Etiket arşivi: OHAL

DEPREMZEDELERİN KARŞILAŞABİLECEĞİ ENFEKSİYONLAR

  • Kahramanmaraş kaynaklı Güneydoğu Depreminde; maalesef otuz binden fazla insanımızı acı bir şekilde kaybettik.
Depremzedelerin Karşılaşabileceği Enfeksiyonlar

Dr. Mustafa Torun
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı
drmustafatorun@gmail.com  mtorun3@gmail.com

Bilgi deneyimden gelir. Bilgi malumat değildir. Bilmenin tek yolu deneyimlemektir.” EİNSTEİN
**
Kahramanmaraş kaynaklı Güneydoğu Depreminde; maalesef otuz binden çok insanımızı acı bir biçimde yitirdik. Sayılar giderek artıyor. Tüm dileklerimiz artmaması. Bu depremde yüz binden çok insanımız yaralandı. On binden çok konut yıkıldı. Ulus olarak tarif edilemez çok ağır bir sağlık sorunu, çok büyük bir travma yani yıkım yaşıyoruz.
**
Bu acıyı sözcüklerle ifade etmek o denli zor ki, boğazımız düğümleniyor. Hepimiz de sorunun neden kaynaklandığını çok iyi biliyoruz. Maalesef “Siyasetin sırası değil” denmekte. Bu ifade bile siyaset değil mi dostlarım? Bu arada eğitime ara veriliyor. Depremin olduğu illerde olağanüstü hal (OHAL) ilan ediliyor. Yani anlamayanlara açık söyleyeyim; aslında siyaset bilinçli olarak sürdürülüyor.

Gelelim kendi alanımla ilgili sorulan sorulara, yani DEPREMZEDELERİN KARŞILAŞABİLECEĞİ ENFEKSİYONLAR konusuna. Ana başlıklar altında konuyu irdelersek daha iyi anlaşılır düşüncesindeyim.
**
Biz burada DEPREMZEDE deyince, depremden etkilenen, depremin içinde olan, yani sosyal, ruhsal, fiziksel ve siyasi olarak depremden etkilenip iyi durumda olmayan bireyleri kastediyorum.
**
Bildiğimiz bir gerçek yoğun stres ve travma altındaki kesimlerde, özellikle süregen (kronik) hastalıkları ve bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda enfeksiyon eğiliminin artmasıdır. Kimi başlıklar altında konuyu irdelemeye çalışalım.

DEPREMZEDELERDE GÖRÜLEBİLEN ÖNEMLİ ENFEKSİYONLAR

İçinde bulundukları travmalı koşullar nedeni ile Viral ve Bakteriyel Üst ve Alt Solunum Yolu Enfeksiyonları, Sindirim Sistemi Enfeksiyonları, İdrar Yolu Enfeksiyonları, Kan Yolu İle Geçen Enfeksiyonlar, Paraziter ve Mantar Enfeksiyonları ile ayrı bir başlık altında Akciğer tüberkülozudur.
**
DEPREMZEDELERDE KANLA GEÇEBİLECEK ENFEKSİYONLAR

Bunların başında: Hepatit-B, Hepatit-C, ender de olsa Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ve Sıtma (Endemik bölgede ise), yine HIV yönünden riskli bölgede bulunuyorsa HIV Enfeksiyonu gelmektedir.

DEPREMZEDELERE SOLUNUMLA GEÇEN ENFEKSİYONLAR

Grip, Toplum Kökenli Zatürree, Atipik Zatürreler, Tüberküloz en çok bulaşabilecek enfeksiyonlardır.

DEPREMZEDELERE SİNDİRİM SİSTEMİ İLE GEÇEN ENFEKSİYONLAR

Viral ve Bakteriyel ishal Yapan Enfeksiyonlar ile paraziter Dizanteriler ve Hepatit-A Enfeksiyonları olma olasılıkları yüksektir. TİFO VE KOLERA’yı ayrıca belirtmekte yarar var.

DEPREMZEDELERDE ENFEKSİYON RİSKİNİ OLUŞTURAN ETKENLER

“Başta Hjyen Koşullarına Uyamama, Kronik Yorgunluk, Travmaya Bağlı Stres ve Kötü Ortam, Beslenememe, Yetersiz Oksijenlenme, Kronik Hastalarda ilaçlarını Düzenli Kullanamama” ve sayamadığımız öbür nedenler enfeksiyon riskini oluşturan etkenlerdir.

ALINACAK ÖNLEMLER

Kişisel Hijyen önlemlerine azami dikkat edilmeli. El yıkama, düzenli ve dengeli beslenme, gerektiğinde vitamin ve mineral desteği, maske ve uzaklık (mesafe) kurallarına çok özen gösterilip, erişkin aşılamaları (Hepatit-B, tetanus, difteri, grip, zatürree, özel durumlara göre aşılar) mutlaka yapılmalıdır. Psikolojik destek aynı zamanda Enfeksiyonları önlem açısından şarttır. Gerektiğinde hastane koşullarında tedavi yapılmalı ve bireyler Koruyucu HEKİMLİK kuralları açısından izlenmelidir.
**
Konumuzu acıklı bir ezgimizden bir bölüm ile bitireyim. Bu türküyü her dinlediğimde ülkemin birileri tarafından ne hallere getirildiğini, milyonların bu duruma seyirci kalmasına şaşırır, acı acı düşünürüm. Ağlamamak için kendimi zor tutarım.

TURNAM BAŞIM DARDA BENİM

Başım Öne Eğdirdiler
Yüzüm Yere Değdirdiler
Saçıma Kar Yağdırdılar
Yaz İle Baharda Benim

Çekerim Turnam Sineye Derdi Sineye
Bu Yıl Bize Gülmek Haram Belki Seneye

Sevgilerimle…

‘Devletin’ iflası…

Ergin Yıldızoğlu
ERGİN YILDIZOĞLU
ergin.yildizoglu@gmail.com
09 Şubat 2023, Cumhuriyet

 

Çok büyük ve büyümeye devam eden bir felaketle karşı karşıyayız.

Bu felaket, jeolojik bir fay hattının ötesinde, “kültürel ve ekonomi-politik” basınçların arasına sıkışmış bir başka fay hattının kırılmasıyla da yakından ilgilidir:

  • Dinci totaliter rejimin, bu felaketi daha da derinleştiren iflasını gizlemek artık olanaksız.

“DEVLETİMİZ” FİLAN…

Felaketin, çaresizliğin karşısında, sıradan insanlar, hatta “uzmanlar” sık sık devletin “elini uzatamadığından” yakınıyorlar. “Devletimizi suçlarken dikkat edelim, bu felaket çok büyük dünyanın neresinde olursa olsun…” diyerek avunmaya çalışanlar da var. Bir de “çalıp çırpan müteahhitler” diye bir “canavar”

Birincisi, “devlet” diye bir özne yok. Kapitalist “devlet”, belli bir ideoloji ve kültürle birbirine bağlanmış karmaşık bir “güç odakları” ağından öte bir şey değil. Devleti bir bütün olarak hiç görmeyiz; karşımıza hep odakların içindeki insan(lar) çıkar. Biz bu ağın, bütününü göremeyiz ama karmaşıklığın bütünselliğini sezeriz. Böylece devlet vatandaşlarda, gizemli bir “yüce” (sublime) nesne duygusu yaratır. Ancak bu felç edici “duygudan” kurtulmak zor değildir; kararları “devletin” değil de o güç odaklarında “yaşayan” insanların aldığını anımsamak yeter. O “devletimiz” diye başlayan söylem de aslında o kararları alan insanları, sorumluları gizler, sözde “yüce nesne” karşısında vatandaşları ise “küçültür”.

Son 20 yılda kurulan rejim, bu karmaşık örüntüyü tek bir merkeze bağlayarak o merkezde yaşayan insanın arzularına uymayan kesimlerini ve ağ bağlantılarını tasfiye ederek saydamlaştırdı, gizemli “yüce nesne” duygusu dağılmaya başladı. Şimdi “devlete” bakınca, yalnızca bir merkezdeki şahıs (kişi) ve çevresindekiler olarak “bütünü” görülür oldu. O güç odaklarını birleştiren örüntüyü ayakta tutan (dinci), ideoloji/kültür de toplumda egemen olmayı başaramadığı için, tecavüz-pedofili skandallarının; kimin karısı, kızı torunu, görümcesi… Kime caizdir; cennette kimle kim evlenecek gibi müstehcen saçmalıkların da katkısıyla verimliliğini yitirdi. Yirmi yıl boyunca tasfiye edilen kurumların, ağ bağlantılarının yerine yenileri kurulup çalıştırılamadı.

  • Bilime, deneyime ve akılcı yaklaşıma düşmanlık da eklenince,
  • realite (gerçeklik) ile bağları koptu;
  • böylece yangınlar, pandemi, nihayet deprem gibi, her felakette iflas ettiler.

VE EKONOMİ POLİTİĞİ

Merkezdeki lider ve yakın çevresinin, destek sınıflarının ekonomi politiği de çöküyor. Son büyük felakette dağılan, un ufak olan betonlar bu çöküşün dışavurumudur.

“Çalan çırpan müteahhitlere” gelince, 150 yıldır biliyoruz ki sermaye, ahlak, insan, doğa gibi kaygıları olmayan bir toplumsal ilişkidir. Bu ilişki vatandaşlar tarafından denetlenmezse, artık-değer peşinde, bir “kâr makinesi” olarak hem toplumu hem de doğayı tüketerek yıkar. Müteahhit, bu “artık-değer” üzerine yapışmış asalak rant makinesinin” bir organıdır. Bu asalak makineyi, ondan, komisyon, haraç, bağış vb.., ekonomi dışı yollarla beslenen, bu yüzden sürekli teşvik eden, besleyen, önünü açan bir rejim/kişi(ler) (siyasal İslamın iktidarı) sonunda oluşan yıkımdan doğrudan sorumludur.

Panik, felaketten yararlanma çabaları, depremzedelere yardımda bile totaliter refleksler, önce atılan, sonra korkudan silinen müstehcen tweet’ler, nihayet “afet bölgesi” ilanıyla yetinmeyip, OHAL ilan etmeler de vatandaşların bu durumun artık ayırdına varmaya başlamasıyla ilgilidir.

OHAL değil, afet bölgesi…

Emsalsiz ve onulmaz acı, asla unutulamaz ve hiçbir aymazlık hoş görülemez!

6 Şubat sabahı saat 04.17’de ve sonrası, 10 ilimizi vuran ağır deprem felaketi karşısında, yapılması gereken ilk iş, afetlere ilişkin yasal düzenlemeleri etkili bir biçimde yürürlüğe geçirmekti. Bunun yerine, yaklaşık 36 saat sonra ilan edilen OHAL, anayasal ve siyasal tartışmaları haklı olarak öne çıkardı.

7269 Sayılı Yasa başta gelmek üzere, afetlere ilişkin yasal düzenlemeleri etkili biçimde uygulamaya koymak yerine, Anayasa madde 119’da öngörülen OHAL ilanı, madde ölçülülük (md.13) ilkesini öne çıkardı. Şu halde OHAL, gereklilik, elverişlilik ve orantılılık ölçütleri açısından nasıl değerlendirilmeli?

OHAL

Anayasanın 119 uncu Maddesi ile 2935 Sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 3 üncü Maddesinin Birinci Fıkrasının (a) Bendine Göre Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa İllerinde 8/2/2023 Çarşamba Günü Saat 01.00’dan İtibaren Üç Ay Süreyle Olağanüstü Hal İlan Edilmesi Hakkında Karar” (KS: 6785; RG:8.2.23).

AFET BÖLGESİ

Oysa, 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun, olağanüstü hâl ilanına gerek kalmaksızın, afetle mücadelede idareye önemli yetkiler vermekte. Bu Kanun’un, uygulandığı afet bölgelerinde vali ve kaymakamlara olağan zamanda sahip olmadıkları yetkilerin verilmesi suretiyle (yoluyla) özellikle arsa, bina, araç, tıbbi malzeme, ilaç, yiyecek, giyecek gibi mal temini ve afet bölgelerinde askeri güçlerden vali ve kaymakamın talep ettiği yardımların gerçekleştirilmesi mümkün. Ayrıca, afet bölgesi ilanıyla borç ertelemesi ve vergi muafiyeti olanağı da sağlanmakta. Haliyle, olağanüstü hal rejimine geçilmeden de yürütmenin ve idarenin elinde depremlerin yarattığı yıkıma karşı kullanılabilecek yeterli araç var.

GEREKLİ Mİ?

Şu halde, 7269 Sayılı Kanun’un sunduğu olanaklar nedeniyle OHAL ilanı gerekli değil. Burada tartışılması gereken husus şu: adı geçen 10 ilde alınması gereken önlemler çerçevesinde 7269 Sayılı Yasa, hangi bakımlardan 2935 Sayılı Yasa ile öngörülen yetkilere göre eksik kalmakta?

Bu soruya yanıt verilmediği sürece, OHAL ilanı, gereklilik ölçütü açısından karşılıksız kalmakta.

ELVERİŞLİ Mİ?

7269 Sayılı Yasa, alınması afet sırasında gereken önlemlere elverişli yetkiler tanıdığına göre, bunu etkili bir biçimde uygulamak yerine OHAL düzenlemeleri çerçevesinde kullanılacak yetkiler, amacı aşan araçlar olarak elverişli özellik taşımaz.

Bu nedenle, uygulama sırasında, 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu çerçevesinde önlemler alınmalı; seçimlere aylar kala depremler bahane edilerek OHAL Cumhurbaşkanlığı kararnameleri çıkarılmamalı.

ORANTILI MI?

Meğer ki OHAL ilanı, açıklanmayan nedenlerle başka gerekli olanaklar sağladığı varsayılsın; bu durumda dahi, OHAL süresinin (örneğin) niçin bir ay değil de üç ay olduğu belirsiz. Kaldı ki, 7269 Sayılı Kanun’da, vali ve kaymakama tanınan olağanüstü yetkiler için olağan olarak 15 günlük bir süre belirlenmişken ilan edilen OHAL için öngörülen üç aylık aşırı uzunluktaki sürenin hiçbir açıklaması yok.

ÜÇLÜ TEST YAŞAMSAL

Güncel ölçülülük testi ötesinde, şu üçlü test de gerekli: işlemler, zaman ve an itibariyle.

İşlemler bakımından; yapı hukukuna ilişkin etkili düzenleme, denetleme ve yaptırım.

Zaman bakımından; düzenleme, denetleme ve yaptırım üçlüsünün doğal afet öncesi, esnası ve sonrası uygulanması ve etkililik derecesi.

An olarak; merkezi ve yerel yönetim işbirliği, konuyla ilgili uzman kuruluşlar ve STÖ’leri dışlamadan ulusal dayanışma gerekliliği.

Çok acı, ama gerçek şu: 1999 depreminden bu yana, ‘düzenleme, denetleme ve yaptırım’, etkili biçimde uygulamaya geçirilmedi. Haliyle, doğal afet öncesi işlemler, bilimsellik testinden geçirilemedi. Dahası, -an olarak- doğal afet kurtarma çalışmaları, Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme’nin keyfiliği ile damgalandı.

Suriye’den Erdoğan’a : Cahil olduğu kadar gerçeklikten kopuk bir kişi…

Suriye’den, ‘vuracağız’ diyen Erdoğan’a yanıt:

– Cahil olduğu kadar gerçeklikten kopuk bir kişi…

Suriye Dışişleri Bakanlığı, AKP’li cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Rejim güçlerini her yerde vuracağız” ifadelerine ilişkin, “Türk rejiminin başının yaptığı içi boş açıklamalar ancak cahil olduğu kadar gerçeklikten kopuk bir kişiden gelebilir” açıklaması yapıldı.

Suriye resmi haber ajansı SANA, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’nin İdlib vilayetindeki krizle ilgili son açıklamalarına Suriye Dışişleri Bakanlığı’nın şu yanıtı verdiğini duyurdu:

“Türk rejiminin başının yaptığı içi boş açıklamalar ancak cahil olduğu kadar gerçeklikten kopuk bir kişiden gelebilir”

“SURİYE ORDUSUNU VURMA TEHDİDİ GERÇEKLİKTEN UZAK…”

Suriye Dışişleri ve Göçmenler Bakanlığından bir kaynağın SANA’ya yaptığı açıklamalar şöyle aktarıldı:

  • “Suriye Arap Ordusu’nun saldırıları altında desteklediği, silahlandırdığı ve eğittiği terör örgütlerinin çöküşünün ve kendisinin uluslararası terörizmin aracı olarak komutan rolünün ve Amerikalı efendilerinin elinde kukla olduğunun açığa çıkmasının ardından, Türk rejiminin başı, bize, ancak gerçeklikten uzak bir kişi tarafından yapılabilecek içi boş, iler tutar yanı olmayan açıklamalar yöneltmektedir.”

  • “Suriye Arap Ordusu askerlerini vurma tehdidi, olaylar ve gidişat bakımından akıl almazdır ve sadece kendi cehaletini göstermeye yaramaktadır.”
  • “Suriye Arap Cumhuriyeti, tüm Suriye coğrafyasında terör örgütleriyle savaşarak ve halkımızı onların boyunduruğundan kurtararak ulusal ve anayasal görevlerini yerine getirmeyi sürdürme kararlılığını teyit eder.”
  • “Türk rejiminin başı tarafından desteklenen terörist grupların insan kalkanı olarak kullanmak için çıkışlarını engellediği sivillere güvenli insani geçişleri açmak da buna dahildir.”

  • “Suriye Arap Cumhuriyeti, topraklarındaki her Türk gücünün uluslararası hukukun ağır ihlali şeklinde yasadığı mevcudiyet olduğunu ve buna yönelik misillemelerden tümüyle Türk rejiminin sorumlu bulunduğunu teyit eder.” (Sputnik)

ERDOĞAN NE DEMİŞTİ?

Erdoğan bugün AKP grup toplantısında,

  • “Şubat ayı sonuna kadar rejimi Soçi Muhtırası sınırları dışına, yani gözlem noktalarımızın gerisine çıkartmakta kararlıyız. Bunun için karada ve havada her ne gerekiyorsa çekinmeden, tereddüt etmeden, hiçbir oyalamaya meydan vermeden bunu yapacağız. Gözlem noktalarındaki veya diğer yerlerdeki askerlerimize en küçük bir zarar gelmesi halinde, bugünden itibaren, İdlib’le ve Soçi Muhtırası sınırlarıyla bağlı kalmadan, rejim güçlerini her yerde vuracağımızı buradan ilan ediyorum.” ifadelerini kullanmıştı.
    (https://tele1.com.tr/suriyeden-erdoganin-vuracagiz-sozlerine-ilk-yanit-129278/, 12.02.2020)
    ===============================

    AKP = Tek adam RTE içeride tıkandı, boğuluyor – eriyor.
    Son koz dışarıda catışma çıkarıp istismar etmek..
    Becerebilirse OHAL ilan edip son bir temizlik yapmak ve
    2023 seçimlerini öne almak ya da OHAL altında hile ile kazanmak..
    Erken seçime TBMM karar verecek ki RTE 3. kez CB adayı olabilsin.. (Anayasa md. 116/3)

    A Saltık..
    12.02.2020

Büyük atılım yılı ve Türkiye için büyük boşluk

Büyük atılım yılı ve
Türkiye için büyük boşluk

Orhan Bursalı
Cumhuriyet, 01.01.2018
(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

1 Ocak 2018 bu gün. Umarım yıl boyunca gündeminizi az çok hazırladınız. 
Bugün bilimden bahsedeceğim. 
2017 müthiş geçti. Bilimsel araştırmalar, buluşlar, tekno gelişmeler fırtına gibi esti. Başdöndürücü. Herkese Bilim Teknoloji, biliyorsunuz haftalık çıkıyor, geçen sayısında geniş bir toparlama yayımladı. Kaçırdıysanız, herkesebilimteknoloji.com sitesinden dijital tek sayı olarak da alabilirsiniz. Bu haftaki dergiyle birlikte geçen yılı toplam değerlendirdiğimde şu gözlemi yapıyorum: 
Bilgi birikimleri, belirli bir süre içinde önemli bir buluş ve tasarım sıçraması yapıyor ve olağanüstü bir bilgi ve teknolojik araç olarak karşımıza çıkıyor. 
İvmesi artarak. Geçen birkaç yılın birikimi, gelecek ve sonraki yıllarda daha kısa süreler içinde büyük patlamalarla karşımıza çıkacak. 
Atom altı düzeyde, kuantum araştırmaları, kuantum bilgisayarları olarak beş yıl içinde dünyanın kullanımına açılacak, tüm hesaplamalar olağanüstü bir hızla gerçekleşecek, bugünkü süper bilgisayarların aylar süresince yaptığını saatler – gün boyunca yapacak. İlk kuantum haberleşmesi Çin ile Viyana arasında gerçekleştirildi, kimsenin kıramayacağı -tek tek fotonların kullanımına dayanan- bir şifreleme ile. Temel bilim ile teknolojinin bu buluşmasında Çin bir adım önde.

Büyük atılım yılı 
Uzayda en büyük olay, iki nötron yıldızının 130 milyon ışık yılı uzaklıkta çarpışarak kaynaşmasıydı. Astrofizikçiler, gökbilimciler, türlü çeşitli teleskoplarıyla bu tür büyük olayları izleyebilme konusunda artık kılıçlarını kuşanmış hazır durumdalar. Bu olay, astrofiziğin en büyük atılım yılı olarak tarihe geçti. Evrenle ilgili bazı modellerin doğruluğu kanıtlandığı gibi, böyle büyük çarpışmaların pek çok ağır elementi doğurduğu ve uzaya saldığı da doğrulanmış oldu. Einstein’in Genel Görelilik teorisinin doğruluğu da bir kez daha test edildi. 
Nötron yıldızları büyük yıldız patlamalarından arta kalan maddenin kendi içine- üzerine çökmesiyle oluşan, evrenin en küçük ama en ağır / yoğun yıldızları, bir kaşığa bir milyar ton sığdırdığınızı düşünün. Kendi çevrelerinde de mesela saniyede defalarca dönerler. 
7 dünya benzeri gezegen de keşfedildi. Hepimiz birer uzaylı olarak, hey başka uzaylılar var mı arayışı sürüyor. Dahi adam Elon Muske uzaya gidip geri gelen roketleriyle, (SpaceX – Falcon 7) uzaya sivil geziler için yeni bir dönem başlattı.

Geninde bozukluk mu var? 
Biyolojide olağanüstü gelişmeler yaşandı. Gen makası (CrIspr yöntemi) ile canlıların genleri rahatça kesilip çıkartılmaya başlandı. Mesela nadir bir hastalık olan

  • Hunter sendromlu 44 yaşında bir hastanın genomu CrIspr kullanılarak başarıyla yeniden düzenlendi ve hastalık kayboldu!

Portland’da araştırmacılar, tek hücreden oluşan insan embriyosunu yeniden düzenlediler. Kalıtsal hastalıklar ve kusurlu genlerin ortadan kaldırılmasında büyük bir aşama. Ayrıca rahmi taklit eden bir yapay rahim, erken doğanlar için yepyeni ve sağlıklı bir umudu doğurdu… 

  • Türkiye bunların hiçbirine hazır değil, ilgisiz ve bilgisiz, olayın tamamen dışındayız. 

İnterneti bir ahlak bozukluğu olarak gören ve dünyanın bilgisini içeren Wikipedia özgür ansiklopedisini ülkemizde hâlâ yasaklı tutan bir anlayışla gidebileceğimiz yer koca bir boşluktur.
=========================================
Dostlar,

KURTULUŞ BİLİM ve TEKNOLOJİDE; TÜRKİYE’nin de!

Cumhuriyet gazetemizin saygın yazarlarından Orhan Bursalı, dostluğu ile övündüğümüz insanlardandır. 2018’in ilk yazısını Bilime ayırdı, hayranlık ve saygı uyandıran gelişmelere. Bize de bu dizeleri çağrıştırdı Sn. Bursalı andığımız makalesiyle. Köşesinde son derece nitelikli yazılar kaleme almakla kalmayıp, uzun yıllar bu gazetenin haftalık BİLİM ve TEKNİK ekinin editörlüğünü üstlendi. O dergiden çook şeyler öğrendik. Ne var ki Cumhuriyet bu dergiyi, başlıca akçalı (parasal, mali) sıkıntılar yüzünden sürdüremedi. Ancak Sayın Bursalı pes etmedi ve bu dergiyi çok değerli yazar dostlarıyla birlikte sanal ortama taşıdı :

  • herkesebilimteknoloji.com

Çok mütevazi ödemelerle sanal ortamda sürdürüm (abonelik) yapılabiliyor. Yeni yıl için sevdiklerimize armağan için indirim bile yapmışlar..

Geçtiğimiz günlerde Erdoğan’ın interneti “zehir” olarak nitelemesi ve “zehir evlere girdi” değerlendirmesi çok ürkütücüdür. Klasik görsel – yazılı basında mutlak iktidar tekeli her yola başvurularak sağlanmıştır. Sıra, toplumsal karşıtlığın (muhalefetin) nefes aldığı sosyal paylaşım ortamlarına (media) mı gelmiştir?

Zaten, –nasıl finanse ediliyorsa– yüzlerce – binlerce ücretli AK-Trol 7/24 “görev” başındadır; ispiyon, ihbar, şantaj, aşağılama, yıldırarak edilgin kılma, küfür, hakaret, linç, iftira, siber saldırılar… sıradan silahlar olmuştur.

Aba altından bu alana da sınırlama – sansür sopası gösterildiğine ilişkin ciddi kuşku uyandı bizde. Zehir olan internet olamaz; “internet bağımlılığı” denen bir davranış bozukluğu eleştirilebilir fakat internet olanakları asla. Böylesi ilkellik, çağdışılık hatta arkaiklik olurdu.

Youtube erişimi ülkemizde epey bir süre engellenmiştir.
Wikipedia erişimi neredeyse 1 yıldır yasaklıdır. Oysa bu ansiklopedik sitede son derece önemli – değerli bilgi hazinesi yüklüdür. Yasakçılık sorun çözmüyor. Eğer bu sitede ülkemiz aleyhine doğru olmayan içerikler varsa, uluslararası hukuk kuralları kapsamında uğraş verilmelidir. Uluslararası tahkim bu olanaklardan biridir. Son 1,5 yıldır OHAL altında inletilen toplumun Anayasal haberleşme gizliliği ve güvencesi de (md. 22) ciddi yara almıştır. Güvenlik birimleri yargı kararı olmadan iletişim içeriğine ulaşabilmektedir. Hatta geçen hafta “kuşkulu” (!?) gönderi zarflarını açma yetkisi de eklenmiştir buna!

Bütün bunları bir araya getirdiğinizde, o ülke rejiminin FAŞİZM olduğunu belirleyebilmek için gerek ve yeter koşulların fazlasıyla sağlandığı söylenebilir. Zaten tarihte hiçbir faşist ya da diktatör böylesi sıfatları kendisine yakıştırmamış hatta en tepkisel biçimde reddetmiştir.
Zihni, algıyı, ussalcılığı (akılcılık – rasyonalite) ortadan kaldıran “tuhaf” bir hal olan bu tablo, son derece trajik gelişmelerle ve ancak “zor” ile sonlandırılabilmektedir…
*****

Öte yandan; 1971’de Hacettepe’de başladığımız tıp eğitimimizin daha başlarında, Türkiye’de çağcıl Halk Sağlığı / Toplum Hekimliği bilimlerinin – sisteminin kurucusu eşsiz Bilim ve Eylem insanı, Kalpaksız Kuvayı Milliyeci Prof. Dr. H. Nusret Fişek hocamız daha o yıllarda geleceğin tıbbının koruyucu hekimliğe dayanacağını, genetik sağaltım (tedavi) ve koru(n)ma ile
pek çok sağlık sorununun – hastalığın köktenci (radikal) biçimde iyileştirilebileceğini işliyordu. Ne denli derin bir öngörü değil mi??

Yaşamda en gerçek yol göstericinin “bilim ve fen” olduğunu, bunların dışında başkaca yol gösterici aramanın aymazlık – şaşkınlık – sapkınlık olacağını Büyük ATATÜRK boşuna mı söyledi ve bizlere tinsel kalıt (manevi miras) olarak salt bilimsel akılcılığı bıraktı??

Bu sözleri Sn. Bursalı, uzun yıllar Cumhuriyet Bilim Teknik Cumartesi ekinin başından hiç eksik etmedi sağolsun.. Berlin Teknik Üniversitesinde aldığı “sıkı” eğitim, zekasıyla birleşerek Saygın Orhan Bursalı’yı bizlere armağan etti. Bu dizgeselliğe (sistematiğe) dayalı Uygarlık öylesine bir ateştir ki; karşı çıkan yobazları, yarasaları, omurgasız sürüngenleri, insansıları., Platon’un mağara mitosu adamlarını… yakar, yok eder..

Türkiye bu zorunlu bilim kulvarından ayrılamaz, asla arkasını dönemez, kayıtsız kalamaz..
Böyle de olacaktır ve son yılların siyaset bilimi yazınında (literatüründe) tipik bir “anomali” olarak tanımlanabilecek AKP siyasal notasyonu, zamanın ruhunca deterministik paranteze alınarak etkisizleştirilecektir.

Sevgi ve saygı ile. 02 Ocak 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com