Etiket arşivi: Türk Tabipleri Birliği TTB

Prof. Dr. Nusret Fişek, ”COVID-19’un Toplumsal Yansımaları” etkinliği ile anıldı

Prof. Dr. Nusret Fişek,COVID-19’un
Toplumsal Yansımaları” etkinliği ile anıldı

Türk Tabipleri Birliği (TTB) eski başkanlarından Prof. Dr. Nusret Fişek, doğumunun 106, ölümünün 30. yılında TTB, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) ve Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı tarafından düzenlenen “COVID-19’un Toplumsal Yansımaları” başlıklı etkinlik ile anıldı.

COVID-19 pandemisi nedeniyle webinar yöntemiyle yapılan etkinlikte açılış konuşmasını Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Cavit Yavuz Işık yaptı. Pandeminin, bir ülkenin kendi aşı ve ilacını üretmesinin önemini gösterdiğini belirten Yavuz, Nusret Fişek’in Türkiye’de “sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi” anlayışının yerleşmesinde çok büyük pay sahibi olduğunun altını çizdi.

Açılış konuşmasının katılımcıların sunumlarına geçildi.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Ahmet SaltıkCOVID-19 Salgınının Halk Sağlığı Açısından Küresel Ekonomi-Politiği” başlıklı sunumunda pandeminin gerek dünyadaki gerek Türkiye’deki sınıfsal niteliğine ağırlık verdi. Eşitsizliğin derinleştiğini, zenginin daha zenginleşirken yoksulun daha yoksullaştığını uluslararası indeksler eşliğinde aktaran Saltık, pandemi karşısındaki mücadelede Nusret Fişek’e atıfla “sosyal devlet desteğiyle toplumsal dayanışma” vurgusu yaptı.

TTB COVID-19 İzleme Kurulu üyesi ve Kocaeli Dayanışma Akademisi’nden Doç. Dr. Yücel Demirer “Toplum Bilimleri Gözüyle COVID-19 Pandemisi” başlıklı sunumunda pandemiyi önce toplumsal bilimler, ardından da siyaset bilimi gözüyle ele aldı. Bir yüzyıl arayla yaşanan iki pandemi sürecinin benzerliklerini olduğunu, özellikle sınıf, ırk ve cinsiyet ayrımcılığının arttığını dile getiren Demirer, pandemi yönetimindeki “merkeziyetçi popülizm”e karşı kamu sağlık politikalarının ayrımları gidermesi ve kapsayıcı olması gerektiğini kaydetti. Demirer, Nusret Fişek’in de belirttiği üzere alanın olgusal bilgisinin ve geri bildirim kanallarının gerekliliğine dikkat çekti.

Türkiye Psikiyatri Derneği’nden Prof. Dr. Ejder Akgün Yıldırım ise “COVID-19’un Toplum Ruh Sağlığına Yansımaları” başlıklı sunumuna afetlerin öğreticiliğinden bahsederek başladı. Pandeminin oluşturduğu travmaların diğer doğal afetlerin yarattığı travmalardan farklı olduğunu ifade eden Yıldırım, çaresizlik ve belirsizlikten beslenen kaygının kuşaktan kuşağa aktarıldığını söyledi. Yaşam, bilgi, iş, gelecek gibi konulardaki belirsizlikler, tamamlanmamış vedalar ve yaslar, destek sistemlerindeki bozukluklar gibi çoklu bir belirsizlik sürecinden bahseden Yıldırım, depremlerden alışık olunan “Orada kimse var mı?” sözünün pandemide mücadele eden sağlık emekçileri için “Orada benim için biri var” sözüne çevriminin travmayı aşmak için katkı sunabileceğini dile getirdi.

Etkinlik, düzenleyici kurumların yöneticilerinin Nusret Fişek’i anma mesajlarıyla son buldu.
****
İzlemek için altaki görseli tıklayınız.. Bizim konuşmamız 4-30 ve 1 saat 48. dakikadan sonra 1 saat 55. dakikaya dek toplam 33 dakika.

Sevgi ve saygı ile. 04 Kasım 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

Tabipler Birliği’nin yeni başkanına kumpas mağdurlarından tepki… “Yazık olur”

Tabipler Birliği’nin yeni başkanına kumpas mağdurlarından tepki… “Yazık olur”

Şebnem Korur Fincancı’nın TTB Başkanı olmasına, Ergenekon ve Balyoz kumpaslarının mağdurları tepki gösterdi.

  
28.09.2020, https://odatv4.com/yazik-olur-28092016_m.html
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey seçimlerinde, “Etkin Demokratik TTB” grubu seçimi kazandı. Şebnem Korur Fincancı başkan seçildi.

Fincancı, “TTB bu döneme tek yürek olarak girmeli. Biz özgür ve bağımsız bir örgütüz hep öyle kaldık, böyle de devam edeceğiz” demişti.

Fincancı’nın TTB Başkanı olmasıyla birlikte yeni bir tartışma başladı.

Şebnem Korur Fincancı, Balyoz ve Ergenekon kumpaslarına verdiği destekle biliniyor. Fincancı, Ergenekon davasının müdahilleri arasında yer alıyor.

TEPKİ GÖSTERDİLER

Ergenekon kumpasında sanık olanlar, Fincancı’nın TTB’nin Başkanı olmasına tepki gösterdiler.

Tepki gösteren isimler arasında Ergenekon sanıklarından CHP İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi, Evlatlarımızın katili Öcalan’a özgürlük isteyen, yetmez ama evetçi, dilinden insan hakları ifadesini düşürmeyip benim de yargılandığım kumpas dava Ergenekon’da müdahil olan Şebnem Korur Fincancı’yı Başkan seçen Türk Tabipleri Birliğini tebrik ediyorum.” ifadelerini kullandı.

“BU BÜYÜK VE ÖNEMLİ MESLEK BİRLİĞİNE YAZIK OLUR”

Gazeteci Merdan Yanardağ ise, tepkisini “Bugünkü cehennemin yolunu döşeyen, AKP-Cemaat koalisyonuna “Yetmez Ama Evet” diyen liberal solculardan Şebnem Korur Fincancı’nın Türk Tabipleri Birliği’nin yeni başkanı olacağı söyleniyor.. Umarım doğru değildir. Yoksa bu büyük ve önemli meslek birliğine yazık olur!” ifadeleriyle dile getirdi.

Gazeteci Adnan Bulut ise tepkisini şöyle dile getirdi:

“32 yıllık gazeteciyim. Resmi verileri hep Türk Tabipleri Birliği üzerinden sağlama yaparak değerlendirirdim. Şebnem Korur Fincancı yönetimindeki TTB’ye asla güvenmem, referans almam. Yetmez ama evetçi Fincancı’nın on binlerce doktorun katılmadığı seçimde oturduğu koltuk şaibelidir.

Bu sonuca en çok Tayyip Erdoğan sevinmiştir. Artık TTB’yi yatırır kaldırır pataklar. Oy vermeye gitmeyip TTB’yi “yetmez ama evetçi” Fincancı’ya teslim eden tuzu kuru doktorlara da yazıklar olsun. Meslek örgütünüz çok tartışmalı, ihanet odaklarıyla işbirlikçi Fincancı’ya teslim.”

“TIBBİYE BU UTANCI HAK ETMİYOR”

Deniz Yıldırım da tepki gösteren isimler arasında:

“FETÖ’nün kumpaslarında görev alan Fincancı, TTB’nin başkanı olmuş. Tıbbiye bu utancı haketmiyor.”

Emekli Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan da “Birileri TTB’ye operasyon çekmiş. Fincancı açık bir provokatördür” dedi.

“KOVİD SÜRECİNİN MEHMETÇİK ÖZVERİSİNDEKİ DOKTORLARIMIZA YAZIK”

Balyoz kumpası sanıkları arasında olan emekli Kurmay Albay Mustafa Önsel de tepkisini şöyle dile getirdi:

“Maalesef doktorlarımızın çok büyük kısmı seçime katılmıyor. Sonra bu Türkiye karşıtı kafa %10-15 katılımla kazanıyor! Nasıl bir ülkedeyiz? İhanet bu kadar arsız, saldırgan ve pervasız olur da karşı durulmaz mı? YAZIK!

Bu kadının kim olduğuna bakın, nasıl patlamaya hazır bir bombanın TTB’nin başına getirildiğini anlarsınız! Yazık yahu şu ülkeye… Ötesi Kovid sürecinin Mehmetçik özverisindeki doktorlarımıza yazık!”

Odatv.com

TTB Heyeti, COVID-19 salgını konusundaki görüş ve önerileri ile sağlık çalışanlarının taleplerini Sağlık Bakanlığı’na iletti

TTB Heyeti, COVID-19 salgını konusundaki görüş ve önerileri ile sağlık çalışanlarının taleplerini Sağlık Bakanlığı’na iletti

Adıyaman ve Azap’ın giderek artan sayıda hekim ve sağlık çalışanının COVID-19 nedeniyle yaşamını yitirmesinden duyulan üzüntüyü ifade etmek ve kayıplara dikkat çekmek amacıyla siyah giysi ve maskelerle katıldıkları görüşmede hekim ve sağlık çalışanlarının içinde bulundukları koşullar ve tükenmişlik, hekim ve sağlık çalışanlarının maaşları ve COVID-19’a yakalanan sağlık çalışanlarının maaşlarında yapılan kesintiler, tarama testleri, grip ve pnömokok aşıları, COVID-19 aşısı çalışmaları, COVID-19 ile ilgili Türkiye verileri ile Tabip Odası yöneticileri ve hekimlere yönelik baskılar konuşuldu.

Prof. Dr. Sinan Adıyaman, görüşmeden sonra yaptığı açıklamada bir gün önce Sağlık Bakanlığı tarafından TTB Merkez Konseyi ve COVID-19 İzleme Kurulu’na randevu verildiğini; TTB Merkez Konseyi, TTB Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu (UDEK) ve Uzmanlık Dernekleri temsilcileri adına TTB tarafından istenen randevunun ise önümüzdeki günlerde gerçekleştirileceğini söyledi.

Pandeminin geldiği noktada kontrolün elden kaybedildiği yönündeki görüşlerini ilettiklerini belirten Adıyaman, Bakan Koca’ya sağlık çalışanlarının sorunlarını aktardıklarını bildirdi. Aile Sağlığı Merkezlerinde (ASM) çalışan aile hekimlerinin hasta oldukları ve rapor aldıkları zaman maaşlarından kesinti yapıldığını belirten Adıyaman, Sağlık Bakanının bu sorunun en kısa zamanda çözüleceğini ve hekim maaşlarıyla ilgili bir düzenlemeye gidileceğini söylediğini aktardı. Adıyaman, bu gelişmenin memnuniyet verici olduğunu belirterek, “TTB yalnız hekimlerin değil tüm sağlık çalışanlarının yanında olmaya devam edecek” diye konuştu.

TTB’ye gelen COVID-19 verilerinin Bakanlığın açıkladıklarından tümüyle farklı olduğunu söylediklerini belirten Adıyaman, Bakanlığın açıkladığı rakamları gerçekçi bulmadıklarını, gerek virüsün yarattığı yükü gösterebilmek ve gerekse bilim insanlarının bu verilerden yararlanarak birtakım öngörüler geliştirebilmelerini sağlamak için kendilerine gelen rakamları açıklamaya devam edeceklerini de sözlerine ekledi.

TTB COVID-19 İzleme Kurulu üyesi Prof. Dr. Özlem Kurt Azap da, Bakan Koca’nın COVID-19’un meslek hastalığı kabul edilmesine ilişkin olarak diğer bakanlıklarla çalışma yürütüldüğünü söylediğini aktardı ve “Bunun takipçisi olacağız” diye konuştu.

Bakan Koca’nın tarama testleriyle ilgili olarak özellikle riskli alanlarda çalışanlarla ilgili bir çalışma yürütüleceğini ve testlerin rutin pratikte uygulanmak üzere bir hazırlık yapılacağını söylediğini belirten Azap, Bakan’ın bunun talimatını da görüşme sırasında verdiğini aktardı.

Prof. Dr. Azap, sağlık çalışanlarının yaşadığı sıkıntılar ve tükenmişlik durumuna ilişkin tespit ve gözlemlerini paylaştıklarını, sağlık çalışanlarının moral desteğe gereksinimlerinin olduğunu ve kişisel koruyucu ekipman (KKE) eksiklerinin herhangi zorlukla karşılaşmadan giderilmesini istediklerini söyledi. Azap, Koca’nın KKE eksiği yaşanmayacağını, bununla ilgili hazırlık yürütüldüğünü ve yine grip ve pnömokok aşısında sıkıntı yaşanmayacak şekilde hazırlık yapıldığını söylediğini bildirdi.

Azap, Türkiye’de COVID-19 ile ilgili yürütülen faz 1 aşamasında aşı çalışması olduğunu, bunun dışında yurt dışında yürütülen bazı aşıların faz 3 çalışmasının da Türkiye’de gerçekleştirileceğini söylediğini bildirerek, “Bundan sonraki çalışmaların şeffaflıkla bizlerle ve kamuoyu ile paylaşılmasını bekliyor ve diliyoruz.” diye konuştu.

TTB’den 16 maddelik uyarı!

TTB’den 16 maddelik uyarı!

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Yönetim Kurulu16 maddelik bildirge yayımlandı. Bildirgede sağlık çalışanlarının ve yakınların rutin olarak koronavirüs testinden geçirilmesi istenirken, sağlıkçıların risk açısından 6 saatten çok çalıştırılmaması gerektiğinin de altı çizildi.

TTB Genel Yönetim Kurulu koronavirüs pandemisi gündemiyle toplandı. Toplantı sonucunda alınan kararlara ilişkin bildirge yayımladı.
  • “Sağlık Çalışanları Güvenli, Sağlıklı, Çalışma ve Yaşam Koşullarını Hak Ediyor”
başlıklı bildirgede, Sağlık Bakanlığı’na 16 maddelik uyarı yapıldı. Bildirgede Sağlık Bakanlığının günlük olarak koronavirüse yakalanan sağlık çalışanlarının bilgilerini paylaşması istenirken, koronavirüs hastalığının meslek hastalığı olarak kabul edilmesi gerektiğinin altı çizildi. Bildirgede, sağlık çalışanlarının ve yakınlarını rutin olarak koronavirüs testinden geçirilmesi gerektiğine vurgu yapılarak, “Sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışanların tümüne parasız olarak grip aşısı uygulanmalıdır. Ayrıca altta yatan hastalıkları nedeniyle risk grubunda olan sağlık çalışanlarına pnömokok aşısı parasız olarak uygulanmalıdır” denildi. Bildirgede sağlık çalışanlarının uzun saatler çalışmak zorunda bırakıldığı ifade edilirken, “Uzun çalışma saatleri sağlık çalışanları için fiziksel ve mental bir risktir. COVID-19 hastalarıyla ilgili birimlerde görevli sağlık çalışanlarının çalışma süresi günlük 6 saati geçmemelidir” ifadelerine yer verildi.
Bildirgede 16 madde şöyle sıralandı:
1. Sağlık Bakanlığı günlük olarak il, kurum ve meslek bilgilerinin de olduğu PCR testi pozitif ve negatif olup hastaneye, yoğun bakıma yatırılan, ilaç tedavisiyle birlikte, evinde izolasyona ayırılanlar ile COVID-19 hastalığı nedeniyle yaşamını kaybeden bütün sağlık çalışanlarının verilerini açıklamalıdır. Bu tarihten öncekileri de yine günlük olarak topluca paylaşmalıdır.
2. COVID-19 hastalığı, bütün sağlık çalışanları için meslek hastalığı olarak kabul edilmelidir. Düzenleme geriye dönük olarak da geçerli olmalıdır.
3. Sağlık çalışanlarının ücretlendirilmesinde döner sermaye ve performansa dayalı ücretlendirme kaldırılmalıdır. En düşüğü, ülkemizdeki güncel yoksulluk sınırının üzerinde olmak üzere, emekliliğe de yansıyan, mesleğimizin gereklerini sağlayarak yaşayabilecek düzeyde maaş alabilmelidir.
‘KREŞ VE BAKIM EVİ YAPILMALI’
4. Sağlık çalışanlarının okul öncesi her yaştan çocukları için haftanın 7 günü, 24 saat süreyle kesintisiz hizmet veren bakımevi, kreş ve anaokulu düzenlemesi kurum ve ilçe bazında (AS: ölçeğinde) yapılmalıdır.
5. Sağlık çalışanlarının işe geliş ve gidişlerinde ulaşım parasız olmalı, ulaşım araçlarının pandemi koşullarında, kendisini ve toplumu riske atmayacak biçimde güvenli olması sağlanmalıdır.
‘RUTİN TESTEN GEÇİRİLMELİ’
6. Sağlık çalışanlarına rutin olarak haftada bir PCR ile tarama testi uygulanmalıdır. PCR (+) olan sağlık çalışanlarının başta ailesi olmak üzere, temas ettikleri herkese rutin bir hizmet olarak test yapılmalıdır.
7. Hastaneye yatış ve ilaç tedavisi endikasyonu olmayan PCR (+) teması olan sağlık çalışanları ücretli izinli sayılmalı, kendi istemleri kapsamında, evde ya da uygun bir kamu kurum ve kuruluşunda karantinaya alınmalıdır.
8. Sağlık kurum ve kuruluşlarındaki Çalışan Sağlığı Birimlerinin eksiklerinin giderilmesi ve görev alanlarında aktif faaliyette bulunabilmelerinin önündeki engeller ivedilikle kaldırılmalıdır.
9. Sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışanların tümüne parasız olarak grip aşısı uygulanmalıdır. Ayrıca altta yatan hastalıkları nedeniyle risk grubunda olan sağlık çalışanlarına pnömokok aşısı parasız olarak uygulanmalıdır.
10. Kronik hastalığı, immün yetmezliği olanlar, gebeler ve emzirenler COVID-19 hastaları ve/veya temaslılarının bulunduğu birimlerde görevlendirilmemelidir. Görevli olanların yerleri en kısa sürede uygun biçimde değiştirilmelidir.
‘ÇALIŞMA SÜRESİ 6 SAATİ GEÇMEMELİ’
11. Uzun çalışma saatleri sağlık çalışanları için fiziksel ve mental bir risktir. Bu nedenle, COVID-19 hastalarıyla ilgili birimlerde görevli sağlık çalışanlarının çalışma süresi günlük 6 saati geçmemelidir. Personel eksikliği, söz konusu durumun gerekçesi olarak kabul edilmemelidir. Her meslekten atama bekleyen sağlıkçılar, görevlerine atanmalıdır.
MESLEKİ YETERLİLİĞİ OLMAYANLAR GÖREVLENDİRİLMEMELİ
12. Sağlık çalışanları mesleki görev, yetki, uzmanlık alanı ve deneyimlerine göre uygun istihdam edilmelidir. Filyasyon görevlendirmelerinde bu alanda mesleki yetkinliği olmayanlar görevlendirilmemelidir. Öte yandan sağlık alanında yönetici görevlendirilmelerinde liyakata önem verilmelidir.
13. Filyasyon ekibindeki sağlık çalışanlarına saat gözetilmeksizin yemek öğünleri kamusal olarak karşılanmalıdır.
14. COVID-19 hastalarıyla ilgili filyasyon ve 1. Basamak da dahil olmak üzere, tüm kurum ve kuruluşlarda çalışanlarla, bu görevde bulunan sağlık çalışanlarına etkenle ve yaptıkları işle ilgili hizmet içi eğitim verilmelidir.
15. COVID-19 hastalarına hizmet veren tüm sağlık birimlerinin fizik koşulları pandemi özelliklerine göre düzenlenmeli, sağlık çalışanlarına gerekli olan uygun nitelikteki kişisel koruyucu ekipman (AS: donanım) yeterli sayıda temin edilmelidir.
16. Evrensel kuralların yanı sıra, ülkemizde geçerli mevzuata göre, salgın koşulları da dahil olmak üzere, ilaç başlama yetki ve sorumluluğunun hekimlik mesleğinde olduğu unutulmamalı, düzenlemeler bu durum dikkate alınarak gerçekleştirilmelidir.

Hekime saldırı yaşama saldırıdır

Hekime saldırı yaşama saldırıdır

Öner Yağcı
Cumhuriyet, 01 Ağustos 2020

Koronayı ve virüsü fırsat bilen baskıcı düzencilerin gemi azıya aldığı günlerde tüm sağlıkçılar zorlu bir savaşım veriyor. Mesleklerinin gereği insanları, sağlığı korumak için uğraşırken yaşamı özgürleştirme savaşımının da ön cephesinde özverileriyle yer alıyorlar.

Bu, tıp tarihimizin özünden gelen bir nöbetin devralınışıdır.

Yakın tarihimizde hekimler

Hekimler, özgürlükler konusunda her zaman öncü oldu.

1897’de Abdülhamit, kendisine başkaldıran birçok hekim ve tıbbiye öğrencisini Fizan’a sürdü. Tıbbiyeliler, okullarının odunluğunda kurduğu İttihat ve Terakki Cemiyeti (1892) ile padişahlığı sarstı, 1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilanını sağladı.

Tıbbiyeli Hikmet, Sivas Kongresi’nde adını duyuran bir askeri tıbbiye öğrencisiydi (Tıbbiyeli Hikmet-B. Suat Çağlayan-2019).

Balkan ve Çanakkale savaşlarının Tabip Yüzbaşı, 1919’da Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası (TİÇSF) kurucusu, 1920’de TKP Merkez Komitesi üyesi, 1945’te Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi (TSEKP) kurucusu, 1951’de TKP Genel Sekreteri olan Dr. Şefik Hüsnü (Aydınlık İçinde Dr. Şefik HüsnüGökhan Atılgan, 2020) ile “Eski tüfek” Dr. Hikmet Kıvılcımlı (Hikmet Kıvılcımlı Hayatı ve Eserleri, Tarkan Tufan, 2008, Dr. Hikmet: Savaşçı Bir Hayat 1902-1971, Cenk Ağcabay, 2015) ülkemizde sol muhalefetin önemli önderleriydi.

Türk Tabipleri Birliği (TTB)

Hekimleri temsil eden, hekimlerin haklarını ve hekimlik ahlakını korumayı, tıp eğitimine katkıda bulunmayı, halk sağlığını geliştirip yaygınlaştırmayı amaç edinen meslek örgütü TTB, 1953’te İstanbul’da kuruldu. Doç. Dr. Ahmet Rasim Onat’ın başkanlığında (1953- 61) DP hükümetinin baskılarına karşı koydu.

(Dr. A. Saltık : İstanbul Tabip Odası, 11 Nisan 1928 tarihli Tababet ve Şubatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 14. maddesine dayanarak 6 Mart 1929’da kabul edilen Etıbba Odaları Nizamnamesiyle kuruldu. O dönem 9 Etibba Odası kuruluyor, bunlardan 3. Mıntıka Etıbba Odası da İstanbul‘da… 1953’te 6023 sayılı yasa ile kurulan, üst ya da çatı örgütü olan Türk Tabipleri Birliği’dir..)

TTB’nin 1966’dan 12 Eylül 1980’e dek uzun bir dönemine damgasını vuran başkanı, seçildiği kongredeki konuşmasında “Hekimlik gerçeği ile memleket gerçeklerini birlikte değerlendirerek başarıya ulaşılacağını, hekim özlük hakları ve halk sağlığının tam sağlanmasına çalışacaklarını” belirten Dr. Erdal Atabek’ti.

Birlik, genel sağlık sigortası, grevli toplusözleşmeli sendika, insan hakları, demokratik üniversite, silahlanma karşıtlığı, 1 Mayıs hakkı konularında başarıyla savaşım verdi. 1979’daki kongrede, “günümüzün en yakın sorunu olarak tüm demokrasi güçlerinin faşizme, emperyalizme, şovenizme karşı güç ve eylem birliğinin sağlanmasının ertelenmez bir görev olduğu”, demokratik haklar ve özgürlükler, halk sağlığı, hekim hakları, tıp eğitimi ve sağlık hizmetinin denetiminin öncelikli olduğu belirlendi. (23 Mayıs 1980 günü sayman Dr. Sevinç Özgüner evinde faşistlerce öldürüldü.)

  • 12 Eylül döneminde TTB kapatıldı, yönetim 141-142’ye muhalefetten Diyarbakır’da yargılandı.

1980’lerden bugüne

1983’te Ankara’ya taşınan TTB’de ertesi yıl Prof. Nusret Fişek başkan oldu. 1985’te ölüm cezasına, 1986’da işkenceye, 1991’de Körfez Savaşı’na karşı açıklama yapan yönetimler hakkında dava açıldı. 1987-88 yıllarında yoğun hekim eylemleri oldu.

1990’lı ve 2000’li yıllarda Dr. Selim Ölçer, Dr. Füsun Sayek, Dr. Gençay Gürsoy dönemlerinde TTB, demokratik, etik ve bilimsel değerlere uygun, her zaman emek güçleriyle birlikte hareket eden, insan hakları konusunda aktif tutum izleyen bir çizgi izledi. “Herkese eşit, ücretsiz sağlık ve iş güvencesi” istedikleri için yargılanırlarken Dr. Sayek, “Dünyanın en güzel suçlularıyız” dedi.

TTB, Dr. Özdemir Aktan, Dr. Beyazıt İlhan, Prof. Dr. Raşit Tükel ve şimdiki başkan Prof. Dr. Sinan Adıyaman yönetimleriyle direnmeyi sürdürürken inatla halk sağlığını öne çıkarıyor.
***
Prof. Dr. Kayıhan Pala, insan sağlığını ve yaşamı her şeyin üstünde tutan bu tarihsel özün nöbetini devralmış gerçek bir hekimdir.

TTB’den “COVID-19 Pandemisi 4. Ay Değerlendirme Raporu”

Türk Tabipleri Birliği COVID-19 İzleme Kurulu’nun “COVID-19 Pandemisi 4. Ay Değerlendirme Raporu” açıklandı

Prof. Dr. Sinan Adıyaman, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, 4 ay sonra “tek bir vaka salgın değildir”le başlayan sürecin hem bilimsel kavrayış hem de yönetsel hazırlık olarak -ne yazık ki- zayıf kaldığının daha net görüldüğünü söyledi. Böyle bir aşamada, TTB COVID-19 İzleme Kurulu üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala hakkında, bilim insanı ve Kurul üyesi kimliklerinin gereği olarak yaptığı bir açıklama dolayısıyla Bursa Valiliği’nin talebi üzerine Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü tarafından “halkı yanlış bilgilendirme ve paniğe yönlendirici” açıklamalar yaptığı iddiası ile soruşturma açıldığını belirten Adıyaman,

  • Bu soruşturmayı açanlar/açtıranlar bilim insanının toplumsal sorumluluğunu yerine getirmesini engelleme, akademik özgürlüğü tanımama, örgütlü bilim insanına saldırma fiillerinde bulunma suçunu işlemiş oluyor. Bunu değerlendirecek hukukçuların olmadığı yerde insanların vicdanlarının olduğunu, olacağını biliyoruz.” diye konuştu. Adıyaman,
  • Pala hakkındaki soruşturmanın 21 Temmuz 2020 tarihinde Bursa Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü’nde saat 11.00’de gerçekleştirileceğini belirterek, tüm tabip odalarını, hekimleri, akıldan, bilimden ve bilimsel özgürlükten yana olan tüm kesimleri Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü önüne davet etti.

Türkiye’de 29 Nisan’dan bu yana sağlık çalışanlarına ilişkin yeni veri yok

Ardından söz alan Prof. Dr. Özlem Azap, 4. ay itibarıyla Türkiye’de ve dünyada pandemiye ilişkin gelişmelerin aktarıldığı raporda öne çıkanları aktardı. Raporda, dünya çapında yaklaşık 2 milyon sağlık çalışanının katıldığı internet bazlı bir araştırmanın ortaya koyduğu verilere göre, sağlık çalışanlarının COVID 19’a yakalanma riskinin 12 kat fazla olduğuna dikkat çeken Azap, Sağlık Bakanlığı’nın Türkiye’de sağlık çalışanlarının içinde bulunduğu duruma ilişkin 29 Nisan’dan bu yana yeni veri paylaşmadığına dikkat çekti.

Sosyal sınıflar üzerinden değerlendirme yapılması zorunludur

Prof. Dr. Kayıhan Pala da, Türkiye’de salgının yayılma hızına ilişkin olarak bölgesel farkın açıklığına dikkat çekti ve salgının yayılma hızının Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, batı bölgelerine göre 12 kat fazla olduğunu belirtti. Pala, bu verinin, salgınla ilgili olarak sosyal sınıflar üzerinden bir değerlendirme yapma zorunluluğunu ortaya koyduğunu, ayrıca sığınmacılar ve göçmenlerle ilgili olarak Türkiye özelinde çalışma yapılmasına ihtiyaç bulunduğunu belirtti. Kayıhan Pala, salgının yaratacağı olumsuzlukları ortadan kaldırmak için yurttaşa indirgenmiş sorumluluklar yerine; yurttaş, merkezi hükümet, yerel kurum ve kuruluşların birlikte çaba göstermesinin önemli olduğunu hatırlattı.

Sonbalarda yeni bir grip salgını ve okulların açılmasının yaratacağı şartlar birlikte değerlendirilmelidir

Basın mensuplarının sorularının da yanıtlandığı basın toplantısında ayrıca şu vurgular öne çıktı:

  1. Salgının 1. dalgası halen sürmektedir ve sonbaharda ortaya çıkacak İnfluenza (grip) salgının etkisiyle birlikte düşünülmelidir. İnfluenza aşıları şimdiden hazırlanmalı ve başta risk grupları olmak üzere ücretsiz yapılması sağlanmalıdır.
  2. Sağlık çalışanlarının İnfluenza ve COVID-19 ayrımını tereddüte düşmeden yapabilmeleri için tanı testleri artırılmalı ve ücretsiz olarak sağlanmalıdır.
  3. Kişisel koruyucu donanımların (KKE) kalitesi ve niteliği artırılmalı, sağlık çalışanlarına standartlara uygun, yeterli KKE sağlanmalı, risk gruplarının maskeye ücretsiz erişmesi sağlanmalıdır.
  4. Okulların açılması için radikal önlemlere gerek bulunmaktadır ancak okulların açılacağının duyurulacağı tarihe dek bunun yapılması mümkün değildir. Konu Epidemiyolojik veriler doğrultusunda eğitim emekçileriyle birlikte değerlendirilmelidir.
  5. Dünya Sağlık Örgütü’nün Türkiye’ye gönderdiğini duyurduğu ekipmanın nerelere dağıtıldığı açıklanmalıdır.

Basın açıklaması için tıklayınız.

Prof. Dr. Özlem Azap’ın rapor hakkındaki sunumu için tıklayınız.

TTB COVID-19 İzleme Grubu’nun 4. Ay Değerlendirme Raporu için tıklayınız.

Prof. Dr. Kayıhan Pala hakkında Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü tarafından soruşturma açıldı

Prof. Dr. Kayıhan Pala hakkında Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü tarafından soruşturma açıldı

Prof. Dr. Kayıhan Pala, soruşturmanın akademik özgürlük ile ifade özgürlüğüne karşı bir tutum olduğunu söyledi. Pala “Ben bu yolda yürümeye devam edeceğim” dedi.

Cumhuriyet, 07 Temmuz 2020

Koronavirüs salgını sürecinde bilimsel verilerden yola çıkarak yaptığı uyarılarla dikkat çeken bilim insanlarından Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala hakkında rektörlük tarafından “halkı yanlış bilgilendirme ve paniğe yönlendirici” açıklamalar yaptığı iddiasıyla soruşturma başlatıldı.

Prof. Pala, 21 Nisan 2020 tarihinde Covid-19 salgınına ilişkin bir internet sitesine yaptığı açıklamaların ardından Bursa Valiliği İl İdare Kurulu Müdürlüğü tarafından ihbar edildi. Pala’nın “halkı yanlış bilgilendirdiği” ve “paniğe yönlendirici açıklamalar yaptığı” iddialarını içeren ihbarı değerlendiren Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmanın sonunda “görevsizlik” kararı verdi. Görevsizlik kararının ardından savcılık, soruşturma dosyasını Uludağ Üniversitesi’ne gönderdi ve üniversite yönetimi Pala hakkında soruşturma başlattı. Aynı zamanda Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 İzleme Grubu üyesi olan Prof. Pala, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, soruşturmanın akademik özgürlük ile ifade özgürlüğüne karşı bir tutum olduğunu söyledi. Pala, “Ben bu yolda yürümeye devam edeceğim. Bu konu aslına bakılırsa bana karşı değil, akademik ve ifade özgürlüğüne karşı bir tutum. Burada toplumun geniş kesimlerinin bir tutum alması lazım” diye konuştu. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Twitter üzerinden yaptığı açıklamaları da anımsatan Pala, “Sağlık Bakanı dün bir tweet attı. Bursa’da çok ciddi bir vaka artışından yakındı. Bu halkı paniğe sevk etmekse bakan yapıyor bunu. Benden sonra bunu 3-4 kez yaptı. Dolayısıyla birisi epidemiyolojik öngörülerde bulunuyor ve gerçekleri söylüyorsa, bunun hakkında soruşturma açma tutumu ortaya konuyorsa buna toplumun geniş kesiminin yanıt vermesi lazım. Kişisel yanıtım zaten belli. Ben bundan sonra da bunları söylemeye devam edeceğim. Ben halk sağlığı uzmanıyım ve bilim insanıyım, hem halk sağlıkçı, hem bilim insanı olmanın getirdiği sorumlulukları yerine getireceğim. Geçmişte de getiriyordum bundan sonra da getireceğim” dedi.

2 DAVAYI KAZANDI 

Daha önce 2 soruşturma geçirdiğini ve davaları kazandığını belirten Prof. Pala, “Geçen yıl Uludağ Üniversitesi Rektörlüğünün dışarıdan profesör ataması yapmıştı. Ben de ona karşı dava açmıştım, davayı kazanınca rektör kendisini engellemeye çalıştığım iddiasıyla hakkımda soruşturma açmıştı. Savunmamı almadan ceza vermişti ve dava açmıştım. Davayı kazandım. 99 depreminden iki gün sonra TTB ile görevlendirilmiş ve Gölcük’e gidip 1 hafta kalmıştım. Bursa’ya geldiğimde Bursa Tabip Odası yönetim kurulu ile gördüklerimi açıklamıştım. O zaman da vali hakkımda suç duyurusunda bulundu, yine dava açıldı, sonunda beraat ettim” dedi.

‘BİLİM İNSANI SORUMLULUĞU İLE HAREKET ETTİ’

Türk Toraks Derneği Merkez Yönetim Kurulu, Prof. Pala’ya destek açıklaması yaptı. Açıklamada, “Prof. Dr. Kayıhan Pala, salgının başından beri bilim insanı sorumluluğu ile hareket etmiş, toplumu aydınlatmaya çalışmıştır. İçinde bulunduğumuz salgın dönemleri dahil toplumu sağlıklı tutabilecek tek dayanağımızın bilim olduğu gerçeğinden hareketle, bunun da bilim insanlarının bu alandaki adanmışlıklarına, bilimsel birikim ve çalışmalarına, toplumu bilgilendirme sorumluluğunu yerine getirmek için düşüncelerini ifade etme özgürlüğüne dayandığının bir kez daha altını çizme gereği doğmuştur. ”
================================================
Dostlar,

İktidar hata üstüne hata yapmayı sürdürüyor.
Geldiği yerde bunaldı ve tıkandı; Türkiye’yi de bunalttığı ve tıkadığı gibi.
Artık ayağına sıkıyor ve hem bunun ayırdında değil hem de engelleyemiyor.
Olacak şey değil.. Bursa Valisi ve Uludağ Üniversitesi Rektörü uygarlık tarihinde hakettikleri biçimde yer alacaklardır. Kendilerini esefle karşılıyoruz, onların yerine de utanıyoruz.
Tam tersine halka gerçek verileri vermeyip saklayarak, halkı aldatarak salgın yönetimi olur mu?
Gerçeği hafife alarak halkın da gereken özeni göstermemesinden kimler sorumlu??
Dün (6.7.20), Sağlık Bakanı Koca, açıklamasında şu itirafta bulundu :

  • 1.000’i aşan günlük yeni vakalarımızın sebebi, kurallara uyulmamasıdır. Bugünkü 16 can kaybına önlenebilir sebepler yol açtı.”

“Önlenebilir nedenlerden” 16 insanımız daha dün neden salgına kurban verilmiştir?? Bu önlenebilir ölümlerin sorumlusu salt kurallara uymayan bir bölüm halk mıdır? Salgının kötü yönetimi / Epidemiyolojik kurallar dışına çıkılması iktidarın sorumluluğu değil midir? Bu sorular sorulmayacak ve tartışılmayacak mıdır bu ülkede? Her şeye ama her şeye tek bir adam mı karar verecektir; hukuk – demokrasi, insan hakları, düşünce özgürlüğü, Anayasal haklar çiğnenerek??
****
HASUDER – Halk Sağlığı Uzmanları Derneği de bir destek açıklaması yaptı elbette :

“Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala hakkında “enBursa.com” isimli internet haber sitesinde “Koronavirüs Salgını ve Türkiye” programında yapmış olduğu açıklamaları nedeniyle “halkı yanlış bilgilendirme ve paniğe yönlendirici” açıklamalar yaptığı iddiası ile soruşturma açılmış olduğunu öğrenmiş bulunmaktayız.

COVID-19 ülkemizi de dünyadaki birçok ülke gibi çok derinden etkilemiş durumdadır. Prof. Dr. Kayıhan Pala hocamız bir Halk Sağlığı hocası ve aynı zamanda TTB COVID-19 İzleme Kurulu üyesidir. Her hekimin, ama en çok da Halk Sağlığı uzmanlarının bu dönemde pandemi ile ilgili görüşlerini paylaşmaları en önemli mesleki sorumluluklarıdır. Tam da şu anda bilimsel bilgi ve birikimlerin paylaşılması çok değerlidir.

Halk Sağlığı Uzmanları Derneği olarak sayın hocamız hakkında açılan soruşturma sürecini kaygı içinde izliyoruz. Sürecin bu aşamaya gelmesinin bir yanlış anlamalar zinciri olduğunu umuyor ve açılan soruşturmanın bir an önce geri çekilmesini bekliyoruz.

Kamuoyuna saygıyla arz ederiz. 02.07.2020”
****
TTB de elbette destek açıklaması yaptı, o metni web sitemizde yayınadık ve altında biz de düşüncelerimizi ekledik.. Bakılmasını dileriz :
http://ahmetsaltik.net/2020/07/01/iktidarin-salgin-politikasini-elestirmisti-prof-dr-kayihan-palaya-sorusturma/

Sevgi ve saygı ile. 07 Temmuz 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimci (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

Yine patlama, yine iş cinayeti, yine katliam; Sakarya Hendek’te havai fişek fabrikasında büyük patlama

Yine patlama, yine iş cinayeti, yine katliam; Sakarya Hendek’te havai fişek fabrikasında büyük patlama

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi ve TTB İşçi Sağlığı İşyeri Hekimliği Kolu, Sakarya Hendek’teki Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nda 3 Temmuz günü meydana gelen patlamayla ilgili açıklama yaptı.

Açıklamada, patlamanın fabrikada son 11 yılda meydana gelen 7. kaza olduğuna dikkat çekilerek, Hükümetin bu patlamalardan sonra fabrikada yapılması gereken denetlemelerin yapılıp yapılmadığını kamuoyuna açıklaması gerektiği belirtildi. Açıklamada ayrıca, işletmenin işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili bilgilerinin de kamuoyu ile paylaşılması istendi. Açıklamanın tam metni şöyle (05.07.2020) :
https://www.ttb.org.tr/haber_goster.php?Guid=fef9b464-beac-11ea-9489-8d3047d5562f

Yine Patlama, Yine İş Cinayeti, Yine Katliam;
Sakarya Hendek’te Havai Fişek Fabrikasında Büyük Patlama

Sakarya Hendek’te bulunan havai fişek fabrikasında 3 Temmuz 2020 tarihinde gerçekleşen patlamada bu gün itibarıyla 7 işçi yaşamını yitirmiş, 118 işçi de yaralanmıştır. Yaşamını yitiren işçilerin yakınlarına başsağlığı, yaralanan işçilere de acil şifalar diliyoruz.

Bu patlama; MÜSİAD Sakarya Şube Başkanı Yaşar Coşkun’un sahibi olduğu Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nda son 11 yılda kayıtlara geçen 7. kazadır. Toplamda 7 işçinin yaşamını yitirdiği, 59 işçinin yaralandığı 6 kazadan ders alınmamış, yedincisi göstere göstere gelmiştir. Aynı zamanda patlama sonucu çevreye yayılan zehirli gazlar, çevreyi de kirleterek, büyük bir toplum sağlığı sorunu oluşturmaktadır. Bu patlama da Soma, Ermenek, Kozlu gibi ‘geliyorum’ diyen iş cinayetidir. İşçileri koruyamayan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası çıktığından bu yana, artık iş cinayetleri toplu katliamlara dönüşmüştür. Bu yasaya bağlı çıkartılan yönetmeliklerin uygulanıp uygulanmadığı bile denetlenmemektedir.

Süreç şeffaf olarak yürütülmelidir

Onbir yılda yaşanan 7 kaza hepimizi endişelendirmektedir. Hükümet bu endişeleri gidermeli, bu işletmede son 6 patlama sonrası yapılması gereken denetlemeleri kamuoyuna açıklamalıdır. Bu kapsamda;

  • Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın son 6 patlama sonrası yaptığı denetim raporları,
  • İşletmede olması gereken “Büyük Endüstriyel Kazaların Önlenmesine İlişkin Belgeler”,
  • İşletmenin “Büyük Kaza Senaryoları”,
  • İşletmenin “Acil Durum Planları”,
  • İşletmenin “Risk Değerlendirme Dokümanları”

kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

Ayrıca önceki patlamalar sonucunda işletmeye verilen cezalar ve uyarılar kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Önemli bir soru da önceki kazalar sonucunda üretime başlama izinleri kimlerin onayı ile verilmiştir. Tüm bu sorular ivedilikle yanıtlanmalıdır.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası çıkarıldıktan sonra iş cinayetleri artarak sümektedir. Bu yasanın, işçilerin sağlığı ve güvenliği öncelenerek çıkartılmadığı ortaya çıkmıştır. Bu yasa sermayenin çıkarları ve güvenliği öncelenerek çıkartılmıştır. İşletmelerin, TTB, TMMOB gibi meslek örgütlerinin ve sendikaların denetlemesine olanak tanınmamıştır. İktidarın bugüne kadar gelen politikasıyla işçi, toplum ve çevre sağlığını tehdit eden kazaların azalması mümkün değildir.

İşletmenin işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili bilgileri kamuoyu ile paylaşılmalıdır

Bu nedenle;

  • Bu işletmede, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı var mıdır?  Ne tür çalışmalar yapmışlardır?
  • İşçilerin sağlık gözetimleri yapılmakta mıdır?
  • Çalışan işçilerin hangi risklerle karşı karşıya olduğu tespit edilip işçiler eğitilip, uyarılmışlar mıdır?
  • Daha önceki kazalardan dolayı nasıl sağlık ve güvenlik tedbirleri alınmıştır?
  • Havai fişek üretminde kullanılan kimyasal maddelerin yaratacağı tehlikeler değerlendirilmiş midir?
  • Üretilen malzemelerin depolanması için nasıl bir planlama yapılmıştır?
  • Üretilen malzemenin depolandığı yerler için, kazaların önlenebilmesi açısından, ne tür tedbirler planlanmıştır?

Hükümet, bu konularda kamuoyunu aydınlatmalı, Türk Tabipleri Birliği’nin ve Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği’nin bu işletmeye girerek bu konudaki çalışmaları denetlemesine izin vermelidir.

Yasalar Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası işvereninin, bu katliamda birinci dereceden sorumlu olduğunu belirtmesine rağmen, bu katliamda başka sorumlular bulunup yargılanacağı kaygılarını da birlikte getirmektedir. Şimdiden fabrika patronu dururken, fabrika sorumlu müdürü ve 2 ustabaşının gözaltına alınması bu kaygıları artırmaktadır.

Yaşamını yitiren işçilerin ailelerine yeniden başsağlığı, yaralanan işçilere de acil şifalar dilerken, TTB olarak bu katliamın sorumlularının yargılanmasını talep ediyor ve sürecin takipçisi olacağımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz.

TTB Merkez Konseyi
TTB İşçi Sağlığı İşyeri Hekimliği Kolu

31 Mayıs Tütünsüz Bir Dünya Günü: Gençleri tütün endüstrisinin taktiklerinden korumalıyız!

31 Mayıs Tütünsüz Bir Dünya Günü:

Gençleri tütün endüstrisinin taktiklerinden korumalıyız!

Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organisation – WHO)

  • 31 Mayıs Tütünsüz Bir Dünya Günü’nün

bu yılki temasını “Gençlerin tütün endüstrisinin taktiklerinden korunması” olarak belirledi.

Dönem başkanlığını Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) yürüttüğü Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi, (SSUK), 31 Mayıs Tütünsüz Bir Dünya Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, tütün kullanımının bir bağımlılık olduğuna dikkat çekerek, gençlerin tütün endüstrisinin oyunlarının farkında olmaları için ortak çaba gösterilmesinin önemine dikkat çekti.

Açıklamada,

  • “Gençler geleceğin güvencesidir.
  • Sağlıklı gelecek kuşaklar için tütünsüz yaşamdan başka seçenek yoktur.
  • Gençleri tütün endüstrisinin taktiklerinden koruyan her türlü yaklaşım hekimlerin önceliğinde olmalıdır.” denildi.

SSUK’un açıklamasının tam metni için tıklayınız.

TTB Merkez Konseyi’nin konuyla ilgili olarak Tabip Odalarına gönderdiği yazı için tıklayınız.

‘Kelebek’ değil tsunami etkisi

‘Kelebek’ değil tsunami etkisi

Bakan Koca’nın ‘kelebek etkisi’ sözlerini değerlendiren Prof. Dr. Saltık, “Biz bir tsunami etkisi görebiliriz” dedi. TTB Başkanı Adıyaman ise Koca’ya şu soruyu yöneltti: “Yurtdışından koronavirüs hastalarını getirirken yurttaşları kelebek etkisinden nasıl koruyacaksınız?”

‘Kelebek’ değil tsunami etkisi

BİRGÜN, 21 Mayıs 2020

İKTİDAR, uzmanların tüm uyarılarına rağmen normalleşme adımlarını atmaya devam ederken, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ‘kelebek etkisi’ uyarısında bulundu. Koca, “Küçük bir etkenin, kestirilemez büyüklükte sonuçlar doğurmasına Kelebek Etkisi denir. Vuhan’da ortaya çıkan koronavirüsün tüm dünyada hayatı alt üst etmesi gibi. Şimdi de küçük bir ihmal, bir uçtan bir uca tüm Türkiye’yi etkileyebilir. Risk devam ediyor. Tedbirlere uyalım.” dedi.

Bakan Koca’nın sözlerini değerlendiren Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, “Koca, ‘kelebek etkisi’nden bahsediyor ama

  • … yurtdışındaki koronavirüs hastaları Sağlık Bakanlığı’nın bir şirketi aracılığıyla Türkiye’ye getiriliyor”

dedi ve ekledi: “Vaka sayılarının çok yüksek olduğu Rusya’dan, İngiltere’den Türkiye’ye koronavirüs hastaları sağlık turizmi adı altında gelebiliyor. Durum böyleyken siz Sağlık Bakanlığı’nın şirketi ile yurtdışından koronavirüs hastalarını getirirken yurttaşları kelebek etkisinden nasıl koruyacaksınız?”

ÇALIŞANA BÜYÜK HAKSIZLIK

“Bazen bir kelebeğin çırpınışı bir depreme yol açar ve uçarak gelen hastalar da çok büyük yıkımlara yol açabilir..” diye konuşan TTB Başkanı Adıyaman, şöyle devam etti:

“Yurtdışından hasta getirilmesi için yayımlanan genelgede, ‘uçakta 3 saatte bir maskeler değişecek’ deniyor. Yoğun bakımlarda çalışan sağlık emekçilerine 8 saatte bir maske değiştirttiler. Türkiye’de 10 binin üzerinde sağlık çalışanı koronavirüse yakalandı ve 40’a yakın sağlık çalışanı da koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetti. Burada sağlık çalışanlarına büyük haksızlık edilmiştir. Siz yurtdışından hasta getiriyorsunuz ama yurtiçinde hâlâ tedavi olmak için bekleyen kanser hastaları var. Hiç Covid-19 negatif hastanesi bırakmadılar. Birçok kanser hastası tedavi olmak için bekliyor, siz onlara bir şey demiyorsunuz ama yurtdışından hasta kabul ediyorsunuz.”

KELEBEK ETKİSİ DÜŞÜNÜLMEDİ

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Saltık ise Sağlık Bakanı Koca’nın ifadelerinin çelişkili olduğuna vurgu yaptı. Prof. Dr. Saltık,

  • “İnsanların kafası karışık. Nasıl önlem alacaklar, nasıl kendilerini koruyacaklar? Örneğin AVM’ler açıldı ve bunun hiçbir acelesi yoktu. AVM’ler 11 Mayıs’ta açıldı. Beş, altı gün sonra 500-600 dolayında hasta artışı gördük. 14’üncü günün sonunda umarım daha fazla hasta artışı görmeyiz, yani AVM’leri erken açmamız yüzünden kelebek etkisi olmaz” şeklinde konuştu.
    Prof. Dr. Saltık, sözlerini şöyle noktaladı: “Hükümet bir yandan turizmi, bir yandan da sağlık turizmini açmayı planlıyor. Gerçekten ürkütücü. Turizm sektörü bastırdı, kapitalizmin mabetleri AVM’ler bastırdı. Ekonomik kaygılar öne çıktı. Burada kelebek etkisi hiç düşünülmedi. Kelebek etkisi bir yana biz bir kasırga, tsunami etkisi görebiliriz.”
    =====================================
    Dostlar,

    BİRGÜN‘e demecimizin tümü aşağıdaki gibi idi, oldukça kısaltılarak verilmiş gazetede :
    ****
    Sayın Sağlık Bakanımız Dr. Koca bir uyarı yapmış, “kelebek etkisi” nden söz etmiş tvit iletisi ile.
    Son derece yerinde… Gerçekten küçük savsaklamaların (ihmallerin) çok ağır sonuçlar doğurabileceğini hepimiz biliyoruz.
    Buna günlük dilde, “Kelebek etkisi” deniyor. “Domino etkisi” de denebilir. Bir yerden başlayan minicik bir etki, enerji.. büyük bir hızla yayılarak ağır istenmeyen sonuçlar doğurabiliyor.

    Nitekim korona salgını da öyle de oldu. 31 Aralık 2019’da Çin Wuhan’dan 44 olgu bildirdi Dünya Sağlık Örgütü’ne ve 5 ay geçmeden, bu gün dünyada 5 milyona yakın olgu var.

    Ne var ki Sayın Bakan’ın sözleri ve yeni normale dönük gevşeme önlemleri birbiriyle örtüşmüyor. Hükümetin gevşeme önlemleri bu özene ters düşüyor, büyük çelişkiler taşıyor.
    Dolayısıyla insanların kafası karışık. Nasıl önlem alacaklar, nasıl kendilerini koruyacaklar?
    Örneğin Kapitalimin tapınakları / mabetleri AVM’ler açıldı! Oysa hiç acelesi yoktu. AVM’ler 11 Mayıs’ta, patronların / şövalyelerin bastırmasıyla açıldı, bugün 21 Mayıs’tayız. 5-6 gün sonra 500- 600 dolayında hasta artışı gördük. 14. günün sonunda umarım daha çok hasta artışı görmeyiz. En azından, daha hızla inebilecek salgın eğrisi direniyor ve uzuyor. Yani kelebek etkisi AVM’leri erken açmamız vb. ölçüsüz gevşeme girişimleri yüzünden devasa boyutlarda yaşanabilir.

    Bunun dışında öbür gevşeme önlemleri de neredeyse kabak çiçecği gibi açılma anlamına geliyor.
    2. bir salgın dalgasından son derece korktuğumuz gibi, halen salgın beklenen hızla azalmıyor.
    Daha 1, dalgayla baş edemedik bütünüyle. Çok ciddi bir sorun.
    Hala binlerin üstünde günlük olgularımız. Etrafımız yangın yeri… Rusya öyle, 2. Sıraya tırmandı dünyada. Irak ve Suriye’den bilgi yok!? İran’da tekrar salgın yeniden yükselmeye başladı.
    Bir yandan turizmi, bir yandan sağlık turizmini açmayı planlıyor hükümet. Gerçekten ürkütücü. Rusları almayacak mıyız örneğin? Sınır kapısında test yapacağız, bekletmeyeceğiz insanları. Sonradan test pozitif çıkarsa, bu insanlar ülkeye çoktan girmiş olacak. O arada birçok insana bulaştırmış olacak.

    Turizm sektörü bastırdı, kapitalizmin mabetleri bastırdı. Ekonomik kaygılar öne çıktı.
    Burada kelebek etkisi hiç düşünülmedi.

    Kelebek etkisi bir yana tsunami etkisi görebiliriz.

    Salgının Epidemiyoloji biliminin kurallarına uygun yönetilmesi gerekiyor, ticari kaygılarla değil!

    Ama iktidar ne yazık ki ülkeyi anonim şirket dürtüsüyle yönetiyor.

  • Yerli ve yabancı tekellerin ekonomik çıkarları öne çıkıyor ve insanımızın yaşam hakkı
    buna feda ediliyor.

    Bu politikalar daha çok insanın hastalanmasına neden olabilecektir. Bu çok ciddi bir risktir.
    Bu yanlış politikaların sorumlusu siyasal iktidar olmakla birlikte, yitirdiğimiz canlar
    geri gelmeyecektir.

    Bir kez daha uyaralım: Kılı kırk yararak, halkın can güvenliğini tartışmasız olarak 1. sıraya koyarak, birtakım yandaş şirketleri ve ticari kaygıları geri plana iterek, salgını tümüyle Epidemiyolojik bilimsel kurallarla yönetelim diye çağrı yapmak isterim.

    Dr. Ahmet SALTIK, 21.5.20 / BİRGÜN