Etiket arşivi: Yüce Atatürk

DİL DERNEĞİ : 82. DİL BAYRAMINI KUTLUYORUZ!

 

Dostlar,

Bir Türkçe tutkunu, Dil Derneği Üyesi olarak Dil Bayramımızın 82. Yılı
gönülden kutluyoruz…

Bir kez daha, Büyük Atatürk‘ün kurduğu, vasiyet ettiği ve kalıtından (mirasından)
gelir bıraktığı

TÜRK DiL KURUMU 

ve

TÜRK TARİH KURUMU‘nun

eski statülerine döndürülerek hukuksuz biçimde el konan malvarlıkları,
gelir kaynaklarının yasa ile faiziyle geri verilmesini diliyoruz..

12 Eylül ile hesaplaşma bunlar yapılmadan olabilir mi??

Dil Devrimi

Yüce ATATÜRK‘ün doğrudan ayrıntılı okuduğu 4000+ kitabın yaklaşık 1200’ü Tarih, 800’ü Dil ile ilgilidir.

Kalan yarısı da, asıl mesleği olan Askerlik başta olmak üzere pek çok alana dağılmıştır.
Örn. Reşat Nuri’nin (Gültekin) ÇALIKUŞU’nu savaşlarda bile geceleri ve birkaç kez okumuştur. O aynı zamanda bu özelleşmiş birikimiyle bir Dil Bilimci, bir Tarih Uzmanı bile sayılabilir..

Örneğin GEOMETRİ Terimleri Kılavuzu’na ne denebilir??

Sevgi ve saygı ile.
26 Eylül 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Dil Derneği Üyesi
www.ahmetsaltik.net

=======================================

82. DİL BAYRAMINI KUTLUYORUZ!

82._Dil_Bayrami

 

 

 

 

 

 

 

    26 Eylül 1932’de toplanan ilk Türk Dili Kurultayı’nın ve Dil Devriminin 82. yıldönümü, 26 Eylül 2014 Cuma günü Dil Derneği, Cumhuriyet gazetesi ve Çankaya Belediyesinin birlikte hazırladığı törenle kutlanacak.
Dil Bayramına Arkadaş Kitabevi, Atatürkçü Düşünce Derneği, Bilgi Yayınevi, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Devlet Tiyatrosu Opera ve Balesi Çalışanları Yardımlaşma Vakfı (TOBAV), Kavaklıdere Dayanışma ve Güzelleştirme Derneği, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı, Müzik Eğitimcileri Derneği, Pembe Kurbağa Çocuk Tiyatrosu, Toplumsal Dayanışma Gönüllüleri Derneği, Tunçbilek Reklam, Türk Hukuk Kurumu, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı ve Ulusal Eğitim Derneği destek veriyor.
82. Dil Bayramı, 26 Eylül 2014 Cuma günü, saat 14.30’da Anıtkabir’de Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e saygı sunumuyla başlayacak. Saat 18.00’de Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezinde düzenlenecek töreni değerli Tiyatro Sanatçıcı Ali Nihat Yavşan sunacak. Dil Derneği Ömer Asım Aksoy ve Dil Derneği Kerim Afşar Ödüllerinin törenlerini de kapsayan etkinlikte devrimlerimizin yüz akı aydınlarımıza 82. Dil Bayramı Onur Ödülleri verilecek.
Dilseverleri, yurtseverleri, üyelerimizi Dil Bayramının coşkusunu paylaşmaya,
Dil Devriminin 82. yıldönümünü bir arada kutlamaya bekliyoruz.

82. DİL BAYRAMI İZLENCESİ

26 Eylül 2014 Cuma

DİLE GELEN, ELE GELİR!

14.30 – ANITKABİR’DE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’E SAYGI SUNUMU
* * *
18.00 – 82. DİL BAYRAMI TÖRENİ
Sunan: Ali Nihat YAVŞAN

Açış Konuşmaları
Yunus Bekir YURDAKUL
  – Dil Derneği İzmir Temsilcisi
Sevgi ÖZEL – Dil Derneği Başkanı
Alper TAŞDELEN
– Çankaya Belediye Başkanı
Konukların Konuşmaları
* * *
Ödül Törenleri
DİL DERNEĞİ ÖMER ASIM AKSOY ÖDÜLÜ TÖRENİ
DİL DERNEĞİ KERİM AFŞAR ÖDÜLÜ TÖRENİ
* * *
Onur Ödülleri
Prof. Dr. Erendiz ATASÜ, Prof. Dr. Semih BİLGEN,
Yüksel ERİMTAN, Rükzan GÜNAYSU,
Ayşe KAYA, Zekeriya KAYA, Çetin ÖRGEN, Tuncay ÖZKAN.
* * *

Dinleti
Ali Seçkiner ALICI
* * *
Ağırlama

* * *
Düzenleyenler
     DİL DERNEĞİ * CUMHURİYET GAZETESİ * ÇANKAYA BELEDİYESİKatılımcı Kuruluşlar
Arkadaş Kitabevi * Atatürkçü Düşünce Derneği * Bilgi Yayınevi *
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği
Devlet Tiyatrosu Opera ve Balesi Çalışanları Yardımlaşma Vakfı (TOBAV)
Kavaklıdere Dayanışma ve Güzelleştirme Derneği *
Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı
Müzik Eğitimcileri Derneği * Pembe Kurbağa Çocuk Tiyatrosu *
Toplumsal Dayanışma Gönüllüleri Derneği
Tunçbilek Reklam * Türk Hukuk Kurumu * Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı * Ulusal Eğitim Derneği
* * *
Yer: Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi
Kenedi Cad. No. 4 Kavaklıdere – Ankara

“Tekirdağ’da Bir Kürt Düğünü Bir de Sünnet! Ve Çağrıştırdıkları..”


Dostlar
,


“Tekirdağ’da Bir Kürt Düğünü Bir de Sünnet Ve Çağrıştırdıkları..”

başlıklı yazımızı 12.7.2008’de Tekirdağ’da yazmış ve www.facebook.com/profsaltik  adresinde paylaşmıştık. O dönemde www.ahmetsaltik.com adresli sitemizi
merhum Ahmet Selçuk Acunsal’ın teknik desteği ile yürütmekteydik.
Kendisini beklenmedik biçimde erken yitirince (toprağı bol olsun..) o siteyi iptal etmiş ve şimdiki sitemizi açmıştık (orada yayımlanan yazıları, merhum Acunsal’dan
site şifresini alamadığımızdan, kurtarmak olanağı olmadı..)

Adı geçen makalemizi 6 yıl sonra bir kez daha okumakta yarar var…
Şöyle giriyoruz :

  • “En az 5-6 saattir, 50 m ötede eğlenen Kürt kardeşlerin yüksek sesli müzikleri, bizlere ziyafet oluyor yaz tatili­mizde.. Açık hava diskosundayız. Hiçbir tercih hakkımız sorul­madan. Müzik arası tüm konuşmalar Kürtçe.. Yalnızca 2-3 tane Türkçe türkü söylediler toplam 50-60 parça içinde ve en az 90-100 desibel düzeyinde gürültü tam şu anda bitti (saat 22:30). Gürültü Kontrol Yönetmeliği’ne göre açık alanda en çok 55 desibel ses düzeyine izin verilmesine karşın saat­lerce, Topağaç bölgesinde tüm çevreye  adeta “otantik bir konser yayını yapıldı. Küçük bahçelerinde halaylar çektiler, eğlendiler doyasıya.Yaşasın AB süreci ve de Kopenhag Ölçütleri…”

****************

Devamla :

  • “Fransa milleti değil, Fransız,
  • İngiltere milleti değil, İngiliz,
  • İtalya milleti değil, İtalyan,
  • İspanya milleti değil, İspanyol,
  • Japonya milleti değil, Japon..
  • Amerikalı değil, Amerikan![1]
  • …………………………

Bir ülke adı var, bir de o ülkenin farklı etnik kökenler­den de gelse halkının gönüllü uluslaşması ile ULUS adı! Türkiye’ye çok görülen; kimilerince de Yüce ATATÜRK’ün dahice Ne mutlu Türk’üm di­yene! tarihsel-sosyolojik-doğal sentezine karşı çıkılarak.

Türkiye’li” tuzağının dayatılmak istendiği zavallı ül­kemiz ve de mazlum halkımız. Emperyalizmin halkı birbi­rine düşürerek, sözde azınlıklar yaratarak ulusal bütün­lüğü zayıflatma girişimleri.. Artık sıkmaya başladı, ya­vanlaştı!

Bırakınız artık, insanları birbirine düşmanlaştırarak kadim “böl-yönet”
(Divida et İmpera!) oyunlarını ey Batılı emperyalistler!.

[1] 11 Eylül 2001 İkiz Kule Saldırısı planı tutmuş, ABD yurttaşları Kongre’de
We’re Americans! We’re Americans! diye haykırıyorlardı.. ABD ve çoğu AB ülkesinde, SSCB, Çin, Japonya’da.. pek çok kamusal kurumun adının başında ya
ülke ulusunun adı (British, French, American,  Japanese, Chinese, Russian, German, Indian..) ya da “National”, “Ulusal” sözcüğü yer alır. Bizde bu “Türk”, “Turkish” sözcüğüne karşı kışkırtılan “nefret” nedendir acaba ??!

**************

Ve bağlıyoruz :

İnsanlık onuru kazanacak!..

Bizler örgütlü ve akla-bilime dayalı savaşımı sürdür­dükçe o günler daha yakın olacak.. Belki fukara küsürat ömrümüzde biz görmeyeceğiz, fakat insanlık, bir bütün ve sürekli, değil mi?

Her kuşak, uygarlık meşalesini giderek daha da yüksek burçlara taşımak zorunda
değil mi?

Şanlı Nesimi, Martin Luther, Pir Sultan, Abdal, Giardano Bruno, İbni Haldun,
Galileo Galilei.
.. hep öyle yapma-dılar mı? Canları pahasına, göz kırpmadan! Günümüz anayasaları ne yazık ve ne acı ki, İnsan derisiyle kaplı! (Prof. Tarık Zafer Tunaya; İnsan Derisiyle Kaplı Anayasa, Çağdaş yay. 1979)

Yineleyelim : İnsanlık onuru kazanacak!

Emperyalizm ve sömürgecilik, yeryüzünden yok olacak.
Bizler o za­manlarda, günün yakıcı sorunlarına tarihin derinlikle­rinde kalmış zavallılıklarımız diye bakacağız tatlı tebes­sümler dudaklarımızda..
Anakronik gevezelikler yapıyor olacak kimi okumuşlarımız zaman tunelinde.

İnsanlık  olgunlaşma sürecini tamamlayamadı, üstelik bu çok görece; ama “bebek” hızla, durmadan büyüyor, büyüyecek, büyüyecek..! Eytişimin (Diyalektiğin) gerekirci (Deterministik) tunç yasası böyle yazılı.

**********

Yaklaşık 4 sayfa ve pdf olarak aşağıda sunuyoruz :

Tekirdağ’da Bir Kürt Düğünü, Bir de Sünnet!, 12.07.08

Sevgi ve saygı ile.
21.9.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

MUSTAFA KEMAL Anlatıyor : 10 Ağustos 1915; Conkbayırı


Dostlar
,

10 Ağustos 1915 Conkbayırı utkusu ve olayını anmadan geçmemeliyiz.

12. CB / Yarıbaşkanı seçimi Türkiye gündemini tutsak almamalı..

Geçtiğimiz yıl bu konu hakkında yazdığımız yazıyı, 99. yılında yeniden paylaşmak isteriz.. (Yine sitemizde paylaştığımız Sn. E. Tuğa. Türker Ertürk‘ün konuya özel görsel iletisine de bakılması…)

Gelecek yıl, bu kritik tarihsel Conkbayırı olayının 100. yılıdır. Dünya siyaset,
uygarlık, savaş tarihi açısından son derece öğretici, öğreti (doktrin) koyucu bir olgudur.
Başta TSK olmak üzere, önemine uygun biçimde anılmak üzere şimdiden hazırlık yapılmalıdır.

Genç subay Albay Mustafa Kemal, askerlerine dövüşmeyi –  savaşmayı değil;
“ÖLMEYİ” emredebilmiştir! 1. Anafartalar Utkusu (zaferi) bu olağanüstü,
benzeri daha önce harp tarihinde olmayan, askeri taktik ve stratejinin ürünüdür.

Mustafa Kemal’in askerleri vatanları için, tarihte örneği olmayan bir biçimde aldıkları buyruk gereği “ÖLÜRKEN“, arkadan gelenler yetişmiş ve işgalci İngiliz birlikleri
geri çekilmek zorunda kalmışlardır.

Yine Mustafa Kemal’in kendi anlatımında görüldüğü üzere,
işte muharebenin kazanıldığı an, o an” dır.

CONKBAYIRI şehitlerine ve yaşamda olmayan gazilerine,
bu kurtuluş destanını yaratan tüm kahramanlara; Başta YÜCE ATATÜRK olmak üzere selam olun!

Sevgi ve saygıyla.
11.8.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

================================================

MUSTAFA KEMAL Anlatıyor : 10 Ağustos 1915; Conkbayırı

Cephede askerlerinin arkasında değil önünde Kemal Paşa..

İngiliz siperlerine 20-30 m yaklaşıyor ve oradan birliklerine saldırı emri veriyor kırbacı ile. Dünya askerlik literatüründe eşi benzeri görülmemiş bir örnek..
İşte Conkbayırı Gazisi Mustafa Kemal Paşa böyle bir insan..
Şarapnel göğsündeki saati parçaladı ve mutlak bir ölümden kurtuldu.

Bu vatan kolay kurtulmadı. Öğrenmek ve vefalı olmak namus borcumuzdur.
Yüce ATATÜRK ve tüm dava-silah arkadaşlarına, şehit  ve gazilere (kaldı mı ki??)
98 yıl sonra selam olsun gönülden kopan..

**************************

MUSTAFA KEMAL Paşa Anlatıyor             :

10 Ağustos 1915, Conkbayırı

Conkbayırı’nı almak ve bütün boğaza hâkim olmak için İngilizler 20.000 kişilik bir kuvvetle günlerce kazdıkları siperlere yerleşmişler, hücum anını bekliyorlardı.

Gecenin karanlığı tamamen kalkmış, tan ağarmak üzere idi.
8. Tümen komutanı ve diğer subaylarını çağırdım.

Mutlaka düşmanı mağlup edeceğinize inanıyorum.
Ancak siz acele etmeyin evvela ben ileri gideyim.
Size ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız.. dedim.

Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim.
Hücum baskın tarzında olacaktı.
Sakin adımlarla ve süzülerek düşmana 20-30 m yaklaştım.
Binlerce askerin bulunduğu Conkbayırı’nda çıt çıkmıyordu.
Dudaklar sessizce bu sıcak gecede dua ediyordu.

Kontrol ettim.
Kırbacımı başımın üstünde kaldırıp çevirdim ve birden aşağı indirdim.
Saat 04.30’da kıyametler kopmuştu İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı.
Allah Allah sesleri bütün cephelerde, karanlıkta gökleri yırtıyordu.

Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hâkim olmuştu.
Düşmanın topçu ateşi gülleleri büyük çukurlar açıyor
her tarafa şarapnel ve kurşun yağıyordu.

Büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı,
sarsıldım, elimi göğsüme götürdüm, kan akmıyordu.

Olayı Yb. Servet Bey’den başka kimse görmemişti.
O’na parmağımla susmasını emrettim.

Çünkü vurulduğumun duyulması cephelerde panik yaratabilirdi.
Kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat paramparça olmuştu.
O gün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı olarak çarpıştım.
Yalnız bu şarapnel, kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı.

Aynı gün gece yani 10 Ağustos 1915 günü beni mutlak ölümden kurtaran
ve parçalanan saatimi Ordu Komutanı Liman Von Sanders Paşa’ya
hatıra olarak verdim.

Çok şaşırmış ve heyecanlanmıştı.
Kendileri de altın cep saatini bana hediye ettiler.

Bu hücumlarda İngilizler binlerce ölü bırakarak tamamen geri çekildi ve
Çanakkale’nin geçilmeyeceğini iyice anlamış oldular..”

============================

Kahramanlara 98 yıl sonra ödenemez bir minnet ve şükranla..

Sevgi ve saygı ile.
Elazığ, 10.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Anayasa Mahkemesi’nin Önünde Adalet Nöbeti Sürüyor..

Anayasa Mahkemesi’nin Önünde Adalet Nöbeti Sürüyor..

Dostlar,

Anayasa Mahkemesi’nin önünde günlerdir Adalet Nöbeti tutan
avukatlar Şule Nazlıoğlu Erol, İlkay Sezer, Murat Ergün, Başkan Haşim Kılıç’la görüştü. Haşim Kılıç‘la yaklaşık 1 saat süren bir görüşme yapan avukatlar,
saat 12.00’de basın açıklaması yapacak.
(Şu dakikalarda bu basın açıklaması başladı, konuyu ayrıca işleyeceğiz..)

Nöbetin 2. gününde akşam 17:30 – 19:00 arasında 15 saat biz de nöbete katıldık.
ODATV’den Müyesser Yıldız öğlen saatlerinden beri oradaydı.
Yeniçağ’dan Yavuz Selim Demirağ ile ayaküstü konuştuk.
CHP eski Ankara Milletvekilerinden Av. Hakkı Süha Okay ile de..
Deneyimli hukukçu Okay, 5 numaralı sabit diskin apaçık suç üreten komplo oluşu karşısında Adalet Bakanlığı’nın yasa yararına bozma istemiyle Yargıtay’a başvuracak olmasını önemsiyordu. AYM’nin kararını ise kestirmekte zorlanıyordu..

– Mahkeme göreve
– AYM göreve
Mustafa Kemal’in askerleririyiz…
başlıca sloganlardı..

Ellerde bayraklar, kimilerinin üzerinde Yüce ATATÜRK‘ün kalpaklı posteri basılmış, çeşitli içerikte dövizler..

Bizim de bir elimizde bayrağımız, öbür elimizde bir döviz vardı..
Çankaya Belediyesi’nin Ahlatlıbel açıkhava dinlenme tesislerinin giriş kapısı önünde idik. Anayasa Mahkemesi de tam karşımızdaydı.
Mahkeme kapısı önünde 2 polis otomobili bir de irikıyım cipi önlem almıştı.

İlginç gözlemimiz ise, yoldan geçen araçların korna çalarak, el sallayarak ve
ışıklarını yakarak destek vermeleri idi. 1,5 saat boyunca bu olguyu dikkatle izledik.
Teker teker çetele tut(a)madık ama rahatlıkla söyleyebiliriz ki, yüzlerce araçtan 3/4’ü göstericilere sıcak destek verdiler. 3/4’ü olmasa bile kesinkes 2/3’ünden az değildi..
Büyük araçlardan TIR’lar, kamyonlar havalı kornalarını özellikle tempolu olarak çaldılar ve mimikleri ile jestleri ile, el sallayarak apaçık ve coşkulu destekler verdiler..

Bir canlı yayın aracı alan girdi.. CNN Türk’ten Cüneyt Özdemir’in 5N1K programı için geldiğini Yavuz Selim Demirağ gidip öğrendi ve “abla” diye seslendiği Müyesser Yıldız’a bilgi verdi..

Dönüşte otobüs durağında beklemekte olan orta yaş üstü bir bayanı, eşimizle birlikte bulunduğumuz otomobilimize aldık.. Hoşdere Cadddesi’nden inerken de evlerinin önünde bıraktık. Rahmetli Org. Teoman Koman Paşa’nın kızkardeşi Nur(h?)an Koman idi bu konuk yolcumuz. Çooook dertli idi 6-7 yıldır sürdürülen zulümden.
Ağabeyinin 27 Mayıs’ta Teğmen olduğunu, asılan 3 kişiden sorumlu olamayacağını isyan ederek anlatıyordu. Daha sonra darbelere karşı oluşu nedeniyle “tabutlukta yatırıldığını” da belirtti Koman Paşa’nın. Cezaevinde ağır hastalığına karşın dimdik durarak ailesine bile hastalığını söylemediğini, duruşmada bayılması üzerine ilerlemiş kanser olduğunu öğrendiklerini ve hastalığı yüzünden serbest bırakılmasının (tutuksuz yargılama) ardından kısa sürede (3 ay!), etkili sağaltım için geç kalınmış olduğundan sevgili ağabeyini gözleri nemli bize aktardı..

Tutsak askerlerin eşlerinin, çocuklarının, yakınlarının yaygın ölçüde ve
ağır depresyonda olduklarını, ilaçla ayakta kalmaya çabaladıklarını aktardı.
Bu zulmün “bir an önce”, dakika oyalanmadan bitirilmesinin zorunlu olduğunu vurguladı. 25 Aralık 2013’ten bu yana, TSK’ya kumpasın Başbakan ve danışmanınca
kamuoyu önünde ve gazete makalesiyle (STAR, Yalçın Akdoğan) itirafının üzerinden
4,5 ay geçtiği halde masum tutsakların salıverilmemesine isyan ettiğini belirtti.
Kendisinin de ciddi sağlık sorunları vardı ve yoğun sigara içiciliğini bırakamıyordu..

***************

ADD Genel Merkezi de eyleme destek kararı aldı ve
web sitesine aşağıdaki açıklamayı koydu :

*****

Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik tüm ülkeye egemen olmuştur.
Yargı, maalesef siyasal hesaplaşmanın aracı haline getirilmiş;
tarafsızlığını, bağımsızlığını ve evrensel değerlerini yitirmiştir.

Hukuk düzeninin ülkeye yeniden egemen olabilmesi için  yürütülen adalet arayışları neticesinde; Ergenekon, Poyrazköy, Oda TV, Şike ve 28 Şubat Davalarında
haksız ve hukuksuz olarak tutuklanan yurtseverler tahliye edilmişlerdir.

Şimdi sıra; kumpas kurularak, katakulli yapılarak yüzlerce şerefli Türk Askerinin
tutsak edildiği Balyoz ve Askeri Casusluk gibi davalardadır.

Bu davalarda insanların sahte ihbar mektuplarıyla, yasadışı dinlemelerle, sahte delillerle, tasarlanmış ve ayarlanmış bir kısım yargı mensuplarıyla mahkum edildikleri, sadece iktidar değil, iktidar yanlısı basın ve hukukçular tarafından da kabul edilmektedir.

Artık bu davalardan tutsak edilen kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının hapislerde tutulması mümkün değildir. Acilen tahliye edilmeleri gerekmektedir.

Bu kapsamda; Anayasa Mahkemesi’nden, Balyoz ve Askeri Casusluk Davası sanıklarının bireysel başvurularını acil olarak değerlendirmesi beklenmektedir.

Ancak, bireysel başvuruların üzerinden 6 ay’dan çok zaman geçmesine karşın
Anayasa Mahkemesi henüz kararını açıklamamıştır. Bu nedenle, adaletsizliğe karşı son umut olan Anayasa Mahkemesini göreve davet etmek üzere 05 Mayıs 2014 Pazartesi günü saat 13.30’da Anayasa Mahkemesi önünde Türkiye Emekli Subaylar Derneği ve diğer demokratik kitle örgütleri ile birlikte bir basın açıklaması yapılması ve daha sonra karar açıklanıncaya kadar Mahkemenin karşısında nöbet tutulması planlanmıştır.

Tüm dostlarımızın eş, dost ve yakınları ile birlikte basın açıklamasına katılımı beklenmektedir.

Saygılarımızla

Vardiya Bizde Platformu-Ankara

Not: Güvenpark’tan kalkan 103, 192-2, 192-4, 192-5 ve Akköprü’den kalkan 102 nolu otobüslerin İncek yolu üzerinde Anayasa Mahkemesi önünden geçtiği öğrenilmiştir. Hareket Memurluklarından da sorulabilir.

Ulus İtfaiye Meydanı’ndan da İncek dolmuşları kalkmaktadır.

23 Nisan 2014 Anıtkabir fotolarımız..


23 Nisan 2014 Anıtkabir fotolarımız..

Dostlar,

23 Nisan 2014 Çarşamba günü, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızın 94. yılı anmaları için Yüce ATATÜRK‘ümüzü ziyaret etmek üzere ANITKABİR’de idik..

Çektiğimiz birkaç kareyi paylaşmak istiyoruz..

Tüm Ulusumuza hayırlı olsun..

Bu zor dönemler de geride kalacaktır elbette ve Türkiye yoluna devam edecektir..

23_Nisan_2014_Anitkabir (1) 23_Nisan_2014_Anitkabir (2) 23_Nisan_2014_Anitkabir (3) 23_Nisan_2014_Anitkabir (5) 23_Nisan_2014_Anitkabir (7) 23_Nisan_2014_Anitkabir (8)

 

 

 

 

 

 

 

Sevgi ve saygı ile.
26 Nisan 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

ULUSAL KAHRAMANIMIZ BOĞAZLIYAN KAYMAKAMI KEMAL BEY UNUTULMAMALI


Dostlar
,

Yozgat – Boğazlayan Kaymakamı yurtsever insan Kemal Bey, 10 Nisan 1919’da Vahdettin döneminde adeta yabancılara kurban gibi, diyet olarak sunulmuştur.
Bir ülke, bir halk Bağımsızlığını yitirdiğinde, sizden yurtseverlerinizi kurban etmenizi bile dayatabilirler. Kaymakam Kemal Bey’in dramı da bu acı olgunun bir örneğidir.
10 Nisan 2015’te olayın üzerinden 95 yıl geçmiş oldu.

Görülüyor ki, Tarih ve “Devlet aklıyla yönetilen toplumlar” bu tür örselenmeleri (travmaları) unutmuyor ve kolay kolay da bağışlamıyorlar. Bu tarihsel – toplumbilimsel gerçeklik bilinen çevrelerce olabildiğine kötüye de kullanılıyor.
Bu tür acı olaylar özellikle tezgahlanarak “toplumsal ayrışma” tohumlanıyor..
Bu olgunun insanlık tarihinde en tipik örneği belki de KERBELA KIRIMI‘dır! Aradan 1376 yıl geçmiştir ve Dünyada hatırı sayılır bir kitle, milyonlarca Alevi – Şii, her yıl Muharrem ayında Peygamberin ailesini (Ehl-i Beyt) katleden Muaviye – Yezit geleneğini lanetlemekte ve 12 gün boyunca (Hz. Hüseyin ve yanındaki 71 kişinin çölde tutsak alınıp susuz – aç bırakılarak kırıldığı süre) yas tutmaktadır.

“Travma sonrası gerilim bozukluğu” (Post traumatic stress disorder)
bin yılı aşkın bir süredir, uzamış yas sendromu olarak yaşanmaktadır.

Toplumsal barış gerçekten isteniyorsa, kitlelerin vicdanını yaralayarak
isyan ettirecek, toplumsal adalet duygusunu yıkacak eylemlerden kaçınılmalıdır.

Bu yaraları sarmak çok ama çok zor olmaktadır. Bu bağlamda Anadolu İhtilalcileri, bu yarayı da sarmaya çabalamışlardır. Yüce Atatürk, ULUSAL KAHRAMANIMIZ  BOĞAZLIYAN KAYMAKAMI KEMAL BEY’in saygınlığını geri vermiş (iade-i itibar) ve 3 çocuğuna vatana hizmet gerekçesi ile aylık bağlanmasını sağlamıştır

Tarihten ders almayı = bilimsel çıkarımlar yapmayı mutlaka öğrenmek zorundayız.
Böyle yaparsak geleceği daha başarılı öngörebilir ve benzer yanlışlardan sakınırız. Ülkede ve Dünyada Barışı ve esenliği kurmada Tarih, okumasını bilirsek çok yararlı.

Sevgi ve saygı ile.
10 Nisan 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===========================================

ULUSAL KAHRAMANIMIZ
BOĞAZLIYAN KAYMAKAMI KEMAL BEY UNUTULMAMALI

Bogazliyan_Kaymakami_Kemal_Bey

 

 

 

Osmanlı hükümetince emperyalist ülkelere hoş görünmek için,
“tehcir” (zorlamalı göç) sırasında Ermeni halkının ölümünden sorumlu tutulan
Yozgat – Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey, 1919’da düzmece bir mahkeme ile yargılandı ve 10 Nisan 1919’da adaletsiz biçimde idam edildi.

Ulusun Şehidi Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey unutulmamalıdır, unutmadık.
Ulusun Şehidi Kemal Bey, idam sehpasının önünde son sözü sorulduğunda
halka şunları söylemişti :

  • “Sevgili vatandaşlarım, ben bir Türk memuruyum. 
    Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir.
    Sizlere yemin ederim ki, ben masumum.
    Son sözüm bugün de budur, yarın da budur.
    Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. 
    Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun adalet!
    Benim sevgili kardeşlerim, asil Türk Milletine çocuklarımı emanet ediyorum.
    Bu kahraman millet elbette onlara bakacaktır.
    Allah, vatan ve milletimize zeval vermesin. Amin.
    Borcum var, servetim yok, üç çocuğumu, millet uğruna yetim bırakıyorum.
    Yaşasın Millet…”

Not           :
Yoğunluğumuz nedeniyle bu yazı birkaç gün gecikti,
izleyicilerimizin hoşgörüsünü diliyoruz..

Fenerbahçeliler Ata’nın huzuruna çıkıyor


Dostlar
,

Bu eylemi aklımız ve yüreğimizle destekliyoruz..
Bu gün biz de Fenerli’yiz..
Hepimiz Fener’liyiz bu gün..
Kurumlarımızı gericiliğe, iğrenç siyasete ve ve karanlık siyasetçilere bırakmayacağız.
Dinci tolaliter despotluğa teslim olmayacağız.
Yüce ATATÜRK‘ün deyimiyle (10. Yıl Söylevi; 29.10.1923)

“AYRICALIKSIZ SINIFSIZ KAYNAŞMIŞ BİR KİTLE OLACAĞIZ!”

Sevgi ve saygı ile.
23 Mart 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=================================

Fenerbahçeliler Ata’nın huzuruna çıkıyor

Fenerbahçe camiası bugün binlerce taraftarın eşliğinde Anıtkabir’e yürüyor.

Fener_Anitkabir'de_23.3.14

Türkiye’nin dört bir yanından Fenerbahçe derneklerinin öncülüğünde
kaldırılan otobüsler Ankara’ya ulaşmış durumda.
Çok sayıda sivil toplum kuruluşunun da destek verdiği yürüyüşte
Vardiya Bizde grubu ile CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal,
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu,
İşçi Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Levent Kırca da yer alacak.
Binlerce Fenerbahçeli’nin katılması beklenen yürüyüş,
14.00’te Aslanlı Yol’dan başlayacak.

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım‘ın şeref defterini imzalamasıyla
son bulacak yürüyüşün ardından herhangi bir organizasyon yapılmayacağı bildirildi.

ATATÜRK ve TÜRK KADINI


Dostlar
,

Değerli Meslektaşım Prof. Dr. Mehmet Ali Körpınar (Cerrahpaşa Tıp Fakültesi),
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için bir yazısını yollamıştı
ve dün o yazıyı yayımlamıştık.. Bu gün de kısa ama etkileyici bir görsel yolladı.

Teşekkür ederek bunu da paylaşalım..

İzlemek için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

ATATURK_ve_Turk_Kadini

Yüce ATATÜRK‘e de, bize yaşamı olanaklı ve keyifli kılan
tüm kadın arkadaşlarımıza da, emekçi kadınlarımızın emeklerine de
hürmet ve şükranla..

Sevgi ve saygı ile.
8 Mart 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Bilimsel Araştırmalarımız ve Ödüllerimiz..


Bilimsel Araştırmalarımız ve Ödüllerimiz..

Dostlar,

Hoşgörünüzle, bilimsel çalışmalarımızdan aldığımız ödülleri de arşivimize koymak isteriz.

Ahmet_SALTIK’in_Bilimsel_Arastirma_Odülleri

Geçtiğimiz hafta tüm bilimsel yayınlarımızı (253 ulusal + 47 uluslararası = 300 adet) sunmuştuk.

Ahmet_SALTIK’in_Bilimsel_Yayinlar_Listesi_Odulleri_ve_CV’si

“Meslek Hastalıklarına Tanı Koyma Sorunsalı” başlıklı makalemizi sunarken
bu listeyi de pdf olarak vermiştik..

Ayrıca salt iş ve meslek hastalıkları, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanlarında yaptığımız 52 bilimsel çalışmanın listesini de pdf olarak sunmuştuk..

http://ahmetsaltik.net/arsiv/2014/02/Ahmet_SALTIK_Is_ve_Meslek_Hastaliklari_Bilimsel_Yayinlari.pdf 

*****

1988, 8 Nisan’da başladığımız Öğretim Üyeliği mesleğinde çeyrek yüzyılı
geride bıraktık. Var gücümüzle ülkemize hizmet etmeye çabaladık.

Gecemizi gündüzümüze kattık, üzerimize çoook güneşler doğdu..
Her şeyimizden özveride bulunduk.

1996’da ADD Edirne Şubesi Başkanı ve sonrasında hep ADD Genel Merkezi’nde yönetim görevlerimiz (Genel Başkan Vekilliği  dahil) oldu ve bu kez adeta 2 insan olmaya çabaladık..

  • AYDINLANMA’ya adanan yıllar…

Ülke içinde ve dışında 1500’e yakın (binbeşyüz!) görsel konferans verdik.
500’e yakın (beşyüz!) aydınlanma makalesi yazdık..
Bunları umarız kitaplaştırma olanağımız da olur..

*****

Yaşımız 60’ı geçti ve artık emeklilik bağlamında geriye saymaya başladık denebilir.

14 Kasım 2020’de, yaklaşık 7 yıl sonra, olağan koşullarda emekli olacağız..
37 yıldır Emekli Sandığı’na primler = ek vergiler ödüyoruz ama bu kuruluştan
kamusal emeklilik güvencesi ile emekli olup olamayacağımızı da bilemiyoruz??

Devlet BES’i (Bireysel Emeklilik Sistemi) öylesine cömert destekliyor ki, anlaşılır gibi değil!.. 2013’ten beri bu sistemde yatırılan her 100 TL/ay’lık prime Devletimiz 25 TL de kendisi veriyor. 2014’te de sürecek.. %25 kazanç sağlayacak başka bir finansal araç (enstrüman) verili koşullarda (konjektürde) yok!

Dolayısıyla bu cömertlik (agressif politika), tümüyle özel emekliliğe geçiş için kararlılığı ve aceleyi de tanımlıyor.

Tüm bu fırsatları Yüce Atatürk’ün bizlere kutsal emaneti Cumhuriyetimize borçlu olduğumuzun hücrelerimize, hatta moleküllerimize dek ayırdındayız.

Bize bu onurlu fırsatı bize veren tüm kişi (başta anne ve babamızla öğretmenlerimiz)
ve kurumlara (ilkokul – ortaokul – lise – Hacettepe Tıp – İstanbul Tıp – King’s Colege Hospital / Londra- Texas School of Public Health / Houston – Trakya Üniversitesi
Tıp Fakültesi / Edirne – Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, ADD..) yönetici ve çalışma arkadaşlarımıza…

Türkiye’ye borcumuzu ödeme çabamız son nefesimize dek sürecek..

Sevgi ve saygı ile.
18.2.14, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Fatih Hilmioğlu Hakkında Türk Tabipleri Birliği Bilim Kurulu Raporu ve Cumhurbaşkanı’na Mektup

Fatih Hilmioğlu Hakkında Türk Tabipleri Birliği Bilim Kurulu Raporu ve Cumhurbaşkanı’na Mektup

TTB_logosu

 

Pof. Dr. Fatih Hilmioğlu Hakkında Türk Tabipleri Birliği
Bilim Kurulu Raporu ve
Cumhurbaşkanı’na Mektup

 

 

 

Dostlar,

17 Nisan 2009’dan bu yana neredeyse 5 yıldır hapiste tutulan sevgili meslektaşımız
Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu için, bizim de üyesi olduğumuz Türk Tabipleri Birliği (TTB)
bir Uzmanlar Kurulu Raporu hazırlattı :

  • TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA KURULU
    DEĞERLENDİRME RAPORU

Rapor 30 Ocak 2014 günü TTB web sitesinde yayımlandı.

Prof. Dr. Osman Cavit Özdoğan (Gastroenteroloji ve Hepatoloji)
Prof. Dr. Ümit Biçer (Adli Tıp)
Prof. Dr. Fatih Selami Mahmutoğlu (Ceza ve Ceza Usul Hukuku)
Uzm. Dr. Ali Çerkezoğlu (Adli Tıp)
Uzm. Dr. Ali Özyurt (Anesteziyoloji ve Reanimasyon)

4’ü hekim 1’i Ceza hukukçusu bu uzmanlardan,

  • 22.01.2014 tarihli Türk Tabipleri Birliği’nin görevlendirme yazısıyla;
    Fatih Hilmioğlu hakkında düzenlenmiş tıbbi belgeler incelenerek
    Fatih Hilmioğlu’nun sağlık durumu, hastalığın klinik seyri ve hapishane koşullarında kalmasının sağlığını ve yaşamını nasıl etkileyeceği konusunda
    bilimsel değerlendirme talep edilmiştir.

Kurul, toplam 16 sayfadan oluşan kapsamlı bir rapor düzenlemiş ve
TTB Merkez Konseyi‘ne sunmuştur.

Portresi_sizin_Allahiniz_yok_mu

 

 

 

 

 

Rapor kritik durumu başından beri irdelemekte, hukuksal ve tıbbi tabloyu
bilmem kaçıncı kez net olarak ortaya koymakta.

Dr. Hilmioğlu, ilerlemiş Hepatit B enfeksiyonu hastası, siroz başlamış, karaciğerinde
3 tane kanser öncesi nodül var, her an öldürücü kanama riski taşıyan
özofagus varisleri gelişmiş ve ağır depresyonda..

Hijyenik koşullarda stressiz ortamda yaşaması ve uygun beslenmesi gerekiyor.
Hastanede yatarak tedavisi de..

Ayrıca yemek borusunun mideye bağlandığı bölgedeki varisler nedeniyle
Portal hipertansiyon ve gastropati) her an öldürücü kanama tehlikesi olduğundan,
açık göğüs cerrahisi yapılabilecek tam donanımlı bir hastanenin olduğu merkezde yaşaması gerekiyor.

Bu ağır ve vahim durum, en az 3 ayrı kurul raporuyla aşağı yukarı ortak vurguyla belirlenmiş durumda.. Fakat Adli Tıp Kurumu ayda bir Silivri Devlet Hastanesinde
kontrol vererek tutuklu – hükümlü durumun sürdürülmesinde sakınca görmüyor!

Rapor ayrıntılı okunduğunda tam bir ders – eğitim belgesi aslında..
Hem Adli Tıp derslerinde hem de Ceza ve Ceza Usul Hukuku derslerinde..

Söz konusu raporu bütünüyle okumak için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklayınız..

Dr. Hilmioğlu’nun ağabeyi ve Avukatı Hayati Hilmioğlu’nun Anayasa Mahkemesi’ne
uzun tutukluluk nedeniyle başvurusu henüz sonlanmadı??..

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise, önüne Adli Tıp Raporunu içeren başvuru gelmesi durumunda yetkisi olabileceğini belirterek suret-i haktan görünen bir savunma yaptı kamuoyu önünde. Cumhurbaşkanı neden şunu sorgulamaz :

  • Adli Tıp Kurumu, neden en az 3 tam donanımlı hastane kurul raporunu
    görmezden gelir??

Cumhurbaşkanı, Anayasanın 104. maddesine göre (ilk tümce);

  • Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve
    Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını,
    Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.

Adli Tıp Kurumu‘nun bu anlaşılmaz ve anlatılamaz inadının ardında ne vardır?

Bu açık çatışmaya bir insanın yaşamının kurban edilmesini
Cumhurbaşkanı seyir mi edecektir?

Bir türlü uzman kurul raporlarına saygı göstermeyen bu Adli Tıp Kurumu’nun keyfi
ve hukuk tanımaz tutumu sorgulanmayacak mıdır? Bunu Adalet Bakanlığı,
ilgili mahkeme, infaz savcılığı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı yapmadığına göre, sorunu çözecek makam Devletin başıdır. Adli Tıp Kurumu Başkanının atama kararnamesinde Cumhurbaşkanı Gül’ün de imzası vardır.

Gül, Kurum Başkanını çağırıp bilgi almış mıdır? Kamuoyuna açıklayabilir mi?
Almadıysa şimdi düşünür mü? Eğer hala tatmin olmadı ise bir de kendisi dilediği
tam donanımlı hastaneden, bağımız uzmanların da yer alacağı (Türk Tabipleri Birliğinden, Uzmanlık Derneklerinden, Yabancı uzmanlardan) soncul (nihai)
hakem kurul raporu isteyemez mi??

Dahası, Devletin başı, buyruğundaki Devlet Denetleme Kurulu‘nu
neden devreye sokmaz? Adli Tıp Kurumu bu denli politize olmuş – edilmiş ve
şaibe altında iken..

Bu arada vurgulayalım :

  • Adli Tıp Kurumu mutlaka özerk bir yapıya kavuşturulmalıdır.

Unutulmasın;

  • Çoğulcu (Çoğunlukçu değil!) Demokrasi,
    özerk kurumların kolonları üstünde yükselir.

Cumhurbaşkanı Gül, bu davranışıyla, ayrımında ya da değil, Fatih Hilmioğlu’nun
yavaş yavaş, taammüden öldürülmesi suçuna, apaçık bir cinayete ortaklık etmektedir.

Yüce Atatürk‘ün yüksek makamı, böylesine utandırıcı bir eyleme ortak olabilir mi?

Cumhurbaşkanı Sn. Abdullah Gül, son derece kritik bir karar aşamasındadır,
hem de hiç gecikmeden..

Aynaya bakmalı ve büyük bir ivedilikle vicdanının sesini dinlemelidir.

Anayasadaki yetki artık O’nu bağlamaktadır; istenen, olmayan suçun ve cezasının kaldırılması – Hilmioğlu’nun affı değildir; istenen; cezanın infazının mağdur sağlığını kazanana dek ertelenmesidir. Sağlık durumu elverdiğinde yine cezaevine konmak üzere.. Dilerseniz cezayı ağır hastalık ve kocama nedeniyle hafifletmek ya da kaldırmak yetkiniz de var :

Anayasa md. 104/b : Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak..  

Evet Sayın Gül, insaf ediniz artık insaf..

Bu yazı sizi cinayete ortak olmaktan, katil olmaktan alıkoyma amacı da taşıyor..
Bütün kalbimizle geç kalmamanızı diliyor ve bekliyoruz ulusal ve uluslararası kamuoyu önünde..

Türkiye’nin artık bu tür insancıl adımlara çok acil gereksinimi var..

Sevgi ve saygıyla
10.02.2014, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net