Etiket arşivi: Murat Özbülbül

GELECEK YAPAY ZEKÂDA

Murat ÖZBÜLBÜL
Sonsöz Haber Merkezi
https://sonsoz.com.tr/gelecek-yapay-zekada/

Yapay zekânın son zamanlarda gözde yazılımı ChatGPT’ye “bana içinde köpek, çocuk ve deniz geçen bir şiir yaz” dedim yazdığı şiir şöyle:

Deniz mavisi sonsuzluğa açılırken,
Köpek sadık dostuyla sahilde koşarken,
Çocuk neşesiyle deniz kabuğu toplarken,
Kalbimde sevinç çiçekleri açılıyor.

Gökyüzü berrak, deniz serin ve huzurlu,
Köpek sımsıkı tutuyor oyuncak topunu,
Çocuk sevgiyle bakıyor dalgalara,
Gözlerimiz doluyor aşk dolu duygularla.

Denizin güneşle dansı, rüzgârın şarkısı,
Köpeğin havlaması, çocuğun kahkahası,
Hayatın güzelliklerine açılan kapılar,
Mutlu anların izi kalır hepimizin hayatında.

Köpek, çocuk ve deniz üç dost bir arada,
Yaşamın anlamını bize hatırlatırlar,
Sadakat, sevinç ve özgürlük dolu anlarla,
Hayatı kutlarken mutluluklarla dolarsın.

Vallahi de billahi de tallahi de kelimesine, noktasına, virgülüne dokunmadan kopyalayıp yapıştırdım. Siz bu şiiri nasıl buldunuz?

Microsoft’un Edge tarayıcısının yapay zekâ ile çalışan imaj oluştur eklentisine senfoni orkestrası yöneten balık resmi yap dedim sonuç şöyle:

Dünya bambaşka bir noktaya gidiyor.
Yapay zekâ bırakın matematik ya da bilimsel hesaplamaları artık sanata bile el atmış bulunmaktadır. Biz insanlarımızı özellikle de genç insanlarımızı bu devre hazırlamakla uğraşacağımıza boş beleş işlerle vakit harcıyor; HÜDA PAR’ın akla, bilime insan hak ve özgürlüklerine özellikle de kadına karşı politikalarına karşı savaş veriyoruz.
Dünya böyle ilerlerken biz yerimizde saymaya devam edersek, haydi geçmiş olsun, uygarlık yarışında nal toplar dururuz.

SÜFLİ HEVESLER

AKP Genel Başkanı Recep Bey geçtiğimiz günlerde “Özellikle sırf daha iyi arabaya binmek, daha fazla konsere gidebilmek gibi süfli heveslerle başka ülkelerin kapısına varanlara acıyarak bakıyoruz.” demişti…

Türk Dil Kurumu sözlüğünde süfli kelimesinin karşılığı aşağı, aşağılık, bayağı, adi olarak açıklanmıştır.

Öncelikle Recep Beyi konsere gitmeyi, bir sanat etkinliğine katılmayı süfli, aşağı, aşağılık, bayağı, adi bir eylem olarak nitelemesini şiddetle kınıyorum, bu kabul edilebilir bir itham ve niteleme değildir!

Demedi demeyin devletin en üst makamında oturan birinin konsere yaklaşımı bu olur, zihninin arka planındaki sanat düşmanlığını böyle kusarsa festivaller ve konserleri yasaklamakta birbiri ile yarışan arkaik zihniyetteki kişi ve yetkililerin azgınlığı büsbütün artacaktır.

İşin daha da matrak yanı Recep Bey dahil bütün iktidar mensupları, üstelik de kamu parası ile daha iyi bir arabaya binmek için birbiri ile yarışırken daha iyi bir arabaya binme isteğini süfli bir heves olarak tanımlamasıdır. Yahu kardeşim, adam çalışıp kazanıp kendi parası ile daha iyi bir arabaya binmek istiyor ve sen bunu süfli bir heves olarak niteliyorsan garip gurebanın, dulun – yetimin, emeklinin – emekçinin ödediği vergiler ile oluşan kamu bütçesinden lüküs hemi de ultra lüküs arabalara binme hevesine ne diyeceksin? Dünyanın en lüks özel uçakları ile cümbür cemaat oraya buraya uçma hevesini nereye koyacaksın? Bin odalı saraylarda yaşama hevesini nasıl açıklamak gerekir, onu da bir tarif etsen iyi olur diyorum…

Bak güzel kardeşim, “ben ekonomistim” diyorsun ve bu devleti tek imza ile yönetiyorsun. Anayasamıza göre senin en temel görevin bu ülkede yaşayan her bir kişinin refahını artırmak, çalışıp çabalayarak hakkı ile kazananların diledikleri gibi bir hayatı yaşamalarını sağlamaktan ibarettir. Sen bunun için seçildin ve bunun için maaş alıyorsun.

  • Bu ülkede insanları açlık sınırının altında ve yoksulluk sınırının ise çok ama çok altında çalışmaya mahkûm eden senin uyguladığın politikalar değil mi?

Bu noktada sitem etmeye ne hakkın var?

Bak, bu ülkede çalışanları getirdiğin durumu Türk-İş araştırma sonuçları son derecede net bir şekilde ortaya koyuyor, söz konusu bu araştırmanın sonuçlarına göre:

  • MUTFAK ENFLASYONU AYLIK % 5,15 ve SON ON İKİ AYLIK % 130,01 ORANINDA ARTIŞ GÖSTERDİ…
  • AÇLIK SINIRI 7.245 TL OLARAK HESAPLANDI ve 5.500 LİRA OLAN ASGARİ ÜCRETİN 1.745 TL, EN DÜŞÜK EMEKLİ MAAŞI OLAN 3.500 LİRANIN 3.745 LİRA ÜZERİNDE OLDU!
  • “YOKLUK YOK, YOKSULLUK VAR!” DÖRT KİŞİLİK AİLENİN YAPMASI GEREKEN TOPLAM HARCAMA (YOKSULLUK SINIRI) 23.600 TL!
  • BEKÂR BİR ÇALIŞANIN AYLIK YAŞAMA MALİYETİ 9.470 TL‘YE ULAŞTI!

Bu işin elbette yalnızca parasal yönü.. Bu durum bile insanı yeterince dehşete düşürüyor elbette ama bir de otokrat yönetimin sayesinde topluma giydirmeye çalıştığın deli gömleğine itiraz edenler var.

  • Gençler senin dayatmaların ve otokrasin altında yaşamak ve çalışmak istemiyor.

Aslanın çakala boğdurulduğu, iyi eğitimli çalışkan gençlerin eğitimsiz ve açgözlü, yandaş rantiyenin kucağına atıldığı bir çalışma ortamında kim yaşamak ve çalışmak ister ki?

İşe girerken liyakatin değil sadakat ve yandaşlığın temel alındığı bir ülkede nitelikli insanlar neden yaşamak ve çalışmak istesin ki?

İş güvencesi bile olmadan patronlar ile devletin ortaklaşa belirlediği son derecede düşük ücretler ile çalışmaya kim neden boyun eğip, katlansın ki?

Hani “giderlerse gitsinler” diyordun ya, şimdi sitem etmeye ne hakkın olabilir ki?

İnsan onuruna yakışır bir geçim ve yaşam koşulları sağlamak için ekmeğini yurt dışında arayanları aşağılayacağına oturup, külahını önüne koyup “Ben nerede yanlış yaptım da artık insanlar benim yönettiğim ülkede yaşamak istemiyorlar?” diye düşünmen gerekmiyor mu?

ENFLASYON YOKMUŞ…

Sonsöz Gazetesi

ENFLASYON YOKMUŞ…

Kendisini tebaasına ekonomist olarak tanıtan Recep Bey “Ülkemizde teknik olarak bir enflasyon değil, fiili hayat pahalılığı vardır.” dedi. Bu sözleri duyunca beni aldı mı bir gülme, “enflasyon yok fiili hayat pahalılığı varmış” diye kendi kendime gülüp duruyorum, duyan arkadaşlar çıldırdım sandı, onlara söyleyince tabi onlarda başladılar gülmeye…

Neyse, Recep Bey bizi güldürdü ya, Mevlam da O’nu güldürsün diyelim..

Ekonomist Bey konuşmasına “Bizde talep kaynaklı bir fiyat artışı yok. Üretimde de bir sıkıntıyla karşı karşıya değiliz. Bu iktidar faizi artırmayacaktır, tam aksine biz faizi düşürmeye devam edeceğiz.” diye devam ederek kerameti kendinden menkul ekonomi bilgisini bir kez daha tebaası ile paylaştı.

Konuşmasının devamında;

  • “Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyüme esaslı ekonomi programımızı uygulamaya başladık. Bu programla insanlarımızın canını yakan, hayatını zorlaştıran fiyat artışlarını nasıl engelleyeceğiz? Normal şartlarda üretim azlığı, talep fazlalığı sebebiyle fiyat artışları ortaya çıkar. Bizde talep kaynaklı fiyat artışından söz edilemez. Üretim tarafında üstesinden gelinemeyecek herhangi bir sıkıntıyla karşı karşıya değiliz.
  • Bütün dünyaları faiz, enflasyon, kur ilişkisinden ibaret olan kesin inançlılar, ülkemizin yatırım, istihdam, üretim, ihracat cari fazla yoluyla büyüme stratejisini anlamaya bile çalışmamıştır. Enflasyon bir sorun mudur? Evet, bir sorundur. Ama Türkiye’nin sorunlarının asıl sebebi tek başına bu başlık mıdır? Kesinlikle değildir. Eğer öyle olsaydı geçmişte çok kez uygulanan enflasyon merkezli ekonomi programları ile sorun çözülmüş olurdu.”

    diyerek sözlerini sürdürdü…

Kendi dışında herkesi kesin inançlı olmakla suçlamaktan çekinmeyen ama “nas” diyerek faize karşı bir kesin inanç üzerinden ekonomik politikalar oluşturmaya kalkan

  • Recep Beyin enflasyon ne, yaşam pahalılığı ne, arz – talep (sunu – istem) dengesi ne konusunu bilmediği, anlamadığı Türkiye’de olanlardan habersiz olduğu ortadadır.

“Askerde kantin, gençliğimde bakkal işlettim, ben ekonomiden anlarım..” kafası ile ekonomistlik işte bu denli oluyor, bu kafadakilerin ekonomiyi yönettiği bir ülkede enflasyonun, hatta hiperenflasyonun ortaya çıkması ise son derecede doğal…

Konu ile ilgili olarak Mahfi hoca (Eğilmez) attığı tweette Bir sorunu çözmek için her şeyden önce sorun olduğunu kabul etmek, sonra sorunun nereden kaynaklandığını doğru teşhis etmek ve son olarak da doğru tedavi uygulamak şarttır.” demiş, çok haklı değil mi?

Ekonomiyi yöneten bu arkadaşlar daha sorunu kabul edip kaynağını anlamıyorlar ki, nasıl çözecekler?

Mahfi hoca (Eğilmez) daha sonra attığı bir başka tweette ise

  • “Hayat pahalılığıyla enflasyon tam olarak aynı şey değildir. Hayat pahalılığı fiyatların gelirle ilişkisini gösterir. Fiyatlar artmasa da hayat pahalı olabilir. Oysa enflasyonda fiyatlar artmaya devam eder. Hayat pahalıyken enflasyon da söz konusu olabilir. Türkiye bu durumdadır.

demektedir ki bu söylediklerinde de yerden göğe kadar haklıdır.

Recep Bey, anlaşılan, arz – talep (sunu – istem) dengesi sonucunda değişen fiyatlar ile tümü ile parasal bir olgu olan enflasyonu birbiri ile karıştırıyor.

Günümüzde çağcıl (modern) ekonomilerde her türlü mal ve hizmetin alım satımında kâğıt para kullanılır ve kâğıt paranın değeri sabit değildir. Bu yüzden de alınıp satılan mal ve hizmetlerin değeri paranın değerindeki dalgalanmalara bağlı olarak değişir, dalgalanır. Bir değişim aracı olan kâğıt para değer yitirdiği zaman, mal ve hizmetlerin fiyatı artar, para değer kazanırsa mal ve hizmetlerin fiyatı düşer.

Bir daha yineleyeyim                   :

Enflasyon tümü ile parasal bir olgudur!
Bir ülkede fiyatlar genel düzeyi sürekli artıyorsa, bu artışa neden olan öge sunu – istem (arz – talep) dengesizliği olamaz; mal ve hizmetlerin alım satımında kullanılan paranın değerinin düşmesi sonucu fiyatlar artar.

Paranın değerinin düşmesinin ana nedeni de parayı basan otorite ve iktidardır!

Dolaşımdaki kâğıt para miktarı karşılıksız artar, parayı basan otoritenin saygınlığı azalırsa, para değer yitirir ve para değer yitirince aynı malı satın almak için daha çok para ödeme gerekir; bu da enflasyon denen fiyatlar genel düzeyindeki sürekli artışa neden olur.

  • Fiyatlar sürekli arterken ücretler artmazsa, bu kez enflasyona ek olarak
    bir de yaşam pahalılığı ortaya çıkar ki, Türkiye’de yaşanan tam olarak budur.

Türkiye’de geçmiş yıllarda da enflasyon yaşandı ama enflasyon çok daha doğru ölçüldüğü ve ücretler enflasyona yakın oranlarda artırıldığı için yaşam pahalılığı hiç bu düzeyde yakıcı – yıkıcı olmadı.

ENFLASYON % 160,76

ENFLASYON % 160,76!

Prof. Dr. Veysel Ulusoy başkanlığında çalışarak Türkiye’de enflasyonu ölçen ENAG mayıs ayına ait hesaplamaları paylaştı, açıklanan verilere göre ENAGrup Tüketici Fiyat Endeksi Mayıs ayında % 5,46 arttı ve
E-TÜFE’deki 12 aylık artış % 160,76 olarak gerçekleşti.

TÜİK ise her zaman olduğu gibi bir mucizeye daha imza attı, on numara beş yıldız bir hesaplama yaptı ve eminim ki Saray cenahından da koskoca bir aferini kaptı. Artık tamamı ile iktidarın propaganda makinesine dönüştüğünü, iktidarın algı operasyonları için kullanıldığını düşündüğüm ve inandırıcı bulmadığım için TÜİK tarafından açıklanan verileri burada tekrarlamaya da gerek görmüyorum. Çok merak eden girer web sitesine bakar.

  • Enflasyonu olduğundan daha düşük göstermek, maaş artışı TÜİK tarafından açıklanan TÜFE’ye endekslenmiş bulunan memur, emekli, dul ve yetimin cebinden parasını, sofrasından ekmeğini, boğazından lokmasını çalmaktır!

Hak yemek, masum ve mazlumun ekmeğini çalmak sadece kanunlar indinde (yasalar katında) suç değildir, bütün dinlerde büyük günah ve iki cihanda yatacak yerinizin olmayacağı, garip gurebanın bedduasını alacağınız bir adaletsizliktir!

Bugün Türkiye’de enflasyonun TÜİK tarafından açıklanan enflasyonun çok ama çok üzerinde olduğu herkes tarafından bilinen, kabul edilen bir gerçektir. Bu gerçeklik anketlere de yansıyor.

MAK Danışmanlık mayıs ayında bir kamuoyu yoklaması yapmış ve vatandaşın TÜİK verilerine ne kadar inanıp, ne kadar inanmadığını ölçmüş.

Soru şu : Size göre ülkemizde açıklanan resmi enflasyon oranları doğru mu?

Yanıtlar :
– Doğru olmadığını düşünüyorum % 61
– Kesinlikle doğru olamaz % 17
– Doğru olduğunu düşünüyorum % 14
– Kararsız / yanıt yok % 8

Bu verilere göre Türk vatandaşların yalnızca ve yalnızca % 14’ü TÜİK tarafından açıklanan devletin resmi enflasyon oranlarına inanmaktadır. Ankete katılanlara

“Resmi ya da resmi olmayan açıklamalardan bağımsız; hissettiğiniz son bir yılın enflasyon oranı size göre kaçtır?” diye de sorulmuş.

Yanıtlar:

– Hissettiğim enflasyon %111 – 120 diyenler % 41
– Hissettiğim enflasyon % 91 – 110 diyenler % 23
– Hissettiğim enflasyon % 121 – 150 diyenler % 13
– Hissettiğim enflasyon %150’den çok diyenler % 8
– Hissettiğim enflasyon %71 – 90 diyenler % 9
– Hissettiğim enflasyon %60 – 70 diyenler % 3
– Kararsız / Yanııt yok % 3

Burada da görüldüğü gibi TÜİK tarafından açıklanan %70 bandındaki enflasyon oranına inananlar ise yalnızca ve yalnızca vatandaşların % 3’ü… Bu oranlar, iktidarın halk indeki (katındaki) inandırıcılığının ve güvenirliğinin ne ölçüde dipte olduğunu gösteren çok ama çok düşük rakamlardır. TÜİK, son açıkladığı veriler ile bu inandırıcılığa çok büyük bir darbe daha vurmuş bulunmaktadır.

Bir de iktidar kurların yükselmesini engelleyebilmek için enflasyona endeksli bono, tahvil çıkarıp satacak ve kaynak yaratacaklarmış!

Yahu siz önce enflasyonu doğru düzgün ölçün, insanların sizin ölçümünüze güveni oluşsun ki ondan sonra bunlara bir talep gelmesini bekleyin. Senin ölçtüğün enflasyona inanan, güvenen olmadıkça kim bu bonoları almak ister ki?

Ekonomi GÜVEN üzerine inşa edilir daha sizin hesaplama ve ölçümlerinize güvenmeyen bir halkın geleceğe yönelik öngörülerinize güveneceğini mi sanıyorsunuz??

SALGIN BİTMEDİ : 4. DALGA GELİYOR MU??

Dostlar,

Bu gün saat 16:00’da Kızılcagün TV‘nin konuğu olduk.
Mülkiyeli dostumuz S. Murat Sururi Özbülbül’ün sorularını yanıtladık.

Kızılcagün TV youtube ortamında yayın yapmakta ve Ankara Kulübü Derneği‘nin önemli girişimlerinden biri. Yenimahalle’deki Ankara Konağı tesislerinde uygun bir stüdyo kurulmuş. Ankara Kulübü Derneği Başkanı Sn. Dr. Metin Özaslan ve kendilerinin sıcak konukseverliği ile karşılandık. Kendileriyle, henüz bu iyi donanımlı stüdyo kurulmadan önce 05 Aralık 2020 günü Skype üzerinden bir bağlantı daha yapmış ve yine salgını konuşmuştuk. Ankara ve yöresi ekinini (kültürünü) yaşatma amaçlı bu saygın ve önemli derneğin tüm çabalarını saygı ile karşılıyor ve başarılı olmalarını diliyoruz. Bize ekran sundukları için teşekkür ediyoruz.
***
EKO YAŞAM” logosu altında düzenli ve sürekli programlar yapan Sn. Özbülbül,

  • SALGIN BİTMEDİ : 4. DALGA GELİYOR MU?”

sorusuna yanıt aramaktaydı. 1 saat boyunca sorulara yanıt vermeye çalıştık.

İzlemek için lütfen tıklayınız :

https://youtu.be/Vi89seIhM18

İzleyelim, paylaşalım, bilimsel gerçekleri öğrenip yayalım..

Sevgi ve saygı ile. 16 Temmuz 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik