Etiket arşivi: katalog suçlar

TELE1-Merdan Yanardağ’a AKP Operasyonunun Kodları

Dostlar,

TELE1’de Gazeteciler Masası programına konuk olduk 30 Haziran 2023 gecesi.
Program yöneticisi Sn. Namık Koçak, saat 21:00’de başlayan oturuma bizi saat 23:00’te aldı.
Hukukçu ve Siyaset Bilimci şapkamızla, TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Sn. Merdan Yanardağ’ın hukuk dışı tutuklanması sürecini irdeledik.

Tutuklamaya dayanak yapılan TCY (Türk Ceza Yasası) m.215 ve TMY (Terörle Mücadele Yasası) m.7/2’yi okuduk ve yorumlayarak neden tutuklama gerekçesi yapılamayacağını açıkladık. Ayrıca, Sn. Yanardağ’ın üstüne atılı suçlamanın “katalog suçlar” kapsamında olmadığını (5271 sayılı CMK-Ceza Muhakemeleri Kanunu m.100 ile sayılan), dolayısıyla, yargılanacaksa bile  tutuksuz yargılanması gerektiğini belirttik. Ayrıca tutuklama koşulları zaten yok. Kaçma kuşkusu, kanıtları karartma ya da olası tanıklara baskı yapma vb.  Çünkü söz konusu TV 4 soru – 4 yanıt programının 45 dakikalık tüm kaydı elde ve Sn. Yanardağ’ın avukatınca soruşturma evresinde savcılığa, Sulh Ceza Yargıçlığında kovuşturma evresinde de yargıçlığa (Mahkemeye) sunuluyor.

Çok çarpıcı olan ve çok büyük ölçüde AKP güdümüne sokulan, siyasallaştırılan hukukun nasıl apaçık ve pervasızca ayaklar altına alındığını kanıtlayan olgu şu :

  • Tutuklama kararı veren yargıç, savunmanın sunduğu 45 dakikalık tüm program kaydını dava dosyasına almıyor ve fakat, sav (iddia) makamı savcılığın dava açmada dayanak kullandığı montajlanmış, çarpıtılmış, özünden koparılmış, suç belgesi kılınmaya çabalanmış sahteci video kaydını esas alarak hüküm veriyor.. Yanardağ’ın savunma avukatının (Bilgütay Hakkı Durna) bu açıklaması çok çarpıcı..

Bu denli pervasız, ölçüsüz, gözü kara, adeta “düşman hukuku” uygulanmakta AKP=RTE tek adam devletinde.. Bu olgunun çıplak adını M. Yanardağ son (19 uncu) kitabına vermişti :

  • İSLAMO-FAŞİZM!

Dileriz, 3 Temmuz 2023 Pazartesi günü bir üst mahkemeye (Asliye Ceza Mahkemesine) 7 gün içinde yapılacak “itiraz” (Ceza Muhakemesi Yasası-CMK m.101/5, m.104/2, m.267-268) ile zerrece de olsa “sağduyu – yargı etiği – vicdan” egemen olur ver bu skandal – fiyasko sürdürülmez.. Tutuklamaya “İtiraz” temel bir haktır : AİHS md. 5/3 ve Anayasa md. 19/7.

En azından söz konusu programın tam ve özgün kaydı bilirkişiye yollanır ve TCK m.215 ve TMK m.7/2 açısından suç oluşturan sözler olup olmadığı hakkında uzman görüşü dosyaya girer. Buna göre de adil – bilime dayalı hukuksal hüküm kurulur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Yasası m.102’de, “Adli tatil, her yıl 20 Temmuz’da başlar, 31 Ağustos’ta sona erer. Yeni adli yıl 1 Eylül’de başlar.” denmekte. Bilirkişi incelemesi 20 Temmuz’a yetişmez sanırız. Ancak itiraz makamı (üst mahkeme) buna bağlı kalmadan da tutuksuz yargılama kararı verebilir, kanımızca vermelidir. Bu son tümcemiz, görülmekte olan bir davada yargı organına telkin-tavsiye vb. anlamında değildir; anlatım özgürlüğü kapsamında yalın görüş açıklamasıdır.

Kaldı ki, “tutuklu işlerinde” adli tatilde de zorunlu süreçler yerine getirilir. Örn. her ay tutukluluğa itiraz edilebilir (CMK m.100, m.108/1,2).

Konuşmamızın ilk bölümü hemen altta, 12 dakika. 2. bölümünün youtube erişkesi onun altında, zaman 02.21.27’den başlıyor, 7 dakika (toplam 19 dk.)

AKP’li Diyarbakır MV Galip Ensarioğlu’nun konuşmasından yola çıkarak Saray hükümeti-İmralı görüşmesini etik bağlamda ironiyle ele alan Merdan Yanardağ, “Dört Soru Dört Cevap” programında şunları söylemişti :

  • “Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin hukukta hiçbir yeri yoktur.
    Kaldırılması lazım. Ailesi ve avukatı ile bile görüşemiyor.
    Böyle bir infaz düzeni olabilir mi?
    Abdullah Öcalan hafife alınacak birisi değil.
    Çok okuyan, neredeyse cezaevinde filozof oldu, okumaktan başka bir şey yapmıyor.
    Siyaseti doğru okuyan, doğru çözümleyen son derece zeki birisidir.”

Son kitabı olan İslamo-Faşizm.. (Kırmızı Kedi Yayınevi, 2023) Bu kitabı için şöyle diyordu Yanardağ :

  • “Gericilik ile hesaplaşmasını tamamlayamayan ve devrimini yarım bırakan toplumların karşılaştığı sorunlarla mücadele ediyoruz.
  • İhanete uğrayan bir devrimin yol açtığı tarihsel ve sosyolojik sorunlar adeta nefes alamaz hale getiriyor.
  • Modern Türkiye, yolun sonuna gelmiş durumda; ya gericiliğe bütünüyle teslim olacak ya da yeniden tarihsel ilerleme kanalına dönecek.
  • Türkiye yoluna böyle devam edemez.”

İşte asıl “tutuklama” gerekçesi, AKP=RTE iktidarını çooookkk rahatsız eden belirlemeler olmalı.

  • AKP’nin hükümetinin Öcalan ile görüştüğünü,
  • yeni bir AÇILIM ve AF politikası hazırladığını deşifre etmek..

Oysa, buyurun PKK terör örgütünü doğrudan – açıkça öven AKP yetkilileri..

Arşivler unutmuyor..

Arşivler unutmadığı gibi uyutmuyor da                                    :

Recep Tayyip Erdoğan: “PKK ile görüşen arkadaşı ben gönderdim sıkıntısı olan bana söylesin.”

➖Cem Küçük: “Öcalan olmasaydı şu an çoktan kan gövdeyi götürmüştü.

➖Emre Aköz: “PKK terör örgütü değildir. Öcalan’a terörist demek, denize göl demektir.

➖Yasin Aktay: “Abdullah Öcalan dünyanın geleceğini çok iyi okuyor.

➖Ahmet Davutoğlu: “Kürtçe yasağını biz kaldırdık. Bana Serok Ahmet diyorlar.

➖Yiğit Bulut: “Öcalan Türkiye’nin önünü açıyor.”

➖Bülent Arınç: “Sayın Öcalan demeyi ve PKK bayrağı açmayı suç olmaktan çıkardık.

➖Etyen Mahçupyan: “Öcalan’ın çok geniş bir prestij alanı var. Nadir insanlardan birisi.

➖Hilal Kaplan: “Abdullah Öcalan ölmeyi değil, yaşatmayı tercih etti.”

➖Bengisu Karaca: “Bebek katili denilen Öcalan bize geleceği gösterdi.”
****
Bu sözler, Yanardağ’a yüklenen suçlamanın apaçık kanıtları..
Bu kişiler hakkında Yargı ne yaptı?
Bu, en azından nasıl bir çifte standarttır??

Bu arada; korkunç ekonomik çöküntü ve yakıcı ürünleri derin – yaygın yoksullaştırma – işsizlik – yüksek enflasyon ve eylemli (filli) devalüasyon ve devasa açıklar (bütçe, dış ticaret ve cari açık) AKP=RTE’nin çoook ciddi başağrıları. Ehh, Mr. Simsek ve Mrs. TCMB Guvernörü de büyücü değiller. Dolayısıyla “gündem oyunlarına” da iktidarın çoook gereksinimi var..

Dileriz, Çarşamba günü RTÜK, TELE1’e dönük ek bir darbe indirmesin.

Başkan Ebubekir bey oyunu açıkladı (ihsas-ı rey), bu toplantıya katılAmamalı..

Sevgi ve saygı ile. 02 Temmuz 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Not : Bu yazımız ADD Gn. Mrk. web sitesinde de yayınlandı :
TELE1-Merdan-Yanardaga-AKP-Operasyonunun-Kodlari.pdf (add.org.tr)

 

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 18 Nisan 2023

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

YANLIŞ

RTE’nin seçim sloganı,”Doğru adam, doğru zaman”

Yanlış adam, hiçbir zaman…

EŞEK

RTE, muhalefetin vaatlerini eleştirirken, “Hale bak ya, eşek vezir olmuş, katır silahtar!” dedi.

Biz O’na demiyoruz ama…

TEHDİT

İsmailağa cemaatinden Hüseyin Çevik diye bir imam, “Adam namazı, abdesti kaldıracağım diyor be. Sen kalkmışsın fiyatlar, benzin, menzin. AK Parti’ye inat CHP’ye oy verirsen cehennemde yanarsın cayır cayır!”

Allah adına tehdit eden zındık, pek korktuk…

YOBAZ

Sakarya Üniversitesi’nden profesör sıfatlı Ebubekir Sofuoğlu, 6284 sayılı yasayı  savunan AKP’li kadın vekillerin Cehennem soğuyuncaya kadar yanacaklarını yazdı.

Allah adına karar veren yobaz, karar sana kalmaz, akıl sana kanmaz…

DÜŞMAN

İhsan Şenocak, “Bir Müslümanın Allah-u Teala’nın huzuruna götüreceği en büyük ameli CHP düşmanlığıdır.”

Milletin içine kin ve düşmanlık tohumu saçan yobazdan din adamı olur mu?..

ÖĞRETMEN

AKP Hatay milletvekili tanıtım töreninde konuşan emekli din dersi öğretmeni Ergüder Aksoy, depremin felaket değil rahmet ve 11 vilayetin şahsında 85 milyona Allah’ın kırbacı olduğunu söyledi.

Sen tek kelime öğretme…

MÜLAKAT

RTE, personel alımlarında zorunluluk dışında mülakatı kaldıracağını vaat etti.

Mülakatı kim koydu?

Kaldırmak için neden seçim beklenir?

Zorunluluk durumu ihalelerdeki 21b gibi olmaz mı?..

BÖLÜCÜ

Bakan Soylu, “Erdoğan’dan önce kimse ben Kürdüm, ben Aleviyim diyemiyordu

Erdoğan söyleyerek bölüyor…

SIKINTI

RTE, ”Ekonomide sıkıntı varmış, yoo. Biz gayet iyi yolumuza devam ediyoruz.”

Sıkıntı, sıkıntıyı görememekte…

AF

RTE, imar affının kabul edilemez olduğunu ve katalog suçlar arasına alınacağını vaat etti.

Depremden önce af çıkaranları da millet kataloğa alsın artık…

ÖLELİM

Milletvekili tanıtım toplantısındaki konuşmasında gençler “Vur de vuralım, öl de ölelim” sloganı atınca MSB Akar, “Onun da zamanı gelecek” dedi. Tepkiler üzerine konunun terörle mücadele olduğunu açıkladı.

Terörle mücadele de olsa devlette görevliler bellidir. Gerisi mafyatiktir…

Hekimlerin isyanı büyüyor

author

İşaretleri vardı, 14 Mart Tıp Bayramı hekimlerin ve sağlık çalışanlarının büyük eylemlerine sahne oldu. Geniş katılımlarla, üç güne varan iş bırakmalar gerçekleşti. Cumhurbaşkanı’nın “giderlerse gitsinler” açıklaması özellikle genç hekimlerin kırgınlığını ve öfkesini artırdı.

  • Yurttaşların hekimlere sahip çıkması, eylemlerde yan yana duran görüntüsü çok çarpıcıydı.

Sağlıkta işlerin iyi gitmediği ve yeni “müjdelerle” durumun idare edilmeye çalışıldığı görülüyor. Çok mesele var, ancak sıkıntıların vücut bulmuş göstergesi sağlık kurumlarında önüne geçilemeyen şiddettir.

Sağlıkta şiddetin gör dediği

Öldürülen, bıçaklanan, boğazı jiletlenen, kafasında kaldırım taşı kırılan
hekim görüntüleri ne anlatıyor?

Yıllardır Sağlık Bakanlığı bir “Türk Mucizesi” tarif ediyor, dünyada sağlığa en az kaynak ayırarak en yüksek memnuniyet elde eden ülkeyiz! Halkımız bu kadar memnunsa neden hastanelerde doktor dövüyor, kayıt yapan sekreterden hemşiresine gördüğüne hakaretler ediyor? Bu tablo verilmeye çalışılan “sağlıkta işler iyi” imajının üzerini çiziyor.

Bundan olacak, Cumhurbaşkanı’nın verdiği 14 Mart müjdeleri içinde önemli bir yeri sağlık çalışanlarına yönelik şiddetle ilgili düzenleme oluşturuyordu. Hemen arkasından hazırlanan yasa teklifi önceki gün TBMM Adalet Komisyonu’na iletildi. Teklif TTB’nin yıllardır önerdiklerinin bir kısmını içeriyor. Kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik düzenlemeler ve hatalı tıbbi uygulamalarda izlenecek yola ilişkin esaslar da aynı teklifte yer alıyor.

Burada esas olarak, mevcut haliyle 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’na 2014 yılında eklenen “sağlık çalışanlarına yönelik görevleri sırasında ve görevlerinden kaynaklı yaralama suçunun tutuklama nedeni varsayılan suçlar arasında sayılacağına” dair hüküm asıl düzenleme olan Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi’ne alınıyor. Tutuklama koşulu olarak yaralama suçunun silahla işlenmesine dair hüküm kaldırılıyor. Teklifin Genel Gerekçesi’nde hükmün “görünür hale getirilmesinden” söz ediliyor. Hukukçular zaten bu düzenlemenin kendi kanunu yerine sağlıkla ilgili bir kanunun içinde bulunmasını eleştiriyor ve bu değişikliği öneriyorlardı.

Önceki yerinde düzenleme yeterince “görünür” değil miydi bilinmez, sağlıkta şiddet olaylarında tutuklama kararı pek çıkmıyordu. Şimdi “katalog suçlar” listesine alınması işi çözer mi? Meseleyi sadece tutuklama üzerinden tartışabilir miyiz?

Düzenleme önemli, peki yeterli mi?

Ne yazık ki hekimler de hukukçular da olmayacağı düşüncesinde. Sağlıkta şiddet görünen ve görünmeyen pek çok kaynaktan beslenen, sadece ceza tartışmalarıyla çözülemeyecek ciddi bir soruna dönüştü. Son 10 yıldaki sayısız düzenlemeye rağmen, salgın döneminde bile şiddet arttıysa, samimi olmaya, bütünlüklü çalışmaya ihtiyaç olduğu açıktır.

Dr. Ersin Aslan öldürüldükten sonra hazırlanan “TBMM Sağlık Çalışanlarına Yönelik Artan Şiddet Olaylarının Araştırılarak Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu” önemli tespitler içeriyor, tekrar ele alınmalı, geniş katılımlı ve çok yönlü bir çalışma başlatılmalı.

Nereden başlanmalı? Öncelikle şeffaflık. Sorunun büyüklüğünü gizlemeden ortaya koymak önemlidir. Sağlık Bakanlığı’nın elinde, açıklamakta ketum davrandığı önemli veriler var. Beyaz kod raporlarını yıllık olarak başvuru gerekmeksizin hukuki yardım sonuçlarıyla birlikte düzenli açıklamalı. TTB’nin önerilerine mutlaka bakılmalı. Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğü’nün “sağlık çalışanlarına yönelik suçlar” başlığı açarak yıllık raporlarında yer vermesi gerekli. Suçun önlenmesine yönelik kolluk faaliyetleri kapsamında şiddet vaka haritası ile fail profil çalışmalarının yapılması değerli.

En önemlisi uygulanan politikaların bu denli kötüleştirdiği sağlık ortamı. Sağlık kurumlarındaki yoğunluklar, kötü çalışma koşulları, hastaya yeterli zaman ayıramama, piyasacı uygulamalar sorgulanmadan şiddetin önlenemeyeceği belli.

Hekimleri, sağlıkçıları hedef gösteren, küçük düşüren iktidar dili mi? Şiddetin beslendiği önemli bir kaynak, artık son bulmalı.

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ’NDEN DEVLET KRİZİNE ÇÖZÜM FORMÜLÜ


Dostlar,

Geçtiğimiz hafta yazdığımız yazıyı yineleme gereği var..

TBB Başkanı yürekli ve yurtsever, yetkin Ceza Hukuku Profesörü
Sn. Av. Metin Feyzioğlu’nun girişimini desteklemek gerek..

Sevgi ve saygı ile.
10 Ocak 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net  

=======================

Dostlar,

Çooook önemsediğimiz, önemsenmesi gereken bir gelişmeyi paylaşalım.

TBB (Türkiye Barolar Birliği) son derece önemli bir adım attı.

Koşullar (Kuşatma!) AKP ve Gül’ü de bunaltmış görünüyor.
Birçok cephede savaşmak kolay mı?
Önümüzde seçim var..
Dolayısıyla TBB ve başarılı, pırıl pırıl Ceza Hukuku Profesörü Metin Feyzioğlu‘nu, çalışma arkadaşlarını gönülden kutlarız.

Başbakan RT Erdoğan da kendisiyle görüşüp Adalet Bakanı B. Bozdağ’a
TBB ile birlikte çalışma talimatı verdiğine göre, epey iyimser olabiliriz.

Önümüzdeki günlerde, TBMM Başkanı Cemil Çiçek de ülkede hukukun öldüğünden, çetelerin oyuncağı durumuna getirildiğinden.. yakındığına göre :

TBMM Başkanı Çiçek’in öne çıkan anlatımı şöyle :

  • “Hukuk, adaletin enstrümanıdır, siyasetin enstrümanı değildir.”
  • “Anayasanın 138. maddesi (Mahkemelerin Bağımsızlığı maddesi),
    bu memlekette ölmüştür.”

Çiçek, 5 milletvekilinin tutuklu olduğunu anımsatarak, “Bunların dışında
hükmü kesinleşen, Yargıtay yolunda olan milletvekillerinin durumu ne olacak?

  • Çıkan çıktı, bundan sonrası bizi ilgilendirmez dersek 2015’te fırtına olur..” dedi.

*****
TBMM’de hızlı yasalaşma süreçleri izleyebilir ve yıllardır tutsak alınan
yüzlerce masum yurtseverin serbest kaldıklarını görebiliriz.

Türkiye olağanüstü gerilmiş iken bu adımlar “çok iyi gelecek”..

Türkiye’den ve insanından, kurumlarından umudu kesmemek gerek..
En koyu karanlık, çözüme – aydınlığa da en yakın an oluyor…

Çok teşekkürler Sn. Prof. Feyzioğlu ve Türkiye Barolar Birliği..

Haber ayrıntılı olarak aşağıda..

Başbakan’ın siyasal başdanışmanı ve Ankara milletvekili Yasin Akdoğan’ın STAR’da
yer alan makalesinde açığa vurduğu (ifşa ettiği) “TSK’ye komplo kuruldu..”  itirafının ardından biz de sitemizde “yargılamanın yenilenmesi” önerisinde bulunmuştuk :

http://ahmetsaltik.net/2013/12/09/tesud-basin-bildirisi-balyoz-ve-ergenekonda-yargilama-yenilenmeli/

Sevgi ve saygı ile.
05 Ocak 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net  

==========================

BASIN TOPLANTISI VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ’NDEN DEVLET KRİZİNE ÇÖZÜM FORMÜLÜ

Barolar_Birligi_basin_toplantisi_5.1.14
Türkiye Barolar Birliği Başkanı
Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu
,

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e sunduğu devlet krizine çözüm formülünü
basın toplantısıyla açıkladı.

 

Basın Toplantısı metni:

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ’NİN
TÜRKİYE İÇİN ACİL ÇÖZÜM ÖNERİLERİ (I)

Sayın Basın Mensupları;

Zor günlerden geçiyoruz.

Hepimizin zihinleri karıştı.

Yurttaşlarımız kendilerini hukuki güvenceden yoksun hissediyor.

Her geçen gün adalete duyulan güven daha da azalıyor ve devletin temelleri sarsılıyor.

Yargının adalet dağıtamadığı ve etki altında bulunduğu algısı topluma hakim oldu.
Bu, mülkün temelsiz (AS : adaletsiz!) kalması demektir.

Bu noktaya gelmemizin en önemli nedeni, devlet güvenlik mahkemeleriyle başlayan, özel görevli mahkemelerle sürdürülen ve terörle mücadele mahkemeleriyle varlığını inatla koruyan çift başlı ceza yargılaması sistemidir.

Türk Silahlı Kuvvetlerine kumpas kurulduğuna ilişkin iddialarla güvensizlik
had safhaya ulaşmıştır. Söz konusu iddialar üzerine yine aynı mahkemelere verilen yeniden yargılama dilekçelerinin, sonuç doğurması pek mümkün görünmemektedir. Tam aksine, bütün bu iddialara karşın yargının çözüm üretememesi durumunda, toplumsal gerginlik ve tepkiler daha da artacak, milli birlik ve beraberliğimiz
daha da zedelenecektir.

Geçici çözümlerin, çözüm olmadığı artık anlaşılmak zorundadır. Yalnızca milletvekilleri veya yalnızca kimi davalar için çözüm arayışına girmek, toplumsal kutuplaşmayı ve gerginliği sona erdirmeyecektir.

Biz, hep birlikte ortak aklı bulmak ve yurttaşlarımızın üstün çıkarları,
milli çıkarlarımız ve ülkemizin aydınlık geleceği için sağduyuyla hareket etmek zorundayız.

Türkiye Barolar Birliği olarak, Avukatlık Kanunu’nun bize yüklediği
“hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını korumak” görevimiz çerçevesinde, Türkiye için acil çözüm önerilerimizden ilk bölümünü sizlerle ve sizin aracılığınızla Milletimizle paylaşmak istiyoruz.

Önerimiz, suçsuz olduğunu haykıran yurttaşları rencide edecek bir
af veya şartlı salıverme değildir.

Önerimiz, doğrunun yanlıştan, haklının haksızdan ayrılmasını sağlarken,
yargıya güveni de yeniden tesis etmeye yöneliktir.

Yaşanan bu üzücü gelişmelerden olumlu sonuçlar çıkarmayı başaramazsak,
devletimizin ve demokrasimizin gördüğü zarar, kalıcı hasara dönüşecektir.
Diken battığı yerden çıkarılır. Toplumsal vicdan kanadığı yerden tedavi edilir.
Ortak akla ulaşacağımıza ve bir büyük toplumsal kucaklaşmayı sağlayacağımıza
inancım tamdır.

I. TASFİYE HALİNDEKİ ÖZEL GÖREVLİ MAHKEMELERİN
KESİN OLARAK KALDIRILMASI ve VERDİKLERİ
MAHKÛMİYET KARARLARININ BOZULMASI

  1. 6352 sayılı asayla kaldırılan özel görevli ağır ceza mahkemelerinin, davalar kesin hükümle sonuçlanıncaya dek ellerindeki işlere bakmaya devam edeceklerine ilişkin yasa maddesi (geçici 2. madde) derhal kaldırılmalıdır.
  2. Bu mahkemelerin henüz kesinleşmemiş kararlarını kapsayacak şekilde bir düzenleme yapılmalı ve mahkûmiyet kararlarının sırf bu nedenle,
    görev yönünden bozulabilmesi kanun hükmüne bağlanmalıdır.
  3. Böylece, antidemokratik ve insan haklarına aykırı olduğu gerekçesiyle kaldırılmış olan özel görevli mahkemelerin, henüz kesin hükümle sonuçlanmamış davalarda adil yargılanma hakkına aykırı uygulamalarına devam etmeleri önlenmiş olacaktır.
  4. Özel görevli mahkemeleri kaldıran 6352 sayılı Kanun’un Resmi Gazete’de yayımlandığı 05.07.2012 tarihinden başlayarak bu mahkemelerin adil yargılanma hakkının evrensel ölçütlerine göre meşruiyetinin sorgulanabilir olduğu
    doğrudan yasama organı tarafından kabul edilmiş durumdadır.
    Şu halde, özel görevli mahkemelerce verilmiş ve kesinleşmiş mahkumiyet hükümlerine ilişkin yeniden yargılama zorunluluğu kanunla getirilmelidir.
  5. Özel görevli mahkemeler anayasal dayanaktan yoksun oldukları ve amaç kişi
    hak ve özgürlüklerini korumak olduğu için, önerilen yasal düzenlemelerin hiçbiri Anayasa’ya ve AİHS’ne aykırı olmayacaktır. Tam aksine, anti-demokratikliği ve
    adil yargılanma hakkına aykırı usul ve uygulamaları sabit olan bu mahkemelerce verilmiş mahkûmiyet hükümlerinden dolayı doğmuş bireysel mağduriyetler ve kamusal zarar, bu şekilde telafi edilmiş olacaktır.
  6. Özel görevli mahkemelerin kesin olarak kaldırılmasından sonra,
    davaların yine özel görevli olan terörle mücadele mahkemelerinde görülmesi, yurttaşların hukuksal güvenlik ve adil yargılanma hakkına ilişkin endişelerini gidermeyecektir. Terörle mücadele mahkemelerinin yargılama konularına bakıldığında, bu mahkemelerin uzmanlık mahkemesi olmadıkları görülmektedir. Buna karşın, yargılama yöntemleri bakımından savunma hakkını sınırladıkları, dolayısıyla maddi gerçeğe ulaşılmasında zaafa neden olup, toplumun adalet duygusunu zedeledikleri ortadadır. Şu halde, terörle mücadele mahkemeleri de, Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. maddesi ilga edilmek yoluyla kaldırılmalıdır. Böylece, ülkede çift başlı ceza yargısı düzenine son verilmiş olacaktır. Bundan sonra yargılamaların tümü genel mahkemelerde yapılmalıdır.
  7. Bir sonraki aşamada ise, Terörle Mücadele Kanunu ivedilikle kaldırılmalıdır.

II. GEREKÇESİZ MAHKUMİYET ve TUTUKLAMA KARARLARI NEDENİYLE ÖDENEN TAZMİNATLAR İÇİN KUSURU BULUNAN YARGIÇLARA
RÜCU EDİLMESİ

  1. Anayasamıza göre mahkemelerin ve yargıçların bütün kararları gerekçeli olmak zorundadır.
  2. Yasa maddelerinin yinelenmesi ve soyut anlatımlar kuşkusuz gerekçe değildir.
  3. Gerekçesiz verilen mahkumiyet hükümleri ve tutuklama kararları, keyfiliktir.
  4. Bu keyfilik sebebiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince ve Anayasa Mahkemesince bireysel başvuru sonucunda hükmedilen tazminatlar için,
    kusuru bulunan yargıçlara rücu edilmelidir. Böylece, adil yargılanma hakkını
    ve bireysel özgürlükleri koruyan düzenlemelerin yargı organlarınca hızla benimsenmesi sağlanabilir.
  5. Buna ek olarak, tutuklamada gerekçe gösterme zorunluluğunu yaşama  geçirmek için, CMK md. 100/3’te yer alan katalog suçların da kuşkusuz kaldırılması gereklidir.

III. ADLİ KOLLUK TEŞKİLATININ KURULMASI

  1. Yargı güvencesinin sağlanmasına ilişkin çok önemli bir adım olarak
    Cumhuriyet Başsavcılığına bağlı “adli kolluk örgütü” oluşturulmalı ve bu örgüt üyelerinin atama – yükseltilmeleri dahil tüm özlük işlemleri güvence altına alınmalıdır.
  2. Bu biçimde kolluğun Cumhuriyet Savcısının buyruklarını yerine getirmeme, savsaklama, soruşturmayı savcıdan bağımsız yürütme uygulamaları da
    son bulacaktır.

Türkiye Barolar Birliği olarak;

Hukukun üstünlüğünün sağlandığı;

İnsan hak ve özgürlüklerinin korunup, insanın üstün değer olarak kabul edildiği;

Yönetebilen demokrasiye ve adalet dağıtan bir yargıya sahip;

Alın teri kurumadan emeğin hakkının ödendiği;

Yurttaşların sosyal güvenliğe ve fırsat eşitliğine sahip kılınıp, geleceğe güvenle baktığı;

Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti istiyoruz.

Öbür önerilerimizi kamuoyu ile paylaşmaya, tüm meslektaşlarımızın ve
milyonlarca yurttaşımızın ortak hedefi olan bu istemlerin izleyicisi olmayı
sürdüreceğiz.

Saygılarımızla.
04 Ocak 2014, Ankara

Av. Prof. Dr. Metin FEYZİOĞLU 
Türkiye Barolar Birliği Başkanı