Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

Sığınmacılar, enflasyon ve Yanardağ

Emre Kongar
Emre Kongar
ekongar@cumhuriyet.com.tr
04 Temmuz 2023, Cumhuriyet

 

Ne oluyor, neden oluyor; madde madde sıralayalım:

1) Herkes, yaşam pahalılığından şikâyetçi (yakınmacı), herkes geçim derdinde…

2) Sığınmacı sorunu, artık ekonomik ve siyasal bir sorun olmanın sınırlarını aştı, insanların güvenlik sorunu durumuna geldi…

3) Merdan Yanardağ, bir iktidar milletvekilinin terör örgütü ve onun lideri hakkında yaptığı yorumlar üzerinden iktidarın politikalarını eleştirdiği için, terör örgütü propagandası yapmak suçlamasıyla hapse atıldı.

4) Bu sorunları yaratan iktidar, şeffaf ve adil olmayan koşullarda, üstelik devlet gücünü de kendisi için kullanarak genel seçimleri kazandı, yerel seçimlerde de İstanbul’u geri almaya çalışıyor.

5) Süreçler ve olaylar art arda geliyor; yaşamımızı cehenneme çeviriyor; bütün bu sorunların sorumlusu olan iktidar, bu olumsuzlukları yaratan koşulları daha da ağırlaştırarak sürdürüyor.
***
6) Çünkü, Azgelişmişlik kapanına sıkışmış olan ülkemizin, “devleti, kendi kişiliğinin önüne koymaya alışmış olan” insanı, bağımsız ve özgür kişiliğini bir türlü yeterince geliştiremediği, yeterince eğitilemediği için, bütün bu olumsuzluklarla iktidar arasındaki ilişkiyi göremiyor; kutsanan bir dinsel/mezhepsel kimlik ve kutsanan bir milliyetçilik / etnikçilik anlayışı ile Osmanlı’dan gelen “kulluk” davranışını sürdürüyor.

7) İktidar halkın, seçmenin, bu anlayışına, bu tutum ve davranışına dayanarak kutsal devlet, kutsal din ve kutsal milliyet kimlikleri üzerinden siyaset ve propaganda yapıyor, böylece her türlü baskıyı, yanlışı, yolsuzluğu, yasağı örtbas ediyor.

8) İktidar hem eğitimi çağ gerisine çekerek hem de Osmanlı’nın kulluk anlayışını siyasal ve ideolojik olarak pekiştirerek, seçmenin gelişmesini engelliyor, onu yoksullaştırarak kendisine muhtaç ediyor ve böylece her türlü toplumsal, ekonomik ve kültürel gelişmeyi durdurarak ömrünü uzatmaya çalışıyor.
***
9) İktidar, bu propaganda ve siyaset ile maskelediği baskılar, yolsuzluklar, yasaklar ve harcamalar yoluyla, üretilen milli geliri, ülke çıkarlarına uygun olarak değil, küçük bir oligarşinin yararına göre harcadığı için, toplumun üretim gücü ve borçlanma kapasitesi 21 yılın sonunda tükeniyor ve iflas başlıyor.

10) İflasın geçici olarak durdurulabildiği izleniminin yaratılması için bazı (kimi) önlemler alınıyor; eski uygulamalarla uyumsuz olan bazı ekonomik ve siyasal politika değişikliklerine başvurmak gereksinmesi ortaya çıkıyor; bu çelişkilerin kamuoyunda tartışılmasını engellemek için de medya üzerindeki baskı artırılıyor.
***
11) Sığınmacılar sorunu, diyalektik olarak yukarıda açıkladığım bu sürecin hem nedeni hem de sonucu oluyor:

Nedeni oluyor, çünkü onların üzerinden iktidar güç ve süreklilik kazanıyor.

Sonucu oluyor, çünkü sığınmacıların sayısı on milyon gibi bir büyüklüğe ulaşınca, eğitimde, sağlıkta, konutta ve güvenlikte, sosyal, ekonomik, mali, kültürel ve siyasal sorunlar, başa çıkılmaz niteliğe bürünüyor.

12) Enflasyon da diyalektik olarak bu iktidarın politikalarının hem nedeni hem sonucu oluyor.

TÜİK ile aynı yöntemi ve paketi kullanan, bu nedenle de sonuçları daha güvenilir olmakla birlikte, yine de bastırılmış nitelik taşıyan ENAG dün yıllık enflasyon oranını 108.58 olarak açıkladı.

Diyalektik olarak, ülke kaynakları tüketildiği için enflasyon yükseliyor, enflasyonun yükselmesi halkın daha da yoksullaşmasına ve iktidara muhtaç olmasına yol açıyor.

13) İktidar yerel seçimlere doğru, Kürtler üzerinden yeniden farklı politikalar geliştirme hazırlığına girişiyor ve bu, bir milletvekili tarafından açıklanıyor.

14) Bütün bu süreci irdeleyen ve çelişkileri vurgulayan TELE1’in sorumlusu Merdan Yanardağ, hapse atılıyor.

15) Bugün Yanardağ’ın hapisteki yedinci günü.

Prof. Dr. Halil ÇİVİ’den önemli notlar..

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Köktendincilik ya da siyasal İslamcılık

Köktendincilik ya da siyasal İslamcılık öz ve biçim olarak Emevi, Muaviye tarzı arkaik ve otoriter bir siyasettir.

Bu siyasetin özü muhalefetsiz biat, biçimi de koşulsuz itaat ettirmektir.

Bu siyasette farklı fikir ve açılımlara yer yoktur.

Seçimi kazanmak, toplumun tümünü biat ve itaate zorlamaktır.

Bu tür yönetimlerde demokrasi ve seçim sadece biat ettirmenin biçimsel ambalajından ibarettir.

Çoğulculuğa ve “öteki” sayılanlarla ortaklaşa sevgi ve barış içinde yaşamanın erdemine inanmayan tekil (monist) inanca sahip yönetimlerden çoğulcu (plüralist), laiklik, hukuk devleti ve gerçek demokrasiye uygun tutum ve davranışlar beklenemez.

  • Bu nedenle muhalefetin ayrışmaya değil daha de genişleyerek büyümeye ve güçlenmeye ihtiyacı vardır.

Sayın K. Kılıçdaroğlu doğru siyaset yapmıştır. Kendisine hem kendi partisi, hem öbür muhalefet partilerince büyük haksızlıklar yapılarak iktidarın ekmeğine yağ sürülmektedir.

Gerçek demokrasi isteyip, çoğulcu bir demokratik yapı özleyenlerin demokrasi ve hukuk kurallarına uygun olarak demokratik güçbirliği yapmaları zorunlu ve kaçınılmazdır.
=======================================

BÜYÜK ve EVRENSEL ÜTOPYAM

Tüm insanlığın sözcük dağarcığından
– cebir,
– şiddet,
– kin,
– kibir,
– nefret,
– düşmanlık,
– yoksulluk,
– sefalet,
– zulüm,
– baskı,
– savaş,
– işkence,
– adaletsizlik,
– hukuksuzluk,
– haksızlık,
– din, mezhep, renk, cinsiyet… vb. insanları ayrıştırıp düşmanlaştıran tüm fikirler, eylemler ve sözcüklerin yok olduğu,
– yaşanın dünyanın cehennemsiz, gerçek ve adil, tam bir cennete dönüştüğü

bir gelecek düşlemenin kime ve neye zararı olabilir ki?

Hayal bile olsa; ben böyle bir güzel gelecek düşlemeyi sürdüreceğim.

Tıpkı herkesin birbirine kesin eşit ve tek can kabul edildiği Alevi-Bektaşi ütopyasındaki

Kırklar Meclisi” ve
Rıza Şehri” gibi..

KADERİNDEN KAÇAMAYACAKSIN!

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

Bu laf, kendini dünyanın lideri ve dünyanın sahibi zannedip, kibre saplananlara..
Dünya kurulduğundan bu yana, kaderden kim kaçabilmiş ki!
Ülkelere hükmeden nice Padişahlar, Sultanlar, Krallar kaderlerinden kaçamadılar.

  • Herkes yaptıklarının hesabını önce bu dünyada verecek.

Bu dünya “Etme-Bulma Dünyasıdır!” Kötülük yapan, kötülük bulacaktır.
Bir de şu kural var : Siyasette iki kişinin bildiği, sır olarak kalmaz!

Ne haldeyiz?

  • Yargı bağımsızlığını tamamen (tümüyle) yitirdi, adalet sizlere ömür.
  • Laiklik tümüyle devre dışı, İmamlar “Kürsü Dokunulmazlığı” istiyor.
  • Liyakat sahibi kişilere yaşam hakkı tanınmıyor.
  • Demokrasi katledildi, sandık demokrasisi peydah oldu.
  • Ekonomi akıl dışı uygulamalarla perişan edildi, toplum açlığa mahkum edildi.
  • Yolsuzluk sıradan hale geldi. Her varlığımız yabacılara peş keş çekildi.
  • Eğitim sistemi tarikat ve cemaatlerin yobaz ellerine teslim edildi.
  • Milyonlarca sığınmacı ülkeye sokuldu, daha da geliyor.

Bu durumlara düşmemizin nedeni,
AKP yönetiminin ahlakı ve İslam’ı perişan etmesidir

Nasıl bu hale geldik?

ABD eski Dışişleri Bakanı ve Başkan Adayı H. Clinton’un e-postaları Wikileaks tarafından ele geçirilmişti. Sızanlar çok ilginç! Bunlar görmezden gelinemeyecek olan ciddi iddialardır. Mutlaka açıklanması gerekir. İddia şu :

IŞİD, Amerika tarafından “Petrol Devleti” olarak gördüğü Suriye ve Libya yönetimlerini devirmek için kurduruldu!

Suriye ayağında IŞİD’in denetimini Dönemin Başbakanı Erdoğan sağlayacaktı
ve IŞİD’in ele geçirdiği petrol havzalarındaki işlenmemiş petrol,
Rus ekonomisini zayıflatmak amacıyla
Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak tarafından karaborsaya sürülecekti…

– Başbakan Erdoğan, 07 Temmuz 2005 / ABD World Affairs Council Toplantısında :

  • Türkiye’nin, Amerika Birleşik Devletleri’yle yapabileceği çok şey var.
  • Türkiye’nin, Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika inisiyatifinde EŞBAŞKAN olarak yer almış olması bundan kaynaklanmaktadır.”

Türk Devleti tarihinde ilk kez, emperyalist devletlerin tetikçisi, kullanılabilir malzemesi, petrol kaçakçısı durumuna getirildi.)

Bir başka iddia yurtiçinden :

29 Aralık 2010’da, Türk tarihinde ilk kez,
Genelkurmay Başkanlığı Kozmik Odasına mahkeme kararı ile girildi!

Dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, dönemin Başbakanı Erdoğan’a Kozmik Odaya girilmesinin doğru olmayacağını söylediğini fakat buna karşın, Başbakan’ın emriyle girildiğini açıkladı.

-Dönemin Kozmik Oda Savcısı Mustafa Bilgili, Kozmik Odada yapılan aramanın dönemin Başbakanı Erdoğan ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in bilgisi dahilinde yapıldığını söyledi!

  • Erdoğan/Aralık 2013; “O Cemaat, Türk Ordusuna KUMPAS kurdu” dedi!

(Türk Devletinin binlerce yıllık belge ve bilgileri, ilk kez kendi hükümeti tarafından, terör örgütlerinin eline geçirildi. Buna içten ihanet, denir.)
Bu iddia değil, bir gerçek!
***
28 Mayıs 2013 tarihinde Gezi Olayları başladı.

Erdoğan bu olayları hükümetine karşı bir kalkışma olarak yansıttı. Önce gezi direnişine katılanları illegal örgüt üyeleri olmakla suçladı.

Aralık-2016 ise, Gezi direnişini FETÖ’nün düzenlediğini söyledi!
Söylemesine söylüyor ama FETÖ’cular hala Bakanlıklarda ve Yargıda, suçsuz insanlar hapiste! (MV Can Atalay ve arkadaşları)

16 Haziran 2013 günü Polis, Erdoğan’ın emriyle aşırı güç kullanarak Gezi alanını boşalttı. Bu olaylarda 12 kişi öldü, 7 kişi kör oldu, binlerce insan yaralandı.

Aynı günün akşamı, 16 Haziran 2013 tarihinde yani 17-25 Aralık Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet olaylarından yalnızca 6 ay önce Gülen Cemaati‘nin düzenlediği 11. Türkçe Olimpiyatlarında yaptığı konuşmada FETÖ için bakın ne dedi :

  • Bozkurttaki Fidan gibi
    Çölün ortasında vaha gibi,
    Kuruyan dudaklarda bir damla su gibi,
    Kararmış yüreklerde bir nebze merhamet gibi,
    Pörsümüş dimağlarda aydınlık bir ufuk gibi,
    Bize güzeli anlattınız, bize güzeli hatırlattınız…
    Muhterem Hocaefendi’ye saygılarımı sunuyorum. Gel artık, bitsin bu hasret!
  • Türk tarihinde ilk kez, seçimle gelmiş bir hükümet,
    CIA uşağı silahlı terör örgütü ile beraber çalışıyordu!

11 yıl boyunca emperyalist devletlerin hatırına Türk Devleti, Libya’dan Mısır’a, Suriye’den Irak’a sürüklendi.

  • Tarikat ve Cemaatler Türk Devletine girdi.

Onlara güç verildi. Cumhuriyet düşmanları “Darbe” yapacak güce ulaştırıldı.
En sonunda da vatanımız, Gri Listenin içine atıldı.
(Türk Devleti ilk kez, uyuşturucu ticaretine göz yummak-Teröre finansman sağlamakla yeterince uğraşmamak gibi ağır suçlara muhatap oluyordu.)

Aziz Türk Milleti,

Kimi suçlar zaman aşımına bağlı olamaz!
Suç işleyenler kendilerini yasaların zırhına sığınmakla kurtulacaklarını sanıyorlarsa, aldanırlar. Tek maddelik bir Anayasa değişikliği, Türk Milleti tarafından onaylanırsa,
kimse yargıdan kaçamaz…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 04 Temmuz 2023

SAYIN BEKİR ŞAHİN, YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

Hüda-Par Gençlik Örgütü yayınladığı bildiride;
“İmam, şeriattan saparsa kıyam vaciptir. Kemalist sistemin İslam’a ve İslami değerlere savaş açması üzerine kıyam eden ve bu uğurda şehadet makamına ulaşan Şeyhimiz Şeyh Said Efendi ve yarenlerini kıyamlarının sene-i devriyesinde rahmet, minnet ve iftiharla anıyoruz” dedi.

Ayrıca AKP MKYK Üyesi ve TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un Has Partiden danışmanı Atilla Parlak; “Şeyh Said ve kahraman arkadaşlarını, şehadet yıl dönümlerinde, rahmetle minnetle anıyorum” diye bir mesaj paylaşmıştır.

Sayın Başsavcı;

Şeyh Said adındaki İngiliz casusu devlete isyan etmiş, hem binlerce vatan evladının ölümüne, hem de Musul ve Kerkük’ün elimizden alınmasına neden olmuş, İstiklal Mahkemesi tarafından yargılanmış ve 47 kişi ile birlikte idam edilmiş bir vatan hainidir.

Dünyanın tüm demokratik devletlerinde, o ülkenin hainlerini kimse övemez.
Örneğin, Almanya’da Hitler’i öven bir yazı yazarsanız, kendinizi anında cezaevinde bulursunuz.

Şeyh Said gibi bir haini övmek, Devletimizin kurucusu Büyük Atatürk’e, Anayasamıza, yasalarımıza hakaret edip isyan etmek, bizde suç sayılmıyor mu? Üstelik bu ihaneti, Hizbullah Terör örgütünün devamı olduğunu söyleyen
Hüda-Par diye bir parti yapıyorsa!

Hüda-Par denen Hizbullahçı Partinin, AKP’nin ortağı olduğundan dolayı suç işleme özgürlüğü mü var? Anayasamızın değiştirilemez maddelerinden olan
Laiklik, yürürlükten kaldırıldı mı?

Siz de İmam Hatip Okulunu bitirdiniz. Dini bilginiz oldukça fazladır.
Bu Yobazların iddia ettikleri gibi,

  • Kemalizm ve Büyük Önder Atatürk, İslam’a ve İslami değerlere savaş mı açmıştı?

Sayın Başsavcı;

Siz de mevcut Anayasa üzerine yemin etmiş, Siyasal Partileri denetlemek görevi olan bir devlet memurusunuz. Lütfen Türk Milletini aydınlatır mısınız?
Kafamız karıştı. Merdan Yanardağ adlı bir gazeteciyi, Öcalan’ı övdü diye (Gerçekte öven AKP MV, dünün garibi bugünün zengini Galip Ensarioğlu idi) mahkeme içeri attı.

  • Hüda-Par denen domuz bağı ile adam öldürenleri savunan yobazlar,
  • Atatürk’e en büyük hakareti yapıyor, hepsi dışarda!

Sayın Başsavcı;

TÜİK verilerine göre, Türkiye’de DOĞUM YAPAN 19 yaş altı genç kadın ve kız çocuğu sayısının AKP’nin iktidar olduğundan bu yana, 2 MİLYONU aştığı açıklandı.
15 yaşından küçüklerin yaptığı doğum sayısı bu yıl, 21 bin 87 oldu!
Bu çocuklarımızı korumak için, bir açıklama yapmayı düşünür müsünüz?

  • Topraklarımız satılıyor, ev alana vatandaşlık veriliyor Sayın Başsavcı!

Suskun kalmakla madden olmasa bile kendinizi manen sorumlu hissetmiyor musunuz?
Size Türk Tarihinden iki örnek vereyim;
Mete Han 2232 yıl önce düzenli Türk Ordusunu kuran Han’dır. Moğol asıllı Tunghular O’ndan toprak ister. Kurultayı toplayan Mete Han bu isteme şöyle yanıt verir :

  • “Toprak devletin temeli ve köküdür. Biz burasını onlara nasıl verebiliriz?”

Siyonist güçler, Abdülhamit’ten İsrail için toprak satın almak isterler.
O’nun yanıtı da çok nettir : “Ben bir karış dahi toprak satamam, zira o bana değil, halkıma aittir. Onlar bu imparatorluğu kurup kanlarıyla mahsuldar (üretken) kıldılar. Onu bizden koparmadan önce üzerini kanımızla bir daha kaplamasını biliriz!”

Türk Devletinin başına dert olacak uygulamaları görüp de, buna karşın Anayasamızın verdiği görevi yapmaktan kaçınanlar, susanlar, makamı ne olursa olsun, Türk Tarihi önünde mutlaka hesap vereceklerdir.

T.C. Devletinin Sayın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı!

Açıklamanızı hasretle bekliyoruz.
En azından, Hüda-Par’ın yaptığı ve AKP’nin kurumsal olarak desteklediği,
Şeyh Said açıklaması hakkındaki ne düşündüğünüzü öğrenmek isteriz. Lütfen…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 03 Temmuz 2023

CHP’de ilke ve demokrasi

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen
03 Temmuz 2023, Cumhuriyet

 

Türkiye’de AKP iktidarının değişmesinin yolu, ana muhalefet partisi CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve CHP yönetiminin değişmesinde yatmaktadır.

Genel başkan olduğundan beri girdiği tüm seçimleri, toplam 12 seçimi yitiren Kılıçdaroğlu, ana muhalefet lideri olarak kaldığı sürece, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan iktidarda kalmaya devam edecektir.

Bu gerçek 13 yılda bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Aksini savunmak yalancılıktır, dürüstlüğe aykırıdır, halkı kandırmaktır, muhalefette kalmaya razı olmaktır ve AKP’ye hizmet etmektir!

O nedenle, kongre ve kurultay sürecinde CHP’deki parti içi tartışmalar, genel başkanlık yarışı ve Kılıçdaroğlu’na yönelik eleştiriler, CHP yönetiminin ve onun denetimindeki kimi medya üyelerinin iddia ettiği gibi, AKP’nin iktidarda kalmasına ve seçim kazanmasına değil; aksine, AKP’nin iktidardan düşmesine ve seçim yitirmesine yarayacak gelişmelerdir.
***
CHP’de haftalardır bir sahte değişim rüzgârı esmekte, CHP tabanıyla ve seçmeniyle adeta alay edilmektedir.

Bir yanda kendisinde hiçbir sorun görmeyen ve “Benim dışımda herkes değişebilir” mesajı veren Kılıçdaroğlu var.

Bir tarafta, “Her şey güzel olacak” ve “Sevgi kazanacak” gibi ideolojik anlamı olmayan soyut söylemlere başvuran Ekrem İmamoğlu var.

Bir tarafta, Kılıçdaroğlu’nun olası kukla adayı konumunda olan Özgür Özel var.

Bir tarafta, CHP’nin kurumsal ilkelerinden kopmasının mimarlarından olan Gürsel Tekin ve Oğuz Kaan Salıcı var.
***
Kılıçdaroğlu koltuğunu ve CHP’deki misyonunu korumak için şimdi de hiçbir içtenliği olmayan tüzük değişikliği çalışmalarını başlattı. Acaba 13 yıldır aklı neredeydi?

Kılıçdaroğlu’nun misyonu nedir?

  • CHP’yi, başta laiklik olmak üzere, kurumsal kimliğinden ve ilkelerinden kopartmak!

Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlık koltuğunu tüm yenilgilere karşın korumakta ısrar etmesi başka türlü açıklanamaz!

Çünkü küresel emperyalist tasarım, Türkiye için “ılımlı İslam” modelini uygun gördü! Türkiye’de iktidar da, muhalefet de, buna göre tasarlandı!

O nedenle CHP’de değişim istediğini iddia edenler, yalnızca tüzüğe odaklanıyorlar; CHP’nin ilkelerinden ve kurumsal kimliğinden,

  • Mustafa Kemal Atatürk’ün Aydınlanma devrimlerinden hiç söz etmiyorlar.

O nedenle CHP’de değişim istediğini iddia edenler cumhuriyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik, ulusçuluk, devrimcilik, sosyal demokrasi, demokratik solculuk ilkelerini ve kavramlarını bir bütün olarak savunmuyorlar;

  • Partinin ideolojisini, tanımını bile doğru dürüst yapamadıkları “sosyal demokrasi” sözcüğüne indirgiyorlar.

Bu aynı zamanda CHP’nin ideoloji, kadro, seçmen ve taban üzerinden,
bölünüp parçalanması projesidir.

***
On gün önce CHP’de ortaya çıkan İlke ve Demokrasi Hareketi bu nedenle yaşamsal önemde bir oluşumdur. Çünkü bu oluşum, parti içi demokrasinin sağlanmasıyla birlikte, partinin kurultay tarafından onaylanan parti programındaki temel ilkelere ve CHP’nin kurumsal, tarihsel kimliğine de sahip çıkılmasını hedeflemektedir.

Söz konusu hareket, kamuoyuna duyurduğu ve medyada çok az bir bölümü yer alan bir bildiri ve çağrı metniyle, CHP yönetimi konusundaki tüm gerçekleri halkla paylaşmış, aynı zamanda CHP ve Türkiye için, geleceğe yönelik bir yol haritasının ana hatlarını ortaya koymuştur.

Bu metin aynı zamanda, https://www.change.org adlı web sitesi üzerinden, CHP üyelerinin, seçmeninin, tabanının ve halkın imzasına açılmıştır.

CHP üyeleri, örgütü, tabanı, seçmeni, partiyi işgal eden oligarşik yapılardan kurtulup, CHP’nin halkın partisi olmasını istiyorlarsa, bu hareketin içinde yer almalıdırlar.

MERDAN YANARDAĞ’a ÖZGÜRLÜK : DÜZGÜN TV’de Açık Oturum

Dostlar,

Bu gün, 2 Temmuz 2023, Avusturya’dan yayın yapan Düzgün TV‘de özel bir oturum gerçekleştirildi. Kanal sorumlusu Sn. Serdar Altun’a teşekkür ederiz.

Amaç, hukuksuz biçimde, siyasal gerekçelerle tutuklanan TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Sn. Merdan YANARDAĞ’a destek vermek idi.

Türkiye, Avusturya, Belçika, İsveç, Avusturya’dan katılımcılar düşüncelerini dile getirdiler. Elbette 2 Temmuz 1993 Sivas – Madımak kırımını da kısaca irdeleyerek..

İlk konuşmacı biz olduk ve yaklaşık 25 dk. Sivas kıyımının 30. yılını irdeledik ve Merdan Yanardağ’a yönelik montaj video üzerinden kurulan tuzağın (komplonun) nasıl okunabileceğini değerlendirdik.

Hukuksal açmazları açıkladık.

3 Temmuz 2023 Pazartesi yapılacak itiraz ile serbest bırakılmasını beklediğimizi belirttik.

Son bölümde, program yöneticisi Sn. Mehmet Anlı, Türkiye’nin bu gerici – dinci kuşatmayı nasıl aşabileceğini bize sordu. Programın 90. dakikasını izleyen yaklaşık 24 dakika boyunca da, Sn. Yanardağ’a kurulan tuzak bağlantılı olarak, somut örnek olaydan kalkarak, bu bağlamda çözümlemelerimizi sunduk.

İzlemek için lütfen tıklayınız..

İzlenmesi, paylaşılması ve gereklerinin yapılması dileğiyle..

  • Tüm Cumhuriyetçi, Aydınlanmacı, demokratik – laik, sosyal hukuk devletinden yana güçleri ortak davranmaya çağırıyoruz; islamo-faşizme karşı..

Ana muhalefet hızla derlenip – toparlanmalı ve kitlesel – toplumsal direnişi örgütlemelidir.

Sevgi ve saygı ile. 02 Temmuz 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik    

ARTI TV konuşmamız : ARTAN KIZAMIK OLGULARI SORUNU

Dostlar,

Türkiye’mizin yakıcı ve acımasızca oynanan (manüple edilen!) gündemi içinde “gerçek” sorunlarımız unutturulup geçiştirilebiliyor.. Hukuk devletinden uzaklaşan otoriter – totaliter – despotik ve sonunda diktatörlük düzenlerinde bu “oyun” vazgeçilmez, son derece önemli egemenler için.

Dün, 1 Temmuz 2023 günü ARTI TV‘den arandık ve “ARTAN KIZAMIK OLGULARI” sorunsalını değerlendirmemiz istendi. 15:20 dolayında bağlandık ve yaklaşık 17,5 dakika sorunu irdeledik, sayın sunucu Denizcan Abay’ın sorularını yanıtladık.

Kızamığa yakalanan bir yaş altındaki bebeklerde özellikle, 1-4 yaş arasında epey, %95’ten çok… aşılama eksiği var.. Demek ki son 1 yılda bebek kızamık aşılamaları çoookkkk tavsamış.
Kızamık tanısı alan 1-4 yaş arasındaki çocuklarımızda ise aşısızlık %60 gibi. Demek ki son 4 yılda çocuk kızamık aşılamaları da çookk tavsamış. Sorumlu kim? Sağlık Bakanlığı, Bakanlığı uzatılan 2 Bakandan biri olan Dr. F. Koca, üstelik bir Çocuk Hekimi olarak baş sorumlu. Üstelik ulusal kamuyouna hiiiiiiç bilgi vermeksizin..

2023 yılının ilk 4 ayında 2005 kişide olası kızamık olgu incelemesi yapılmış olup bunların 1440’ı kesin olgu olarak saptanmış” olmasına karşın. Kızamık ölümleri de saklanmış Türkiye kamuoyundan. 8 dolayında ölümden söz edilmekte. Kızamık olağan koşullarda binde 6 dolayında öldürücü. 1440 kesin olguda 8-9 olgu olağan olarak beklenir. 1440 kesin Kızamık olgusuna karşın hiç ölüm olmaması “anormal”. Kaldı ki, bu salgın denebilecek yayılmada Kızamığa yakalananlar, beklenir ki alt sosyo-ekonomik kırılgan insanların bebekleri – çocukları olsun.. Yoksul, göçmen, işsiz, depremde barınaksız, sağlık hizmetlerine erişemeyen, beslenmesi bozuk – malnütrisyonlu.. 2023’ün ilk 4 ayı.. Kış ve soğuk zamanlar ve zatürre (pnömoni) en ciddi ölümcül komplikasyonu kızamığın. Olguların dağılımını bilmiyoruz. Sağlık Bakanlığı bilgi vermek bir yana, örtüyor.

Eee Dr. Koca Kovit-19 ölümlerini, olgu sayılarını da “ustalıkla” (maharetle) yönetmişti (!)
En son açıklanan ölüm sayısı 101 bin idi ama 23 Şubat 2023 günü TÜİK, 2 yıllık “erteleme” den sonra 2 ardışık yıllık ölüm verilerini açıklamış ve 220 bin “fazladan ölüm” itiraf edilmişti. Bu fazladan 220 bin ölümü açıklayacak tek / biricik etmenin Kovit-19 olduğu ortada. Ülkemizde başkaca bir kıran; açlık, savaş, kıtlık, iç çatışma, toplu intihar (!), savaş, başkaca salgın.. olmadığına göre..

Fakat Sağlık Bakanlığı, DSÖ’ne (Dünya Sağlık Örgütü) “bir miktar” olgu bildiriyor. Nisan 2022 – Mayıs 2023 arası toplam 457 olgu.. DSÖ Avrupa Bölgesi üyesi olarak toptan saklama yapamıyor..
***
Bizim de üyesi olduğumuz HASUDER – Halk Sağlığı Uzmanları Derneği, web sitesinde

“KIZAMIK DENETLENEBİLİR VE ÖNLENEBİLİR BİR HASTALIKTIR, ÜLKEMİZDE KIZAMIK SALGINI KABUL EDİLEMEZ!” başlıklı bilimsel yazanak (rapor) yayınladı. Buna göre;

  • Türkiye’de Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre 2023 yılının ilk 4 ayında 2005 kişide olası kızamık vaka incelemesi yapılmış olup bunların 1440’ı kesin vaka olarak saptanmıştır.
  • 242’sinin hastaneye yatışı yapılmıştır. Bu sayı ile ülkemiz 2019 yılından bu yana son 4 yılın en yüksek kızamık vaka sayısına ulaşmıştır.
  • Son 12 ay içindeki vakalar (olgular) incelendiğinde ise; yaşa göre insidansın (görülme hızının) en yüksek olduğu kesimin 1-4 yaş dilimi olduğu ve bütün yaş dilimlerinde büyük çoğunluğun aşısızlardan oluştuğu görülmektedir.
  • DSÖ Avrupa Bölgesi’ndeki vakaların yaklaşık yarısı Türkiye’dedir.
  • Ancak ülkemizden erişebileceğimiz herhangi bir veri kaynağı bulunmamaktadır.
  • Kızamık aşılamasının toplumsal düzeyde yapılmasına karşın, aşı yapılamayanlar ya da aşı yapılıp bağışıklık gelişmeyen kişiler nedeniyle duyarlı nüfus birikmektedir.
  • Duyarlı nüfusun büyüklüğüne göre kısa süreli ve düşük yoğunluklu kızamık salgınları görülebilir.
  • 2023 yılının ilk dört ayında ülkemizde kızamık vaka sayıları yüksek bir salgının yaşanması, popülasyonda duyarlı nüfusun beklenenden daha yüksek olduğunu (toplumsal bağışıklığın düştüğünü) düşündürmektedir. (KIZAMIK KONTROL EDILEBILIR VE ONLENEBILIR BIR HASTALIKTIR, ULKEMIZDE KIZAMIK SALGINI KABUL EDILEMEZ! (hasuder.org)

Kızamık Salgınının olası nedenleri

Temel nedenlerden biri Kızamık aşılarının aksaması, kritik derecede düşmesi. Bunun da nedenleri :
– Kovit-19 döneminde genel olarak aşılamaların aksaması
– Kovit-19 aşıları üzerinden toplumda aşı karşıtlığı ve aşı çekincesinin yaygınlaşması ve Sağlık Bakanlığı’nın bu bağlamda hemen hemen hiç önlem almaması, seyirci kalması
– Ekonominin olağanüstü bozukluğu, korkunç açıklar (bütçe, dış ticaret ve cari açık) nedeniyle aşı dışalımında zorlanma
Türkiye’nin hiç aşı üretememesi nedeniyle tümüyle dışa bağımlı olması
– Ülkemize 2011’den bu yana doluşan / doldurulan milyonlarca düzensiz göçmen, kaçak ve bu kitlelerin aşırı doğurganlığı, yüksek kayıt dışılığı, sosyo-ekonomik kırılganlığı
Neo-liberal vahşi – özelleştirmeci sağlık politikaları dayatması yüzünden etkin ve yaygın Koruyucu Sağlık Hizmetlerinin verilmemesi / verilememesi..

Türkiye’de 2007-2010 arası yıllık toplam Kızamık olgusu sayısı on’un (10!) altında idi. “Kızamıksız ülke” belgesi almak üzere idik. 2011’de BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) ile Suriye’de iç savaş çıkarmaya alet olmanın ardından kitlesel göçler…. ve durum bu.

İki yıl önce bir G20 toplantısı sonrasında da vurgulanmıştı :

  • Ardışık afetler salt bir zaman sorunu..

Önlem alan ülkeler olası afetleri önlüyor, öteliyor.
Türkiye ise akıl ve bilim dışı yönetiliyor / yönetilemiyor.
Dolayısıyla KÖK NEDEN “KÖTÜ YÖNETİM”

  • Türkiye AKP=RTE’nin şeriat bataklığına sürüklenen yönetimsizliğinden kurtulmadıkça, daha pek çok sorun yaşayacak.

Masum insanlar, işçiler, bebek ve çocuklar sağlığını yitirecek, hastalanacak, engelli kalacak, erken ölecek.. İnsanlaşamayacak.
***
Neler yapılabileceğini de konuştuk..
İzlemek için lütfen tıklayınız.. paylaşınız, gereklerini yapınız..

AŞI YAŞAM KURTARICIDIR..
AŞI KARŞITLIĞI BİLİMSEL DEĞİLDİR.
AŞILAR İLAÇLARDAN BİLE DAHA GÜVENLİ TIBBİ – BİYOLOJİK ÜRÜNLERDİR.
AŞISI OLAN BULAŞICI HASTALIKLARDAN KORUNMANIN EN ETKİLİ YOLU AŞILANMADIR
AŞILANMA YAKINLARIMIZ VE TOPLUMA KARŞI SORUMLULUK GEREĞİ BİR YÜKÜMDÜR.
ÇOCUKARI AŞILATMAMAK ANABABA İÇİN MUTLAK BİR HAK DEĞİLDİR, SINIRLANABİLİR.
(Anayasa m.12, 56 ve BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, Çocuk Koruma Yasası vd.)

https://youtu.be/lEGB3kQghVI 

Sevgi ve saygı ile. 02 Temmuz 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Not : Soruna ilişkin olarak geçtiğimiz günlerde de web sitemizde paylaşımlarımız oldu..

EGE POSTASI’na demecimiz : ARTAN KIZAMIK OLGULARI SORUNU | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
TTB UDEK Üyesi KLİMİK, HASUDER ve Türk Pediatri Kurumu’nun Türkiye’deki Kızamık Salgını Üzerine Görüşü | Klimik | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM

ALEVİLİĞİ ZEHİRLEMEYİN…

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulan Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, 18-25 yaş aralığındaki Alevi gençleri için Gençlik Kampı düzenlemeye karar vermiş. Ancak bu kamplarda kadın-erkek ayrımcılığına giderek, haremlik ve selamlıklı bir düzenleme yapma yolunu seçmiştir.

Aynı Başkanlık, Alevi toplumunun paydaş kurumları olan Alevi- Bektaşi vakıf ve derneklerinden de Bu ayrımcı düzenlemenin gereklerine uygun olan gençleri seçip listesini ilgili Başkanlığa göndermelerini istemiştir.

Bu genelgenin uygulanması, hem Aleviler ve hem de Alevi inancı açısından kabul edilemez niteliktedir. Şöyle ki :

1- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ya da kısa adıyla AİHM; T.C. Anayasası’nın 2., 10., 24. ve 90. maddelerine dayanarak;

a- Alevi inancının varlığını kabul etmiş ve kesin karara bağlamıştır.
b- Alevi çocuklarına zorunlu din dersinin verilemeyeceğini hukuksal olarak onamıştır.
c- Cemevlerinin Alevi toplumunun ibadethanesi (tapınağı, tapınç yeri) olduğunu, Devletin Alevilere ibadethane belirleyemeyeceğini karar altına almıştır.
d- Laiklik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin anayasal temel ilkesi olduğu halde, Alevilerin hukuksal olarak hak yitimine uğradıklarını saptamıştır.
Bu hak yitiklerinin ortadan kaldırılması için; Sünnilere verilen her türlü, eğitim, finansman (akçalı destek), personel ve yer (mekân) desteklerinin aynen Alevilere de verilmesi gerektiğini karar altına almıştır. Çünkü laiklik ilkesi gereği, böylesi bir düzenleme anayasal zorunluluktur.

2- Anayasamızın, başta laiklik ilkesi olmak üzere, emredici (buyurucu) ve bağlayıcı hükümleri ve AİHM kararları kapı gibi ortada iken; Aleviliğin inanç yanı görmezden gelinerek, Aleviliği salt bir kültürel değer ve folklör ögesi olarak tanımlayıp Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde konumlandırmak, Alevi inancının uhrevi (tinsel) ve ilahi (Tanrısal) yönünü görmezden gelmektir. Asla kabul edilemez.

Peki, Alevilik bir kültürden mi ibarettır?
Değilse, bu kültür Aleviliğe nereden ve nasıl gelmiştir?

Aleviliğin inançsal tutumları ve tapınma (ibadet) biçimlerinden doğan bir Alevi kültürünün varlığı doğrudur. Ancak din sosyolojisi açısından kültür bir neden değil sonuçtur. Nasıl ki Yahudi inancı olmadan Yahudi kültürü, Hıristiyan inancı olmadan Hıristiyan kültürü ve İslam inancı olmadan İslam kültürü oluşamazsa; Alevi inancı olmadan da Alevi kültürü oluşamaz. Öyleyse, bilimsel olarak, Alevi kültürünün Alevi inancından doğduğunu kabullenmek gerekir.

3- Alevilik inancında tüm insanlar koşulsuz olarak “EŞİT CAN” sayılır. Kadın-erkek, zenci-beyaz, zengin (varsıl) – yoksul, fıtrat, inanç ve can olarak herkes eşittir.

  • Alevi toplumu kin, nefret, cebir, şiddet, kibir ve eşitliği bozan her türlü ayrımcılıktan
    uzak durur.

Ne diyor Ulu Ozanımız Yunus Emre,

  • Adımız miskindir bizim, düşmanımız kindir bizim..

Tarihsel ve ilahi söylemlerine göre, Aleviler 72 millete hep aynı gözle bakarlar. Laikliği, yani toplumsal inanç demokrasisini, başka bir söylemle din ve vicdan özgürlüğünü savunurlar. Alevi inancının özünde hak, adalet, barış, dostluk, kardeşlik, eşitlik ve sevgi vardır. Adalet, eşitlik, sevgi, ayrıştırma ve kardeşliğe aykırı her türlü düzenleme Aleviliğe de ters düşer.

4- Her türlü dinsel, sosyal, hukuksal, ekonomik, sanatsal, kültürel … ve eğitsel yaşamdaki cinsiyet ayrımcılığı Aleviliği bozar, yozlaştırır ve zehirler. Bu nedenle kadın – erkek, kaç – göç, haremlik – selamlık vb. ayrıştırmalar Aleviliğe sığmaz.

5- Hünkâr Hacıbektaş Veli‘ye, “Kadıncık Ana senin eşin mi?” diye sorduklarında “hayır
O benim EŞİTİMDİR” demiş ve eşini kendisine eşit tutmuştur. Yine Hacıbektaş Veli’ye atfen (gönderme ile) şöyle bir eşit cinsiyet, daha doğrusu cinsiyetsizlik öğretisi vardır :

ERKEK, DİŞİ SORULMAZ ERENLERİN YOLUNDA,
ALLAH’IN YARATTIĞI HER ŞEY YERLİ YERİNDE.
YANLIŞLIK VE NOKSANLIK SENİN GÖRÜŞLERİNDE…

Son söz                        :
Kadın – erkek ayrımcılığı : Yetişkin Alevi gençleri için düzenlenen haremlik – selamlık kurallarına dayalı, eğitim ve gençlik kampları;

Anayasanın laiklik ilkesine aykırıdır.
– Karma eğitim ve öğretimi zorunlu yapan Milli Eğitim Temel Kanunu’na aykırıdır.
– Medeni Kanun’a aykırıdır
– Çağdaş yaşamın gerçeklerine aykırıdır.

Konumuz açısından da, her konuda kadın – erkek eşitliği üzerine kurulan tarihsel ve geleneksel Alevi inanç ve öğretisine aykırıdır.
Alevi inancındaki eşitlik ilkesini bozmak Alevi inancını tam özünden, en can alıcı yerinden zehirleyip yozlaştırmak ve bozmaktır. Sonu asimilasyondur.

  • Aleviği zehirlemeyin!

30. Yılında Madımak Katliamı Davası Avukatı Şenal Sarıhan ile söyleşi

Dostlar,

Viyana’dan DÜZGÜN TV adı altında amatörce yurtsever yayınlar yapan Serdar Altun dostumuz geçtiğimiz günlerde biz arayarak 2 Temmuz 1993 Sivas – Madımak kırımının (vahşetinin) 30. yılı için uygun konuşmacı dileğinde bulundu.

En uygun kişilerin başında dostumuz Av. Şenal Sarıhan geliyordu. Kendilerini aradım, kabul ettiler ve Serdar Altun’un değerli eşi Bahar Altun bu söyleşiyi gerçekleştirdi.

Sn. Avukat Sarıhan, 30 yıldır bu davanın en sadık – yetkin – ısrarlı ve “amatör” avukatı oldu.
Yurtseverlik bilinci ve aydın sorumluluğu ile karşılıksız olarak 30 yıldır bu kavgayı vermekte.
Emeklerini engin şükran ve saygı ile karşılamak ve anmak gerekiyor.

O yumuşacık, insan sever, insanı saran sevecen ses tonu ve içten – sıcak gülümsemesi ile yaklaşık bir saat bu soruna ilk elden – ağızdan ışık tuttu. Bahar Altun’un sorularını yanıtladı.

Av. Sarıhan, ayrıca, bu davayı 4 cilt olarak kitaplaştıran seçkin bir Aydın..

30 yılda, kırım (katliam) dava zamanaşımına sokulmak isteniyor. Ancak bu tasarlanmış toplu öldürü (suikast) İNSANLIĞA KARŞI SUÇ.. Bu suç türünde zamanaşımı yok, AİHS-Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM-Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yerleşik içtihatlarına göre. Türkiye AİHS’ni kabul etti, bir yasa ile onaylayarak iç hukukuna kattı. (İsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Koruma Sözleşmesi ve buna Ek Protokolün tasdiki
hakkında Kanun, Kanun No: 6366 Kanun Tarihi: 10/03/1954
Resmi Gazete Tarihi: 19.03.1954
Resmi Gazete No: 8662).

1982 Anayasası m.90/5 uyarınca bağlayıcı AİHS ve AİHM kararları (Avrupa Konseyi Sözleşmesi m.47). Dolayısıyla iç hukukta da zamanaşımı olmaması gerek. Davanın tasarlayıcıları ve eylemcileri mutlaka hak ettiği cezayı almalı. Ama bu olgu önünde sonunda bir iktidar sorunu ve 21 yıllık AKP iktidarınca da engellendi. Öncesinde, katil sanıklarının avukatı Adalet Bakanı bile yapıldı: Şevket Kazan!

Türkiye böylesine acılar (tragedyalar) ülkesi. Dolayısıyla siyasal iktidar aynı zamanda bir yaşam güvencesi ya da tersi demek. Ulusumuzun bu yalın gerçekliği usundan hiç çıkarmaması gerek. Sn. Av. Şenal Sarıhan‘ın söylediklerini izlemek için lütfen tıklayın, paylaşın. Benzerlerinin yinelenmemesi toplumun yakıcı gerçekleri öğrenmesine bağlı.

Bu arada, “MADIMAK KÜTÜPHANESİ” adıyla bir web sitesi açıldı. Konuya ilişkin bilgi-belgeleri kalıcı kılmak ve tarihe mal etmek üzere. Emek verenleri içtenlikle kutlarız..

Lütfen tıklayınız, ziyaret edip inceleyiniz ve paylaşınız, yaygın öğrenilsin..

http://kutuphane.madimak.org 

Bu sitenin tanıtımı ve izlenmesi artmalı. Madımak Katliamı 30. yılında! Bu vahşet hiç yaşanmamış gibi toplumun gündeminden düşürülmeye çalışılıyor. Çalışmanın milyonlara ulaşması için lütfen bu erişkeyi (linki) yaygın paylaşalım..

Image

Hiç unutulmasın               :
2 Temmuz 1993, Sivas Madımak otelinde yakılarak öldürülen 33 yurtsever (+2 otel çalışanı). Apaçık uluslararası tuzak (komplo) ve kışkırtma (provokasyon).

  • Devletin 1. görevi yurttaşın can güvenliğidir.
  • T.C. bu kırımlara mutlaka engel olmalı, hesap sormalıdır yoksa devlet olamaz!!!

Sevgi ve saygı ile. 02 Temmuz 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

TELE1-Merdan Yanardağ’a AKP Operasyonunun Kodları

Dostlar,

TELE1’de Gazeteciler Masası programına konuk olduk 30 Haziran 2023 gecesi.
Program yöneticisi Sn. Namık Koçak, saat 21:00’de başlayan oturuma bizi saat 23:00’te aldı.
Hukukçu ve Siyaset Bilimci şapkamızla, TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Sn. Merdan Yanardağ’ın hukuk dışı tutuklanması sürecini irdeledik.

Tutuklamaya dayanak yapılan TCY (Türk Ceza Yasası) m.215 ve TMY (Terörle Mücadele Yasası) m.7/2’yi okuduk ve yorumlayarak neden tutuklama gerekçesi yapılamayacağını açıkladık. Ayrıca, Sn. Yanardağ’ın üstüne atılı suçlamanın “katalog suçlar” kapsamında olmadığını (5271 sayılı CMK-Ceza Muhakemeleri Kanunu m.100 ile sayılan), dolayısıyla, yargılanacaksa bile  tutuksuz yargılanması gerektiğini belirttik. Ayrıca tutuklama koşulları zaten yok. Kaçma kuşkusu, kanıtları karartma ya da olası tanıklara baskı yapma vb.  Çünkü söz konusu TV 4 soru – 4 yanıt programının 45 dakikalık tüm kaydı elde ve Sn. Yanardağ’ın avukatınca soruşturma evresinde savcılığa, Sulh Ceza Yargıçlığında kovuşturma evresinde de yargıçlığa (Mahkemeye) sunuluyor.

Çok çarpıcı olan ve çok büyük ölçüde AKP güdümüne sokulan, siyasallaştırılan hukukun nasıl apaçık ve pervasızca ayaklar altına alındığını kanıtlayan olgu şu :

  • Tutuklama kararı veren yargıç, savunmanın sunduğu 45 dakikalık tüm program kaydını dava dosyasına almıyor ve fakat, sav (iddia) makamı savcılığın dava açmada dayanak kullandığı montajlanmış, çarpıtılmış, özünden koparılmış, suç belgesi kılınmaya çabalanmış sahteci video kaydını esas alarak hüküm veriyor.. Yanardağ’ın savunma avukatının (Bilgütay Hakkı Durna) bu açıklaması çok çarpıcı..

Bu denli pervasız, ölçüsüz, gözü kara, adeta “düşman hukuku” uygulanmakta AKP=RTE tek adam devletinde.. Bu olgunun çıplak adını M. Yanardağ son (19 uncu) kitabına vermişti :

  • İSLAMO-FAŞİZM!

Dileriz, 3 Temmuz 2023 Pazartesi günü bir üst mahkemeye (Asliye Ceza Mahkemesine) 7 gün içinde yapılacak “itiraz” (Ceza Muhakemesi Yasası-CMK m.101/5, m.104/2, m.267-268) ile zerrece de olsa “sağduyu – yargı etiği – vicdan” egemen olur ver bu skandal – fiyasko sürdürülmez.. Tutuklamaya “İtiraz” temel bir haktır : AİHS md. 5/3 ve Anayasa md. 19/7.

En azından söz konusu programın tam ve özgün kaydı bilirkişiye yollanır ve TCK m.215 ve TMK m.7/2 açısından suç oluşturan sözler olup olmadığı hakkında uzman görüşü dosyaya girer. Buna göre de adil – bilime dayalı hukuksal hüküm kurulur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Yasası m.102’de, “Adli tatil, her yıl 20 Temmuz’da başlar, 31 Ağustos’ta sona erer. Yeni adli yıl 1 Eylül’de başlar.” denmekte. Bilirkişi incelemesi 20 Temmuz’a yetişmez sanırız. Ancak itiraz makamı (üst mahkeme) buna bağlı kalmadan da tutuksuz yargılama kararı verebilir, kanımızca vermelidir. Bu son tümcemiz, görülmekte olan bir davada yargı organına telkin-tavsiye vb. anlamında değildir; anlatım özgürlüğü kapsamında yalın görüş açıklamasıdır.

Kaldı ki, “tutuklu işlerinde” adli tatilde de zorunlu süreçler yerine getirilir. Örn. her ay tutukluluğa itiraz edilebilir (CMK m.100, m.108/1,2).

Konuşmamızın ilk bölümü hemen altta, 12 dakika. 2. bölümünün youtube erişkesi onun altında, zaman 02.21.27’den başlıyor, 7 dakika (toplam 19 dk.)

AKP’li Diyarbakır MV Galip Ensarioğlu’nun konuşmasından yola çıkarak Saray hükümeti-İmralı görüşmesini etik bağlamda ironiyle ele alan Merdan Yanardağ, “Dört Soru Dört Cevap” programında şunları söylemişti :

  • “Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin hukukta hiçbir yeri yoktur.
    Kaldırılması lazım. Ailesi ve avukatı ile bile görüşemiyor.
    Böyle bir infaz düzeni olabilir mi?
    Abdullah Öcalan hafife alınacak birisi değil.
    Çok okuyan, neredeyse cezaevinde filozof oldu, okumaktan başka bir şey yapmıyor.
    Siyaseti doğru okuyan, doğru çözümleyen son derece zeki birisidir.”

Son kitabı olan İslamo-Faşizm.. (Kırmızı Kedi Yayınevi, 2023) Bu kitabı için şöyle diyordu Yanardağ :

  • “Gericilik ile hesaplaşmasını tamamlayamayan ve devrimini yarım bırakan toplumların karşılaştığı sorunlarla mücadele ediyoruz.
  • İhanete uğrayan bir devrimin yol açtığı tarihsel ve sosyolojik sorunlar adeta nefes alamaz hale getiriyor.
  • Modern Türkiye, yolun sonuna gelmiş durumda; ya gericiliğe bütünüyle teslim olacak ya da yeniden tarihsel ilerleme kanalına dönecek.
  • Türkiye yoluna böyle devam edemez.”

İşte asıl “tutuklama” gerekçesi, AKP=RTE iktidarını çooookkk rahatsız eden belirlemeler olmalı.

  • AKP’nin hükümetinin Öcalan ile görüştüğünü,
  • yeni bir AÇILIM ve AF politikası hazırladığını deşifre etmek..

Oysa, buyurun PKK terör örgütünü doğrudan – açıkça öven AKP yetkilileri..

Arşivler unutmuyor..

Arşivler unutmadığı gibi uyutmuyor da                                    :

Recep Tayyip Erdoğan: “PKK ile görüşen arkadaşı ben gönderdim sıkıntısı olan bana söylesin.”

➖Cem Küçük: “Öcalan olmasaydı şu an çoktan kan gövdeyi götürmüştü.

➖Emre Aköz: “PKK terör örgütü değildir. Öcalan’a terörist demek, denize göl demektir.

➖Yasin Aktay: “Abdullah Öcalan dünyanın geleceğini çok iyi okuyor.

➖Ahmet Davutoğlu: “Kürtçe yasağını biz kaldırdık. Bana Serok Ahmet diyorlar.

➖Yiğit Bulut: “Öcalan Türkiye’nin önünü açıyor.”

➖Bülent Arınç: “Sayın Öcalan demeyi ve PKK bayrağı açmayı suç olmaktan çıkardık.

➖Etyen Mahçupyan: “Öcalan’ın çok geniş bir prestij alanı var. Nadir insanlardan birisi.

➖Hilal Kaplan: “Abdullah Öcalan ölmeyi değil, yaşatmayı tercih etti.”

➖Bengisu Karaca: “Bebek katili denilen Öcalan bize geleceği gösterdi.”
****
Bu sözler, Yanardağ’a yüklenen suçlamanın apaçık kanıtları..
Bu kişiler hakkında Yargı ne yaptı?
Bu, en azından nasıl bir çifte standarttır??

Bu arada; korkunç ekonomik çöküntü ve yakıcı ürünleri derin – yaygın yoksullaştırma – işsizlik – yüksek enflasyon ve eylemli (filli) devalüasyon ve devasa açıklar (bütçe, dış ticaret ve cari açık) AKP=RTE’nin çoook ciddi başağrıları. Ehh, Mr. Simsek ve Mrs. TCMB Guvernörü de büyücü değiller. Dolayısıyla “gündem oyunlarına” da iktidarın çoook gereksinimi var..

Dileriz, Çarşamba günü RTÜK, TELE1’e dönük ek bir darbe indirmesin.

Başkan Ebubekir bey oyunu açıkladı (ihsas-ı rey), bu toplantıya katılAmamalı..

Sevgi ve saygı ile. 02 Temmuz 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Not : Bu yazımız ADD Gn. Mrk. web sitesinde de yayınlandı :
TELE1-Merdan-Yanardaga-AKP-Operasyonunun-Kodlari.pdf (add.org.tr)