Etiket arşivi: BioNTech&Pfizer

KOVİT-19 SALGININDA “YENİ ve EŞİ GÖRÜLMEMİŞ VARYANT” OMICRON

KOVİT-19 SALGININDA
“YENİ ve EŞİ GÖRÜLMEMİŞ VARYANT” OMICRON

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimci (Mülkiye)
ADD Bilim Kurulu 2. Başkanı
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik twitter : @profsaltik

Bilindiği gibi 09 Kasım 2021 günü Güney Afrika’dan DSÖ’ye (Dünya Sağlık Örgütü) yeni bir varyant bildirildi. DSÖ bu son varyanta OMICRON adını verdi ve yayılma yeteneğinin “yüksek” olduğunu bildirdi. Başlıkta yer verdiğimiz şu betimlemeyi de ekledi.

• EŞİ GÖRÜLMEMİŞ BİR MUTASYON…

Salt dikensi çıkıntı proteininde (Spike protein) 35 dolayında mutasyon var virüsün RNA’sında.
SARS-Cov-2 adı verilen Covid-19 hastalığı etkeni virüsün kendisi de bir mutasyon ürünü idi.
Pangolin ve yarasalar arasında bulaşın (enfeksiyonun) geçişi sırasında SarsCov-2 adı verilen
mutasyon ürünü virüs oluştu ve bir “çevresel zoonotik” hastalık olarak küresel – kıtalararası salgına (pandemiye) neden oldu (2020 yılı başı).

SARS-Cov-2 adlı Covid-19 etkeni virüs, 2020’nin ilk günlerinde bu adı aldıktan sonra, aradan geçen yaklaşık 2 yılda çok sayıda mutasyon geçirdi. Bunlardan salgın açısından önemli olanlar “varyant” (VoC) olarak adlandırıldı ve DSÖ’nce Grek (Yunan) abecesinden (alfabesinden) harflerle ad verildi. İlki “α varyantı” olarak tanıtıldı, Güney Afrika kökenliydi ve İngiltere’de yakalandı. Sonki gene olasılıkla G. Afrika kaynaklı ve bu ülkece 9 Kasım 2021 günü DSÖ’ne duyuruldu.

Son verilerle Kovit-19 salgını nedenli küresel ölüm sayısı 5,270,472; olgu (vaka, hasta) sayısı ise 266,101,055 (05.12.2021). Türkiye’de “resmi” ölüm sayısı 77,830 ve olgu sayısı
8,901,117. Bunlar elbette “resmi” ya da yakalanabilen ve kayda alınabilen / alınan sayılar,
buzdağının ucu. DSÖ’nün uyarılarına göre gerçek sayılar, açıklananların 3 – 3,5 katı dolayında.
***
Mutasyon, bulaş nedeniyle olmakta. Bir insandan bir başka insana bulaş gerçekleşmedikçe
virüs çoğalma davranışı sergileyemediğinden, bu sırada, kendisini klonlarken (replication) yaptığı hatalara bağlı mutasyon da söz konusu değil. RNA’sını kopyalayarak çoğalırken, 36 bin dolayındaki bazdan (nükleotid) birinde ya da birkaçında sıralama hatası (sequencing error) olabiliyor. Bu biyolojik olgu “mutasyon” adını alıyor.

Mutasyon biyolojik bir süreç ve sürekli. Tüm canlılarda beli olasılıklarla (genellikle E-05) gerçekleşmekte. Örn. grip virüslerinin RNA’sı her yıl %7 gibi yüksek bir oranda mutasyona uğramakta ve bu yüzden grip aşıları her yıl güncellenmek zorunda.

Mutasyon, -virüsler dahil- canlıların yaşamda kalma ve uyum sağlama çabalarının ürünü.
Olumlu yönde mutasyonlar canlının değişen yaşam – çevre koşullarına uyumunu ve sağkalımını
(survival) sağlarken, tersi yönde mutasyonlar ise doğal ayıklanma (natural selection) sonucu ile
yaşamdan dışlanma (ölüm!) anlamına geliyor.

Son 2 yılda, SARS-Cov-2 virüsünde (Koronavirüs) gözlemlenen kayda değer (variant of concern, VoC) mutasyon sayısı 10’u aştı.

  • OMICRON varyantı, DSÖ’ne göre “ENDİŞE VERİCİ, EŞİ GÖRÜLMEMİŞ BİR MUTASYON” varyantıdır.

Virüsün insan hücresine girişte kullandığı dikensi çıkıntıda (Spike) yer alan proteinlerin
mutasyon sonucu değişimi, hücrelerimizin bu virüsle daha önce karşılaşmış bile olsa onu
tanıyamaması riski doğuruyor. Bunun uygulamada karşılığı, AŞIDAN KAÇMA ve YENİDEN BULAŞ (re-enfeksiyon)!

Sağlık Bakanı Dr. Koca ülkemizde henüz OMICRON varyantına rastlanmadığını belirtmekte ancak ne oranda gen dizilim incelemesi (sequence analyse) yapıldığı açıklanmıyor. İngiltere’de her hafta pozitif PCR testi sonuçlarının yaklaşık %20’si, ki bu 60 bin dolayında olguya (vakaya) karşılık geliyor, gen dizilimi incelemesine alınıyor. Dolayısıyla varyantları erken yakalama olanağı oluyor.

ABD’de geliştirilen ve FDA’dan, ivedi kullanım onayına ek olarak tam ruhsat (Lisans) da alan
Moderna ve Alman-ABD ortak ürünü BioNTech&Pfizer firmaları, OMICRON’un aşılardan kaçması ve bu aşıların güncellenerek son varyanta karşı da koruyucu / etkili olması için sırasıyla 6 hafta ve 100 (yüz) gün gerekebileceğini açıkladılar. Henüz tam bilinmemekle birlikte,

  • OMICRON varyantı aşılardan kaçabilir ve bu olumsuz senaryoda tüm küresel toplum, iyimserlikle, 3 aya dek uzanan bir süre tümüyle korunmasız kalabilir!

Bu, KARANLIK BİR PENCERE DÖNEMİ‘dir ve ürkü (panik) göstermeden Küresel ölçekte hazırlıklı olmayı gerektirir. Çok ciddi bir durum.. 2 yıl boyunca “virüs yaşamımızdan çekip gitmedi”.. Tersine yönde mutasyonlarla varlığını sürdürdü ve salgın savaşımımızı epey güçleştirdi. Henüz bilgilerimiz çok sınırlı. Klinik gidişin örneğin Delta varyanta göre daha hafif olabileceği ancak %40 dolayında daha bulaştırıcı olduğu ön veriler içinde. Daha çok bulaştırıcılık yüzünden, daha hafif klinik tablo yaratsa bile, ölüm sayısında azalma değil tersini beklemek gerek.

En kötü senaryo olarak Aşılardan kaçma durumunda bir karabasan tablosu bekliyor dünyayı.
Moderna 6 hafta, BioNTech&Pfizer ise en az yüz gün gerekeceğini açıkladı aşıların güncellenmesi için. Bu süre bir “karanlık pencere” dönemi oluşturabilir Küresel toplum için. Güncellenme başarılı olsa bile, bu “yeni” aşılarla dünya nüfusunu “sil baştan” aşılamak gerekecek. Çok büyük bir sorunsal..

8 Aralık 2020’den bu yana İngiltere’de başlanan aşılama süreci, 1. yılı bitirdiğinde adeta bir
düşkırıklığı ile yüz yüzeyiz. Temel neden ise tüm Küre nüfusunu bir seferberlik bilinci ile 2-3 ay
içinde AŞILAYAMAMIŞ olmamız. Bunda da hem AŞIYA ERİŞİM HAKKI hem de AŞI KARŞITLIĞI belirleyici rol oynadı. Her 2 sorunun da hızla aşılması gerek ve bu olanaklı.

Küresel aşı adaletsizliği sürüyor.. 8,14 milyar doz aşı yapıldı 1 yılda, Dünya nüfusu 7.9
milyar iken. Ama yoksul ülkelerde en az 1 doz aşılanabilen nüfus hala %6,2!

Neo-liberal yabanıl kapitalizmin utancı!

• Küresel salgın karşısında adeta DENETİMLİ BİR DEHŞET SENARYOSU izleniyor!!??

Dünya nüfusunun %54,9’u en az 1 doz aşılandı ve her gün ortalama 34,41 milyon doz aşı yapılıyor. Ama Kara Kıta Afrika’da aşılanma %5 dolayında. Bardağın boş tarafından bakıldıkta, 1,2 milyar nüfusun %95’inin Kovit-19 aşılarına erişemediği görülüyor hazin biçimde.

Küresel toplumun ağır sınavı sürüyor, özellikle Küresel efendilerin, neo-liberal vahşetin
baronlarının! Salgınla tehlikeli flörtü / valsi / kumarı bir yana bırakıp; BM (Birleşmiş Milletler)
öncülüğünde bir seferberlik kaçınılmaz.. Aşı adaletini sağlayarak, patent vb. akçalı (mali) engelleri aşarak, yoksul ülkelerin borçlarını erteleyip – öteleyerek, hafifleterek, silerek..

• 5 yaş üstünde tüm dünyalıları ETKİN / GÜVENLİ aşılarla 2-3 ay içinde aşılamak…
• Maliyet 1 doz aşı 10 $ alınırsa, 7 milyar 5+ yaş nüfus için 70 milyar $; 2 doz için 140 Bn $!

Asla kaldırılamayacak bir tutar değil. Toplam Küresel gelir 2020’de yaklaşık 80 Tr $. Tüm
Dünyalılara 2 doz aşı bedelini lojistik vb. hizmet giderlerini de katarak 200 Bn $ dersek,
2020 toplam Dünya gelirinin 1/400’ü! Bu yapılmadığında tablo çok yönlü çok ağırlaşıyor ve
İPLERİ ELDEN KAÇIRMA RİSKİ de var!

Aşı karşıtlarının akıl – bilim dışı savlarına teslim olamayız!

• 2-3 haftalık eş zamanlı KÜRESEL KAPANMAYI (global lockdown) gündeme ciddiyetle almak..

Bu arada, klasik korunma önlemlerini özenle sürdürmek her zamankinden daha gerekli :

✓ Uygun / standart maske ve dezenfektanlar; mutlaka sıkı nitelik (kalite) denetimleri
yapılarak,
✓ 1,5 – 2 m fiziksel korunma uzaklığı,
✓ başta el olmak üzere genel hijyen,
✓ kalabalıklardan – sosyalleşmeden olabildiğince kaçınma,
✓ kapalı alanlarda olabildiğince kısa süre kalma ve buraları kışın da etkin havalandırma..
✓ zorunlu olmayan gezi vb. eylemleri erteleyip – öteleme,
✓ toplumsal hareketliliği sınırlama
✓ Devletin sosyal destek programlarını sürdürmesi, eğitimi ve yasal yaptırımları uygulaması..

Örneğin 1593 s. Umumi Hıfzıssıhha Yasası’nın 94. maddesi çok net yaptırım tanımlamakta : Yinelenen aşılarını belgeleyemeyenler kamu ve özelde, büyük çiftliklerde işe alınmaz ve okullara sokulmazlar..

• Aşı karşıtlığı engelinin üzerine kararlılıkla gidilerek YAŞAM HAKKININ KORUNMASI…

“Türkiye’nin perişan halleri” aşağıda..


4-5 aydır her gün 20 -30 bin yeni hasta ve 200-300 arasında “resmi” ölüm!!..
Bu kıyımdır ve sürdürülemez, sürdürülmemelidir; daha iyi veriler olanaklıdır.
Türkiye’de salgın “öksüz” bırakılmıştır ve

• AKP iktidarı çok sayıda önlenebilecek hastalık ve ölümden, masum insanların
sağlıklı yaşam hakkından doğrudan sorumludur tarih önünde ve yargılanacaktır.

===================================================
https://www.birgun.net/haber/omicron-la-en-basa-donebiliriz-368375 07.12.2021

ADD web sitesi : chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/viewer.html?pdfurl=https%3A%2F %2F www.add.org.tr%2Fwp-content%2Fuploads%2F2021%2F12 %2FKOVIT-19SALGININDA-YENI-ve-ESI-GORULMEMIS-VARYANT-OMICRON.pdf&clen= 333975&chunk=true

Covid-19’dan ölen 250 bin kişinin yarısı kurtarılabilirdi | FORUM HAFTA SONU (5 ARALIK 2021) – YouTube

TELE1 TV Konuşmamız – 05 Aralık 2021

 

ANAYURT GAZETESİ SÖYLEŞİMİZ – 22 Haziran 2021

Dostlar,

Bu gün, ANAYURT Gazetesinde bir söyleşimiz yayınlandı. Sayın Uğur Duyan‘ın sorularını yanıtladık :
https://anayurtgazetesi.com/haber/Saltik-4-dalga-riski-halen-apacik-surmekte/735637

SORU 1       :  Türkiye’de aşılamada gelinen son noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Aşılama süreçlerinde stoksuz olarak yalnızca 1. dozun uygulanması ve 2. doz için yurt dışından gelecek olan aşıların beklenmesi salgın yönetimi açısından riskler taşımakta mıdır?

Dr. Ahmet SALTIK :

Son verilerle aşılama durumu şöyle
: Yapılan toplam aşı sayısı 41.588.607, 1. Doz uygulanan kişi sayısı 27.193.172 ve 2. Doz uygulanan kişi sayısı 14.395.435 (21.6.2021, saat 02:53). Türkiye aşı üreten ülkelerden biri ne yazık ki olamadı. Büyük ATATÜRK döneminde 1928’de açılan Dr. Refik Saydam Ulusal Hıfzıssıhha Enstitüsü AKP tarafından 2011’de kapatılmamış olsaydı, KOVİT-19’a karşı aşı geliştirme olanağımız olabilirdi. Küreselleşme çağında işbirliği – uzmanlaşma gerekçesiyle, “en uygun yerden en uygun fiyata aşı sağlarım” savının ne denli yanlış olduğu kanıtlanmış ve ülkemiz AŞI gibi stratejik bir koruyucu tıp aracından, salgının ortasında neredeyse yoksun bırakılmıştır. Bu çok ağır ve bağışlanmaz aymazlığın faturası ülkemize çok ağır olmuştur. Milyonlarca insan önlenebilecek iken bu hastalığa yakalanmış, onbinlerce masum insan ise kurban verilmiştir. Sorumluları mutlaka siyasal hukuksal bedelini ödemelidir. Başka salgınların da KAÇINILMAZ olarak yaşanabileceği somut riski (olasılığı değil!) karşısında, daha çok oyalanıp – inatlaşıp – gecikmeden Dr. Refik Saydam Ulusal Hıfzıssıhha Enstitüsü yeniden, yasa ile, özerk bir bilim kurumu olarak açılmalıdır. Ulusal kaynaklar betona, verimsiz harcamalara ve yolsuzluklara değil, bilime – ulusal ekonomiye – eğitime – sağlığa – iş yaratmaya – yoksulluğu yenmeye … yönlendirilmelidir.

Türkiye’nin eylemli nüfusu 90 milyondur. 2. doz uygulanan kişi sayısı 14.395.435 olup, toplam nüfusun %16’sına karşılıktır. Tersinden söylemek gerekirse, halkın %84’ü henüz 2 doz aşı olamadı. 14 Ocak 2021’de başlatılan aşılamanın 158. gününde erişilen ortalama 263 bin / doz / gündür ve son derece yetersizdir. Üstelik toplumun aşılanmaya istekli kesimleri aşılanmaktadır şimdilik. Deneyimlere göre zamanla bu istem azalabileceği gibi, değişik nedenlerle çekince yaşayan ya da aşıyı reddeden kesimlere özellikle ulaşmak gerekecektir. Bu dönemlerde aşılama hızı düşebilecektir. Oysa hızla %80’leri aşan oranlara erişim zorunludur salgını denetlemek, giderek sönümlendirebilmek için.

Türkiye, TAM BAĞIMLI olarak, çok sınırlı tutarda, çok zorlanarak ve gecikerek sağlayabildiği 2 ayrı aşıyı (Çin Sinovac üretimi CORONAVAC ve BioNTech&Pfizer) stoklamadan, başka deyimle 2’ye bölmeden yaygın aşılama yolunu seçmiştir. Tek doz aşılamada erişilebilen bağışık yanıt %30’larda kalmaktadır. 2-4 hafta ara ile 2. dozun 2 hafta ardından o aşıdan beklenen en yüksek kuramsal bağışık yanıta ulaşılabilmektedir. Aşı etkinliği %70-95 arasında değişmektedir. Dolayısıyla Aşılama, Bağışıklama ile kesinlikle eşdeğer değildir. CORONAVAC için Türkiye’de yürütülen Evre 3 çalışmasında koruyuculuk %83 olarak açıklanmıştır. BioNTech&Pfizer için ise %90’ın biraz üzerinde oran verilmiştir. Dolayısıyla, 2 doz aşılanma oranı %16 gerçekte bağışıklanma oranı değildir. Öte yandan, etik nedenlerle, aşıları bekleterek aynı insanlara 2. dozu ayırmak kabul edilemez.

Ayrıca, “görece” rahatlayan üretim – dağıtım, akla, ülkemize ve gelişmekte olan ülkelere yollanan aşıların varyant tiplere karşı etkinliğini getirmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) uyarılarına göre, aşıları, mutant tipler karşısında, etkililiklerini korumak üzere güncellemek gerekebilecektir.

  • Aşı tekelleri, mutasyonlar yüzünden etkililiği azalan aşıları gelişmekte olan ülkelere pazarlarken, kendileri için “güncelledikleri” aşıları mı uygulayacaktır, uygulamaktadır?
  • Bu kritik bir sorunsaldır ve BM – DSÖ öncülüğünde yansız bilimsel kurumlarca açıklığa kavuşturulmalıdır.
  • Türkiye ise, dışalım sırasında ilgili firmalardan bu bağlamda, açık bildirim – yüklenim bildirimleri istemelidir.
  • Etkililikleri %50’lerin de altına düşmüş olabilecek aşılar yüksek beklentilerle halka uygulanamaz, insanlığa karşı suçtur.
  • Ne var ki, emperyalizmin ve çokuluslu şirketlerinin elleri çok kirlidir ve sicilleri sabıkalıdır.

SORU 2       : Türkiye’de toplumsal bağışıklığın kazanılması için uygulanan aşılama stratejisi yeterli midir? Bu bağlamada olgu (vaka) ve ölüm sayılarının halen yüksek düzeylerde olması ve yurt dışından turist çekme arayışları toplumsal bağışıklık için bir risk etkeni midir?

Dr. Ahmet SALTIK :

Mutasyon ürünü varyant tiplerin sayıca çok artması, dünyada yaygınlaşması ve yeni varyantların daha bulaştırıcı – daha ağır gidici bulaşa yol açması gerçeği karşısında yapılması gereken, aşılamayı hızla ve yaygın olarak ülke – küre genelinde tamamlamaktır. Türkiye verilerini ilk soruda sunduk. Güncel verilerle dünya nüfusunun %21,5’i tek doz aşıya erişebilmiştir. Toplam aşılanan sayısı 2.6 milyar ile küresel nüfusun 2.6/7.8 = 33.3’ü ya da 1/3’üdür. Bu oran Türkiye’de %30.2’dir. Her gün 36.1 milyon insan aşılanmaktadır Dünyada. Türkiye dünya nüfusunun %1,15’ine sahiptir ve her gün ortalama 417 bin doz aşılama yaparsa dünya ortalamasına erişebilecektir. Ancak 263 bin doz ile geridedir. Vurgulamak gerekir ki, tek doz aşı alabilen nüfus oranı, gelişmekte olan ülkelerde yalnızca %0.8’dir ve bu, küreselleşme çağında uluslararası toplumun utancıdır, dayanışma yoktur!

Türkiye’de Toplum Bağışıklığının ne düzeye ulaştığını kestirmek güçtür. 2. Doz uygulanan kişi sayısı 14.395.435 ile nüfusun %16’sıdır ve 2 ayrı aşıya dayalıdır. Sinovac aşısı öbüründen daha çok yapılmış olmakla birlikte, eş oranda uygulandığı varsayımı ile %83 ve % 93 dolayında koruyculuğun ortalaması %88 alınırsa, 2 doz aşılanan 14.395.435 kişinin gerçekte %88’i bağışık sayılabilir, bu da %16 x % 88 = %14 demektir. Aşılamaların üzerinden 6-9 ayı aşkın zaman geçmediğinden, sönümlenme dikkate alınmamaktadır. Öte yandan Türkiye’de hangi varyantların dolaşmakta olduğu da bilinmemektedir ve aşılamanın bunlara etkili olacağı varsayılmaktadır.

Ek olarak, resmi verilerle (20.6.2021, turkuvaz tablo) 5.370.299 insanımız hastalığa yakalanmıştır 11 Mart 2020’den bu yana. Bu insanların 6 aydan daha geride (20 Aralık 2020 öncesi) hastalananların (2.024.601) doğal bağışıklık düzeyinin yetersizleştiği kabul edilebilir. Bu takdirde, doğal bağışıklığın sürdüğü hastalık geçirenler 3.345.698 kişi olup, 90 milyon nüfusun %3.72’sidir. 2. Doz aşılananlardan beklenen bağışıklanma oranı yukarıda %14 olarak hesaplanmıştı, eklenirse %17.72 oranı bulunur ki, halen ülkemizde toplum bağışıklığının vardığı düzey budur. Tersinden söylemek gerekirse, Türkiye’de hala, nüfusun %82’si Kovit-19’a karşı bağışık değildir. Hastalık geçirenlerin resmen açıklanan 5.370.299’dan daha çok olduğu ileri sürülecekse, Sağlık Bakanlığı kendini ele verir, verileri makyajladığı için. Yine de iyi niyet verili (karine) kabul edilip, tüm hastalananların istense de yakalanamayacağı gerçeğinden kalkarak, gerçek olgu (vaka-hasta) sayılarının açıklananın iki katı olabileceği kabul edilirse %3.72 daha ekleme yapılabilir ki, % 21.44’e erişilir. Bu veriyle, ülkemizde nüfusun %78.5’inin halen Kovit-19’a karşı bağışık olmadığı kaydedilmelidir. Oysa olması gereken tam da tersidir.

Hiç akıldan çıkarılmamalıdır ki;
Türkiye’de 4. dalga riski halen apaçık sürmektedir!

18 yaş altı çocuklar ülkemizde 24 milyonu aşkındır. Bu kesime hiç aşı yapılmamıştır. Oysa son zamanlarda çocuklar da daha çok hastalanmakta, bulaştırmakta ve ardından MIS-C adlı ağır komplikasyonu yaşamaktadırlar. Bu bakımdan, 18+ yaş tüm nüfus %100 koruyucu bir aşı ile aşılansa (ki böyle bir aşı yok elde!) ya da hastalığı geçirerek doğal bağışık olsa bile, Türkiye nüfusunda ancak ¾’e yakın bir TOPLUM BAĞIŞIKLIĞI düzeyi yakalanabilecektir. Görüldüğü gibi sorunun ağırlığı – ciddiliği Türkiye’de ve dünyada sürmektedir. Kuzey yarımkürede turizm mevsimi apayrı ve ciddi bir risk kaynağıdır.

Türkiye ve Dünya, sonbaharda 4. bir dalga yaşayabilir.

Küresel dayanışma ile yaygın- etkin – hızlı aşılama en etkili korunmadır. Salgın uzadıkça yeni mutasyonlar çözümü tıkayacaktır. Halk – Sosyal Devlet el ele, küresel eşgüdümle, Epidemiyoloji biliminin ilkelerinden asla ayrılmadan, saydamlıkla, politik kaygılar kesinkes dışlanarak, salgın yönetimi bilimsel akılcılıkla sürdürülmelidir.
===============

Dün öğleden sonra, yakın bir içerikle, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kabine üyelerine anımsatmalarda bulunan bir yazı yayınlamıştık. Yeni “gevşeme” önlemleri öncesinde Salgında güncel durumu irdelemiş ve önerilerde bulunmuştuk :

KABİNE TOPLANTISI ÖNCESİNDE
CB ERDOĞAN ve KABİNE ÜYELERİNE
SALGINA İLİŞKİN ANIMSATMALAR

Bu yazı içeriğini 4 tweet iletisi ile paylaştık.. 300 bini aştı okunma sayısı.

 

 

 

Sevgi ve saygı ile. 22 Haziran 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

KABİNE TOPLANTISI ÖNCESİNDE CB ERDOĞAN ve KABİNE ÜYELERİNE ANIMSATMA

KABİNE TOPLANTISI ÖNCESİNDE
CB ERDOĞAN ve KABİNE ÜYELERİNE
SALGINA İLİŞKİN ANIMSATMALAR


Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (Em.)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik    

Yanıt bekleyen sorular                              :

  • Türkiye’de aşılamada gelinen son nokta nasıl değerlendirilebilir?
  • Aşılama süreçlerinde stoksuz olarak yalnızca 1. dozun uygulanması ve 2. doz için yurt dışından gelecek olan aşıların beklenmesi salgın yönetimi açısından riskler taşımakta mıdır?

Yanıtlar…

Son verilerle aşılamada durum şöyle : Yapılan toplam aşı sayısı 41.588.607, 1. Doz uygulanan kişi sayısı 27.193.172 ve 2. Doz uygulanan kişi sayısı 14.395.435 (21.6.2021, saat 02:53). Türkiye aşı üreten ülkelerden biri ne yazık ki olamadı. Büyük ATATÜRK döneminde 1928’de açılan Dr. Refik Saydam Ulusal Hıfzıssıhha Enstitüsü 2011’de kapatılmamış olsaydı, KOVİT-19’a karşı aşı geliştirme olanağımız olabilirdi. Küreselleşme çağında işbirliği – uzmanlaşma gerekçesiyle, “en uygun yerden en uygun fiyata aşı sağlarım” savının ne denli yanlış olduğu kanıtlanmış ve ülkemiz AŞI gibi stratejik bir koruyucu tıp aracından, salgının ortasında neredeyse yoksun bırakılmıştır. Bu çok ciddi ve bağışlanmaz aymazlığın faturası ülkemize çok ağır olmuştur. Milyonlarca insan önlenebilecek iken bu hastalığa yakalanmış, onbinlerce masum insan ise kurban verilmiştir. Sorumluları mutlaka siyasal hukuksal bedelini ödemelidir. Başka salgınların da KAÇINILMAZ olarak yaşanabileceği somut riski (olasılığı değil!) karşısında, daha çok oyalanıp – inatlaşıp – gecikmeden Dr. Refik Saydam Ulusal Hıfzıssıhha Enstitüsü yeniden, yasa ile, özerk bir bilim kurumu olarak açılmalıdır. Ulusal kaynaklar betona, verimsiz harcamalara ve yolsuzluklara değil, bilime – ulusal ekonomiye – eğitime – sağlığa – iş yaratmaya – yoksulluğu yenmeye, çevreye … yönlendirilmelidir.

Türkiye’nin eylemli (de facto) nüfusu 90 milyondur. 2. doz uygulanan kişi sayısı 14.395.435 olup, toplam nüfusun %16’sına karşılıktır. Tersinden söylemek gerekirse, halkın %84’ü henüz 2 doz aşı olamadı. 14 Ocak 2021’de başlatılan aşılamanın 158. gününde erişilen ortalama 263 bin / kişi / gündür ve son derece yetersizdir. Üstelik toplumun aşılanmaya istekli kesimleri aşılanmaktadır şimdilik. Deneyimlere göre zamanla bu istem azalabileceği gibi, değişik nedenlerle çekince yaşayan ya da aşıyı reddeden kesimlere özellikle ulaşmak gerekecektir. Bu dönemlerde aşılama hızı düşebilecektir. Oysa hızla %80’leri aşan oranlara erişim zorunludur salgını denetlemek, giderek sönümlendirebilmek için.

Türkiye, TAM BAĞIMLI olarak, çok sınırlı tutarda, çok zorlanarak ve gecikerek sağlayabildiği 2 ayrı aşıyı (Çin Sinovac üretimi CORONAVAC ve BioNTech&Pfizer) stoklamadan, başka deyimle 2’ye bölmeden yaygın aşılama yolunu seçmiştir. Tek doz aşılamada erişilebilen bağışık yanıt %30’larda kalmaktadır. 2-4 hafta ara ile 2. dozun 2 hafta ardından o aşıdan beklenen en yüksek kuramsal bağışık yanıta ulaşılabilmektedir. Aşı etkinliği %70-95 arasında değişmektedir. Dolayısıyla Aşılama, Bağışıklama ile kesinlikle eşdeğer değildir. CORONAVAC için Türkiye’de yürütülen Evre 3 çalışmasında koruyuculuk %83 olarak açıklanmıştır. BioNTech&Pfizer için ise %90’ın biraz üzerinde oran verilmiştir. Dolayısıyla, ülkemizde 2 doz aşılanma oranı olan %16, gerçekte bağışıklanma oranı değildir. Öte yandan, etik nedenlerle, aşıları bekleterek aynı insanlara 2. dozu ayırmak kabul edilemez.

Ayrıca, “görece” rahatlayan üretim – dağıtım, akla, ülkemize ve gelişmekte olan ülkelere yollanan aşıların varyant tiplere karşı etkinliğini getirmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) uyarılarına göre, aşıları, mutant tipler karşısında, etkililiklerini korumak üzere güncellemek gerekebilecektir.

  • Aşı tekelleri, mutasyonlar yüzünden etkililiği azalan aşıları gelişmekte olan ülkelere pazarlarken, kendileri için “güncelledikleri” aşıları mı uygulayacaktır, uygulamaktadır?

Bu kritik bir sorunsaldır ve BM – DSÖ öncülüğünde yansız bilimsel kurumlarca açıklığa kavuşturulmalıdır. Türkiye ise, dışalım sırasında ilgili firmalardan bu bağlamda, açık bildirim – yüklenim bildirimleri (taahhüt beyanları) istemelidir. Etkililikleri %50’lerin de altına düşmüş olabilecek aşılar yüksek beklentilerle halka uygulanamaz, insanlığa karşı suçtur.

Ne var ki, emperyalizmin ve çokuluslu şirketlerinin elleri çok kirlidir ve sicilleri sabıkalıdır.
***

Yanıt bekleyen sorular                              :

  • Türkiye’de toplumsal bağışıklığın kazanılması için uygulanan aşılama stratejisi yeterli midir? Toplumsal bağışıklık ne düzeydedir??
  • Bu bağlamda olgu (vaka) ve ölüm sayılarının halen yüksek düzeylerde olması ve yurt dışından turist çekme arayışları toplumsal bağışıklık için bir risk etkeni midir?

Yanıtlar…

Mutasyon ürünü varyant tiplerin sayıca çok artması, dünyada yaygınlaşması ve yeni varyantların daha bulaştırıcı – daha ağır gidici bulaşa yol açması gerçeği karşısında yapılması gereken, aşılamayı hızla ve yaygın olarak ülke – küre genelinde tamamlamaktır. Türkiye verilerini yukarıda sunduk. Güncel verilerle dünya nüfusunun %21,5’i tek doz aşıya erişebilmiştir. Toplam aşılanan sayısı 2.6 milyar ile küresel nüfusun 2.6/7.8 = 33.3’ü ya da 1/3’üdür. Bu oran Türkiye’de %30.2’dir. Her gün 36.1 milyon insan aşılanmaktadır Dünyada. Türkiye dünya nüfusunun %1,15’ine sahiptir ve her gün ortalama 417 bin doz aşılama yaparsa dünya ortalamasına erişebilecektir. Ancak 263 bin doz / gün ile çok geridedir. Vurgulamak gerekir ki, tek doz aşı alabilen nüfus oranı, gelişmekte olan ülkelerde yalnızca %0.8’dir ve bu, Küreselleşme çağında uluslararası toplumun utancıdır, dayanışma ortada yoktur!

Türkiye’de Toplum Bağışıklığının ne düzeye ulaştığını kestirmek güçtür. 2. doz uygulanan kişi sayısı 14.395.435 ile nüfusun %16’sıdır ve 2 ayrı aşıya dayalıdır. Sinovac aşısı öbüründen daha çok yapılmış olmakla birlikte, eş oranda uygulandığı varsayımı ile %83 ve % 93 dolayında koruyuculuğun ortalaması %88 alınırsa, 2 doz aşılanan 14.395.435 kişinin gerçekte %88’i bağışık sayılabilir, bu da %16 x % 88 = %14 demektir. Aşılamaların üzerinden 6-9 ayı aşkın zaman geçmediğinden, aşı bağışıklığının sönümlenmesi dikkate alınmamaktadır.

  • Öte yandan Türkiye’de hangi varyantların dolaşmakta olduğu da bilinmemektedir ve aşılamanın bunlara etkili olacağı varsayılmaktadır!

Ek olarak, resmi verilerle (20.6.2021, turkuvaz tablo) 5.370.299 insanımız hastalığa yakalanmıştır 11 Mart 2020’den bu yana. Bu insanlardan 6 aydan daha geride (20 Aralık 2020 öncesi) hastalananların (2.024.601) doğal bağışıklık düzeyinin yetersizleştiği kabul edilebilir. Bu takdirde, doğal bağışıklığın sürdüğü hastalık geçirenler 3.345.698 kişi olup, 90 milyon eylemli (de facto!) nüfusun %3.72’sidir. 2. doz aşılananlardan beklenen bağışıklanma oranı yukarıda %14 olarak hesaplanmıştı, eklenirse %17.72 oranı bulunur ki, halen ülkemizde toplum bağışıklığının vardığı düzey budur. Tersinden söylemek gerekirse,

  • Türkiye’de hala, nüfusun %82’si Kovit-19’a karşı bağışık değildir.

Hastalık geçirenlerin resmen açıklanan 5.370.299’dan daha çok olduğu ileri sürülecekse, Sağlık Bakanlığı kendini ele verir, verileri makyajladığı için. Yine de iyi niyet verili (karine) kabul edilip, tüm hastalananların istense de yakalanamayacağı gerçeğinden kalkarak, gerçek olgu (vaka-hasta) sayılarının açıklananın iki katı olabileceği kabul edilirse, %3.72 daha ekleme yapılabilir ki, % 21.44’e erişilir. Bu veriyle,

  • Ülkemizde nüfusun %78.5’inin halen Kovit-19’a karşı bağışık olmadığı kaydedilmelidir.

Oysa olması gereken tam da tersidir. Hiç akıldan çıkarılmamalıdır ki;

Türkiye’de 4. dalga riski halen apaçık sürmektedir!

Sonuç ve öneriler..

18 yaş altı çocuklar ülkemizde 24 milyonu aşkındır. Bu kesime hiç aşı yapılmamıştır.
Oysa son zamanlarda çocuklar da daha çok hastalanmakta, bulaştırmakta ve ardından MIS-C adlı ağır komplikasyonu yaşamaktadırlar. Bu bakımdan, 18+ yaş tüm nüfus %100 koruyucu bir aşı ile aşılansa (ki böyle bir aşı yok elde!) ya da hastalığı geçirerek doğal bağışık olsa bile,

Türkiye nüfusunda ancak ¾’e yakın bir TOPLUM BAĞIŞIKLIĞI düzeyi yakalanabilecektir.

Görüldüğü gibi, sorunun ağırlığı – ciddiliği Türkiye’de ve dünyada sürmektedir.

  • Kuzey yarımkürede turizm mevsimi apayrı ve ciddi bir risk kaynağıdır;
  • sınır kapılarında önlemlerimiz son derece yetersizdir..

  • Türkiye ve Dünya, sonbaharda 4. bir dalga yaşayabilir.

  • Küresel dayanışma ile yaygın – etkin – hızlı aşılama en etkili korunmadır.
  • Salgın uzadıkça yeni mutasyonlar çözümü tıkayacaktır.
  • Halk – Sosyal Devlet el ele, küresel eşgüdümle, Epidemiyoloji biliminin ilkelerinden asla ayrılmadan, saydamlıkla, politik kaygılar kesinkes dışlanarak,
  • Salgın yönetimi mutlaka ve yalnızca bilimsel akılcılıkla sürdürülmelidir.

 Sevgi ve saygı ile. 21 Haziran 2021, Ankara

Yazının pdf biçimi : CB Erdoğan ve Kabineye anımsatma 21.6.21

BİRGÜN Gazetesine Demecimiz : Covid değil, bilim düşmanlığı öldürüyor

Türkiye ‘kapandı.’ Ama ‘çarklar dönüyor’, milyonlarca emekçi işe gitmeye devam ediyor. Uzmanlar “Tam kapanma böyle olmaz” diyor.

Covid değil, bilim düşmanlığı öldürüyor

BİRGÜN,
30 Nisan 2021
Covid değil, bilim düşmanlığı öldürüyor (birgun.net)
Manşet ve sayfa 8-9
Türkiye ‘kapandı.’ İktidarın ‘kontrollü normalleşme’ diyerek mart ayında tedbirleri kaldırmasının ardından salgın kontrolden çıkınca bu karar alındı. Şimdi ise 17 gün sürecek ‘tam kapanma’nın ardından vaka sayısının 5 binin altına düşürülmesi planlanıyor. Ancak uzmanlar, dün akşam başlayan kapanma sürecinin ‘tam kapanma’ olmadığını, milyonlarca emekçinin işe gitmeye devam ettiğini vurguluyor. Aşılama sürecindeki sorunlara da dikkat çeken uzmanlar,
  • Kapanma kararı zaten geç kalınmış bir karar. Yasaktan muaf tutulan kesimlerin fazlalığı ve yine bilimsel ölçütlerle hareket edilmemesi nedeniyle salgının hızında keskin bir azalma olmayacak” diyor.

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, aşı sağlanmasında yaşanan sıkıntılara işaret ederek,

  • “Her ne olursa olsun bir iktidar salgının ortasında halkını aşısız bırakamaz” diye konuştu.

Türkiye’de 350’ye çıkan günlük ölüm sayısının İngiltere’de 6’ya kadar düştüğüne dikkat çeken Saltık, “İngiltere’de günlük olgu sayıları da 2 binlere düştü. Demek ki bilimsel olarak mücadele edince bunların hepsi başarılıyormuş. Şahsım devleti, bunların hiçbirini yapamıyor” ifadelerini kullandı. Salgınla geçen 14 ayda uygulanan politikaların tam bir fiyasko olduğunu belirten Prof. Dr. Saltık,

  • “Türkiye son 14 gündür günlük yeni tanı konan hastaların insidens hızında dünyada açık ara şampiyon” dedi ve ekledi:“Açıklanan resmi rakamlara göre, Türkiye’de toplam 4,8 milyon kişi hastalandı. 40 bine yakın insan yine bu hastalıktan öldü. Gerçek sayı ise bunun çok üstünde. Gerçekte 80 ile 120 bin kişi arasında insan öldü. Bu insanların tamamı salgından değil, AKP iktidarının kötü yönetiminden dolayı hayatını kaybetti.
  • Salgın öldürmüyor, iktidarın bilim dışı ve beceriksiz politikaları öldürüyor.
  • Tüm dünyada tanı konulan her 100 hastanın 5’i Türkiye’de.”ÜÇ SACAYAĞI OLMALIUygulamaya konulan kapanmanın “tam kapanma” olmadığına da vurgu yapan Prof. Dr. Ahmet Saltık, sözlerini şöyle sürdürdü:“Süre takvime göre ayarlanmaz. Salgın sizin koyduğunuz takvime kendini uyarlamaz, tersine sizin salgının gerektirdiği takvimi sağlamanız gerekir. Bu da dört haftadır. 14 gün bulaşıcılık süresi vardır. Matematiksel gerçekliği 28 gündür. 17 gün sonra Türkiye bu kapatmadan beklediğini bulamayacak. Bunun nedenlerinden biri 43 kalemde yasaktan muaf tutulan insanlar. Her 5 çalışandan 3’ü yasaktan muaf. İnşaat işçileri çalışmaya devam edecek. Bu şekilde nasıl bir kapanmadan söz edebiliriz?”Kapanmanın etkili olabilmesi için üç sacayağı üzerine oturması gerektiğini belirten Saltık, “Birincisi, eve kapattığınız insanlardan kapı kapı dolaşarak örnek alacaksanız. Saklı kalmış taşıyıcıları ve bulaştırıcıları yakalayıp engellemeniz gerekiyor. İkinci köşede aşı var. Fakat aşı elimizde çok az. Üçüncü olarak da halka mutlaka sosyal destek verilmeli; ancak açıklamaların hiçbirinde sosyal devlet katkısı yok” diye konuştu.

    İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu da salgının başından bu yana uygulanan politikaların tutarsızlığına işaret etti: “Alınmış bir kararın değiştirilmesi, sonra da bu kararın tekrar iptal edilmesi salgının en başından beri karşılaştığımız tutarsız politikaların bir örneği. Hasta-vaka ayrımı gibi verilerin paylaşımında da, maske dağıtımında da, sokağa çıkma yasağının ilan edilip bu karardan vazgeçilmesinde de hep bu tutarsızlıkları gördük.” Bu kapanma kararının da tutarsızlıklarla dolu olduğunu söyleyen Küçükosmanoğlu,

  • Ekonomik sosyal destek olmadan alınan bu karar; işçi sınıfının, küçük esnafın ve günlük çalışan kişilerin büyük bir soysal yıkıma uğramasına neden olacak.Diğer yandan şehirlerarası kısıtlamanın yapılacağı duyuruldu; ama insanlar köyüne, kasabasına gidiyor. Salgının en yoğun olduğu, her 3 vakadan 1’nin görüldüğü İstanbul’dan insanlar bütün ülkeye virüsü yayacak. Geçen haziran ayında da aynı yanlış yapılmıştı. Bu tutarsızlık yine tekrarlanıyor” şeklinde konuştu.

    SALGIN BİZDEN ÖNDE

    “Biz resmen salgını takip ediyoruz” diyerek salgının yönetimini eleştiren Halk Sağlığı Uzmanları Derneği’nden Prof. Dr. Sarp Üner ise şunları ifade etti: “Normalde öngörüyle karar verip, önlem alınması gerekirken bizde olaylar gerçekleştikten sonra müdahale ediyormuşuz gibi hissediyorum. Ya geç yaptık ya da yapmış gibi yaptık. Bu da bizi bugünkü duruma getirdi.”

    Prof. Dr. Üner, 17 günlük bu kapanma sürecinin ardından vaka sayılarının istenilen düzeye inmeyeceği görüşünde: “Tam kapanma deniyor ama bu sürede hemen herkes çalışıyor. Herkes o listeye girebilir gibi duruyor. Fabrikalar devam ediyor, bu tam kapanma değil. Yine bilimsel değil, turizm sezonuna yetişmek için alınmış bir karar. En az 4 hafta olması gerekirken 17 günlük kapanma kararı alındı.”
    =============================
    Dostlar,

    BİRGÜN Gazetesine yolladığımız  tam metin aşağıdaki gibi idi :

    ****
    BioNTech&Pfizer aşısının sağlanmasında çeşitli sıkıntılar yaşandı ve bu sıkıntıların birkaç nedeni var. En başta yüksek maliyet. Bu aşının maliyeti, Çin’den gelen Sinovac aşısının iki katı neredeyse. Sinovac’ın aşısının gelmemesinin de çeşitli nedenleri var. Aylardır Sinovac’la yapılan anlaşmayı açıklayın demekteyiz, niye bu aşının gelmediğini anlayalım: Çin’in Uygur bölgesinde yaşayan Türk soydaşlarımızla ilgili bir pazarlık olduğunu biliyoruz. Ayrıca iktidarın ödeme güçlükleri olduğunu da. Çin bu aşıyı satmayı ve yer yer bağışlamayı sürdürüyor. Her ne olursa olsun bir iktidar salgının ortasında halkını aşısız bırakamaz. Bu beceriyi göstermek ve yeterli aşıyı zamanında halka ulaştırmak devletin kaçınılmaz zorunluğu. Öte yandan 10 dolayında aşı halen acil kullanım onayı almış durumda. ABD, İngiltere, İsrail, Yeni Zelanda, Avustralya.. aşılamada çok başarılı. Türkiye’de günlük ölümler 350’ye dek tırmanmışken, İngiltere’de 6’ya düştü; günlük hasta sayısı da 2 binlere! Demek ki bilimsel savaşım verince başarılıyormuş. Kader, talih, kısmet, Allah’tan… değilmiş. “Şahsım devleti” hiçbir alanda başarıya erişemiyor ama Halkı aldatmayı ısrarla sürdürüyor!?Salgında 1. yılın sonunda geldiğimiz nokta gerçekten tam bir çuvallama, tam bir fiyasko. Türkiye son 2 haftadır, günlük yeni tanı konan hastaların insidens hızında (milyon nüfusta) dünyada açık ara şampiyon! Açıklanan “resmi” rakamlara göre Türkiye’de toplam 4,8 milyon kişi hastalandı. 40 bine yakın insanımız bu hastalıktan öldü (resmi veri!). Gerçek rakam ise bunun çok üstünde, 80-120 bin arasında insan Kovit-19’dan öldü. Kovit-19 yüzünden dolaylı ölümler ise bunun en az yarısı dolayında. Toplam ölümler 120-180 bin arasında, korkunç bir kırım ve AKP iktidarı bu tabloyu doğalmış gibi bize yutturmaya uğraşıyor ne yazık ki!

    • Bu insanların çoğu salgından değil, AKP iktidarının akıl-bilim dışı yönetiminden yaşamını yitirdi.
    • Salgından çok, AKP iktidarının beceriksiz ve insan yaşamına odaklanmayan sermaye yanlısı politikaları öldürüyor. Bu durum sürdürülemez ve kabul edilemez, iktidar suç işliyor, yargılanacaktır gelecekte.
    • Erdoğan Türkiye’yi bir devlet gibi değil Anonim Şirket gibi, CEO olarak kâr amaçlı yönetiyor!?

    Dünya genelindeki son 24 saatte 886.963 yeni vaka tanısı kondu, 40.444’ü Türkiye’de. Tüm dünyada tanı konan her 100 hastanın 5’i Türkiye’de, oysa nüfusumuz dünyanın %1’i! Bunların “resmi” rakamlar olduğunun altını bir kez daha çiziyoruz. İktidar, gerçek ölüm ve hasta (vaka) sayılarını hep gizliyor. Özellikle son 1 haftada günlük 63 binden, inanılmaz bir hızla, 1/3’ten çok azalma sağlandı, nasıl oldu ise?? Oysa dünyada %8 artış var hasta-ölü sayısında son haftada! Salgının şu azgın aşamasında günlük test sayısını azaltıyorlar, akıl almıyor!?

    Biz “Derhal % 95’e varan tam kapanma!” demekteyiz aylardır. Şu an 43 kalem, yasak dışı kesim var ve genişletiliyor! Bu kesinlikle tam kapanma değil! Salgında kapanma süresi takvime göre ayarlanamaz. Salgın, sizin koyduğunuz takvime kendini uyarlamaz; tersine, salgın dinamiğinin gerektirdiği kapanma süresini sağlamak zorunludur, bu da verili koşullarda en az 4 haftadır. Ortalama 14 gün bulaşıcılık süresi söz konusu. Bir evde 2 kardeş olsun, biri pozitif çıksın. Pozitif çıkan, 14. gün öbür kişiye bulaştırdığında, ikinci bir 14 gün gerekliliği bu nedenledir; o evde bulaş zinciri kırılsın diye. Epidemiyolojik gereklilik en az 28 gündür. “17 gün” alaturka, uyduruk – sentetik, politik ve yetersiz bir zaman dilimidir. Sayılan nedenlerle Türkiye, bu “uyduruk kapatma” dan beklediğini bulamayacaktır ne yazık ki. Nedenlerden biri, yasaktan bağışık tutulan 43 kalem kesimler. İnşaat işçileri bile çalışmayı sürdürecek! Bu biçimde nasıl bir “tam kapanma”dan söz edebiliriz ki? 26.8 milyon istihdamın yaklaşık % 61’i çalışmayı sürdürecek, %22’si bir ölçüde bağışık. Tam bağışık (muaf) tutulan kesim yalnızca %17 (4,5 milyon) ! Her 5 çalışandan en az 3’ü kısıtlama dışı. Buna “tam kapanma” asla denemez?
    Ne ki; “üretim – imalat – tedarik – lojistik” AKP = RTE iktidarının 4 kutsalı!?

  • Tam kapanma için para yok!?Bu kapanmanın ayrıca 3 sac ayağı üzerine oturması gerekiyor:1. Eve kapattığınız insanlardan kapı kapı dolaşarak, burundan sürüntü örneği alacaksanız; toplumda saklı – gizli kalmış olası tüm taşıyıcı – bulaştırıcıları yakalamak için. Bulaş zincirini kırmak için bu kaçınılmaz.2. İkinci köşede YAYGIN – HIZLI AŞILAMA var ama elde aşı yok gibi. Ancak 10 milyon insan ikinci dozu alabildi, nüfusun 1/9’u ve çok çok yetersiz salgını sınırlamak için.3. Üçüncü olarak da yoksul – işsiz halka, küçük esnafa mutlaka sosyal destek verilmeli.Erdoğan sosyal devletin S’sinden, D’sinden söz etmedi oysa. Yalnızca “kapattık git otur” deniyor.Salgınlar toplum yaşamında çok ağır afetlerdir ve ancak Millet – Devlet seferberliği ile başedilebilir. Toplum katılımı olmaksızın başarı hayaldir. Hele “halka karşın” dayatmalarla, hep sermayeyi kollayarak salgın yönetimi felaketten başka bir sonuç getirmez, ne yazık ki halen Ülkemizde görülen budur ve ülkemizi de, iktidarı da hızla eritmektedir..
    ================Sayfa 8-9 aşağıda..
    Sevgi ve saygı ile. 02 Mayıs 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik