Kategori arşivi: Hekim Saltık

TBMM kendi gündemini ne zaman belirler?

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır.)
Anayasa gereği TBMM, aksine karar alınmadıkça 1 Temmuz – 1 Ekim tarihleri arasında yasama etkinliklerinde bulunmuyor (AS: md.93). Bu süre, 15 Temmuz – 1 Eylül şeklinde yarı yarıya kısaltılmalı. Dahası, Meclis’in Genel Kurul olarak haftalık çalışma günleri, Salı, Çarşamba ve Perşembe ile sınırlı. Çoğunlukla Komisyon toplantıları da aynı günlerde yapılıyor. Genel Kurul ve Komisyon arasında koşturma gereği yaratan bu durum, yasama çalışmalarının verimini düşürüyor. TBMM, 27. Yasama döneminin tümüyle COVID-19 pandemisiyle örtüşen 4. Yasama yılında, sosyal devlet gerekleri doğrultusunda düzenlemeler yerine, genellikle işverenler lehine, salgın hastalıkla ilişkisi olmayan ve ivedilik taşımayan yasalara öncelik verildi. Salgın önlemleri ile ilgili olarak bölük pörçük düzenlemeler ötesine geçilemediği gibi, Umumi Hıfzıssıha (AS: Hıfzıssıhha) Kanunu güncellemesi veya salgın hastalıkları (AS: hastalıklar) OHAL yasası üzerine bir çalışma yapılmadı. 
Son haftaya sıkıştırılan iki yasa, gündemin Meclis dışından belirlendiğini apaçık biçimde ortaya koydu. 12 Temmuz pazartesi günü Plan ve Bütçe Komisyonu (PBK), bir adsız torba yasa için apar topar toplandı. Hemen hemen madde sayısı kadar yasada değişiklik yapıldığı için, bir torbadan çok “toplama yasa önerisi”. Metin içine dağıtılan 3 madde, ana amacı yansıtıcı:
  • OHAL üç yıl daha uzatılacak.
İki gün süren Komisyon toplantısı, doğal olarak üç yıl uzatma öngören üç madde üzerine yoğunlaştı. Salı günü, Genel Kurula, 255 sıra sayılı Turizmi Teşvik torba yasa önerisi getirildi. 15 Temmuz sabaha karşı ancak 1. Bölüm bitirilebildi. Cuma günü, Genel Kurul’a bu kez, 277 Sıra sayılı “adsız yasa” önerisi önerisi getirildi. Cumartesi “adsız yasa” görüşmeleri sürdü; Pazar sabahı 08.00 gibi tamamlandı. Ara vermeksizin, Turizmi Teşvik torba yasa önerisi 2.  Bölümünden devam edildi. Böylece Genel Kurul, kesintisiz 25 saat çalışarak bu öneriyi de yasalaştırmış oldu.
  • 12 Temmuz haftası, TBMM tarihinde açık bir kırılma olarak da görülebilir; üstelik çok yönlü olarak. Burada genel gözlemler ile yetinilecek.

TURİZMİ TEŞVİK ÖNERİSİ

Nisan başında kabul edilen öneride hangi sorunlar vardı?
>>Anayasa’ya uygunluk incelemesinde İçtüzük md.38 gerekleri yerine getirilmemişti.
>>Öneri, kıyılar, ormanlar, meralar, kışlak ve yaylalar başta gelmek üzere doğal ortamları ilgilendirdiği halde, ne etki analizi ne de ÇED yapılmıştı.
>>Yasa önerisi, bir yandan kentsel, kırsal ve kültürel çevre üzerine, öte yandan, tarih, kültür ve tabiat varlıkları üzerine birçok hüküm öngördüğü halde bütüncül olarak kamu yararı açısından değerlendirilmemiş ve Komisyon görüşmeleri saatlere sıkıştırılmıştı.

Ya 13 Temmuz 2021 günü?

Önce, usul yönünden Anayasa’ya aykırılık öne sürüldü. Sonra, Komisyon aşamasında var olduğu söylenen yasa etki analizi soruldu; nihayet, aradan geçen zaman içinde neden ÇED yapılmadığı. Yanıtı verilmeyen gecikmeye ilişkin soru: Teklif, Genel Kurul gündemine neden aylarca alınmadı ve bu süre içinde toplam 5 hafta Perşembe günleri çalıştırılmayan Meclis’in uzatmalı çalışma dönemine rastlatıldı?

Bu yanıtsız sorular, yasamadaki özensizliği ve etik sorunu da ortaya çıkarıyordu.

OHAL UZATMASI

Sorunlar yumağı içinde şu üçü kayda değer: Anayasallık sorunu apaçık. Yirmi kadar yasada değişiklik öngören öneri, üstelik temel yasa olarak görüşülmeye başlandı; oysa İçtüzük md.91 tanımının hiçbir öğesine uymuyordu bu öneri metni. Dahası, Temmuz 2018’de 3 yıllık ilk OHAL uzatma öngören öneri Adalet Komisyonunda görüşülmüş iken, şimdi neden PBK’ye gönderildiğine dair hiçbir açıklama yoktu.

Ama daha önemlisi, Anayasa’ya açıkça aykırı olan OHAL düzenlemelerini üç yıl daha uzatma gerekçesi yoktu. Üç yılda ne yapılmıştı ve gelecek üç yılda ne yapılacaktı?

  • Olağanüstü hal ilanı (Any., md.119) dışında yasa yolu ile OHAL yönetimi kurulamayacağına göre;

AYM’ye götürülen 2018 düzenlemesi gibi bu öneri de, Anayasa düzeni dışında yer alıyordu. Ne var ki, 3 günlük CHP-HDP-İYİ P. muhalefeti, 3 maddenin ikisinde 3 yıllık sürelerin 1 yıla indirilmesiyle sınırlı bir kazanım sağladı.

“DÖKÜLÜYORLAR”

Komisyon görüşmelerinde uzatma gerekçesi üzerine sorulara yanıt bir yana, Cumhurbaşkanlığı temsilcisi bile yoktu. Bakanlık temsilcilerinin birbiriyle çelişen açıklamaları, şöyle bir kanaat uyandırıyordu:

  • “En kötü parlamenter rejim, parti başkanlığı yoluyla Devlet başkanlığı ve yürütme” ucubesine yeğlenmeli.

Nitekim, “dökülüyorlar” gözlemime, bir bakan yardımcısı aynen katıldı. Bu dayatma, MHP’li vekillerin rahatsızlığına ve AKP içindeki muhaliflere tanıklık etme olanağı yarattı.

ÇİN ORDUSU – ÇİL YAVRUSU

Boş AKP sıraları nedeniyle toplantı yeter sayısı istenmesi üzerine (AS: AY m96, en az 200), yoklama için bir anda salona giren ve sayımla birlikte salonu boşaltan vekiller için, Özgür Özel’in “Çin Ordusu gibi geliyorlar, çil yavrusu gibi dağılıyorlar” betimlemesi, son oturumda 10-15 kez gerçekleşti. AKP Grup başkanı ve 4 grup başkan vekilinin sürekli nöbet tutması, 180 vekili salonda tutmaya yeterli olmadı; ama CHP’nin nöbetçi tek grup başkan vekili Ö. Özel’in sürekli yoklama istemesi, onları uyanık tutmaya yetti.

İKTİDAR MI, PARA MI?

OHAL düzenlemelerini Anayasa dışı yollardan uzatma amacı açık:

  • Hukuk devleti ve insan hakları savunucularını daha çok baskı altına almak, demokratik siyaset alanını daraltmak ve böylece, siyasal iktidarın eldeğiştirme yollarını tıkamak.

Turizmi Teşvik yasası ise, daha çok döviz girdisi beklentisini öne çıkardığı için, kamu yararı veya sürdürülebilir gelişme bir yana, sürdürülebilir turizm kavramına bile yabancı. Şu halde burada da ana amaç, para. İktidar ve para için, “sandviç ikizi” olarak nitelenebilecek iki yasa, TBMM’de iki bakan dayatması ile kabul edildi. Sırasıyla toplum ve ülke ile ilgili olan ve gelecek kuşakların iradesini bağlamaya yönelik iki öneri, iki 15 Temmuz ve Kurban bayramı arası tatile sıkıştırılarak ve halkın, temsilcilerinin etkinliklerinden bilgilenmesi engellenerek yasalaştırıldı.

  • TBMM’nin saygınlığına bir kez daha gölge düşürmüş olan sandviç yasalar, “parti başkanlığı yoluyla Devlet başkanlığı ve Yürütme” için sonun başlangıcını doğrulamış oldu.

Kuşkusuz, demokratik siyaset ve demokratik toplum daha çok öne çıkarılabildiği ölçüde, AKP-MHP ittifakındaki rahatsızlıklar halka daha iyi anlatılabilir.

TBMM’nin kendi gündemini belirleyebileceği parlamenter rejim için, söylem, işlem ve eylem bakımından “demokratik muhalefet tarzı özeleştirisi” ile işe başlamalı. Bayram için; 25 saatlik oturumda son konuşmamın son cümlesi:

  • Flora, fauna ve homo sapiens” birlikteliğinin hiçbir zaman göz ardı edilmediği, Anadolu ve Rumeli bütünlüğünün muhafaza edildiği ve kanallarla parçalanmadığı ve Türkiye’nin çölleşmediği nice bayramlar diliyorum.
    ===================================

    Dostlar,

    Bu yazı Siyasal Tarih, Anayasa Hukuku ve Siyaset Bilimi açılarından başta olmak üzere klasik bir OKUMA PARÇASI olarak öğrencilere ödev verilecek, üzerinde tartışılacak ve de öğreti (doktrin) tarafından da makalelere konu edilecektir.Çok kıdemli (50 yıllık!) bir hukukçu ve saygın bir Anayasa Hukuku Uzmanı olarak Prof. Kaboğlu için ise, bunca birikim – deneyime ek “çok özel – şaşılası” deneyimler olsa gerektir. İbrahim hoca Parlamento deneyimlerini kitaplaştırmalı ya da yeni yazacağı kitaplara uygun – kapsamlı serpiştirmeler yapmalıdır.

Adına “CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ” denen ve siyaset bilimi yazınında (literatüründe) yeri olmayan bu ucube giysi asla yerli – milli olmayıp, üst – yabancı akıl dürtüsü ile Ülkemize dayatılmıştır.

Zaman içinde yakalanan açıklar, düşürülen hatalar… dış güçlerce şantaj aracıdır TEK ADAMA!.

Ucube TEK ADAM – ŞAHSIM DEVLETİ rejimi bir hilkat garibi / garibesidir (cinsiyeti?)!

Öyle ki, herrrrrrrrrrr bir şeye yetişmesi olanak dışı olan tek adamın, 20 yılda tükenmesi doğaldır.

AKP = RTE, bayram iletisini okurken ekranlar karşısında uyuklamıştır. Tüm dünya bu videoyu izlemiştir.

Türkiye gibi devasa sorunlu, kritik coğrafyada bir ülkenin böylesine “sürmenaja girmiş” bir liderce yönetimi olanak dışıdır ve ulusal güvenlik açısından kabul edilemez. Benzer tablolar daha önce de yaşanmıştır. Bu uyuklama tıbbi olarak değişik nedenlere bağlanabilir. Örn. bir temporal epilepsi nöbeti, regüle edil(e)meyen diyabet, ağır stress, beyin hastalıkları gibi..

  • Bu koşullarda, artık, AKP’li Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’dan bir sağlık raporu isteme hakkımız açıkça doğmuştur. Bir yurttaş, Siyaset Bilimci, Hukukçu ve 45 yıllık hekim olarak.

Gerçekte gelişmiş ülkelerde devlet başkanları, önemli yöneticiler düzenli olarak bu raporları her yıl sunarlar.

  • Erdoğan, tam donanımlı bir üniversite hastanesinden, TTB (Türk Tabileri Birliği) ve Tıpta Uzmanlık Derneklerinden birer temsilci hekimin de katıldığı bir GENEL SAĞLIK RAPORU almalı ve kamuoyuna, TBMM Başkanlığına sunmalıdır.

Bu rapor kuşkusuz, Erdoğan’ın bu ağır ve ülkemiz için kritik Devlet Başkanlığı görevini sürdürmeye sağlık bakımından elverişli olup olmadığını ortaya net olarak koymalıdır.

Türkiye’nin ülkesi ve ulusu ile bölünmez bütünlüğü ve güvenliği hiçbir şeye ikincil değildir!

Sevgi ve saygı ile. 22 Temmuz 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (Em.)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

 

TELE1 TV Programımız : 500. GÜNDE SALGIN YENİDEN TIRMANIŞTA MI?

Dostlar,

Bu gün 21 Temmuz 2021 Çarşamba günü saat 14:00’te TELE1’de olacağız.. / OLDUK.

Bilindiği gibi salgın Türkiye ve Dünyada tırmanışta yeniden.
Sürgit mutasyonlar sonucu oluşan varyant tipler meydan okumayı sürdürüyor.

Tüm uyarılarımıza karşın AKP iktidarı, salgın ile çok tehlikeli flörtü sürdürüyor.

Salgın yönetimi kararları yine bilimsel değil; popülist, politik, ekonomik vb.


Üstteki tablo verilerine göre, Şubat 2021 ortalarına, 5 ay geriye savrulmuş bulunuyoruz!
Ki, aşılamaya başlamanın (14 Ocak 2021) ilk ayı bitimi..

Geçtiğimiz hafta dünyada, önceki haftaya göre hasta sayısında %14 artış saptanırken, ülkemizde bu oran %38 oldu!

Ölümler ise geçtiğimiz hafta dünyada, önceki haftaya göre hasta sayısında %1 artarken,  ülkemizde bu oran -%1 oldu! Epidemiyolojik açıklanabilirliği yok! Oynanmış ve gerçek olarak yakalanamamış durumun çarpık verileri. Örn. Delta varyant yaygınlığını ülkemizde bilmiyoruz. Bir yığın bilgi açığı ve çarpık – güvenilmez veri ile bilimsel salgın yönetimi yapılamaz.

  • İktidar, turizmden gelecek yaklaşık 20 milyar Dolar girdi için ülkeyi kurban etmiştir!
  • 4. dalga adeta çağrılmaktadır ve sonbaharı da beklemeyebilir.

Açıklanan aşılama oranları yanıltıcıdır                         :

1. 90 milyon değil 61 milyon hedef nüfusa göre verilmektedir, açıklanan oranlar gerçekte İmmünolojik olarak 1/3 daha aşağıdadır.
2. 14 Ocak 2021’de başlanan SINOVAC-CORONAVAC aşısını son 3 aydan daha eskide olanların bağışıklığı hemen hemen sönümlenmiştir.
3. Hastalığı geçiren kayıtlı 5,5 milyon insanımızın da son 6 aydan daha eskide hastalananların doğal bağışıklığı kalkmıştır.
4. Varyantlar nedeniyle mRNA aşılarında da etkililik %80’lere gerilemiştir.
5. Aşı olanların bağışık yanıt gücü, yoksulluk – beslenme sorunları başta olmak üzere hep %100 değildir.
….
Bu nedenlerle Türkiye’de halen, kağıt üstünde gösterilen yanıltıcı – popülist oran ne olursa olsun, KOVİT-19’a karşı gerçek (biyolojik) bağışıklık %20’ler dolayındadır. Tersinden söylenirse, halen her 5 insandan 4’ü Kovit-19’a karşı duyarlıdır, bağışık değildir, savunmasızdır.

  • Bu vb. nedenlerle hem kağıt üstünde aşılanma oranı artmakta hem de HASTALIK ARTMAKTADIR!

Salgını salt bu aşı politikası – uygulaması ile denetlemek çok zordur.

İktidar apaçık risk almış ve “Allah kerim” politikası seçmiştir.
Bağışlanır bir hata değildir!

Salgının Epidemiyolojik yönetimi bir bütündür ve adeta bir orkestra yönetimi gibidir.
Salt davulcudan (aşı panayırı!) orkestra ol – maz!

Yine de AKP = Erdoğan halka açık aşı çağrısı yapmalıdır. Özellikle Doğu – Güneydoğuda. Aşıların kısırlık yaptığı savı bütünü ile safsatadır. Ülkemizin bu bölgelerinde aileler çooook sayıda çocuk sahibidir ve Dünyada – Türkiye’de kısırlık oranlarında, ilk Çiçek aşısının başlandığı 1796’dan bu yana önemli değişiklik yoktur.

İnsanoğlu, Papa’nın deyişiyle tavşanlar gibi üremektedir!

Halen dünyada 11 farklı KOVİT-19 aşısı kullanımdadır ve hiçbirinin etkililiği %50’den az değildir. Hepsi de güvenilir tıbbi ürünlerdir.

  • Herkesi aşı olmaya çağırıyoruz.
  • Aşıyı geciktirmek – reddetmek salgına destek vermektir.
  • Böyle bir hak olamaz, çünkü bilimsel değildir.
  • Toplum içinde hiç kimsenin başkalarının sağlığını tehlikeye itme hakkı olamaz;
  • Aşı olup korunalım – koruyalım.

Bu gün salgının 500. günü!

Bizim de 350. konuşmamız salgın üstüne.. Yazdıklarımız dışında..

İzlemek için tıklayınız.. (24 dk.).

Salt ekonomik kaygılarla yersiz ve yanlış uzatılmış, 9 günlük Kurban bayramı tatilinin 5. gününde gene de insanlarımıza özen göstermek düşüyor..

Kucaklaşmamak – sarılmamak – el öpmemek – KALABALIKLAŞMAMAK..
Özelikle kapalı yerlerde maskesiz uzun süre kalmamak
Genel temizliğe, el hijyenine önem vermek.
….

Salgın bitmedi, ne zaman biteceğini kesin olarak öngörmek olanaklı değil.

AŞI ile birlikte bireysel – toplumsal önlemleri sürdürmeliyiz.
Hatta İktidar, kimi kısıtlamaları düşünmeye ve uygulamaya başlamalı, çok geç olmadan.

Sevgi ve saygı ile. 21 Temmuz 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

 

 

ANAYURT Gazetesine demecimiz : Delta varyant endişesi, %100 güvence yok

Delta varyant endişesi: %100 güvence yok!

Prof. Dr. Ahmet Saltık, Kurban Bayramı’nda vakaların artabileceğine işaret ederek, “Delta ve Delta artı (plus) varyantlarının bulaşıcılığı %60-65 daha yüksektir. 3 değil 5 aşı da olunsa, %100 güvence yoktur” uyarısında bulundu.

Uğur DUYAN
ANAYURT
, 19 Temmuz 2021
https://anayurtgazetesi.com/haber/Delta-varyant-endisesi-Yuzde-100-guvence-yok/738379  

ANKARA (Anayurt) – Türkiye’nin önde gelen Halk Sağlığı uzmanlarından Prof. Dr. Ahmet Saltık,

  • Türkiye’de aşılama oranının hızla artmasına karşın hastalığın da artmakta olduğunu belirterek,

“Kritik eşik toplum bağışıklığı sağlanmadan salgını denetim altına almak olanaklı değil. Hızla yaygınlaşan Delta ve Delta + (plus) varyantlarının bulaşıcılığı %60-65 daha yüksektir” dedi. Türkiye’de son haftada vaka sayılarında %25 ve ölüm sayılarında %1 artış yaşandığını belirten Saltık, “Ölüm sayısının olgu sayısı artışına göre sınırlı kalması aldatıcı olabilir. Önce hastalık artışı, onu izleyen 2-4 hafta içinde de bu artan hastalar içinden ölümler görülmektedir. Ayrıca çok artan Delta varyantının ölümlere nasıl yansıyacağı henüz net değildir.” diye konuştu.

  • Kurban Bayramı acıya dönüşmesin; aşılanalım ve kişisel korunma önlemlerini sürdürelim çağrısında bulunan Saltık, Türkiye’nin ulaşım ve ticaret yolarının kesiştiği köprü (transit) bir ülke olduğunu ve güney kıyı kentlerinde turizm mevsimi nedeniyle çok büyük bir insan hareketliliğinin yaşandığını anımsattı.

Kurban Bayramı tatilinin 9 güne çıkartılması ile 10 milyon kişi tatil için hafta sonu Ege ve güney kıyı kentlerine; bu nüfustan çok daha fazlası da Kurban ibadeti ve akraba ziyareti için memleketlerine gitti ya da gitmeye hazırlanıyor. Ayrıca aşılamada alınan yol ile büyük kentlerde de iki yıldır ara verilen bayramlaşmaların yeniden başlama olasılığı Delta varyant endişesini büyütüyor.

Prof. Dr. Ahmet Saltık, 9 günlük Kurban Bayramı tatilinin salgınla mücadeleye etkisini, aşılamada gelinen son noktayı ve Delta varyant tehlikesini Anayurt‘a değerlendirdi.

DÜNYADA SALGIN DENETİM ALTINA ALINAMADI

Kovid-19‘un solunum yolu ile geçen bir hastalık olduğunu anımsatan Prof. Saltık,

  • “Bu tür bulaşlarda geçişi kırmanın en etkili yolu insanların bir araya gelmelerinin olanak ölçüsünde sınırlandırılmasıdır. Bu yüzden, iyi havalandırılmayan kapalı alanlarda uzun süreli kalabalıklaşma çok önemli bir bulaş yoludur. Bu nedenle, standart maskelerin kurallarına uygun kullanımı son derce önemli bir korunma yöntemidir. Başta el hijyeni olmak üzere genel temizlik önlemleri de büyük önem taşır” diye konuştu.

Kovid-19’un hızlı bulaşan bir virüs olduğu gerçeğinin altını bir kez daha çizen Saltık, “Bu yıl da zaten uzun olan 4 günlük Kurban Bayramı tatili, bize göre hiç yerinde olmaksızın 9 güne çıkarılmıştır. Uzatılan tatilin özellikle iç turizm açısından katkısı dikkate alınmış olmalıdır. Ne var ki, 11 Mart 2020’den bu yana sönümlendiremediğimiz Kovid-19 salgını ülkemizde halen sürmektedir. Dünyada da salgın tümüyle denetim altına alınabilmiş değildir” ifadelerini kullandı.

TÜRKİYE’DE VAKA VE CAN KAYBI SAYILARI ARTIYOR

Saltık son haftada, önceki haftaya göre, dünya genelinde vaka sayısında %15, ölümlerde %3 artış kaydedildiğini ve Türkiye’de de vaka sayılarında %25 ve ölüm sayılarında %1 artış yaşandığını belirterek, “Ölüm sayısının olgu sayısı artışına göre sınırlı kalması aldatıcı olabilir. Önce hastalık artışı, onu izleyen 2-4 hafta içinde de bu artan hastalar içinden ölümler görülmektedir. Ayrıca çok artan Delta varyantının ölümlere nasıl yansıyacağı henüz net değildir” dedi.

Türkiye’de son 1 haftada toplam 40 bin 228 kişiye yeni Kovid-19 tanısının konduğunu, toplam can kaybının ise 316 olduğunu söyleyen Saltık, şöyle devam etti:

“Ülkemiz, salgının başından bu yana saptanan toplam 5 milyon 507 bin 455 hasta ile Dünyada 6. sıradadır. Oysa nüfus bakımından 17. sıradayız.

  • Milyon nüfus başına toplam Kovid-19 hasta sayısı bakımından Dünya’da 3. yüz!

15 Temmuz 2021 günü açıklanan günlük yeni tanı 7 bin 304, ölüm ise 48’dir. Oysa 29 Mayıs’ta 7 bin 304’ten biraz fazla günlük yeni hastamız vardı. Son ölüm sayısı da 13 Haziran 2021 verisine çok yakın. Dolayısıyla,

  • Son 2-2,5 aydır günlük hasta ve ölüm sayılarında anlamlı bir azalma sağlayamıyoruz.

Son 1 haftada toplam hasta sayısı, önceki haftaya göre 34 bin 271’den 40 bin 228’e çıkarak %17 artmıştır. Halen hasta havuzunda 86 bin 682 hasta vardır ve bunların 684’ü (%0,8) yoğun bakımdadır. ‘Resmi’ verilerle 50 bin 415 yurttaşımız yaşamını yitirmiştir. Sayısal veriler durumun ciddiyetini sergilemekte.”

SALGIN UZADIKÇA YENİ VARYANTLAR DA ÇIKACAK

Türkiye’de aşılama oranının hızla artmasına karşın hastalığın da artmakta olduğuna işaret eden Saltık, yeni varyantların sürekli biçimde oluştuğunu ve salgının uzaması durumun bunun kaçınılmaz olduğunu anımsatarak, şunları kaydetti:

“Demek oluyor ki, aşılama arttıkça buna koşut olarak hastalık azalmamaktadır. Kritik eşik toplum bağışıklığı sağlanmadan salgını denetim altına almak olanaklı değil. Hızla yaygınlaşan Delta ve Delta artı (plus) varyantlarının bulaşıcılığı %60-65 daha yüksektir.

  • 3 değil 5 aşı da olunsa, %100 güvence yoktur!

Öte yandan, Türkiye’den çok daha yüksek aşılama oranlarına bizden önce ulaşan İsrail, Kanada, ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Avustralya yeni bir tırmanan dalga ile boğuşmaktadır.

Türkiye’de aşılama sayılarına göre, hastalık geçirenlerin sayısı ve başkaca ilgili etmenleri de dikkate alarak, toplum bağışıklığının ancak %25’ler dolayında olduğu öngörülebilir. Tersinden söylemek gerekirse, 90 milyon nüfusumuzun dörtte üçü ya da %75’i hala Kovid-19’a karşı duyarlıdır, bağışık değildir. %25 toplum bağışıklığı oranı ile Kovid-19 salgınını denetim altına almak olanak dışıdır.

TURİZMİN VAKA SAYILARINA ETKİSİ

Doğu ve güneydoğuda aşılama oranlarının ülke genelinin ürkütücü derecede gerisinde olduğunu belirten Saltık, Türkiye’nin ulaşım ve ticaret yolarının kesiştiği bir geçiş ülkesi (transit ülke) olduğunu ve güney kıyı kentlerinde turizm mevsimi nedeniyle çok büyük bir insan hareketliliğinin yaşandığını anımsatarak,

“Özellikle Rusya, halen toplam hasta sayısı bakımından Dünyada 4. sırada olup baskın olarak Delta varyantı ile ciddi biçimde yüklüdür ve milyonlarca turist göndermiştir Türkiye’ye. Geçen hafta Antalya’da haftalık yeni hasta oranı %82 artmıştır ve bu veri alarm vericidir.

  • Hiç unutulmamalıdır ki, aşılı olmak Kovid-19’dan %100 korunma sağlayamamaktadır.

Aşılı insanlar özellikle yeni varyantlarla rahatlıkla bulaşı alabilir, virüsü taşıyabilir, yayabilirler. Aşılanma genel olarak hastalığı hafif geçirmeyi sağlamakta ve ölümü belirgin azaltmaktadır. Ancak,

  • Yineleyelim; bu virüs, aşılı inşalara da bulaşmakta ve onlarla yayılabilmektedir” diye konuştu.
AHMET SALTIK UYARDI                            :
BAYRAM ACIYA DÖNÜŞMESİN
“3 değil 5 kez de aşılanmış olsak, kişisel korunma önlemlerini sürdürmek zorundayız”  diyen Ahmet Saltık, Kurban Bayramı tatilinde uyulması gereken şöyle sıraladı:

• Kapalı alanlarda standart maske kullanmayı kurallarına uygun sürdürelim.
• Kapalı ve iyi havalandırılmayan alanlarda bulunmaktan özellikle kaçınalım ve zorunluluk durumlarında bu süre, mutlaka maskeli olarak ve 2 m uzaklık korunarak 15 dakikayı geçmesin.
• Bayram ziyaretlerini olabildiğince sınırlayalım, EL ÖPMEYELİM ve KUCAKLAŞMAYALIM.
• Çocuklar da Kovid-19’a yakalanmakta ve bulaştırıcı olabilmektedir, aklımızda tutalım.
• Kapalı mekanlarda uygun Hepa filtre (ki çok pahalı!) ve dışarıdan hava alarak içeriye üfleyen klima sistemleri yok ise (ki çok seyrektir), klima çalıştırmak büyük risktir.
• Yüzme havuzlarında, plajda, kumsalda, kurban kesiminde de 2 m uzaklık korunmalıdır.
• Bayram alışverişi ve bayram namazında da gereksiz kalabalıklaşmaya izin vermeyelim.
• Uçak ve otobüs yolculuklarında N-95 maske kullanımını yeğleyelim.
• Gittiğimiz yerlerde olanaklı ise 1 ay kalalım (2 x 14 = 28 gün kuluçka süresi).
• Hastalık bulguları görülürse gecikmeden sağlık kurumlarına başvuralım. Delta bulaşı hafif soğuk algınlığı tablosu ile gidebiliyor. Nefes darlığı, koku-tat yitimi olmayabiliyor.
Herkes mutlaka aşı olmalı, hangisi denk düşerse. Aşılar son derece güvenli tıbbi ürünlerdir.
Salgın ortamında %10 koruma bile değerlidir, kaldı ki; ülkemizde kullanımda olan 2 aşının da koruyuculukları %50’nin epey üstündedir. mRNA aşısı (BioNTech) Delta varyantına hala, %80 dolayında etkilidir.
• 8 Aralık 2020’den bu yana dünyada 3,5 milyarı aşkın, neredeyse dünya nüfusunun yarısı, tek doz da olsa aşılanmıştır ve kayda değer ciddi olumsuz etkiler – komplikasyonlar gözlenmemiştir. Bir aşının olası olumsuz etkileri genellikle 2 ay içinde görülmektedir ve bu deneyime artık Türkiye ve küresel toplum büyük ölçüde sahiptir.
• Öte yandan, her gün yeni tanı alan ve ölen insanların çok büyük bir bölümü aşı olmayanlar içinden çıkmaktadır. Eldeki 11 aşı da yeterince güvenli ve etkilidir; hızla-yaygın aşı zorunludur.
• Kâğıt üstünde aşılanma oranı değil ama gerçek biyolojik bağışıklığı yüzde 70-80’lerin üstüne çıkarmadan salgın bitmez. Bu da 90 milyon nüfuslu ülkemizde çocuklar da dahil neredeyse nüfusun tümünün aşılanmasını gerektirmektedir. Aşılardan çekinmeye gerek yoktur.
Aşıları reddetmenin ise hiçbir bilimsel temeli yoktur. Hiç kimsenin toplum içinde bilimsel olmayan keyfi tutum – davranış hakkı olamaz. (Biz, 2 doz Sinovac + 1 doz BioNTech aşısı olduk.)
Aşı olmayı reddetmek bir temel insanlık hakkı olmayıp, tam da tersine başkalarının sağlıklı yaşam hakkına (Anayasa’nın 56. maddesi) tehdittir. Kimi ülkeler zorunlu aşı uygulamasına geçmektedir.
• Bizde de yasal çerçeve buna elverişlidir (1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha yasasının 72. maddesi). Ayrıca Anayasa’nın 12. maddesi temel hak ve özgürlüklerin başkalarının haklarına saygıyı da içerdiğini vurgular. Aşı ile korunur ve koruruz.
Kurban Bayramı acıya dönüşmesin; aşılanalım ve kişisel korunma önlemlerini sürdürelim.

1907AYURT04

1907AYURT01

HALK TV Programımız : SALGINDA GİDEREK BÜYÜYEN YENİ DALGA RİSKİ

Dostlar,

Bu gün, 17 Temmuz 2021 Cumartesi günü akşam saat 20:00’de HALK TV’de olacağız.. / OLDUK..

 

Görüleceği üzere ilk yarım saat bizim konuşmamız ve öbür tüm kanalların toplamından daha çok izlendi. Hem HALK TV’ye, hem Sn. Fatih Ertütk’e hem de değerbilir Ulusumuza teşekkür ederiz. Konuşmalarımıza emek vererek hazırlanıyor, salt bilimsel akılcılık ekseninde İNSAN SAĞLIĞINI odak alıyoruz. Ne var ki TÜRKİYE NEREYE programı yaz tatiline girdi! 

(Youtube erişkesi bize ulaşınca burada paylaşacağız..)

Başarılı programcı Sn. Fatih Ertürk‘ün gelenekselleşen “TÜRKİYE NEREYE?” programına ilk konuk olarak.

İlk yarım saatte (20:00 – 20:30) salgında Türkiye ve Dünyanın sürüklendiği güncel ve kritik durumu irdeleyeceğiz.

Aşağıdaki güncel çizim çok şey anlatıyor.. 16 Temmuz 2021 verileriyle, ilk dalga olan Nisan 2020’nin epey üstünde hasta sayımız var ve 3. dalganın tırmanmaya başladığı verilere sahibiz.

Aşağıdaki çizimde yer alan verilere göre ise, son haftada yaşanan olgu / vaka / hasta sayısı artışı bakımından (milyon nüfusta) dünyada 3. sıradayız. İngiltere, ABD ve Türkiye!

Çok alarm verici, ürkütücü. Üstelik her 2 ülke de bizden çok yüksek aşılama oranlarına sahip!
Başkaca artıları (avantajları) da var. Türkiye’nin epey eksileri (dez-avantajları) sırtımızda yük.

Örn. İngiltere ve ABD’ye Delta varyantı kaynayan, dünyada ilk 5’e tırmanan Rusya gibi bir ülkeden milyonlarca turist akmıyor.

Bu 2 ülkede bölgeler arası ciddi aşılanma oranı farkları yok.

Bu 2 ülke SINOVAC değil, daha etkili aşıları kullandılar.

Bu 2 ülke yüksek oranda dizin incelemesi yapıp varyantları erken yakalıyor, önlem alıyor.

Bu 2 ülkede salgını siyaset kurumu değil, özerk – özgür bilim kurumları yönetiyor.

Bu 2 ülke, Türkiye gibi çok yoğun bir transit coğrafyada değiller.
Türkiye’nin komşularında da durum hiç iyi değil (Bulgaristan ve görece Romanya dışında).

Bu 2 ülkede Türkiye’deki gibi 9 günlük bir Kurban Bayramı tatili çılgınlığı ile birkaç on milyon insanı ülke içinde, SALGIN ORTAMINDA – SALGIN TIRMANIRKEN çok yoğun hareketlendirmek gibi bir akıldışılık yok!
***
AKP = RTE iktidarı bir kez daha salgınla flört ederek, 4 dalgayı adeta açık açık çağırmakta.
Tüm umutlar “ulusal aşılama panayırlarına” bağlanmış gözüküyor. Ancak yetmez!

3 değil 5 aşı da olsanız tek başına yetmez. Aşıların etkililiği sınırlı. mRNA aşılarının Delta varyantından koruyucu etkisi de
belli ölçüde; aşıyla %100 güvence asla yok!

Dolayısıyla, şu önlemler en az aşı ölçüsünde ivedi ve kaçınılmaz                           :  

  • Kapalı alanlarda standart maske kullanmayı kurallarına uygun sürdürelim.
  • Kapalı ve iyi havalandırılmayan alanlarda bulunmaktan özellikle kaçınalım ve zorunluluk durumlarında bu süre, mutlaka maskeli olarak ve 2 m uzaklık korunarak 15 dakikayı geçmesin.
  • Bayram ziyaretlerini olabildiğince sınırlayalım, EL ÖPMEYELİM – KUCAKLAŞMAYALIM.
  • Çocuklar da Kovit-19’a yakalanmakta ve bulaştırıcı olabilmektedir, aklımızda tutalım.
  • Kapalı mekanlarda uygun Hepa filtre (ki çok pahalı!) ve dışarıdan hava alarak içeriye üfleyen klima sistemleri yok ise (ki çok seyrektir), klima çalıştırmak büyük risktir.
  • Yüzme havuzlarında, plajda, kumsalda, kurban kesiminde de 2 m uzaklık korunmalıdır.
  • Bayram alışverişi ve bayram namazında da gereksiz kalabalıklaşmaya izin vermeyelim.
  • Uçak ve otobüs yolculuklarında N-95 maske kullanımını yeğleyelim.
  • Gittiğimiz yerlerde olanaklı ise 1 ay kalalım (2 x 14 = 28 gün kuluçka süresi).
  • Hastalık bulguları görülürse gecikmeden sağlık kurumlarına başvuralım. Delta bulaşı hafif
    soğuk algınlığı tablosu ile gidebiliyor. Nefes darlığı, koku – tad yitimi olmayabiliyor.
  • Herkes mutlaka aşı olmalı, hangisi denk düşerse. Aşılar son derece güvenli tıbbi ürünlerdir. Salgın ortamında %10 koruma bile değerlidir, kaldı ki; ülkemizde kullanımda olan 2 aşının da koruyuculukları %50’nin epey üstünde. BioNTech, Delta varyantına bir ölçüde (kısmen) etkili.
  • 8 Aralık 2020’den bu yana dünyada 3,6 milyarı aşkın, neredeyse dünya nüfusunun yarısı,
    tek doz da olsa aşılanmıştır ve kayda değer ciddi olumsuz etkiler – komplikasyonlar gözlenmemiştir. Bir aşının olası olumsuz etkileri genellikle 2 ay içinde görülmektedir ve
    bu deneyime artık Türkiye ve küresel toplum büyük ölçüde sahiptir.
  • Öte yandan, her gün yeni tanı alan ve ölen insanların çok büyük bir bölümü aşı olmayanlar içinden çıkmaktadır. Eldeki 11 aşı da yeterince güvenli ve etkilidir; hızla-yaygın aşı zorunludur.
  • Kağıt üstünde aşılanma oranı değil ama gerçek biyolojik bağışıklığı %70-80’lerin üstüne çıkarmadan salgın bitmez. Bu da 90 milyon nüfuslu ülkemizde çocuklar da içinde, neredeyse nüfusun tümünün aşılanmasını gerektirmektedir. Aşılardan çekinmeye gerek yoktur.
    Aşıları reddetmenin ise bilimsel temelleri yoktur. Hiç kimsenin toplum içinde bilimsel olmayan keyfi tutum – davranış hakkı olamaz. (Biz, 2 doz Sinovac + 1 doz BioNTech aşısı olduk.)
  • Aşı olmayı reddetmek bir temel insanlık hakkı olmayıp, tam da tersine başkalarının sağlıklı yaşam hakkına (Anayasa m.56) tehdittir. Kimi ülkeler zorunlu aşı uygulamasına geçmektedir.
    Bizde de yasal çerçeve buna elverişlidir (1593 s. yasa m. 72). Ayrıca Anayasa m.12. temel hak ve özgürlüklerin başkalarının haklarına saygıyı da içerdiğini vurgular.
  • Aşı ile korunur ve çevremizdekileri de hastalıktan – ölümden koruruz.
  • Kurban bayramı acıya dönüşmesin; aşılanalım ve kişisel korunma önlemlerini sürdürelim.
    ****

Sevgi ve saygı ile. 17 Temmuz 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik     

 

Aşılar, varyantlar ve Türkiye

authorÇAĞHAN KIZIL

 

  • Alfa varyantından daha fazla yayılan ve ondaki bazı mutasyonlara da sahip Delta varyantının bugün dünyada bilinen yaygınlığı Birleşik Krallık’taki enfeksiyonların %99’u, ABD, Hindistan ve bazı Avrupa ülkelerindeki enfeksiyonların ise %80’i dolayında.

Aşılar, varyantlar ve Türkiye

Pandeminin başından itibaren (AS: beri) virüsün genetik dizinindeki değişiklikleri neredeyse anında gözlemleme ve bu değişikliklerin pandemiye etkilerini toplumlarda izleme şansına sahibiz. Kimi mutasyonların bileşkeleri, virüsün etkin proteinlerinde değişiklikler yaparak varyant dediğimiz ve birçok mutasyona sahip virüslerin oluşmasını sağlamış durumda. Dünya Sağlık Örgütü’nün sınıflandırmasına göre virüs varyantlarının ana 2 kategorisi var. Birincisi endişe verici varyantlar. Bu virüslerde

– bulaşabilirlikte artış,
– daha şiddetli hastalık (hastaneye yatışlarda veya ölümlerde artış),
– önceki enfeksiyon veya aşılama sırasında üretilen antikorlar tarafından korunmada önemli ölçüde azalma,
– tedavilerin veya aşıların etkinliğinde azalma veya
– genel tanı metotlarının etkinliğinde düşüş gözleniyor.

  • Varyantın özelliklerine bağlı olarak, aşıların veya tedavilerin modifikasyonu gerekebilir.
Ülkelerin kendi içinde bile yayılımların durmadığını, aşılamanın %70-80 düzeyine gelmeden hiçbir ülkenin güvenli sayılamayacağını görüyoruz. Bunun dışında aşılama oranı da yeterli bir kriter (AS: ölçüt) değil. Hangi aşıyla ve hangi koruyuculukta aşılanıldığı da çok önemli.
  • İnaktif aşıların semptomatik hastalıklara ve varyantlara karşı koruyuculuğunun mRNA ve vektör aşılarına oranla daha düşük olduğu düşünüldüğünde;
Türkiye gibi bu aşıları karma biçimde kullanan ülkelerdeki durumun henüz stabil (AS: kararlı) bir durum almadığını söyleyebiliriz. İkinci bir etmen de toplumsal önlemlerin ekonomi odaklı ve fütursuzca ortadan kaldırılması. Örneğin Türkiye’de turizm nedeniyle açılan sınırlar ve en çok vaka artışının yaşandığı ülkelerden gelişlerdeki kontrolsüzlük, Türkiye’de de vakaların artmasını beraberinde getireceği gibi varyantların ülkeye taşınmasına izin verecek.
Bildiğimiz endişe verici varyantlardan B.1.1.7 (yeni adıyla Alfa), Wuhan’da ortaya çıkan ilk virüse oranla %50 daha çok yayılıma ve hastaneye yatışlara ve vaka ölüm oranlarında görece artışa neden olmaktaydı. Aşıların virüsleri nötralize edici etkilerini bir ölçüde düşüren bu varyant, birkaç hafta öncesine kadar dünyadaki başat virüs biçimiydi. Alfa varyantı Kasım 2020’de ilk olarak Birleşik Krallık’ta bulundu ve Ocak ayında BK’de tüm enfeksiyonların %75’ini oluşturuyordu. Bu sürede Türkiye’deki enfeksiyonların da %67’si bu varyant ile gerçekleşmekteydi. Ancak şunu belirtmekte yarar var ki; Türkiye’de yeterli genetik dizin analizinin yapılmadığını ve bilgi paylaşımının şeffaflıkla gerçekleşmediğini düşündüğümüzde ülkenin gerçek varyant analizini yapmak mümkün değil. Yine de Alfa varyantının BK’den sonra en çok yayıldığı ülkelerden biri olan Türkiye’nin varyantlara karşı ne kadar korumasız olduğunu göstermesi açısından bu bilgi önemliydi. Zira mayıs ayında Türkiye’de yaşanan enfeksiyonların %44’ü bir başka endişe verici varyant olan Güney Afrika (yeni adıyla Beta) varyantıyla gerçekleşmekteydi. Özellikle vektör ve inaktif aşıların etkisini güçlü şekilde düşüren bu varyantın varlığı daha fazla hastalanmaya ve ölüme yol açmış olabilir ancak bu verilerin açıklanmaması nedeniyle bu konuda yorum yapmak güçleşiyor.
Mayıs ayına geldiğimizde Alfa varyantı Avrupa’daki enfeksiyonların yaklaşık %90’ını oluştururken dünyada başka bir varyant ile karşı karşıya kaldık. İlk önce Hindistan’da gözlenen Delta varyantı, mayıs ayında Hindistan’daki vakaların % 70’ini oluşturuyordu. Yayılımda Alfa varyantına göre %60 daha fazla olabilecek bir yayılım avantajına sahip olan bu varyant, barındırdığı mutasyonlar nedeniyle aşılama sonrasındaki nötralizasyonda azalmaya neden olmakta. Yakın zamanda açıklanan Delta Plus varyantı da başka bir mutasyon olan K417N mutasyonunu taşımakta. Bu mutasyon, Covid aşılarının daha az etkili olabileceği Beta varyantında da bulunuyor ve Public Health England tarafından yapılan bir araştırma, aşıların tek dozunun, Alfa varyantına karşı semptomatik hastalığa karşı salt % 33 etkili olduğunu göstermişti. Bu nedenle aşıların 2. dozunun ivedilikle yapılması çok önemli. Alfa varyantından daha fazla yayılan ve ondaki bazı mutasyonlara da sahip Delta varyantının bugün dünyada bilinen yaygınlığı Birleşik Krallık’taki enfeksiyonların %99’u, ABD, Hindistan ve bazı Avrupa ülkelerindeki enfeksiyonların ise %80’i dolayında. Yakın zamanda ABD Hastalık Kontrol Merkezi CDC’nin açıklamasına göre ve yapılan çalışmalar doğrultusunda mRNA aşılarının bu varyanta karşı etkili olduğu ve iki doz aşılamanın şu aşamada yeterli olacağı bildirildi. Oxford aşısı gibi vektör aşılarının etkinliğinde bir düşüş yaratmasına rağmen (AS: karşın) bu aşıların da ağır hastalık ve ölümleri etkili biçimde düşürdüğü bilgisine sahibiz. Ancak Delta varyantının inaktif aşıların etkinliğindeki düşüş oranı hakkında bir bilgimiz yok. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı’nın 2 doz inaktif aşıdan sonra 1 doz mRNA aşısı önermesi, Şili ve Brezilya’da yapılan inaktif aşı çalışmalarının gösterdiği bilgiyle uyuşuyor ve bu aşıların varyantlara karşı korumasının düşük olabileceği sonucuna işaret ediyor. Yani
  • Türkiye’nin tam aşılama yaptığı %22 nüfusunu büyük bir kesiminin inaktif aşı olmuş olması, Türkiye’de fiilen etkili aşılamanın çok daha düşük olduğunu bize gösteriyor.
Burada belirtmemiz gereken bir nokta, Sağlık Bakanlığı  ve pandemi yönetiminin pandemi başından beri bilgi paylaşımı konusunda sınıfta kalmış ve sürecin gerçek risklerine dair (AS: ilişkin) bir bilgilendirmeyi hiçbir zaman yapmamış olması. Şu anda tek doz aşılanmış 18 yaş üstündeki insanların oranını vererek yüksek aşılama yapılmış gibi gösterip insanların yine rehavete kapılmasının önünün açılmasını, turizm için yüksek risk bölgelerinden gelenlerin denetim dışı bırakılması, genomik dizin analizinin yeterli yapılmaması, zahiri (AS: sanal) bir güvenlik ve başarı söyleminin yaygınlaştırılması, fazladan ölümlere bakıldığında resmi sayıların birkaç kat üzerindeki pandemi faturasının sonbaharda yeniden ağırlaşmaya başlamasını sağlayabilecek uygulamaların yaşama geçirilmesi Türkiye’nin önündeki riskler.
Delta varyantının ülkede yayılımda olduğu ve son 4 haftada ilk doz aşılamalarda kayda değer bir düşüş olduğu düşünüldüğünde, acilen yapılması gerekenler aşılamanın daha da hızlanması, seyahat ve giriş-çıkışlarda denetimlerin artırılması, şeffaf (AS: saydam) bilgi paylaşımının gerçekleştirilmesi gibi pandeminin başından beri söyleyegeldiğimiz ancak yapılamayan uygulamalar.

Türkiye maalesef , yaz mevsiminde düşen vakaları avantaj olarak kullanıp aşılamayı etkili biçimde yeterli toplum bağışıklığına ulaşacak şekilde gerçekleştiremedi.
Sonbaharda yeni vaka artışlarıyla ve aşılanmayan kişilerdeki hastalık etkileriyle karşılaşmamak için pandeminin hala devam ettiği gerçeğinin bir kere daha altını çizmemiz gerekiyor.

Aşılama konusunda da mRNA aşılarının, dünyada uygulanan yüz milyonlarca dozdan sonra güvenli ve en etkili aşılar olduğunu söyleyip, aşılanmanın hızla artması için herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğini de bir kez daha belirtmekte yarar var.

ARTI TV Programımız : AKP’nin Sağlık Sektöründe Yarattığı Yıkımlar

Dostlar,

Bu gün 2. TV konuşmamızı ARTI TV’de genç ve yetenekli – birikimli programcı Sn. Fatih Yapıcı‘nın konuğu olarak yaptık.

Değerli Yapıcı, konuyu şöyle belirlemişti :

  • AKP’nin Sağlık Sektöründe Yarattığı Yıkımlar

Bize ayırdığı 45 dakika süre içinde hemen hemen hiç sözümüzü kesmeden, kısa ve anlamlı sorularla programı yönlendirdi ve yönetti..

İzlemek için lütfen tıklayınız..

Özellikle, adına SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM (Health Transformation) denilen AKP’nin hep savunduğunun tam da tersine kökü dışarıda ve gayrı milli SAĞLIKTA ÖZELLEŞTİRME sürecini, bu programın tümü ile Batı emperyalizmi güdümünde olduğunu…

SAĞLIK HAKKINI…

  • Şehir hastaneleri talanını / sağlık kapitülasyonuna varan imtiyazları…konuştuk.

    İzlenmesini, paylaşılmasını ve yakıcı gerçeklerin öğrenilmesini dileriz.
    Sağlık alanındaki caf caflı propagandanın içyüzünü öğrenmek ve durdurmak gerek.

  • Hasta garantili – ticari sır korumalı gizli sözleşmelerle nasıl salt bugünümüzün değil geleceğimizin de ipotek altına alındığını hatta satıldığını görmek gerek.
    İlk halk iktidarında bu aşağılayıcı bağımlılık anlaşmalarını yırtıp tarihin çöp sepetine atmak gerek!

Sevgi ve saygı ile. 16 Temmuz 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik     

SALGIN BİTMEDİ : 4. DALGA GELİYOR MU??

Dostlar,

Bu gün saat 16:00’da Kızılcagün TV‘nin konuğu olduk.
Mülkiyeli dostumuz S. Murat Sururi Özbülbül’ün sorularını yanıtladık.

Kızılcagün TV youtube ortamında yayın yapmakta ve Ankara Kulübü Derneği‘nin önemli girişimlerinden biri. Yenimahalle’deki Ankara Konağı tesislerinde uygun bir stüdyo kurulmuş. Ankara Kulübü Derneği Başkanı Sn. Dr. Metin Özaslan ve kendilerinin sıcak konukseverliği ile karşılandık. Kendileriyle, henüz bu iyi donanımlı stüdyo kurulmadan önce 05 Aralık 2020 günü Skype üzerinden bir bağlantı daha yapmış ve yine salgını konuşmuştuk. Ankara ve yöresi ekinini (kültürünü) yaşatma amaçlı bu saygın ve önemli derneğin tüm çabalarını saygı ile karşılıyor ve başarılı olmalarını diliyoruz. Bize ekran sundukları için teşekkür ediyoruz.
***
EKO YAŞAM” logosu altında düzenli ve sürekli programlar yapan Sn. Özbülbül,

  • SALGIN BİTMEDİ : 4. DALGA GELİYOR MU?”

sorusuna yanıt aramaktaydı. 1 saat boyunca sorulara yanıt vermeye çalıştık.

İzlemek için lütfen tıklayınız :

https://youtu.be/Vi89seIhM18

İzleyelim, paylaşalım, bilimsel gerçekleri öğrenip yayalım..

Sevgi ve saygı ile. 16 Temmuz 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

DSÖ: Üçüncü doz yerine yoksul ülkelere bağış yapılsın

DSÖ Başkanı Ghebreyesus, yoksul ülkeler hala Covid-19 aşısı sağlayamamışken, varsıl ülkelerin ‘takviye doz’ siparişi vermek yerine bağış yapması gerektiğini belirtti.

DSÖ: Üçüncü doz yerine yoksul ülkelere bağış yapılsın
DUVAR
– Korona virüsü aşılarında ‘takviye’ doz tartışması sürerken, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Başkanı Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, yoksul ülkelerde yaşanan aşıya erişim sorununa dikkat çekti. Ghebreyesus, birçok ülke hala Covid-19 aşısı temin edememişken, zengin ülkelerin üçüncü doz siparişi vermemesi gerektiğini söyledi.

‘BUNUN YERİNE COVAX’A BAĞIŞ YAPILMALI’

Delta varyantının baskın hale gelmesiyle ölümlerin arttığını ancak çoğu ülkede sağlık çalışanlarını korumak için yeterli doz olmadığını belirten DSÖ Başkanı, “Covid-19 aşılarının küresel tedarik açığı son derece dengesiz ve adaletsiz” dedi. İlk kez Hindistan’da tespit edilen Delta varyantının en az 104 ülkeye yayıldığını kaydeden Ghebreyesus,

  • “Kimi ülkeler sağlık çalışanlarını ve risk grubundakileri aşılamak için yeterli malzemeye sahip değil ancak diğerleri takviye doz sipariş ediyor” ifadelerini kullandı.

DSÖ Başkanı, Pfizer ile Moderna’nın hali hazırda aşılama düzeyinin yüksek olduğu ülkelere takviye doz sağladığını, bunun yerine yoksul ülkelere aşı dağıtmayı amaçlayan COVAX programına bağış yapılması gerektiğini söyledi.

‘TÜMÜYLE  AŞILANANLARIN İHTİYACI YOK’

Geçtiğimiz hafta 3. doz izni için başvuru yapılacağını duyuran Pfizer şirketiyle görüşen ABD Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan da 3. doz açıklaması geldi. Covid-19‘a karşı tümüyle aşılanmış kişilerin ‘takviye doza’ ihtiyacı olmadığını duyuran Bakanlık, önümüzdeki süreçte 3. dozun gerekliliği hakkında görüşmelere devam edeceklerini açıkladı.

Pfizer sözcüsü Sharon Castillo ise, “Hem Pfizer hem ABD hükümeti, virüsün önüne geçme konusunda bilimsel verilerin bir sonraki adımı belirleyeceği konusunda hemfikir” ifadelerini kullandı. (DSÖ: Üçüncü doz yerine yoksul ülkelere bağış yapılsın (gazeteduvar.com.tr)

TELE1 TV Programımız – 12 Temmuz 2021

Dostlar,

12 Temmuz 2021 Pazartesi günü sabah 09:00’da yaklaşık yarım saat, ülkemizin yurtsever  birkaç TV kanalından biri olan TELE1‘in konuğu olduk.

Başarılı ve sıkı sorularıyla bilinen programcı Sn. Murat Taylan‘ın sorularını yanıtladık.

Aşağıdaki görseli yeterince dağıtmaya zaman olmadı,

Sn. Taylan’dan programın youtube erişkesi az önce bize ulaştı.
Görselden de izleneceği üzere;

– Salgında güncel durum
– Son oluşan ve hızla yayılan SARS-Cov2 varyantları Delta ve Delta + (plus)
– Kurban bayramının kesin olarak doğuracağı ciddi sakıncalar ve sakınılacaklar
– Devletin sosyal sorumluluğunun sürdürülmesi
– Kamuoyunun dürüst, yeterli, güncel ve sürekli olarak bilgilendirtilmesi gerekir oysa 2020 ölüm istatistikleri açıklanmıyor gerçek korona ölümlerini gizlemek için; bu ayıptır!
– Neler yapılmalı? Türkiye’de ve dünyada..

konuşulan başlıklar oldu. Erişke (link) aşağıda..
İzlenmesi, paylaşılması ve gerçeklerin öğrenilmesi dileğimizdir.

  • Salt aşılama ile salgın savaşımı olmaz. Türkiye aşı panayırı havasından sıyrılmalıdır.

Kayıtlardaki oran değil REEL BİYOLOJİK BAĞIŞIKLIK belirleyicidir.
Kaldı ki, Sağlık Bakanlığının duyurduğu aşılanma oranları 61 milyon hedef nüfus alınarak hesaplanandır. Bu yanlıştır, gerçekte ülkemizin hedef eylemli (de facto) nüfusu 90 milyondur. Dolayısıyla açıklana oranları 1/3 düzeyinde geriden kabul etmek gerekir. Bu ve ek birtakım nedenlerle (konuşmamızda açıkladık),

  • Türkiye’de toplum bağışıklığı tüm çabalara karşın halen %25’in altındadır.

Bu düzeyde çok yetersiz bir toplum bağışıklığı ile salgın sönümlendirilemez ve yeni dalgalar engellenemez.

  • Salgın, gündemdeki yerini korumalıdır.
  • Ülkemizin bin bir gündem oyunu içinde asla unutulmamalı, savsaklanmamalıdır.

Unutulmasın                                       :

  • SALGIN BİTMEDİ…
  • 4. DALGA RİSKİ VARDIR.. sonbahara da kalmayabilir!
  • AKP iktidarı, bu görünür – bilinir riskleri asla almamalı, 4. dalgayı davet etmemeli,
  • Ve salgın tümü ile bilimsel yönetilmelidir; halk da iktidardan bunu ısrarla istemelidir.

Sevgi ve saygı ile. 13 Temmuz 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

YÖN RADYO PROGRAMIMIZ – 13 Temmuz 2021

Dostlar,

13 Temmuz 2021 Salı günü sabah saat 10:3’da YÖN Radyo‘nun konuğu olacağız.. / OLDUK..

Yurtsever Radyo YÖN Radyo ve başarılı – saygın programcı Sn. Selen Kartay‘ın sorularını yanıtlayacağız.. / YANITLADIK..


Delta varyantı ciddi bir sorun.. Sağlık Bakanlığı hala 200 (iki yüz) dolayında olgudan söz etmekte; başta İngiltere, Avrupa, ABD, Hindistan, Avustralya, İsrail, Taylan… delta varyantı bulaşı (enfeksiyonu) ile kaynarken. Ağustos’ta Avrupa’da dolaşan baskın tip olacağı öngörülürken. Sonbaharda ABD’de de dolaşan baskın (dominant) tip olması beklenirken.

Kurban bayramı büyük riskler barındırmakta, milyonlarca insan hareketlenecek, yer değişecek ve geri dönecek..  Ciddi başağrısı..
Ammann dikkat : Bu bayram da kucaklaşmayalım, uzak duralım, maskeye devam kapalı alanda, açık alanda maske takılmayacaksa en az 2 m uzaklık.

Hangisini bulursak 3. doz aşıya devam.

3. doz aşı tartışılmakta..

Nereye dek??

Küresel toplum gerekli dayanışma – işbirliği – eşgüdümü başarabiliyor mu?

SO – CO – CO sloganları atmayı sürdürmeliyiz..

Solidarity – Cooperation – Coordination!

Youtube’a görsel kaydı konduğunda erişkeyi (linki) burada paylaşacağız / aşağıda..

Bilgi ve ilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 13 Temmuz 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik