Etiket arşivi: Temel Sağlık Hizmetleri

Prof. Dr. H. Nusret Fişek’i Saygı ve Özlemle Anıyoruz!

Türkiye’de SOSYALLEŞTİRİLMİŞ sağlık hizmetleri, çağdaş Halk Sağlığı bilimleri ve daha pek çok hizmetin öncüsü Prof. Dr. Nusret Fişek hocamızı anacağız..
Konu :
Hekim Göçü.. Nedenleri, Nasıl Önlemeli??

TTB’nin youtube, twitter, instagram, facebook sitelerinden eşzamanlı, canlı izlenebilecek.. / izlendi..
Youtube’da izlemek için lütfen tıklayınız : https://youtu.be/ayQSQp8Dw5Y
========================

Prof. Dr. H. Nusret Fişek’i
Saygı ve Özlemle Anıyoruz!

Değerli bilim ve eylem insanı, çok yönlü bir önder ve Türkiye’de Tıpta Halk Sağlığı Uzmanlığının kurucusu olan Prof. Dr. Nusret Fişek, yurdumuzda çağdaş sağlık anlayışının da yerleşmesinde önemli bir öncü olmuştur. Nusret Fişek’in yaşamı hep tek bir hedefe yönelmiştir. Bu hedef hepimizin de amacı olan “insanımızın daha sağlıklı yaşaması” hedefidir. Prof. Dr. Nusret Fişek tüm yaşamı boyunca insan ve toplum sağlığı için en üst düzeyde savaşım vermiş, bilim insanlığıyla, yöneticiliğiyle, eğiticiliğiyle, barış severliğiyle ve demokratlığıyla bizlere her zaman örnek olmuştur. Nusret Fişek, tıp bilimini toplumsal bir bilim olarak görmüş, tıp ile sosyal bilimler arasında her zaman yakın bir ilişki kurmuştur. Hepsinden önemlisi, toplumun sağlık sorunlarını çözmede bilimsel sağlık politikaları üretmiştir.

Prof. Dr. Nusret Fişek’in bakteriyoloji, mikrobiyoloji, biyokimya, biyoistatistik, demografi gibi temel bilim dallarındaki uzmanlıklarının yanı sıra tıbbi deontoloji, sağlık örgütlenmesi, sağlık yönetimi, eğitim ve iletişim gibi alanlarda da son derece başarılı çalışmaları vardır. Kısacası Nusret Fişek’in yaşamı bir bilimler mozayiğidir.

Kuşkusuz Prof. Dr. Nusret Fişek hocamızın en önemli yapıtlarından birisi “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasası“dır. Bu yasa 1978 Alma Ata Bildirgesinden yıllarca önce temel sağlık hizmetleriyle ilgili pek çok ilkeyi yaşama geçirmiş, sağlık tanımına ve Evrensel İnsan Hakları Bildirgesine göndermede bulunmuştur. Sosyalleştirme uygulaması salt sağlık hizmetlerinin örgütlenmesini değil toplum katılımını da içerecek uygulamaları ülkemizde somut biçimde yaşama geçirmiştir. Ne yazık ki bu yasa yıllarca siyasal iktidarlarca bilinçli bir olarak engellenmiş ve en sonunda aile hekimliği uygulamasıyla birlikte ortadan kaldırılmıştır (2010).

İdealist bir bilim insanı olan Prof. Dr. Nusret Fişek hocamızın eğitim konusunda da çağdaş ve çok yönlü yaklaşımları vardır. Hıfzıssıhha Okulu Müdürü olmasıyla birlikte okuldaki eğitim etkinlikleri somut olarak artmış, hizmet içi eğitim programları geliştirmiş ve 1958’de başlattığı Hekimler için Halk Sağlığı uzmanlık eğitimiyle ülkemizdeki Halk Sağlığı Uzmanlarını yetiştirmiştir. Bugün kapatılmış bir Okulu, atıl bırakılmış laboratuvarları ve durdurulmuş aşı üretimiyle adeta bir ibret anıtı durumuna gelen Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünün yeniden etkin duruma getirilmesi, ülkemizdeki tüm Halk Sağlığı Uzmanlarının en içten dileğidir.

Nusret Fişek’in tıp eğitimine olan yaklaşımı da çağdaş ve çok boyutludur. Tıp öğrencisini hastanenin dışında, toplum içinde eğitme konusunda hep özel bir çabası olmuştur. Bu çabalarını Hacettepe Üniversitesinin Etimesgut ve Çubuk Sağlık, Eğitim ve Araştırma Bölgelerinde somutlaştırmıştır. Müdürlüğünü yaptığı Hacettepe Üniversitesi Toplum Hekimliği Enstitüsünde tüm öğrencilerin mezuniyet öncesi ve sonrası dönemlerde ve çok disiplinli (multi disipliner) yapı içinde bu bölgelerde eğitim görmesini sağlamıştır. Hem tıp öğrencileri, hem Halk Sağlığı uzmanlık ve doktora öğrencileri bölgede toplum içinde çalışmış, hizmet sunmuş, eğitimler yapmış ve bölge halkının da katılımıyla birlikte ortak çalışmalar, hizmetler üretmişlerdir. Gene üzülerek belirtmek gerekir ki; bu bölgeler de Sağlık Bakanlığınnca üniversitelerin elinden alınmış ve Sağlık, Eğitim ve Araştırma Bölgeleri kapatılmıştır.

Nusret Fişek hocamızın en önem verdiği konulardan birisi de Demografidir. Sunulan hizmetin iyi planlanabilmesi için güvenilir bir nüfus ve sağlık verisine gereksinim olduğunu vurgulamış, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü‘nü (HÜNEE) bu amaçla kurmuştur. Nüfus Planlaması Hakkında Kanunun (2827 sayılı, 1965 tarihli) çıkartılmasına öncülük etmiş, Aile Planlaması kavramının ve hizmetlerinin geliştirilmesini sağlamıştır.

Prof. Dr. Nusret Fişek hocamız bireyin ve hekimin hakları konusunda da tıbbi deontolojiyi gündeme getirmiş, deontoloji ve tıp etiği kavramlarını salt hekimler açısından değil bütün toplum açısından ele almıştır. Aynı yaklaşımla yasal hekim örgütlenmesi olan Tabip Odalarını da gerçekte hekimlerin en doğal örgütlenme hakkı olarak kabul etmiştir. Bir barış ve sevgi insanı olan Prof. Dr. Nusret Fişek, uzun yıllar TTB Merkez Konseyi Başkanlığı yapmıştır.

Prof. Dr. Nusret Fişek sağlık hizmetlerinin sunulmasında her zaman kamu ağırlıklı bir modeli savunmuş, koruyucu hekimlik ilkelerinin öne çıkarılmasını istemiş ve toplumun tümüne hizmet götürecek geniş bir takım (ekip) anlayışına sahip bir model (Sağlık Ocağı) kurgulamıştır. Türkiye’nin sağlık sistemindeki sorunlarını çözmede Prof. Dr. Nusret Fişek hocamızın bu modelini günümüzde yeniden anımsamak gerekmektedir. Sağlık yönetimi konusunda da uzman bir kişi olan Nusret Fişek, Türkiye’nin sağlık yönetimi alanındaki sorunlarını şöyle tanımlamıştır:

  • “Türkiye’de sağlık yönetimi alanında yaşanan sorunları aşabilmek için halk sağlığı alanında hekimlere mezuniyet sonrası halk sağlığı uzmanlık eğitimi verilmeye başlanmıştır. Her yöneticinin sağlık mevzuatını ve bürokratik düzeni bilmesi gerekir ancak bu yeterli değildir. Sağlık hizmetleri ancak sağlık yönetimini bir bilim ve sanat olarak öğrenmiş kişilerin elinde gelişebilir”.

Bu nedenle eğer Sağlık Bakanlığı politika yapıcıları Halk Sağlığı Uzmanlarının öncelikle bölge sağlık yöneticisi konumunda görevlendirilmesini (istihdam edilmelerini) hedeflerlerse, ülkemizin sağlık düzeyinin hızla iyileşmesine de önemli bir katkıda bulunmuş olacaklardır.

Nusret Fişek hocamız artık yanımızda değil. Bizlere ders anlatamaz ancak yazdığı kitap ve makaleler, oluşturduğu ilkeler ve yaşamı boyunca yaptıklarıyla bizlere yol göstermeyi sürüdürmektedir. Nusret Fişek’i anmak ancak O’nun savunduğu ilke ve uygulamaları yaşatmakla olanaklı olabilir. Bu çağdaş ve demokrat insana yaraşır olamayanların ise, O’nun insanca yaşam öğretisini anlamaları beklenemez.

Değerli bilim ve eylem insanı, çok yönlü bir önder, ülkemizde çağdaş sağlık hizmetleri anlayışının yerleşmesinde “Sosyalleştirme Yasası“yla önemli rol oynamış; Hıfzıssıhha Okulu müdürlüğü sırasında Türkiye’de tıpta Halk Sağlığı Uzmanlık eğitimini başlatan ve Hacettepe Üniversitesi’nde Toplum Hekimliği Enstitüsü‘nü kurulmasıyla birlikte, ülkemizde Halk Sağlığı Anabilim Dallarının açılmasına öncülük etmiş olan hocamız Prof. Dr. Nusret Fişek’i, bu gün ölümünün 32. yıldönümünde saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz.

O’nun savunduğu ilke ve uygulamaları yaşatmak temel görevimiz olacaktır.

HASUDER olarak Halk Sağlığı alanındaki savaşımımız (mücadelemiz),
Nusret Fişek hocamızın saygın ve sevgin aydınlığıyla güçlenerek sürecektir.

03 Kasım 2022
HASUDER Yönetim Kurulu

DSÖ : 2020-21’de 15 Milyon İnsan Kovit-19’dan öldü!

DSÖ açıkladı: Covid-19 ile ilişkili ölüm sayısı belli oldu

  • Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 2020 ve 2021’de görülen yaklaşık 15 milyon can yitiğinin Covid-19 ile doğrudan veya dolaylı bağlantısı olduğunu açıkladı.

https://www.who.int/news/item/05-05-2022-14.9-million-excess-deaths-were-associated-with-the-covid-19-pandemic-in-2020-and-2021 05 Mayıs 2022

DSÖ : 2020-21’de 14,9 Milyon İnsan Kovit-19’dan öldü!

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

İlk paragraf : New estimates from the World Health Organization (WHO) show that the full death toll associated directly or indirectly with the COVID-19 pandemic (described as “excess mortality”) between 1 January 2020 and 31 December 2021 was approximately 14.9 million (range 13.3 million to 16.6 million).  

DSÖ’den yapılan basın açıklamasında, son 2 yılda Covid-19 nedenli ‘ek / fazladan ölüm sayısı‘ Epidemiyolojik kestiriminin sonuçları paylaşıldı.

Ek / fazladan ölüm sayısının, doğrudan Covid-19 kaynaklı ölümlerin yanı sıra virüsün sağlık sistemi ve topluma olumsuz etkilerinden ötürü ağırlaşan veya sağaltımı zorlaşan hastalıklardan kaynaklanan ölümlerin de katılması ile hesaplandığı bildirildi.

Hesaplamaya göre, 1 Ocak 2020’den 31 Aralık 2021’e dek dünya genelinde Kovid-19, doğrudan ve dolaylı olarak toplam 13,3 milyon ile 16,6 milyon arasında ek / fazladan ölüme yol açtı.

ÖLÜMLERİN % 68’İ SALT 10 ÜLKEDE

Ek ölümlerin %84’ü DSÖ’nün Güneydoğu Asya, Avrupa ve Amerika bölgelerinde saptanırken, toplam can yitiği sayısının %68’i yalnızca 10 ülkede görüldü.

Toplam ek ölümlerin % 81’ini orta gelirli, % 4’ünü düşük ve % 15’ini yüksek gelirli ülkeler oluşturdu.

Can kayıplarının cinsiyet dağılımında erkekler toplam sayının %57’sine, kadınlar ise %43’üne tekabül etti. (AS: karşılık geldi.. Cumhuriyet neden böyle okkalı Arapça kullanmayı sürdürüyor, kezlerce uyarmamız ve rica etmemiz karşın?? Bir kez daha yewtkililerden rica ettik..)

ÜYE ÜLKELER NİTELİKLİ SAĞLIK SİSTEMİNE YATIRIM YAPMALI

Açıklamada ifadelerine yer verilen DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, bu çarpıcı verilerin küresel salgının etkisini açıkça gösterdiğini vurgulayarak,

  • Üye ülkelerin, kriz zamanlarında temel sağlık hizmetlerini sürdürebilecek nitelikli sağlık sistemine yatırım yapmaları gerekmektedir” vurgusu yaptı.

Ghebreyesus, sağlık sistemlerinin güçlendirilmesi konusunda DSÖ’nün üye ülkelere desteğini sürdürmekte kararlı olduğunu vurguladı.
======================================

Dostlar,

  • AKP = RTE;Bırakınız hasta olsunlar, 1. Basamağı / Temel Sağlık Hizmetlerini boşverin, nasılsa Şehir Hastanelerimiz var, orada göğüsleriz… “ dedi!

Dünya alem bizi kıskandı, kıskanıyor, hamdolsun, salgını RTE’nin eşsiz önderliğinde (!!) dünya alemden çoook önce süpürdük istatistiklerin altına, gerçek dışı sayıların ardına (!!??)

Salgın 2019’ın son günlerinde Çin’de başladı. Çin hızla DSÖ’ne (Dünya Sağlık Örgütü) bildirim yaptı. 31 Ocak 2020’de DSÖ, “Bu bir kürsel salgındır / pandemidir!” alarmı verdi.

Türkiye salgını 11 Mart 2020’de, 2,5 ay geciktirme ile kabul etti, ilk olgusunu Bakan Dr. Koca’nın ağzından duyurdu.

TÜİK verileriyle 2020’de (9,5 ayda) yaklaşık 21 bin, 2022’de 60 bin Kovit-19 ölümü kayda girdi. Dolaylı ölümler kovit-19 ölümü olarak raporlanmadı.. Toplam 81 bin diyelim.

DSÖ Halk Sağlığı / Epidemiyoloji uzmanlarının bilimsel kestiriminde 2 yıl için 14,9 milyon fazladan / ek / Kovit-19 ölümü hesaplandı. Bu yaklaşım Türkiye’ye uyarlanırsa :

31 Aralık 2021 günü sonu Dünyada toplam kovit-19 ölüm sayısı “resmen” 5,479,479’dur. Bu sayı, üye 190’ı aşkın ülkeden DSÖ’ne hükümetlerce bildirilenleriin toplamıdır. Kestirilen sayı ise 14,9 milyon olarak verildi (https://www.who.int/news/item/05-05-2022-14.9-million-excess-deaths-were-associated-with-the-covid-19-pandemic-in-2020-and-2021, 5.6.22).

5,479,479 / 14,900,000 = %36,78..
Veya 14,900,000 / 5,479,479 = 2,72

Demek ki Dünya genelinde her 100 kovit-19 ölümünün 37’si kayda girmiş, kalan 63’ü kayıt dışı kalmıştır. Kayda alınabilen ile kestirilen geçekleşen arasındaki katsayı 2,72’dir.
Türkiye’de aynı dönem için resmen açıklanan 81 bin kovit-19 ölümünün de gerçeğin %37’si olduğu varsayılır ise,

81,000 x 2,72 = 220,320 verisine ulaşılır.

Biz, salt 2020 için, “Türkiye’ye özgü olarak TÜİK nüfus (doğum, ölüm) istatistiklerinden kalkarak257 bin fazladan ölüm hesaplamıştık (http://ahmetsaltik.net/tag/kovit-olumu/ ve https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/ugur-dundar/salgini-yonetemeyen-iktidar-olum-sayilarinda-yalan-mi-soyluyor-6763675/). 2021 için henüz bu hesabı yapmadık.. TÜİK hem 2020 hem de 2021 ölüm istatistiklerini hala yayınla(ya)madı / yayınlamasına yüksek tepelerden izin çıkmadı.

Bizim hesabımızın Türkiye açısından daha yerinde (isabetli) olduğu söylenebilir, çünkü DSÖ kestirimi, Dünya geneli için çok daha genel kabullere dayalıdır. TTB (Türk Tabipleri Birliği) uzmanlarının kestirimleri bizden çok eksik olmakla birlikte, DSÖ öngörüsünün de gerisinde.

2021’de ülkemizde resmen toplam 60 bin kovit-19 ölümü açıklandı.

60,000 x 2,72 = 163,200 toplam kovit ölümü; 2021, Türkiye!

2020’de 21,000 x 2,72 = 57,120 ve 2021’de 163,200 toplamı : 220,320!

2022’de ise ilk 4 ay sonunda 20 bin kovit-19 ölümü resmen kayda girdi.

Beklenen ise, DSÖ uzmanlarının hesaplarından elde ettiğimiz 2,72 katsayısı ile çarpılırsa,

20,000 x 2,72 = 54,400!

  • 11 Mart 2020 – 30 Nisan 2022 Türkiye’de kestirilen kovit-19 ölümleri toplam 274,720!
    (2019’da Türkiye’de toplam 440 bin ölüm kayda alındı)
  • Açıklanan ise çok yaklaşık yüz bin. Kabaca her 3 ölümden 1’i resmen açıklandı Türkiye’de!

Tıpkı TÜİK’in enflasyon, işsizlik, ulusal gelir (GSMH).. hesaplarında olduğu gibi..

Şimdiden not düşmüş olalım..
Turp” (üzgünüz; gerçek ölüm sayıları..) öylesine büyük ki, heybelere sığmıyor. 2022 Haziran’ın son haftasında TÜİK, ölüm verilerini açıklar mı acaba?? Yasal görevi!

AKP = RTE = Parti devleti totaliter rejimi işte böyle bir şey..

Nerdeeen nereye.. Bu iktidar sürerse birkaç yıl sonra nasıl bir Türkiye hayal ediyorsunuz? Ülke ve ulus bütünülüğümüzü hala sürdürüyor olabilir miyiz sizce?

Salgını iyi / bilimsel yönet(e)meziniz, insanlarınızın yaşam hakkını bile koru(ya)mazsınız, yine de gerçek verileri saklayarak “..Hamdolsun, salgında da Dünyadan çok başarılıyız… aşı bile geliştirdik..” masalları anlatırsınız! Bu hazin, yüz kızartıcı tablodan BİLE politik başarı öyküsü yazmaya kalkarsınız! Oysa siyasal ömrünüz bitti, artık yazacak öykünüz – masalınız kalmadı!

Eyyyyyyyyy yurdum insanı!
Uyan artık derin gaflet uykusundan! Bir tür kan uykusu bu, ölüme yatıyorsun..

Eyy “Biliim Kurulu” üyeleri meslektaşlarım, öğrencilerim.. Vicdanınız rahat mı? Hekimlik etiği değerlerini nereye koydunuz?  Gerçekten uyuyabiliyor musunuz? Hipokrat yemininize ne oldu sahi; retrograt amnezi mi dediniz?! Bir de; malvarlığınızı (son 2,5 yıldaki değişimi) açıklayabilir misiniz; şaibeler giderilsin..

Sevgi ve saygı ile. 06 Mayıs 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik    

 

 

 

Angarya Çalışmayacak; Angarya Nöbet Tutmayacağız!

TTB_logosu
Dostlar,

Bu gün yapılacağınız web sitemizden duyurduğumuz
basın açıklaması gerçekleştirildi. Biz de katıldık.
Sözü uzatıp gereksiz yinelemeyelim.. Ancak Sağlık Bakanlığı’nın ilkesiz biçimde savrulduğunu, Türkiye sağlık ortamını yönetemediğini, doğrudan kendisinin ciddi sorun kaynağı durumuna geldiğini vurgulamak isteriz.

Kapsamlı Basın açıklaması metnini aşağıda ilgi ve bilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile.
1.7.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==============================================

Angarya Çalışmayacak; Angarya Nöbet Tutmayacağız!

01 Temmuz 2014, Ankara

Aile hekimleri, aile hekimlerinin hastane acillerinde ve 112 istasyonlarında nöbete zorlanmasına ek olarak ASM ve TSM binalarında da nöbet tutmasını içeren
yasa tasarısına karşı 1 Temmuz 2014’te yurt genelinde basın açıklamaları yaptı.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Aile Hekimleri Kolu, 1. Basamak Sağlık Çalışanları
Birlik ve Dayanışma Sendikası, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği’nin çağrısıyla Tabip Odaları ile
sağlık alanındaki emek ve meslek örgütleri bulundukları illerde düzenledikleri
basın açıklamalarında, zorunlu acil nöbetlerinin yanı sıra yeni tasarıda yer alan
angarya ve esnek çalışma dayatmalarına karşı tepkilerini dile getirdiler.

TTB Aile Hekimleri Kolu, 1. Basamak Sağlık Çalışanları Birlik ve Dayanışma Sendikası, SES, Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği ile Ankara Tabip Odası üye ve yöneticileri ise Türkiye Halk Sağlığı Kurumu önünde bir araya geldi.

TTB Merkez Konseyi Üyesi Dr. Filiz Ünal İncekara tarafından okunan
ortak basın açıklaması metni  şöyledir:

BASIN AÇIKLAMASI
1 Temmuz 2014

Hipokrat’ın Yeminine Sadık Kalarak
Mesleğimize ve İşimize Sahip Çıkacağız!

Sağlık Bakanı Dr. M. Müezzinoğlu ‘Acil Nöbet’ konusunda, “Aile hekiminin
muhatap olduğu kitlenin karşısında daha çok zamanda bulunmasını istiyoruz.” diyerek asıl niyetini ortaya koymuştur.

Sağlık Bakanlığı, ASM çalışanları için uzun ve esnek çalışma modelini yaşama geçirmek adına, hastane acillerinde yaşanan sorunları ya da ‘acil nöbeti’ olmadan hekimlik yapılamaz gibi türlü bahaneleri gerekçe göstererek kamuoyunu yanıltmak istemiştir. Ancak her kezinde bu gerekçelere sığınarak çalışanların kazanılmış haklarını elinden almaya çalışan Sağlık Bakanlığı inandırıcılığını yitirmiştir.

Neden Bu Uygulamaya Karşıyız?

Bu konuda kezlerce yapılan basın açıklamaları ve kitlesel eylemlerle sesini duyurmaya çalışan ASM çalışanları, yalnozca kendi hakları için değil, toplumun nitelikli sağlık hizmeti alma hakkı için de bu savaşımı kararlılıkla sürdürdüğünü ve sürdürmeye
devam edeceğini kamuoyu ile paylaşmıştı.

Birinci Basamak Sağlık Hizmetleri Çökertiliyor

1978 yılında ‘Alma-Ata Bildirgesi’ ile ‘Herkese Sağlık’ sloganıyla Temel Sağlık Hizmetleri‘nin önemi tanımlanmış, Dünyaca kabul görmüş, 2008 yılında bu Bildirge’nin güncelliğini ve önemini koruduğu Dünya sağlık otoritelerince bir kez daha ilan edilmişti. Bu Bildirgede yer alan, 1. basamak sağlık hizmetlerinin bütün toplumu kapsayan, nitelikli, takım çalışmasına dayalı, ulaşılabilir, koruyucu hekimliği önceleyen kuralları, hükümetin yürüttüğü sağlığı piyasa koşullarına terk eden politikalarla
olumsuz etkilenmiştir.

Sağlık Bakanlığı, TBMM’ye getirdiği yeni yasa tasarısıyla, ASM ve TSM’lerde
esnek çalışmanın önünü açarak, bir yandan Basamaklı sağlık hizmetlerini, öte yandan 1. Basamak hizmetlerinde çalışanların enerjisini bitirmek için vargücüyle çalışıyor.

1. Basamağa en çok gereksinim duyduğumuz bir dönemde; İstanbul gibi 39 ilçesi olan bir mülteci (AS: sığınmacı) kentinin ancak 6 ilçesinde, hedeflenen nüfusun 2/3’üne çocuk felci aşısının yapıldığı, onlarca ASM biriminin yıllardır doldurulamadığı, yönetilemeyen bir 1. Basamak ortamında var olanı da tahrip edecek politikalarda
ısrar ne anlama gelmektedir?

Acil Sağlık Hizmeti Niteliksiz Hale Getiriliyor ?

Acil servis hekimliği farklı bir mesleki eğitim süreci gerektirmektedir. Acil birimlerde sağlık hizmeti sunan çalışanlar, belirli periyodlarda bilgi becerilerini yinelemek için bir takım eğitimlerden (İleri Yaşam Desteği, Çocuk İleri Yaşam Desteği, Travma Resüsitasyon Kursu ve Temel Modülü) geçerler. Acil sağlık hizmetlerini bu alanda yeterli mesleki eğitimi ve deneyimi olmayan sağlık çalışanlarıyla gidermeye çalışmak halkın sağlığını tehlikeye atmak anlamına gelmektedir.

Acil sağlık hizmetlerindeki sorunların, birinci basamak sağlık hizmetlerinin içinin boşaltılarak giderilemeyeceği, hastane acillerinde her an şiddete maruz kalan sağlık çalışanlarının güvenliğini bile sağlamada acizlik gösteren bir yönetimin bu kararlarla şiddeti ASM ve TSM’lere taşıyacağı bilinmelidir.

Sağlık Bakanlığı’nın ASM çalışanlarına dayattığı hastane acillerinde ve 112 istasyonlarındaki nöbet uygulamaları ne çalışanlar ne de toplum nezdinde kabul görmemiştir. Sağlık çalışanlarıyüzde 90 oranında bu haksız görev ve sorumluluk kavramlarıyla bağdaşmayan, hukuka uygun olmayan nöbetlere gitmemişlerdir, gitmeyeceklerdir.

Hastane acillerine konan nöbetlere giden hekimler ise nöbet başına 2,5 hasta bakmışlardırYıllardır kanayan yaramız olan “Sağlıkta Şiddet Yasası” bir türlü çıkarılamazken nöbet konusunda neden bu kadar ısrarcı olunduğu da anlaşılamamıştır.

Konuyla ilgili yasa tasarısı Meclisin Sağlık ve Bütçe Komisyonlarında görüşülürken, sağlık çalışanlarının en büyük meslek kuruluşu TTB ve öbür sağlık örgütlerimiz
sürece müdahil olmuş, tasarıyla ilgili itirazlarını vekillerimize ve Sağlık Bakanlığı’na kezlerce iletmiş, gerekli uyarılarda bulunmuşlardır.

Birçok yerde hasta-hekim ilişkisi güven ve saygının ötesine geçmiştir.

Uğruna çalıştığımız, yıllarımızı verdiğimiz halkla karşı karşıya getirilmek isteniyoruz.

Bütün olup bitenler bizim canımızı acıtıyor. Hekimlik çok sıkıntılı ve çok zor bir süreçten geçiyor. Şu anda hekimlerin geldiği yer hiç de iyi bir yer değildir. Sağlık Bakanlığı’nın sorunlara çözüm odaklı bakmasının önemini, çalışanların görüş ve önerilerini
dikkate almadan yapılacak düzenlemelerin yaşam bulamayacağının bilinmesini
bir kez daha anımsatıyoruz. Biz hekim ve sivil toplum kuruluşları olarak toplumsal olayların da bir parçasıyız. Güven ve saygı üzerine inşa edilmiş bir toplum ve hekim ilişkisi istiyoruz. Bizlere kulak verildiğinde halka da kulak vermiş olunacaktır.

Kendi haklarımız, mesleğimiz, geleceğimiz ve halkın nitelikli sağlık hizmeti alma hakkı için kararlılıkla sürdürdüğümüz savaşımımızı büyüterek devam ettireceğiz.

Hipokrat’ın yeminine sadık kalarak, mesleğimizin gerekenlerini yerine getireceğimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz.

Saygılarımızla. 01.07.2014

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ AİLE HEKİMLERİ KOLU

BİRİNCİ BASAMAK SAĞLIK ÇALIŞANLARI BİRLİK VE DAYANIŞMA SENDİKASI

SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİLERİ SENDİKASI

TÜRKİYE AİLE HEKİMLERİ UZMANLIK DERNEĞİ

Dünya Bankası’nın Laik İmparatorluğunda Kumarhane Kapitalizmi

Dunya_Bankasi’ninLaik_Imparatorlugu’nda_Kumarhane_Kapitalizmi

21. YÜZYIL SAĞLIK HEDEFLERİ / Health Targets for The 21st Century by WHO

21inci_Yuzyıl_Saglik_Hedefleri