Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

Balkan Naci İslimyeli şiiri : GELİN

ŞİİR Köşesi…

Altı yaşındaki “çocuk gelin“in annesi, saçlarını tarayıp imam nikahıyla evlendirdikleri pedofilin yanına göndermiş…. deniyor..
Bizce bu tabloya pedofili demek, iğrenç sapıklığı örtmek demektir!

Ne korkunç bir trajedi! Utansın AKP yönetimi..

Tıpkı rahmetli Balkan Naci İslimyeli‘nin 2017’de yazdığı şiiri gibi…😔====================================

GELİN

Annem beni yıkadı
Suyuma kokular kattı
Aynada yüzüme baktı
Gözleri ıslak ıslaktı
Sokakta çocuklar oynuyordu..

Annem pencerenin önünde
Saçlarımı avucuna aldı
Gül sularıyla ovdu
Uzun uzun taradı
Arasına çicekler koydu
Sokakta çocuklar oynuyordu..

Annem avuçlarımı açtı
İçindeki çizgilere baktı
Yüzü birden karardı
Okunmuş sularla sildi
Havanda kınalar ezdi
Kınalar çizgileri örttü
Sokakta çocuklar oynuyordu..

Annem bir gelinlik giydirdi
Kırmızı tül üzerinde
Pullar işlemeliydi
Benim güzel kızım dedi
Duruşu hayalet gibiydi
Sokakta çocuklar oynuyordu..

Ben masuscuktan gelinmişim
Ata binip gezecekmişim
Hediyeler, şekerler, hep güzel şeyler
Sonunda eve dönecekmişim
Annem öyle söyledi..
Sokakta çocuklar oynuyordu..
***

Balkan Naci İslimyeli / Mart 2017

Şiiri yollayan değerli meslektaşımız Dr. Serdar KOÇ‘a teşekkür ederiz.

Dr. Ahmet SALTIK

ÇOCUKLARIMIZI KARANLIĞA TESLİM ETMEYECEĞİZ!

ÇOCUKLARIMIZI KARANLIĞA
TESLİM ETMEYECEĞİZ!

10 Aralık 2022

ÇOCUKLARIMIZI KARANLIĞA TESLİM ETMEYECEĞİZ! – İlerici Kadınlar Derneği (ilericikadinlardernegi.org.tr)

TARİKAT VE CEMAATLER DAĞITILSIN!

Geçtiğimiz günlerde İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G. 6 yaşındayken dini nikâhla “evlendirildiğini” ve yıllarca istismara uğradığını anlatarak şikâyetçi oldu. İstismarın basına yansıyan detayları (ayrıntıları) ve yargıya taşınan iddialar ülkemizin içine sürüklendiği karanlığın açık göstergesidir.

Ne yazık ki yaşanan bu istismar vakası ne münferittir (tekildir) ne de ilktir. Çocuk istismarı çok boyutlu ele alınması gereken hassas bir toplumsal sorundur. Öte yandan tarikat ve cemaat yapılanmalarında, bu yapılanmaların uzantısı olan okul ve kurslar ile yurtlarda çok sayıda cinsel istismar ve şiddet vakasının gündeme gelmesi tesadüf değildir. Karaman’da Ensar Vakfı yurtlarında, İzmir Dikili’de, İstanbul Ümraniye’de, Erzurum’da, Sakarya’da ve daha pek çok ilde tarikat okulları ve yurtlarında yaşanan istismar vakaları ortadadır. Basına yansıyan vakaların buz dağının görünen yüzü olduğunu tahmin etmek güç değildir.

Yaşananları pedofili olarak değerlendirmek ise gerçek sorunun üzerini örtmektir. Tarikat ve cemaatlerin sözde liderlerinin çocuk yaşta “evlilikleri” teşvik eden, kız çocuklarının eğitimden mahrum (yoksun) bırakılmasını öğütleyerek onları ‘tahrik’ unsuru, kadınları ‘et’ olarak nitelendiren vaazları ortadadır.

  • AKP iktidarı ile birlikte bu gerici zihniyet güç kazanmış bugün tarikat ve cemaatler
    devletin bütün kademelerine yerleşmiş, holdingleşmiş ve iktidar ortağı haline gelmiştir.

Laikliğin adım adım tasfiye edildiği, Anayasa’nın laiklik ilkesinin yok sayıldığı ülkemizde tarikat ve cemaatler kendi hukukunu icra etmektedir. Medeni Yasa yok sayılarak “dini nikâh” kılıfı altında şer-i hukuka zemin hazırlanmaktadır.

Bugün milyonlarca çocuk tarikat ve cemaatlere teslim edilmiş, her türlü gericiliğin pompalandığı bu yapılanmalar devletin yetkilerini de devralmıştır.

Çocuklarımızın geleceğinin tarikat ve cemaatlerin insafına terkedilmesine izin verilemez.

  • Hiranur Vakfı’nda yaşananları kınamak yetmez. Yapılması gerekenler bellidir :
  1. Devletin bütün kademelerine yerleşmiş, sosyal yaşamı adeta paralel hukuk ile tahakküm altına alan tarikat ve cemaatlerin egemenliğine son verilmeli, faaliyetleri yasaklanmalı, mal varlıklarına el konmalıdır.
  2. Özel kurum ve vakıflara bağlı “yatılı din eğitimi” yasaklanmalı, bütün “yatılı Kuran kursları” ve Anayasa’ya aykırı biçimde açılan ve faaliyet yürüten medreseler ile sıbyan mektepleri kapatılmalıdır.
  3. Hizmet ve yardımlaşma adı altında bütün özel kurum ve vakıfların kurduğu çocuk yuvaları, yetiştirme yurtları, dershaneler, sevgi evleri vb. devletleştirilmelidir. Yardım ve koruma hizmeti devlet tarafından konunun uzmanları ve eğitimcilerce sağlanmalıdır.
  4. Cemaat okulları, cemaat evleri, cemaat dershaneleri gibi bütün yasadışı ve gayri meşru “eğitim kurumları” devletleştirilmelidir. Öğretim Birliği (Tevhid-i Tedrisat) sağlanarak parasız, laik ve bilimsel eğitim sistemi kurulmalıdır.
  5. Cemaat ve tarikatların “sivil toplum kuruluşları” olarak adlandırılan uzantılarının belediyeler ve hükümetler aracılığıyla topluma ve özellikle kadınlara yönelik “projeleri” ile “sosyal yardımlar” adı altındaki müdahaleleri sonlandırılmalıdır.
  6. Tarikat ve cemaat uzantısı kurumların Milli Eğitim Bakanlığı ile imzaladığı bütün protokoller iptal edilmelidir.
  7. Tarikat ve cemaat uzantısı olan kurumlara merkezi bütçeden ya da yerel yönetimler eliyle kaynak aktarılmasına son verilmelidir.
  8. Anayasa’nın laiklik ilkesini yok sayan bütün uygulamalara son verilmeli, laiklik amasız fakatsız tesis edilmelidir.

Adil Salih, Ressam
Afşin Burak Umar, Avukat
Ahmet Müfit Bayram, Yazar
Ahmet Saltık, Prof. Dr.
Akasya Kansu Karadağ, Dr., Hukukçu, İlerici Kadınlar Derneği (İKD) GYK Üyesi
Alev Doğan, Gazeteci
Ali Güler, Tüm Yerel Sen Ankara Şube Mali Sekreteri
Ali Özgür Dedeoğlu, Eğitimci
Arzu Becerik, Avukat, İlerici Kadınlar Derneği (İKD) Danışma Kurulu Üyesi
Aslı Tanta, Avukatlar Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi
Ataol Behramoğlu, Şair
Aysel Tekerek, Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Genel Başkanı
Ayşe Sarısu Pehlivan, Yargıçlar Sendikası Başkanı
Ayşegül İbici Oruçkaptan, Peyzaj Mimarı
Bengisu İçten, Avukat
Berkay Çelen, Avukat, Yeni Ülke Dergisi Yayın Kurulu Üyesi
Bilgütay Hakkı Durna, Avukat
Can Kayabal, Dr.
Candan Badem, Akademisyen
Cengiz Kılçer, Şair, Yeni Ülke Dergisi Yayın Kurulu Üyesi
Ceyda Cimilli, Avukat
Deniz Aslan Şenkal, Genel Sağlık-İş Denetleme Kurulu Üyesi
Deniz Çelik, İlerici Kadınlar Derneği (İKD) GYK Üyesi – İzmir Temsilcisi
Deniz Hakan, Yazar
Derya Ulkat, Müzisyen
Ece Ataer, Yazar
Ekim İsmi – Yeni Ülke Dergisi Genel Yayın Yönetmeni
Ekrem Ataer, Sanatçı, Yazar
Emine Yıldırım, Avukat
Ender Helvacıoğlu, Bilim ve Gelecek Genel Yayın Yönetmeni
Engin Ayça, Sinema Yönetmeni
Erendiz Sayron Atasü, Yazar
Ezgi Oral, İlerici Kadınlar Derneği (İKD) GYK Üyesi
Fulya Durak, Avukat
Güldeste Dedeoğlu, Genel Sağlık-İş Denetleme Kurulu Sekreteri
Gülsen Tuncer, Sinema ve Tiyatro Sanatçısı, İlerici Kadınlar Derneği (İKD) Danışma Kurulu Üyesi
Gülser Han, Yazar
Gürseli Kara, Diş Hekimi, İlerici Kadınlar Derneği (İKD) GYK Üyesi
Güvenç Dağüstün, Müzisyen
Haluk Tolga İlhan, Müzisyen
Hamide Rencüzoğulları, Gazeteci, Yazar
Hasan Aktaş, Eğitimci
Hasan Kırlangıç, İnşaat ve Yapı İşçileri Sendikası (İYİ-SEN) Genel Başkanı
Hülya Behramoğlu, Yazar
Hüseyin Çorlu, Bilses Vakfı ve SODEV Kurucu Üyesi
İbrahim Fikri Talman, Emekli Yargıç, Avukat
İlke Kızmaz, Müzisyen
İlker Cenan Bıçakçı, Prof. Dr.
İzge Günal, Prof. Dr.
Kemal Parlak – Sınıf Tavrı Sözcüsü
Korkut Boratav, Prof. Dr.
Kurtuluş Kılçer, Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Merkez Komite Üyesi
Mahmut Aslan, Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Kültür ve Eğitim Vakfı Genel Sekreteri
Murtaza Demir, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Kurucu Başkanı
Nimet Çakılkaya, İlerici Kadınlar Derneği (İKD) GYK Üyesi – Antalya Temsilcisi
Nuray Yenil, İlerici Kadınlar Derneği (İKD) Genel Sekreteri
Onur Parlak, Avukat
Rıfat Okçabol, Prof. Dr.
Saadet Ülker, Prof. Dr., Türk Hemşireler Derneği Yönetim Kurulu Eski Başkanı
Savaş Karabulut, Dr., Mühendis
Selin Aksoy, Avukatlar Sendikası Başkanı
Semiha Özalp Günal, Yrd. Doç. Dr., İlerici Kadınlar Derneği (İKD) GYK Üyesi
Semra Pektopal, Birleşik Kamu İş 3. Dönem MYK üyesi
Serdar Şahinkaya, Yazar, 21. Yüzyıl İçin Planlama Grubu Koordinatörü
Serpil Güvenç, Yazar
Sertaç Canbolat, Çevirmen, Yazar
Sibel Altıntaş İlerici Kadınlar Derneği (İKD) GYK Üyesi – Gaziantep Temsilcisi
Sibel Özbudun, Yazar
Sinan Kaya, Ressam
Ş. Serap Çatalpınar, İTÜ Birlik Başkanı
Şükran Eroğlu, Avukat
Şükran Soner, Gazeteci, Yazar
Tansu Özcan, Akademisyen
Tülin Tankut, Yazar, İlerici Kadınlar Derneği (İKD) Danışma Kurulu Üyesi
Umut Kuruç, İlerici Kadınlar Derneği (İKD) Genel Başkanı
Yaşar Yamaç, Tüm Emekli Sen Tunceli Şube Temsilcisi
Yeliz Toy, Eğitimci, Sendikacı, İlerici Kadınlar Derneği (İKD) GYK Üyesi
Yeter Türkeş, Avukat
Yurdan Kaya, Sağlık Emekçisi, İlerici Kadınlar Derneği (İKD) GYK Üyesi
Zülal Kalkandelen, Gazeteci, Yazar

Anayasa dezenformasyonuna hayır!

Birikim ve yıkım belli; ya yapım?

İki Devletin iki yüzyıla yayılan anayasal ve siyasal birikimi iki ayda silindi. Yıkımı aşmaya yönelik somut uzlaşma arayışları, yeniden “anayasal dezenformasyon” yoluyla gölgelenmeye çalışılıyor.

TÜRKİYE’YE ÖZGÜ…

Anayasanın üstünlük ve bağlayıcılık özelliği, eğer erkler ayrılığı bağlamında yaptırım düzeneği varsa uygulamaya yansır. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, Anayasa Mahkemesi’nin kurulmasından insan hakları Avrupa hukuku ile bütünleşmeye kadar, kırılmalara karşın ilerleme ve süreklilikler kayda değer. Düşünsel, örgütsel ve eylemsel olarak toplumsal ve siyasal düzlemde yürütülen anayasal mücadeleler ürünü olan birikim ve kazanımlar, Türkiye’ye özgü.

SARAY’A ÖZGÜ…

OHAL ortam ve koşullarında 2017 Anayasa değişikliği, “sivil ölü kadavraları” üzerinde kurgulandı. Bu köşede ve TBMM kürsüsünde her vesile ile vurguladığım üzere, hiçbir askeri darbe ve/ya müdahalenin yapmadığı ve/ya yapamadığı biçimde iki yüz yıllık birikim ve kazanım, iki ayda silinmek istendi.

Bilgi kirliliği yoluyla yaratılan “yıkım enkazı”, aynı yol ve yöntemle korunmaya çalışılıyor. Bütçe görüşmeleri, bütçe içeriğinden çok Saray düzensizliğini örtmeye yönelik bir platform olarak kullanılıyor.

Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme (PBDBY), atanmış CB yardımcısı tarafından seçimle gelmiş kişi edasıyla çarpıtılırken, bir başka atanmış Adalet Bakanı, CB’nin olmayan siyasal sorumluluğu varmış gibi açıklamalar yapıyor. Gençlik ve Spor Bakanı ise, çekilme hakkı bile olmayan bürokrat değil de, seçilmiş kişi havasıyla onyıllar vizyonu ile coşuyor.

Kısaca, birbirinden kopuk olsalar da Saray ve bakanlar, PBDBY bekası için “anayasal dezenformasyon” yarışında.

Özetle; yıkım, Saray’a özgü olduğu için, bir “Saray yalanı” olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CBHS) de yalanlarla sürdürülmeye çalışılıyor.

KİMİN ANAYASASI?

TBMM’de CHP/HDP/İYİ Parti tarafından CBHS eleştirisi, her kez, “Anayasa sayfası artık kapandı” tepkisiyle karşılanıyordu AKP ve MHP’lilerce.

2020 ikinci yarısı 6 parti, anayasa raporlarını yazmaya başladı.

2021 ilk yarısı, AKP ve MHP de, “biz de anayasa yapıyoruz” dedi.

Ekim 2022’de başörtüsü gündemi fırsatıyla, yetkisiz Adalet Bakanı “anayasa örtüsü” örmeye soyundu.

28 Kasım 2022’de ise, Millet Masası, anayasa taslak metnini kamuoyu ile paylaşınca, bu kez, “biz de yaptık” yarışına girdi AKP ve MHP.

Oysa sorun, Saray Anayasası’nı pekiştirmek değil, Türkiye Anayasası yapmak.

ÇEŞİTLİLİİÇİNDE BİRLİK

Kamuoyu ile paylaşılan Anayasa taslağı, yasama+yürütme+yargı başlıkları ile sınırlı kalmalı idi; iki nedenle:

-2017 kurgusu, yasama + yürütme + yargı erklerini, doğrudan veya dolaylı biçimde tek kişili yürütmede birleştirdiği için, hak ve özgürlükleri boğdu. Bu nedenle, yargı bağımsızlığı temelinde erkler ayrılığını sağlamak öncelikli sorundu.

-Hak ve özgürlükler ise, bütünlüklü bir biçimde, katılım süreci işletilerek ve uzmanların katkısı sağlanarak ayrıca ele alınmalı idi.

Son dakikada hak ve özgürlüklerin torbalanması!, ana amacı gölgeledi.

Kuşkusuz, programları ve dünya görüşleri birbirinden çok farklı siyasal partiler arası uzlaşma metni, “çeşitlilik içinde birlik” simgesi olup, bir başlangıç eşiği.

Toplumun sahiplenmesi, eleştiri ve özeleştiri süreci ile sağlanacak.

Yöntem sorunu yanı sıra, dil ve içerik sorunu üzerine de söylenecekler az değil. Ama şimdilik, uzmanlık eksiğine işaretle yetineyim.

Ekmek/su/hava kadar önemli olduğundan her bireyin günlük yaşamında var olan Anayasa, bir bilgi, bilim ve uzmanlık işi aynı zamanda.

Bu nedenle, kişi+parti+devlet birleşmesine neden olan Saray iktidarını ayraç içine almak için, demokrasi yolunda doğru bilgi için anayasa bilimi ve uzmanlık gözardı edilmediği sürece, “anayasal dezenformasyona hayır!” denebilir. Fikir yerine fizik (yumruk) kullanan sözde temsilcilerin bulunduğu bir Meclis’te, bilgi ve uzmanlığı öne çıkarmak, her zamankinden daha yaşamsal.

Sağlığın ticarileşmesi

Prof Dr. Ulaş KAPLAN

LESLEY ÜNİVERSİTESİ
08 Aralık 2022, Cumhuriyet

Canla başla, büyük özveriyle çalışan hekimlerin düşük ücretleri, ağır iş yükü ve uğradıkları şiddet çözüm bekliyor. Bu sorunları kapsayan bir gerçek var:

  • Sağlık çalışanlarını hastalar ve yakınlarıyla zıtlaştırırken her bir kitleyi mağdur eden, fazlasıyla ticarileşmiş bir sistemin girdabındayız.

Batı kaynaklı bu sistem, temel hakların ve güvencenin az olduğu Türkiye’de daha yıkıcıdır. Batı’nın Aydınlanmasını benimseyip emperyalizmini dışlayan yaşamsal ayrımla kurulan Cumhuriyetin dengeleri tersyüz olurken, vahşi kapitalizm toplumsal nefsimize çökmüştür.

TEŞVİK EDİLEN UYGULAMALAR

Zarar verebilecek gereksiz işlemler uygulamak, erken taburcu etmek, kritik kararlarda kazancı sağaltım amacından üstün tutmak… Böyle uygulamalara 1980’li yıllarda dikkat çeken hekim, Georgetown Üniversitesi tıp etiği profesörü Edmund Pellegrino’ydu. Tehdit altındaki bireysel çıkarları koruma gerekçesiyle haklı görülen, “yasal olsa da ahlak bakımından tartışmalı” alışkanlıkların her meslek dalında bulunduğunu vurgulayan Pellegrino’nun ABD’deki saptamaları günümüz Türkiyesi’nin acı gerçeği olmaktadır. Bu yıl yitirdiğimiz babam Av. Sami Kaplan’ın rahatsızlığı süresince böyle uygulamalar yoluyla gözlediğim bu gerçek, Türk insanının kaderi (yazgısı) olamaz.

Pellegrino’ya göre mesleklerde “karakter ve erdem” olgularının önemsizleşmesinden kaynaklanan bu uygulamalar “genellikle yasaldır, sosyal olarak kabul edilir ve hoşgörülür, meslek erbabı ile hastanın/müvekkilin çıkarlarının kesiştiği gri bir bölgeyi kaplar. Bu bölgede hastanın/müvekkilin incinebilirliği, kendisini meslek erbabı tarafından sömürülebilir kılar”. İyileştirilebilecek insanın “evde bakım hastası” diye kolayca kaderine terk edilebildiği bir sistemde yaşama hakkına ve bu hakkın gerektirdiği göreve ne denli saygı duyulabilir? “Hastanın varlığı cebimi nasıl etkileyecek” kaygısı “Hastayı nasıl iyileştirebilirim” düşüncesine karıştığı veya baskın çıktığı an, saf kalması gereken görev kirlenmiştir.

İNSAN YAŞAMININ DEĞERİ

Özel hastanelerin artmasıyla teknoloji yaygınlaşıyor. Peki ya insan? Sağlık, modern inşaattan fazlasını gerektiriyor. Bina donanımı nitelikli hizmet demek değil. Serbest piyasa rekabeti mutlaka hizmeti geliştirmiyor; vatandaşın harcadığı para aynı ölçüde sağlık anlamına gelmiyor; bozuk sisteme daha çok kaynak aktarmak halk sağlığını artırmıyor.

  • Sistem kökten değişmeli,
  • Devlet ve üniversite hastanelerinin koşulları iyileştirilip kapasiteleri artırılmalı,
  • vatandaş özel ticarethanelere mahkûm bırakılmamalıdır.

İstanbul Tabip Odası’nın uyardığı gibi “Sağlık, sosyal devletin vazgeçemeyeceği görevlerin başındadır, piyasanın vahşi koşullarına terk edilemez”.

Bir seçenek şaibeli uygulamaları göz ardı etmek, kanıksamak, bağlı olduğumuz sistemin kaçınılmaz çarkları olarak mantığa bürüyüp haklı görmek; savunmaya geçerek gelişime karşı konumlanmaktır. Öbür seçenek gerçekle yüzleşmek; meslek içi denetim mekanizmalarını etkili işleterek liyakatin artması, insancıl hizmetin yayılması için çabalamaktır. Hangi seçimin insanlık görevi olduğu açıktır.

Yandaşlık ve çıkar güdülerine teslim olmadan, Schopenhauer’ın deyişiyle insan yaşamından çok daha uzun ömürlü olan “gerçeği” haykırmamız, sistemi insancıllaştırmamız gerekiyor.

  • Türk insanının hayatının hak ettiği değeri görmesi için,
    sağlık sistemi tıbbın özündeki ilkelere dönmelidir.

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesinde Özyaşam Öykümüz Üzerine Söyleşi

Dostlar,

9 Aralık 2022 günü, Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Dönem 2’den 3 öğrencimiz geçtiğimiz hafta bizi odamızda ziyaret ettiler ve özgeçmişimizi okuduklarını, çok etkilendiklerini belirttiler.

Özellikle Tıbba ek kariyerimiz ilgi çekmişti : Hukuk ve Mülkiye mezuniyetimiz, Sağlık Hukukunda uzmanlaşmamız… Bir söyleşi düzenlemeyi ve bize sorular sorarak daha yakından tanımak, tanıtmak istediklerini söylediler. Çok mutlu olduğumuzu söylemeliyiz elbette.

Mühendislik Fakültesinde uygun bir salon ayarladılar, iletişim kümelerinde paylaştılar. Ancak Üniversite yönetimi öğrencilerin tüm etkinliklerine kamera sağlayamadığından, dizüstü bilgisayarımızı götürerek, amatör biçimde söyleşiyi kaydetmeye çabaladık.

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Dönem 2 öğrencimiz İpek Oya Bölük başta olmak üzere, bu etkinliğe emek verenlere şükranlarımızı sunarız.

1 saati biraz aşan (70 dk.) süre ile acıklı, hazin, mutlu… boyutlarıyla birlikte 69 yıllık özyaşam öykümüzü (CV, biyografi), sorulara karşılık vererek aktardık. Özyaşam öykülerini biz önemsiyoruz ve bize çok katkı veriyor, varsıllaştırıyor, çok öğretici oluyor.

Dileyelim bizim özyaşam öykümüz de genç üniversite öğrencilerimize ve bu kaydı izleyeceklere yarar sağlasın, olanaklı ise ufuklar açsın.

“BİR TIP EMEKÇİSİNİN KISA YAŞAM ÖYKÜSÜ”

izlemek için birini lütfen tıklayınız…

(1984) Ahmet Saltık Özyaşam öyküsü – YouTube

https://youtu.be/QkU_INe7zGo

 

Program bitiminde öğrencilerimiz bize bir de armağan verdiler!

TEMA Vakfı‘na adımıza bir ağaç dikimi sağlayacak bağış yaptıklarının belgesi!

Bravo bu çocuklarımıza.. Çok duygulandık.. kendilerini içtenlikle kutluyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtarıcısı ve kurucusu eşsiz önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK boşuna mı, kutsal emaneti Cumhuriyetimizi Türk Gençlerine armağan etti!

Sevgi ve saygı ile. 09 Aralık 2022, Ankara


Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
 

Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı
(Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik
twitter : @profsaltik    

 

PLÜPÇÜ

portresiLütfü Kırayoğlu
Mühendis (İTÜ)
ADD Genel Başkan Başdanışmanı

Sisli, puslu, soğuk bir Cumartesi günü öğleden sonrasında yapacak işi olmayanlar, çok önceden duyurulmuş Plüp gösterisi için TV alıcılarının karşısına geçtiler. Bendeniz de aynı kervana katılarak duyurulan saatte boy boy Plüpçü’leri izledim. Doğrusu pek bir şey anlayamadığım için 3 Aralık Dünya Engelliler Günü nedeniyle zeka engelli olabileceğimi düşünmedim değil. Yerli yabancı, yurt dışından, yurt içinden gelmiş, Prof. unvanlısı, unvansızı Plüpçü’lerin çok “basit” bir şeyi anlatıyormuşçasına gösterilerini izledikçe zeka engelli olduğum konusunda ikna oldum.

Plüpçü ne iş yapar? Bilmeyecek ne var. Elbette Plüp yapar. Bu kadar çok Plüpçü’nün olduğu ülkemizde geniş kitlelerin Plüpçü kavramını bilmemesi olanaksız ama, gelin ben size yeniden anımsatayım. Plüpçü nedir?

Şimdilerde bedellisi, kısa dönemi, sözleşmelisi ile askerlik sistemini bozdular ancak eskiler iyi bilir. Asker ocağına yeni tertipler geldiğinde bölük çavuşları acemileri karşısına alarak yenilerin adlarını, memleketlerini askerlik öncesi mesleklerini öğrenerek komutana bölüğün, taburun gereksinimlerini karşılamak üzere tekmil için hazırlık yapar.

-Adın?
-Hasan Korkmaz Yozgat.
-Mesleğin?
– -Marangoz.
…..
-Aşçı.
-Oto tamircisi
-Boyacı,
-Boşta Gezer.
-Döşemeci.
-Duvarcı ustası.

-Adın?
-Ali Uyanık, Sakarya komutanım!
-Mesleğin?
-Plüpçü.
-???!!!… Yani ne yaparsın?
-Plüp yaparım komutanım!
-???!!!…(Hımmm. Demek böyle meslekler de varmış.)
Bu yenileri tanıma, meslekleri öğrenme faslı, önce Bölük Komutanı, ardından Tabur Komutanı, Alay Komutanı, Tümen Komutanı, Kolordu Komutanına dek sürer. Ali Uyanık’ın mesleği Plüpçü’lüğü her komutan ilk kez duyuyor olmasına karşın, biliyormuş gibi davranır ve “demek böyle meslekler de varmış” diyerek geçiştirirler. Bu arada Ali Uyanık esrarengiz mesleği sayesinde bölükte her türlü işten kaçmayı başarmaktadır.

Sonunda bir gün bizim birliğe Genelkurmay Başkanı da gelir. Komutanlar Plüpçü’yü gizlemek için çöp nöbetine göndermeyi düşünseler de ilginç olabileceği düşüncesi egemen olur. Büyük komutanın denetlemesi sürerken sırada yine Plüpçü vardır.
-Oğlum adın?
-Ali Uyanık. Sakarya, komutanım!
-Mesleğin?
-Plüpçü.
-Yani ne yaparsın?
-Plüp yaparım komutanım!
-???!!!… Peki bize de Plüp yapar mısın?
-Emredersin komutanım!
-Yap da görelim.
-Yaparım komutanım. Ancak uygun malzemeyi temin edip uygun koşullar oluştuğunda elbette yaparım.
Komutan birlik komutanlarına gerekli malzemenin temini için emir verdikten sonra bizim Plüpçü’ye uygun koşulların ne olduğunu sorar.
-Hava son derece sakin olacak. Bir göl kıyısı olacak. Ne sis, ne rüzgar, ne çok sıcak, ne çok soğuk, ne çok güneşli, ne bulutlu olacak. Ortalık son derece sessiz olacak. Kimse çıt çıkarmayacak. Bu işi yaparken yanımda kimse olmayacak. Sizler ancak uzaktan dürbünle izleyebilirsiniz.

Komutan iyice meraklanır. Uygun malzeme sağlanır. Sonunda istenen hava koşulları ve öbür koşullar sağlandıktan sonra bütün sıralı komutanlar son derece sakin havada bir göl kıyısında toplanır. Hepsinin boynunda sahra dürbünleri asılı, merakla beklemektedirler. Plüpçü, göl kıyısına yanaşmış büyük bir sala elinde çok büyük bir kutu olduğu halde binerek çok yavaş hareketlerle elindeki kürekle salı hareket ettirir. Yavaşça gölün ortasına gelir. Gölde suyun hareketlerinin iyice durulup su yüzeyinin tümüyle düzelmesini bekledikten sonra büyük kutuyu açar. Komutanlar dürbünlerle pür dikkat izlemeye başlarlar. Büyük kutunun içinden daha küçük bir kutu, onun içinden de daha küçük, daha küçük derken onlarca kutunun içinden kırmızı kadife kaplı nişan yüzüğü kutusu boyutunda küçük bir kutu daha çıkar. Kutunun kapağını açan Plüpçü pamuklara sarılı ceviz büyüklüğünde metal bir bilyeyi büyük bir dikkatle eline alır. Yavaşça salın kenarına yanaşır. Elini kaldırabildiği en yükseğe kadar kaldırdıktan sonra metal bilyeyi birden göl sularına bırakır. Derin sessizlik içinde gölden etrafa şekilli bir su sıçratarak bilye suya karışır.

Plüp…
Evet. Plüp sesi çıkmış, Plüpçü, Plüp olayını gerçekleştirmiştir. Ancak ne yazık ki kıyıdakiler bu sesi duyamamışlar, ancak kimileri Plüp sesini içlerinde duyumsayabilmiştir (hissedebilmiştir).
***
Siyasal iktidardan bıkan yurttaşlar, muhalefetin istediği bütün teslimiyet ile uygun koşulları hazırlamışlar, yurt dışı ve yurt içinden gelmiş unvanlı, unvansız Plüpçü’leri izliyor. Ancak Plüp sesi duyulmuyor.

6 Yaşında Kız Çocuğu Evlendiren Tarikatçı Anlayış

BASINA VE KAMUOYUNA

“Efendiler ve ey millet! İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz.”
Mustafa Kemal ATATÜRK

(AS: Bizim katkılarımız yazının altındadır..)

İki gündür 6 yaşında bir çocuğun, öz babası tarafından gelinlik giydirilerek “evlendirilmesi” rezaleti ile çalkalanıyor ülkemiz.

Bir babanın 6 yaşındaki kızını evlendirebilmesi, 29 yaşında bir “adam”ın o yavru ile evlenebilmesi, sahte kemik yaşı raporu ile gözünün önündeki 14 yaşındaki kızın 21 yaşında olduğunu karara bağlayan yargıçların olabilmesi…

Ne acı!

  1. yaşını süren Türkiye Cumhuriyeti’nin bu durumu kabul edilebilir olmasa da, şaşırtıcı değil elbette.

İktidara gelişinden başlayarak tarikat ve cemaatlere devlet olanaklarını sonuna dek açan AKP yönetim anlayışının vahim (ürkünç) sonuçlarını bu ve benzeri örneklerle her gün yaşıyoruz.

Bu anlayış, gerçek İslam’la ilgisi olmayan uydurulmuş bir din dayatıyor topluma.

Önceki yıllarda kimi AKP Belediyelerinin “6 yaşında kız çocukları ile evlenilebilir” diyen kitaplar dağıttığını gördük.

Kanal kanal dolaştırılan “Hocaefendi” lakaplı tarikatçıların, Diyanet yetkililerinin benzer fetvalar (!) verdiğini gördük.

Tarikat evlerinde tecavüze uğrayan çocuklar için “Bir defadan bir şey olmaz” ya da “Küçüğün rızası var” diyen Bakanlar gördük.

Eşi tarafından -hem de camide- bir kadınla basılan imam için “İmam nikâhlısıysa göreve iade edeceğiz” diyebilen devlet memuru müftüler gördük. (AS: İmam nikahının nelere alet edilebileceği ürkütücü!)

Laik Cumhuriyet’e, Atatürk ilke ve devrimlerine ve Anayasaya sadakat yemini etmiş kimi siyasilerin “Nefsimize ağır gelse de, hayatımızın merkezine dinimizin hükümlerini yerleştireceğiz.”, “İslam bize göre değil, biz İslam’a göre hareket edeceğiz.” diyebildiklerine tanık olduk.

Hatta Cumhurbaşkanı Danışmanı sıfatlı kişilerce kurulup, ASSAM (Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği) adı verilmiş bir örgüt tarafından devlet kuruluşları ve belediyeler sponsorluğunda, Başkenti İstanbul, dili Arapça olacak ASRİKA İslam Devleti kurma amaçlı sempozyumlar düzenlenebildiği ve düzenleyicisinin “Dünya üzerindeki İslâm âlimleri ile görüştüğümüzde sorularımıza şöyle cevap alıyoruz: İslam Birliği olacak mı? Olacak. Nasıl olacak Mehdi Hz. geldiği zaman? Peki, Mehdi ne zaman gelecek? Allah bilir. Peki, bizim bir işimiz yok mu? Ortamı hazırlamamız gerekmez mi? İşte ASSAM bunu yapıyor.” diyebildiğini de yaşadık.

Bütün bunlar düşünüldüğünde, Bakanlık ya da Diyanet İşleri’nin bu son rezaletle ilgili suskunluklarının da şaşılacak bir yanı yok tabii.

Öte yandan, artık bir AKP dönemi klasiği haline getirilen “icazet törenleri” ile

  • Sarıklı cübbeli küçücük çocuklarımız kullanılarak şehirlerimizin caddelerinde, salonlarında Laik Cumhuriyet’e meydan okunuyor.

Anayasamızın ve yasalarımızın açık hükümlerine karşın devlet görevlilerinin bu meydan okumaya engel olmaları bir yana; TBMM Başkanı, Diyanet İşleri Başkanı gibi üst düzey siyaset ve devlet yetkililerinin coşkulu katılımları ile bu törenleri meşrulaştırdıkları görülüyor.

Devlet erkânının gözleri önünde değişmez önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e “KAFİR” diyen hadsizler el üstünde tutuluyor.

Örnekleri ziyadesiyle çoğaltmak olanaklı.

Bu gidiş, iyi gidiş değildir!

Atatürkçü Düşünce Derneği olarak, varlık nedenimizin Laik Cumhuriyeti ve Atatürk İlke ve Devrimlerini sonsuza dek yaşatmak olduğu bilinci ile, tüm devlet yetkililerini Anayasa ve yasalara uymaları ve görevlerini yapmaları konusunda bir kez daha uyarıyoruz.

Saygılarımızla. 07.12.2022, Ankara

(Ayrıca, 08 Aralık 2022 günü
Cumhuriyet gazetesi arka sayfada yarım sayfa ilan verilmiştir..)

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
GENEL MERKEZİ
==============================

Kadın : AKP’nin eski Aile bakanlarından..
Erkek : AKP’nin eski ve halen Adalet bakanı! “Küçük” ün tecavüze izin / rıza veremeyeceğini öğren(e)memiş bir Hukuk Fakültesi mezunu (!?)..

Tarikatlar koalisyonu AKP, bir 5’li çete üyesinin itiraf ettiği üzere AKP, “Milletin a…’na koymakta”…
“Kinini ve dinini eksik etmeyen” İslam mücahiitleri (Cihatçıları) 20 yıllık AKP iktidarında buralara dek geldiler..
Bu çürümeye karşı hep birlikte ayağa kalkma ve savunma yaparak saldırıyı defetme zamanıdır.

  • Lamı cimi yok, vakıf maskesiyle toplumu çürüten gericilik yuvaları tarikat-tekke-türbe-zaviyeler derhal kapatılmalıdır.
  • Milli Eğitim Bakanlığı bu gerici ve çağdışı, Cumhuriyet yıkıcısı vakıflarla yaptığı tüm sözleşmeleri derhal iptal etmelidir.
  • TBMM’de, Anayasa m.98 uyarıca “Meclis soruşturması” başlatılmalıdır.
  • Anayasa m.174’teki Devrim Yasaları kararlılıkla uygulanmalıdır :

    “30 Teşrinisani 1341 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun

  • Muhalefet göreve, basın toplumu sürekli uyarmalı, yargı adalet dağıtmalı ve AKP-MHP’nin maskesi artık düşürülmelidir!
  • Cumhuriyet Başsavcısı neden AKP hakkında bir kez daha kapatma davası açmıyor?

AKP = RTE neden susuyor?? Hemen her şeye karışan, gerek görürse ayar veren, parmak sallayan, aşağılayan, ağır ve booool hakaretler yağdıran Cumhur’un başı neden susuyor??

Yaşanan bu sefillikler, seçime giderken AKP=RTE‘nin toplumu korkuyla sindirme planının parçaları mı??

Az kaldı… gümbür gümbür çöküyorlar…
Toplum seçime dek örgütlü olarak direnmeli ve sandığa gömmeli!

Sevgi ve saygı ile. 09 Aralık 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

 

 

 

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 07 Aralık 2022

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

SORUMLU

RTE, Enflasyon konusunda sürekli market / fiyat haberleri veren medyayı suçladı.

Kapatacaksın bu medyayı her şey güllük gülistanlık olur…

PAYLAŞIM

Millet İttifakı’nın Anayasa Taslağı’nı eleştiren RTE, ”Bunların derdi devletin imkanlarını kendi aralarında paylaştıracak paravan bir şirket kurmaktır. Size biz paravan şirket kurdurtmayız.

Başkasına kaptırmaz…

GERİCİ

DİB’lığı bastırdığı 2023 takviminde Cumhuriyet Bayramı’nı 30 Ekim’de göstermiş.

Aydınlık korkusu…

PİSLİK

İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya G.’nin kızı H.K.G., babasının kendisini 6 yaşındayken imam nikahıyla ‘evlendirdiğini’, çocukluğu boyunca her gün cinsel istismara uğradığını anlatarak şikâyetçi oldu.

Ankara’da sözde hoca Murat Y., psikolojik sorunları bulunan 19 yaşındaki kızı “cinlerin çıkması için cinsel ilişkiye girmen gerek” diyerek kezlerce istismar etti.

Bu pislikler (cin ve şeytan kendileridir) ortadan kaldırılmadıkça insanlık kirlenmeye devam eder…

CEZA

Kadıköy Belediyesi’nin Kadıköy Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde öğrencilere çorba dağıtması, okul yönetimi ve kantinciler tarafından engellendi.

Daha önce de pek çok CHP’li belediyenin öğrencilere yemek yardımı yapması engellenmişti.

Bu salaklığın sandıkta cezalandırılmaması salaklık olmaz mı?..

SORMA

Muhalefetin İstiklal Caddesindeki terör olayı ile ilgili araştırma önergesi Cumhur İttifakı oyları ile reddedildi.

İnceleme, iktidarın hatasını bulursun.

İnceleme, yine olsun…

MECBURCU

Bakan Soylu, 15 Temmuz Darbesi’nin finansörü diye suçladığı BAE’nin milli gününe katıldı.

Söz mü önemli reisin ayak izleri mi?..

GÖÇ

2022’nin 11 ayında 2417 doktorumuz Almanya’ya göç etmiş.

Gitsinler; ezanlar dinmez, Molalar, Melleler bitmez…

KUTLAMA

AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, engelliler gününü kutladı.

Kutlarım…

CAMİLERİMİZ

Karabük Sipahiler Köyü İmamı Yusuf Ziya S. cami içinde bulunan bir odada başka bir kadınla iken eşi tarafından yakalandı. Soruşturma açıldı.

İl Müftüsü’nün “imam nikahlıysa göreve iade ederiz” dediği iddia edildi.

Kurtuluş Savaşı’nda kutsal emanetlerin korunması için kapatılan camiler için “Camileri ahır yaptılar” suçlaması yapan yobazlar, “Camilerimizi randevu evi/genel ev yaptılar” denirse ne yanıt verecekler?..

ENFLASYON

TÜİK‘e göre tüketici fiyatları Kasım’da yıllık %84,39, aylık %2,88 arttı; ENAG’a göre ise yıllık enflasyon %170,70.

Reis’i üzmem ben TÜİK’e inanırım!..

MAFYA

Bahçeli’nin FETÖ’cü suçlamasını kabul etmeyip sert yanıt veren ve BİM yönetiminden istifa eden Galip Aykaç’a Bahçeli/MHP kankası suç örgütü lideri Galip Yılmaz tehdit yağdırdı.

MHP’li Amasya Belediye Başkanı, Kırıkkale’den AYİMBAŞ Marketler zinciri yöneticisi de kervana katıldı.

Antalya’da iki BİM Mağazası saldırıya uğradı.

Devlet-mafya-çıkarcılar iç içe…

KİŞİLİK

“Okuma oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor, ben her zaman cahil halka güvendim” diyen Prof. Dr. Bülent Arı’nın Kocaeli Üniversitesi’nde öğretim görevlisi Ş.K.’yı taciz ve tehdidi ile ilgili soruşturma sürüyor.

Bu adam hakkında yorum yapmaya gerek var mı?..

‘Özelleştirme şampiyonu’ çok mutlu oldu

Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen
zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr
07 Aralık 2022, Cumhuriyet

Cumartesi günü hem gazete yönetimince talep edildiği hem de CHP İstanbul İl Örgütü tarafından telefonla davet edildiğim için bir gazeteci olarak Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’na gittim. Ana muhalefet partisinin “İkinci Yüzyıla Çağrı” başlığı ile duyurduğu toplantıyı izleyip görüşlerimi yazmak üzere oradaydım.

Bu güne kadar öğrencilik dönemimden başlayarak, hem Türkiye içinde hem de yurtdışında profesyonel gazeteci olarak, CHP dahil çok sayıda siyasi partinin kongresini ya da kurultayını izledim. Bu tür toplantılarda bazı aksaklıklar her zaman olur ama bu kez o kadar fazlaydı ki birileri bunu bilinçli olarak mı yaptı acaba diye düşünmeden edemedim…

Mesele sadece ayakta duracak yer bile kalmayacak şekilde kapasitenin çok üzerinde sayıda insanın salona doldurulması değildi. Kapıda yaşanan sorunlardan içeri girene kadar oluşan izdihama, salondaki itiş kakış ve arbededen güvenlik açığına kadar, TV ekranlarına yansımayan bir kaos vardı.

Sonuç olarak toplantıyı salonda izleyemedim ve televizyon karşısına geçtim. Ortaya konulan politikalar konusunda düşüncelerimi aktarmadan önce bu konuyu da es geçmek istemedim.

YANLIŞ STRATEJİ

Gelelim toplantıda konuşanlara ve konuşulanlara…

Erdoğan’ın “Türkiye Yüzyılı” açıklamasından sonra Kılıçdaroğlu’nun buna “İkinci Yüzyıla Çağrı” çıkışı ile karşılık vermesi, muhalif/bağımsız medyanın önemli bölümünde beğeni ile karşılandı, toplumun ise aklı karışık.

Bilim ve teknolojinin önemine vurgu yapılması, desteklenmesi gereken bir yaklaşım. Ancak önce halkta farklı bir beklenti yaratıp sonra da teknik yönü çok ağır basan bir toplantıyı televizyondan canlı yayımlamak, hedef kitlesi tüm toplum olan bu yayını saatlerce grafiklerle açıklama yapılan bir akademik derse dönüştürmek, doğru bir iletişim stratejisi değil.

Kılıçdaroğlu’nun oluşturduğu ekonomi kadrosunda kuşkusuz ki kendi alanlarında çok başarılı olmuş iktisatçılar yer alıyor. Ancak Türkiye’de Prof. Dr. Korkut Boratav, Prof. Dr. Bilsay Kuruç, Prof. Dr. Gökhan Çapoğlu’nun da aralarında olduğu kıymetli iktisatçılar varken dışarıdan uzman ithal etmek, seçim stratejisi olarak bile başlı başına bir sorun.

SERMAYEDEN YANA NEOLİBERAL PROGRAM

Anlaşılıyor ki CHP kamucu, emekten yana ve bağımsızlıkçı çizgide ilerleyebilecek bir ekip oluşturmayı düşünmemiş.

Heyecanla adı duyurulan Daron Acemoğlu, James Robinson ile birlikte yazdığı Dar Koridor adlı kitabının Türkiye’ye ayrılan bölümüne, Erdoğan’ın söylemini başlık yaparak “Zenci Türk-Beyaz Türk” adını veren bir akademisyen.

  • “Latin alfabesine geçiş, hilafet devrimi, dini kurulların yeniden yapılandırılması gibi pek çok reform, topluma danışılmadan yapıldı ve zorla dayatıldı yazıyor kitapta…

AKP’li Mahir Ünal’ın toplumun tepkisi sonucunda istifa ettirilmesine yol açan bir yaklaşımı savunan Acemoğlu, “Artık iktidar merkezi Atatürk’ün Cumhuriyet Halk Partisi’ydi (CHP). CHP, ekonomi ve toplumu modernleştirdi ama liderleri ve müttefikleri için denetlenmeyen bir iktidar ve ekonomik zenginlik de getirdi” diyor kitabında.

Belli ki Cumhuriyet Devrimi’ni anlamamış ya da İkinci Cumhuriyetçiler‘in fikir babası İdris Küçükömer gibi anlamış.

3 Aralık’ta (2022) yapılan konuşmaların da ortaya koyduğu gibi, CHP’nin İkinci Yüzyıl için oluşturduğu politikalar, içinde bazı doğrular olsa da temelde sermayeden yana neoliberal bir programı temsil ediyor. Bu haliyle, AKP dönemindeki özelleştirmelerin ve ekonomiyi emperyalizme teslim eden kararların altında imzaları olan Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu’nu memnun edecek nitelikte.

Nitekim DEVA Partisi genel başkanı, diğer adıyla özelleştirme şampiyonu” Babacan, CHP’nin açıkladığı yeni ekonomi kurmayları ile bakanlığı döneminde birlikte çalıştıklarını söyleyip “Çok mutlu olduk” dedi!

Durum bu kadar net.

  • CHP, var olan düzeni restore ederek sürdürmeyi hedefliyor;
  • onu emek yararına yeniden düzenlemeyi değil.

Halil Çivi şiiri : MİNARENİN İÇYÜZÜ

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

Bir atasözümüz, zaman, kişiler ve dönemlerden bağımsız olarak, ahlaksızlıkların çapını ve yaygınlığını belirtmek için “Doğruluk yalnızca minarede kalmış, onun da içi eğri – büğrü” yani “a” dan “z” ye her şeyin bozulmuş olduğunu saptamış.
Bilmeyenler için şunu belirtmekte yarar var : Camilerdeki klasik minare mimarisinde, minarenin içinde, yerle şerefe, yani müezzinin ezan okuduğu yükselti arasında, dönerek şerefeye çıkıp inmeye yarayan merdivenler vardır. Ata sözünde, minarenin içinin eğri-büğrü olması bu merdivenlere bir göndermedir. Bu ata sözümüzden esinlenerek yazmış olduğum aşağıdaki “Minarenin İçyüzü” adlı şiirimi beğenilerinize sunuyorum.
***

MİNARENİN İÇYÜZÜ

Doğruları dokuz köyden kovmuşlar,
Zorbaları “yiğit” diye övmüşler,
Dürüstlere “ahmak” diye sövmüşler,
Dünyada tek doğru, minare kalmış,
Onun da iç yüzü eğriymiş oğul.
Xxx
Servetin kaynağı sorulmaz olmuş,
Hırsızlık, yolsuzluk, görülmez olmuş,
Kazancın hesabı verilmez olmuş,
Dünyada tek doğru, minare kalmış,
Onun da iç yüzü eğriymiş oğul.
Xxx
Yalanın, talanın yolu açılmış,
Yetim hakkı altın tasla içilmiş,
Zor geçitler torpillerle geçilmiş,
Dünyada tek doğru, minare kalmış,
Onun da iç yüzü eğriymiş oğul.
Xxx
Çete, mafya parsellemiş vatanı,
Kutsamışlar haram lokma yutanı,
Kimse düşünmemiş aşsız yatanı,
Dünyada tek doğru minare kalmış,
Onun da iç yüzü eğriymiş oğul.
Xxx
Haksız sınavlarla halk aldatılmış,
Bilmeyen bilenden üstün tutulmuş,
Bile bile haram lokma yutulmuş,
Dünyada tek doğru minare kalmış,
Onun da iç yüzü eğriymiş oğul.
Xxx
Siyaset çarkının mili bozulmuş,
Ahlakın, hukukun yolu bozulmuş,
Erkeğin, kadının dili bozulmuş,
Dünyada tek doğru, minare kalmış,
Onun da iç yüzü eğriymiş oğul.
Xxx
Ekranları çakma aydınlar tutmuş,
Yalan yorumlarla halkı uyutmuş,
Varsılı koruyup, yoksulu satmış,
Dünyada tek doğru, minare kalmış,
Onun da iç yüzü eğriymiş oğul.
Xxx
Halil Çivi, plan böyle yazılmış,
Zengin “Karun” omuş, yoksul ezilmiş,
Zamanın suçu yok, insan bozulmuş,
Dünyada tek doğru, minare kalmış,
Onun da iç yüzü eğriymiş oğul.
Xxx

Prof. Dr. Halil Çivi
06 Aralık 2022, Ataşehir, Çiğli-İzmir