Etiket arşivi: Koruyucu Hekimlik

DEPREMZEDELERİN KARŞILAŞABİLECEĞİ ENFEKSİYONLAR

  • Kahramanmaraş kaynaklı Güneydoğu Depreminde; maalesef otuz binden fazla insanımızı acı bir şekilde kaybettik.
Depremzedelerin Karşılaşabileceği Enfeksiyonlar

Dr. Mustafa Torun
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı
drmustafatorun@gmail.com  mtorun3@gmail.com

Bilgi deneyimden gelir. Bilgi malumat değildir. Bilmenin tek yolu deneyimlemektir.” EİNSTEİN
**
Kahramanmaraş kaynaklı Güneydoğu Depreminde; maalesef otuz binden çok insanımızı acı bir biçimde yitirdik. Sayılar giderek artıyor. Tüm dileklerimiz artmaması. Bu depremde yüz binden çok insanımız yaralandı. On binden çok konut yıkıldı. Ulus olarak tarif edilemez çok ağır bir sağlık sorunu, çok büyük bir travma yani yıkım yaşıyoruz.
**
Bu acıyı sözcüklerle ifade etmek o denli zor ki, boğazımız düğümleniyor. Hepimiz de sorunun neden kaynaklandığını çok iyi biliyoruz. Maalesef “Siyasetin sırası değil” denmekte. Bu ifade bile siyaset değil mi dostlarım? Bu arada eğitime ara veriliyor. Depremin olduğu illerde olağanüstü hal (OHAL) ilan ediliyor. Yani anlamayanlara açık söyleyeyim; aslında siyaset bilinçli olarak sürdürülüyor.

Gelelim kendi alanımla ilgili sorulan sorulara, yani DEPREMZEDELERİN KARŞILAŞABİLECEĞİ ENFEKSİYONLAR konusuna. Ana başlıklar altında konuyu irdelersek daha iyi anlaşılır düşüncesindeyim.
**
Biz burada DEPREMZEDE deyince, depremden etkilenen, depremin içinde olan, yani sosyal, ruhsal, fiziksel ve siyasi olarak depremden etkilenip iyi durumda olmayan bireyleri kastediyorum.
**
Bildiğimiz bir gerçek yoğun stres ve travma altındaki kesimlerde, özellikle süregen (kronik) hastalıkları ve bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda enfeksiyon eğiliminin artmasıdır. Kimi başlıklar altında konuyu irdelemeye çalışalım.

DEPREMZEDELERDE GÖRÜLEBİLEN ÖNEMLİ ENFEKSİYONLAR

İçinde bulundukları travmalı koşullar nedeni ile Viral ve Bakteriyel Üst ve Alt Solunum Yolu Enfeksiyonları, Sindirim Sistemi Enfeksiyonları, İdrar Yolu Enfeksiyonları, Kan Yolu İle Geçen Enfeksiyonlar, Paraziter ve Mantar Enfeksiyonları ile ayrı bir başlık altında Akciğer tüberkülozudur.
**
DEPREMZEDELERDE KANLA GEÇEBİLECEK ENFEKSİYONLAR

Bunların başında: Hepatit-B, Hepatit-C, ender de olsa Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ve Sıtma (Endemik bölgede ise), yine HIV yönünden riskli bölgede bulunuyorsa HIV Enfeksiyonu gelmektedir.

DEPREMZEDELERE SOLUNUMLA GEÇEN ENFEKSİYONLAR

Grip, Toplum Kökenli Zatürree, Atipik Zatürreler, Tüberküloz en çok bulaşabilecek enfeksiyonlardır.

DEPREMZEDELERE SİNDİRİM SİSTEMİ İLE GEÇEN ENFEKSİYONLAR

Viral ve Bakteriyel ishal Yapan Enfeksiyonlar ile paraziter Dizanteriler ve Hepatit-A Enfeksiyonları olma olasılıkları yüksektir. TİFO VE KOLERA’yı ayrıca belirtmekte yarar var.

DEPREMZEDELERDE ENFEKSİYON RİSKİNİ OLUŞTURAN ETKENLER

“Başta Hjyen Koşullarına Uyamama, Kronik Yorgunluk, Travmaya Bağlı Stres ve Kötü Ortam, Beslenememe, Yetersiz Oksijenlenme, Kronik Hastalarda ilaçlarını Düzenli Kullanamama” ve sayamadığımız öbür nedenler enfeksiyon riskini oluşturan etkenlerdir.

ALINACAK ÖNLEMLER

Kişisel Hijyen önlemlerine azami dikkat edilmeli. El yıkama, düzenli ve dengeli beslenme, gerektiğinde vitamin ve mineral desteği, maske ve uzaklık (mesafe) kurallarına çok özen gösterilip, erişkin aşılamaları (Hepatit-B, tetanus, difteri, grip, zatürree, özel durumlara göre aşılar) mutlaka yapılmalıdır. Psikolojik destek aynı zamanda Enfeksiyonları önlem açısından şarttır. Gerektiğinde hastane koşullarında tedavi yapılmalı ve bireyler Koruyucu HEKİMLİK kuralları açısından izlenmelidir.
**
Konumuzu acıklı bir ezgimizden bir bölüm ile bitireyim. Bu türküyü her dinlediğimde ülkemin birileri tarafından ne hallere getirildiğini, milyonların bu duruma seyirci kalmasına şaşırır, acı acı düşünürüm. Ağlamamak için kendimi zor tutarım.

TURNAM BAŞIM DARDA BENİM

Başım Öne Eğdirdiler
Yüzüm Yere Değdirdiler
Saçıma Kar Yağdırdılar
Yaz İle Baharda Benim

Çekerim Turnam Sineye Derdi Sineye
Bu Yıl Bize Gülmek Haram Belki Seneye

Sevgilerimle…

Prof. Dr. H. Nusret Fişek’i Saygı ve Özlemle Anıyoruz!

Türkiye’de SOSYALLEŞTİRİLMİŞ sağlık hizmetleri, çağdaş Halk Sağlığı bilimleri ve daha pek çok hizmetin öncüsü Prof. Dr. Nusret Fişek hocamızı anacağız..
Konu :
Hekim Göçü.. Nedenleri, Nasıl Önlemeli??

TTB’nin youtube, twitter, instagram, facebook sitelerinden eşzamanlı, canlı izlenebilecek.. / izlendi..
Youtube’da izlemek için lütfen tıklayınız : https://youtu.be/ayQSQp8Dw5Y
========================

Prof. Dr. H. Nusret Fişek’i
Saygı ve Özlemle Anıyoruz!

Değerli bilim ve eylem insanı, çok yönlü bir önder ve Türkiye’de Tıpta Halk Sağlığı Uzmanlığının kurucusu olan Prof. Dr. Nusret Fişek, yurdumuzda çağdaş sağlık anlayışının da yerleşmesinde önemli bir öncü olmuştur. Nusret Fişek’in yaşamı hep tek bir hedefe yönelmiştir. Bu hedef hepimizin de amacı olan “insanımızın daha sağlıklı yaşaması” hedefidir. Prof. Dr. Nusret Fişek tüm yaşamı boyunca insan ve toplum sağlığı için en üst düzeyde savaşım vermiş, bilim insanlığıyla, yöneticiliğiyle, eğiticiliğiyle, barış severliğiyle ve demokratlığıyla bizlere her zaman örnek olmuştur. Nusret Fişek, tıp bilimini toplumsal bir bilim olarak görmüş, tıp ile sosyal bilimler arasında her zaman yakın bir ilişki kurmuştur. Hepsinden önemlisi, toplumun sağlık sorunlarını çözmede bilimsel sağlık politikaları üretmiştir.

Prof. Dr. Nusret Fişek’in bakteriyoloji, mikrobiyoloji, biyokimya, biyoistatistik, demografi gibi temel bilim dallarındaki uzmanlıklarının yanı sıra tıbbi deontoloji, sağlık örgütlenmesi, sağlık yönetimi, eğitim ve iletişim gibi alanlarda da son derece başarılı çalışmaları vardır. Kısacası Nusret Fişek’in yaşamı bir bilimler mozayiğidir.

Kuşkusuz Prof. Dr. Nusret Fişek hocamızın en önemli yapıtlarından birisi “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasası“dır. Bu yasa 1978 Alma Ata Bildirgesinden yıllarca önce temel sağlık hizmetleriyle ilgili pek çok ilkeyi yaşama geçirmiş, sağlık tanımına ve Evrensel İnsan Hakları Bildirgesine göndermede bulunmuştur. Sosyalleştirme uygulaması salt sağlık hizmetlerinin örgütlenmesini değil toplum katılımını da içerecek uygulamaları ülkemizde somut biçimde yaşama geçirmiştir. Ne yazık ki bu yasa yıllarca siyasal iktidarlarca bilinçli bir olarak engellenmiş ve en sonunda aile hekimliği uygulamasıyla birlikte ortadan kaldırılmıştır (2010).

İdealist bir bilim insanı olan Prof. Dr. Nusret Fişek hocamızın eğitim konusunda da çağdaş ve çok yönlü yaklaşımları vardır. Hıfzıssıhha Okulu Müdürü olmasıyla birlikte okuldaki eğitim etkinlikleri somut olarak artmış, hizmet içi eğitim programları geliştirmiş ve 1958’de başlattığı Hekimler için Halk Sağlığı uzmanlık eğitimiyle ülkemizdeki Halk Sağlığı Uzmanlarını yetiştirmiştir. Bugün kapatılmış bir Okulu, atıl bırakılmış laboratuvarları ve durdurulmuş aşı üretimiyle adeta bir ibret anıtı durumuna gelen Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünün yeniden etkin duruma getirilmesi, ülkemizdeki tüm Halk Sağlığı Uzmanlarının en içten dileğidir.

Nusret Fişek’in tıp eğitimine olan yaklaşımı da çağdaş ve çok boyutludur. Tıp öğrencisini hastanenin dışında, toplum içinde eğitme konusunda hep özel bir çabası olmuştur. Bu çabalarını Hacettepe Üniversitesinin Etimesgut ve Çubuk Sağlık, Eğitim ve Araştırma Bölgelerinde somutlaştırmıştır. Müdürlüğünü yaptığı Hacettepe Üniversitesi Toplum Hekimliği Enstitüsünde tüm öğrencilerin mezuniyet öncesi ve sonrası dönemlerde ve çok disiplinli (multi disipliner) yapı içinde bu bölgelerde eğitim görmesini sağlamıştır. Hem tıp öğrencileri, hem Halk Sağlığı uzmanlık ve doktora öğrencileri bölgede toplum içinde çalışmış, hizmet sunmuş, eğitimler yapmış ve bölge halkının da katılımıyla birlikte ortak çalışmalar, hizmetler üretmişlerdir. Gene üzülerek belirtmek gerekir ki; bu bölgeler de Sağlık Bakanlığınnca üniversitelerin elinden alınmış ve Sağlık, Eğitim ve Araştırma Bölgeleri kapatılmıştır.

Nusret Fişek hocamızın en önem verdiği konulardan birisi de Demografidir. Sunulan hizmetin iyi planlanabilmesi için güvenilir bir nüfus ve sağlık verisine gereksinim olduğunu vurgulamış, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü‘nü (HÜNEE) bu amaçla kurmuştur. Nüfus Planlaması Hakkında Kanunun (2827 sayılı, 1965 tarihli) çıkartılmasına öncülük etmiş, Aile Planlaması kavramının ve hizmetlerinin geliştirilmesini sağlamıştır.

Prof. Dr. Nusret Fişek hocamız bireyin ve hekimin hakları konusunda da tıbbi deontolojiyi gündeme getirmiş, deontoloji ve tıp etiği kavramlarını salt hekimler açısından değil bütün toplum açısından ele almıştır. Aynı yaklaşımla yasal hekim örgütlenmesi olan Tabip Odalarını da gerçekte hekimlerin en doğal örgütlenme hakkı olarak kabul etmiştir. Bir barış ve sevgi insanı olan Prof. Dr. Nusret Fişek, uzun yıllar TTB Merkez Konseyi Başkanlığı yapmıştır.

Prof. Dr. Nusret Fişek sağlık hizmetlerinin sunulmasında her zaman kamu ağırlıklı bir modeli savunmuş, koruyucu hekimlik ilkelerinin öne çıkarılmasını istemiş ve toplumun tümüne hizmet götürecek geniş bir takım (ekip) anlayışına sahip bir model (Sağlık Ocağı) kurgulamıştır. Türkiye’nin sağlık sistemindeki sorunlarını çözmede Prof. Dr. Nusret Fişek hocamızın bu modelini günümüzde yeniden anımsamak gerekmektedir. Sağlık yönetimi konusunda da uzman bir kişi olan Nusret Fişek, Türkiye’nin sağlık yönetimi alanındaki sorunlarını şöyle tanımlamıştır:

  • “Türkiye’de sağlık yönetimi alanında yaşanan sorunları aşabilmek için halk sağlığı alanında hekimlere mezuniyet sonrası halk sağlığı uzmanlık eğitimi verilmeye başlanmıştır. Her yöneticinin sağlık mevzuatını ve bürokratik düzeni bilmesi gerekir ancak bu yeterli değildir. Sağlık hizmetleri ancak sağlık yönetimini bir bilim ve sanat olarak öğrenmiş kişilerin elinde gelişebilir”.

Bu nedenle eğer Sağlık Bakanlığı politika yapıcıları Halk Sağlığı Uzmanlarının öncelikle bölge sağlık yöneticisi konumunda görevlendirilmesini (istihdam edilmelerini) hedeflerlerse, ülkemizin sağlık düzeyinin hızla iyileşmesine de önemli bir katkıda bulunmuş olacaklardır.

Nusret Fişek hocamız artık yanımızda değil. Bizlere ders anlatamaz ancak yazdığı kitap ve makaleler, oluşturduğu ilkeler ve yaşamı boyunca yaptıklarıyla bizlere yol göstermeyi sürüdürmektedir. Nusret Fişek’i anmak ancak O’nun savunduğu ilke ve uygulamaları yaşatmakla olanaklı olabilir. Bu çağdaş ve demokrat insana yaraşır olamayanların ise, O’nun insanca yaşam öğretisini anlamaları beklenemez.

Değerli bilim ve eylem insanı, çok yönlü bir önder, ülkemizde çağdaş sağlık hizmetleri anlayışının yerleşmesinde “Sosyalleştirme Yasası“yla önemli rol oynamış; Hıfzıssıhha Okulu müdürlüğü sırasında Türkiye’de tıpta Halk Sağlığı Uzmanlık eğitimini başlatan ve Hacettepe Üniversitesi’nde Toplum Hekimliği Enstitüsü‘nü kurulmasıyla birlikte, ülkemizde Halk Sağlığı Anabilim Dallarının açılmasına öncülük etmiş olan hocamız Prof. Dr. Nusret Fişek’i, bu gün ölümünün 32. yıldönümünde saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz.

O’nun savunduğu ilke ve uygulamaları yaşatmak temel görevimiz olacaktır.

HASUDER olarak Halk Sağlığı alanındaki savaşımımız (mücadelemiz),
Nusret Fişek hocamızın saygın ve sevgin aydınlığıyla güçlenerek sürecektir.

03 Kasım 2022
HASUDER Yönetim Kurulu

Paralar şehir hastanelerine

authorBAYAZIT İLHAN

YAŞAM16.09.2022, BİRGÜN

Geçtiğimiz pazar günü BirGün Gazetesi’nde İsmail Arı önemli bir habere imza atarak müteahhitlerin ekonomideki kötü gidiş nedeniyle bazı kamu ihalelerine katılmadıklarını rakamlarıyla ortaya koydu. Buna göre son üç ayda, katılım olmaması nedeniyle iptal edilenler en çok Sağlık Bakanlığı projeleri. Hastane yapımı, tadilatı ve inşaat tamamlamayla ilgili 102 ihale katılım olmadığı için iptal edildi. Ayrıca çok sayıda aile sağlığı merkezi, diyaliz merkezi yapımı, ek hizmet binası yapımı ve 112 merkezi gibi inşaat ihalelerine de şirketler katılmadı. Bakanlığın 24 ihalesi de bütçe yetersizliği nedeniyle iptal edildi.

Bu ihaleler yeniden açıldığında daha yüksek maliyetlerle karşılaşılacak, halkın cebinden daha çok para çıkacak. Peki sağlıkla ilgili pek çok proje aksarken ödemesi sekmeyen hangileri dersiniz? Tabii ki hizmet alma ve kira ödeme garantili şehir hastaneleri.

ÖDEMELER KATLANIYOR

Bir başka önemli gelişmeyi de hemen ertesi gün SÖZCÜ Gazetesi’nde Çiğdem Toker’den öğrendik. Orta Vadeli Program’dan görebildiğimiz kadarıyla şehir hastaneleri ödemeleri önümüzdeki yıl ikiye katlanacak. “İki haberin birbiriyle ne ilişkisi var?” derseniz, şu gerçeği görmek gerekir: Sağlık gibi yaşamsal bir konuda kamu kaynaklarından aslan payı, yüzde 70,4’ünü dört şirketin kontrol ettiği şehir hastaneleri piyasasına teslim ediliyor. Açık bir siyasal tercihten söz ediyoruz. Mevcut devlet hastanelerinin kapatılmasıyla da kamu sağlık hizmetlerinin tasfiyesinde yeni bir aşamaya geçildi. Bazı hizmetlerin yabancılara devri ve imtiyazları da içeren oldukça etkili bir özelleştirme politikasını “cebimizden beş kuruş çıkmayacak” diyerek halka nasıl yutturduklarını görüyor musunuz?

Bu yıla kadar Sağlık Bakanlığı’nın mali tablolarında kamu özel işbirliği ile yapılan şehir hastanelerinin hizmet ve kira ödemeleri toplam halinde her ay veriliyordu. Artık açık yazılmıyor. Sözleşmeler gizli tutuluyor, hastaneler için döviz ve enflasyon üzerinden 25 yıl garantili kira ödemeleri var. Kiralar “gayrimenkul sermaye üretim giderleri”, hizmet ödemeleri ise “hizmet alımları” içinden takip edilmeye çalışılıyor. Sağlık Bakanlığı’nın sermaye giderleri içinde büyük oranda şehir hastaneleri harcamaları var. Tutarının bu yıl için planlanan 27 milyar 840 milyon TL’den önümüzdeki yıl 60 milyar 405 milyon TL’ye çıkması bekleniyor. Öte yandan bir yıl önce 2023 için yapılan tahmin 31,3 milyar TL idi. Bir yılda tahminler neredeyse iki katına çıkacak kadar sapma gösteriyor. Sapmanın içinde kim bilir neler var!

NE KADAR ÖDENİYOR?

Ödemeler çok yüklü. Temmuz sonu itibarıyla bu yıl gayrimenkul sermaye üretim gideri olarak 17 milyar 520 milyon TL, hizmet alımı için de 14 milyar 749 milyon TL ödeme yapılmış. Büyük oranda şehir hastaneleri için yapılan ödemeler bunlar, ama tam rakamları bilemiyoruz. Şu ana kadar açılan 13 hastane için yapılan ödemeleri hesaplamaya çalışıyoruz. Yapımı devam eden beş hastane daha var, onlar da eklenince, yüksek enflasyon ve döviz fiyatları ile birlikte ödemelerin daha da artacağı çok açık.

Hangi hastaneye, hangi kalemde ne ödemesi yapıldığının kamuoyuna açıklanmadığı bir süreçten, toplam ödemelerin de açıklanmadığı bir noktaya geldik. Halkın parasının nereye, ne kadar harcandığını takip dahi edemiyoruz. Yapılan yüksek ödemelerin her yıl daha fazla Sağlık Bakanlığı bütçesini işgal ettiğini, başta koruyucu hekimlik hizmetleri olmak üzere pek çok yaşamsal hizmetten kaynak çalan bir hale dönüştüğünü görüyoruz. Öyle ya, ihaleler ödenek yetersizliğinden ya da katılım olmadığı için iptal edildiğine göre, şehir hastaneleri dışındaki yatırımlarda ciddi sorunlar yaşandığı ortada. Yapımı devam eden şehir hastanelerinin açılışlarının beş yıldır sürekli ertelendiğini hatırlarsanız orada da işlerin sıkıntılı olduğu görülüyor. Neresinden baksak çatırdayan bir sağlık sisteminin içine düşürüldük.

  • Torunlarımızı bile borçlandırarak yapılan şehir hastaneleri modelinden, daha fazla zarar görmeden, kamunun yararına olacak bir formülle çıkılması gerekiyor.

“3-9 Eylül Halk Sağlığı Haftası” Açıklaması Ve Etkinlik Programı


3-9 Eylül Halk Sağlığı Haftası Açıklaması - Etkinlik Programı

3-9 Eylül Halk Sağlığı Haftası Açıklaması – Etkinlik Programı
Türkiye’de 3-9 Eylül 2021 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan Halk Sağlığı Haftası etkinlikleri, Halk Sağlığı biliminin önemini anlamak, halk sağlığı sorunları ve çözüm önerilerini konuşmak açısından büyük bir fırsat olacaktır.

Halk Sağlığı, tüm toplumun sağlığını korumak ve geliştirmek yaklaşımını temel ilke olarak kabul eden ve insanların yaşam süresini uzatmayı ve daha nitelikli bir yaşam sürmelerini hedefleyen bir bilim, beceri ve uzmanlık dalıdır.Halk Sağlığı Uzmanları, toplumun sağlık düzeyini, gereksinimlerini, var olan ve gelişebilecek sağlık sorunlarını ve nedenlerini saptamak, çözümler üretmek, halk sağlığı programlarının oluşturulması ve yürütülmesini sağlamak üzere yetiştirilmiştir ve koruyucu hekimlik alanında uzmanlaşmıştır.İçinde yaşadığımız pandemi, özellikle son zamanlarda iklim krizi ile daha da belirgin hale gelen yangın, sel gibi afet ve acil durumlar, bunların yanı sıra bölgemizdeki savaş ve şiddet ortamı nedeniyle ülkemizin yoğun bir dış göç akımına maruz kalmış olması Halk Sağlığı biliminin önemini daha da artırmaktadır. Tüm bu durumlarda toplumun sağlığının korunması ve geliştirilmesi, süreçlerin doğru yönetilmesi ancak Halk Sağlığı biliminin ilkelerinin gözetilmesiyle mümkün olacaktır. Bunun sağlanabilmesi için Halk Sağlığı Uzmanlarının görev tanımlarına ve liyakat esasına uygun biçimde istihdamı büyük önem taşımaktadır.Bu çerçevede HASUDER tarafından 6-9 Eylül 2021 tarihleri arasında bir dizi çevrimiçi etkinlik düzenlenmiştir. Ekinlikler “zoom” ve “youtube” kanalı üzerinden gerçekleştirecektir. Etkinlikler için gerekli linkler her gün ayrıca duyurulacaktır.

HASUDER 3-9 Eylül 2021 Halk Sağlığı Haftası Etkinlik Programı
HASUDER 3-9 Eylül 2021 Halk Sağlığı Haftası Etkinlik Programı

İktidarın salgın politikasını eleştirmişti: Prof. Dr. Kayıhan Pala’ya soruşturma!

İktidarın salgın politikasını eleştirmişti:
Prof. Dr. Kayıhan Pala’ya soruşturma!

Türk Tabipleri Birliği Covid-19 İzleme Grubu üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala hakkında, iktidarın salgın politikasını eleştirmesi nedeniyle soruşturma başlatıldı.

(AS : Bizim kapsamlı düşüncelerimiz yazının altındadır..)

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 İzleme Grubu üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala hakkında Bursa Valiliğinin talebiyle Uludağ Üniversitesi tarafından “halkı yanlış bilgilendirmek” suçlamasıyla soruşturma açıldı.

Türk Tabipler Birliği (TTB) koronavirüs pandemisi sürecinde iktidarı bilgileri şeffaf bir biçimde kamuoyuyla paylaşmaya davet eden, vakalar devam ederken hızla normalleşmenin sonuçlarının ağır olacağını söylemişti. Türkiye’de vaka sayısı 200 bine yaklaşırken virüsle mücadele etmesi gereken yönetim Prof. Dr. Kayıhan Pala hakkında soruşturma başlattı. Pala, “halkı yanlış bilgilendirmek” ve “paniğe yönlendirmek” ile suçlandı.

Prof. Dr. Pala, yaptığı birçok açıklamada, haziran başında hayata geçirilen “yeni normal”e ilişkin eleştiri ve kaygılarını sıralamıştı. Pala’nın hakkında soruşturma başlatılmasına gerekçe gösterilen söyleşi ise yerel bir internet sitesinde Nisan ayında yayımlanmıştı. Söz konusu söyleşide Pala, gerçek vaka ve ölüm sayılarının açıklananın çok üzerinde olduğunu belirtmişti.

TTB: HEKİMLİK DEĞERLERİNE ve TTB’YE AÇILMIŞ BİR SORUŞTURMA OLARAK GÖRÜYORUZ

Türk Tabipler Birliği tarafından yapılan açıklamada soruşturma kararına tepki gösterilerek şöyle denildi:

“‘enBursa.com‘ isimli internet haber sitesine  yapmış  olduğu “pandemi’nin Bursa’daki seyri” içerikli açıklamaları nedeniyle  Prof.Dr. Kayıhan PALA hakkında Bursa Valiliği tarafından Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına  ihbarda bulunulmuş, ardından  Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından görevsizlik kararı verilen dosya, gereği için Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü’ne gönderilmiş ve Üniversite Rektörlüğü “halkı yanlış bilgilendirme ve paniğe yönlendirici” açıklamalar  yaptığı iddiası ile soruşturma açmış durumdadır.

Öncelikle belirtmemiz gerekir ki, değerli hocamız Prof Dr. Kayıhan Pala ve TTB COVID-19 İzleme Kurulu’nda yer alan bütün meslektaşlarımızın açıklama ve değerlendirmelerinin ilk elden muhatabı TTB Merkez Konseyidir. Sorulacak hesabı, açılacak soruşturması olanların öncelikle bilmesi gereken şey;

  • halkın sağlığı, ülkenin geleceği söz konusu olduğunda bilimin ışığında her türlü eleştirel değerlendirmeyi yapmak TTB’nin ve oluşturduğu kurulların varlık nedenidir.

Bu nedenle Uludağ Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve aynı zamanda TTB COVID-19  izleme grubumuzun üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala’ya Üniversite yönetimi tarafından açılmış olan soruşturmayı hekimlik değerlerine ve Türk Tabipleri Birliği’ne açılmış bir soruşturma olarak görüyoruz. TTB Merkez Konseyi, bağlı Tabip Odaları ve hekimlik değerlerine sahip çıkan bütün hekim ve sağlık çalışanlarıyla birlikte Dr. Kayahan PALA’nın ve savunduğu değerlerin yanında olacağımızı ilan ediyoruz.”

İSTANBUL TABİP ODASI’NDAN TEPKİ

İstanbul Tabip Odası, Prof. Dr. Kayıhan Pala’ya soruşturma kararına tepki göstererek, “Prof. Dr. Kayıhan Pala hakkında soruşturma başlatıldı. Bilimin ve bilim insanlarının sesi kısılamaz. #KayıhanPalayanındayız” açıklamasını yaptı.
=================================================

Dostlar,

İktidar tıkandıkça ve ülkeyi yönetemez duruma sürüklendikçe, baskıcı yöntemlere başvurusunu artırıyor..  Tıkanma ve baskıcılaşma doğru orantılı.. Klasik siyasal tarih örnekleri sergileniyor. Son birkaç güne bakmak yeterli belki de..
– Çok sayıda gazeteci hapiste..
– Muhalefet vekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılarak hapisteler..
– Çok ağır ekonomik bunalım nedeniyle kaynak bulma paniği içinde emekçilerin alın teri ve kara gün güvencesi kıdem tazminatına el koyma girişimleri.. Emekçiler ayakta..
– Eldeki iktidar yandaşı olmayan 3-4 gazete ve TV kanalına ceza üstüne ceza ve ekran karartma..
– Ülkeyi kutuplaştırarak bölme ve yandaşlarını bu gerilim ekseninde bir arada tutma çabasının son somut ürünü olarak Baroları bölme ve çoklu baro maskesi altında yandaş barolar üzerinden savunma alanını da siyasallaştırma.. Onbinlerce avukat ayakta ve sokaklarda..
– Erdoğan’ın gençlerle YKS öncesi söyleşi denemesi iktidara tokat gibi..
– Sosyal medyada ücretli binlerce trole karşın denge iktidarın çooook aleyhine..
– Yandaş kayırmalar ve nepotizm artık mide bulandıran düzeye vardı..
****
Öte yandan ekonomi, işsizlik verileri, enflasyon verileri çok ağır bir yıkımı / yangını yansıtmakta.
AKP oyları durdurulamayan biçimde düşmekte..
İktidarı uzatmanın akla – hayale gelmeyen yöntemleri araştırılmakta ve uygulanmakta.
18 yıldır tek başına iktidar olan ve ülkeyi kökten gerici – dinci dönüşümlere uğratan siyasal kadro, olağan biçimde iktidarı devretmeye yanaşmamakta..
Bu çok ciddi bir gerilim, hatta ateş hattıdır.
Aktörlerine de ülkeye de çok büyük zarar verir..
Yol yakınken frene basmakta saymakla bitmez yarar vardır ve bunun yöntemleri bulunabilir, bulunmalıdır AKP kadrolarınca.
****
Prof. Dr. Kayıhan Pala, yetkin ve seçkin bir Halk Sağlığı Uzmanı hekimdir.
Başından beri, TTB COVID-19 Bilimsel İzleme Grubuna çok değerli katkılar sunmuştur.
Katıldığı TV programlarında da son derece ağırbaşlı ve ölçülü söylemler kullanmıştır.
Söylemlerinin tüm içeriği bilimsel ve gerçektir, Halkın Sağlığını koruma amaçlıdır.
Kıdemli bir hekim, öğretim üyesi ve özellikle koruyucu hekimlik alanındaki uzmanlığı ve sorumluluğu gereği çok anlamlı Epidemiyolojik irdelemeler yapmış ve demokratik bir toplumda kamuoyu ile düşüncelerini – bilimsel verilerini paylaşmıştır.

  • Üzerine atılı suç ile uzak – yakın bir bağı asla düşünülemez.

Tersine, salgını bilimsel yönetmeyen / yönetemeyenler, suçluların telaşı içindedirler.

Uludağ Üniversitesi yönetimi, Üniversitenin kurumsal kimliğine yakışır tutum alarak söz konusu soruşturmayı derhal geri çekmeli ve tam da tersine Prof. Pala’nın çalışmalarına destek vermelidir..

Bilimin ve bilim insanlarının sesi kısılamaz!

#KayıhanPalayanındayız

Türkiye henüz o denli düşmemiş olsa gerektir..

Sevgi, saygı ve KAYGI ile. 01 Temmuz 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (Mülkiya)
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

POLİS ŞİDDET ATÖLYESİ – ATO BAŞKANI Prof. Dr. Vedat BULUT

POLİS ŞİDDET ATÖLYESİ

Prof. Dr. Vedat BULUT
Ankara Tabip Odası Başkanı
HEKİM POSTASI, Aralık/Ocak 2020, syf. 3
http://www.hekimpostasi.org.tr/2020/01/27/polis-siddet-atolyesi/

Bu yılın ilk yazısını 2020 yılı Sağlık Bütçemize ayıracaktık. Malum nedenlerle başlık değiştirmek zorunda kaldık. Bütçe cephesinde değişen bir şey yoktur. Yine sermayenin lehine, emekçilerinse aleyhine bir bütçe ile karşılaştık. Halk Sağlığı, Birinci Basamak Sağlık Hizmetleri, Koruyucu Hekimlik için ayrılan pay % 4’lerde kaldı. Böylece insanlar daha da artan pahalılıkla birlikte bozulan yaşam koşulları ve koruyucu hekimlikten uzaklaşan politikalarla daha çok hasta olacaklar, böylece sermaye çevrelerinin kendi söylemiyle “müşteri” sayısı artacak.1  Yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya saysanız sayısı 10’dan çok olmayan şirketlerin iştahına göre planlanmış bir bütçede, emekçilere, sağlık çalışanlarına yine enflasyonun altında eriyen maaşlarıyla dar geçimlilik uygun görülmüştür.

  • İlan ettikleri enflasyon rakamları sahtedir,
  • hükümet yetkililerinin dillerinde ekonomiye ilişkin yalanları dinlemekten usandık.

Asur Kralı 2. Sargon’u hayırla yad ediyoruz.2

Türk Tabipleri Birliği olarak 14 Mart Tıp Bayramımızın 101. Yılına doğru yol alırken, “HEKİMLİK YAPMAK İSTİYORUZ” ana temasıyla bir dizi eylemlilik planı yaptık. Bu programda 17 Ocak 2020’de tüm şehirlerde

  • “Sağlıkta Şiddet Sona Ersin”

başlığıyla iyi hekimlik yapmak için hastaya yeterli süre ayrılması gerektiğini vurgulayan, 1. Basamak Sağlık Hizmetlerinin verimsizleştirilmesine karşı çıkan ve sağlıkta şiddetin en yoğun olduğu alan olan acil servislerde izdihamın önlenmesine yönelik istemler içeren bir basın açıklamasını hastaneler önünde yapacaktık. Bizler de Ankara’da bu yıl Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ni tercih ederek, acil servis önünde basın açıklamamızı yapmak istedik.

Sağlıkta Şiddet Sona Ersin” basın açıklamasını Anayasanın 34. maddesini açıkça ihlal eden polisler şiddet kullanarak engellemiştir. Dört arkadaşımız gözaltına alınmıştır.

Ancak çok daha önemlisi yapılan bu alçakça uygulama hastanelerde şiddet uygulayan suça eğilimli bireyler için de teşvik edici olmasıdır. Adeta, “şiddet böyle uygulanır” tatbikatıyla Polis Şiddet Atölyesi bir hastanenin acil servisi önünde gerçekleştirilmiştir. Sağlıkta şiddeti özendiren bu alçakça emri verenler ve uygulayanlar hakkında suç duyurumuz gerçekleştirilecek ve sonuna kadar takibi yapılacaktır.

  • Bu suç çetesinin çekirdeği ortaya çıkarılarak teşhir edilecektir.

Her ilde serbest olan Anayasal hakkımızı ”Burası Ankara” diyerek engelleyen yasa tanımaz suçlulara burasının Ankara olduğunu öğretme zamanıdır.

Anayasal haklarımızın keyfi telsiz konuşmalarıyla verilen bir emirle ayaklar altına alınmasına tahammülümüz kalmamıştır.

Bu kentte elbette ki işçi cinayetleriyle ilgili bir basın açıklamasının “Madenci Anıtı” önünde, insan haklarıyla ilgili bir basın açıklamasının “İnsan Hakları Anıtı” önünde, sağlıkta şiddetle ilgili bir açıklamanın hastane çalışanlarımızla birlikte hastane önünde yapılmasından daha doğal bir uygulama olamaz.

Bizim diktatörlüğe alışmamızı arzu edenler varsa, dönüp 12 Mart Muhtırası, 12 Eylül Askeri Darbesi dönemlerine baksınlar.

O günlerde diz çökmeyenler olarak, bu dönemde de diz çökmeyeceğimizi anlamaları için icat edilmiş bir zeka aşısı maalesef elimizde bulunmuyor.

Bu açıklamaya izin veren ve olay sonrası Ankara Tabip Odasını arayarak geçmiş olsun dilekleriyle üzüntümüzü paylaşan Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi yöneticilerine ve bu hastanenin sağlık çalışanlarına teşekkür ediyoruz.

15 Mart 2020’de hep birlikte Türkiye’nin her yerinden Ankara’ya gelecek sağlık çalışanlarıyla “BEYAZ MİTİNG” gerçekleştireceğiz ve 17 Nisan 2020’de

  • SAĞLIKTA ŞİDDETE KARŞI GöREVDEYİZ, İŞ BIRAKIYORUZ” temasıyla GöREV yapacağız.

Acil servisler ve ameliyathanelerde işlerin aksamaması için bu alanlarda çalışma sürdürülecektir. “Sağlıkta Şiddet Yasası” TBMM’den çıkıncaya ve bu konuda hükümet tarafından gerekli önlemler alınıncaya dek mücadelemiz bitmeyecektir.

  1. https://www.youtube.com/watch?v=3lAJi8fE0Yk
  2. Rahiplerin ne kadar çok yalan söylediklerini herkes bilir. Onların ağızlarından çıkanla benim bağırsaklarımdan çıkan arasında pek fark yoktur. Asur Kralı II. Sargon. (MÖ 765 – 705 )