Etiket arşivi: ikinci cumhuriyetçiler

Karakter sınavı

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen
20 Mart 2023, Cumhuriyet

 

Bir insanın, hem kendisi için başarabileceği hem de çocuklarına ve gelecek kuşaklara bırakabileceği en iyi şey, sağlam bir karakterdir.

İnsanın sağlam bir karaktere sahip olup olmadığı kolay kolay anlaşılmaz; bazı olağanüstü ve zor dönemlerde ortaya çıkar. AKP’nin iktidarda olduğu yaklaşık 20 yıllık süre öyle bir dönemdir.

AKP’nin teokratik bir diktatörlük rejimi kurduğu bu dönemde aydınların, yazarların, akademisyenlerin, medya üyelerinin, siyasetçilerin, avukatların, doktorların, öğretmenlerin, öğrencilerin de içinde bulunduğu, ancak çoğunluk olmayan bir kesim, demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti ilkesini, AKP iktidarının başından sonuna kadar tutarlı bir biçimde savundu ve AKP’nin baskılarına karşı onurlu, namuslu ve şerefli bir direniş sergiledi.

Bu kesim bunun karşılığında, maddi ve manevi açıdan büyük bedeller ödedi, acılar çekti, sıkıntılar yaşadı.
***
İlkesiz bir başka kesim ise, düzene ayak uydurdu, rahatını korudu, iktidar kimde ise, onun yanında durmayı tercih etti.

Bu kesimin bir kısmı, AKP’den doğrudan beslendiği için sonuna kadar AKP’nin yanında durdu; bir kısmı ise, ahlaki ve siyasi bir bilinçle değil, ekonomik krizin ortaya çıkmasıyla birlikte, çıkarcı kaygılarla, AKP’den uzaklaştı.

AKP’nin iktidar olduğu dönemde ilkesiz davranan ve iyi bir karakter sınavı vermeyen bir kesim de, “neoliberaller ve ikinci cumhuriyetçiler oldu. Medyada ve üniversitelerde büyük bir ağırlığı olan bu kesim, AKP iktidarını 10 yılı aşkın bir süre destekledi; laiklik ilkesini yok saydı; teokratik bir düzeni, demokrasi adı altında pazarlamaya devam etti.

AKP’nin Fethullah Gülen’e bağlı çetelerle birlikte gerçekleştirdiği “Ergenekon”, “Balyoz”, “Oda TV”, “Casusluk” adlı kumpas davaları ve sahte yargı süreçleri sırasında bu kesim, AKP’ye destek vermeye devam etti; AKP’nin dikta rejiminin kurulmasına büyük katkı verdi.

“Gezi” olaylarında Cumhuriyet devrimlerine ve laiklik ilkesine sahip çıkan geniş halk kitlelerinin, anayasanın 34. maddesindeki haklarını kullanarak sokaklara ve meydanlara dökülmeleri ve Cumhuriyet tarihinin en büyük kitlesel protesto eylemlerini gerçekleştirmeleriyle birlikte, “neoliberallerin” ve “ikinci Cumhuriyetçilerin” bir kısmı, sık sık yaptıkları gibi, güçlünün yanında yer aldılar ve eylemlere katıldılar; ancak bu eylemlerin ana unsuru (ögesi) olmadılar, eylemlere eklemlenerek, kendilerine yeni bir alan yarattılar.

“Neoliberallerin” ve “ikinci Cumhuriyetçilerin” bir kısmı ise, AKP’yi ve Fethullah  Gülen’i, “Gezi” protestolarından sonra da desteklemeye devam ettiler; AKP ile yollarını, AKP’nin Fethullah Gülen ile yollarını ayırmasından sonra ayırdılar veya ayırmak zorunda kaldılar.
***
Akıldışı ve olgulara aykırı önyargıların bir sonucu olarak Mustafa Kemal Atatürke ve O’nun temel ilkelerine karşı bir nefret duygusu içinde yaşayan “neoliberal” ve “ikinci Cumhuriyetçi” kesim, son yıllarda da, muhalefet partileri üzerinden, siyasette, medyada, üniversitede, bürokraside kendisine bir yetki alanı açma çalışmalarını hızlandırdı.

Karakter sınavını geçemeyenler, kariyer sınavını bir daha geçerlerse, bu büyük bir sürpriz olmaz!

‘Özelleştirme şampiyonu’ çok mutlu oldu

Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen
zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr
07 Aralık 2022, Cumhuriyet

Cumartesi günü hem gazete yönetimince talep edildiği hem de CHP İstanbul İl Örgütü tarafından telefonla davet edildiğim için bir gazeteci olarak Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’na gittim. Ana muhalefet partisinin “İkinci Yüzyıla Çağrı” başlığı ile duyurduğu toplantıyı izleyip görüşlerimi yazmak üzere oradaydım.

Bu güne kadar öğrencilik dönemimden başlayarak, hem Türkiye içinde hem de yurtdışında profesyonel gazeteci olarak, CHP dahil çok sayıda siyasi partinin kongresini ya da kurultayını izledim. Bu tür toplantılarda bazı aksaklıklar her zaman olur ama bu kez o kadar fazlaydı ki birileri bunu bilinçli olarak mı yaptı acaba diye düşünmeden edemedim…

Mesele sadece ayakta duracak yer bile kalmayacak şekilde kapasitenin çok üzerinde sayıda insanın salona doldurulması değildi. Kapıda yaşanan sorunlardan içeri girene kadar oluşan izdihama, salondaki itiş kakış ve arbededen güvenlik açığına kadar, TV ekranlarına yansımayan bir kaos vardı.

Sonuç olarak toplantıyı salonda izleyemedim ve televizyon karşısına geçtim. Ortaya konulan politikalar konusunda düşüncelerimi aktarmadan önce bu konuyu da es geçmek istemedim.

YANLIŞ STRATEJİ

Gelelim toplantıda konuşanlara ve konuşulanlara…

Erdoğan’ın “Türkiye Yüzyılı” açıklamasından sonra Kılıçdaroğlu’nun buna “İkinci Yüzyıla Çağrı” çıkışı ile karşılık vermesi, muhalif/bağımsız medyanın önemli bölümünde beğeni ile karşılandı, toplumun ise aklı karışık.

Bilim ve teknolojinin önemine vurgu yapılması, desteklenmesi gereken bir yaklaşım. Ancak önce halkta farklı bir beklenti yaratıp sonra da teknik yönü çok ağır basan bir toplantıyı televizyondan canlı yayımlamak, hedef kitlesi tüm toplum olan bu yayını saatlerce grafiklerle açıklama yapılan bir akademik derse dönüştürmek, doğru bir iletişim stratejisi değil.

Kılıçdaroğlu’nun oluşturduğu ekonomi kadrosunda kuşkusuz ki kendi alanlarında çok başarılı olmuş iktisatçılar yer alıyor. Ancak Türkiye’de Prof. Dr. Korkut Boratav, Prof. Dr. Bilsay Kuruç, Prof. Dr. Gökhan Çapoğlu’nun da aralarında olduğu kıymetli iktisatçılar varken dışarıdan uzman ithal etmek, seçim stratejisi olarak bile başlı başına bir sorun.

SERMAYEDEN YANA NEOLİBERAL PROGRAM

Anlaşılıyor ki CHP kamucu, emekten yana ve bağımsızlıkçı çizgide ilerleyebilecek bir ekip oluşturmayı düşünmemiş.

Heyecanla adı duyurulan Daron Acemoğlu, James Robinson ile birlikte yazdığı Dar Koridor adlı kitabının Türkiye’ye ayrılan bölümüne, Erdoğan’ın söylemini başlık yaparak “Zenci Türk-Beyaz Türk” adını veren bir akademisyen.

  • “Latin alfabesine geçiş, hilafet devrimi, dini kurulların yeniden yapılandırılması gibi pek çok reform, topluma danışılmadan yapıldı ve zorla dayatıldı yazıyor kitapta…

AKP’li Mahir Ünal’ın toplumun tepkisi sonucunda istifa ettirilmesine yol açan bir yaklaşımı savunan Acemoğlu, “Artık iktidar merkezi Atatürk’ün Cumhuriyet Halk Partisi’ydi (CHP). CHP, ekonomi ve toplumu modernleştirdi ama liderleri ve müttefikleri için denetlenmeyen bir iktidar ve ekonomik zenginlik de getirdi” diyor kitabında.

Belli ki Cumhuriyet Devrimi’ni anlamamış ya da İkinci Cumhuriyetçiler‘in fikir babası İdris Küçükömer gibi anlamış.

3 Aralık’ta (2022) yapılan konuşmaların da ortaya koyduğu gibi, CHP’nin İkinci Yüzyıl için oluşturduğu politikalar, içinde bazı doğrular olsa da temelde sermayeden yana neoliberal bir programı temsil ediyor. Bu haliyle, AKP dönemindeki özelleştirmelerin ve ekonomiyi emperyalizme teslim eden kararların altında imzaları olan Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu’nu memnun edecek nitelikte.

Nitekim DEVA Partisi genel başkanı, diğer adıyla özelleştirme şampiyonu” Babacan, CHP’nin açıkladığı yeni ekonomi kurmayları ile bakanlığı döneminde birlikte çalıştıklarını söyleyip “Çok mutlu olduk” dedi!

Durum bu kadar net.

  • CHP, var olan düzeni restore ederek sürdürmeyi hedefliyor;
  • onu emek yararına yeniden düzenlemeyi değil.

Liberal cehaletin U dönüşü

Barış DosterBarış Doster
Cumhuriyet, 04 Eylül 2021
Ya bir yerlerden işaret geldi ya da 20 yıl sonra, gecikmeli de olsa, biraz olsun gerçekleri gördüler. Özeleştiri vermeden, “yetmez ama evet” dediklerini saklayarak, akil adamlar heyetinde olduklarını gizleyerek, iktidara verdikleri sınırsız desteği unutturmaya çalışarak, Atatürk’ü övüyorlar son günlerde. Cumhuriyet Devrimi’nin önemine, meşruiyetine, kazanımlarına, toplumdan aldığı büyük desteğe ilişkin yazılar yazıyorlar, demeçler veriyorlar. Şüphesiz yaşadıkları değişimde, Türkiye’de yaşanan son 20 yılın yanında, Afganistan’da yaşananların da etkisi var.

Kimlerden mi bahsediyoruz? Elbette ikinci cumhuriyetçilerden, liberallerden, liberal solculardan, etnik ayrılıkçılara güzelleme yazıları yazanlardan, PKK terör örgütü liderinden aferin alanlardan, FETÖ terör örgütünü sivil toplum kuruluşu olarak alkışlayanlardan, Türkiye’ye demokrasi ve özgürlükleri siyasal İslamcıların getireceğini sananlardan, FETÖ’nün Abant toplantılarının müdavimlerinden…

LİBERAL UTANMAZLIĞIN BOYUTLARI  

Geniş bir cephe oluşturuyorlar. Medyascope ve T24 sitelerinde görüyoruz sıklıkla. Birikim dergisi burada. Merdan Yanardağ’ın “Liberal İhanet” kitabında adını andıkları burada. Radikal ve Taraf gazetesi kadroları burada. Hikmet Çiçek’in “FETÖ’nün Solcuları adlı eserinde ismini sıraladıkları burada. Türkle, Atatürk’le, Cumhuriyet Devrimi’yle, ulus devletle, yurttaş kimliğiyle sorunlu olanlar burada.
– Etnikçiliği sosyalizm,
– mezhepçiliği komünizm,
– sivil toplumculuğu Marksizm sananlar burada.
– Avrupa Birliği’nden demokrasi,
– ABD emperyalizmden özgürlük bekleyenler burada…

Bu kadroda olup da son dönemde Atatürk ve Cumhuriyet Devrimi’ne ilişkin olumlu açıklamalar yapanlar arasında, geçmişte gazetemizde yöneticilik, yazarlık yapmış isimler de var. Aydınlanma bilgesi ustamız İlhan Selçuk; bu tipler için, “günahlarımız” derdi. Cahildirler. Sinsidirler. Çokturlar. Medyada, akademide, siyasette, meslek örgütlerinde, sendikalarda örgütlüdürler.

Özeleştiri nedir bilmezler. Yanıldıklarını kabul etmezler. Çünkü cesaret ve erdem sahibi değildirler. Her devrin adamı olmayı yeğlerler. Turgut Özal’dan Erdal İnönü’ye, Cem Boyner’den Recep Tayyip Erdoğan’a dek, geniş bir yelpazede, güç kimdeyse onun yanına çöreklenmişlerdir. Bir yandan AKP, bir yandan CHP, bir yandan HDP, bir yandan ÖDP’de olmayı başarmışlardır. Ustamız Özdemir İnce’nin tabiriyle, bunlar, “ana rahmine haklı düşenlerdir”.

Peki, yaşadıkları bu değişimin başka bir nedeni olabilir mi? İktidarın oylarındaki erimeyi mi gördüler? AKP sonrası döneme mi hazırlanıyorlar? “Kullanışlı aptal” olmanın artık para etmediğini, iktidar nimetlerinin kapandığını mı anladılar? Toplumdaki Atatürk sevgisini, Cumhuriyete bağlılığı, yönlendirmeye, dönüştürmeye mi çalışıyorlar? Muhalefet cephesinde daha fazla yer edinmeye, etnikçi kotasından, mezhepçi kompartımanından, liberal kontenjanından yararlanıp koltuk kapmaya mı çalışıyorlar?

Evet, bu şıklardan biri, birkaçı veya hepsi olabilir.
Bu tiplere karşı uyanık olmak gerekir.