bu kitaplardan var. Nakış işler gibi, kazak örer gibi,
dantel yapar gibi… Bu kitapları boyuyorlar. Bilhassa kadınlar. Ben yapanların yalancısıyım… Diyorlar ki: Bir tam sayfa boyama, bir kutu antidepresan etkisi yapıyor.

– Fakat vaktin olacak ağa… Zira bir tam sayfalık boyama işini en az 7 saatte bitirebiliyormuşsun.
– Yapanların en büyük şikâyeti renkli kalemlerin azlığından yana…
Diyorlar ki: “Renkli kalemlerdeki renk sayısı hayli sınırlı. Artsın istiyoruz.”
– Nereden mi bulacaksınız? DVD, CD ve kitap satan büyük mağazalarda…
Olay o kadar popüler olmuş ki…
Bu mağazalarda “Yetişkinler için boyama kitapları” başlıklı reyonlar oluşturulmuş.

======================================

Dostlar,

Ahmet Hakan’ın son yıllarda yazdığı en başarılı yazılardan biri..
Kendisini kutluyor ve paylaşıyoruz bu makalesini.

Gökten 3 elma düşmüş..
Biri bana, biri sana..
3. sü kime dersiniz??

İletinin asıl muhatabı CHP üstüne düşeni eksiksiz yapacak mı?
Özellikle son 7 Haziran 2015 seçiminde oy kullanmayanlar bu kez belirleyici olacak.
Onlar AKP’nin militan seçmenleri değil.. AKP’ye oy vereceklerin tamamı, ölüsüyle – dirisiyle (FG : Ölülere bile oy kullandıracaksınız.. buyurmuşlardı!) AKP’ye 18,8+ milyon oy
boca ettiler.

HDP ve MHP’den alınması düşünülen birkaç % puanlık oy,
HDP baraj altına inmezse AKP’yi kurtaramayacaktır.
Çünkü kendi tabanında, artık saklanamayan ciddi bir erozyon yaşanmaktadır.

Bu kez belirleyici olan, şu veya bu nedenle küsen, tembellik eden ama AKP’li olmayan,
büyük çoğunluğu CHP’li olan 9+ milyon seçmen kitlesidir. CHP, ne yapıp edip bu kitlenin
en az yarısının oyunu almalıdır. Doç. Ümit Kocasakal gibi, Uğur Dündar gibi,
Prof. Metin Feyzioğlu, Prof. Kemal Alemdaroğlu, 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ… gibi halka malolmuş yepyeni adayları da taban yoklaması ile milletvekili aday listesine alarak.
Soldaki “küçük” partilerle ittifakın bir yolunu mutlaka bularak.. üstüne basa basa vurgulayarak..

– MHP ile hatta uygun yerlerde HDP ile bile seçim işbirliğine girerek..

Seçim propagandalarında RTE – AKP’nin PKK ve IŞİD ile mücadeledeki takiyyesini,
7 Haziran sonuçlarını tanımayarak ülkeyi ateşe attığını, kan döktüğünü…
AKP bu kez de iktidar olursa ülkenin ve halkın başına neler geleceğini somut, tane tane, çırılçıplak anlatarak..

Her seçim bölgesinde (ilde) AKP’nin şansını en aza indirecek biçimde
bir akıllılıkla seçmen
oy kullanır ve katılım da %90-95 olursa,
bu AKP’nin (ve de RTE’nin) sonu olacaktır.. Haydi Türkiye!

Sevgi ve saygı ile.
19 Ağustos 2015, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com  

CHP’nin Mısırlı, ilahiyatçı, hatta şeriatçı emperyalist ve darbeci çatı adayı!..


CHP’nin Mısırlı, ilahiyatçı, hatta şeriatçı emperyalist ve darbeci çatı adayı!..

Uğur Dündar

Uğur Dündar

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuk olduğu “Halk Arenası”ndan sonra
şöyle sorular geldi:

Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Mısır vatandaşlığı hakkında ne düşündüğünü
niçin sormadınız?”

Sormadım, çünkü Ekmel Bey, Ahmet Hakan’ın dün Hürriyet’te de yazdığı gibi,
Mısır vatandaşı değil, ama Kahire doğumlu!
“İlahiyatçılığını niçin vurgulamadınız?”
Vurgulamadım, çünkü Ekmel Bey ilahiyatçı değil kimya doktorudur.
Ayrıca bilim tarihçisidir.

“Tamam her şeye değindiğiniz, zihnimizde oluşan tüm soruları Kılıçdaroğlu’na yönelttiğiniz için size teşekkür ederiz ama, İhsanoğlu’nun şeriatçılığı üzerinde
yeterince durmadınız! Ayrıca Mursi’ye karşı darbeci Sisi’yi Suudiler’in, dolayısıyla ABD’nin, yani emperyalizmin telkiniyle desteklediğinin altını yeterince çizmediniz?”
Çizmedim çünkü değerli İslam felsefecisi, araştırmacı-yazar Eren Erdem’in
şu görüşlerinın dikkatle okunması gerektiğine inanıyorum:

* * * *

“Öncelikle, Ekmel Bey’in “Mursi ile ilişkilerinin bozulma sebebi, söylendiği gibi Sisi darbesi sonrası Suudiler’in tavır değişikliği falan değildir. Ekmel Bey, darbenin çok öncesinde Mursi’yi tenkit etmeye başlamış, henüz Suudiler Mursi’yi destekliyorken, Müslüman Kardeşler hareketinin “demokrasiyle barışıklaşması” hususunda telkinler yapmış, ve Mursi yönetiminin genel tutumu nedeniyle bir fikirsel çatışmanın tarafı olmuştur. İslam dünyasında, sanıldığı gibi her taşın altından bir “şeriatçı” çıkmaz. İslam Rönesansı‘nı savunan, aydınlanmayı ve demokratik kültürle uzlaşmayı esas alan çok sayıda bilim insanı da mevcuttur. Bu insanlar,
ömürlerini İslam dünyasının en eksik kaldığı noktaları tamamlamaya adarlar.

Ekmel Bey de neredeyse bütün ömrünü; “İslam’da sanat, kadın-erkek eşitliği” gibi,
üzeri örtülmüş ve “Arap-Emevi saltanatının tahrif ettiği” alanları ihya etmeye adamıştır. Bu hususta kaleme aldığı “Büyük Cihad ve Frenk Fodulluğu” adlı eserinde, Batılı aydınlanmanın tarihsel gelişimine dem vurarak, Osmanlı’nın
“bilim ve eşitlikçi ilkelerle hemhal olduğu evrelere değinerek, yeni bir
İslami rönesans çağrısı yapmış, tüm dünyada İslamofobi ile mücadele ederken,
“bilimsel aklın gelişimi atıflarıyla, Müslümanların cehaletten kurtulması adına
ciddi gayretler sarf etmiştir.”

Ekmel Bey, henüz darbe olmamışken Mısır’da laikliği savunan ve Mursi ile “laiklik nedeniyle karşı karşıya gelen,” aydınlanmayı esas alan bir bilim ve irfan insanıdır.
Cumhurbaşkanı olması halinde muhtemelen İslami eğitim adı altındaki, hurafe pazarlama merkezlerini dönüştürüp, dini eğitim müfredatına bilimsel aklı dahil edecek çalışmalar yapacak, sanat ve kadın-erkek eşitliği konusunda akademik çalışmaları teşvik edecek, İslam’ın en aydın ve çağdaş yüzünün anlaşılması hususundaki çalışmalara bizzat destek verecektir.

Bugün bizim en büyük problemimiz de bu değil mi? İslam’ı “sakal dinciliği üzerinden tanımanın yarattığı algı kirlenmesi nedeniyle, muhafazakarlığın yön ve kıblesinin şaşması sorununu yaşamıyor muyuz?” Bu alanda eserler yazmış ve yıllardır
her alanda mücadele veren bir kardeşiniz olarak, bu tehlikeyle mücadele eden
bir insanın Cumhurbaşkanı olmasından fevkalade memnuniyet duyacağımı belirtmek isterim.”

* * * *

Buraya kadar okuduklarınız Eren Erdem’in görüşleri…

“… Gemileri bir anda yakmaya eğilimliyiz. Toptancı reddedişlere ya da kabullenişlere yatkınız. Bizim inanışlarımıza, örneklerimize, modellerimize uygun olmayarak da
doğru dürüst insan olunabileceğini pek anlamıyor, kabul edemiyoruz.

Sonuç olarak söyleyeceğim şudur               :

Her türlü hesaplaşmayı, ideolojik kapışmayı sonraya bırakarak, şu anda yapılması gereken, ahlaksızlığa, hırsızlığa, savaş kışkırtıcılığına, cinayet destekçiliğine, alçaklığın ve ülke düşmanlığının görülmedik boyutlara ulaşmasına karşı, bütün namuslu insanların sağduyulu davranması, iyi düşünüp taşınması, inatlaşma yerine kenetlenmesi,
birbirine omuz vermesidir…”

Bu satırları da ülkemizin en değerli aydınlarından büyük şair Ataol Behramoğlu’nun Cumhuriyet’teki köşesinden alıntıladım.

* * * *

Yorumu size bırakıyorum.

Bana gelince… Ekmeleddin Bey hakkında henüz kişisel kararımı vermedim.

Televizyon tartışmalarında yapacağı açıklamaları, özellikle Atatürk, Cumhuriyet ve laiklik konularındaki görüşlerini dinleyip, öyle karar vereceğim.
Zihnimdeki soru işaretleri tümüyle yok olmadan desteklemeyeceğim.
Ama daha önce şablondan bakarak gemileri de yakmayacağım…

Bekir Coşkun : ATATÜRK’e SIĞIN

Dostlar,

Bekir Coşkun üstadın yazısını 9-10 gün sonra özellikle sunuyoruz..

Bu korkunç soygunun hesabı mut – la – ka soruşmak zorunda..

Gündem oyunlarıyla örtülmesin..

Bekir bey gerçekten fena bir psikolojik kuşatma uygulamış ilgilisine..

Biz de soralım    :

Yasal çerçeve apaçık izin verirken, Cemaat vb. apaçık Anayasa Hükmü niteliğinde
(Anayasa md. 174) Devrim Yasalarına aykırı iken, hemen kapatılması ve
tüm malvarlıklarına el konması yasal olarak olanaklı iken,
Mısır kadar da mı olamıyoruz??

Mısır, milyonlarca üyesi ve gönüldaşı olan ama çeteleşen “Müslüman Kardeşler” örgütünü cesur ve kökenci bir kararla “terör örgütü” gerekçesiyle kapamadı mı!?

Haydi AKP, haydi Başbakan R.T. Erdoğan.. kökten kurtuluş bu yolda..

Sevgi ve saygı ile.
27 Ocak 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================

Atatürk’e Sığın…

portresi_gulumseyen
Bekir Coşkun
bcoskun@cumhuriyet.com.tr
18 Ocak 2014, Cumhuriyet

 

Farkındayız…

Sıkıştın…
*
Her şey sinirlendiriyor seni…
Bir sokuşta ayağın girmeyince, pijama terliğine kızıyorsun…
Şekerin, tuzun tadı yok…
Portmantoyu oraya sanki gelip geçerken sana çarpsın diye koymuşlar…
Sehpa da sana ayak atıyor sanki…
*
Yalakalara kızıyorsun…
O medya patronunu kaç kez “İkiyüzlü puşt” diye merdivenlerden aşağı attın hayalinde, Allah bilir…
“Bakıyorum dilin çözüldü” diye Ahmet Hakan’ı kovalıyorsundur masanın etrafında…
Jöleliye şöyle tekme atmak geliyordur içinden…
*
“Türkiye seninle gurur duyuyor” diye bağırdıklarında, kürsüden in tokatla diyor şeytan… “Ne gururu ulan, sokağa çıkamıyoruz..” diye kovala…
Kaçanların kıçına da birer tekme…
Televizyonu açıp açıp kapatıyorsun…
Birkaç kere de çevirip pencereye doğru da bastın, pencere kapanmadı…
*
Uzaklara kaçmak istiyorsun…
Özellikle Cemaatin elinden… Kaçamıyorsun da…
*
İşte…
O zaman Atatürk’e sığın
Onun “Tekke ve zaviyelerin (cemaat, dergâh, türbe, tarikat) yasaklanmasına ilişkin” kanununa sarıl…
İlla ki “Laiklik” de…
Devrim yasalarını iste, oku…
Gaz sıkacağına otur “Gençliğe Hitabe”yi anla…
*
Biz öyle yaparız…
Başımız derde girdiğinde çiçeklerimizi alıp gideriz…
Küçük bayraklarımız var…
Mavi gözlerine bakarız…
İçin için anlatırız…
Gözyaşlarımızı elimizin tersi ile silerken, yüreklerimizle ve aklımızla O’nu dinleriz, gerekeni söylemiştir…
*
Öyle yap…
Atatürk’e sığın…
*
Valla bu kadar kutuyla gidersen ne der bilemeyiz…
Yani Atatürk seni kurtardı kurtardı…
Yok kurtaramadı…
Zaten kurtulamadın…

SİLİVRİ ŞAHLANIŞININ ARKASINDA NE VAR ??

Dostlar,

Hürriyet‘ten Ahmet Hakan‘ın “SİLİVRİ ŞAHLANIŞININ ARKASINDA NE VAR ??
başlıklı makalesi gerçekten dürüst ve nesnel bir gazetecilik örneği.

  • İnsandan ümidi kesmemek gerek..
  • İnsan vicdanı henüz tümüyle sizlere ömür değil.. 

Teşekkür ederiz değerli Ahmet Hakan ve bu ilkeli çizginizi sürdürmenizi dileriz.

Sevgi ve saygı ile.
15.12.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================
Ahmet HAKAN

SİLİVRİ ŞAHLANIŞININ ARKASINDA NE VAR ??

“Ergenekon” denilince akla artık…
-Zindanda unutuluşa terk edilen tutuklular geliyor.
-Şemdin Sakık’ın “gizli tanık” yapılışı geliyor.
-Avukat feryatları geliyor.
-“Suçum ne?” diye yazılan kitaplar geliyor.
-Milletvekili seçildikleri halde zindandan çıkamayanlar geliyor.
-Birbirlerine benzemezlerin bir torbaya doldurulması geliyor.

-“Birtakım hukuki hatalar” sözüyle geçiştirilemeyecek durumlar geliyor.
-“Sana Ergenekoncu derim ha!” diye savrulan tehditler geliyor.
-Adaletine güvenilmediği için MİT Müsteşarı’nın teslim edilmediği mahkemeler geliyor.
-“Sehven” sözcüğü geliyor.

* * *
Buna karşılık…
“Ergenekon” denilince…
Kimsenin aklına…
Suikast planları, Ümraniye bombaları, silahlar, cinayetler falan gelmiyor.

* * *
Neden böyle oldu?

Çünkü “darbelerle ve çetelerle mücadele ediyoruz, azıcık adaletten sapsak
ne olur?”
 anlayışıyla hareket edildi.

Çünkü Ergenekon’un gönüllü savcıları, azıcık aykırı giden herkesi
sana Ergenekoncu derim ha” diye tehdit ederek davayı sulandırdılar.

Çünkü “birtakım hukuk ihlalleri” denilerek küçümsenen yargısal hatalar,
neredeyse esas haline geldi.

Çünkü duruşmalar boyunca bombalar, suikast planları, cinayetler bir türlü devreye giremedi.

Çünkü “kasa” denilen adam (Kuddusi Okkır) beş parasız öldü.

Çünkü “bir numara” denilen adam inceden meczup çıktı.

Çünkü toplumun tüm kesimleri “Ergenekon” denilen öcüye ikna edilemedi.

* * *
Soğuk bir Aralık gününde binlerce kişinin otobüslere doluşup Silivri’ye gitmelerinin…
Yedikleri biber gazına rağmen, maruz kaldıkları tazyikli suya rağmen, tattıkları jandarma copuna rağmen bana mısın dememelerinin…
Temel nedeni budur.
Hiç boşuna…

“CHP’liler Aydınlıkçıların peşine takıldı / Bunların alayı Doğu Perinçekçi /
Bütün darbeciler toplandı
” falan denilmesin.

Ne CHP, ne Aydınlıkçılar, ne de darbecilik motivasyonu bu kadar insanı bu koşullarda Silivri’ye taşıyabilir.

Biber gazına, copa, tazyikli suya, soğuğa, uzun yola rağmen bunca insan
orada toplanıyorsa…

Tek motivasyon: İncinen adalet duygusudur.

Yani ortaya çıkan bu “eser”, biraz da “adalet istiyoruz” feryatlarına kulaklarını tıkayan gönüllü Ergenekon savcılarının eseridir.

Eserleriyle rahatlıkla gurur duyabilirler.

(www.hurriyet.com.tr/yazarlar/22153437.asp?yazarid=131, 14.12.12)