SÜFLİ HEVESLER

AKP Genel Başkanı Recep Bey geçtiğimiz günlerde “Özellikle sırf daha iyi arabaya binmek, daha fazla konsere gidebilmek gibi süfli heveslerle başka ülkelerin kapısına varanlara acıyarak bakıyoruz.” demişti…

Türk Dil Kurumu sözlüğünde süfli kelimesinin karşılığı aşağı, aşağılık, bayağı, adi olarak açıklanmıştır.

Öncelikle Recep Beyi konsere gitmeyi, bir sanat etkinliğine katılmayı süfli, aşağı, aşağılık, bayağı, adi bir eylem olarak nitelemesini şiddetle kınıyorum, bu kabul edilebilir bir itham ve niteleme değildir!

Demedi demeyin devletin en üst makamında oturan birinin konsere yaklaşımı bu olur, zihninin arka planındaki sanat düşmanlığını böyle kusarsa festivaller ve konserleri yasaklamakta birbiri ile yarışan arkaik zihniyetteki kişi ve yetkililerin azgınlığı büsbütün artacaktır.

İşin daha da matrak yanı Recep Bey dahil bütün iktidar mensupları, üstelik de kamu parası ile daha iyi bir arabaya binmek için birbiri ile yarışırken daha iyi bir arabaya binme isteğini süfli bir heves olarak tanımlamasıdır. Yahu kardeşim, adam çalışıp kazanıp kendi parası ile daha iyi bir arabaya binmek istiyor ve sen bunu süfli bir heves olarak niteliyorsan garip gurebanın, dulun – yetimin, emeklinin – emekçinin ödediği vergiler ile oluşan kamu bütçesinden lüküs hemi de ultra lüküs arabalara binme hevesine ne diyeceksin? Dünyanın en lüks özel uçakları ile cümbür cemaat oraya buraya uçma hevesini nereye koyacaksın? Bin odalı saraylarda yaşama hevesini nasıl açıklamak gerekir, onu da bir tarif etsen iyi olur diyorum…

Bak güzel kardeşim, “ben ekonomistim” diyorsun ve bu devleti tek imza ile yönetiyorsun. Anayasamıza göre senin en temel görevin bu ülkede yaşayan her bir kişinin refahını artırmak, çalışıp çabalayarak hakkı ile kazananların diledikleri gibi bir hayatı yaşamalarını sağlamaktan ibarettir. Sen bunun için seçildin ve bunun için maaş alıyorsun.

  • Bu ülkede insanları açlık sınırının altında ve yoksulluk sınırının ise çok ama çok altında çalışmaya mahkûm eden senin uyguladığın politikalar değil mi?

Bu noktada sitem etmeye ne hakkın var?

Bak, bu ülkede çalışanları getirdiğin durumu Türk-İş araştırma sonuçları son derecede net bir şekilde ortaya koyuyor, söz konusu bu araştırmanın sonuçlarına göre:

  • MUTFAK ENFLASYONU AYLIK % 5,15 ve SON ON İKİ AYLIK % 130,01 ORANINDA ARTIŞ GÖSTERDİ…
  • AÇLIK SINIRI 7.245 TL OLARAK HESAPLANDI ve 5.500 LİRA OLAN ASGARİ ÜCRETİN 1.745 TL, EN DÜŞÜK EMEKLİ MAAŞI OLAN 3.500 LİRANIN 3.745 LİRA ÜZERİNDE OLDU!
  • “YOKLUK YOK, YOKSULLUK VAR!” DÖRT KİŞİLİK AİLENİN YAPMASI GEREKEN TOPLAM HARCAMA (YOKSULLUK SINIRI) 23.600 TL!
  • BEKÂR BİR ÇALIŞANIN AYLIK YAŞAMA MALİYETİ 9.470 TL‘YE ULAŞTI!

Bu işin elbette yalnızca parasal yönü.. Bu durum bile insanı yeterince dehşete düşürüyor elbette ama bir de otokrat yönetimin sayesinde topluma giydirmeye çalıştığın deli gömleğine itiraz edenler var.

  • Gençler senin dayatmaların ve otokrasin altında yaşamak ve çalışmak istemiyor.

Aslanın çakala boğdurulduğu, iyi eğitimli çalışkan gençlerin eğitimsiz ve açgözlü, yandaş rantiyenin kucağına atıldığı bir çalışma ortamında kim yaşamak ve çalışmak ister ki?

İşe girerken liyakatin değil sadakat ve yandaşlığın temel alındığı bir ülkede nitelikli insanlar neden yaşamak ve çalışmak istesin ki?

İş güvencesi bile olmadan patronlar ile devletin ortaklaşa belirlediği son derecede düşük ücretler ile çalışmaya kim neden boyun eğip, katlansın ki?

Hani “giderlerse gitsinler” diyordun ya, şimdi sitem etmeye ne hakkın olabilir ki?

İnsan onuruna yakışır bir geçim ve yaşam koşulları sağlamak için ekmeğini yurt dışında arayanları aşağılayacağına oturup, külahını önüne koyup “Ben nerede yanlış yaptım da artık insanlar benim yönettiğim ülkede yaşamak istemiyorlar?” diye düşünmen gerekmiyor mu?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir