Etiket arşivi: “Tehcir Kanunu”

Emperyalist yalan ve yurttaş sorumluluğu

Barış Doster
Barış Doster
Cumhuriyet, 27 Nisan 2022

 

ABD Başkanı Joe Biden, bir kez daha sözde soykırım iddialarını tanıdı. Bu emperyalist yalana açıkça sahip çıktı. Onun açıklamasını, adeta talimat olarak görenler de hizaya geçti, sıraya dizildi hemen. Sıraya dizilenler arasında bir zamanlar Dışişleri Bakanlığı da yapmış olan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, HDP milletvekili Garo Paylan, CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu gibi isimler de var. Şaşırmıyoruz. Daha çok olduklarını biliyoruz.

Şurası gerçek: Ülkemizde ABD emperyalizmine selam durmanın, Avrupa Birliği’nden, İngiltere’den aferin almanın yollarından biri de sözde soykırım yalanını dillendirmektir. Bu yalanı konuşmanın getirisi yüksektir. Meslek odaları, sendikalar, demokratik kitle örgütleri, yayınevleri, medya, siyasal partiler bu yalandan beslenen, fonlanan, nemalanan tiplerle doludur. Özürdiliyoruz.com takımı, yetmez ama evet güruhu, KKTC’de yes be annem tayfası, numaracı cumhuriyetçiler ve FETÖ’nün solcuları, hep bu yalanı çiğner dururlar.

Tarihsel gerçek şudur                                        :

Türkler; Birinci Dünya Savaşı’nda vatanı savunurken, cephe gerisindeki bozgunculuk faaliyetlerini, dönemin koşullarında, son çare olarak, 1915 yılında çıkardıkları Sevk ve İskân Kanunu’yla (Tehcir Kanunu) önlemeye çalışmışlardır. Dünyada sözde soykırım iddialarını hükme bağlayan tek bir mahkeme kararı olmadığı gibi, bu iddiaları destekleyen ciddi, bilimsel arşiv belgeleri de yoktur. Sözde soykırım iddiaları bu yönüyle tarihi ve hukuki değil, siyasi bir sorundur. O nedenle çözümü de arşiv, tarih veya hukuk konusu değildir, siyasidir. Sorunun tarafları, Türkiye ve Ermenistan değil, Türkiye ve emperyalist merkezlerdir. Sözde soykırım iddialarının hedefi de İttihat ve Terakki önderlerini, Cumhuriyet kurucularını soykırım suçlusu olarak göstermek, Kurtuluş Savaşı’nı karalamak, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihsel ve siyasal temellerini sarsmaktır.

Sözde soykırım iddialarıyla mücadele etmek için, sağlam, gerçek, güçlü bilimsel bilgiye sahip olmanın yanında, ideolojik berraklık ve politik tutarlılık da gerekir. Büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle iç cepheyi sağlamlaştırmak yanında, dış dünyaya da kapsamlı bir kamu diplomasisi ve siyasal iletişim stratejisiyle gerçekleri anlatmak zorunludur. İktidarı ve muhalefetiyle siyasal partilerin kafa karışıklığı yaşadığı, koltuk kavgasına odaklandığı bir süreçte, onlardan bu konuda kapsamlı, tutarlı, bütüncül çalışmalar beklenemeyeceğinden, üniversitelere, demokratik kitle örgütlerine, gerçek aydınlara büyük görevler düşmektedir.

YENİDEN ATATÜRK CUMHURİYETİ

Bu kapsamda, tam da 24 Nisan günü, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) gazetemizde de yer alan “Yeniden Atatürk Cumhuriyeti Manifestosu“, içeriği, saptamaları, çözüm önerileri ve politik öncelikleriyle dikkat çekmiştir.

  • Laiklikten hukuk devletine, eğitimden sağlığa, kadın haklarından ulaşıma, siyasi partilerden sığınmacı sorununa dek ülkemizin temel sorunlarına tek tek parmak basmıştır.

Bunlara cumhuriyetçi, kamucu, toplumcu, devletçi, emekten yana çözümler önerirken kararlı, tutarlı, yürekli yurttaşları demokratik mücadeleye çağırmıştır.

Üyelerini, Mustafa Kemal’in Askerleri olarak tanımlayan

 

“Soykırım” ve Çanakkale


“Soykırım” ve Çanakkale

portresi

 

Lütfü Kırayoğlu
www.add.org.trt, 23.4.14

 

 

Türkiye 40 yılı aşkın süredir her 24 Nisan‘ı diken üstünde geçiriyor.
24 Nisan emperyalist destekli “Ermeni soykırımı” iddialarının simgesel günü haline getiriliyor.

23 Nisan’da kutladığımız Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın coşkusunu
tam olarak yaşayamadan, 25 Nisan 1915 tarihinde başlayan Çanakkale kara savaşları ile tarihin en kanlı boğazlaşmasını anımsamamıza fırsat kalmadan,
Ermeni iddiaları ortalığı kaplıyor.

Ne yazık ki halkımızın büyük çoğunluğu Ermeni iddiaları karşısındaki gerçekleri bilmiyor. Bu konuda daha çok zehirli bilgilerle karşı karşıya kalıyor. Türkiye 40 yılı aşkın süredir bu iddialarla karşılaşmasına ve çok sayıda diplomatik görevlisini şehit vermesine rağmen tarih öğretmenlerine bile bu konudaki gerçek bilgileri öğretememiştir.
Dahası bu konuda Rus arşivlerindeki orijinal bilgileri bulup tercüme eden, yalanları
teşhir eden Araştırma Görevlisi Mehmet Perinçek tutuklanmış ve araştırmaları durmuştur.

24 Nisan 1915 günü ne olduğunu çok az yurttaşımız bilmektedir. Pek çok kişi 24 Nisan 1915 günü çok sayıda Ermeni asıllı yurttaşın öldürüldüğünü sanmaktadır.
Bazı “aydınlar” da bu olaya “soykırım” adını vermektedir. Bu yalanı dillerine dolayanlar arasında Nobel ile ödüllendirilenler bile çıkmıştır.

Peki 24 Nisan 1915 tarihinde ne olmuştur?

Osmanlı devletinin 1. Dünya Savaşında paylaşım konusu olması nedeniyle savaşa katılmasından sonra uzun süredir yer yer ayaklanmalar çıkartan, suikastlar düzenleyen Ermeni çeteleri Osmanlı ordusunu Doğu cephesinde arkadan vurmaya başlamışlardır. Buna savunmasız kalan Türk köylerine yapılan baskınlar ve katliamlar eklenmiştir. Sarıkamış faciasından sonra Çarlık ordusunun ilerleyişi ile
Ermeni baskınları dayanılmaz boyutlara ulaşmış ve nihayet 19 Nisan’da Van’da
büyük bir ayaklanma başlatmışlardır.

İtilaf devletlerinin 18 Mart’ta Çanakkale’de uğradıkları yenilgiden sonra kara savaşına hazırlandıkları artık gizlenemez olmuş, çıkartma an meselesi haline gelmiştir.

Bu koşullar altında 25 Nisandaki Çanakkale çıkarmasından yarım gün önce Osmanlı hükümeti, Ermeni Komite merkezlerinin kapatılması, elebaşılarının tutuklanması ve
her türlü belgelerine el konulması ile ilgili 24 Nisan 1915 kararlarını aldı.

24 Nisan 1915 genelgesi üzerine İstanbul’da ilk etapta 235 Ermeni Komite mensubu tutuklanarak Çankırı ve Ayaş’a gönderildi. Ağustos 1916’ya dek İstanbul’da tutuklanan Ermeni komite mensuplarının sayısı 290’a ulaştı. Kimi kaynaklarda ise bu rakamın
24 Nisan 1915 gününü izleyen birkaç ay içinde 2.345’e ulaştığı belirtilmektedir.
Bunlar arasında siyasal militanların yanında milletvekilleri, tanınmış yazar ve şairler, sanatçılar, din adamları ve işadamları da vardı.

Esas ölümlerin yaşandığı tehcir olayı ise 27 Mayıs 1915’te çıkarılan “Tehcir Kanunu” Kanun-ı Muvakkat (geçici yasa) ile yerel mülki ve askeri yöneticilere, uygun görecekleri kişileri geçici olarak başka yere naklettirme yetkisi verilmesi ile başladı.
30 Mayıs günü Bakanlar Kurulu kararıyla tehcir süresiz hale getirildi.

10 Haziran’da “Ermenilere Ait Mal, Mülk ve Arazilere Uygulanacak İdare Hakkında Yönetmelik” bir kararname ile nakledilen kişilerin mallarının nasıl tasarruf edileceği açıklandı. Ermenilerin boşalttığı yerler muhacirlere verilecek, buna karşılık Ermeni’lere mal ve mülklerine karşılık ödenecekti.

Göç ettirilen Ermenilerin bir bölümü yollarda hastalıktan öldü. Bir kısmı çetelerin saldırısına uğradı. Bir kısmı ise gittikleri Suriye’de öldü. Bu konuda hiçbir tarihçinin rakamları birbirini tutmamaktadır. Ancak bütün bu olaylar sırasında en az Ermeni yurttaşlar kadar Türk asıllı yurttaşlarımız da can vermiş tam bir boğazlaşma yaşanmıştır.

Koskoca Osmanlı devletinde, Osmanlı toprakları üzerinde çok sayıda insan can verdi. Ancak Osmanlı devletinin çok küçük bir toprak parçası olan Çanakkale’nin Gelibolu yarımadasının çok dar bir bölümünde 55 bin vatan evladı şehit oldu. Yaralı ve kayıplarla genel zayiat 250 bini buldu. Bir o denli kayıp da işgal kuvvetlerince verildi.

Ulusal Kurtuluş Savaşımızın ilk yıllarında Doğu bölgemizde Ermeni ayaklanmaları
sürse de Sovyet askerlerinin çevirmesi ile Kazım Karabekir Paşa tarafından
kısa sürede bastırılmıştır.

Anadolu’da bozguna uğrayan emperyalizm bu zaferi karalamak için “Ermeni soykırımı” yalanı geliştirmiş ve Ulusal Kurtuluş Savaşımız “katliam” olarak nitelenmiştir.

Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Ermeni çeteleri başta Atatürk’e yönelik olmak üzere bazı suikast girişimleri oldu. Ancak güçlü bir Türk devletinin varlığı bir süre sonra Ermeni iddialarını geri plana itti.

Ne zaman ki Türkiye dış müdahalelerle bağımsızlığını ve gücünü yitirdi, işte o andan itibaren Ermeni iddiaları yeniden ortaya çıktı. 1973 yılından başlanarak
Türk diplomatlarına yönelik saldırılar başladı. Aslında herhangi bir ölüm olayının olmadığı 24 Nisan “Soykırım” günü ilan edildi. Fransa başta olmak üzere bazı ülkelere “soykırım anıtları” dikildi. Her 24 Nisan öncesi Türkiye emperyalist ülkelerin tehdidine açık hale getirildi.

Özellikle AKP iktidarının teslimiyetçi dış politikaları sonucu bazı ülkelerde “soykırım yoktur” demek suç olarak kabul edildi. Bu karara isyan edip çiğneyenler ise ülkemizde “Ergenekon” tertibi ile zindanlara dolduruldu.

Türkiye şimdi yeni bir Çanakkale savaşını “Ermeni soykırımı” iddialarına karşı yürütmektedir.

Ermeni iddialarını yürütenler önümüzdeki yıl “soykırım”ın 100. yılı bahanesi ile büyük bir hazırlık içindeler. Önümüzdeki yıl Çanakkale zaferinin 100. yılını kutlayacağız.
Kararlı politikalarla Emperyalist yalanlarının yenilgisini Çanakkale Zaferinin 100. yıl kutlamalarına ekleyebiliriz.

Yeter ki cesur olalım.