Etiket arşivi: Sinovac: Coronavac

TELE1 TV Programımız : 500. GÜNDE SALGIN YENİDEN TIRMANIŞTA MI?

Dostlar,

Bu gün 21 Temmuz 2021 Çarşamba günü saat 14:00’te TELE1’de olacağız.. / OLDUK.

Bilindiği gibi salgın Türkiye ve Dünyada tırmanışta yeniden.
Sürgit mutasyonlar sonucu oluşan varyant tipler meydan okumayı sürdürüyor.

Tüm uyarılarımıza karşın AKP iktidarı, salgın ile çok tehlikeli flörtü sürdürüyor.

Salgın yönetimi kararları yine bilimsel değil; popülist, politik, ekonomik vb.


Üstteki tablo verilerine göre, Şubat 2021 ortalarına, 5 ay geriye savrulmuş bulunuyoruz!
Ki, aşılamaya başlamanın (14 Ocak 2021) ilk ayı bitimi..

Geçtiğimiz hafta dünyada, önceki haftaya göre hasta sayısında %14 artış saptanırken, ülkemizde bu oran %38 oldu!

Ölümler ise geçtiğimiz hafta dünyada, önceki haftaya göre hasta sayısında %1 artarken,  ülkemizde bu oran -%1 oldu! Epidemiyolojik açıklanabilirliği yok! Oynanmış ve gerçek olarak yakalanamamış durumun çarpık verileri. Örn. Delta varyant yaygınlığını ülkemizde bilmiyoruz. Bir yığın bilgi açığı ve çarpık – güvenilmez veri ile bilimsel salgın yönetimi yapılamaz.

  • İktidar, turizmden gelecek yaklaşık 20 milyar Dolar girdi için ülkeyi kurban etmiştir!
  • 4. dalga adeta çağrılmaktadır ve sonbaharı da beklemeyebilir.

Açıklanan aşılama oranları yanıltıcıdır                         :

1. 90 milyon değil 61 milyon hedef nüfusa göre verilmektedir, açıklanan oranlar gerçekte İmmünolojik olarak 1/3 daha aşağıdadır.
2. 14 Ocak 2021’de başlanan SINOVAC-CORONAVAC aşısını son 3 aydan daha eskide olanların bağışıklığı hemen hemen sönümlenmiştir.
3. Hastalığı geçiren kayıtlı 5,5 milyon insanımızın da son 6 aydan daha eskide hastalananların doğal bağışıklığı kalkmıştır.
4. Varyantlar nedeniyle mRNA aşılarında da etkililik %80’lere gerilemiştir.
5. Aşı olanların bağışık yanıt gücü, yoksulluk – beslenme sorunları başta olmak üzere hep %100 değildir.
….
Bu nedenlerle Türkiye’de halen, kağıt üstünde gösterilen yanıltıcı – popülist oran ne olursa olsun, KOVİT-19’a karşı gerçek (biyolojik) bağışıklık %20’ler dolayındadır. Tersinden söylenirse, halen her 5 insandan 4’ü Kovit-19’a karşı duyarlıdır, bağışık değildir, savunmasızdır.

  • Bu vb. nedenlerle hem kağıt üstünde aşılanma oranı artmakta hem de HASTALIK ARTMAKTADIR!

Salgını salt bu aşı politikası – uygulaması ile denetlemek çok zordur.

İktidar apaçık risk almış ve “Allah kerim” politikası seçmiştir.
Bağışlanır bir hata değildir!

Salgının Epidemiyolojik yönetimi bir bütündür ve adeta bir orkestra yönetimi gibidir.
Salt davulcudan (aşı panayırı!) orkestra ol – maz!

Yine de AKP = Erdoğan halka açık aşı çağrısı yapmalıdır. Özellikle Doğu – Güneydoğuda. Aşıların kısırlık yaptığı savı bütünü ile safsatadır. Ülkemizin bu bölgelerinde aileler çooook sayıda çocuk sahibidir ve Dünyada – Türkiye’de kısırlık oranlarında, ilk Çiçek aşısının başlandığı 1796’dan bu yana önemli değişiklik yoktur.

İnsanoğlu, Papa’nın deyişiyle tavşanlar gibi üremektedir!

Halen dünyada 11 farklı KOVİT-19 aşısı kullanımdadır ve hiçbirinin etkililiği %50’den az değildir. Hepsi de güvenilir tıbbi ürünlerdir.

  • Herkesi aşı olmaya çağırıyoruz.
  • Aşıyı geciktirmek – reddetmek salgına destek vermektir.
  • Böyle bir hak olamaz, çünkü bilimsel değildir.
  • Toplum içinde hiç kimsenin başkalarının sağlığını tehlikeye itme hakkı olamaz;
  • Aşı olup korunalım – koruyalım.

Bu gün salgının 500. günü!

Bizim de 350. konuşmamız salgın üstüne.. Yazdıklarımız dışında..

İzlemek için tıklayınız.. (24 dk.).

Salt ekonomik kaygılarla yersiz ve yanlış uzatılmış, 9 günlük Kurban bayramı tatilinin 5. gününde gene de insanlarımıza özen göstermek düşüyor..

Kucaklaşmamak – sarılmamak – el öpmemek – KALABALIKLAŞMAMAK..
Özelikle kapalı yerlerde maskesiz uzun süre kalmamak
Genel temizliğe, el hijyenine önem vermek.
….

Salgın bitmedi, ne zaman biteceğini kesin olarak öngörmek olanaklı değil.

AŞI ile birlikte bireysel – toplumsal önlemleri sürdürmeliyiz.
Hatta İktidar, kimi kısıtlamaları düşünmeye ve uygulamaya başlamalı, çok geç olmadan.

Sevgi ve saygı ile. 21 Temmuz 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

 

 

KABİNE TOPLANTISI ÖNCESİNDE CB ERDOĞAN ve KABİNE ÜYELERİNE ANIMSATMA

KABİNE TOPLANTISI ÖNCESİNDE
CB ERDOĞAN ve KABİNE ÜYELERİNE
SALGINA İLİŞKİN ANIMSATMALAR


Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (Em.)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik    

Yanıt bekleyen sorular                              :

  • Türkiye’de aşılamada gelinen son nokta nasıl değerlendirilebilir?
  • Aşılama süreçlerinde stoksuz olarak yalnızca 1. dozun uygulanması ve 2. doz için yurt dışından gelecek olan aşıların beklenmesi salgın yönetimi açısından riskler taşımakta mıdır?

Yanıtlar…

Son verilerle aşılamada durum şöyle : Yapılan toplam aşı sayısı 41.588.607, 1. Doz uygulanan kişi sayısı 27.193.172 ve 2. Doz uygulanan kişi sayısı 14.395.435 (21.6.2021, saat 02:53). Türkiye aşı üreten ülkelerden biri ne yazık ki olamadı. Büyük ATATÜRK döneminde 1928’de açılan Dr. Refik Saydam Ulusal Hıfzıssıhha Enstitüsü 2011’de kapatılmamış olsaydı, KOVİT-19’a karşı aşı geliştirme olanağımız olabilirdi. Küreselleşme çağında işbirliği – uzmanlaşma gerekçesiyle, “en uygun yerden en uygun fiyata aşı sağlarım” savının ne denli yanlış olduğu kanıtlanmış ve ülkemiz AŞI gibi stratejik bir koruyucu tıp aracından, salgının ortasında neredeyse yoksun bırakılmıştır. Bu çok ciddi ve bağışlanmaz aymazlığın faturası ülkemize çok ağır olmuştur. Milyonlarca insan önlenebilecek iken bu hastalığa yakalanmış, onbinlerce masum insan ise kurban verilmiştir. Sorumluları mutlaka siyasal hukuksal bedelini ödemelidir. Başka salgınların da KAÇINILMAZ olarak yaşanabileceği somut riski (olasılığı değil!) karşısında, daha çok oyalanıp – inatlaşıp – gecikmeden Dr. Refik Saydam Ulusal Hıfzıssıhha Enstitüsü yeniden, yasa ile, özerk bir bilim kurumu olarak açılmalıdır. Ulusal kaynaklar betona, verimsiz harcamalara ve yolsuzluklara değil, bilime – ulusal ekonomiye – eğitime – sağlığa – iş yaratmaya – yoksulluğu yenmeye, çevreye … yönlendirilmelidir.

Türkiye’nin eylemli (de facto) nüfusu 90 milyondur. 2. doz uygulanan kişi sayısı 14.395.435 olup, toplam nüfusun %16’sına karşılıktır. Tersinden söylemek gerekirse, halkın %84’ü henüz 2 doz aşı olamadı. 14 Ocak 2021’de başlatılan aşılamanın 158. gününde erişilen ortalama 263 bin / kişi / gündür ve son derece yetersizdir. Üstelik toplumun aşılanmaya istekli kesimleri aşılanmaktadır şimdilik. Deneyimlere göre zamanla bu istem azalabileceği gibi, değişik nedenlerle çekince yaşayan ya da aşıyı reddeden kesimlere özellikle ulaşmak gerekecektir. Bu dönemlerde aşılama hızı düşebilecektir. Oysa hızla %80’leri aşan oranlara erişim zorunludur salgını denetlemek, giderek sönümlendirebilmek için.

Türkiye, TAM BAĞIMLI olarak, çok sınırlı tutarda, çok zorlanarak ve gecikerek sağlayabildiği 2 ayrı aşıyı (Çin Sinovac üretimi CORONAVAC ve BioNTech&Pfizer) stoklamadan, başka deyimle 2’ye bölmeden yaygın aşılama yolunu seçmiştir. Tek doz aşılamada erişilebilen bağışık yanıt %30’larda kalmaktadır. 2-4 hafta ara ile 2. dozun 2 hafta ardından o aşıdan beklenen en yüksek kuramsal bağışık yanıta ulaşılabilmektedir. Aşı etkinliği %70-95 arasında değişmektedir. Dolayısıyla Aşılama, Bağışıklama ile kesinlikle eşdeğer değildir. CORONAVAC için Türkiye’de yürütülen Evre 3 çalışmasında koruyuculuk %83 olarak açıklanmıştır. BioNTech&Pfizer için ise %90’ın biraz üzerinde oran verilmiştir. Dolayısıyla, ülkemizde 2 doz aşılanma oranı olan %16, gerçekte bağışıklanma oranı değildir. Öte yandan, etik nedenlerle, aşıları bekleterek aynı insanlara 2. dozu ayırmak kabul edilemez.

Ayrıca, “görece” rahatlayan üretim – dağıtım, akla, ülkemize ve gelişmekte olan ülkelere yollanan aşıların varyant tiplere karşı etkinliğini getirmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) uyarılarına göre, aşıları, mutant tipler karşısında, etkililiklerini korumak üzere güncellemek gerekebilecektir.

  • Aşı tekelleri, mutasyonlar yüzünden etkililiği azalan aşıları gelişmekte olan ülkelere pazarlarken, kendileri için “güncelledikleri” aşıları mı uygulayacaktır, uygulamaktadır?

Bu kritik bir sorunsaldır ve BM – DSÖ öncülüğünde yansız bilimsel kurumlarca açıklığa kavuşturulmalıdır. Türkiye ise, dışalım sırasında ilgili firmalardan bu bağlamda, açık bildirim – yüklenim bildirimleri (taahhüt beyanları) istemelidir. Etkililikleri %50’lerin de altına düşmüş olabilecek aşılar yüksek beklentilerle halka uygulanamaz, insanlığa karşı suçtur.

Ne var ki, emperyalizmin ve çokuluslu şirketlerinin elleri çok kirlidir ve sicilleri sabıkalıdır.
***

Yanıt bekleyen sorular                              :

  • Türkiye’de toplumsal bağışıklığın kazanılması için uygulanan aşılama stratejisi yeterli midir? Toplumsal bağışıklık ne düzeydedir??
  • Bu bağlamda olgu (vaka) ve ölüm sayılarının halen yüksek düzeylerde olması ve yurt dışından turist çekme arayışları toplumsal bağışıklık için bir risk etkeni midir?

Yanıtlar…

Mutasyon ürünü varyant tiplerin sayıca çok artması, dünyada yaygınlaşması ve yeni varyantların daha bulaştırıcı – daha ağır gidici bulaşa yol açması gerçeği karşısında yapılması gereken, aşılamayı hızla ve yaygın olarak ülke – küre genelinde tamamlamaktır. Türkiye verilerini yukarıda sunduk. Güncel verilerle dünya nüfusunun %21,5’i tek doz aşıya erişebilmiştir. Toplam aşılanan sayısı 2.6 milyar ile küresel nüfusun 2.6/7.8 = 33.3’ü ya da 1/3’üdür. Bu oran Türkiye’de %30.2’dir. Her gün 36.1 milyon insan aşılanmaktadır Dünyada. Türkiye dünya nüfusunun %1,15’ine sahiptir ve her gün ortalama 417 bin doz aşılama yaparsa dünya ortalamasına erişebilecektir. Ancak 263 bin doz / gün ile çok geridedir. Vurgulamak gerekir ki, tek doz aşı alabilen nüfus oranı, gelişmekte olan ülkelerde yalnızca %0.8’dir ve bu, Küreselleşme çağında uluslararası toplumun utancıdır, dayanışma ortada yoktur!

Türkiye’de Toplum Bağışıklığının ne düzeye ulaştığını kestirmek güçtür. 2. doz uygulanan kişi sayısı 14.395.435 ile nüfusun %16’sıdır ve 2 ayrı aşıya dayalıdır. Sinovac aşısı öbüründen daha çok yapılmış olmakla birlikte, eş oranda uygulandığı varsayımı ile %83 ve % 93 dolayında koruyuculuğun ortalaması %88 alınırsa, 2 doz aşılanan 14.395.435 kişinin gerçekte %88’i bağışık sayılabilir, bu da %16 x % 88 = %14 demektir. Aşılamaların üzerinden 6-9 ayı aşkın zaman geçmediğinden, aşı bağışıklığının sönümlenmesi dikkate alınmamaktadır.

  • Öte yandan Türkiye’de hangi varyantların dolaşmakta olduğu da bilinmemektedir ve aşılamanın bunlara etkili olacağı varsayılmaktadır!

Ek olarak, resmi verilerle (20.6.2021, turkuvaz tablo) 5.370.299 insanımız hastalığa yakalanmıştır 11 Mart 2020’den bu yana. Bu insanlardan 6 aydan daha geride (20 Aralık 2020 öncesi) hastalananların (2.024.601) doğal bağışıklık düzeyinin yetersizleştiği kabul edilebilir. Bu takdirde, doğal bağışıklığın sürdüğü hastalık geçirenler 3.345.698 kişi olup, 90 milyon eylemli (de facto!) nüfusun %3.72’sidir. 2. doz aşılananlardan beklenen bağışıklanma oranı yukarıda %14 olarak hesaplanmıştı, eklenirse %17.72 oranı bulunur ki, halen ülkemizde toplum bağışıklığının vardığı düzey budur. Tersinden söylemek gerekirse,

  • Türkiye’de hala, nüfusun %82’si Kovit-19’a karşı bağışık değildir.

Hastalık geçirenlerin resmen açıklanan 5.370.299’dan daha çok olduğu ileri sürülecekse, Sağlık Bakanlığı kendini ele verir, verileri makyajladığı için. Yine de iyi niyet verili (karine) kabul edilip, tüm hastalananların istense de yakalanamayacağı gerçeğinden kalkarak, gerçek olgu (vaka-hasta) sayılarının açıklananın iki katı olabileceği kabul edilirse, %3.72 daha ekleme yapılabilir ki, % 21.44’e erişilir. Bu veriyle,

  • Ülkemizde nüfusun %78.5’inin halen Kovit-19’a karşı bağışık olmadığı kaydedilmelidir.

Oysa olması gereken tam da tersidir. Hiç akıldan çıkarılmamalıdır ki;

Türkiye’de 4. dalga riski halen apaçık sürmektedir!

Sonuç ve öneriler..

18 yaş altı çocuklar ülkemizde 24 milyonu aşkındır. Bu kesime hiç aşı yapılmamıştır.
Oysa son zamanlarda çocuklar da daha çok hastalanmakta, bulaştırmakta ve ardından MIS-C adlı ağır komplikasyonu yaşamaktadırlar. Bu bakımdan, 18+ yaş tüm nüfus %100 koruyucu bir aşı ile aşılansa (ki böyle bir aşı yok elde!) ya da hastalığı geçirerek doğal bağışık olsa bile,

Türkiye nüfusunda ancak ¾’e yakın bir TOPLUM BAĞIŞIKLIĞI düzeyi yakalanabilecektir.

Görüldüğü gibi, sorunun ağırlığı – ciddiliği Türkiye’de ve dünyada sürmektedir.

  • Kuzey yarımkürede turizm mevsimi apayrı ve ciddi bir risk kaynağıdır;
  • sınır kapılarında önlemlerimiz son derece yetersizdir..

  • Türkiye ve Dünya, sonbaharda 4. bir dalga yaşayabilir.

  • Küresel dayanışma ile yaygın – etkin – hızlı aşılama en etkili korunmadır.
  • Salgın uzadıkça yeni mutasyonlar çözümü tıkayacaktır.
  • Halk – Sosyal Devlet el ele, küresel eşgüdümle, Epidemiyoloji biliminin ilkelerinden asla ayrılmadan, saydamlıkla, politik kaygılar kesinkes dışlanarak,
  • Salgın yönetimi mutlaka ve yalnızca bilimsel akılcılıkla sürdürülmelidir.

 Sevgi ve saygı ile. 21 Haziran 2021, Ankara

Yazının pdf biçimi : CB Erdoğan ve Kabineye anımsatma 21.6.21

Aşılar, Salgını Önlemenin en önemli yoludur

Aşılar, Salgını Önlemenin en önemli yoludur

Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu
Çocuk İmmünoloj – Allerji Uzmanı
https://kurtulusyolu.org/asilar-salgini-onlemenin-en-onemli-yoludur/

AKP iktidarı, baştan beri Koronavirüs salgınını yanlış yönetti.

Salgının başında Koronavirüs vakaları ve virüs kaynaklı ölümler bile geç açıklandı. Daha sonra sürekli olarak vaka ve ölüm sayıları konusunda tartışmalar yaşandı. Çünkü yaşanan gerçeklik ile akşam Sağlık Bakanlığının açıkladığı sayılar birbirini tutmuyordu. Bilim Kurulunda bulunanlar bile gerçek vaka ve ölüm sayılarını bilmediklerini kezlerce açıkladılar.

Bu bilinmezlikler ile salgının yönetilemeyeceği açıktır. Bakan ikide bir şurada ya da burada vakalar %50 arttı, diye açıklamalar yapıyor; gerçekleri açıklamaktan ısrarla kaçınıyor. Bunun sonucu olarak da toplumda çoğu kimse salgını ciddiye almadı. Yaz aylarında açık havada salgının hızının yavaşlamasına karşın, dünyanın öbürr ülkelerinden farklı olarak, Türkiye’de vaka sayıları düşmedi.

AKP iktidarı Çin, Hindistan ve pek çok Avrupa ve Amerika kıtasındaki ülkelerin uyguladığı tam karantina önlemlerini uygulamaya koymadı.  Nisan, Mayıs aylarında yarım yamalak karantina önlemleri alınmıştı. Bu süreçte Organize Sanayi bölgelerindeki pek çok fabrika üretimi sürdürdü. İstanbul, Kocaeli, Bursa, Gaziantep gibi kentlerde fabrikalar virüsün yayılma merkezleri oldu.

Koronavirüs bu nedenle sonbahar başında, başta İstanbul olmak üzere, tüm illerimizde hızla yayıldı; sürekli tepe noktalarda oldu. Her gün resmi ölüm sayılarında rekorlar kırıldı. Ama günlük vaka sayılarını açıklamaktan hep kaçınıldı. Gerçekler hep gizlenmeye çalışıldı. 26 Kasım’da ise günlük vaka sayısının da bundan böyle açıklanacağı belirtildi ve o gün için vaka sayısının 28.351 olduğu açıklandı. Geriye dönük olarak da vaka sayılarının açıklanacağı söylendi ama hâlâ açıklanmadı. (AS: Daha sonra o veriler de açıklandı)

AKP iktidarı pratik olarak sürü bağışıklığı (AS: toplum bağışıklığı) politikası uyguluyor. Yapması gerekenleri yapmayarak, en az 3 haftalık karantina uygulamayarak, karantina süresince halkın temel gereksinimlerini karşılamayarak, vatandaşı salgınla ve ölümle karşı karşıya bırakıyor.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Ekim ayında uyarısını yaptı: DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, yeni tip Koronavirüs (Covid-19 etkeni) salgınıyla mücadelede “sürü bağışıklığı” stratejisine ilişkin; “Tam olarak anlayamadığımız tehlikeli bir virüsün serbestçe dolaşmasına izin vermek, basit bir şekilde ahlâk dışıdır. Bu bir seçenek değildir”, dedi. “Sürü bağışıklığı” stratejisini ahlâk dışı bir yöntem olarak nitelendirildi.

Salgından çıkmanın şu anda 2 yolu var:

1- Sıkı karantina önlemleri,

2- Aşı.

Aşı konusunda dünyada önemli gelişmeler var. Evre (Faz) 3 çalışmaları biten veya bitmek üzere olan beş aşı (Pfizer&BioNTech: BNT162b1, Moderna: mRNA-1273, Oxford & Astra-Zeneca: AZD1222, Gamaleya: Sputnik V, Sinovac: Coronavac) var.

Ülkemize de bu aşılardan Çin’de üretilen Sinovac firmasının geliştirdiği Coronavac aşısını almak için görüşmeler yapılmış durumda. Fakat kaç doz, ne kadar alınacağı belli değil. 50 milyon dozluk anlaşma yapıldığı söyleniyor. Aşı iki kez yapılmak durumunda. Dolayısıyla ancak 25 milyon insanımız aşılanabilecek. Oysa en az 70 milyon insanımızı hızla aşılamak gerekiyor. Bunun da yaklaşık bedeli 4,2 milyar Doları buluyor.

Bulaşıcı hastalığa karşı olan aşının, vatandaşlara ücretsiz yapılması gerekiyor.
Vatandaş için kılını kıpırdatmayan bu iktidarın, bu aşıları alması zor görünüyor.

Salgının başında vatandaşına 5 maskeyi sağlayamayan ama maskeleri 100’ün üzerinde yabancı ülkeye yardım diye gönderen ve bununla övünen bir ülkeyiz.

  • AKP iktidarı kendini vatandaşa karşı sorumlu görmüyor.

En son, salgında gelinen son durumdan (başarısızlıktan demek daha doğru olur) da Bilim Kurulunun sorumlu olduğu bile açıklandı Tayyip tarafından.

Öte yanda diğer bir sorun, AKP iktidarının yarattığı bu güvensizlik ortamında, Aşıların Güvenilirliği konusunda meydana getirilen kafa karışıklığıdır.

  • Aşılar yüzyıllardır toplumu bulaşıcı hastalılardan korumanın en önemli yöntemidir.

Bu konuda bilim dışı görüşlere itibar etmemek gerekir. Ülkemizde kullanılacak olan aşının güvenilirliği konusunda görüşlerini özgürce açıklayacak ve tartışacak olan bilim insanlarımız vardır. Yeni her aşı ve ilacın kimi riskler içermesi doğaldır. Bir yanda salgın nedeniyle ölümler, öbür yanda bizi bu bulaşıcı hastalıktan koruyacak olan aşı var ise, Aşıyı seçmemiz en doğru olandır.

  • Bu noktada AKP iktidarınım ikiyüzlülüğünü, halkı nasıl aldattığını görmemiz gereklidir.

AKP iktidarı  “Saldım, çayıra, Mevlam kayıra” atasözümüzdeki gibi, halka karşı herhangi bir sorumluluk duymamaktadır. “Kasap mal derdinde, koyun can derdinde” atasözümüzde olduğu gibi bizler canımızın derdinde iken, kendileri hizmet ettikleri Parababaları düzeninin sürmesinin derdindedirler.