Etiket arşivi: Emre Aköz

TELE1-Merdan Yanardağ’a AKP Operasyonunun Kodları

Dostlar,

TELE1’de Gazeteciler Masası programına konuk olduk 30 Haziran 2023 gecesi.
Program yöneticisi Sn. Namık Koçak, saat 21:00’de başlayan oturuma bizi saat 23:00’te aldı.
Hukukçu ve Siyaset Bilimci şapkamızla, TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Sn. Merdan Yanardağ’ın hukuk dışı tutuklanması sürecini irdeledik.

Tutuklamaya dayanak yapılan TCY (Türk Ceza Yasası) m.215 ve TMY (Terörle Mücadele Yasası) m.7/2’yi okuduk ve yorumlayarak neden tutuklama gerekçesi yapılamayacağını açıkladık. Ayrıca, Sn. Yanardağ’ın üstüne atılı suçlamanın “katalog suçlar” kapsamında olmadığını (5271 sayılı CMK-Ceza Muhakemeleri Kanunu m.100 ile sayılan), dolayısıyla, yargılanacaksa bile  tutuksuz yargılanması gerektiğini belirttik. Ayrıca tutuklama koşulları zaten yok. Kaçma kuşkusu, kanıtları karartma ya da olası tanıklara baskı yapma vb.  Çünkü söz konusu TV 4 soru – 4 yanıt programının 45 dakikalık tüm kaydı elde ve Sn. Yanardağ’ın avukatınca soruşturma evresinde savcılığa, Sulh Ceza Yargıçlığında kovuşturma evresinde de yargıçlığa (Mahkemeye) sunuluyor.

Çok çarpıcı olan ve çok büyük ölçüde AKP güdümüne sokulan, siyasallaştırılan hukukun nasıl apaçık ve pervasızca ayaklar altına alındığını kanıtlayan olgu şu :

  • Tutuklama kararı veren yargıç, savunmanın sunduğu 45 dakikalık tüm program kaydını dava dosyasına almıyor ve fakat, sav (iddia) makamı savcılığın dava açmada dayanak kullandığı montajlanmış, çarpıtılmış, özünden koparılmış, suç belgesi kılınmaya çabalanmış sahteci video kaydını esas alarak hüküm veriyor.. Yanardağ’ın savunma avukatının (Bilgütay Hakkı Durna) bu açıklaması çok çarpıcı..

Bu denli pervasız, ölçüsüz, gözü kara, adeta “düşman hukuku” uygulanmakta AKP=RTE tek adam devletinde.. Bu olgunun çıplak adını M. Yanardağ son (19 uncu) kitabına vermişti :

  • İSLAMO-FAŞİZM!

Dileriz, 3 Temmuz 2023 Pazartesi günü bir üst mahkemeye (Asliye Ceza Mahkemesine) 7 gün içinde yapılacak “itiraz” (Ceza Muhakemesi Yasası-CMK m.101/5, m.104/2, m.267-268) ile zerrece de olsa “sağduyu – yargı etiği – vicdan” egemen olur ver bu skandal – fiyasko sürdürülmez.. Tutuklamaya “İtiraz” temel bir haktır : AİHS md. 5/3 ve Anayasa md. 19/7.

En azından söz konusu programın tam ve özgün kaydı bilirkişiye yollanır ve TCK m.215 ve TMK m.7/2 açısından suç oluşturan sözler olup olmadığı hakkında uzman görüşü dosyaya girer. Buna göre de adil – bilime dayalı hukuksal hüküm kurulur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Yasası m.102’de, “Adli tatil, her yıl 20 Temmuz’da başlar, 31 Ağustos’ta sona erer. Yeni adli yıl 1 Eylül’de başlar.” denmekte. Bilirkişi incelemesi 20 Temmuz’a yetişmez sanırız. Ancak itiraz makamı (üst mahkeme) buna bağlı kalmadan da tutuksuz yargılama kararı verebilir, kanımızca vermelidir. Bu son tümcemiz, görülmekte olan bir davada yargı organına telkin-tavsiye vb. anlamında değildir; anlatım özgürlüğü kapsamında yalın görüş açıklamasıdır.

Kaldı ki, “tutuklu işlerinde” adli tatilde de zorunlu süreçler yerine getirilir. Örn. her ay tutukluluğa itiraz edilebilir (CMK m.100, m.108/1,2).

Konuşmamızın ilk bölümü hemen altta, 12 dakika. 2. bölümünün youtube erişkesi onun altında, zaman 02.21.27’den başlıyor, 7 dakika (toplam 19 dk.)

AKP’li Diyarbakır MV Galip Ensarioğlu’nun konuşmasından yola çıkarak Saray hükümeti-İmralı görüşmesini etik bağlamda ironiyle ele alan Merdan Yanardağ, “Dört Soru Dört Cevap” programında şunları söylemişti :

  • “Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin hukukta hiçbir yeri yoktur.
    Kaldırılması lazım. Ailesi ve avukatı ile bile görüşemiyor.
    Böyle bir infaz düzeni olabilir mi?
    Abdullah Öcalan hafife alınacak birisi değil.
    Çok okuyan, neredeyse cezaevinde filozof oldu, okumaktan başka bir şey yapmıyor.
    Siyaseti doğru okuyan, doğru çözümleyen son derece zeki birisidir.”

Son kitabı olan İslamo-Faşizm.. (Kırmızı Kedi Yayınevi, 2023) Bu kitabı için şöyle diyordu Yanardağ :

  • “Gericilik ile hesaplaşmasını tamamlayamayan ve devrimini yarım bırakan toplumların karşılaştığı sorunlarla mücadele ediyoruz.
  • İhanete uğrayan bir devrimin yol açtığı tarihsel ve sosyolojik sorunlar adeta nefes alamaz hale getiriyor.
  • Modern Türkiye, yolun sonuna gelmiş durumda; ya gericiliğe bütünüyle teslim olacak ya da yeniden tarihsel ilerleme kanalına dönecek.
  • Türkiye yoluna böyle devam edemez.”

İşte asıl “tutuklama” gerekçesi, AKP=RTE iktidarını çooookkk rahatsız eden belirlemeler olmalı.

  • AKP’nin hükümetinin Öcalan ile görüştüğünü,
  • yeni bir AÇILIM ve AF politikası hazırladığını deşifre etmek..

Oysa, buyurun PKK terör örgütünü doğrudan – açıkça öven AKP yetkilileri..

Arşivler unutmuyor..

Arşivler unutmadığı gibi uyutmuyor da                                    :

Recep Tayyip Erdoğan: “PKK ile görüşen arkadaşı ben gönderdim sıkıntısı olan bana söylesin.”

➖Cem Küçük: “Öcalan olmasaydı şu an çoktan kan gövdeyi götürmüştü.

➖Emre Aköz: “PKK terör örgütü değildir. Öcalan’a terörist demek, denize göl demektir.

➖Yasin Aktay: “Abdullah Öcalan dünyanın geleceğini çok iyi okuyor.

➖Ahmet Davutoğlu: “Kürtçe yasağını biz kaldırdık. Bana Serok Ahmet diyorlar.

➖Yiğit Bulut: “Öcalan Türkiye’nin önünü açıyor.”

➖Bülent Arınç: “Sayın Öcalan demeyi ve PKK bayrağı açmayı suç olmaktan çıkardık.

➖Etyen Mahçupyan: “Öcalan’ın çok geniş bir prestij alanı var. Nadir insanlardan birisi.

➖Hilal Kaplan: “Abdullah Öcalan ölmeyi değil, yaşatmayı tercih etti.”

➖Bengisu Karaca: “Bebek katili denilen Öcalan bize geleceği gösterdi.”
****
Bu sözler, Yanardağ’a yüklenen suçlamanın apaçık kanıtları..
Bu kişiler hakkında Yargı ne yaptı?
Bu, en azından nasıl bir çifte standarttır??

Bu arada; korkunç ekonomik çöküntü ve yakıcı ürünleri derin – yaygın yoksullaştırma – işsizlik – yüksek enflasyon ve eylemli (filli) devalüasyon ve devasa açıklar (bütçe, dış ticaret ve cari açık) AKP=RTE’nin çoook ciddi başağrıları. Ehh, Mr. Simsek ve Mrs. TCMB Guvernörü de büyücü değiller. Dolayısıyla “gündem oyunlarına” da iktidarın çoook gereksinimi var..

Dileriz, Çarşamba günü RTÜK, TELE1’e dönük ek bir darbe indirmesin.

Başkan Ebubekir bey oyunu açıkladı (ihsas-ı rey), bu toplantıya katılAmamalı..

Sevgi ve saygı ile. 02 Temmuz 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Not : Bu yazımız ADD Gn. Mrk. web sitesinde de yayınlandı :
TELE1-Merdan-Yanardaga-AKP-Operasyonunun-Kodlari.pdf (add.org.tr)

 

Hastanelere operasyon geliyor.. ve Sağlık Bakanlığı’nın hukuk dışı tehlikeli serüveni..


Hastanelere operasyon geliyor..
ve
Sağlık Bakanlığı’nın hukuk dışı tehlikeli serüveni..

Dostlar,

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı‘nda birlikte çalıştığımız meslektaşımız Prof. Akdur, aşağıdaki yazıyı kaleme almış.. Sağlık Bakanlığı’nın bir yasa tasarısını, teknik açıdan değil fakat ideolojik düzlemde irdelemiş (biraz dilini arıtarak ve maddi hataları düzelterek aşağıda sunuyoruz). Bu yasa tasarısı ne yazık ki, Türkiye’nin bilinçli karmaşa içinde tutulan bulutlu (flu) gündemi içinde kamuoyundan ve ilgili uzman çevrelerden kaçırılarak hızla geçirilmek isteniyor.

Konuya ilişkin daha önce bu sitede 4 yazı yayımlandı. 2’sini biz klavyeye almıştık (artık “kaleme almıştık” diyemiyoruz…), 2’sini de Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’ndan meslektaşımız Prof. Sefer Aycan (eski Sağlık Bakanlığı müsteşarı).. Ayrıca konuya ilişkin Tıp Fakülteleri Dekanları Konseyi‘nin görüşünü de sitemizde paylaşmıştık..
(http://ahmetsaltik.net/2014/07/16/saglik-bakanliginin-tip-fakultesi-kurmasi/, 16.7.2014)
(– SAĞLIK BAKANLIĞI ve SAĞLIK ENSTİTÜLERİ
(http://ahmetsaltik.net/2014/07/03/saglik-bakanligi-ve-saglik-enstituleri/, 3.7.14)
– TÜRKİYE’DE SAĞLIK HİZMETLERİNİN ve HEKİMLERİN DURUMU
(http://ahmetsaltik.net/2014/03/14/turkiyede-saglik-hizmetlerinin-ve-hekimlerin-durumu/, 14.3.14)
– AKP’nin Sağlık Bilimleri Üniversitesi Girişimi Anayasaya Aykırı.
(http://ahmetsaltik.net/2014/07/02/akpnin-saglik-bilimleri-universitesi-girisimi-anayasaya-aykiri/, 2.7.2014)

Ayrıca, 25 Temmuz 2014 günü Fakültemizde son sınıf öğrencisi İntörn Doktorlarımıza verdiğimiz seminer konularından biri de bu sorundur. 3 değerli öğrencimizin
bizim danışmanlığımızda hazırlayıp sınıfta sunacakları semineri web sitemizde
sizlerle paylaşacağız..  

*****

Bir kez daha uyaralım, bu yapılan :

– Büyük ölçüde akıl ve mantık dışıdır, tutarsızdır.
– Anayasaya aykırıdır (md. 130).
– Buram buram ilkel – çıkarcı – yoz siyaset kokmaktadır.
– Mide bulandıran bir politik kadrolaşma söz konusudur.
– Yaraşırlığı (liyakati, meriti) olmayan yüzlerce insana, akademik derece verilecektir
(unvan ulufesi!) .
– Tıp ve sağlık bilimleri eğitimi kurumları, küresel sermayenin çiftliği yapılacaktır..
– ……

Böylesi kapsamlı bir düzenleme yapılırken, Üniversitede sağlık politikaları – tıp eğitimi konularında ömrünü tüketen bizim gibi çok kıdemli hocaların görüşü alınmamıştır.

Dahası, Tıp Fakülteleri Dekanları Konseyi‘nin raprou bile dikkate alınmamıştır.

Tüm bunlardan sonra + 11,5 yıllık gayrı milli siyaset eklendiğinde şu soruyu sormamak olanaklı mıdır?

  • AKP kimin iktidarıdır?

Sorsak suç, sormasak içimize dert..

Siyasal iktidarı bir kez daha serinkanlılıkla sağduyuya çağırıyoruz.
SAĞLIK BİLİMLERİ ÜNİVERSİTESİ kesinlikle Anayasa md. 130’a ve dünyada geçerli kural ve geleneklere aykırıdır; derhal vazgeçilmelidir.

Türkiye Sağlık Bilimleri Enstitüleri konusu ise ülkenin yetkin uzman ve kurumları katında kapsamlı irdelendikten sonra hukuka uygun biçimde yapılandırılmalıdır.

Sevgi ve saygıyla
24.7.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

=====================================================

Hastanelere operasyon geliyor..

Sağlık Bakanlığı’nın TBMM sunduğu

  • “Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” 

Meclis Sağlık Komisyonu’ndan geçti. Gazze Katliamı, Cumhurbaşkanı seçimi vb. kamuoyunu kilitleyen olaylar arasında Yasa Tasarısı kamuoyundan ve paydaşlardan habersiz, tartışmasız bir biçimde, büyük bir oldu bittiyle yasalaşmak üzere. 

Tasarı TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilir ise; Sağlık Bakanlığı’na bağlı iki kuruluş kuruluyor :

1. Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB)
2. Türkiye Sağlık Bilimleri Üniversitesi

Bu iki kuruluş birbirinden bağımsız ama ilişkili olacak. Adeta birbirini tamamlayacak birbiri ile eşgüdümlü çalışacak biçimde tasarlanmış.

Bu iki kuruluş sayesinde Sağlık Bankalığı YÖK ve Üniversitelerin sahip olduğu tüm işlev ve yetkilere sahip olacak ve onların yapabildiği tüm işleri yapabilecek. Özetle, bu yasa ile kurulacak olan TUSEB sayesinde, Sağlık Bakanlığı’na tüm sağlık bilimleri
(Tıp, Diş Hekimliği, Veteriner, Eczacılık, Hemşirelik, Sağlık Bilimleri) fakültelerindeki hizmeti denetleme, akredite etme, bilimsel araştırmalar yapma ve lisansüstü eğitim yetkisi veriliyor. Tasarı yasalaşır ise Sağlık Bakanlığı, üniversitelerdeki eğitim de dahil, sağlık bilimleri alanında tek otorite olacak.

TIBBİYELİDEN İNTİKAM ALINIYOR

Bu tasarı yasalaştığında İktidar bir taşla iki kuş vuracak. Bir yandan iktidar tıbbiyeliden yıllara dayanan öcünü alırken, öte yandan da ticarileştirdiği sağlık hizmetlerini
altın tepsi içinde uluslararası tekellere sunacak…

İktidar, Tıbbiyeliden geçmişin rövanşını almak istiyor. Bir yandan uyguladığı Sağlıkta Dönüşüm ekonomisi ile tıp fakültelerinin belini kırıp, diz çöktürürken, öte yandan da
bir oldu bitti içinde açtığı kendine bağlı yeni tıp fakültelerini yandaşları ile doldurarak Cumhuriyetin meşalelerinden olan tıp fakültelerini düşünsel kuşatma altına alıyor.

İktidar ve yandaşı medya, özelde tıp fakültesi hocalarına genelde ise tüm hekimlere karşı psikolojik savaşın her tülü yol ve yöntemini acımasızca kullanıyor.
Tıbbiyeliye olan kinlerini açıkça ifade etmekten çekinmiyorlar.

Yasa tasarısı durumuna getirilen bu proje yeni değil. Bundan yaklaşık üç yıl önce
Başbakan’ın küçük bir grupla yaptığı toplantıda konu görüşülmüştü. Orada bulunan Sabah Gazetesi yazarı Emre Aköz, Başbakana yaptığı öneriyi, 11 Aralık 2008 tarihli köşe yazısında şöyle özetlemişti :

“Tıp fakültelerini öbürlerinden ayırmak gerek, çünkü “Türkiye’ye has diyebileceğimiz “ideolojik sorun” var: Türk tıpçıları arasında kaba materyalist, pozitivist, sopayla modernleşmeden yana ve dolayısıyla laikçi tipler çoktur. (İttihat ve Terakki Cemiyeti‘nin Askeri Tıp Mektebinde kurulması rastlantı olmasa gerek.) 

Aynı düşüncede olan Taraf yazarı Ayhan Aktar ise 04 Mayıs 2009 tarihli köşe yazsında şöyle yazmıştı:

“Kangren olmuş olan Çapa’yı kesip çıkarmak, kısacası üniversiteyi bölmek lazımdır.
Benden, söylemesi…”

300 PROFESÖR BİN 200 DOÇENT ATAYACAK

Bilindiği gibi Anayasa ve YÖK yasasına göre kamu üniversitelerinde mütevelli heyeti yoktur. Yasa Tasarısı yasalaşır ise kurulacak üniversite kamu üniversitesi olmasına karşın vakıf üniversitesi yapısında olacak. Yani mütevelli heyeti bulunacak. Vakıf ve mülk sahibinin yerine ise Sağlık Bakanı oturacak. Mütevelli heyetin başkanı Sağlık Bakanı, yardımcısı Müsteşarı, yazmanı Bakanın atadığı Rektör, iki üyesinden biri yine Bakanın atadığı bir profesör, diğeri de YÖK’ün atadığı bir profesörden oluşacak.
Yasa Tasarısı TBMM’den geçerse, 300 profesör 1200 doçent atamakla işe başlanacak . Ankara’daki Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki uygulamanın çok daha büyüğü yeniden yaşanacak. Halka makarna kömür, “okumuş yazmışlara”
doçentlik profesörlük kadrosu dağıtılacak.

Yalnızca dersliklerin ve devşirme hocaların bulunduğu tıp fakültelerinin sayıları
hızla artıyor, bu yasa ile daha da artacak. Önüne tıp fakültesi tabelası asılacak olan
üç-beş derslikli binalarda, öğrenciler 3. sınıfa dek devşirme hocaların rahleyi tedrisinden geçecekler. Daha sonra, tekellerin konsorsiyumların şehir hastanelerindeki hastanelerinde staj yaparak doktor olacaklar! Kuramsal bilgileri devşirmelerden,
uygulama bilgisi uluslararası tekellerden.

İktidar bir taşla iki kuş vuruyor :

Bir yandan tıbbiyeliden yıllara dayanan öcünü alınırken, öte yandan da ticarileştirdiği sağlık hizmetlerini uluslararası tekellere sunuyor.

Onlarla rekabet edebilecek tek güç olan tıp fakültelerini de yok ederek,
onlara dikensiz gül bahçesi hazırlıyor.

İktidarın, “Tam Gün”, Performans vb. söylemlerle tıp fakülteleri üzerinden yürüttüğü kampanyanın esas amacı, tüm üniversitelerin medreseleştirilmesidir.

Onlar çok iyi biliyorlar ki; tıbbiyeli sindirilmeden, tıp fakülteleri medreseleştirilmeden üniversiteler medreseleştirilemez.

Prof. Dr. Recep Akdur,
Odatv.com, 23.7.14
(http://www.odatv.com/n.php?n=hastanelere-operasyon-geliyor-2307141200)