Etiket arşivi: koronavirüs salgını

SOSYAL BİLİMCİLERİN ÇAĞRISI..

SOSYAL BİLİMCİLERİN ÇAĞRISI..

 

  • Dünya ve ülkemiz ciddi bir virüs salgınıyla zor bir dönemden geçiyor. Halkımız yaşama hakkını koruyabilme savaşımı içindedir. Öncelik, ne kadar süreceği belli olmayan bu dönemi en düşük can kaybıyla atlatmaktır. Ancak salgının olumsuz sonuçları bundan ibaret kalmayacaktır. Halkın, yaşam koşullarını bir bütün olarak gören haklı talepleri de zorlu koşullar içinde bir bir ortaya çıkmaktadır.

ÇAĞRIMIZA KULAK VERIN

Bugün tüm dünya sağlığın, eğitimin, temel ihtiyaç maddeleri üretiminin
piyasa süreçlerine terk edilmesinin bedelini ödüyor. Artık neo-liberal ezberlerin terk edilmesinin; kamuculuk, planlama, toplumsal dayanışma gibi kavramların tekrar benimsenmesinin zamanı geldi de geçiyor. Aşağıdaki talepler listesini meslektaşlarımızın katkısıyla zenginleştirip geliştirmenin, yukarıda ifade edilen anlayış çerçevesinde imzalarınızla topluma bir mesaj vermenin çok anlamlı olacağına inanıyoruz.

SOSYAL BİLİMCİLERİN ÇAĞRISI

Dünya ve ülkemiz ciddi bir virüs salgınıyla zor bir dönemden geçiyor. Halkımız yaşama hakkını koruyabilme savaşımı içindedir. Öncelik, ne kadar süreceği belli olmayan bu dönemi en düşük can kaybıyla atlatmaktır. Ancak salgının olumsuz sonuçları bundan ibaret kalmayacaktır. Halkın, yaşam koşullarını bir bütün olarak gören haklı talepleri de zorlu koşullar içinde bir bir ortaya çıkmaktadır.

Biz Sosyal Bilimciler halkın taleplerini kendi önerilerimiz olarak kabul ederek kamuoyuna sunuyoruz.

Bugün tüm dünya sağlığın, eğitimin, temel ihtiyaç maddeleri üretiminin piyasa süreçlerine terk edilmesinin bedelini ödüyor. Artık neo-liberal ezberlerin terk edilmesinin; kamuculuk, planlama, toplumsal dayanışma gibi kavramların tekrar benimsenmesinin zamanı geldi de geçiyor. Aşağıdaki talepler listesini meslektaşlarımızın katkısıyla zenginleştirip geliştirmenin, yukarıda ifade edilen anlayış çerçevesinde imzalarınızla topluma bir
mesaj vermenin çok anlamlı olacağına inanıyoruz.

Gösterdiğiniz dayanışma için şimdiden teşekkür ederiz.

  • Salgından kaynaklanan ekonomik ve toplumsal krizde merkezi devlet, olağandışı bir harcama programı tasarlamalıdır. Bu program sadece sağlık harcamalarından ve salgın ortamında sade yurttaşlara, emekçilere dönük doğrudan ayni ve nakdi desteklerden oluşmalıdır.
  • Acil ve zorunlu mal ve hizmet üretimi dışında bütün işlerin 15 gün süreyle durdurulması acilen değerlendirilmeye alınmalıdır.
  • Tüm işyerlerinde, hamileler, yasal süt izni kullananlar, engelliler, 60 yaş ve üzerinde olanlar korona virüs salgını süresince idari izinli sayılmalıdır. 12 yaşından küçük çocuğu olanlara talepleri halinde ücretli izin verilmelidir.
  • En az 14 gün olmak üzere, salgın süresince yenilenmek kaydıyla, çalışanlara (yıllık izinlerine dokunulmadan) ücretli izin hakkı tanınmalıdır.
  • Tüm işyerlerinde risk değerlendirmesi ve acil durum planları yenilenmeli, tüm çalışanlara korona virüs salgını bilgilendirmesi ve eğitimi yapılmalıdır. İşyerlerinde koronavirüs testinin yapılması dahil tüm sağlık önlemleri arttırılarak azami düzeye yükseltilmelidir.
  • Bütün bunların yapılmaması ve/veya işyerinde korona virüs riskinin ortaya çıkması halinde çalışanların “çalışmaktan kaçınma hakkı”nı kullanacakları ve üretimi durduracakları ilan edilmelidir.
  • İşten çıkarmalar korona virüs salgını süresince yasaklanmalı, işten çıkarmalar ve ücretsiz izinler yerine kısa çalışma ödeneği kullanılmalıdır. Kapanan işletmelerde çalışanların ücretlerini tam veya tama yakın almaları sağlanmalıdır.
  • Korona virüs salgını süresince bütün işçiler süre koşulu aranmaksızın işsizlik ödeneği ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanmalıdır. Esnek ve yarı zamanlı çalışanlar da bu fondan yararlanabilmelidir.
  • İşsizlik Sigortası Fonu’ndaki paralar sadece işsizlik ödemeleri için kullanılmalı, işsizlik ödeneğinden ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanma süresi ve miktarı arttırılmalıdır.
  • Salgın boyunca doğalgaz, elektrik, su ve internet ücretsiz sağlanmalıdır. Doğalgaz ve elektrikte dağıtım hizmetleri kamulaştırılmalıdır. Yerel yönetimlerin temiz ve atık su başta olmak üzere hizmetlerinin aksamaması için onlara merkezi bütçeden daha çok kaynak aktarılmalı, dış borçlanmaları konusunda ihtiyaç duyacakları Hazine garantileri verilmelidir.
  • 100’den fazla işçi çalıştıran şirketlerde istihdamı korumak amacıyla, bu kuruluşların kapanmasına izin verilmemeli, gerekirse kamulaştırma yoluna gidilmeli, bu amaçla KİT gibi kuruluşlar eski işletmeci işlevlerini üstlenmelidir.
  • Krizle beraber zora giren sivil havacılık, enerji, finans gibi stratejik sektörlerde kamulaştırma bir zorunluluk haline geldiğinde tereddüt edilmemeli, bu kuruluşlarda özyönetim uygulaması benimsenmelidir.
  • Atıl duruma gelen bazı işkollarındaki fabrikaların, solunum cihazları, hızlı sonuç alıcı tanı kitleri, maske/filtreli maske ve sağlık çalışanları için koruyucu giysi vb. sağlık ürünleri üretimine ayrılması sağlanmalıdır. Bu ürünler ücretsiz veya maliyet fiyatlarından sunulmalıdır.
  • Temizlik ve sağlık ürünlerinin stoklanması, karaborsası, fiyat artışları mutlaka önlenmelidir. Temel gıda maddelerinin temini, gerekirse ücretsiz dağıtımı ve fırsatçı zamların engellenmesi kamu otoritesi tarafından sıkıca kontrol altında tutulmalıdır. Kolluk güçleri ve gönüllü siviller, yaşlı ve riskli nüfusa gerekli gıda ve sağlık malzemelerini ulaştırmak için seferber edilmelidir.
  • Sağlık yardımı almakta olan 10 milyon dolayındaki “kayıtlı yoksullara” kişi başına aylık
    net 500 TL yurttaşlık geliri ödenmeye başlanmalıdır.
  • Öğrenci borçları silinmeli; çiftçi borçları ve ihtiyaç kredileri, faizleri silinerek taksitlendirilmelidir.
  • Devlet hastaneleri ve özel hastaneler ücretsiz sağlık hizmeti vermelidir. Buna uymayan özel hastaneler kamulaştırılmalıdır.
  • Bütçe açığı kaygısı, salgın sürdükçe geçerli olamaz. Merkezi bütçe harcamalarının gerekirse TCMB avanslarıyla karşılanması sağlanmalıdır.
  • Bütçe gelirleri azalırken giderlerinde büyük sıçramalar ortaya çıkmasına getirilecek çözümlerden biri de gerçek bir servet vergisi olmalıdır. Hedef grup olarak özellikle son 20 yılda rant gelirleriyle palazlananlar seçilmelidir.
  • Sermaye hareketleri kontrol altına alınmalıdır. Yurt dışına servet kaçırmak önlenmeli; yabancılara dönük TL yükümlülükleri (hisse senedi, tahvil, mevduat vb) için döviz tahsis edilmemelidir.
  • Kamu Özel Ortaklığı isimli projelerin kamulaştırılması hedeflenmeli; bu arada projelere dönük ödentiler TL’ye dönüştürülmeli ve kriz kaynaklı düşük performanslar nedeniyle oluşabilecek garanti ödemeleri iptal edilmelidir. Böyle bir dönemde Kanal İstanbul gibi üzerinde toplumsal uzlaşma sağlanmamış projelerden vazgeçilmeli, kamu ihaleleri ve kaynaklar sağlık sektörüne yönlendirilmelidir.
  • Sonuncusu belki de en önemlisi, devlet salgını bahane ederek yurttaşlar üzerindeki gözetim ve denetim ağlarını yaygınlaştırmamalıdır. Virüs tehlikesinin getirdiği günlük yaşamdaki bazı kısıtlamalar, daha otoriter ve baskıcı bir devlet aygıtının kalıcılaştırılması için fırsat kabul edilmemelidir.

Bu zor süreçte inisiyatif sadece siyasi iktidarda olmamalı, muhalefet partilerinin ve demokratik kitle örgütlerinin (sendikalar, meslek örgütleri) toplumsal rol ve sorumluluğu artırılmalı, salgınla ilgili önlemlerin alındığı toplantılarda ve kurullarda temsili sağlanmalı, salgına karşı mücadele kapsamında benimsenen bilim kurulu yöntemi sürdürülmelidir. 27 Mart 2020, Ankara

Korkut Boratav – Seyhan Erdoğdu – Aziz Konukman – Hayri Kozanoğlu – Bilsay Kuruç – Oğuz Oyan – Mustafa Sönmez – Sinan Sönmez – Serdar Şahinkaya – Taner Timur –
Oktar Türel – İşaya Üşür – Galip Yalman – Ergin Yıldızoğlu
******

Sosyal bilimcilerden ‘kamuculuk, planlama ve dayanışma’ çağrısı

Türkiye’nin önemli sosyal bilimcileri, koronavirüs salgını tüm hızıyla devam ederken,
* ‘Bugün tüm dünya sağlığın, eğitimin, temel ihtiyaç maddeleri üretiminin piyasa süreçlerine terk edilmesinin bedelini ödüyor. Artık neoliberal ezberlerin terk edilmesinin; kamuculuk, planlama, toplumsal dayanışma gibi kavramların tekrar benimsenmesinin zamanı geldi de geçiyor..’
açıklamasında bulundu özetle..
Biz de aynen katılarak imzamızı koyuyoruz..
Sevgi ve saygı ile. 27 Mart 2020, Ankara


Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Türkiye’nin yönetim sistemi: Kamuoyokrasi!

Türkiye’nin yönetim sistemi: Kamuoyokrasi!

Mustafa BALBAY
Cumhuriyet
, 26 Mart 2020
ankcum@cumhuriyet.com.tr 
(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

 

2018 seçimleri ile birlikte parlamenter sistemin ortadan kalktığını, yerine ise bir “sistem” denebilecek yapı konulmadığını yeri geldikçe vurguladık. Koronavirüs salgını bu saptamanın doğruluğunu bir kez daha ortaya koydu.

Her Bakanlık ayrı açıklama yapıyor. Sağlık Bakanlığı’nın atması gereken adımları İçişleri Bakanı açıklıyor. Sağlık Bakanı, “Herkes kendi OHAL’ini ilan etsin” deyip, topu halka atıyor. Cumhurbaşkanı Saray’da mikrobiyolog kadrosu da oluşturmuş, önlem toplantılarını Çankaya Köşkü’nde yapıyor. Kendince çok ilginç önlemler alıyor.

Bu ortamda Türkiye, salgınla baş etmek için önlem almıyor mu?

Elbette alıyor ama sorun kamuoyuna mal olunca!

Koronavirüsten önce, iktidarın ancak kamuoyunda tepki yükselince geri adım attığına tanık olmuştuk. Kaz Dağları, termik santrallara filtre, Simit Sarayı’nı kurtarma

Salgında da temel önlemlerin ancak kamuoyu gücüyle alındığını görüyoruz.
***

İktidar, ne pahasına olursa olsun ligleri devam ettirmekten yanaydı. Zira televizyon başında milyonlarca seyircisi var. Fatih Terim’in isyan etmesiyle başlayan tartışma sonunda ligler ertelendi. Dileyelim ki Terim sağlığına bir an önce kavuşsun, bu da toplumda moral gücü artırsın. Zira moral güç, bütün güçlerin en başındaki “1”dir.

Cuma hutbesinde cemaatin kalabalık yerlerde olmaması gerektiğini yan yana saf tutan yüzlerce insana söylemenin yarattığı tabloya toplum tepki gösterdi.

  • Vatanın, insanın bekası için camilerin kapatılabileceğini iktidar da yaşadı!

Türkiye’de 160 bin doktor var. 82 milyon mu 160 bin mi? Oy hesabıyla bakarsan tabii ki, 82 milyon. Bu, doktorları halka dövdüren yolu açtı. Bugün ne oldu? Kamuoyu sağlık hizmetini, bu hizmeti verenleri sorguladıkça, iktidar da atamalardan yatırımlara atacağı adımları anlatmaya çalışıyor

Türkiye’de aşı üretebilecek tek kurum Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü idi. 1928’de kurulan enstitü 2011’de kapatıldı.

Keşke zamanında sorgulansaydı!

Virüs kapıya dayanınca da olsa, kamuoyunun uyanması iyidir!
***

Görünür gelecekte Türkiye’yi kamuoyunun gücü yönetecek. Kamuoyu olarak uyanık olduğumuz kadar işler iyiye gidecek. Buna “Kamuoyokrasi” deyip kurumsallaştırmış olalım. Yani halkın kendini yönetenleri yönetmesi.

Bu süreçte oluşturulan Bilim Kurulu şu isimlerden oluşuyor:

Prof. Dr. Ateş Kara (Hacettepe Ünv.), Prof. Dr. Levent Akın (Hacettepe Ünv.), Prof. Dr. Ayşegül Füsun Eyüboğlu (Başkent Ünv.), Prof. Dr. Recep Öztürk (İstanbul Medipol Ünv.), Prof. Dr. Firdevs Aktaş (Gazi Ünv.), Prof. Dr. Serhat Ünal (Hacettepe), Prof. Dr. Alpay Azap (Ankara Ünv.), Prof. Dr. Yeşim Taşova (Çukurova Ünv.), Prof. Dr. Hasan Tezer (Gazi Ünv.), Doç. Dr. Şebnem Erdinç (Sağlık Bilimleri Ünv.), Prof. Dr. Aydın Yılmaz (Ankara Atatürk Hast.), Prof. Dr. Rahmet Güner (Ankara Yıldırım Beyazıt Ünv.), Prof. Dr. Canan Ağalar (Fatih Sultan Mehmet Hast.), Prof. Dr. Müşerref Şule Akçay (Başkent Ünv.), Prof. Dr. Akın Kaya (Ankara Ünv.), Prof. Dr. İlhami Çelik (Kayseri Şehir Hast.) Prof. Dr. Levent Yamanel (Gülhane) Prof. Dr. Zeliha Tufan Koçak (YÖK), Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz (İstanbul Üniv.), Prof. Dr. Mehmet Doğanay (Erciyes Ünv.) Doç. Dr. Gülay Korukluoğlu (Ulusal Viroloji Lab.), Sağlık Bakanlığı’ndan Dr. Ayla Aydın, Ali Göktepe, Prof. Dr. Selçuk Kılıç, Cemil Güneş.

Saygıdeğer bilim insanları, hazır iktidar, “bilim ne diyorsa o” demişken, büyük sorumluluğunuz var. İktidar bunu topu üstünden atmak için de yapmış olabilir. Sorun büyürse, “Bilim Kurulu önerdi de yapmadık mı!” diyebilir. Sizden iki isteğimiz, dileğimiz var:

  • Gerçekler ve çözüm…
    =================================
    Dostlar,
     

    KORONAVİRUS SALGINI  konusunda TV konuşmalarımız…

    23 Mart 2020, Pazartesi, HALK TV, saat 21:00 – 24:00 (3 saat)

    1. bölüm : https://youtu.be/NeX0QtFuib4 veya https://youtu.be/NeX0QtFuib4?t=34
    2. Bölüm : https://youtu.be/4lV1oYGtWS0
    3. bölğm : erişemedik.. site okurlarımız erişir ve biz bildirirse sevinirz..

    25 Mart 2020 KRT televizyonu, saat 18:30 haber bülteni içinde, 19+ dk. https://www.youtube.com/watch?v=yJhn4AdKanA

    26 Mart 2020, VERYANSIN TV, YoueTube üzerinden.. https://youtu.be/x0HcoRv2KvY
    36 dk.

    Bilgi ve ilginize sunarız..

    Sevgi ve saygı ile. 26 Mart 2020, Ankara

    Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

    Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
    Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

    www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

KORONA VİRÜS SALGINI İLE NASIL BAŞETMELİ??

Değerli site okurlarımız,

KORONA VİRÜS SALGINI İLE
NASIL BAŞETMELİ??

Bu gün, 23 Mart 2020 Pazartesi günü, akşam saat 21:00 – 23:00 arası Halk TV‘nin konuğu olacağız.. Duyuru posteri aşağıda..

Eski Ekonomi Bakan Sn. Ufuk Söylemez yönetiminde 2 hekim ve 1 ekonomist, ülkemizin ve dünyanın ciddi sorunu KORONAVİRÜS SALGINI ile nasıl başedebileceğimizi konuşacağız..

Prof. Dr. Alpay AZAP, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden çalışma arkadaşımız.
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyolji uzmanı.
Ayrıca KLİMİK Uzmanlık Derneği Başkanı ve Sağlık Bakanlığı’nının Korona Bilim Kurulunda Tıp Fakültemizin 2 temsilcisinden biri.

Bizi bu siteden… tanıyorsunuz. HALK SAĞLIĞI TIP UZMANLIK ALANI, salgınlarla savaşımda orkestranın başı.. Epidemiyoloji yandal uzmanlığı varsa daha da doyurucu.
Tıbbi orkestranın vazgeçilmez 2. elemanı Enfeksiyon Hastalığı uzmanları..
(Epidemiyoloji yan dal uzmanlığı yalnızca bu 2 ana tıp dalı için olanaklı ve eğitimini
Halk Sağlığı Anabilim Dalı veriyor) )

Salgının nedenine, etkenine, klinik tablosuna göre öbür tıp dalları da vazgeçilmez bu takım çalışmasında.

HALK TV’ye teşekkür ederiz bu fırsat için. Kendilerinin hazırladığı kısa tanıtım videosunun erişkesi (linki) aşağıda.. Tıklanmasını dileriz..

Halk_TV_program_tanitimi_23.3.2020

Korona salgınında göğüs hastalıkları, yoğun bakım, anestezi ve reanimasyon, iç hastalıkları ön saflarda sorumluluk üstlenmiş durumdalar.
Temel Tıp Bilimleri alanlarındaki görünmez kahraman meslektaşlarımızı da unutmayalım :
Özellikle Temel Mikrobiyoloji – Viroloji ve vazgeçilmez Laboratuvar desteği..
Tıbbi Genetikçi, Farmakolog arkadaşlarımız ve 1. Basamağın omurgası Aile Hekimlerimiz, Psikyatristlerimiz..

Ayrıca hemşirlerimiz, cankurtaran çalışanlarımız, sağlık teknisyenlerimiz..
Acil servislerde hasta gören her daldan meslektaşlarımız..

Türkiye’mizin 1 milyona yakın sağlık çalışanı var.
Kabaca her 80 kişiden 1’i sağlık çalışanı. Gelişmiş ülke standartlarının epey gerisindeyiz ama gelişmemiş bir ülke de değiliz.

160 bin hekim, 160 bin hemşiremiz var. 30 bini aşkın diş hekimi ve yine 30+ bin eczacımız var.
240 bini aşkın hasta yatağımız, on bin nüfusa 28 yatak düzeyinde.

  • Gerekirse İngiltere gibi biz de 65+ yaş hekim ve öbür sağlık çalışanlarımızı seferberlik bilinci ile göreve çağırırız.Sayısı 1530’u geçen hastanemiz ve toplam yatak sayısının 1/10’u düzeyinde yoğun bakım yataklarımız var. (650 hastane özel sektörün).
  • Salgını iyi yöneterek zamana yayabilirsek, bu eldeki kapasite ile başedebiliriz.
  • Dikkatli olmaz ve patlayıcı bir epidemi (salgın) yaşarsak sağlık altyapımız yetersiz kalabilir.

Bu potansiyeli en optimal düzeyde yönetmek de siyaset kurumunu işi.
Bu çok büyük, ağır ve tarihsel bir sorumluluk. Temel koşulları bellli :

1. Zerrece tartışmasız ve ödünsüz biçimde BİLİMSEl AKILCILIK!

2. Demokratik, katılımcı, saydam, halktan bilgi saklamayan politikalar.

3. Kesinlike liyakata dayalı istihdam ve kamucu sağlık hizmetleri.

4. Uluslararası işbirliğine açık, dayanışmacı salgın yönetimi

5. Salgın nedeniyle zedelenebilir toplum kesimlerine; yoksullara, işsizlere, yaşlılara, engellilere, ülkemizdeki sığınmacılara, küçük esnafa – işletmelere… çok yönlü destek politikaları;
SOSYAL DEVLET!

6. Kısa – orta – uzun erimde tartışılmaz öncelikle HALK SAĞLIĞINI KORUMAK, ardından ülkemizin çok yönlü çıkarlarını korumak, potansiyel sorunlarla başetmek siyasal iktidarın işi;
ulusumuzun Meclisi TBMM ile.. Bu amaçla bir ULUSAL KORONA KRİZ YÖNETİM MERKEZİ kurulmalı, toplumun katılımını da mutlaka sağlayarak Ulusu BÜTÜNLEŞTİRİCİ yaklaşımlarla kriz yönetimi aşamasına geçilmelidir.

OHAL yönetimine asla gerek yoktur. Yürürlükteki mevzuat, yönetime yeterli yetkileri fazlasıyla vermektedir. (Hekim, Kamu Yöneticisi ve Sağlık Hukuku uzmanı olarak bu net bilgiye sahibiz..)

Bunları da Mülkiye’li şapkamızla söylemiş olalım..

Orkestra tüm Türkiye‘dir ve yaşamda tek yol gösterici olan AKIL VE BİLİM YOLUNDAN AYRILMAZSAK, biraz sabırla bu ulusal sorunun da üstesinden geleceğiz.

Panik ve karamsarlık doğru değildir..

  • Salgın ile savaşım (mücadele) asla günlük siyasete alet edilmemeli; kesinkes bir ulusal dava olarak sonuna dek siyaset üstü tutulmalıdır.

Haydi Türkiye, hepimize kolay gelsin!

Sevgi, saygı ve UMUT ile. 23 Mart 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

 

 

Koronavirüs salgını neleri gösterdi?

Koronavirüs salgını neleri gösterdi?

Barış DOSTER
Cumhuriyet
, 21.03.2020

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)
Dünya koronavirüs salgınına karşı zorlu bir mücadele yürütürken, insanlık da çetin bir sınavdan geçiyor. Aklın ve bilimin önemi daha çok anlaşılıyor. Kapitalizmin, sağlık ve eğitim başta olmak üzere, kamusal olması gereken tüm hizmetleri, piyasa öznesi yapmasının vahim sonuçları, daha çok sorgulanıyor. Hastane ve okulları işletme; sağlık ve eğitim emekçilerini pazarlama elemanı; hasta ve öğrencileri müşteri olarak gören kapitalist zihniyet, daha çok eleştiriliyor.
Sosyalist Küba’nın sağlıktaki başarısı, tıbbi destek konusundaki insancıl tavrı daha fazla dikkat çekiyor. ABD, İtalya, Fransa gibi ülkelerin; hatta İsveç gibi refah toplumuna, sosyal devlete örnek gösterilen bir ülkenin sağlık hizmetlerindeki yetersizlikleri, egemen söylem ve ezberlerin daha çok sorgulanmasını sağlıyor. IMF, Dünya Bankası, Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler’in, salgınla mücadelede bile, öncelikle Batılı, merkez, emperyalist ülkelerin çıkarını kolladıkları; mazlum milletlerin, ABD’ye kafa tutan ülkelerin, salgınla mücadele konusundaki haklı taleplerine (AS: istemlerine) kulak tıkadıkları görülüyor.
Cumhuriyet; kamucu sağlık, toplumcu hekimlik, koruyucu tıp
Türkiye’nin de önlem alırken, çıkarması gereken dersler var bu süreçten. Sıralayalım…
Kimilerinin dudak büktüğü, Atatürk’ün partisinde siyaset yapan bazılarının bile burun kıvırdığı, sol liberallerin (ne demekse o) uzak durduğu halkçılık ve devletçilik ilkelerinin, Cumhuriyetin kamuculuk ve planlama anlayışının önemi bir kez daha görüldü.
Piyasa ekonomisinin, giderek piyasa toplumuna dönüştüğü; kapitalizmin kâr hırsının, hiçbir kural, hiçbir insani, vicdani, ahlaki değer tanımadığı; özelleştirmenin bazılarının öne sürdüğü gibi her derde deva olmadığı, küreselleşmenin sınırları kaldırıp, dünyayı küçük bir köy yapıp, sorunları çözmediği görüldü.
  • Kapitalizmde kârların özelleştirildiği, zararların kamulaştırıldığı bir kez daha görüldü.
İnsanı müşteri olarak gören, önce hasta edip, sonra tedavi eden anlayışın değil;
İnsanı insan olduğu için önemseyen, yurttaş olarak gören, koruyucu tıbbı, önleyici tıbbı esas alan kamucu sağlık politikasının benimsenmesi gerektiği görüldü.
Hayatta en hakiki mürşit ilimdir diyerek bilimin önemini vurgulayan, 
Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir diyen,
akıl ve bilim üzerine kurduğu Cumhuriyetin halkçı, kamucu, toplumcu yönüne dikkat çeken Atatürk’ün dehası bir kez daha görüldü.
Her alanda ehliyet ve liyakatin ne denli önemli olduğu, Türk Tabipleri Birliği, Türk Eczacıları Birliği, Türk Dişhekimleri Birliği gibi meslek örgütlerinin uyarılarının ne denli yerinde olduğu görüldü.
Sözün özü;
  • Sağlıkta özelleştirmeyi değil,
  • Tıbbiyeli Hikmet geleneğini savunan Tıbbiyelilere;
  • NATO’ya ve uzantısı FETÖ’ye selam çakanlara değil,
  • Mustafa Kemal’in askeri olmanın gururunu yaşayan Harbiyelilere;
  • bakanın, genel müdürün gözüne girmek için yarışanlara değil,
  • her koşulda Cumhuriyet, devlet ve millet için çalışan Mülkiyelilere ihtiyacımız olduğu görüldü.
    ==============================

Dostlar,

Çok değerli meslektaşımız (siyaset bilimci!) Doç. Dr. Barış DOSTER’in bu yazısı gerçekten son derece önemli..

Çok temel belirlemeler netlikle yapılmış, yinelemeyelim..
Ancak son paragrafta bizi de ilgilendiren ve gururlandıran, omuzlarımıza çok ağır yükler yükleyen bir durum var..

Biz hem Tıbbiyeli (İstanbul Tıp 1977) hem de Mülkiyeliyiz (Ankara Mülkiye, 2016)..
Sanırız Türkiye’de tekiz!?
Büyük onur ve ağır sorumluluk..
Hepsini Cumuriyetimize borçluyuz..
Bu sitede ve yaşamımızda ülkemize – insanlığa borcumuzu ödemeye çabalıyoruz..

Türkiye’miz ve insanlık korona virüs salgınını da yenecek kuşkusuz..
Ancak epey ağır bedeller ödeyerek..
Ve hiçbir şey artık eskisi gibi olamayacak..
Örn. dizginsiz vahşi kapitalizm ve emperyalizmin dişleri sökülmüş olacak..

Sağlık hizmetlerini doğuştan hak eden saygın ve onurlu özneler olan insanları müşterileştiren ve sefilce soyan sağlık sistemleri tasfiye edilecek..

Devletin en temel görevi SAĞLIK hizmeti.. Görüldüğü ve yaşandığı gibi SAĞLIK HER ŞEYİN BAŞI!

Sağlıklı toplum da devletin baş ödevi..

Bunu da başaracağız tüm insanlık el ele..

Dayan Türkiye, dayan insanlık..

Sevgi ve saygı ile. 21 Mart 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

DARPHANE / KABRİSTAN

DARPHANE / KABRİSTAN

Rifat Serdaroğlu
20 Mart 2020

AKP Genel Başkanı, önce Çankaya Köşkünde Koronavirüs Salgını nedeniyle bir toplantı yaptı.
Dünyanın bir bütün olarak çalıştığı, devletlerin bile birbirine yardım ettiği salgın için yapılan toplantıya, Tıp Uzmanları, Sağlık konusunda yetkin STK’lar, Muhalefet parti temsilcileri, Sendikalar davet edilmedi.

Erdoğan, dip dibe oturulan altı saatlik toplantı sonunda, basın toplantısı için, şov olsun diye katılımcıları birer koltuk atlatarak oturttu ve alınan tedbirleri, destekleri açıkladı.

Açıklanan tedbir ve sözüm ona desteklere gelince, Türkiye’de bundan böyle fazla mesai yapacak iki kurum kalmış;

  • Darphane ve Kabristan Görevlileri!

Kabristandaki fazla mesainin nedeni Koronavirüs salgınına karşı ciddi mücadele edilmemesi olacak.
Darphanedeki 7/24 çalışmanın nedeni ise, paramızın kalmaması.

Özellikle yaşlı kesimden Kabristana giren, bir defada kurtulacak!
Karşılıksız para basmanın sıkıntısını ise virüsten kurtulan yaşlılar ve nüfusun kalan kesimi yıllarca çekecek!

16 Mart 2020 tarihindeki “Kriz Yönetmek” başlıklı yazıda, Bademlerin bu krizi yönetemeyeceklerini yazmıştım. Öngörüm, maalesef doğru çıktı.

  • Çağımızın vebası, cehalettir.

Ülkeyi yönetenler; Cahilse, bir de her şeyi bildiğini sanıyor ve kibre kapılmışlarsa, yandığınızın resmidir. Bu tip yöneticilerin bastıkları yerde ot bitmez, bereket ve güzellik olmaz.

Gerçekleri yazalım                             :

-Sistemin durmaması, insanlarımızın sıkıntı çekmemesi için 15-20 milyar Dolarlık kaynak gerek. Var mı böyle bir sağlam kaynak? Yok!
-Her türlü olası virüs salgını için, olası biyolojik saldırı için bir planlamamız
var mı? Yok!
-Türkiye’de 100 bin kişiye 281 yatak düşerken, bu oran AB ülkelerinde 504 yatak. Sağlık hizmetleri de yetersiz.
-Bilime, uzmanlığa, yardımlaşmaya inanan bir iktidar var mı? Yok!

Bu kadar “yok”tan, çıksa çıksa “felaket” çıkar.

Öyle bir iktidar tarafından yönetiliyoruz ki;
Bankaların, yandaş müteahhitlerinin, haram medyasının milyarlarca liralık vergi borçlarını sıfırlıyor, yandaş vakıflara milyarları akıtıyor, ama iş vatandaşa gelince tık yok!

Bu destek paketinde çiftçinin, köylünün, çalışanların, emeklilerin desteklendiğini gördünüz mü?
Göremezsiniz. Fakat kendileri, termal kameralarla, özel doktorlarıyla Saraylarda kendilerini korur.

Değerli Okurlar;

  • Hırsızlığı, soygunculuğu tüm dünya tarafından bilinen AKP iktidarı,

susadığı zaman “Tuzlu Su” içen şaşkınlar gibidir.
Susadıkça içen, içtikçe susayan şaşkınlar gibi, çaldıkça zenginleşirler, zenginleştikçe daha çok çalmaya devam ederler.

Türk Milletinin payına ise, sabır ve dua kalır.

Vah Türkiye vah…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 20 Mart 2020

KORONAVİRÜS

KORONAVİRÜS

Suay Karaman

Koronavirüs Hastalığı (COrona VIrus Disease-COVID), 2019 Aralık ayında ilk önce Çin’de görülmüştür ve hızla bütün dünyaya yayılmaktadır. Şu an Avrupa, hastalığın merkezi konumuna gelmiştir. Hastalığa yakalananların büyük boyutlara ulaşması ve ölümlerin arttığı da düşünülünce, dünya üzerine büyük bir korku çökmüştür.

2020 yılının başından beri hızla yayılan Koronavirüs salgını, 11 Mart 2020 günü ülkemizde de görülmüş ve şimdilik resmi verilere göre 10 olgu (AS: 19 Mart 2020 akşamı; 359 olgu ve 4 ölüm!)  bulunmaktadır. Ama toplumdaki genel düşünce, bu rakamların gerçekliğine kuşkuyla bakmak yönündedir. Çünkü insanların bu hükümete güvenleri kalmamıştır. İlk olgu görülünce hükümet gerekli önlemleri almıştır. Bu önlemlerin kimilerinin ilk olgu görülmeden önce alınması gerekirdi. Süreç çok iyi yönetilememekle birlikte, şimdilik ölen olmaması sevindiricidir. (AS: 20 Mart 2020, ilk saatler, 4 ölüm..)

Ancak yakın çevremizdeki komşu ülkelerde hastalığa yakalanan sayısının çok fazla ve ölümlerin de azımsanamayacak boyutta olmasının, ülkemiz için sevindirici mi, yoksa telaşlandırıcı mı olduğunu gelecek günler gösterecektir. Bir görüşe göre ülkemizde koronavirüs testinin az kişiye uygulanması nedeniyle hasta oranının düşük kaldığı bildirilmektedir. Bu durumda hiç vakit yitirmeden tanı merkezi ve laboratuvar sayısının artırılması gerekir. Ayrıca tedavide kullanılacak ilaçların ve tıbbi malzemelerin yeterli düzeyde bulundurulması da sağlanmalıdır.

  • 26 Ağustos 2011’de yerli aşılarımızı üreten Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü kapatılarak, ithal aşı dönemi başlatılmıştı.

Eğer Hıfzıssıhha Enstitüsü kapatılmasaydı, Tifüs aşısı gibi koronavirüs aşısı da üretilebilirdi. Hasta sayısının artması durumunda yapılması gerekenlerin şimdiden planlanması zorunludur.

Bunların dışında toplu taşıma araçları ile şehirlerarası ulaşım araçlarının temizliğinin sık sık denetlenmesinde yarar vardır.

Önemli bir konu ise 14 gün süreyle evde karantinaya alınanların denetimi nasıl yapılacaktır?

Hac/Umre ziyaretinden dönen yaklaşık 21 bin kişi, ‘14 gün boyunca evden çıkmamaları ve ziyaretçi kabul etmemeleri konusunda bilgilendirilmiştir’, ama bu durum nasıl denetlenecektir? Üstelik bu gelenler içinde şimdilik bir kişinin koronavirüs hastalığına yakalandığı açıklanmıştır. Bu, ileride büyük tehlikelere yol açabilecektir. “Evden çıkmayın” demenin yaptırımı yoktur; Devlet tavsiye etmez, kuralı koyar ve uygular.

Devlet, “karantina var” demeli ve tartışmayı sonlandırmalıdır. Bu konuda gelen tepkiler sonucunda Hac / Umre ziyaretinden dönenlerden 10.330 kişinin boşaltılan öğrenci yurtlarına yerleştirildiği bildirilmiştir.

  • Sabaha karşı saat üçte öğrencileri yurtlardan apar topar gönderip, ne zaman ve nasıl dezenfekte edildiği belli olmayan yurtlara bu gelenlerin yerleştirilmesi de gizemini korumaktadır.
  • Devlet, gereken önlemleri planlı olarak ve ciddiyetle yapmak zorundadır.

Tüm kültürel ve sanatsal etkinliklerin ertelenmesi ile okulların geçici olarak kapatılması doğrudur ama camileri ve özellikle Cuma namazlarını serbest bırakmak yanlıştır. Spor karşılaşmalarını seyircisiz oynatarak, insanların sağlıksız kapalı salonlarda şifreli TV kanalında karşılaşmaları izlemesi de yanlıştır.

  • Tüm spor karşılaşmalarını ertelemek ve camileri de geçici süreyle ibadete kapatmak gerekir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, koronavirüs salgınına karşı alınan önlemler kapsamında, toplu ibadetleri geçici olarak yasaklamıştır.

Çelişkili açıklamalarla ve gerçek olmayan uygulamalarla bu krizi yönetmek olanaksızdır. Hükümetin bu konularda gizemli açıklamalar yerine daha sağlıklı ve yaptırım gücü yüksek kararlar alması beklenmektedir.

Bu koronavirüs salgını, ülkemizde el yıkama alışkanlığının ve temizlik bilincinin yeniden kazanılmasını sağlamıştır; sağlıklı olmanın önemini anımsatmıştır. Ülkemizin içinden geçtiği ekonomik sorunları, siyasal açmazları, terör olaylarını, yabancı topraklardaki şehitlerimizi kısaca gerçek dertlerimizi az da olsa unutturmuştur. Bunun yanında, kimi insanların ne denli yağmacı ve fırsatçı olduğunu da bir kez daha, üzülerek görmüş olduk.

  • Koronavirüs çok abartılmamalı ve gereksiz panik yapılmamalıdır.

Unutmayalım ki, ülkemizde her gün yaklaşık 400 insanımız lösemi ve kanser nedeniyle yaşamını yitirmektedr. Toplumun devlete, devletin de topluma güvendiği bir ortamda, el ele vererek, akıl ve bilim öncülüğünde gerekli önlemleri alarak, koronavirüs hastalığının zararlarını en aza indirebileceğimiz unutulmamalıdır.

TTB: Hekimlerden aldığımız duyumlar, koronavirüs hastası sayısının daha fazla olduğu yönünde

TTB: Hekimlerden aldığımız duyumlar, koronavirüs hastası sayısının daha fazla olduğu yönünde

Türk Tabipleri Birliği koronavirüs salgınıyla ilgili alınması gereken ek önlemlerle ilgili basın açıklamasında bulundu ve koronavirüse yakalanmış hasta hasta sayısının açıklanan resmi sayıların üzerinde olduğuna yönelik duyumlar aldıklarını ifade etti.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) koronavirüs salgınıyla ilgili alınması gereken ek önlemlerle ilgili basın açıklamasında bulundu ve koronavirüse yakalanmış hasta hasta sayısının açıklanan resmi sayıların üzerinde olduğuna yönelik duyumlar aldıklarını ifade etti.

TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman,

  • “Büyük bir ilimizde sağlık çalışanları ve hekimler arasında infial yaşanıyor. Hasta olduğunu biliyorlar ama bunlar açıklanmıyor.” dedi.

TTB’nin açıklamaları ile ilgili BBC Türkçe’nin ulaştığı Sağlık Bakanlığı kaynakları ise bu akşamüstü Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca‘nın yapacağı resmî açıklamayı işaret etti.

TTB Merkez Konseyi Başkanı Adıyaman, basın açıklamasında, koronavirüs hasta sayısının açıklanan daha fazla olduğunu ifade etti:

“TTB’nin her yerde Tabip Odaları ve yöneticileri var ve hekim arkadaşlarımız bize 24 saat ulaşabiliyorlar. Bizim aldığımız duyumlar, hasta sayısının daha çok olduğu yönünde. Test sonucu negatif geldiği zaman bir daha teste yollandığında ‘pozitif’ ya da ‘negatif’ değil, yüksek riskli gibi tuhaf bir cevabın geldiği ve bir şekilde nedense bunları açıklanan toplam hasta sayısına ilave edilemediği söyleniyor. Bu durum toplum sağlığı ve sağlık çalışanlarının sağlığı açısından da büyük risk taşıyor.”

“Düşünebiliyor musun birçok hastanede ekipman (AS: donanım) eksikliği var, malzeme eksikliği var. Bakan ile ilgili randevumuzda kendisine ilettik,

  • Türkiye’de maske yok!

Bana Urfa Devlet Hastanesi’nden haber geldi, ellerinde iki üç maske varmış. Her sağlık çalışanına tek bir cerrahi maske vermişler, bir adet. Onların iki saatlik faydası var, düşünebiliyor musunuz? Sağlık Bakanlığı’nın önce sağlıkçıların yaşamını koruması gerekiyor.”

‘Umre’den gelenler tüm Türkiye’ye yayıldı”

Adıyaman, gerekli önlemler alındığı takdirde ‘sokağa çıkma yasağına’ gerek kalmayacağını, ancak şu ana dek alınan önlemlerin yeterli olmadığını söyledi:

“Ben size il açıklamayacağım ama bazı yerlere özel önem gösterilmesi gerekiyor. Önlemlerin alınmadığı görülüyor. Bugün Umre’den gelen 20 bin hasta var, bunlardan 4 bini karantinaya alındı ve geri kalanına 14 gün evlerinden çıkmaması tavsiye edildi ve bunlar tüm Türkiye’ye yayıldı.”

Böyle bir popülasyonun geleceğini, zaten almak zorunda olduğunuzu biliyorsunuz, gece yarısı 2’de mi karar veriyorsunuz bunları karantinaya almaya. Zaten karantinaya alınmaları gerektiğini biliyorsunuz. Önceden karantina şartlarına uygun yerler yapılırdı, oralarda bekletilirdi. Bir yığın gencimiz sokaklara atıldı. O karantina şartlarına uymayan yerlerde insanlar karantinaya alındı.”

TTB’nin hükümete önerdiği tedbirler neler?
Bugüne kadar yaklaşık 7000 hastada test yapıldığını biliyoruz. Oysa tanı için gereken test kitinin üretim kapasitesinin haftada 2000 testin üzerine çıkarılması gerektiği de açıktır.
Testlerin sınırlı sayıda merkezde yapılıyor olması da önemi giderek daha fazla anlaşılacak bir eksiktir.
Üretim yerlerini, ofisleri ve işyerlerini kapatarak çalışanların evden çalışmasının veya ücretli olarak dinlenmelerinin olanaklarını yaratmak gerekir.
  • Spor salonları, havuzlar, müze ve tiyatrolar, kültür ve sosyal merkezleri, tiyatrolar ve sinemalar, bar, kahvehane ve restoranlar kapatılmalı.
Alışveriş benzeri nedenlerle zorunlu gidilen mekanlarda insanlar arasında en az 1 metre mesafe olacak şekilde düzenlemeler yapılmalı.
Büyük toplantıları ertelemek, ibadetleri topludan bireysele çevirmek, hatta bu önlemler yeterli olmazsa ulaşım, eczane ve bakkallar dışında bütün ticari aktiviteleri, ofisleri, kafe ve dükkanları bir süreliğine kapatmak yoluna gidilmeli.
Bakan Koca: ‘Bugün 29 yeni tanı kondu, vaka sayısı 47’ye çıktı