Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

Halil Çivi şiiri : AKILLA SÖYLEŞİ

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

 

 

HERKESE GÜNAYDIN

Kin, nefret aklı çürütür,
Zulüm vicdanı kurutur,
Cebirden, şiddetten kaçın,
Ruhunu SEVGİ ARITIR
***

AKILLA SÖYLEŞİ

Dedim geçim nedir, dedi ki aştır,
Dedim yetecek mi, dedi ki umut.
Dedim kazanç çarkı, dedi ki iştir,
Dedim dönecek mi, dedi ki umut.
Xxx
Dedim hukuk nedir, dedi ki haktır,
Dedim başka çare, dedi ki yoktur,
Dedim haksızlıklar, dedi ki çoktur,
Dedim düzelir mi, dedi ki umut.
Xxx
Dedim adalet ne, dedi devlettir,
Dedim kimler için, dedi millettir,
Dedim yokluğu ne, dedi zillettir,
Dedim çoğalır mı, dedi ki umut.
Xxx
Dedim demokrasi, dedi barıştır,
Dedim çaban var mı, dedi yarıştır,
Dedim hedefin ne, dedi varıştır,
Dedim varılır mı, dedi ki umut.
Xxx
Dedim özgürlük ne, dedi nefestir,
Dedim gidişat ne, dedi tek sestir,
Dedim karşı fikir, dedi abestir,
Dedim değişir mi, dedi ki umut.
Xxx
Dedim ekonomi, dedi paradır,
Dedim işsizlik ne, dedi yaradır,
Dedim iş aramak, dedi çaredir,
Dedim bulur musun, dedi ki umut.
Xxx
Dedim tarım nedir, dedi ki iştir,
Dedim yetiyor mu, dedi ki düştür,
Dedim araziler, dedi ki boştur,
Dedim ekilir mi, dedi ki umut.
Xxx
Dedim siyaset ne, dedi seçimdir,
Dedim ya vekillik, dedi geçimdir,
Dedim yanlış seçim, dedi suçumdur,
Dedim düzelir mi, dedi ki umut.
Xxx
Dedim cehalet ne, dedi utançtır,
Dedim kurtulması, dedi kazançtır,
Dedim yararı ne, dedi gönençtir,
Dedim bitecek mi, dedi ki umut.
Xxx
Dedim başarı ne, dedi çalışmak,
Dedim çaresi ne, dedi alışmak,
Dedim meyvesi ne, dedi gelişmek,
Dedim gelişir mi, dedi ki umut.
Xxx
Dedim eğitim ne, dedi meslektir,
Dedim okulsuzluk, dedi köstektir,
Dedim çağdaşlaşma, dedi dilektir,
Dedim gelecek mi, dedi ki umut.
Xxx
Dedim inanç nedir, dedi ahlaktır,
Dedim özgür vicdan, dedi ki haktır,
Dedim ahlaksızlık, dedi ki çoktur,
Dedim azalır mı, dedi ki umut.
Xxx
Dedim akıl, bilim; dedi kuvvettir,
Dedim teknoloji, dedi nimettir,
Dedim kazancı ne, dedi servettir,
Dedim artacak mı, dedi ki umut.
Xxx
Dedim bayrak nedir, dedi ki şandır,
Dedim vatan nedir, dedi ki candır,
Dedim bunlar yoksa, dedi tufandır,
Dedim ebedi mi, dedi ki umut.
Xxx
Dedim Atatürk kim, dedi atamdır,
Dedim laik kalmak, dedi çabamdır,
Dedim Cumhuriyet, dedi erdemdir,
Dedim hep yaşar mı, dedi ki umut.
Xxx
Dedim Halil Çivi, dedi vicdandır,
Dedim vicdansızlar, dedi şeytandır,
Dedim saygı, sevgi; dedi dermandır,
Dedim çoğalır mı, dedi ki umut…

Prof. Dr. Halil Çivi
31 Ocak 2023, Çiğli / İZMİR

Not.1- Rahmetli annem Zöhre Çivi, (1899-1972), “Unum tükensin, fakat umudum tükenmesin” derdi. Zaten yaşama isteği de umut etmek ve hayal kurmaktan ibaret değil midir?

Not.2- Daha önce de yazmıştım. ” Dedim-dedi ” nazım biçimi halk edebiyatında çok sevilen ve aranan bir halk şiiri bir formudur. Umarım beğenirsiniz.

Hayal etmenin büyüsü

Üstün Dökmen
Üstün Dökmen
05 Şubat 2023, Cumhuriyet Pazar eki

 

Merak etmek ve hayal etmek, insanı ve insanlık tarihini çok etkilemiştir. İnsanın kendisini ve dünyayı keşfetmesi merakla başladı, hayallerle sürdü. Bu ikisi olmadan ne bilim ortaya çıkardı ne teknoloji.

Aslında icatlara yol açmasa da günlük yaşamdaki tüm basit davranışlarımızın önünde merak, devamında hayallerimiz vardır. Az önce çay kaynadı mı diye merak ettiğiniz için mutfaktaydınız ve içinde ne yazdığını merak ettiğiniz için bu gazeteyi elinize aldınız. Biraz sonra gazeteyi sehpaya bırakmayı hayal edeceksiniz ve bırakacaksınız; hayal etmeden bırakamazsınız. Önce hayal ederiz, arkasından davranışta bulunuruz.

Hayallerimiz az sonraki davranışlarımızın taslağı, planıdır. Ancak söz konusu hayaller günlük yaşamda zihninizden öylesine hızlı geçer ki hayal ettiğinizi fark edemezsiniz. Hayaller yaşamınızın ayrılmaz bir parçasıdır; uyuduğunuzda bile rüya görerek hayal etmeye devam edersiniz.

BOYUTSALLIKTA HAYAL ETMENİN YERİ

Boyutsallık yaklaşımında merak etmek, sorgulamak ve ardından neler yapılabileceğini hayal etmek önemli yer tutar. Bu konuda çocuklarımıza sistematik eğitim vermek mümkündür. Şimdi yaklaşık iki ay önce ortaya attığım Boyutsallık yaklaşımı içinde hayal etmenin yerini ve işlevini tartışmak istiyorum.

Boyutsallık içinde bir “hayal dünyası”, bir de “varlık dünyası” kavramları var. Uyanıkken zihninizden geçen hayalleriniz ve uykuda gördüğünüz rüyalarınız, sizin ifade ettiğiniz şekliyle mevcuttur, henüz bunları gözleyebilecek bir teknoloji geliştirilmedi.

Şu an kahvaltı hazırlamayı düşünürseniz, bu düşünce sizin hayal dünyanızdadır, kahvaltıyı hazırlamaya başladığınızda ise hayal dünyanızdaki bir hayal varlık dünyasına geçmiş olur. Varlık dünyasını, gözlenebilen, somut, pozitif bilim kapsamındaki şeyler oluşturur.

Hayal dünyasının iki farklı bölümden oluştuğunu düşünüyorum. Bunlardan birincisi mitolojiye, geçmişe ilişkin açıklamalardır, ikincisi ise şu ana ve geleceğe ilişkin olarak zihinlerimizde oluşan hayallerdir. Tüm kadim kültürlerde dünyanın nasıl ortaya çıktığı konusunda birtakım açıklamalar var; örneğin bunlardan birisinde Dünya’nın bir öküzün boynuzları üzerinde durduğu, bir diğerinde ise dünyada avcıdan kaçan yedi kız kardeşin göğe çıkıp Ülker Takım Yıldızlarını oluşturdukları iddia edilir.

Bu gruba giren kadim hayallerin, yani mitolojik açıklamaların kanıtlanması mümkün (olanaklı) değildir. Bir de insanların şu ana ve geleceği ilişkin hayalleri vardır. İşte bu hayaller gerçekleşmiştir, gerçekleşecektir. Nasıl?

Bence insanlar yaşadıkları ana ve geleceğe ilişkin olarak ne hayal etmişlerse gerçekleşmiştir. İnsanlar önce bir şeyleri hayal ederler, sonra da binlerce insan, yüz yıllarca uğraşıp o şeyi gerçekleştirir, yani hayal dünyasındaki bir hayal varlık dünyasında somutlaşır. Bu konuda birkaç örnek:

Bir Eskimo masalındaki genç zıplayarak Ay’ı yeryüzüne indirmeye çalışır. İlk bakışta saçma olan bu istek, binlerce insanın yüzyıllar süren çalışmalarıyla gerçek oldu, dünyamızda artık Ay taşı var.

Masallarda Alaattin’in sihirli lambası vardı hani, lambanın içinden çıkan cin uzak ülkelerden istediği şeyleri getiriyordu sahibine. O sihirli lamba internet oldu şimdilerde. Bir de uçan halı masalı vardı. Görünüşte tamamen (tümüyle) saçmaydı, halı uçmazdı, ancak uçaklarda halılar var şimdi. Çocukluğunuza ilişkin bir nostalji yaşamak isterseniz uçaktaki koltuğunuza küçük bir halı koyabilirsiniz.

Çağlar boyunca çocuklar görünmez olmak istediler. Görünmez kumaş yapıldı. İnsanlar altı parmaklı, beş bacaklı hayvanlar hayal ettiler. Ahlaki (ahlaksal) olup olmadığı tartışılsa da canlıların genetik yapılarıyla oynanarak bütün bunlar gerçekleştirilebilir. Canlılar klonlanıyor artık, yakında nesneler, hatta insanlar ışınlanacaktır. Julis Verne’nin gerçekleşmeyen hayali kalmadı. O’nun çağında Dünya’yı 80 günde dolaşmak inanılmaz bir şeydi, şimdi Uluslararası Uzay İstasyonu, Dünya’nın çevresinde günde birkaç defa (kez) dönüyor.

Sonuçta insanlık önce hayal etmiş sonra gerçekleştirmiştir. Belki de insanlar dört boyutlu bir evrende hayal edilebilecek şeyleri hayal etmektedirler. Böyle olsa bile, gelişmek için, yarına kalmak için hayal etmek şarttır (koşuldur). İnsanlar hayal etmeden uzaya çıkamazlardı. Bu yüzden çocuklarımızın hayallerini ketlememeliyiz, küçümsememeliyiz. (Boyutsallık yaklaşımında bunun önemi vurgulanır.)

Beyin fırtınası sırasında yetişkinlerin ortaya attıkları hiçbir fikir, saçma olarak nitelenmez. Aslında saçma fikir yoktur. Saçma olarak gözüken tüm fikirler üzerinde düşünmekte, onlara geleceğin gözleriyle bakmakta yarar vardır. Hiçbir tohum saçma değildir, önemli olan o tohumun gelecekte neye dönüşebileceğini hayal edebilmektir. Ancak hayallerin gerçekleşme olasılığını düşünürken bir hakeme ihtiyacımız vardır, bu hakem ihtiyar bilge değil, pozitif bilimdir.

HAYALLERİMİZİN NOTERİ

Bir hayalin somut hale gelebilmesi için dünyanın fiziksel gerçeklerine uygun pek çok bilimsel dokunuşa ihtiyaç (gereksinim) vardır. Yani

  • Hayallerin somutlaştırılabilmesi için pozitif bilim ve onun uzantısı teknoloji gereklidir.
  • Bir hayalin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine, eğer gerçekleşecekse nasıl gerçekleşeceğine bilim karar verir.

Mimarların çizdikleri projeleri inşaat mühendisleri her zaman yaşama geçiremezler. Bu noktada, biraz edebi bir ifadeye başvurarak “Hayallerimizin noteri bilimdir” demek istiyorum. Hayallerin gerçekleşme sürecinde bilim büyük bir işleve sahiptir. Bu yüzden Boyutsallık içinde, bilime özel önem vermek isteriz.

EKONOMİ ve TÜRKİYE

Kemalist Devrim'in sosyalizme açılan ufuğunda kocaman bir ışık: Alpaslan  Işıklı Hoca'nın anısına... - Dr.Noyan Umruk

Dr. Noyan UMRUK 

Haftaya encamımızı görerek başlayalım dedik…
Seçim yılı 2023’te yüksek enflasyon, faiz politikası, değer yitiren TL ve büyüyen cari açık, ekonomideki belirsizlikleri artırıyor. Yoksulluk hızla artmaya devam ediyor..

Geride bıraktığımız 2022 yılı, sene başındaki umutların aksine küresel ve bölgesel çapta siyasal ve ekonomik krizlerin yaşandığı bir yıl oldu. Dünya genelinde 2020-2021’e damga vuran pandemi sürecinden çıkış büyük oranda gerçekleşse de henüz yılın başında, 24 Şubat’ta (2022) patlak veren Rusya-Ukrayna savaşı yalnızca bölgesel değil; küresel etkiler yarattı. Rusya ve Ukrayna’nın dünyanın en büyük buğday ve mısır üreticilerinden olmaları, ayrıca Rusya’nın Türkiye de dahil olmak üzere Avrupa ülkelerinin bir numaralı doğal gaz tedarikçisi olması, enerji ve gıdada krize yol açtı. Pandemi sonrası baş gösteren yüksek enflasyon süreci böylelikle tetiklenirken ABD ve Avrupa Birliği (AB) ekonomilerinde yeni bir durgunluk sürecinin de işaret fişeği atılmış oldu.

Türkiye’nin en çok ihracat (dışsatım) gerçekleştirdiği pazarlarda yaşanacak daralma veya zayıf büyüme performansı, Türkiye ekonomisine de doğrudan yansımakta.. 2022’de yüksek enflasyon sorunu ile sert bir yüzleşme yaşayan Türkiye’de enflasyon, 2023’te bir miktar geri çekilse de dünya ortalamalarına göre yüksek seyrini koruyacak. Seçim yılı olan 2023, siyasal belirsizliklere ve Dolar kurunda yeni ataklara da gebe olacak. Seçim sonrasında yeni bir faiz artışı dalgası beklenirken, KKM (Kur Korumalı Mevduat) ve EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) düzenlemesi gibi uygulamaların bütçe üzerine bindirdiği yük giderek artacak.

  • 2023 yılı, Türkiye ekonomisi açısından belirsizliğin ve dar gelirliler için yoksulluğun artacağı bir yıl olacak

Cumhuriyet’in 100. yılına da enflasyonu konuşarak gireceğiz. Seçim nedeniyle yapılan asgari ücret artışlarının etkisi Mart ayından sonra azalmaya başlayacak. Vatandaşın satın alma gücü açısından 2023 parlak bir yıl olmayacak…

Büyüme oranları 

Türkiye ekonomisi pandemiden çıkış yolu olarak nitelenebilecek 2021 yılında başarılı bir performans sergileyerek % 11 büyümüştü. Türkiye geçmiş yıllardaki yüksek büyüme oranları ile G20 ülkeleri içinde ilk 20’lerde yer alırken, 22. sıraya gerileyecek.

Son çeyrekte büyüme performansındaki yavaşlamanın sürmesi ve 2022’nin tümünde GSYH’nin %5 dolayında… 2023 yılında ise küresel beklentiler ile paralel (koşut) olarak Türkiye’nin büyüme performansında da düşüşün sürmesi yüksek olasılık olarak öne çıkıyor. Bu noktada OECD, IMF ve Avrupa Komisyonu gibi kurumların Türkiye için 2023 büyüme beklentisi % 3-4 arasında gerçekleşiyor. Ancak sayıları bir türlü kesinleştirilemeyen “Geçici sığınmacılarla” birlikte nüfus artış hızı hesaba katıldığında “Net büyüme hızı” daha da düşmekte doğal olarak…

İngiltere merkezli danışmanlık şirketi Centre for Economics and Business Research (CEBR) tarafından hazırlanan rapora göre de 2023’te bir dizi ekonominin daralması ve yüksek borçlanma sonucu Türkiye’nin GSYH büyüklüğü bakımından 2022’de ilk 20’de yer alan ekonominin 2023’te 22. sıraya gerilemesi, öngörülüyor.

“Enflasyon sorunu sürecek”

Türkiye ekonomisindeki yavaşlamanın temel nedeni ihracat (dışsatım) siparişlerindeki gerileme. Küresel ekonomide de resesyon (AS: durgunluk) ihtimalinin (olasılığının) artması, seçime doğru  asgari ücret artışı ve kredi destekleri gibi Türkiye’de büyümeyi, iç talebi (istemi) destekleyecek adımlarla sağlamayı amaçlayan politikalarla, İlk 5-6 ayda büyüme % 4’ün üzerine çıkarılabilir ama bu istemi canlandırma adımları enflasyon için olumsuz bir tabloya neden olacak…

Seçim sonrasında yoksulluk artacak… 

Baz etkisinin devreye girmesi ile birlikte 2022 sonunda TÜFE’nin %60-70’e çekilebileceği öngörülüyor. TCMB’nin 2023 projeksiyonuna (beklentisine) göre ise yeni yılda enflasyondaki kademeli (aşamalı) düşüş sürecek ve 2023 sonunda %20 düzeyleri görülecek. Ancak uluslararası kurumlar enflasyon konusunda TCMB ölçüsünde iyimser değil. IMF ve OECD‘nin Türkiye’nin 2023 enflasyonuna ilişkin beklentileri %35-50 aralığında gidiyor.

Enflasyondaki artış eğiliminin Türkiye’de yoksulluğu kalıcı duruma getirmesi ile 2023 kritik bir yıl olarak yoksulluğun artarak süreceği bir dönem olacak…. Özellikle dar gelirliler aleyhine işleyen seçim ekonomisi, 2023 seçimlerinden sonra gerçek sonuçlarını gösterecek ve ne yazık ki vatandaşların daha da yoksullaşması gündeme gelecek…

İhracattaki (dışsatımdaki) yavaşlama 2023’te de sürecek

2022’nin Ocak-Ekim döneminde genel ticaret sistemine göre ihracat (dışsatım) bir önceki yılın aynı dönemine göre %15,4 artarak 209,394 milyar Dolar oldu. Özellikle son aylarda ana ihracat pazarlarındaki talep (istem) daralması ve artan enerji-hammadde maliyetleri ihracat performansını olumsuz etkilemeye başladı.

Yılın tümü için 250 milyar Dolarlık ihracat hedefine ulaşılması muhtemel (olası) olsa da 2023’te küresel gelişmelerin etkisi ile ihracatta ciddi bir sıçrama yaşanması beklenmiyor. Yeni yılda içeride yüksek enflasyon ve siyasal belirsizlikler, dışarıda ise bölgesel çatışmalar, artan enerji fiyatları ve hammadde tedariğindeki (sağlanmasındaki) sorunlar ihracat artışı önündeki başlıca engeller olarak öne çıkıyor.

Mevcut (varolan) küresel şartlar (koşullar) düşünüldüğünde Türkiye’nin 2022’deki ihracat performansını 2023’te göstermesinin olanaklı olmayacak… Hem dış talebin (istemin) yavaşlaması hem de hükümetin döviz kurunu seçim öncesinde düşük tutmaya çalışması ile düşen rekabet gücü, ihracatı frenleyecek.

Cari açık önemli bir risk unsuru (ögesi) … 

2023 yılında Türkiye ekonomisindeki en kritik başlıklardan biri de cari açık olacak. Son açıklanan TCMB verilerine göre cari denge son olarak Ekimde 359 milyon Dolar açık verdi.

Cari dengede aylık olarak yılın en düşük düzeyi görülürken Ekim açığıyla birlikte cari denge 12 ay üst üste aylık açık vermiş oldu. Yıllık cari açık ise 43,5 milyar dolarla 2018’den bu yana en yüksek düzeyine çıktı. Ocak-Ekim döneminde ise cari açık 38,2 milyar Dolar oldu.

Seçim sonrası politikalar belirleyici olacak

2022 sonu için cari işlemler açığının yaklaşık 50 milyar Dolar olması bekleniyor. Cari İşlemler Hesabı’nın (açığının) GSYH’ye oranına bakıldığında ise 2021’deki %1,9’luk gerçekleşmenin 2022 sonu itibariyle (sonunda) %4,8’e çıkması öngörülüyor. OVP’deki 2023 hedefi %2,5 olarak kayıtlara geçerken IMF’nin öngörüsü ise 2023 için %3,9 olarak açıklandı.

2023’te neler olacak?

Her şey piyasa ekonomisine taban tabana zıt tercihlere içinden çıkılmaz duruma getirilen ekonomik yapıyı, seçimler sonrası bir konsept (kavram) ve ekip değişikliği ile uygulamaya konulabilecek “Krizden Çıkış Politikalarına bağlı”…

Piyasa Ekonomileri genel kabulü vazgeçilmez olduğuna göre, siyasetin kararlılığı ve yeniden özerkliklerini sağlaması ile kendi alanlarında TCMB başta olmak üzere bağımsız kurumların faiz, kredi, kur, kura bağlı mevduat, dış ve iç borçlanma, teşvik politikalarında çok daha tutarlı tercih ve kararlarla mal, emek, borçlanma piyasalarının daha rasyonel (ussal), biraz sıkıntılı olsa da dengeli duruma getirilmesi…

Beklenti bu… Başkaca da bir çare yok…

Bugünün sanatçısı

Öner Yağcı
Öner Yağcı
04 Şubat 2023 Cumhuriyet

 

Bugünün dünyası iç açıcı değil.

Toprağıyla, havasıyla, deniziyle, ormanıyla, ırmağıyla, gölüyle, sokağıyla, binasıyla kirletilen, çöplüğe dönüştürülen dünyaya kan, vahşet, saldırganlık, zorbalık, savaşlar ekleniyor.

Canlıların yaşam alanı kalmıyor.

Bu çöplükten insan da duyguları, düşünceleri, düşleri, inançları ile payını alıyor.

Her şeyin alınıp satıldığı, değerinin parayla ölçüldüğü bir dünyada insani olan ne varsa kültür, sanat, aşk, sevgi, dostluk tüketiliyor.

“Çocuklarımızdan ödünç aldığımız” geleceğimiz karartılıyor, oysa onların hakkı böyle karanlık bir dünya değil.

Sabahattin Ali, “İnsan olmak dokunuyor haysiyetime” demişti.

Yaşar Kemal, “Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa…” diye tanımlamıştı bu gerçeği.

YARALAYAN TABLO

Korkutan, yaralayan, kanayan bu utanç tablosunu gören sanatçı ne yapar?

Bunu görmek, sanatçının yüreğini burkup onu allak bullak etse de o, çöpün, kanın üzerinde uygarlığını sürdüren insanlığın her şeye karşın dünyayı güzelleştirebileceğini düşünür.

Dünyaya bakınca gördüğü bu tüketilme ve savaş görüntüleri, sanatçıya aşması gereken zorluğun ne denli büyük olduğunu gösterir.

Karşı karşıya olduğu gerçeklik, insanın dünden getirdiği bir sorumluluk olarak kapısını çalmaktadır.

  • Bir sanatçının,
    insanlığın temellerinin bombalamasını görmesinin verdiği hüzün korkunçtur.

Ve insanlık ve “insanın doğaya eklediği bir şey” (Alain) olan sanat bunu hak etmedi.

YENİ BİR GERÇEK YARATMAK

Bu utançla yaşamak istemez sanatçı.

Bu gerçeği insanlığın kaçınılmaz yazgısı olmaktan çıkarmak ister.

Çünkü özgürlük savaşımı bitmez, insan da sanat da tükenmez.

Sanatçı, yeni bir gerçek yaratabilmek için, çaresizliğe aman vermeyen düş gücünün sınırsızlığından alır gıdasını.

“Kuşlar gibi uçmasını, balıklar gibi yüzmesini öğrendik. Ancak bu arada çok basit bir sanatı unuttuk, kardeş olarak yaşamayı” diyen Martin Luther King, “…Şu anın getirdiği güçlüklere ve engellemelere rağmen bir hayalim var benim” der.

“İnsan soyunun, müspet bilimler doğrultusundaki, en bağımsız koşullar içinde, en mutlu olmasını isteme çabası… İnsanlığın, insanlık tarafından, insanlık için yönetilme çabası adına sanat…” der Orhan Kemal.

SANATÇININ GÖREVİ

Sanat, özgürlüğün kardeşi, zamanı aşan bir ölümsüzlük arayışı, insandan, yaşamdan yola çıkıp insanlığa ulaşmanın değerli silahıdır.

Aziz Nesin,

  • “Benim zenaatim yazmak…/ Benim zenaatim kavga / Ekmek için / Barış için” demişti.

Yaşamın ve zamanın dayattığı görevi “yeni bir dünya yaratmak” (Charlie Chaplin) olan sanatçı, yeryüzünden kötülüğün silinmesine katkıda bulunmak için günün yanlışlarını cesurca ortaya koymak, çirkinliklerden arınmış bir yarın arayışının düşçüsü, çağrıcısı olmak zorundadır.

“Anadolu” adlı şiirinde ne demişti Ahmed Arif :

… Dayan kitap ile
Dayan iş ile,
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile…

Yargıtay Onursal Başkanı: İmamoğlu hakkındaki hüküm bozulmalı

Yargıtay Onursal Daire Başkanı Aktan: Soyut gerekçelerle tüm oylar  sayılamaz - 09.04.2019, Sputnik TürkiyeYargıtay Onursal Başkanı: İmamoğlu hakkındaki hüküm bozulmalı

Hukukçu Hamdi Yaver Aktan, İmamoğlu hakkındaki hapis ve siyasi yasak kararı için ‘mütalaa’ hazırladı, hükmün bozulması gerektiğini belirtti.

HABER MERKEZİ, 04.02.2023, İmamoğlu hakkındaki hüküm bozulmalı (sol.org.tr)

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis ve siyasi yasak kararına ilişkin Yargıtay 18. Ceza Dairesi Onursal Başkanı Hamdi Yaver Aktan, hukuksal mütalaa hazırlayarak karara ilişkin değerlendirmede bulundu. Aktan, mütalaasında mahkeme kararını, hakaret suçu ve eleştiri hakkı ilişkisini değerlendirdi. Aktan, mütalaasında İmamoğlu’nun söz konusu ifadelerinin İçişleri Bakanı Soylu’ya yönelik olduğunun hukuken de açık olduğunun altını çizdi. Açıklamasının devamında “Eleştiri hakkına hukuk düzeninin vermiş olduğu alan, rejimin demokratik olup olmadığı ile doğrudan ilintilidir” ifadelerine yer verdi.

Cumhuriyet’ten Rıfat Kırcı’nın haberine göre, İmamoğlu’nun söylemine ilişkin yapılan yargılamada sözlerin tamamının değerlendirilmediğini vurgulayan Aktan, mütalaasında dil bilimcilerin değerlendirmesine de yer verdi. Mütalaada yer verilen Antalya Akev Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi İletişim Tasarımı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nükhet Güz’ün değerlendirmesinde “İki siyasetçi arasında geçen tartışmada YSK üyelerine kesinlikle gönderme yoktur” ifadeleri de uzman görüşü olarak yer aldı.

Mütalaada, yargılama sırasında tanık olarak dinlenen gazeteci Gülşah İnce’nin, Ekrem İmamoğlu’na Soylu’nun açıklamalarını alıntılayarak soru sorduğunu belirttiği de yer aldı.

‘Soylu’nun açıklamalarına yanıttır’

Mütalaada,

  • “Çok açık biçimde anlaşılmaktadır ki Ekrem İmamoğlu’nun sözleri İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamalarına cevaptır.” denildi.

Yargılama sürecinin usulüne ilişkin de değerlendirmelerde bulunuldu. Yargıcın, reddi hâkim istemine verdiği yanıtta ‘kanaatimizce‘ ifadesini kullandığı, bunun yargı tarafsızlığına aykırı olduğu vurgulandı.

‘Maddi hatalar var’

Mütalaanın sonuç ve kanaat bölümünde ise şu ifadelere yer verildi:

“Gerek kurumsal ve gerekse içtihatlara göre bakıldığında yargılamada meydana gelen usuli ve maddi hatalar detayları (ayrıntıları) ile açıklanmıştır. Ortada cezalandırılması gereken -eleştiri ve cevaptan öteye geçmeyen- bir söylem ya da hakaret söz konusu değildir. Öte yandan gerekçeli kararda ve birçok hususta usul hukukun emredici kurallarına aykırılıklar, esas yönünden hukuka aykırılıklar mevcuttur. Gerek T.C.K. ve gerekse C.M.K.’nin öngördüğü kurallar gözetildiğinde, dava ekonomisi de nazara alınarak İstanbul Anadolu Adliyesi 7. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 14.12.2022 tarih ve 2021/418 E. 2022/616 K. sayılı karar ile verilen hükmün bozulması gerektiği kanaatindeyim.”

Savunma hakkı açıkça kısıtlandı

Hamdi Yaver Aktan, mütalaasında hüküm celsesinde de usul hatası olduğunu belirtti. Sanıkların istediği ek sürenin reddedilmesinin savunma hakkının açıkça kısıtlanması olduğu vurgulanan mütalaada şu ifadelere verildi:

“Gerek uzman tanık dinletilmesi ve gerekse tanık anlatımlarına karşı beyanda bulunmak üzere süre isteyen savunma makamının istemlerinin reddine karar verilmesi, savunma hakkının açıkça kısıtlanmasıdır.”

Mütalaada yargılama sürecinin 7’nci celsesinde yargıç tarafından “bu sözlerinin muhatabının Bakan Soylu olduğu, bu sorunun tanığa sorulmasının gerek olacağı” şeklinde kullandığı ifadeleri de hatırlatıldı.

Ne olmuştu?

İmamoğlu, 31 Mart 2019’da yapılan yerel seçimlerin iptal edilmesinin ardından yaptığı basın açıklamasında, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) başkan ve üyelerine “alenen (açıkça) hakaret” ettiği gerekçesiyle 4 yıl 1 aya dek hapis cezası talebiyle yargılandı. Mahkeme, 15 Aralık’ta İmamoğlu hakkında 2 yıl 7,5 ay hapis cezası ve siyasi yasak kararı verdi.

ÇAĞIMIZDA DİNLER YA DA DİN BENZERİ DUYGULAR NİÇİN SİYASETE ALET EDİLİR?

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Dincilik, ırkçılık, mezhepçilik, tarikatçılık, cemaatcılık, bölgecilik, cinsiyetçilik… gibi olgular ve duyguların gündelik siyasete alet edilmesinin temelinde, iktidar partileri için, kendi partilerinin toplumun tümüne sundukları toplam ekonomik, hukuksal, sosyal… kamusal hizmetlerin yetersiz ve adaletsizliği vardır. Muhalefet partileri açısından da halkın gerçek temel gereksinmelerini karşılayabilecek inandırıcı, çözüm üretici ve tatmin edici (doyurucu) yeterli ve etkin bir program üretememelerinden kaynaklanmaktadır.

Kısacası siyaset dinciliği ya da dinin siyasete alet edilmesi çağımızın ahlak ya da siyasal etik kurallarından sapmadır. Etik dışı kolaycılıktır. Ana nedeni toplumsal sorunlara tutarlı, etkin ve yeterli politika üretimindeki eksiklik, yetersizlik ve tutarsızlıklardır. Kamusal ve insani mal ve hizmet yetersizliklerinin karşılanabilmesi, toplumsal adalet ve barışın gerçekleştirilmesi yerine, başta dinsel duygular olmak üzere, kutsalların araçsallaştırılarak beyinlerin yıkanabilmesi ve siyasal tercihleri değiştirme isteği içindir.

Devleti sultan, din ve siyaset üçgeni ile yönetme ve halkı baskılayıp denetleme biçimleri, teokratik feodal tarım toplumlarından kalan kolaycı ve çağımıza göre, çoktan geride kalması gereken yanlış ve çağ dışı alışkanlıklardır. Çağdaş anayasal hukuk devletlerinde yeri yoktur, olmamalıdır.

Ekonomi, üretim, istidam, paylaşım, eğitim, sağlık, teknoloji, hukuk, adalet, demokrasi, kültür, sanat, iç ve dış toplumsal güvenlik, kardeşlik, sevgi, barış… vb. alanlarda yeterli ve etkin politikalar, kurumlar, araçlar ve inandırıcı davranış ve uygulamalar üretemeyen partiler ve siyasetçilerin akıl, bilim ve teknik projeler yoluyla toplumu ikna etmek yerine, halkın çoğunluk kesiminin manevi inançlarını harekete geçirip aklın ve toplumsal gerçek gereksinmelerin arka plana (düzleme) itilerek duygusal yakınlık kurma yoluyla, partisine ve kendisine zahmetsiz, mali- teknik kaynaksız, çıkar sağlama isteğidir.

Bir toplumda dinsel, feodal, cemaat kültürü ne denli baskın ve yaygın; ayrıca kentleşme, kentlileşme, doğru bireyselleşme, özgürleşme, insan hakları, hukuk, demokrasi kültürü ne denli zayıf, aklın ve bilimin egemenliği de ne denli az gelişmişse, siyasal dincilik ya da siyasal ve ekonomik kazançlar için dinsel duyguların araçsallaştırılması bir o denli güçlüdür.

Dinler, her türlü inançlar ve din benzeri toplumsal kutsal duyguları, siyasetçilerce araçsallaştırmaktan kurtarmanın anahtarı da, özü ve sözü ile benimsenmiş demokratik, laik ve sosyal hukuk devletinin yani yürürlükteki anayasamızın hükümlerine birebir uymaktır.

  • Ayrıca dini dünyevileştirip siyasetin aracı yapmanın en büyük zararı da doğrudan dinin kendisinedir.

Dinin dünya işlerine, siyasete, çıkarcılığa alet edilmesi halkın dini inancını zayıflatır ve dine olan toplumsal saygıyı azaltır.

Bir önemli konu da Türkiye’nin mevcut (varolan) sosyolojik yapısıyla ilgilidir. Osmanlı İmparatorluğu çok dinli, çok etnikli ve çok dilli bir yapıya sahipti. Türkiye’nin sosyo-kültürel ve etnik yapısı Osmanlı İmparatorluğu’nun somut tarihsel ve kültürel mirasıdır (kalıtıdır).
Mikro ölçekte de olsa, halkımız yine çok dinli, çok mezhepli, çok etnikli ve çok dilli yapısını korumayı sürdürmektedir.

Din ve etnisite üzerinden siyaset yapmak ya da dini siyasete alet etmek bazı (kimi) dinsel ve etnik grupları (kümeleri) kayırmak, kimilerini de arka düzleme itip başından ayrımcılık yapmayı kabullenmek anlamına gelir. Böyle bir siyaset biçimi ayrımsız olarak tüm yurttaşların, anayasamızca belirlenen yasalar önünde eşitlik ve laiklik ilkelerine terstir. Üstelik çağdaş demokrasilerin temel ilkelerine de uymaz.

Sosyolojik açıdan, konumuzun başka bir yönüne daha açıklık getirmek gereklidir. Bir toplumdaki adaletsizlik, haksızlık ve kayırmacılıklara olan inançlar arttıkça çeşitli etnik ve dinsel kümeler arasındaki huzursuzluk, gerilim ve çatışma eğilimleri yükselir. Bu tür gelişmeler de siyasal iktidarların yönetim biçimini sertleşme ve otoriterleşme sarmalına sokar. Her yeni siyasal sertleşme yeni toplumsal gerilimlere, her yeni gerilim de yeni siyasal sertleşmelere ve daha katı otoriterleşmelere neden olur. Demokrasiler erozyona uğrama sürecine girer.

Kıssadan hisse :

Siyasetçilerin, siyasal etik dışı olarak, siyaseti din ve devlet işlerine bulaştırmalarının, ilahi, manevi duyguları kötüye kullanılmalarının önlenebilmesi için halkın, gerçekçi ve bilimsel bir eğitimle, siyasal kültür alanında, yeterli bir bilinç düzeyine ulaşmasını gerektirmektedir.

Temel ve kalıcı çözüm; Ulusal Kahramanımız ve Ulu Önderimiz M. Kemal Atatürk‘ün akla, bilime, laikliğe, demokratik cumhuriyete, sosyal devlete ve ayrımsız olarak yurttaşların eşitliğine yürekten inanma ve gereğini yerine getirmeye bağlıdır.

Türkiye’de; din ve din benzeri kutsalları siyaset aracı yapmayacak, toplumun acil (ivedi), ekonomik, hukuksal ve sosyal… sorunlarına odaklanarak; kanaat, yazgı ve sabır önerileri yerine; gerçekçi yeterli ve kalıcı çözüm üretecek, laik, güçlü ve uzun ömürlü, ancak dürüst seçimle gelip yine dürüst seçimle gidecek, halkın tercihleri ve oylarına saygılı bir iktidara ivedilikle gereksinmesi vardır.

  • Oylar kullanılırken;
  • Eski alışkanlıkları ve korku kültürünü geride bırakıp, çok bilinçli ve dikkatli olmak gerekir.

100. YILDA SEÇİMLER ve GELECEĞİMİZ

Dostlar,

Dün akşam, 3 Şubat 2023 Cuma günü saat 21:00’de (Türkiye saati ile) Avusturya’dan yayın yapan DÜZGÜN TV‘nin konuğu olduk.

Sn. Kazım Balaban‘ın sorularını yanıtladık. Konumuz,

  • 100. YILDA SEÇİMLER ve GELECEĞİMİZ

idi. AKP iktidarının 3 Kasım 2002’den bu yana 20 yıl 4 aydır ülkemizde neler vaad edip neleri yaptığını / yapamadığını irdeledik :

– Sağlık ve sosyal güvenlikte
– Ekonomide
– Hukuk ve Adalette
– Eğitimde
– Dış politika ve güvenlikte
– Din sömürgenliğinde (istismarında) 

Ülkemizin nasıl perişan edilerek uçurumun eşiğine sürüklendiğini sayısal veriler ve somut örneklerle açıkladık. Vaadlerinin ezici bölümünü yapamadılar / yapmadılar. Tam tersine!

Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz” özdeyişine gönderme ile, AKP/RTE 2023 seçimlerini kazanırsa neler yapabileceğinin kestirilebileceğini belirttik.

Ulusal gelir 2023’te kişi başına 25 bin Doları aşacak, Türkiye ilk 10 ekonomiye girecekti. 2022 sonunda hala 10 bin Doların altındayız ve 21-22. sıraya gerileyerek G20’den düştük Dünyanın en yüksek enflasyonu olan 6 ülkesi içindeyiz. Kurgulu bir yoksullaşTIRma ile perişan edildi Ulus!

Hukuk devleti çöktü!

Dış Politikada AB-ABD uydusu, maşası, taşeronu, Erdoğan’ın itirafı ile BOP eşbaşkanı bile  olduk. Ulusal çıkarlar savunulamıyor. Kıbrıs’ta KKTC kritik eşikte. Ege’de 19-20 ada / adacığımız Yunanlarca işgal edildi ve üstelik, Paris Andlaşmasına aykırı biçimde silahlandırıldı..

Ülkede can güvenliği yok, siyasal cinayetler başladı, aydınlatıl(a)mıyor; Sinan Ateş, SADAT, mafya!

Laiklik ayaklar altına alındı, pupa yelken din devletine sürükleniyoruz. Diyanet fetva yağdırıyor!?

Eğitim “ulusal – bilimsel – kamusal…” olmaktan çıkarıldı, tarikat – cemaatlerce tutsak edildi.
……………..
Liste uzatılabilir.. Yayında ayrıntılı açıkladık..
***
Seçime giderken Erdoğan’ın DİPLOMA SORUNU, sağlık durumu ve 3. kez aday olmasının olanaksızlığı ile ilerledik. 1982 Anayasası yürürlükte, 2018’da kronometreyi sıfırlama palavra!

YSK Erdoğan’ın adaylığını  kabul etmeden YSK önüne tüm Millet İttifakı vekilleri, hukukçularla.. gidilerek bir uyarı metninin kamuoyuna açıklanması ve YSK’ya verilmesi uygun olur. Anayasayı çiğnememesi ve anayasa ihlali suçu işlememesi gerektiği eksenli anımsatma..

YSK gene de RTE’nin 3. kez adaylığını kabul ederse, yürütmeyi durdurma istemiyle hemen AYM’ye gidilmesi.. Anayasa md. 79 elvermiyor gözükse de, Anayasanın bütünsel olarak sistematik yorumu durumunda YSK kararının denetlenmesinin hukuka uygun olacağı savıyla.

Aynı zamanda hemen AİHM’ne (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘ne) ivedi başvuru.. İç hukuk yollarının Anayasa md. 79 ile tıkandığını savlayarak ve ivedi tedbir kararı isteyerek..

Tırnak boyasında ısrar…
Sandıklarda ıslak imzalı tutanakların mutlaka alınması..
Seçime yüksek oranlı katılımla AÇIK ARA FARKLA RTE’yi geride bırakmak..

Evet… giderler… Paşa paşa giderler… 2019 İstanbul BŞBB seçiminde olduğu gibi.. 13 bin fark 806 bine çıkınca halkın tokadını yiyip oturmuşlardı..

Savaş – çatışma çıkarıp seçimi erteleme.. Anayasa md. 87 yetkiyi TBMM’ye veriyor. RTE böyle bir yola başvurursa, kendi parti gurubuna egemen olamaz… 1 Mart 2003’te olduğu gibi..

Umutluyuz.. Yaşam pahalılığı çoooooooook ağır, çoooooooook yakıcı. Halk bunu yaşıyor.
TEK ADAM diktatörlüğü istemiyor. Kamuoyu yoklamaları hep bu yönde.. Abbas yolcu..

Millet İttifakı hata yapmamalı, TÜRKİYE İTTİFAKI‘na büyütmeli dayanışmayı..

70 dakika süren kapsamlı irdelememizi ve çözüm önerilerini dinlemek için lütfen tıklayın..

https://www.youtube.com/live/X8rbTZxevt8?feature=share

https://fb.watch/itds3TrOYX/

1908’de despot Padişah 2. Abülhamit’i tahttan indiren ve HÜRRİYETİ İLAN EDEN halkımız, 1807’den bu yana 216 yıldır süren demokratikleşme uğraşısını ve başarısını sürdürecektir. Tarihin tekerleği geri döndürülemeyecektir.

20 yıllık AKP/RTE parantezi kapatılacaktır.

Zaman, ULUSAL BİRLİK zamanıdır.

Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır..

Sevgi ve saygı ile. 4 Şubat 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Ataol Behramoğlu’ndan YÜZÜNCÜ YIL MARŞI

HürriyetAtaol Behramoğlu’ndan

 


YÜZÜNCÜ YIL MARŞI

Göklere yükselince bağımsızlık bayrağı,
Doluyor içimize bir yaşama sevinci;
Sevgili Cumhuriyet, Ata’nın armağanı,
Canımız pahasına koruyacağız seni.

YÜZ YIL DEĞİL YÜZLERCE, BİNLERCE YIL SONRA DA
SEN HEP YAŞAYACAKSIN ÖZGÜRLÜK VAR OLDUKÇA

Geceler boyu süren bir uzun karanlıktan
Başardık çıkarmayı aydınlık bir şafağı;
Halkın ekmeği gibi kutlu ve kutsal olan
Bu aydınlık sabahın Cumhuriyettir adı.

YÜZ YIL DEĞİL YÜZLERCE BİNLERCE YIL SONRA DA
SEN HEP YAŞAYACAKSIN ÖZGÜRLÜK VAR OLDUKÇA

Cumhuriyet herkesin kardeşliği demektir,
Silinsin yüreklerden kin, kuşku ve düşmanlık;
Kendi yazgımız şimdi kendi elimizdedir,
Yeryüzü bütünüyle vatanımızdır artık.

YÜZ YIL DEĞİL YÜZLERCE BİNLERCE YIL SONRA DA
SEN HEP YAŞAYACAKSIN ÖZGÜRLÜK VAR OLDUKÇA 

Bilinç ve sevgi olsun hedefi insanlığın,
Parlasın özgürlüğün ışığı alnımızda;
Doğum sancılarında her yeni çağdaşlığın,
Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın kuşaklarca. 

YÜZ YIL DEĞİL YÜZLERCE BİNLERCE YIL SONRA DA
SEN HEP YAŞAYACAKSIN ÖZGÜRLÜK VAR OLDUKÇA 

Ataol Behramoğlu
Ekim 2021


***
Besteyi izlemek için lütfen tıklayınız..

Sevgili dostumuz, üstadımız, yurtsever aydın ve sanatçımız Sayın Prof.Dr.Ataol BEHRAMOĞLU‘nu gönülden kutluyor, bize de özel olarak yolladığı için şükranlarımızı sunuyoruz.

Sevgi ve saygı ile. 03 Şubat 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

Sahattin Ali şiiri : ESKİDEN KAR YAĞARDI ADAM BOYU..

Sabahattin Ali - Vikipedi


Sabahattin Ali

 

 

ESKİDEN KAR YAĞARDI ADAM BOYU..

Kar sendin..
Kar bendim..
Kar bizdik.
Eskiden ,
Kar yağardı..
Henüz ayrılmamıştık..
Henüz bölünmemiştik..
Aynı mahalledeydik..
Zengini.. Fakiri..
Esnafı.. Yoksulu bir arada.. Birliktik..
Omuz omuza sımsıcak yaşardık ve Kar yağardı bembeyaz..
Lapa lapa..

Henüz bölünmemiştik..
Henüz ayrılmamıştık..

Henüz icat olmamıştı Kooperatifler..
Siteler.. Dubleksler.. Tripleksler….
Olmaz olası Kartonpiyerler..

Gariban sıkışınca kime gidebileceğini bilirdi..
Zengin kimi gözeteceğini bilirdi..
Esnafla Memur gül gibi geçinip giderdi..

Ve kar yağardı bembeyaz
lapa lapa..

Henüz ayrılmamıştık..
Henüz bölünmemiştik…

Fakir Zengini hırsızlıkla,
Zengin Fakiri Tembellikle suçlamazdı..

Çünkü Kar yağardı lapa lapa..
Çünkü Kar yağardı bembeyaz..
Çünkü Kar’ın temizliği yüreklerimize vurmuştu.

Kar Rahmetti.. Çünkü Kar Bereketti..
Adam boyu Adamlar da Adamdı
o zamanlar..
Ne onun bunun namusuna kötü gözle bakılırdı.
Ne de laf atılırdı..
Çünkü senin Namusun benim,
Benim Namusum senindi..
Bir idik.. Biz idik..
Ve kar yağardı..
Adam boyu..
Ve Adamlar ADAMDILAR
o zamanlar..
Kar sendin..
Kar bendim..
Kar bizdik..
Şimdi;
Eridik.. Eridik.. Eridik.. Eridik…

37 aydından adaylık çekişmelerine karşı ‘Sorumluluğa çağrı’ bildirisi

Gazeteci, yazar, sanatçı, siyasetçi, sendikacı ve akademisyenlerden oluşan 37 ad, ‘sorumluluğa çağrı’ başlıklı bir bildiri yayımlayarak “Adaylık tartışması etrafında çekişmeler yaşamanın tek anlamı batmakta olan iktidar gemisine manevra şansı tanımak olacaktır” dedi.

GÜNCEL03.02.2023, BİRGÜN

37 aydından adaylık çekişmelerine karşı ‘Sorumluluğa çağrı’ bildirisi
Türkiye, tarihinin en kritik seçimine doğru giderken ortaya çıkan adaylık tartışmaları ve çekişmelerine karşı 37 aydın ‘Sorumluluğa çağrı’ başlıklı bir bildiri yayımladı.

Bugün BirGün’ün arka sayfasında yayımlanan ve “100 yılın en kritik eşiklerinden birisiyle karşı karşıyayız” ifadeleriyle başlayan bildiride,

  • “Ülkemizin yarınlarının tek adam diktasının cenderesinde bugünden daha büyük felaketlere sürüklenmesine izin veremeyiz. Bunu başaracak toplumsal gücümüz var” dendi.

Aydınlanma birikimlerimizden 20 yıldır bu iktidara teslim olmayan sendikalara ve meslek odalarına, ilerici aydınlardan örgütlü toplumsal mücadele güçlerine uzanan bir direniş potansiyellerimiz ve ortak deneyimlerimiz var” ifadeleri kullanılan bildiride, bu büyük direnme kapasitesini görmezden gelerek ve toplumsal muhalefetin tüm kesimlerini kucaklamadan adım atılamayacağı vurgulandı.

Bildiride, seçimlere giderken bugün yaşanan adaylık tartışmalarına ise şu ifadelerle değinildi:

“Kişisel ve grupsal çıkarlarla sürdürülen iktidar oyunları, makam ve mevki pazarlıkları ülkenin geleceğini tehlikeye atmaktan başka bir sonuç vermeyecektir. Özellikle gelinen bu noktadan sonra, adaylık tartışması etrafında çekişmeler yaşamanın tek anlamı, batmakta olan iktidar gemisine manevra şansı tanımak olacaktır.”

Bildirinin devamında şu ifadeler kullanıldı:

  • “Toplumun beklenti ve umutlarını hiçe sayma, halkın değişim arzusuna kayıtsız kalma sonucu doğuracak her tür sorumsuzluğu reddediyoruz.
  • Herkes tehlikenin farkına vararak sorumlu davranmalı; kendi çıkarlarını halkın ve ülkenin yarınlarının önüne koymamalıdır.
  • Bu karanlık rejimin oylanacağı 2023 seçimlerini, 20 yıllık karanlığa yeter diyenlerin
    kesin bir zaferiyle bitirilmesi yaşamsal bir önem taşımaktadır.

Mücadeleye çağrı 

  • Bu nedenle demokrasiye, emeğe, adalete, barışa, eşitliğe, özgürlüğe, kardeşliğe, gençlere, kadınlara düşman bu karanlığın saltanatına son vermek için herkesi sorumlu davranmaya ve tüm muhalefet dinamiklerini kucaklayan bir anlayışla birlikte mücadeleye çağırıyoruz.”

‘Sorumluluğa çağrı’ başlıklı bildiriyi imzalayan adlar şöyle:

A. İrfan Türkkolu, Adnan Serdaroğlu, Ataol Behramoğlu, Aysun Gezen, Aziz Konukman, Bahadır Berdicioğlu, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Bülent Emrah Parlak, Cem Nuri Aldaş, Dilek Bulut, Doğan Tılıç, Emin Koramaz, Erdal Güney, Eyüp Muhçu, Feray Aytekin Aydoğan, Fevziye Sayılan, Gültekin Narinli, Güven Gürkan Öztan, Haydar Ergülen, Hayri Kozanoğlu, İlhan Cihaner, Korkut Boratav, Mahir Ulutaş, Meral Uysal, Merdan Yanardağ, Metin Özuğurlu, Mustafa Sönmez, Necmi Erdoğan, Nejat İşler, Oğuzhan Müftüoğlu, Osman Öztürk, Sabahat Akkiraz, Taner Timur, Taner Yüzgeç, Timur Soykan, Yunus Yener.

36-aydindan-adaylik-cekismelerine-karsi-sorumluluga-cagri-bildirisi-1121807-1.