Etiket arşivi: Mustafa Kemal’in askerleri

MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİ HER KOŞULDA KUBİLAY OLARAK 100 YILDIR VARLAR, AYAKTALAR

Sefa Yürükel,” Ermeniler tarafından yapılan soykırımların peşi bırakılmamalıdır!” – Brüksel Türk

Sefa Yürükel
Antropolg- Yazar

Adı, Mustafa Fehmi Kubilay olan bir yiğit devrimci öğretmen ve asker, Menemen’de, 92 yıl önce, 23 Aralık 1930 tarihinde, Cumhuriyeti ve devrimci idealleri savunduğu için katledildi.

Bugünün Türkiye’sinde ise şimdi iktidarda olan ve Kubilay’ı şehit eden ideolojiyi taşıyan bu mevcut gerici güce ve o günün gericilerine karşı çıkarken ve o günün emperyalizminin desteklediği bugünkü iktidarın seleflerince katledilen devrimci öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay‘ı şükranla anarken, o gün Mustafa Kemal’in bu yiğit askerinin başına gelenler, bugün de yine aynı güçlerce 92 yıl sonra da olsa değişik biçimlerde ve yıllar sonra yine Mustafa Kemal’in askerlerinin başına aynı gerici amaçlar ve hedefler doğrultusunda ve yine emperyalizmden destekler alarak getirilmektedir.

Türkiye’de yine bugün de Mustafa Kemal’in askerlerine karşı harekete geçen o günkü gericilerin halefi olan bugünkü gerici iktidar tarafından, yine emperyalizmin istekleri ve onların destekleri  doğrultusunda yürütülen ve sürdürülen bu gerici süreç, Mustafa Kemal’in askerlerini:

103 Amiral davasında olduğu gibi, mahkemelerle ve davalarla korkutmaya çalışarak, sindirmeye çalışarak, gözaltına alarak, emperyalizmin örgütü FETÖ tarafından planlanıp icraa edilen 28 Şubat kumpas davasında olduğu gibi Em. Org. Çetin Doğan ve silah arkadaşlarını hapislere atarak, Em. Korg. Vural Avar örneği cezaevinde ölmesinin koşullarını yaratarak ve Cumhuriyete ve Mustafa Kemal’e bağlı olan bu yiğit askerlere rütbe sökümleri ve ağır cezalar adı altında gözdağı vererek ve aynı zamanda bu yiğit askerlere karşı düşman hukuku uygulanıp onları hapislerde çürütmek için tutsak ederek, tutuklayarak, çeşitli doğal, toplumsal ve hukuksal olanaklardan yoksun bırakarak ve Em. Jnd. Krm. Alb. Aziz Ergen gibi orduevlerine girmesi yasaklanarak sürdürülmektedir.

Görüldüğü gibi, bu tip gerici hamleleri korkudan katmerli bir kin ve nefretle Mustafa Kemal’in askerlerine karşı vicdansızca yapanlarca hala bu gerici süreç, iktidar odaklı olarak sürdürülmekte ve bu son süreçte yaşanan olaylardan çıkarıldığı gibi, emperyalizme bağlı aynı Ortaçağ ideolojisinin 92 yıl öncesinde olduğu gibi ve bugünkü selef – halef ilişkisince yine Türkiye‘de Mustafa Kemal’in askerlerine karşı yinelenmektedir.

Kısaca  Mustafa Kemal’in askerlerine karşı bugün de pervasızca yapılan bu saldırılar, emperyalizme bağımlı aynı gerici ideolojinin 92 yıl sonra da o günün gerici seleflerinin bugünkü haleflerince, bugün yine Türkiye’de iktidar kaynaklı olarak, değişik kategorilerde ve katmerli bir biçimde gerçekleştirilmektedir.

O gün, emperyalizme bağlı olan bu gericileri Atatürk’ün bizzat devrimci emriyle milli devlet, bunları dünya aleme ibret olsun diye hak, adalet, birlik ve dirlik için Millet adına ezmişti. Çünkü  o gün iktidarda devrimci ve anti-emperyalist bir Atatürk ve devrimi yapmış kadrolar ve devrimci bir millet vardı. Şimdi ise karşı devrimci ve emperyalizm tarafından iktidara getirilmiş bir gerici iktidar, karşı devrimci kadrolar ve belli bir düzeyde edilgen kılınmış bir Millet var.

Fakat  “bu iş“ daha bitmedi. Gericiler ve  emperyalizm hiç de erken sevinmesinler.
Bu gericiler ve onların bağlı olduğu emperyalistler 92 yıl önce olduğu gibi yine yenilecekler.  Çünkü hala binlerce Mustafa Kemal’in Askeri tüm Türkiye sathında, sözleri ve eylemiyle diri ve direnen olarak var.

Ama tek sorunları var; o da Kuvvayi Milliye gibi çok örgütlü değiller, icracı değiller.
Ve bu yüzden de ortak olarak ulusal ve Kemalist bir eyleme geçemiyorlar.
Ama bugün iktidardakiler, bu milli askerlerin çok örgütlü olmadığı bu hallerinden bile korkuyorlar. Her saldırılarında korkunun ürettiği icraatları içinde ise her gün kendi zaafiyetlerini üretiyorlar. Yani her saniye “bir şey mi olacak??” diye panik (ürkü) içindeler.
“Enselerine “ bakarak yürüyorlar.

Dün bu gerici iktidara karşı, Jön Türk komutan Vural Avar’ın cenazesinde yer alan binlerce Mustafa Kemal’in askeri, net tutumlarını onurlu bir biçimde gösterdiler. Dün Başkent, onların Cumhuriyete ve Devrimlere ve gerçek silah arkadaşlığına bağlılık haykırışlarıyla yankılandı.
Ve aynı devrimci Kemalist ruh, bu Milletin içinde Kuvvayi Milliye ruhunu taşıyan siyasal, sosyal ve kültürel gruplar olarak da var. Ve ölmedi.

Bunlar, dün Mustafa Kemal’in askeri Vural Avar’ın cenazesinde olduğu gibi, Millet içinde aynı ruhla yarın söz ve eylemlerinde Cumhuriyete ve Atatürk ideallerine bağlılığı yine aynı biçimde haykıracaklar. İşte bunlardan, bu devrimci ruhu taşıyan Mustafa Kemalcilerden bugünkü Menemen’in gerici halefleri iktidarda olsalar bile çok korkuyorlar. “Yarın ne olabilir??” diye çok korkuyorlar. Aman ne korkuyorlar. Korksunlar. Korkacaklar. Korkuları onların hapishanesi olacak ve onların korkudan kaynaklanan zaafları olan bugünkü Kubilaylara karşı düşmanca  ve çağdışı baskıları onların yıkımını ve sonunu getirecek. Yani meydan boş değil. İyi ki değil.

Her zaman olduğu gibi bağımsızlıkçılar:

Atatürk ile kalın
Cumhuriyetle kalın
Bilimle kalın
Akılla kalın
Hoşçakalın

Rütbesi sökülmüş tabuttaki asker

Barış Terkoğlu

Barış Terkoğlu
Son Yazısı / Tüm Yazıları
22 Aralık 2022, Cumhuriyet

Bugünden gençtim. Telefonum çaldı. “Baban öldü” dediler. 51 yaşındaydı. Kimsenin suçu yok, kendi kalbi istememişti. Kara, dipsiz bir kuyuya düştüğümü hatırlıyorum. Geçen salı sabahı telefonum çaldığında, o kuyuyu hatırladım, tahmin ettim, açmadan “Hayır” dedim. Arayan hapisteki Vural Avar Paşa’nın yeğeni Sinan’dı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Sadece “Kaybettik” dedi. Ne acı, amcasının öldüğünü cezaevi müdürünün telefonuyla öğrenmek zorunda kalmıştı. Ölmek ancak ölmekle karşılaştırılabilir sanırdım. Yanılmışım, bu kez öfkem, üzüntümden fazlaydı.

5 Ocak 1938’de Bitlis’te doğmuştu Vural Avar. Yaşasa, iki hafta sonra 85. yaşını kutlayacaktı. Hani “doğuştan” derler ya… Babası İsmail Bey de asker. Oğlu da küçük yaşta babasının üniformasını giydi. 19 yaşında, ilk aşkı, Harp Okulu’ndaki sıra arkadaşı Tuna Hanım’la tanıştı. Birinci sınıfın sonunda evlenmeye karar verdi. Geçen 11 Aralık, 63. evlilik yıldönümleriydi. Çocukları olmadı. Birbirlerini evlat bildiler. Tuna Hanım’ın ölen kardeşinin kızı Yeşim’i de evlat edindiler.

BU KIŞI ÇIKARAMAZ!

Ne istiyorlardı Vural Paşa’dan? 85 yaşında bir hücrede uyurken can vermek… Bu neyin intikamıydı? Yaşlılığa bağlı hastalıkları, geçirdiği koronavirüs, kaburgalarının kırılması yetmemiş, götürüp cezaevine geri bırakmışlardı.

  • Ölüm öyle göstere göstere geldi ki…

Onu ziyaret eden Ahmet Zeki Üçok ile konuşmuş, iki ay önce bu köşede yazmıştım. Üçok, hapiste ziyaret ettiği Vural Paşa’nın durumunu şöyle anlatmıştı:

“Yüksek tansiyon, kalp, demans, prostat, işitme kaybı hastalıkları var. Günde 10 hap kullanıyor. Sürekli eski söylediklerini tekrar ediyor. İsimleri unutuyor. Koğuş arkadaşının ismini hatırlamadı.”

Üçok’un notları şöyle bitiyor: “Çok zayıf ve kırılgan. Bu kışı çıkaramaz.” Gerçekten dediği oldu. Bu kış çıkmadı!

‘KABURGALARIMI GÖMDÜM’

Olacakları bekliyormuş gibi. Son görüş gününde, O’nu gören tutuklu yakını anlatıyor: “‘Vural Paşam, kaburgalarınız nasıl, ağrınız çok mu?’ dedim. ‘Ben kaburgalarımı gömdüm’ dedi bana.”

Ölümünden sonra, Vural Paşa’nın yaşadıklarını nasıl anlattığına bakıyorum. 10 yıl önce ilk kez çıktığı mahkemede söyledikleri bitmeyen intikamı özetliyor: “30 Ağustos 1998’de kadrosuzluktan emekli oldum. Halen 76 yaş içindeyim. 16 yıl önce cereyan etmiş olayları hatırlayamıyorum.”

Vural Avar, MGK üyesi değildi. 28 Şubat O’nun için verilmiş görevdi. Davada bunu şöyle anlattı: 28 Şubat süreci benim için 28 Şubat 1997 tarihinde başladı. Emekli olduğum 30 Ağustos 1998 tarihinde de bitti.”

BUNU CIA BILE YAPAMAZ

FETÖ’cü savcı Mustafa Bilgili, yıllar önce emekli olmuş yaşlı asker Vural Paşa’ya, FETÖ’cü ihbarcının verdiği evrakı soruyordu. Aldığı cevaplar, haliyle genelde “Bilmiyorum, görmedim, hatırlamıyorum” şeklinde oluyordu. O’nu suçladıkları belgeleri “gizli” diyerek okutmuyorlardı bile. Ama trajikomik durumun bir tanesini mahkemede şöyle anlattı:

“Okuduğum kısım benim başkanlığının görev alanının çok dışında, özetle İran’daki rejimi değiştirmek gibi, çok ütopik böyle bir imkân ve yetkimizin olamayacağı bir görevdi. Savcıya, ‘Bunu işleme koymamız mümkün değil, bunlar ütopik fikirler, bunları eyleme dönüştürecek makam benim sorumlu olduğum birim değil, böyle bir çalışma yapmamız da imkânlarımızın dışında’ demiştim. Hatta gülerek, bana verilen bu görevi ABD’nin CIA’nın bütün imkânlarını kullanmasına rağmen yıllardır gerçekleştiremediğini de ilave etmiştim.”

ERBAKAN’LA ÇALIŞTI

Genelkurmay Genel Plan ve Prensipler başkanı olarak emekli olmuştu. Erbakan’la birlikte çalışmıştı. 28 Şubat’ın hedefinin Erbakan değil, irtica olduğunu davada anlatmıştı: “Dönemin başbakanı rahmetli Erbakan ile yakın temasım olmuştu. Kendisini çok kibar, etrafına karşı çok centilmen bir adam olarak tanıma fırsatını bulmuştum.”

28 Şubat kararlarının altında imzası olan, Genelkurmay’a “Gereğini yerine getirin” direktifi veren de Erbakan’dı. Gelgelelim, AKP-FETÖ ortaklığı, Erbakan’ın ölümünden sonra davayı açtı. Zira

  • Erbakan, yaşarken içerideki hiçbir askerden şikâyetçi olmamıştı.

FETÖ-AKP ORTAKLIĞI HAZIRLADI

Vural Paşa son savunmasını yaptığında FETÖ hesaplaşması yaşanmıştı. Savunmasında ortaya çıkan tabloyu şöyle özetliyor:

“Müştekiler içinde YAŞ kararı ile TSK’den çıkarılanlar, bunlar benim elimdeki bilgilere göre 196 kişi. Bunlardan 47’si aşırı dinci ve daha sonradan FETÖ ortaya çıkınca FETÖ’cü oldukları için Silahlı Kuvvetler ile ilişkileri kesilmiş olan kişilerdir. İddianameyi hazırlayan savcılar Mustafa Bilgili ve Kemal Çetin’in FETO mensubu oldukları için tutuklandıkları, hatta onlara TSK’den bazı sahte belgeleri gönderen askeri savcı Muharrem Köse’nin de FETÖ mensubu olduğu dikkate alınmalı. Savcılar; ilk soruşturmada ifade alan savcılar Cemil Tuğtekin meslekten ihraç, Mehmet Özgür meslekten ihraç, sahte CD’yi teslim alan savcılar Hüseyin Ayar meslekten ihraç, Fikret Seçen meslekten ihraç… Karar veren hâkimler Mustafa Karatay meslekten ihraç, Muhammed Alabaş tutuklu, Ali Ertan tutuklu, Haydar Kol tutuklu. Tutukluluk itirazlarını değerlendiren ve kopya eder gibi hep aynı ifadelerle reddeden hâkimler; Abdullah Bahçeci tutuklu, Nihal Uslu tutuklu, Halil İbrahim Kütük tutuklama kararı var ama firarda; Dündar Örsdemir meslekten ihraç, tutuklu; Ahmet Korkmaz meslekten ihraç, tutuklu; Kadriye Çatal meslekten ihraç. Bilirkişiler Ünal Tatar ihraç, firarda; Cihat Yıldız ihraç, Yakup Korkmaz ihraç…”

Vural Avar Paşa, davayı hazırlayanları böyle özetliyordu.

  • Ancak AKP ile FETÖ, Türk Ordusu’na kurulan kumpasın ortaklarıydı.

Vural Paşa gibi Mustafa Kemal’in askerleri ise, her ikisinin de düşmanıydı. O’nu 85 yaşında hapiste katleden de işte bu ortaklıktı. Birinin yarım bıraktığını öbürü tamamlıyordu.

ÜNİFORMASI SÖKÜLMÜŞ TABUT

İdam, yani müebbet verdiler. Yetmedi rütbelerini söktüler. Öyle vahşi bir intikamdı ki bu, cezaevine gelen mektuplarda “korgeneral” yazanları geri yolluyorlardı. Vural Avar Paşa bugün öğlen, Kocatepe Camisinden Karşıyaka Mezarlığı’na uğurlanacak. Öğrendiğime göre rütbeleri söküldüğü için askeri tören de yapılmayacak. Bir zamanlar Mustafa Kemal’in üniformasını çıkaran ittifak, 100 yıl sonra Mustafa Kemal’in askerlerinin üniformasını sökerek O’ndan intikamını almış olacak.

  • Yaşı 90’lara varmış, “10 rütbesiz er” ise hapiste ölümü beklemeye devam edecek…

Elveda Avar Paşa!
Sen ölmedin, ölüm sana getirildi!
Şimdi bizden çok uzağa, bilmediğimiz dünyalara gidiyorsun. Unuttuğun günleri, alamadığın nefesleri, çocuğun gibi sevdiklerini, özlediğin kedini, eski resimlerini bize bırakıyorsun. Üniformasız tabutun çıplak ellerimizin üstünde.

  • Sözümüz olsun, adaleti senden çalanlara, adaletin ne olduğunu bir gün göstereceğiz!
  • Bir gün… Mutlaka!

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 7 Eylül 2022

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

KERİME

Yolsuzluk suçlamalarının odağındaki AKP milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu hanım, “Hayatının mihengine 6.666 ayet-i kerimeyi almaya gayret eden biriyim” demiş.

Sayının büyüklüğüne bakınca örtülecek çok şey var gibi..

GÖRÜNTÜ

Rüşvetten yer gök inlerken, Ünsal Ban yurt dışına kaçmak üzereyken, eşi Zehra Hanım’ın türbansız (mahrem) görüntülerini çekip sızdırmak ve şantaj yapmak gibi çok ağır suçtan dolayı şıppadak yakalandı.

Savcımızı, yargıcımızı, polisimizi kutlarım. Tüm kadınların özel yaşantısının koruma altında olduğu güvencesi verdiler…

AÇGÖZLÜ

İsmail Saymaz, Taşkesenlioğlu’nun, eşinin şoförü Ahmet Karakaş’ı kendine milletvekili danışmanı yaptığını, danışmanlık maaşını da kendisinin aldığını iddia etti.

Doyumsuzlukta ve yolsuzlukta sınır yok…

BOŞLUK

Cumhurbaşkanı’nın iki danışmanı yolsuzluk iddiaları üzerine istifa etti.

Bunlar devletin üst düzeyinde işlerin yürümesinde önemli görevleri olan insanlar, boşlukları nasıl dolacak?..

İMAMLAR

FM TV’de Kur’an dersi veren Mahmut Akdemir, müziğin zinayı çağrıştırdığı için yasaklanmasını istedi!

Şanlıurfa Haliliye’deki cami imamı M. Şükrü Dörtbudak, ”Çocuğun kolu, göğsü, her tarafı açık, atlet gibi elbiseler, mini etek bacak açık ondan sonra pedofili suçtur. Tabi ki pedofilik suçlar artar” dedi.

Kimi imamların beyni testislerinde mi oluyor acaba?..

ASKER

Hulusi’nin askerleri 30 Ağustos’ta halkın Anıt Kabir’e girmesini engelledi.

Mustafa Kemal’in askerleri zorladı ve girdi.

Kimin askeri olduğun çok önemlidir…

KONSER

Adana Ceyhan’da 30 Ağustos Zafer Bayramı kapsamında düzenlenen İlkay Akkaya konseri kaymakamlıkça “güvenlik” gerekçesiyle iptal edildi.

Ne kaymakam ama, kesin gözün bebeğine girmiştir…

ÇAPULCU

RTE, sosyal hakları için toplantı düzenleyen öğretmenler için “çapulcu” dedi.

Yakıştı, söyleyene…

ALGI

Arınç, “Son dönemlerde yolsuzluk, usulsüzlük ve organize suç örgütleri hakkında yapılan ifşaatlar ve ardından yaşanan gelişmeler kamu vicdanını ciddi bir şekilde örselemekte, AK Parti ve Sayın Cumhurbaşkanımız üzerinde de menfi bir algı oluşmasına neden olmaktadır.”

Cumhurbaşkanı’nın ne alakası olabilir ki!..

YEMEZ

Arınç diyor ki, “Kapsamlı bir hukukî süreç başlatılmalı ve iktidarı kendilerine zırh edinerek yasadışı işlere tevessül eden her kim var ise adalete teslim edilmelidir.”

RTE, “Birileri, ülkemizin adalet sistemini, suç çetelerinin kirli oyunlarına kurban etmek için uğraşıyor. Böyle bir rezilliğe asla izin vermeyeceğiz” dedi.

Arınç sıkıysa hukuki süreci başlat diyor.

RTE hukuki süreci başlatabilir mi?..

GAZ

Elektrik ve doğal gaza yine zam geldi.

Yeni doğal gaz rezervi mi bulundu?..

ANTİDEMOKRATİK

Türkiye son on yılda demokrasi liginde en çok anti demokratik hale gelen 10 ülkeden biri ve sıralamada179 ülke içinde 147.

Ruanda’nın bile gerisinde.

AKP yapar, diğerleri konuşur!..

KOYUN

AKP Diyarbakır İl Başkanı Şerif Aydın, “Altılı masa HDP ile oturmaya tenezzül etmiyor. CHP iktidarında Kürtler Kürdüm diyemez. Kürtçe yasaklanır. CHP iktidarında bizi tekrar okul bahçesinde koyun gibi dizip, ‘Vallahi ben Türküm’ dedirtirler” dedi.

Andımızı okuyarak kimse koyun olmaz ama AKP’nin her yaptığı yolsuzluklara sessiz kalanlar olur…

HİZA

Muharrem İnce, CHP’de başkanlık seçimini kaybedişi ile ilgili “Atatürk gelse yenilir..” dedi.

O’nu düzeyinize indiremezsiniz beyefendi…

ANLATIM

  1. Perinçek, “Hz. Muhammed Mekke’de tebliğde bulunduğunda kaç kişi O’na biat etti? 1 yılda 40 kişiyi buldu, hiç olmazsa biz 40 bin kişiyi bulduk. Hz. Muhammed’den çok ileri bir noktadayız” sözleri üzerine Peygamberle kendini kıyasladığı izlenimi yarattığı için çok eleştirildi.

Tanıdığım kadarıyla Peygamber’e saygısızlık yapmak istemez.

Sorun “akım” demeyi beceremez hale gelmiş olmasında…

BASIN

Adliye’de Ünsal Ban’ın fotoğrafını çekmek isteyen gazetecileri polis engelledi.

Götürenleri engelleseler…

UTANMAZ

Trabzon’da Gençlik Spor İl Müdürlüğü’nün açtığı on kişilik temizlikçi kadrosuna 6 bin kişi başvurdu.

Son bir haftada kamu kurumlarının açtığı 455 kadro için 113 bin 812 kişi başvurdu.

Utanmadan sıkılmadan işsizlik var diyorlar!..

İZMİR

RTE, Yunanistan’a seslendi, “İzmir’i unutma!”

Önce İsmail Kahraman’a hatırlatsa…

İŞGAL

RTE, Yunanistan’a “Adaları işgal etmeniz filan bizi bağlamaz, vakti saati geldiğinde gereğini yaparız.

  1. 20 yıldır neden tek sözcük edilmedi?
  2. Seçim yaklaşıyor mu?..

SANRI

TBMM Başkanı Şentop, “Batıdaki insanlar gibi giyinenler, yüzünü, gözünü, saçını, kaşını batılı insanlar gibi yapanlar kendilerini modern, bilgili, zeki, kültürlü insanlar olarak zannediyorlar.

Araplar gibi yapanlar ne hissediyor?..

TEŞVİK

Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yöneticisi ve ana hissedarı olduğu MRA Turizm ve Otel İşletmeciliği AŞ’nin beş yıldızlı otel projesine 2 milyar 350 milyon lira yatırım teşvik desteği verildi.

Adam niye Bakan oldu?..

YAZIK

Enflasyon TÜİK’e göre %80, ENAG’a göre %180.

Bizi etkilemez, Avrupa halkına acıyorum…

MİLLET

Orman Genel Müdürlüğü, AOÇ içinde “Millet Ormanı” yapımını 14 milyon TL’ye ihale etti.

Atatürk’ün karşısına “millet”i koyarak uyanıklık yaptıklarını sanan kıskanç sivri zekalılar…

ZAKKUM

Şanlıurfa’da Din Görevlileri Birliği Derneği, cehennem ağacını çağrıştırdığı için “ZAKKUM” Topluluğu’nun konserinin iptalini istedi.

Zakkum olsun!..

SERVET

Atatürk’ün Trabzon’daki köşk müzede “Mal ve mülk bana ağırlık veriyor. Bunları milletime vermekle ferahlık duyuyorum. İnsanın serveti, kendi manevi kişiliğinde olmalıdır. Ben büyük milletime daha neler vermek isterim..

Milletin elinden her şeyini almak isteyenlerin iktidar olduğu bu dönemde, bu sözleri kaldırmaktan doğal ne olabilir!..

Emperyalist yalan ve yurttaş sorumluluğu

Barış Doster
Barış Doster
Cumhuriyet, 27 Nisan 2022

 

ABD Başkanı Joe Biden, bir kez daha sözde soykırım iddialarını tanıdı. Bu emperyalist yalana açıkça sahip çıktı. Onun açıklamasını, adeta talimat olarak görenler de hizaya geçti, sıraya dizildi hemen. Sıraya dizilenler arasında bir zamanlar Dışişleri Bakanlığı da yapmış olan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, HDP milletvekili Garo Paylan, CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu gibi isimler de var. Şaşırmıyoruz. Daha çok olduklarını biliyoruz.

Şurası gerçek: Ülkemizde ABD emperyalizmine selam durmanın, Avrupa Birliği’nden, İngiltere’den aferin almanın yollarından biri de sözde soykırım yalanını dillendirmektir. Bu yalanı konuşmanın getirisi yüksektir. Meslek odaları, sendikalar, demokratik kitle örgütleri, yayınevleri, medya, siyasal partiler bu yalandan beslenen, fonlanan, nemalanan tiplerle doludur. Özürdiliyoruz.com takımı, yetmez ama evet güruhu, KKTC’de yes be annem tayfası, numaracı cumhuriyetçiler ve FETÖ’nün solcuları, hep bu yalanı çiğner dururlar.

Tarihsel gerçek şudur                                        :

Türkler; Birinci Dünya Savaşı’nda vatanı savunurken, cephe gerisindeki bozgunculuk faaliyetlerini, dönemin koşullarında, son çare olarak, 1915 yılında çıkardıkları Sevk ve İskân Kanunu’yla (Tehcir Kanunu) önlemeye çalışmışlardır. Dünyada sözde soykırım iddialarını hükme bağlayan tek bir mahkeme kararı olmadığı gibi, bu iddiaları destekleyen ciddi, bilimsel arşiv belgeleri de yoktur. Sözde soykırım iddiaları bu yönüyle tarihi ve hukuki değil, siyasi bir sorundur. O nedenle çözümü de arşiv, tarih veya hukuk konusu değildir, siyasidir. Sorunun tarafları, Türkiye ve Ermenistan değil, Türkiye ve emperyalist merkezlerdir. Sözde soykırım iddialarının hedefi de İttihat ve Terakki önderlerini, Cumhuriyet kurucularını soykırım suçlusu olarak göstermek, Kurtuluş Savaşı’nı karalamak, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihsel ve siyasal temellerini sarsmaktır.

Sözde soykırım iddialarıyla mücadele etmek için, sağlam, gerçek, güçlü bilimsel bilgiye sahip olmanın yanında, ideolojik berraklık ve politik tutarlılık da gerekir. Büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle iç cepheyi sağlamlaştırmak yanında, dış dünyaya da kapsamlı bir kamu diplomasisi ve siyasal iletişim stratejisiyle gerçekleri anlatmak zorunludur. İktidarı ve muhalefetiyle siyasal partilerin kafa karışıklığı yaşadığı, koltuk kavgasına odaklandığı bir süreçte, onlardan bu konuda kapsamlı, tutarlı, bütüncül çalışmalar beklenemeyeceğinden, üniversitelere, demokratik kitle örgütlerine, gerçek aydınlara büyük görevler düşmektedir.

YENİDEN ATATÜRK CUMHURİYETİ

Bu kapsamda, tam da 24 Nisan günü, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) gazetemizde de yer alan “Yeniden Atatürk Cumhuriyeti Manifestosu“, içeriği, saptamaları, çözüm önerileri ve politik öncelikleriyle dikkat çekmiştir.

  • Laiklikten hukuk devletine, eğitimden sağlığa, kadın haklarından ulaşıma, siyasi partilerden sığınmacı sorununa dek ülkemizin temel sorunlarına tek tek parmak basmıştır.

Bunlara cumhuriyetçi, kamucu, toplumcu, devletçi, emekten yana çözümler önerirken kararlı, tutarlı, yürekli yurttaşları demokratik mücadeleye çağırmıştır.

Üyelerini, Mustafa Kemal’in Askerleri olarak tanımlayan

 

Bekir COŞKUN : İki Çanakkale


İki Çanakkale

portresi_gulen
Bekir COŞKUN
SÖZCÜ, 18.3.2015

 

 

İki Çanakkale vardır…
Birisi geçilemeyen…
Biri geçilen…

*
Bugün geçilemeyeni kutluyoruz…

“Siperler yok olmuştu… Artık siper, önde ölen askerlerin üst üste bedenleriydi
Üç gün durmadan kurşun sıkmıştı düşmana… Böyle zamanlarda bir süre sonra sesler duyulmaz olur… Korku azalmıştır… Kulak diplerinden geçen kurşunlar sivrisinek sesi çıkartır… Bir ara bedenlerden siperde iki kişi kaldıklarını fark etti… Tüfeği tutukluk yapmıştı… Arkadaşına dönüp  “Şuna bir bak, tüfek bozuldu, çekiyorum çekiyorum sıkmıyor” dedi… Arkadaşı dönüp baktı “Tüfek bozuk değil; senin parmağın kopmuş” dedi…
Onlar
Mustafa Kemal’in askerleriydi…”

Birincisi bu…
Mustafa Kemal ve askerlerinin Çanakkale’si…

*

İkinci Çanakkale:
Üç yıl sonra, 13 Kasım 1918 günü İngiliz gemileri İstanbul rıhtımlarına yanaştılar ve
şehri işgal başladı…
Tek kurşun sıkmadan Çanakkale’yi geçerek…
Ordu dağıtıldı, donanmaya el konuldu, İstanbul sokaklarında İngiliz askerleri devriye gezmeye başladı…
Çünkü:
Osmanlı dediğin; çağdaş bilimler yerine hurafeleri, cinleri, ahireti öğreten bir eğitim…
Şeriat kurallarına göre bir ilkel hukuk… Çağdaş yaşamı reddeden bir yaşam biçimi… Medeniyetin nimetlerini sınırlarından içeri sokmayan bir kafa… Kadını sosyal hayatın ve ekonominin dışında örtüp eve hapsetmiş bir medeniyet… Yabancılara parça parça satılmış
bir ekonomi…Rüşvetin, yağmanın, hırsızlığın çürüttüğü bir devlet…

*

Birinci Çanakkale; işte bugün gururla kutladığın Mustafa Kemal ve askerlerinin
şanlı savaşıdır…
İkinci Çanakkale; Mondros Mütarekesi’nin utancıdır ve
“ecdadı Osmanlı” padişahının imzasını taşır…

*

“Osmanlı” diye tutturmuş ya zihniyet…
Sürü gibi peşine takılacağına, sor soruştur…
Hangisini beğeniyorsan…
Onunla devam et…

RTE’nin TCMB’na Çatmasının Arka Yüzü ve Ülkeye Muazzam Maliyeti – 4. Güncelleme


RTE’nin TCMB’na Çatmasının Arka Yüzü ve 
Ülkeye Muazzam Maliyeti –
4. Günceleme

Devrim Şehitleri Uğur Mumcu’ya ve
Prof. Muammer Aksoy’aArmağan


Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

4. Güncelleme notu (08 Mart 2015)                          :

  • ABD Doları tırmanmayı sürdürüyor..Küresel sermaye, Bay RTE’yi bu yolla terbiye ediyor bir anlamda..
    Deliğe süpürüyor yani 12. CB-Yarıbaşkan, totaliter Erdoğan’ı..
    Bay RTE direniyor gitmemek için..

    80 milyon yurttaş, bir avuç yandaş ve “Dolara yataan / yatırılanlar” dışında ağır fatura ödüyoruz, ödeyeceğiz..

Hesapları yenileyelim :

3. Güncelleme 5 Mart’ta idi. 3 gün içinde Dolar 10 krş. daha “değerlendi” ve 2.67 TL oldu!
Buna göre, Tayyip Bey’in TCMB’na çatmaya başladığı ve Kurgunun başladığı gün, 24 Ocak’tan bu yana;

2,67 – 2,27 = 40 krş. Dolarda değerlenme, TL’de değer yitirimi
40 krş / 2,27 TL = % 17,6 devalüasyon oranı.

2014 sonunda 800 milyar Dolar dolayındaki ulusal gelir (GSMH) bu oranda küçüldü :

2014 sonu Ulusal Gelir (GMH) yaklaşık 800 Bn $ x % 17,6 = 141 Bn $..
GSMH 141 Bn $ azaldı.
Türkiye 18. büyük ekonomi değil artık..
İlk 20’nin dışına düştü..

Türkiye artık G20 Ülkesi değil!

%17,6 oranında yoksullaştırıldık.
Kişi başına 10 bin $ dolayında olan yılık gelir %17,6 gerileyerek 8240 Dolara düştü.

400 milyar $ olan toplam dış borçlar %17,6 büyüdü; 470,4 milyar $ oldu.

260 milyar Dolar’a varan dışalım (ithalat) % 17,6 pahalandı..
Tabii bu düzeyde dışalım (ithalat) yapamayacağız.. Pek çok zorunlu ithal girdi, başta akaryakıt – doğal gaz ve onları izleyerek temel mal ve hizmetler zamlanacak..
Aynı düzeyde (260 Bn $) dışalım yapabilmek için % 17,6 oranında daha çok ödeme yapacağız.
Veya 260 milyar $ düzeyinde dışalıma karşılık % 17,6 oranında daha az mal ithal edebileceğiz.

160 milyar Dolara varan dışsatım (ihracat) rakamını tutturabilmek için %17,6 daha çok
mal vereceğiz, %17,6 daha ucuz dışsatım yapabileceğiz. Emeğimiz, alın terimiz dışarıya
% 17,6 oranında daha ucuzlatılmış olarak sunulacak.

Ancak, paramızın Dolar karşısında % 17,6 değersizleştirilmesine karşılık dışsatımımız
Şubat içinde artmadı, azaldı! Ne hazin bir çelişki.. Bunun temel nedeni ise hastalıklı dışsatım (ihracat) yapımız. Açıkçası, 100 Dolarlık dışsatım için 70- 80 Dolar düzeyinde dışalım yapmaya mahkumuz! Bu ithal girdi olmaksızın dışsatım yapamıyoruz. Asıl madde / nesne dışarıdan alınıyor, biz Türkiye’de makyaj, boyama, ambalajlama.. gibi yüksek teknoloji ürünü olmayan ilkel katkılarla, ithal ürünlere ciddi bir katma değer yükleyemeden / katamadan
satmaya çabalıyoruz..

Bir başka hazin anlatımla 160 milyar Dolara yaklaşan dışsatımın % 70-80’i ithalat!

Demek ki, cebimizdeki para Tayyip beyin sorumsuz tutumu yüzünden 43 günde % 17,6 eridi ve bir avuç yandaş ve “Dolara yatan / yatırılanlar” dışında hepimizi yoksullaştırdı.

Dışalımımız % 17,6 pahalandı, dışsatımımız ise tersine % 17,6 ucuzlatıldı..

Dış borçlarımız 400 milyar Dolardan % 17,6 artışla 470,4 milyar dolara tırmandı..

Yineleyelim; Türkiye artık G20 ülkesi değil!
2023’te Dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi içine girme masalları zaten başından beri matematiğe dayanmayan ham hayaller ve açıkça toplumu aldatma iken, iyice düş oldu!

Tarih ve Türk Ulusu, kendisine yapılan bu eşi görülmemiş derecede büyük ihanetin sorumlularından elbette hesap soracaktır.

Bu ağır fatura ve ezici sorumluluk öylesine geçiştirilebilecek türden değildir.

Bu “ekonomik bunalım” AKP’yi sandığa gömecektir ancak Türkiye’ye faturası ne yazık ki epey ama epey ağır olmaktadır..

Sevgi ve saygıyla.
8.3.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com 

*********

3. Güncelleme notu (05 Mart 2015)                          :

12.CB – Yarı Başkan Bay RTE‘nin TCMB Başkanı Sayın Doç. Dr. Ercan Başçı‘ya
faiz indirimi dayatarak acul biçimde ilk çatması 24 Ocak 2015 günü idi..

Bay RTE o gün gürleyerek TCMB kurumsal kimliğini haşlamış ve Dolar tırmanmaya başlamıştı. 2,27 TL’den 2,37 TL’ye yükselmişti. Doların 10 kuruşluk bu değerlenmesinin (re-valüasyon) paramızın ise değersizleştirilmesinin (de-valüasyon) faturasını ve ardalanını (background) irdelemiştik o yazımızda.

1 hafta sonra Dolar tırmanmasını sürdürüyordu ve 5 krş. daha değerlenmiş,
1 $ = 2,42 TL olmuştu. % 5 dolayındaki devalüasyon 7,5’lere koşuyordu.
Ülkeye muazzam maliyetini yeniden hesaplamak gerekiyordu.
En azından Dolar karşısında % 7,5 oranında yoksullaşTIRILMIŞTIK..

Yazımızı 2. kez güncellemiştik muazzam zararı yeniden hesaplayarak..

Tayyip bey TCMB’na çatmayı kesmedi..
24 Şubat 2015 günü Banka faiz oranlarında .25 baz puan düzeyinde indirim yptı amaa
RTE’yi “kesmedi” nedense?!..

“Öyle yarım puan yarım puan.. dalga geçerek olmaz..” dedi..

Hem ekonomiyi en iyi bilen adam O idi hem de Anayasa gereği Parlamenter bir rejimde simgesel Cumhurbaşkanı değil; kadir-i mutlak bir Başkan idi Erdoğan..
Ekonomi Profesörü Başbakan Davutoğlu susuyor, iktisat Doçenti TCMB Başkanı susuyor ve yıllardır Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ağzını aç(a)mıyordu!?

Tayyyip bey hala bu anlaşılmaz baskısını sürdürüyor ve kamuoyu önünde,
üstelik TCMB’nı vatan hainliğiyle suçlama derecesine vardırarak..
Dünyada örneği var mı böylesine bir afetin??

Kendi ülkesinin Merkez Bankası yönetimini dış odakların yönetiminde olmakla suçluyordu..

Bu ülke bunca zulmü hakedecek ne yaptı, anlamakta çoook ama çok zorlanıyoruz.

4 Mart 2015 günü akşam saatlerinde 1 ABD Doları 2,57 TL idi.

24 Ocak 2015 günü 2,27 TL iken.. 40 günde 30 krş. değerlendi Dolar.

Hesapları yenileyelim :

2,57 – 2,27 = 30 krş. Dolarda değerlenme, TL’de değer yitirimi
30 krş / 2,27 TL = % 13 devalüasyon oranı.

2014 sonunda 800 milyar Dolar dolayındaki ulusal gelir (GSMH) bu oranda küçüldü :

800 Bn $ x .13 = 104 Bn $.. GSMH 104 Bn $ azaldı.
Türkiye 18. büyük ekonomi değil artık..
İlk 20’nin dışına düştü..
TR artık G20 Ülkesi olma özelliğini yitirdi.
%13 oranında yoksullaştırıldık.
Kişi başına 10 bin $ dolayında olan yılık gelir %13 gerileyerek 8700 Dolara düştü.

400 milyar $ olan toplam dış borçlar %13 büyüdü; 452 milyar $ oldu.

260 milyar Dolar’a varan dışalım (ithalat) % 13 pahalandı..
Aynı düzeyde dışalım yapabilmek için % 13 daha fazla ödeme yapacağız.
Veya 260 milyar $ düzeyinde dışalıma karşılık % 13 daha az mal ithal edebileceğiz.

160 milyar Dolara varan dışsatım (ihracat) rakamını tutturabilmek için %13 daha fazla mal vereceğiz, %13 daha ucuz dışsatım yapabileceğiz. Emeğimiz, alınterimiz dışarıya % 13 daha ucuzlatılmış olarak sunulacak.

Ancak, paramızın Dolar karşısında % 13 değersizleştirilmesine karşılık dışsatımımız
Şubat içinde artmadı, azaldı! Ne hazin bir çelişki.. Bunun temel nedeni ise hastalıklı dışsatım (ihracat) yapımız. Açıkçası, 100 Dolarlık dışsatım için 70- 80 Dolar düzeyinde dışalım yapmaya mahkumuz! Bu ithal girdi olmaksızın dışsatım yapamıyoruz. Asıl madde / nesne dışarıdan alınıyor, biz Türkiye’de makyaj, boyama, ambalajlama.. gibi yüksek teknoloji ürünü olmayan ilkel katkılarla, ithal ürünlere ciddi bir katma değer yükleyemeden / katamadan
satmaya çabalıyoruz..

Bir başka hazin anlatımla 160 milyar Dolara yaklaşan dışsatımın % 70-80’i ithalat!

Demek ki, cebimizdeki para Tayyip beyin sorumsuz tutumu yüzünden 40 günde % 13 eridi ve hepimizi yoksullaştırdı.

Dışalımımız % 13 pahalandı, dışsatımımız ise tersine % 13 ucuzlatıldı..

Dış borçlarımız 400 milyar Dolardan % 13 artışla 452 milyar dolara tırmandı..

Türkşye artık G20 ülkesi değil!

16 milyon nüfuslu Hollanda bile toplam ulusal gelirde (GSMH) bizi geçti..

Yazımızın ilk içeriğinde aşağıdaki paragraf da yer almıştı :

  • Bu arada Bay RTE’nin bu yönde bir açıklama yapacağını öngören, açıklamanın sızdırıldığı kesimler (insider traders) Dolar alımı yaparak, 1 gecede servetlerine % 4,5 değer katmışlardır. Bay RTE, bu sorumsuz (!?) demeciyle “birilerine” 1 günde %4,5 faiz ödetmiştir ulusal servetten, garip – gurebadan… Bunların bir bölümü vakıflar, AKP’ye zoraki – koşullu bağışlar ve cemaatler üzerinden; yoksullaştırılan kitlelere aktarılarak, üstüne üstlük politik avantaja dönüştürülmeye çalışılacaktır hiç kuşku yok.*****Erdoğan TCMB’nı vatan hainliğiyle suçluyor.. Ülkeye zarar verdi, kötü yönetti… vs . diye..
    Yukarıda ve aşağıda özetlediğimiz tablonun asıl sorumlusu kim?
    Tarih ve halkımız en doğru kararı ve yargıyı verecektir.
  • Ulusal Ekonominin uğradığı zarar 40 gün içinde
    100 (yüz) Milyar Doları çook aşmıştır!

  • Geçen hafta, Dolar 2.50 TL dolayında iken, İktisat Profesörü ve eski Bakan Sayın Enis Öksüz, ulusal kanamayı 88 Milyar Dolar olarak açıklamıştı Ulusal Kanal’da.

    Dolar daha ne denli tırman(dırıl)acak, bilen yok..Fakat üretime dayanmayan borç ekonomisiyle duvara dayanacağımız kesindi.
    Yüksek faiz ve düşük kuru yıllarca sürdürerek cari açığı finanse etmeye çalıştı AKP.
    Kasım 2002’de 221 milyar Dolar toplam borç ile aldı, günümüzde son 40 günün % 13 devalüasyonuyla bu rakam 600 milyar dolardan 650 milyar dolara tırmandı!
    (400 Bn $ dış borç % 13 büyüdü)..Doların balonu henüz söndürülebilmiş değil..
    Seçim öncesinde bu zulüm neyin nesi idi ülkeye?
    Dış lobilerin etksinde olan gerçekte kim?
    Bu tablo karşısında TCMB Ulusal çıkarları kahramanca savunmaya çalışmıyor mu?
    Ülkenin Cumhurbaşkanı ise usul – ölçü – nezaket – hukuk… hiçbir şey tanımadan hücumda..
    Kim ve ne adına?
    Üstelik TCMB’nı vatan hainliğiyle suçlarken saydığı gerekçeler
    gerçekte kendi eylemine uyuyor..…. Şeçaat arzederken sirkatin söylemek bu olsa gerek..Tarih, halkımız ve ilahi adalet Erdoğan’ın yakasını asla bırakmayacaktır.

    Zerre huzuru kalmamıştır.. Kaçak sarayında ölüm / öldürülme korkusu / ABD tarafından
    deliğe süpürülme korkusu ile yaşamaktadır.. Yediği – içtiği – giydiği her şey ayrıntılı laboratuvar incelelemerinden geçirilerek..

    Buna yaşamak denirse..

    Bu arada ilk tazminat cezasına da mahkum edildi..

    İlahi adalet tecelli etmeye başladı galiba..

    Hakın parasıyla Umre nereye konacaktır?
    Orada yapılan dualar Allah katında  makbul müdür??

    Dönüşsüz akşamın ufkudur..

    Büyük Anadolu deyişidir; burnunuzdan fitil fitil gelecektir..

    Not : Başbakan yardımcısı bir profesör zat, birkaç gün önce NTV’de hala masal anlatıyor..
    2023’te Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisi içine girecekmiş..!?
    Şu anda 17. likten aşağılara düşmüşken, 9 yıl üstüsüte % 20’nin altına düşmeyen bir büyüme ile bu hedef belli varsayımlarla olanaklı. Dünyada örneği var mı? Bu yıl % 3-4 büyüme hedefi var.
    Niçin halka yalan söylüyorsunuz?
    Halkın hiçbir şey anlamayacağını mı düşünüyorsunuz?
    Başbakan yardımcısı bir Profesör bu hedefin olanaksız olduğunu görmekten aciz midir?
    Müslümanlık bu mudur?
    Dürüst olmak, halka yalan söylememek….

Sevgi ve saygı ile, 05.03.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

============================================

2. Güncelleme notu (09.02.2015)                          :

Bu yazı 24 Ocak 2015 günü yazılmıştı.
Bay RTE o gün gürleyerek TCMB kurumsal kimliğini haşlamış ve Dolar tırmanmaya başlamıştı. 2,27 TL’den 2,37 TL’ye yükselmişti. Doların 10 kuruşluk bu değerlenmesinin (re-valüasyon) paramızın ise değersizleştirilmesinin (de-valüasyon) faturasını ve ardalanını (background) irdelemiştik o yazımızda.
Aşağıda okunmasını dileriz.

1 hafta sonra Dolar tırmanmasını sürdürüyordu ve 5 krş. daha değerlenmiş,
1 $ = 2,42 TL olmuştu. % 5 dolayındaki devalüasyon 7,5’lere koşuyordu.
Ülkeye muazzam maliyetini yeniden hesaplamak gerekiyordu. En azından Dolar karşısında % 7,5 oranında yoksullaşTIRILMIŞTIK..

Başkaca değerlendirmelerimiz de olmuştu aşağıdaki o 2 yazımızda..
Tayyip bey hızını kesmedi ve Dolar bu gün, 9 Şubat 2015 günü 2,5 TL’yi gördü.
Böylelikle 24 Ocak’tan 9 Şubat’a uzanan 2 haftada 23 krş değer kazandırılarak, 23/227=%10,1 oranında bir DEVALÜASYON fiilen (de facto) gerçekleştirilmiş oldu.

Asıl hedefin de bu olduğunu düşünüyoruz. Dışsatım lobisine Dolar pahalı geliyordu, TL ucuzlatılmalıydı ki; dışsatım sudan ucuza da olsa bir parça artsın.
Ülkenin alın teri, kaynakları, putlaştırılan “dışsatım” adına dışarıya peş keş çekilsin..
Ancak dışsatımın %70-80 dışalıma bağımlı olması ciddi bir ayak bağı..
Dışsatımcının kârını düşürüyor ve onları daha da saldırgan (agressif) kılıyor.

Eğer bu % 10’luk “ivedileşen” devalüasyon “böyle” yapılmasa idi nasıl olacaktı?
Fatura AKP iktidarının sırtından alındı.. Ustaca bir manevra ile, Bay RTE
sözde TCMB ve Başkanı Doç. Dr. Erdem Başçı ile çatışıyormuş görünümü verilerek bir tiyatro oynandı ve halk da olup bitenin ayrımına var(a)madı..

Ancak Dolar’a bağlı ithal girdilerde fiyat yükselmesinin bedelini ödemekten
kaçınma olanağı yok.. Yavaş yavaş bu faturayı da Halk yüklenecek.

Bu manevra ile bir kez daha yerel – küresel sermaye lobilerinin diledikleri yapıldı.
İktidarın emekten / halktan yana olmadığı bir kez daha görüldü.
Ayrıca devalüasyon haberinin sızdırıldığı – burnu iyi koku alan yandaşlar ve uyanıklar spekülatif biçimde %10’a varan oranlarda servetini büyüttü. Bu çevrelerin dışında kalanlar ise halka birlikte % 10 eridi, küçüldü.

Bu %10’un yeteceğini sanmıyoruz, ancak hastalıklı sistemin, cılız ve dışa bağlı ekonomimizin direnme – dayanma gücü yoktu.. Arkası yavaş yavaş gelecektir kanısındayız. Ancak seçime dek şimdilik bu %10 ile idare edebiliriz.. Gündelik yaşama yansıması da nasılsa yavaş yavaş olur ve Haziran’a dek ciddi sorun yaratmaz. Önümüz de yaz.. Petrol fiyatları düşük kalırsa, Mart – Nisan’da doğalgaz, akaryakıt fiyatlarında seçim öncesi popülist bir indirim  bile yapabilirler..

7 Haziran Seçimleri AKP ve ülkemiz için yaşamsal önemde.
AKP yeter çoğunlukla kazanırsa, 2023’e,

“100. yıl dış destekli irtica ve dış destekli bölücülük için”

bir uzanmalık iş kalacak.. Hesap bu..

Bu arada, 2002 sonunda AKP iktidar olduğunda, 2003 başı Dolar kuru 1,4 TL idi..
Bu gün 2,5 TL’yi geçti..

2,5 TL – 1,4 TL = 1,1 TL
1,1 TL / 1,4 TL = % 78,6

AKP’nin 12 yılda Dolar temelli devalüasyonu % 80’e yaklaşıyor.

Zat-ı şahanelerinin iktidarlarında paramız Dolar karşısında % 80 değer yitirdi..
TL’nin değeri neredeyse yarıya indi / indirildi ..
Bunun adı “başarılı ekonomi yönetimi”!
Bay RTE şimdiki TCMB başkanı ekonomist Doç. Dr. Erdem Başçı’dan da,
önceki başkan Durmuş Yılmaz’dan da (Londra’dan Ekonomi lisanslı + yüksek lisanslı) …. herkesten ama herkesten daha iyi ekonomi biliyor!?
Bu birikimini ise İİTİA’den aldığı (sonradan Marmara Üniv. İİBM!?),
bir türlü gör(e)mediğimiz diploması ile edinmiş anlaşılan..

Biz ne söylersek söyleyelelim; korkarız taktik operasyon “şimdilik” tamam!?

Sevgi ve saygıyla.
09.02.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=============================================

2. Güncelleme notu (30.01.2015)                          :

Şu anda 1 ABD $’ı 2.42 TL..
24 Ocak’ta bu yazıyı yazdığımızda 2.37 TL idi..
Aşağıdaki maliyet hesaplarına %50 daha ekleyebilirsiniz..
Dolar’ın 2.27 TL’den 2.37 TL’ye 10 krş. değerlenmesine dayalı idi aşağıdaki
o yazımız.
Ülkeye fatura büyüyor..
“Herkes” TCMB’na gözünü dikmiş “faiz indirimi” bekliyor.
Kurduğumuz moneter sistem (yeni tanrılarımız para, faiz, rant, döviz vb.)
bizi tutsak aldı.
Yeri gelmişken bir kez daha anımsatalım :
Küresel kapitalizmden kurtulma dışında kurtuluş yok..

Bu Kapitalizm hastalığı ölümcül.. Tüm dünyayı felaketten felakete sürüklüyor.
Başımızın beladan kurtulası yok.. Adı üstünde, “kapital – sermaye” odaklı.
Ortada insan yok.. “Human” – “hümanizma” odaklı değil düzen..
Ortada “toplum” yok, sömürü düzeni “sosyal” odaklı “sosyalist – toplumcu” değil..
Dünya nüfusunun 100’de 1’i küresel gelirin yarısına el koyuyor..
Dünya nüfusunun yarısı yoksulluğa mahkum..
Açlık ölümleri 1. sırada.. 1 milyara yakın insan karnını bile doyuramıyor
(800 milyon / 7,3 milyar).. Başta DSÖ ve FAO’nun feryatları boğuluyor..

Bütün insanlık aklını başına almalı.. Bu küresel harakiriden kurtulmaya bakmalı..
Daha insanca, yaşanası, paylaşım – dayanışmayı temel alan yepyeni bir düzen kurulmalı;
geri bıraktırılmış ülkelerin başına getirilen komprador kapitalizmin taşeronları dışlanmalı.
Bunun için, tarihi – insanlığı boğan KüreselleşTİRme = Yeni Emperyalizme karşı 
DİRENİŞİ KÜRESELLEŞTİRMELİ Kanada’dan Prof. M. Chossudovsky‘nin
salık verdiği gibi..

Bu yazdıklarımız da, kalleşçe öldürülmesinin 25. yılında (31 Ocak 1990)
ADD kurucu genel başkanı Prof. Dr. Muammer Aksoy‘a armağan olsun..

Geçen hafta da merhum devrimci şehidimiz Uğur Mumcu‘ya armağan yazmıştık..
Ne biçim armağan ise..

Sevgi ve saygıyla.
Acı ve kaygı içinde ama UMUTLA!..
30.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=================================

Gerek ülkemizin gerekse dünyanın ekonomik göstergeleri hiç ama hiç iç açıcı değil.
Davos’taki çırpınmalar (!) sistemin yapısal hastalığı yüzünden anlamlı çözümler üretemiyor.
2007’de başlayan küresel ekonomik bunalım 8. yılına girerek bir rekor kırdı.
Daha önceki periyodik ekonomik bunalım dönemleri hem yatay hem de dikey boyutlarda
bunca bunaltıcı olmamıştı. Kapitalizmin onmaz hastalığının ürünü bu bunalımlar, yapısal!

Küresel vahşi kapitalizm, sonuna dek tüm kartlarını oynama kararlılığında anlaşılan.
Gidebildiği yer dek.. Ticaret- finans savaşlarına ek, bölgesel denetimli sıcak savaşlar dahil..
YoksullaşTIRma, işsizlik, küresel gelir dağılımında bozulma akıl almaz bir biçimde,
üstelik hızla sürüyor.. Son verilerle dünya nüfusunun en varlıklı %1’i
yani 73 milyon süper elit, küresel gelirin (>72 trilyon $ / 2013) yarısına el koyuyor. Dolar / Avro milyarderlerinin hem sayısı artıyor hem sahip oldukları servet büyüyor..
Davos’ta küresel firavunlar bu vahşi sömürünün nasıl durdurulacağını değil,
nasıl sürdürülebileceğini irdeliyor kapalı kapılar ardında.

12. CB – Yarıbaşkan Bay RTE, her türlü devlet terbiyesini ve nezaketini ayaklar altına alarak, yasa gereği özerk olması gereken TCMB‘na çok ağır biçimde saldırıyor ve

“.. uyarılardan nasibinin almamış görünüyor..” 

diye dehşet veren bir tümce kuruyor.. Yetki sınırlarını da aşıyor bu arada.
Bu sözlerin ardından Dolar 2.27 – 2.28 TL’den 2.38 TL üstüne fırlıyor. 10 kuruş pahalanmak ne demek??
10 krş / 2,27 TL = % 4,5 devalüasyon demek!..
Peki yetkililer bu sözlerinin nereye varacağını hesaplayamaz mı,
hesaplamak zorunda değil mi?
“Öfkeli 1 kısa azar tümcesi”, 1 günde yaklaşık % 4,5 devalüasyon getirdi.

Devalüasyon yoksullaşTIRma demektir,
enflasyon (yaşam pahalılığı) demektir,
halkın cebinden topluca çalma demektir.

İktisat okumuş bay RTE ve danışmanları kendisini uyarmamış olabilir mi??

*****
Kim yüksek faizden yana olabilir ki?

Ama 12 yıldır AKP, yüksek faiz – düşük kur ile ülkeyi muazzam borca boğup
sanal bir iyileşme yanılsaması sağlamadı  mı? Şimdi ne değişti?

Hem İslam dininde faiz haram değil mi?

Bay RTE bunu dillendirebilir mi, bu bağlamda “faizsiz bir ekonomik düzen” önerebilir mi?
Hadi canım sen de.. Dostlar alışverişte görsün.. TCMB faiz oranını yarım puan
değil de 1 puan+ düşürmeliymiş..

%4,5 devalüasyon ülkemizin toplam 400 milyar Doları aşan dış borçlarını bu oranda büyüttü. Yani Bay RTE’nin o sorumsuz (?!!?) tümcesinin bedeli 400 x % 4,5 = 18 milyar $ olmuştur.
Ayrıca 260 milyar $ dolayındaki dışalımımızı (ithalatımızı) yine % 4,5 oranında pahalılaştırmıştır;
260 x % 4,5 = 11,7 milyar $.
Dışsatımımız aynı oranda ucuzlatılmıştır; 160 milyar $ x % 4,5 = 7,2 milyar $..

Bu arada Bay RTE’nin bu yönde bir açıklama yapacağını öngören, açıklamanın sızdırıldığı kesimler (insider traders) Dolar alımı yaparak, 1 gecede servetlerine
% 4,5 değer katmışlardır. Bay RTE, bu sorumsuz (!?) demeciyle “birilerine” 1 günde %4,5 faiz ödetmiştir ulusal servetten, garip – gurebadan… Bunların bir bölümü vakıflar, AKP’ye zoraki – koşullu bağışlar ve cemaatler üzerinden; yoksullaştırılan kitlelere aktarılarak, üstüne üstlük politik avantaja dönüştürülmeye çalışılacaktır
hiç kuşku yok.

Doğrusu yaman plan, pes!

*****

Bu 3 görünür kalemi toplarsanız, 36,9 milyar $ gibi muazzam bir “doğrudan”
yıllık maliyet bulursunuz.
2014 için toplam ulusal gelir 800 milyar $ denirse, o tutarın yaklaşık %5’i!
Yandaşlara aktarılan haksız rantın yaratacağı yoksullaşTIRma ve gelir dağılımının
daha da bozulması cabası.. Yandaşların 100 milyar $ bir portföyü olsa,
bir günde 4,5 milyar $ avanta kazanım demektir. Bu, faizden de beter bir spekülatif ve
“külliyen haram” aktarım / gasp / post-modern kitlesel hırsızlık değil midir ??
Müslümanlıkta, İslamiyette, Kuran’da, ahlakta, hukukta yeri var mıdır??
Hiçbirinde olmadığına göre (!?) nerede vardır?

AKP’nin kutsal kırmızı kitabında vardır;
Türkiye bir Dar-ül Harp Alanıdır ve şeriat düzeni kurulana dek her şey
ama her şey mübahtır!

*****

Ülke kravatlı mollaların demir pençesi altında inin inim inlemektedir.

Bu durum sürdürülemez..
Bu dehşet verici bir durumdur..

  • Tüm bunları ülkesini – halkını seven, yurtsever ve sorumlu bir yönetici
    yapabilir mi?

Yapıyorsa bu davranışlara ne ad verilecektir?
Nasıl durdurulacaktır? Kim/ kimler engelleyecektir?
Ensenizde bol sıfırlı maddi – manevi tazminat davası ile durup dururken hakaret suçlaması ile hapis cezası davası açılması tehdidi Demokles’in kılıcı gibi tutulurken,
daha öte hangi sözcükler kullanılabilir ki??
TBMM’deki muhalefet partileri bu çok ciddi sorunun / talanın üzerine eğilmelidir, hem de hızla!

Çıplak söyleyelim; bu rejimin adı asla “ileri demokrasi” değil, tam da tersine
dinci despotizm, irticai totaliterliktir.

Ve de “Uygar Batı” (!?) ikiyüzlülükle yer yer sahnede yer yer perde gerisindedir.

İş başa düşmüştür..

Mustafa Kemal’in askerleri, Uğur Mumcular, kalpaksız kuvayı milliyeciler
O’nun Cumhuriyetini yeniden kurma tarihsel görevi ile
karşı karşıyadır.

Sevgi ve saygıyla.
24.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Not : Tüm yazıyı pdf olarak indirmek için lütfen tıklar mısınız??

RTE’nin_TCMB’na_Catmasinin_Arka_Yuzu_Ugur_mumcu_ve_Muammer_Aksoy’a_Armagan

“Türkiye’nin Çözümü” paneli : “Altı Ok’un iktidarı için İşçi Partisi’nde birleşerek iş başına!”


“Türkiye’nin Çözümü” paneli mitinge dönüştü

“Altı Ok’un iktidarı için İşçi Partisi’nde birleşerek iş başına!”

“Türkiye’nin Çözümü” paneli mitinge dönüştü

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek‘in konuştuğu “Türkiye’nin Çözümü” paneli,
salon mitingine dönüştü. Ulusal Kanal‘ın düzenlediği paneli 20. Dönem İzmir Milletvekili ve TPB İzmir Şube Başkanı Metin Öney yönetti. Panelin öbür konuşmacısı Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’dı. Tepekule Kongre Merkezi’nde yapılan paneli
1500 yurttaş izledi. Salonun kapasitesi yetmeyince ek salondan kapalı devre yayın yapıldı.

“20215 YILINDA – TARİKAT-GLADYO REJİMİ BİTECEK”

Salona girişinde “Öncü Cesur Doğu Perinçek” sloganlarıyla ayakta karşılanan Perinçek, İzmirlilere “Güzel İzmirliler, Mustafa Kemal’in Askerleri merhaba” diye seslendi.
Milli Hükümeti kurmanın zamanının geldiğini belirten Perinçek, şöyle konuştu:

“Buradan ilan ediyoruz! Sıcak para komisyoncularının devri bitmiştir. Türkiye üretme çağına giriyor. Türkiye’yi bölenlerin devri bitmiştir, birleşen Türkiye çağına giriyoruz.
BOP eşbaşkanlarının devri bitmiştir, Mili Hükümet çağına giriyoruz.
Tayyip Erdoğanları yıkacağız. Türkiye 2016 yılına Atatürk’ün rotasında girecek.

“Davutoğlu’nun 7 Kasım konuşmasını, yapısal dönüşüm hamlesi dedikleri programı dinleyin. İflaslarını ilan ettiler. ‘Borçlanma ekonomisi iflas etti çıkmazdayız’ diyorlar. Tir tir titriyorlar. 2015 yılında 200 milyar doların üzerinde sıcak para bulmaları gerekiyor. Böyle bir imkan yok. Türkiye’yi borca batırdılar. Özal’la başlayarak 30 yılda borçlu bir millet yarattılar.

“Sıcak para borçlanma ekonomisi bitti. 2015 yılında mafya tarikat gladyo rejimi bitiyor.
Bu nedenle bizim derhal ayağa kalkıp, örgütlenip, partileşip Milli Hükümeti kurma kararı ile yürüyüşe geçmemiz lazım.”

Cumhuriyet için birlik iradesi

“BÖLÜNME PLANLARI KAYAYA DAYANDI”

Bölünme planlarının kayaya dayandığını söyleyen Perinçek, “Bunlar Türkiye’yi bölmek için başımıza oturtuldular. Tayyip Erdoğan utanmadan, ‘BOP kapsamında Diyarbakır’ı merkez yapacağız’ dedi. Yani ‘ben ABD projesinin görevlisiyim’ demek istedi. O görev bugün kayaya dayandı. Amerika, Suriye’de yenildi, Mısır’da Tayyiplerin kardeşleri yıkıldı. İran dimdik ayakta durdu. Irak hala Amerika’ya direniyor. Sıra Ak-saray’da oturana geldi.
Yıkılanlar saray yapar. Yıkılan rejimlerin kaderidir bu! Kendilerine saraydan mezar yaptılar.” dedi.

Perinçek, salondaki yurttaşlara seslenerek “Siz öncüler, iyimserliğin ve umudun öncülüğünü yapacaksınız. Bu bir hayal değil. Size hayal sunmuyoruz, rakamlarla, olgularla süreci saptıyoruz” dedi ve şöyle devam etti:

“Türkiye artık mecburiyetler çağına girmiştir. Birinci mecburiyet üretim mecburiyetidir.
İşçi Partisi olarak programımız hazır. Paranın giriş çıkışını denetleyeceğiz. Türkiye’de üretebilen hiçbir şeyi ithal etmeyeceğiz. Çiftçimizi ucuz mazot ve gübreyle destekleyeceğiz.
Sanayicimizi eşit şartlarla yabancılarla yarışır hale getireceğiz.”

"Silivri tertibini çökerttik, şimdi devamı geliyor" Gladyo toptan temizlenecek!

“NUH’UN GEMİSİNİ YAPTIK”

“Sınırlarımızdan terör değil kardeşlik geçecek” diyen Perinçek dış politika konusuna da değindi. Perinçek, “Sınırlarımızdan terörist değil kardeşlik, ticaret, alışveriş geçecek. Terör ihracına son vereceğiz” dedi.

Perinçek, partili veya partisiz tüm Mustafa Kemal’in askerlerini Altı Ok’u savunan tek partide toplamak gerektiğini dile getirerek, “Bu parti İşçi Partisi’dir. Şimdi sıra sizde” dedi.
Perinçek son olarak, “Pazarlık yok, tereddüt yok. Başarının garantisini vermemizi kimse beklemesin. Mustafa Kemal, savaşı kazanacağız diye garanti verebildi mi? Milleti örgütledi
ve başardı. Bizle kimse pazarlık yapmasın. Kendimize güveneceğiz. İçimizdeki tereddütleri bırakalım. Sizi Samsun’a çıkmaya, yani bugün İzmir’e çıkmaya çağırıyorum.
Bizim Tayyip Erdoğan’ın gemiciklerine ihtiyacımız yok, biz Nuh’un gemisini yaptık.
Yol haritamız belli, dümenimiz sağlam. Sizi göreve, işbaşına çağırıyorum” dedi.

Perinçek’in bu çağrısı alkışlarla ve “varız” yanıtlarıyla karşılandı. Perinçek konuşmasının sonunda, “Atatürk, Doğu’da bir dayanak yaratarak İzmir’i kurtarmıştı.
Şimdi biz de İzmir’de bir dayanak yaratarak Hakkari’yi kurtaracağız” dedi.

Panelin sonunda Doğu Perinçek, kitaplarını imzalarken, çok sayıda yurttaş da
İşçi Partisi’ne üye oldular.

MUSTAFA KEMAL Anlatıyor : 10 Ağustos 1915; Conkbayırı


Dostlar
,

10 Ağustos 1915 Conkbayırı utkusu ve olayını anmadan geçmemeliyiz.

12. CB / Yarıbaşkanı seçimi Türkiye gündemini tutsak almamalı..

Geçtiğimiz yıl bu konu hakkında yazdığımız yazıyı, 99. yılında yeniden paylaşmak isteriz.. (Yine sitemizde paylaştığımız Sn. E. Tuğa. Türker Ertürk‘ün konuya özel görsel iletisine de bakılması…)

Gelecek yıl, bu kritik tarihsel Conkbayırı olayının 100. yılıdır. Dünya siyaset,
uygarlık, savaş tarihi açısından son derece öğretici, öğreti (doktrin) koyucu bir olgudur.
Başta TSK olmak üzere, önemine uygun biçimde anılmak üzere şimdiden hazırlık yapılmalıdır.

Genç subay Albay Mustafa Kemal, askerlerine dövüşmeyi –  savaşmayı değil;
“ÖLMEYİ” emredebilmiştir! 1. Anafartalar Utkusu (zaferi) bu olağanüstü,
benzeri daha önce harp tarihinde olmayan, askeri taktik ve stratejinin ürünüdür.

Mustafa Kemal’in askerleri vatanları için, tarihte örneği olmayan bir biçimde aldıkları buyruk gereği “ÖLÜRKEN“, arkadan gelenler yetişmiş ve işgalci İngiliz birlikleri
geri çekilmek zorunda kalmışlardır.

Yine Mustafa Kemal’in kendi anlatımında görüldüğü üzere,
işte muharebenin kazanıldığı an, o an” dır.

CONKBAYIRI şehitlerine ve yaşamda olmayan gazilerine,
bu kurtuluş destanını yaratan tüm kahramanlara; Başta YÜCE ATATÜRK olmak üzere selam olun!

Sevgi ve saygıyla.
11.8.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

================================================

MUSTAFA KEMAL Anlatıyor : 10 Ağustos 1915; Conkbayırı

Cephede askerlerinin arkasında değil önünde Kemal Paşa..

İngiliz siperlerine 20-30 m yaklaşıyor ve oradan birliklerine saldırı emri veriyor kırbacı ile. Dünya askerlik literatüründe eşi benzeri görülmemiş bir örnek..
İşte Conkbayırı Gazisi Mustafa Kemal Paşa böyle bir insan..
Şarapnel göğsündeki saati parçaladı ve mutlak bir ölümden kurtuldu.

Bu vatan kolay kurtulmadı. Öğrenmek ve vefalı olmak namus borcumuzdur.
Yüce ATATÜRK ve tüm dava-silah arkadaşlarına, şehit  ve gazilere (kaldı mı ki??)
98 yıl sonra selam olsun gönülden kopan..

**************************

MUSTAFA KEMAL Paşa Anlatıyor             :

10 Ağustos 1915, Conkbayırı

Conkbayırı’nı almak ve bütün boğaza hâkim olmak için İngilizler 20.000 kişilik bir kuvvetle günlerce kazdıkları siperlere yerleşmişler, hücum anını bekliyorlardı.

Gecenin karanlığı tamamen kalkmış, tan ağarmak üzere idi.
8. Tümen komutanı ve diğer subaylarını çağırdım.

Mutlaka düşmanı mağlup edeceğinize inanıyorum.
Ancak siz acele etmeyin evvela ben ileri gideyim.
Size ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız.. dedim.

Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim.
Hücum baskın tarzında olacaktı.
Sakin adımlarla ve süzülerek düşmana 20-30 m yaklaştım.
Binlerce askerin bulunduğu Conkbayırı’nda çıt çıkmıyordu.
Dudaklar sessizce bu sıcak gecede dua ediyordu.

Kontrol ettim.
Kırbacımı başımın üstünde kaldırıp çevirdim ve birden aşağı indirdim.
Saat 04.30’da kıyametler kopmuştu İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı.
Allah Allah sesleri bütün cephelerde, karanlıkta gökleri yırtıyordu.

Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hâkim olmuştu.
Düşmanın topçu ateşi gülleleri büyük çukurlar açıyor
her tarafa şarapnel ve kurşun yağıyordu.

Büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı,
sarsıldım, elimi göğsüme götürdüm, kan akmıyordu.

Olayı Yb. Servet Bey’den başka kimse görmemişti.
O’na parmağımla susmasını emrettim.

Çünkü vurulduğumun duyulması cephelerde panik yaratabilirdi.
Kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat paramparça olmuştu.
O gün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı olarak çarpıştım.
Yalnız bu şarapnel, kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı.

Aynı gün gece yani 10 Ağustos 1915 günü beni mutlak ölümden kurtaran
ve parçalanan saatimi Ordu Komutanı Liman Von Sanders Paşa’ya
hatıra olarak verdim.

Çok şaşırmış ve heyecanlanmıştı.
Kendileri de altın cep saatini bana hediye ettiler.

Bu hücumlarda İngilizler binlerce ölü bırakarak tamamen geri çekildi ve
Çanakkale’nin geçilmeyeceğini iyice anlamış oldular..”

============================

Kahramanlara 98 yıl sonra ödenemez bir minnet ve şükranla..

Sevgi ve saygı ile.
Elazığ, 10.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Kılıçdaroğlu’nun iyice cıvık kaçan son Cemaat söylemi sineye çekilemez..

Dostlar,

Ali Serdar Bolat kardeşimiz acı ama gerçekleri yazmış gene..

CHP’nin de operasyon yediği, yeniden tasarımlandığı anlaşılıyor.

Yurtsever – Devrimci Anadol halkının = Mustafa Kemal’in askerlerinin yapacağı
ne çok iş, boğuşacağı ne çok cephe oluştu..

CHP içinde Yurtsever – Devrimci – Atatürkçü tabanla uyumlu milletvekillerinin
uykuları iyice kaçmış olmalı..

Kılıçdaroğlu‘nun artık iyice cıvık kaçan bu son Cemaat söylemi sineye çekilemez..

Aaah Baykal aaah.. “Eline – beline – diline… egemen olmazsan” faturası çok ağır oluyor. Haydi uçkurunu özel yaşama saydık, o kadını bir de milletvekili yapmanın bağışlanır yanı var mı?? CHP halden hale sürükleniyor ve sen o utançla ağzını bile açamıyorsun!

Yazık… çok yazık.. Atatürk’ün emaneti CHP‘ye bu ihanetler bağışlanmayacak..

Tabii asıl faturayı Türkiye ödüyor..

Politik ihtiraslarınız batsın e mi!

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 6.9.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==========================================

Kılıçdaroğlu’nun Fettoş ile dansı – 1
 
Ali Serdar Bolat     
6 Eylül  2013
Kılıçdaroğlu VATAN gaz tenekesine konuştu. 1 Eylül 2013
Bay Kemal’e göre, Fettoş Cemaati “hizmet” yapıyor. Bay Kemal, Tayyip Bey’in bu “hizmet”lerden niçin rahatsız olduğunu bir türlü anlayamıyor. Tayyip Bey’in, sözkonusu “hizmet”lerden biri olan dershaneleri kapatmak istemesini de anlayamıyor. Bir iktidar, ülkeye yapılan “hizmet”lerden niçin rahatsız olur? Bay Kemal şaşıp kalıyor. :))
Bay Kemal, Fettoş Cemaati’ne bağlı sermayenin yaptığı “hizmet”lerin ülkemiz için çok faydalı olduğunu düşünüyor. Bu faydalı “hizmet”leri yapan “iş dünyası”nın gücünü kırmak isteyen Tayyip Bey’in Türkiye’ye zarar vereceğini düşünüyor. İşte Bay Kemal’in
o sözleri:
  • “Cemaatin iş dünyasının gücünü kıracağım derseniz Türkiye zarar görür.” 
Bay Kemal, Fettoş adına Tayyip Bey’e parmağını sallıyor. Obama’ya göz kırpıyor. “Tayyip Bey’i deliğe süpürmeye karar verirsen bil ki Fettoş’un “hizmet”lerine devam etmesi için çırpınan bir Kemal var burada.”
Bay Kemal (Yani Yeni CHP) ve Fettoş ittifakı, Tayyip Bey’in yerini doldurmak için yeterli değil. Güçlü bir müttefik daha gerekli. Bay Kemal’den dinleyelim: “30 Ağustos Resepsiyonu’na katılmayışımın özel bir nedeni yok. Gül ile bağlantılı değil. Cumhurbaşkanı ile bir sorunumuz yok. Gitmemezlik gibi bir sorunumuz olmaz.”.
Bay Kemal zaten uzun zamandır Gül’ü parlatıyor, Cumhuriyet de parlatmaları manşetlere taşıyordu. Tayyip Bey’in karşı olduğu her uygulamasına Gül’ün müdahale etmesi için çağrı yapıyordu. Gezi olaylarına müdahale çağrısı yapması gibi. Bay Kemal’e göre Gül’ün müdahaleleri, Tayyip Bey’in kötü uygulamalarını engelleyecekti.
Bay Kemal’in bu sözleri CHP içinde büyük tepki gördü. 
CHP Milletvekili İsa Gök isyan etti: 
  • “Dinsel cemaat ve tarikat örgütlenmelerinin birisini meşru görürseniz, tümünü meşrulaştırırsınız. Hiçbir şekilde cemaat yapılanmalarını kabul etmemek şarttır. Hele bunların siyasi muhatap alınarak Türkiye’nin geleceği konusunda
    söz söyleyebilme yetkileri olduğunu düşünmek daha tehlikelidir”.
Ancak, gerek Sayın Gök’ün, gerekse CHP içindeki diğer Atatürkçülerin bu itirazları hiçbir şekilde etkili olmamakta, Bay Kemal ve çevresi istedikleri her şeyi engelsiz yapmaktadırlar.
Aydınlık, 4 Eylül 2013
Gül + Gülen + Kılıçdaroğlu “Restorasyon Hükümeti” planını Doğu Perinçek ayrıntılı olarak açıkladı.
Haziran isyanı, AKP iktidarını yıkma ve Milli Hükümet kurma hedefini
Türkiye’nin önüne koydu. İşçi Partisi Milli İktidar matematiğini CHP + MHP + İP olarak tespit etti.
Tayyip Bey’in Gezi, Mısır, Nusra / PYD çatışması ve Fettoş Cemaati konularındaki tavırları Obama’yı da sinirlendirmeye başlamıştı. Haziran isyanı tarafından sallanan ve yönetim zafiyeti içine giren Tayyip Bey’in denetimi yitirmesi durumunda
Milli Hükümet seçeneğinin önüne geçilebilmesi için, AKP iktidarının Tayyip Bey
feda edilerek CHP takviyeli olarak devam ettirilmesi planı yapıldı.
Planı yapan merkez Atlantik ötesindedir.
Abdullah Gül ve Fettoş Cemaati bir yandan AKP içinde güç toplarken, öbür yandan CHP yönetimi ile kol kola giriyor. Cemil Çiçek de bu tezgahın içindedir.
Bay Kemal, Vatan’da yaptığı söyleşide, Gül’ün Cumhurbaşkanlığını desteklediğini söylüyor. “Esad yerinde kalsın demedik” diyerek de, dış politikada AKP ile aynı çizgide olduğunu ilan ediyor. AKP güdümlü iktidar tasarımının en dikkate değer yanı, MHP’yi dışlamasıdır.
Yıkılan AKP iktidarı restore edilmek isteniyor!?
Türkçesi, AKP iktidarı yenilenerek devam edecek. Obama destekli Gül + Gülen + Kılıçdaroğlu Restorasyon Hükümeti bu anlama geliyor. Tayyip Bey gidecek, boşluğu Y-CHP dolduracak. Ama zorluklar var. “Kırmadan dökmeden” diyorlar ama, AKP’yi parçalamadan bu planı nasıl uygulayacaklar? Ya CHP’nin Atatürkçü, laik, yurtsever, üniter devlet yanlısı tabanı? Onlar CHP’nin PKK işbirlikçisi,
ABD ile 2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşma yapan, laikliğe karşı odak olduğu tescilli olanlarla işbirliği yapmasını  kabul edecekler mi?

NATO cephesinin işi çok zor.
*********
Geniş bilgi için bakınız

Her Yer Taksim, Her Yer Silivri, Her Yer Direniş..


Her Yer Taksim, Her Yer Silivri, Her Yer Direniş

Naci_Bestepe_portresi

 

 

Naci BEŞETEPE

 
Taksim ülkeyi ayağa kaldırdı.

Yetmedi dünyayı uyandırdı.
Direniş sınırları aştı.
“MESAJ ALINDI” dedi birileri. Anlayan anlamıştı. Ateşe benzinle gitmemek gerektiğini söylüyordu akıl ve mantık.
Varsa tabi, akıl ve mantık.
Yoksa eğer, “YOL VER GEÇELİM TAKSİM’İ EZELİM !” diyenlere,

“Durun bakalım ne oluyor. Oradakiler de sizin kardeşleriniz. Bu ülkenin insanları.
Onlar da sizin kadar benim eşit vatandaşlarım. Onları da dinleyeceğiz.
Burası demokratik bir ülke.” diyemez.
Demedi.

Duyup duymazlıktan gelerek yol verdi bir bakıma, kardeş kavgasına.
Şimdi başkente gidişinde kendini karşılatarak,15 -16 Haziran’da Ankara ve İstanbul’da miting düzenleyerek, “Biz sizden kalabalığız, bizim dediğimiz olur, azınlık bize hükmedemez.” mesajına hazırlanıyor.

Bu kafa nedir?

Demokrasi mi var içinde yoksa diktatörlük,ayrımcılık, intikamcılık ve inatçılık mı?

İnat direnci artıracaktır.

  • Kanım ve inancım odur ki, bu inat inatçıyı götürecektir.

Hiçbir diktatör kendiliğinden gitmemiştir,
bunu da halkın demokratik direnişi götürecektir.

Taksim’deki direniş başka bir şekilde SİLİVRİ’de sürmektedir.

ERGENEKON uydurma adlı davanın sözde sanıkları, Türk yargısına ve
onları yönlendiren siyasal iradeye karşı savunma yapmak yerine ders vermekte,
tarih yazmaktadırlar.

Son haftadaki savunmalardan birkaç cümle vererek açıklayayım ne demek istediğimi.

Tuğa. Alaettin SEVİM :

Silah arkadaşlığına ihanet eden komutanlara hitaben,

Teğmenini yalnız bırakan bir ordudan artık hayır gelmez.
Dağı, taşı delersin, teğmenini yalnız bırakmazsın”.

– Bugün için BOLU BEYLERİ’nin yanında saf tutmak daha rahat, daha güvenli bir yaşam sağlayabilir. Bazı insanlar rahat ve güveni, şeref ve onura tercih edebilir.
Hatta şeref ve onurlarından menfaat için vazgeçebilir.
Ancak yıllar sonra yalnızca KÖROĞULLARININ türküsü söylenecek.

– Kahramandır soyumuz, bize kefen biçilmez. VATAN SAĞ OLSUN.

İP Genel Başkanı Doğu PERİNÇEK            :

ERGENEKON Terör Örgütü tutmadı, dava darbeye teşebbüse çevrildi.
Pantolon kayışı yerine vantilatör kayışı veriliyor.

AYM’nin yıkamadığı iktidarı halk yıkıyor.

Veli Küçük üzerinden TSK’nın hedef alındığını 1996’da söyledim.

İrtica ile mücadele eylem planını komutanlar sahiplenmiyorsa ben sahipleniyorum.

Üç İsrail (İsrail, Barzanistan, Tayyibistan) planını engelliyoruz.
– Bu davayı başlatan ve yürüten A. Gül ve RTE’dir.

Doğu Perinçek’in avukatı, İP Genel Başkan Vekili Hasan Basri ÖZBEY,

Suç yok, hukuk yok, hakim yok.

– Bu davada Türk milleti hükmünü verdi, Atatürk’ü yargılıyorsunuz.
Cumhuriyeti yıkamazsınız. Hukuku da vicdanı da mahkum edemezsiniz.

E.Tuğg. Levent ERSÖZ     :

– Benim suçum şer odaklarına, devleti soyanlara karşı mücadele etmek yönündeki çabalarımdır. beni öldürmek istediler. Şimdi hukuk eliyle ipim çekilmek istenmektedir. Ne yapalım VATAN SAĞ OLSUN.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! VATAN SANA CANIM FEDA

E.Org. ve 26ıncı Genelkurmay Başkanı İlker BAŞBUĞ              :

– Haksız saldırılara karşı sorumluluğum ve yetkilerim içinde kalarak,
bütün gücümle mücadele ettim.

  • Bugünün ve yarının komuta kademelerinde yer alabilecek niteliklere sahip personel ordudan uzaklaştırılmıştır.
  • Türk ordusunun zayıflatılması, Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasını ilgilendiren bir sorundur. Bu durum sadece düşmanları memnun eder.
  • Gnkur.Bşk.nın yargılama yerinin YÜCE DİVAN olduğu açıktır. Bu inançla bugün burada savunma yapmayacağım ve hiçbir soruya cevap vermeyeceğim.
  • Personelin adeta üzerine basarak, Gnkur.Bşk.nına yani bana ulaşmak ise,
    bu silah arkadaşlarımı bırakınız gitsinler. Ne yapacaksanız bana yapınız. Buradayım. Dimdik ayaktayım.

E. Org. Hurşit TOLON                :

– TSK terör örgütü değildir. TSK’ya sızılamaz.
– Ulus devleti savunmak mıdır suçum?
– ABD’ye gittiğimde başımıza çuval geçirildiği haberi geldi.
Tepki olarak bu çirkin davranışı kınayarak Türkiye’ye dönmem midir suç?
– Mahkemenizden gasp edilen hakkımı talep ediyorum.

********************
Böyleydi söylenenler.
Bunlara savunma demek olası mı?
Mustafa Kemal’in Askerleri, O’na layık olduklarını duruşları ile dirençleri ile gösterdiler.

Mustafa Kemal’in gençleri de başta Taksim olmak üzere her yerde direniyorlar.

Ortak paydada;

– hukuksuzluk,
– adaletsizlik,
– zorbalık,
– vicdansızlık,
– ayrımcılık,
– inançlara saygısızlık,
– özel hayata müdahale,
– özgürlükleri kısıtlama,
– Türkiye Cumhuriyeti’nin rejimini değiştirme,
– şeriata dönme,
– ulusu bölme var.

Bunlara karşı yasal direnme hakkının kullanılışı var.

Ha TAKSİM, ha SİLİVRİ.
HER YER TAKSİM, HER YER SİLİVRİ.
HER YER DİRENİŞ neticede…

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE