Etiket arşivi: Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI’NIN ANLAM VE ÖNEMİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
27 Ağustos 2021

Bu yıl, yurdumuzun düşman işgalinden kurtuluşunun ve emperyalist güdümlü düşmanları kesin yenilgiye uğratarak yurttan kovduğumuz 30 Ağustos Zafer Bayramımızın 99. yıl dönümü. Ancak konuya başlamadan önce çok önemli bir noktanın altını çizmek gerekir.

Tarih sosyolojisi açısından krallıklar, imparatorlukla ya da devletlerin yaptıkları savaşları ve bu savaşlarla kazanılan zaferleri (utkuları) iki ana grupta (kümede) toplamak olasıdır.

Bazı savaşlar sadece (yalnızca) fetih, başka ulusların yurtlarına saldırma, toprak kazanma, sınır genişletme, vergi gelirlerini artırma, ideoloji yayma ya da Haçlı Seferlerinde olduğu gibi inanç ihracı olabilir. Bu vb. fetih ve nüfuz savaşları, fetih yapan uluslar için zafer ama ne yazık ki fethedilen, toprak kaybına (yitimine) uğrayan ülkeler ve uluslar için ise işgal ve zulüm (ezinç) anlamına gelir. Empati ya da duygudaşlıktan yoksundur.

İkinci tür savaşlar ise, öz savunma (nefsi müdafa), vatanın, devletin ve ulusun varlığını koruma ve sürdürebilme, ölüm kalım yani var olma, yaşayabilme ya da yok olma (ya istiklal ya ölüm, hayat-memat) savaşlarıdır. Aslında meşruluğu fazla savaşlar bu gruba girer.

Bu 2. tür savaşlar; yurdu, ulusu, devleti ve halkın namusunu koruyabilme amacına yöneliktir. Bu nedenle 2. kümedeki savaşlar, 1. tür fetih savaşlarına göre çok daha yaşamsal ve önemli konumdadır. Yok olan, varlığı sönerek, ortadan kalkan bir ulusun ya da halkın inanç, kültür (ekin), dil ya da din bekçiliği hiçbir anlam taşımaz.

Bizim Kurtuluş Savaşımız, ulusumuz ve devletimizin, başta ulusal varlığımız, yurt ve ekonomi olmak üzere, her anlamda emperyalistlerin boğucu kıskacından kurulma, kendini var etme ve yaşatabilme savaşıdır. Tam bir öz savunmadır (nefsi müdafa). Bu nedenledir ki, kazanılan zaferin (utkunun) değeri ve sonuçları başka savaşlar ve zaferlerle karşılaştırılmayacak kadar (ölçüde) kutsaldır ve büyük önem taşır.

Büyük Taarruz‘dan yaklaşık bir yıl önce, 22 Ağustos – 11 Eylül 1921 de gerçekleşen ve 22 gün 22 gece süren Sakarya Savaşı işgalci düşman ordusunu durdurmuş ve direncini kırmıştı. Sıra düşmana son darbeyi vurup yurdu işgalden, ulusu da işgalci zulmünden yani düşmandan kurtarmaya gelmişti. Düşmana son darbe hazırlıkları birçok ekonomik, sosyal, askeri ve siyasal zorluklar içinde ancak bir yılda tamamlanabilmişti. Artık düşmana karşı saldırıya geçme (taarruz) zamanının geldiği kararı alındı.

26 Ağustos 1922 günü sabah 05.30’da başlayıp 9 Eylül 1922’de İzmir’de zaferle perçinlenen ve ” BÜYÜK TAARRUZ” ya da Başkumandanlık Meydan Savaşı olarak adlandırılan Kurtuluş Savaşımızın son ve bitirici halkası, ülkemizi yoktan var eden büyük bir zaferle taçlanmıştır. Bu taç, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, yurtsever arkadaşları, tüm Kurtuluş Savaşı gazileri ve şehitlerinin hep birlikte Ulusumuzun başına onurla giydirdikleri tam bağımsızlık, ulusal egemenlik, özgürlük ve çağdaş uygarlık tacıdır.

Türk Ulusu Kurtuluş Savaşı ile birlikte, sanki küllerinden yeniden doğmuş, dimdik ayağa kalkmış, ülkesini emperyalist düşman ittifakından kurtarmış, yepyeni bir uygar devlet kurmayı başararak, uygar uluslar kervanında yerini almıştır. Özgürlük, bağımsızlık, ulusal egemenlik ve vatan toprağımızın temel tapusu ise Kurtuluş Savaşından sonra, dönemin emperyalist ve işgal heveslileri ile yapılan ve perçinlenen Lozan  Barış Andlaşmasıdır.

Kurtuluş Savaşının kazanılması ile birlikte:

1- Emperyalizmin güdümündeki düşmanlar yurttan sökülüp atılmış, vatanımız, ulusumuz ve namusumuz işgalcilerden temizlenmiştir.

2- Aile, birey ya da hanedan iradesine, padişahlık yönetimine dayalı teokratik devlet rejimi sona ermiş, onun yerine ulusal egemenliğe, halk iradesine (istencine), halkın kendi kendini yönetmesine dayalı bir siyasal rejim getirilmiştir. Bu durumun en önemli kanıtı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulmuş ve devleti yönetme yetkisini doğrudan üstlenmiş olmasıdır.

3- Tam bağımsız bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Laikleşmenin, ekonomik bağımsızlığın, demokratikleşmenin ve bireysel olarak din ve vicdan özgürlüğüne kavuşabilmenin yolu açılmıştır.

4- Şer’i hukuk düzeninin yerini, laikleşmiş, meşruluğunu ulustan (milli iradeden) alan anayasal ve sivil devlet rejimi almıştır

5- Akılcılığa, bilimselliğe ve karma eğitime dayalı bir eğitim ve öğretim sistemi getirilmiştir. Siyasal, ekonomik, mesleksel ve kültürel açıdan kadın ve erkek eşitliği hedeflenmiştir.

6- Mustafa Kemal Atatürk,Türkiye Cumhuriyetini Kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.” diyerek çoğunlukçu kültür anlayışından ÇOĞULCU TOPLUM ANLAYIŞINA kavuşmanın önündeki engelleri kaldırmıştır. Bu oluşumun en önemli kanıtı hukuksal olarak her konuda ve devlet katında YURTTAŞLARIN EŞİTLİĞİ ilkesidir.

7- Kurtuluş Savaşımızın temel ve çok önemli bir özelliği de emperyalizmin kıskacındaki öbür uluslara özgüven, umut ve başarma iradesi aşılamasıdır. Mazlum uluslara önderlik edilmiştir.

Ancak üzülerek belirtmek gerekir ki; ülkemiz ve ulusumuz açısından Kurtuluş Savaşımız, ZAFER BAYRAMI ve hatta Lozan Andlaşmasının anlam ve önemini, neden ve sonuçları ile birlikte henüz yeterince derinlemesine anlayamamış kimi cahil (eğitimsiz) yurttaşlarımız, aydınlarımız (!) basınımız (!) ve siyasilerimiz vardır. Ancak güneş balçıkla sıvanmaz. Uygarlık güneşi uygarlık karşıtlarını bir gün mutlaka kör edecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle, başta M.K. Atatürk, silah (ve dava) arkadaşları, Kurtuluş Savaşı şehitlerimiz, gazilerimiz ve bu savaşa canı, malı ve emeği ile destek veren kadın ve erkek yurttaşlarımızı şükran, minnet, saygı ve rahmetle anıyorum.

HERKESİN 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI KUTLU OLSUN!

DİL DERNEĞİ : 82. DİL BAYRAMINI KUTLUYORUZ!

 

Dostlar,

Bir Türkçe tutkunu, Dil Derneği Üyesi olarak Dil Bayramımızın 82. Yılı
gönülden kutluyoruz…

Bir kez daha, Büyük Atatürk‘ün kurduğu, vasiyet ettiği ve kalıtından (mirasından)
gelir bıraktığı

TÜRK DiL KURUMU 

ve

TÜRK TARİH KURUMU‘nun

eski statülerine döndürülerek hukuksuz biçimde el konan malvarlıkları,
gelir kaynaklarının yasa ile faiziyle geri verilmesini diliyoruz..

12 Eylül ile hesaplaşma bunlar yapılmadan olabilir mi??

Dil Devrimi

Yüce ATATÜRK‘ün doğrudan ayrıntılı okuduğu 4000+ kitabın yaklaşık 1200’ü Tarih, 800’ü Dil ile ilgilidir.

Kalan yarısı da, asıl mesleği olan Askerlik başta olmak üzere pek çok alana dağılmıştır.
Örn. Reşat Nuri’nin (Gültekin) ÇALIKUŞU’nu savaşlarda bile geceleri ve birkaç kez okumuştur. O aynı zamanda bu özelleşmiş birikimiyle bir Dil Bilimci, bir Tarih Uzmanı bile sayılabilir..

Örneğin GEOMETRİ Terimleri Kılavuzu’na ne denebilir??

Sevgi ve saygı ile.
26 Eylül 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Dil Derneği Üyesi
www.ahmetsaltik.net

=======================================

82. DİL BAYRAMINI KUTLUYORUZ!

82._Dil_Bayrami

 

 

 

 

 

 

 

    26 Eylül 1932’de toplanan ilk Türk Dili Kurultayı’nın ve Dil Devriminin 82. yıldönümü, 26 Eylül 2014 Cuma günü Dil Derneği, Cumhuriyet gazetesi ve Çankaya Belediyesinin birlikte hazırladığı törenle kutlanacak.
Dil Bayramına Arkadaş Kitabevi, Atatürkçü Düşünce Derneği, Bilgi Yayınevi, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Devlet Tiyatrosu Opera ve Balesi Çalışanları Yardımlaşma Vakfı (TOBAV), Kavaklıdere Dayanışma ve Güzelleştirme Derneği, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı, Müzik Eğitimcileri Derneği, Pembe Kurbağa Çocuk Tiyatrosu, Toplumsal Dayanışma Gönüllüleri Derneği, Tunçbilek Reklam, Türk Hukuk Kurumu, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı ve Ulusal Eğitim Derneği destek veriyor.
82. Dil Bayramı, 26 Eylül 2014 Cuma günü, saat 14.30’da Anıtkabir’de Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e saygı sunumuyla başlayacak. Saat 18.00’de Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezinde düzenlenecek töreni değerli Tiyatro Sanatçıcı Ali Nihat Yavşan sunacak. Dil Derneği Ömer Asım Aksoy ve Dil Derneği Kerim Afşar Ödüllerinin törenlerini de kapsayan etkinlikte devrimlerimizin yüz akı aydınlarımıza 82. Dil Bayramı Onur Ödülleri verilecek.
Dilseverleri, yurtseverleri, üyelerimizi Dil Bayramının coşkusunu paylaşmaya,
Dil Devriminin 82. yıldönümünü bir arada kutlamaya bekliyoruz.

82. DİL BAYRAMI İZLENCESİ

26 Eylül 2014 Cuma

DİLE GELEN, ELE GELİR!

14.30 – ANITKABİR’DE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’E SAYGI SUNUMU
* * *
18.00 – 82. DİL BAYRAMI TÖRENİ
Sunan: Ali Nihat YAVŞAN

Açış Konuşmaları
Yunus Bekir YURDAKUL
  – Dil Derneği İzmir Temsilcisi
Sevgi ÖZEL – Dil Derneği Başkanı
Alper TAŞDELEN
– Çankaya Belediye Başkanı
Konukların Konuşmaları
* * *
Ödül Törenleri
DİL DERNEĞİ ÖMER ASIM AKSOY ÖDÜLÜ TÖRENİ
DİL DERNEĞİ KERİM AFŞAR ÖDÜLÜ TÖRENİ
* * *
Onur Ödülleri
Prof. Dr. Erendiz ATASÜ, Prof. Dr. Semih BİLGEN,
Yüksel ERİMTAN, Rükzan GÜNAYSU,
Ayşe KAYA, Zekeriya KAYA, Çetin ÖRGEN, Tuncay ÖZKAN.
* * *

Dinleti
Ali Seçkiner ALICI
* * *
Ağırlama

* * *
Düzenleyenler
     DİL DERNEĞİ * CUMHURİYET GAZETESİ * ÇANKAYA BELEDİYESİKatılımcı Kuruluşlar
Arkadaş Kitabevi * Atatürkçü Düşünce Derneği * Bilgi Yayınevi *
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği
Devlet Tiyatrosu Opera ve Balesi Çalışanları Yardımlaşma Vakfı (TOBAV)
Kavaklıdere Dayanışma ve Güzelleştirme Derneği *
Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı
Müzik Eğitimcileri Derneği * Pembe Kurbağa Çocuk Tiyatrosu *
Toplumsal Dayanışma Gönüllüleri Derneği
Tunçbilek Reklam * Türk Hukuk Kurumu * Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı * Ulusal Eğitim Derneği
* * *
Yer: Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi
Kenedi Cad. No. 4 Kavaklıdere – Ankara

EĞİTİM İŞ : CUMHURİYETİMİZ SONSUZA DEK YAŞAYACAKTIR!

Dostlar,

Cumhuriyet ve ATATÜRK’ü ANMA haftamız sürüyor..

Bizim de üyesi olduğumuz EĞİTİM İŞ’in açıklamasını sunalım..

Bütünüyle paylaşıyoruz içeriğini..
Eklemelerimiz de var..

10 Kasım 2013 sabahı Yüce ATATÜRK’ümüzü ANITKABİR’inde ziyaret edeceğiz.

29 Ekim 2013 günü, Cumhuriyetimizin 90. yıldönümünde, Tandoğan’daki milyonluk mitingin ardından, tüm zamanların rekoru kırılarak, Anıtkabir Komutanlığı‘nın açıklaması ile

  • 438 bini aşkın yurtsever ATA’yı ziyaret etti,

manevi huzurunda saygı duruşu yaptı, İstiklal Marşımızı okudu,
ANDIMIZI kezlerce okudu..

Güller, karanfiller mozoleye sunuldu..
Kararlılık savsözleri (sloganları) atıldı.
Tam bir izdiham yaşandı mozole salonunda; çın çın çınlıyordu koca salon!
Böylesine bir çoşku seline, sanırız 14 Nisan 2007 mitinginden sonra
2 kez tanık oluyor.

  • Cumhuriyet ve devrimler asla sahipsiz değil!

Amaç, Cumhuriyeti yaşatma azim ve kararlılığını tüm dünyaya haykırmaktı!

Umarız duyulmuştur; duyulduğundan – görüldüğünden eminiz..

Mustafa Kemal Paşa‘nın 22 Haziran 1919 Amasya Genelgesi‘nde saptadığı üzere:

  • 1. Ülke ve ulusun bağımsızlığı ve geleceği tehlikededir.
  • 2 Kurtuluş, ulusun azim ve kararlığındadır..

Tarihsel ileti – buyruk alınmış; kutsal görev – nöbet üstlenilmiştir!

Duyurulur..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 6.11.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================

CUMHURİYETİMİZ SONSUZA DEK YAŞAYACAKTIR!

CUMHURİYETİMİZ SONSUZA DEK YAŞAYACAKTIR

 

  • “Türk milleti! 
  • Ebediyete akıp giden her 10 senede, bu büyük millet bayramını, daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlulamanı, gönülden dilerim. 
  • Ne mutlu Türküm diyene! (AS: 10. Yıl Söylevi, 29.10.1933)

diyen büyük önder Mustafa Kemal Atatürk‘ün vasiyetine sahip çıkarak
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 90. Yıldönümünü tüm ülkemizde
coşkuyla kutluyoruz.

Çağdaş, demokratik ve laik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti,
Türk ulusunun birliği, beraberliği, mücadele azmi ve bağımsızlığına düşkünlüğüyle, yokluklar içinde verilen bağımsızlık savaşının sonucunda kurulmuştur.

Türk ulusu; ümmetçilik yerine ulusçuluğu, kulluk yerine yurttaşlığı,
gericilik yerine çağdaşlığı
seçmiştir. Ancak bugün demokrasiyi amaç değil,
kendi ümmetçi anlayışlarını gerçekleştirmek için araç olarak gören zihniyet işbaşındadır. Bu zihniyet, emperyalist güçlerin de desteğiyle, Lozan Antlaşması’yla
elde edilen kazanımları bugün pervasızca yok etmeye çalışmaktadır.

– Cumhuriyetin temel nitelikleri tartışmaya açılmakta;
– tekil (üniter) devlet yapısı hedef alınmakta;
– başta Öğretim Birliği (Tevhid-i Tedrisat) ilkesi olmak üzere
– Devrim Yasaları çiğnenmekte;
Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda oluşturulan
çağdaş bilim ve eğitim hedefi terk edilmekte;
– Türkiye, bir karanlığa doğru sürüklenmektedir.

90 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu içlerine sindiremeyen emperyalist güçler, bugün taşeron terör örgütleriyle ülkemizi bölmeye çalışmaktadır.

Emperyalizmin bir dediğini iki etmeyen siyasal iktidar ise, ülkeyi bölmeye çalışan
terör örgütüyle müzakere masasına oturmakta, mutabakatlar imzalanmaktadır.

Ülkemiz, başta Ortadoğu olmak üzere her yandan ateş çemberiyle kuşatılmıştır.

Komşularımızla “sıfır sorun” diye yola çıkan siyasal iktidar, emperyalist güçler ve onların dünyayı paylaşma hırslarının taşeronluğunu yaparak ülkemizi büyük bir savaşın eşiğine getirmiştir.

Ulusal Kurtuluş Savaşı’yla emperyalizme diz çöktürmüş olan bu topraklar, emperyalizmin üssüne dönüştürülmüştür.

  • Bugün özgürlüğümüz ve bağımsızlığımız, birlik ve bütünlüğümüz
    tehdit altındadır.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “en büyük devrimim” dediği laik Türkiye Cumhuriyeti’ne içten ve dıştan yönelebilecek tehditlere karşı, bugün her zamankinden daha dikkatli ve uyanık olmak zorundayız.

İçten ve dıştan gelen gerici, bölücü ve yıkıcı tehlikelere karşı
Ulusumuz, bugüne dek olduğu gibi bundan sonra da birlik ve beraberlik içinde olacaktır.

Eğitim-İş, tam bağımsızlık ve ulus egemenliğine dayanan; laik, demokratik,
sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni; tekil (üniter) devlet yapısı içinde korumaya ve sonsuza dek yaşatmaya kararlıdır.

Atatürk’ün ve O’nun kurduğu Cumhuriyetin eğitim çalışanları olarak biz,
her türlü tehlikenin farkındayız.

Yetiştirdiğimiz Türk gençliğini de bu konuda uyanık tutmak başlıca görevlerimizden biridir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla anıyor,
tüm ulusumuzun 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyoruz.

MERKEZ YÖNETİM KURULU

BURUK KUTLAYIŞ


BURUK KUTLAYIŞ

Portresi_gulumseyen

Prof. Dr. D. Ali ERCAN
 

 

 

Değerli arkadaşlar,

90 yıl önce Emperyalizmin işgaline başkaldırarak, büyük özverilerle, kanla, irfanla kurulan Türkiye Cumhuriyeti, bugün kuruluş felsefesiyle uyumlu olmayan bir gidiş içindedir.

  • “Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır,
    fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” 

diyen Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün eserlerine, düşüncelerine ve gelecek için beslediği umutlarına milletçe yaraşır olabildiğimizi, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını
bu anlamda sevinçle, övünçle kutlayabildiğimizi söyleyecek durumda mıyız?

Hayır !

Ülkemiz değişik eksenlerde sürekli ayrışmalara, çatışmalara itilmekte, bilimden, teknolojiden, sanattan, üretimden alıkonmakta, gelecek kuşaklarımızın
gideremeyecekleri çok değerli zaman yitirilmektedir. Hemen bütün alanlarda
Dünya ortalamasının altında kalan ve İnsansal Gelişmişlik Sıralamasında (HDI)
90 ülkenin ardından gelen Türkiye;

Emperyalizmin “Demokrasi, insan hakları, özgürlük” kavramlarıyla süslü siyasal, ekonomik, kültürel tuzaklarına düşerek, Kurucu felsefeden, Bilimsel akıldan,
“Bilimin Rehberliğindeki Ulus Devlet anlayışından” gitgide uzaklaşıyor, borçlanıyor, değerli yaşam kaynaklarını elden çıkarıyor, ülke bütünlüğünü tehdit eden emperyalist istemlere karşı direnemiyor ve “geleceği umarsız” duruma düşüyor.

“Yurtta Barış, Dünyada Barış” idealinin seçkin (mümtaz) temsilcisi
Mustafa Kemal Atatürk’ü anladığını sanan, “Atatürkçü geçinen” aymazların,
Atatürk’ü hiç anlamak istemeyen sapkınların ve Atatürk düşmanı işbirlikçilerin,
hainlerin elinde adım adım karanlığa, belirsizliğe, çöküntüye giden, gelişkin uygar milletler arasındaki onurlu yerini alamayan  “ortalama” ve “sıradan” bir ülkenin*
Kuruluş Bayramını gönül burukluğu ile kutluyoruz.

buruk_yuzlu

 

 

 

 

 

 

 

 

Sevgilerimle. æ

*) Şimdi -ortalama ve sıradan- oluşumuz bile 90 yıl önce atılan temellerin üzerinde bulunduğumuz içindir; yani Laik Cumhuriyetin sayesindedir. Eğer Cumhuriyet Kurulmasaydı, şimdi daha da aşağılarda, Bangladeş, Afganistan veya Sudan, Mısır ayarında bir ülke olurduk.. 

SİNERJİ


SİNERJİ

portresi_sade

 


Türker ERTÜRK

 
Geçtiğimiz Salı günkü yazımızda Türkiye’nin hızla felakete doğru yol aldığını,
bunun sorumlusunun Erdoğan, AKP iktidarı ve arkasındaki zihniyet olduğunu,
bu problemimizi çözebilmek için

  • Erdoğan ve AKP’yi iktidardan ivedilikle düşürmenin ülkemiz için yaşamsal değerde olduğunu belirtmiştik.

Ayrıca problemin çözümünde göz önünde bulundurulması gereken verileri vermiş, Erdoğan ve AKP iktidarı ile arkasındaki zihniyet nasıl siyaseten yıkılır?
Bir iktidar alternatifi nasıl yaratılır? Sorularının yanıtını bugüne bırakmıştık.

“ Halk iktidardan daha güçlüdür, Muhalefet işbirliği yapmalıdır,
Birleşmeden iktidar olmak mümkün değil,
Birleşe birleşe kazanacağız.. “
sözlerinin hepsi doğru ama problemimizi çözmüyor. Bizim genel doğrulara değil AKP’yi iktidardan indirecek akıl dolu girişime ve girişimlere ihtiyacımız var.

Birleşmek çok güzel bir söz ama nasıl olacağının arkasını doldurmak gerçekten çok güç! Duyguların, dinsel, mezhepsel ve ideolojik koşullanmaların çok olduğu
bizim gibi ülkelerde birleşebilmek ve birlikte olabilmek gerçekten zor bir zanaat.

Birleşme tepede, örgüt ve parti düzeyinde mi olmalı, yoksa halkta mı?
Bana sorarsanız birleşme halkta olur. Örgütlerin ve partilerin çıkar hesapları vardır, ama halkın böyle bir hesabı olmaz.

Keşke olabilse!

Gelelim pratiğe ve güncel duruma. Önümüzde ülkemiz için çok kritik üç seçim var. Bunlardan ilki 6 ay sonra yapılacak olan yerel seçimler. Meclis’te temsil edilen
veya edilemeyen karşıt (muhalif) partiler AKP’yi iktidardan düşürmek ve bir iktidar seçeneği (alternatifi) yaratmak için işbirliği yapabilirler mi? Keşke olabilse!
Bana bu iş biraz olanaksız gibi geliyor. Niçin?

Zaten MHP yetkililer yaptığı açıklamalarla bu işin içinde olmayacaklarını açıkça ifade ettiler. CHP açısından da sorun var.

  • Çünkü CHP operasyon yemiş olup kafası karışıktır.

Operasyonun amacı CHP’yi Atatürkçü çizgiden çıkarmak, AKP tarafından alt yükleniciliği (taşeronluğu) yapılan emperyal projelere koltuk değnekliği yaptırmaktı. Fakat operasyonla CHP’ye nakledilen dokuyu taban kan uyuşmazlığı nedeniyle reddetmiştir. Fakat böyle olmasına rağmen operasyonun partiye kattığı isimler hala yetkili yerlerdedir. Bu isimler tabanın tepkisi nedeniyle biraz söylem değişikliği içine girerek ve kısmen de gizlenerek, hedeflerine daha uzun erimde dilimleme yöntemi ile ulaşmak üzere strateji değiştirmişlerdir.

Bakınız yeni anayasa yapmak mümkün olmamasına ve Anayasamızın değiştirilemeyecek ilk dört maddesinde vücut bulan Cumhuriyetimizin ideolojisi değiştirilemez olmasına karşın, operasyonun etkin kıldığı isimler sayesinde
CHP suç işlemekte ve masaya oturarak (Anayasa Uzlaşma Komisyonu) kuruluş felsefemizi koruyormuş gibi yaparak pazarlıklar yapmaktadır. Biraz güçlensinler partideki ulusalcıların hepsini tasfiye edecekler.

Atatürk’ü katliamcı ilan edenleri, Türk kimliği ile sorunları olanları, cemaatçileri ve
“6 Ok”un modası geçti, en az ikisini kaldırmak lazım diyenler, bu partiye
malum operasyon sonrasında monte edilmiş, yetkili yerlere getirilmiş ve halen korunmaktadır.

  • “6 Ok” bu partinin (CHP) sonsuza dek yaşayacak kurucu ilkeleridir.

Bu ilkeleri beğenmeyen, ilkelerden birinin veya ikisinin modası geçmiştir diyenin
bu partide işi olamaz. Kendisine uygun bir parti bulur, yoksa kurar ve orada siyasal yaşamını sürdürür. Bir düşünün briç kulübüne giriyorsunuz ama siz orada pişpirik oynamak istiyorsunuz! Sizi oradan hemen atarlar!

  • Her CHP’liye düşen, bu partiye operasyonla gelen ve kurucu ilkelere düşmanlık edenlerin partiden defolup gitmesini sağlamak ve bunun için mücadele vermektir.

Milli bir cephe mümkün mü?

Şimdi ne diyorsunuz partiler arası işbirliği yapmak, ülkemizin hızla felakete doğru gidişini durdurmak, antiemperyalist ve Milli bir cephe kurmak mümkün mü?

Yabancı bir kelime olan Sinerji, bir sistemin başka bir sistemle birleştiğinde etkisinin ikisinin etki gücü toplamından fazla olması durumudur. Buna topluluk enerjisi veya birleşmenin ve bir araya gelmenin enerjisi de denebilir. Ama her birleşme sinerji yaratmaz. Hatta kimi kez sistemler birleşince ortaya çıkan birliktelik birleşen parçalardan daha az değerli olur buna da ters sinerji (antagonizma) denir.

İktidar partisinin oyları düşüyor, muhalefet partilerinin ve özellikle CHP’nin oyu anlamlı olarak yükselmiyorsa bunun bir anlamı olmalı! Halk seçenek göremiyor! Ayrıca YCHP söylemleri nedeniyle CHP oylarının bir bölümü MHP’ye, bir bölümü İP’ye kaçtı, bir bölümü de sandığa küstü. Siz şimdi beraberiz derseniz halka inandırıcı olabilir misiniz?

Şöyle düşünün: A partisine kızarak tepkisel olarak B partisine geliyorsunuz ama
A ve B partileri birlikte hareket edeceğiz diyor, ne yaparsınız?

Önümüzdeki siyasal tablo ve kamuoyu yoklamaları esasında çok açık ileti veriyor :

  • Halk, sağcısı, solcusu ve merkezde bulunanı ile geniş kesimleri kucaklayan, soğuk savaşın söylemleri içinde olmayan, Atatürk’te birleşen ve ülkemizin kötü gidişine dur diyecek yeni bir siyasal oluşum beklentisi içindedir. Türkiye’de koşullar hiçbir dönem yeni bir partinin kurulması açısından bu denli elverişli olmamıştır.

Keşke şimdiye dek kurulmuş olsaydı ama olmadı, oldurulmadı!
Yerel seçimlerden sonra mutlaka kurulmalı ve genel seçimlere girmelidir.
Yeni kurulacak partinin CHP ve MHP’yi doğru rotalara oturtmak açısında da
olumlu etkisi olacaktır.

  • CHP’nin kesinlikle ve kesinlikle kendisini raydan çıkaran tertibi geriye çeviren Milli bir operasyona ihtiyacı vardır.

Çıkarlardan uzak yurtseverliğin ve CHP’liliğin gereği bu operasyona destek vermektir.

Bu konuya Suriye nedeniyle ara vermez isek, kaldığımız yerden devam edeceğiz.

  • Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı. Bu vesile ile bayramınızı kutlar,
    bu zaferi bize kazandıranları, başta ulu önder Mustafa Kemal Atatürk
    ve silah arkadaşları olmak üzere saygı ve minnetle anıyorum.

Saygılar sunarım.

Prof. Dr. D. Ali Ercan : Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun !

CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!
 
Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır;
fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.  

 Atatürk 10. Yıl Söylevini verirken, 29 Ekim 1933

Değerli arkadaşlar,

89 yıl önce Emperyalizme başkaldırarak, büyük özverilerle, kanla, irfanla kurulan Türkiye Cumhuriyeti Bu gün kuruluş felsefesiyle hiç de uyumlu olmayan bir gidişat içerisindedir. “Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” diyen  Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün eserlerine, düşüncelerine  ve  gelecek için beslediği umutlarına milletçe layık olabildiğimizi, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını bu anlamda sevinçle, gururla, övünçle kutlayabildiğimizi söyleyecek durumda değiliz.

Ülkemiz değişik eksenlerde sürekli ayrışmalara, çatışmalara itilmekte, bilimden, teknolojiden, sanattan, üretimden alıkonmakta, gelecek kuşaklarımızın telafi edemeyecekleri çok değerli zaman yitirilmektedir. Hemen bütün alanlarda Dünya ortalamasının altında, İnsani Gelişmişlik sıralamasında 90 ülkenin ardından gelen Türkiye; Emperyalizmin “Demokrasi, insan hakları, Özgürlük” kavramlarıyla süslü siyasal, ekonomik, kültürel tuzaklarına düşerek git gide Kurucu felsefeden,“Bilimin Rehberliğindeki Ulus Devlet” anlayışından uzaklaşıyor, borçlanıyor, ülkenin bütünlüğünü tehdit eden emperyalist taleplere  karşı direnemiyor,  yaşam kaynaklarını elden çıkarıyor ve geleceği umarsız duruma düşüyor.

Yurtta Barış, Dünyada Barış idealinin mümtaz temsilcisi Mustafa Kemal Atatürk’ü anladığını sanan, “Atatürkçü geçinen” aymazların, Atatürk’ü hiç anlamak istemeyen sapkınların ve Atatürk düşmanı işbirlikçilerin, hainlerin elinde adım adım karanlığa, belirsizliğe, çöküntüye giden ve gelişkin uygar milletler arasındaki onurlu yerini alamayan “sıradan” bir ülkenin 89. Kuruluş Bayramını gönül burukluğu ile kutluyoruz. æ