Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 29 Aralık 2021

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

  • 2022’nin, ülkemizin tüm insanlarımızla güzel günler göreceği bir yıl olmasını diliyorum. 

NASS

Nasslara göre faiz haram, hüküm bu” diyerek politika faizini düşürüp TL’nin döviz karşısında değer yitirmesi ve pahalılığa neden olan RTE, “kur garantili mevduat hesabı “ düzenlemesi ile türbanlı faiz uygulamasını ilan etti.

NASSıl?..

HALİFE

AKP kurucularından Latif Cem Baran, “Bugün tüm dünyadaki Müslümanlar RTE’ yi halife olarak görüyorlar.”

Tüm Müslümanları bilmem ama, O’nun kendini Cumhurbaşkanı olarak değil, ülkesini şeriatla yöneten biri olarak gördüğü belli…

HARAM

DİB, RTE’nin açıkladığı kur korumalı TL vadeli mevduat sistemi için “haram “ dedi.

Halifenin lafının üstüne laf olur mu?…

IŞILTI

Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, “Ekonomi gözdeki ışıltıdır” dedi.

  1. Dolar vurguncularının,
  2. Ampulün…

ÇARPMA

Bakan Nebati, Dolar dalgalanmaları ile ilgili,

  • “Çarpılan küçük yatırımcı oldu, büyük finansörler değil.”

Küçük yatırımcının arkasında kim var ki çarpılmasın da çarpsın…

HALAY

Dolar 18 TL’den 15 TL’ye, düşünce Malatya ve Şanlıurfa’da RTE destekçisi vatandaşlar halay çekti.

Hazine, Dolar zenginlerine ödeme yaptıkça da takla atarlar artık…

EZDİRMEZ

Dolar çıktıkça zamlanan akaryakıt fiyatlarının indirilmeyeceği, ÖTV’ye gideceği açıklandı.

Reis söz verdi; vatandaşını faize, enflasyona ezdirmeyecek.

Toz haline getirtecek…

NOKTA

RTE, “Seçim 2023’te, nokta!” dedi.

1.5 yıl daha ne kazanırsa kardır…

AYRI

Kılıçdaroğlu,”HDP ile görüşürüz, PKK ile HDP’yi ayırmak lazım” dedi.

HDP kendini ayırıyor mu?..

NANKÖR

RTE, “Ne diyor birileri? ‘İş yok’. Nankör, nankör bunlar. Yan gelip yatarak para kazanmak istiyorlar.”

Haklı. Çalışsınlar. Bilal’i, Ekrem’ı örnek alsınlar. Kolay mı para kazanmak!..

KORKU

DİB, ”Korkudan makam aracı alamıyoruz” diye yakındı.

Kul yerine kul hakkı yemekten korksalar…

ZENCİ

Bir köpek çocuğu ısırdı RTE kükredi: ”Beyaz Türkler hayvanlarınıza sahip çıkın!”

20 yıl ülkeyi yönet, köpek saldırısından bile mağduriyet ve bölücülük çıkar. Pesss…

ALIŞMA

RTE, “Benim Türk liram varken senin Dolarla, Avroyla ne işin var. Türk Lirası, Türk Lirası… Alışacaksınız buna.”

Kesinlikle garantici müteahhitlere söylüyor!..

GÜL

Gazeteci ve ulak Fehmi Koru, “Millet ittifakının adayı kim olur sorusuna, Abdullah Gül olasılığı sıfır” diyenlere gülmüş.

Gül, gül. Gül olursa AKP/Cumhur İttifakı da güler…

ULUSALCI

Utku Reyhan, “Kavalacı Ulusalcılar” başlıklı Aydınlık yazısında; O. Kavala’nın yasal haklarının verilmesini ve 28 Şubat Davası’ndan tutuklanan askerlerin savunulmasını dile getiren Balyoz-Ergenekon mağdurları ile Veryansın TV yazarlarını ve Montrö konusunda duyarlılık gösteren emekli amiralleri ulusalcı olmamakla suçladı.

Ulusalcılığı, ayaklar altına alanların kankası Ak-ulusalcılardan öğrenebilirler!..
***

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK’ten :

  • Düşmana karşı savaşmış din adamı da vardır; düşmanla bir olup Atatürk’e karşı savaşmış din adamı da.. Sorun DİN’de değil adamdadır…

2021 TÜRKİYE GÖRÜNÜMÜ

İbrahim Ö. Kaboğlu
BirGün, 30 Aralık 2021

2021’de  öne çıkan  siyasal, iktisadi ve toplumsal olaylar nasıl nitelenebilir?  İşte, bir düzine başlıkta Türkiye:

  • İSTANBUL VE PARİS : İlkbaharda İstanbul Sözleşmesi’ni ‘sınır dışı’ eden Ankara, İklim Anlaşması ile sonbaharda Paris’i Türkiye’ye getirdi.

Gerçekten kovabildi mi İstanbul’u? Hukuken hayır, fiilen evet. Nasıl yani?

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış kararı, hukuken yok hükmünde… Ne var ki, kadınlara yönelik şiddet ve öldürme eylemlerindeki artış ile  “Ankara kriterleri”! arasındaki doğru orantı ölçüsünde, kovma eylemi amacına ulaştı demek.

Paris’i Türkiye’ye getirebildik mi? İstanbul’un tersine; hukuken evet, fiilen hayır. Nasıl yani?

Paris Anlaşması, yürürlükte ve bağlayıcı. Ne var ki Ankara, Anlaşma hükümlerine aykırı işlem ve eylemlerdeki kararlılığını sürdürüyor.

Özet: Paris Anlaşması, hukuken Türkiye’de ama  uygulamada henüz yok.

  • FAİZ TAKİYYESİ: “Müslüman olarak faize kesinlikle karşıyım” diyen (19 Aralık) kişi, bir gün sonra çifte faizi açıkladı: Faiz, %14’te tutulacak; ama Tl değer kaybı daha çok olursa, döviz hesabıyla aradaki fark kapatılacak. Anayasa bir yana, kendi içinde çelişki açık. “Kur farkı” nasıl karşılanacak? Bunun anayasal ve yasal dayanağının bulunmadığı da malum. 
  • SARAY SOPALARI: İktisadi sorunları dile getirenlere önce MGK sopası gösterildi. Merkez Bankası üzerinde sallanan ‘Saray kılıcı’ giderek keskinleşti. TÜİK, korkudan CHP liderine bile kapısını kapattı. Denetleme ve düzenleme organı BDDK, yürütmeye karşı özerklik bir yana, siyasal baskı nedeniyle yurttaş üzerinde baskı aracına dönüştürüldü.
  • TERÖRİST SAKIZI: Anayasal yıkıma karşı çıkanlara terörist yaftası vuranlar, şimdi iktidarlarının hukuk dışı ve gayri meşru ilişkilerini sorgulayanlara benzer çamuru atmakta sınır tanımamakla, gerçek teröristlere kalkan oluyor.
  • SALGIN İSTİSMARI: Covid-19’a karşı, 2020 deneyiminden yararlanarak etkili önlemler almak yerine, ‘ne tıp ne de hukuk’ dercesine toplum halinde yaşam tehlikeye atıldı. Alınan önlemlerin çoğu  hukuk dışı; ne var ki, tıbben en etkili önlem olarak aşıyı bile zorunlu kılamayan yönetim, ‘henüz aşı değil, aşı adayıdır’ uyarılarına (Prof. Ahmet Saltık) karşın, eş zamanlı önlemler yerine Turcovac’ı pazarlama arayışında…
  • YURTTAŞLIK VE ÜLKE: Dolar üzerinden mülk satın alan yabancıya yurttaşlık statüsü verilmesi, yurttaşlığın ve ülkenin para ile satılması demektir. Yabancılar için, yurttaşlığın temel gereği olan Türkçe’yi ve ulusal kültürü bilme koşulu aranmazken, binlerce nitelikli yurttaş, başka ülkelere gitmek zorunda bırakıldı.
  • YAŞAM: Salgın istismarı, hukuk ve din istismarı yoluyla vergi yükümlüsünün parası yağmalandı. 20 Aralık gecesi operasyonu ile neden olunan akçasal hırsızlığı değil yalnızca, yoksulluğu dillendirmek bile suç sayılarak yaşam ucuzlatıldı.
  • ANAYASA: Anayasa için;  ‘Yaptığım iyi olmadı, yenisini yapacağım; ama hangisi olursa olsun saygı duymayacağım; bütün resmi  kurumları da bu amaçla kullanacağım’ söylem ve eylemleri yaygınlaştı. 
  • DEMOKRASİ: Demokratik siyaset alanı daraltıldı; demokratik toplum baskılandı; yerel demokrasi üzerine hukuk ve ahlak dışı yollarla çullanma söylem ve eylemleri yoğunlaştı.
  • BİLGİ KİRLİLİĞİ: Demokratik hukuk devletinin asgari gerekleri olarak saydam yönetim ve topluma doğru bilgi vermek yerine, gerçekleri halkla paylaşmak isteyenlere karşı suç duyurusu eşiğine gelindi.
  • KALICI OHAL: 2021, darbe girişiminin üzerinden beş yıl geçtiği halde, OHAL önlemlerinin en keyfi ve acımasız bir biçimde uygulandığı ve adeta kalıcı hale getirildiği bir yıl oldu; OHALİİK, Saray sopası işlevini gördü.
  • DEVLET: En çok sorgulanan, “hukuk kuralları bütünü” olarak tanımlanan Devlet’in kendisi oldu. Bunu yapanlar ise, AKP-MHP’nin Cumhur İttifakı ve onun yarattığı çoklu –ve çoğu fiili- paralel yapılar.

2021’den daha zor geçmesi beklenen 2022’nin umut yılına dönüşmesi, teokratik-nasyonalist monokratları geriletmek için

  • Demokratik Cumhuriyetçilerin, özeleştiri yaparak
  • hukuk yoluyla demokrasi’ ereğinde ortak yöntemler geliştirebilmesi ölçüsünde mümkündür.
  • Kutlu olsun!

=======================================
Dostlar,

Bu çok önemli – değerli yazısı nedeniyle Sn. Prof. Dr. İ. Kaboğlu dostumuzu kutlarız..
4. paragrafta bize de gönderme yapan dayanışmacı – değerbilir davranışına da teşekkür ederiz içtenlikle :

  • SALGIN İSTİSMARI: Covid-19’a karşı, 2020 deneyiminden yararlanarak etkili önlemler almak yerine, ‘ne tıp ne de hukuk’ dercesine toplum halinde yaşam tehlikeye atıldı. Alınan önlemlerin çoğu  hukuk dışı; ne var ki, tıbben en etkili önlem olarak aşıyı bile zorunlu kılamayan yönetim, ‘henüz aşı değil, aşı adayıdır’ uyarılarına (Prof. Ahmet Saltık) karşın, eş zamanlı önlemler yerine Turcovac’ı pazarlama arayışında…

Sevgi ve saygı ile. 31 Aralık 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2021’de Salgın ve AKP’den Öğrendiklerimiz (!)

Dostlar,

Karantina TV’de, Sn. Recai Aksu dostumuzun ÖNCE İNSAN teması altında yürüttüğü seçkin programlarından birine daha katıldık 30.12.21 günü akşam.

Programı yandaki gibi duyurmuştuk. Konu da başta verdiğimiz üzere,

  • 2021’de Salgın ve AKP’den Öğrendiklerimiz (!) .. idi.

Verilere göre, önceki programlardan çok izlendi. Gelen sorular ve sorunlar, seslerinin duyurulmasını isteye Yeditepe Üniversitesi öğrencileri.. toplum çok yönlü sıkıntıda, sıkışık, bunalımda adeta ve nefes alacak yollar aramakta..

Özellikle 2021 boyunca AKP’nin son derece acımasız gündem oyunları

Ne yazık ki, ne yazık ki, bunlara TURKOVAC aşı adayı faciası bile dahil!

  • Evet, TURKOVAC ş aşamada uluslararası kurallara göre bir AŞI DEĞİL!

Kapsamlı biçimde gerekçeleriyle açıkladık ve kanıtlarını koyduk ortaya.. Zaten son 1 haftadır sürekli yazıyoruz web sitemizde ve her gün güncelliyoruz.. Lütfen tıklayıp okur ve çarpıcı gerçeklerle yüzleşip paylaşır mısınız??

İzlenmesini, paylaşılmasını ve gereğini dileriz hızla..

– C. Başsavcılarını harekete geçmeye çağırdık..
– Kurumları, basını… sorunu sahiplenmeye çağırdık..
– Halkı, kendini koruması ve bu saldırıdan sakınmak için demokratik haklarını
örgütlü olarak kullanmaya çağırdık
Bilim Kurulu üyelerinin son 2 yılda malvarlıklarını açıklamaya ağırdık..
– Ve de iktidarı, TURKOVAC adlı aşı olmayan biyolojik ürünün uygulanmasını DER – HAL durdurmaya, yaşam hakkına dönük suç işlemeyi durdurmaya çağırdık..

Sevgi ve saygı ile. 31 Aralık 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net      profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

2022 bütçesi uygulanmadan açık verdi 

ATILIM ÜNİVERSİTESİ - Maliye - Akademik PersonelProf. Dr. Duran BÜLBÜL

Cumhuriyet, 26 Aralık 2021

Ülkemiz bugünlere nasıl geldi? Kısaca özetlemek gerekirse 2001 krizi nedeniyle bir çöküntü yaşayan Türkiye ekonomisi, Mayıs 2001 tarihinde başlayan yapısal reformlarla ülkemize ciddi bir kaynak girişi sağlanarak toparlanmış; bu toparlanma üzerine iktidara gelen AKP hükümeti 2008 yılına kadar bir yandan bu yapısal reformlar sayesinde öte yandan sıcak parayla bir rahatlama sağlamıştır.

O dönem, yüksek faiz veren Türkiye ekonomisi dünyadaki likidite bolluğundan önemli ölçüde getiri sağlayarak döviz bolluğu yaşamıştır. Ancak sıcak paraya dayalı büyüme olarak adlandırılan bu durum; ülkemiz ekonomisinin önemli ölçüde sanayiden, tarımdan, yatırımdan ve üretimden uzaklaşmasına neden olmuştur. Gerçekte bu durum uzun vadede (AS: erimde), makroekonomik dengelerin bozulması nedeniyle ülkenin ahlaki ve nitelikli büyümesinde kırılma noktası olmuştur. Yani, inşaat ve rant güdümlü bir ekonomi anlayışıyla büyüyen bir ekonomi durumuna gelmiştir. Bunun sonucunda üretim yerine tüketim, borç yükü ve işsizlik artmıştır.

İKİ ÇARPICI ÖRNEK

Sıcak paraya dayalı ve ahlaki olmayan büyüme modeli, 2001 krizinde 130 milyar dolar dolayında olan dış borçları bugün 485 milyar dolara, hanehalklarının borcunu ise 7 milyar TL’den 800 milyar TL’ye çıkarmıştır. 2008 yılında başlayan makroekonomik denge, mali ve finans yapısındaki bozulmalar, 15 Temmuz 2016 FETÖ karşıdevrim kalkışmasının ardından siyasal iktidar, bunu bir fırsata çevirerek bir sistem değişikliğine gitmiştir. Demokratik parlamenter sistemi baypas eden 16 Nisan 2017 referandumu ile kabul edilen 9 Temmuz 2018 tarihi itibarıyla cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, tüm makroekonomik dengeleri ve siyasal yapıyı da bozarak anayasal kurumların işlemediği ya da işletilmediği bir rejim değişikliğini ülkemize dayatmıştır. İşte böyle bir bozulmuş yapıda 2022 bütçesi, 1 Ocak 2022’de yürürlüğe girecektir.

Orta Vadeli Program ve 2022 bütçesi hazırlanırken Cumhurbaşkanlığı, bütün ödenekleri 2022 için Dolar kurunu 9.22 TL’ye göre hesaplamıştır. 2022 yılı için öngörülen bütçe giderleri 1 trilyon 750 milyar TL olarak belirlenmiştir.

  • Kur artışı nedeniyle 2022 bütçesi daha uygulanmaya konulmadan 875 milyar TL’ye düşmüştür.

Çünkü son yapılan düzenlemeyle birlikte döviz kurlarındaki düşüş, piyasadaki enerji, doğalgaz, akaryakıt, mal ve hizmet alımlarına yansımamıştır. Örtülü faiz artışıyla piyasa faizleri de artmıştır. Bütçenin temel fonksiyonu (AS: işlevi);
– kaynak tahsisi (AS: özgülemesi) sağlamak,
– ulusal geliri adaletli ve dengeli olarak yeniden dağıtmak,
– büyüme ve kalkınmayı artırmak,
– ekonomide istikrar (AS: kararlılık) sağlamak,
– kriz ve konjektürel (AS: durumsal) dalgalanmalarla mücadele etmek,
– makro disiplini sağlamak ve
– hesap verilebilirlik ile birlikte bütçeyi şeffaf hale (AS: saydam duruma) getirmektir.

Bütçe, kamu için emredici, özel teşebbüs için yol gösterici bir manifestodur.

Bu nedenle bütçe; ülkenin ekonomik, mali, sanayi, tarım, yatırım ve sosyal planı olmak durumundadır.

AKP’nin iktidara geldiği günden bugüne ekonomi alanındaki hiçbir öngörüsü doğru çıkmamıştır.

  • Ülkemiz bugün milli gelir açısından 2007 düzeyine gerilemiştir.

2007 yılında ulusal gelirimiz 650 milyar Dolardır. 2013’te 950 milyar Dolar olan ulusal gelirimiz, o günden bugüne azalış göstererek 2020’de 720 milyar Dolara, 2021 yılı sonunda da en iyimser 700 milyar Doların altına düşecektir.

  • Bugün, bilimsel olarak hiçbir dayanağı olmayan bir model, ülkemizin küçülmesi ve yoksullaşması için dayatılmaktadır.
  • Düşük katma değerli üretim ve ihracatın %75-85’i dışa bağımlı ülkemizde düşük faiz, yüksek kur; ne ülkemize ne de ülkemizin sanayicisi ve yatırımcısına hizmet etmez.
  • Ancak yabancı sermayeye hizmet eder.
  • Ülkemizin bu politika sonucunda tam bağımsız bir ülke konumundan yarı sömürge bir ülke konumuna düşmesi kaçınılmazdır.

Sonuç olarak; 2022 bütçesi ülkemizin ekonomik, mali, sosyal ve siyasal belgesi olmaktan çok uzaktır.

  • Daha uygulanmaya konulmadan 875 milyar TL açık veren bir bütçe yok hükmündedir.
  • AKP iktidarı, krizdeki bir ekonomiyi ideolojik saplantılarla güç bir girdaba sürüklemektedir.
  • Bu dayatmanın sonucunda 2022 yılında ekonomik olarak yoksullaşmış, mali anlamda itibarsızlaştırılmış bir ülke konumunda olacağız.
  • 2022’de Dolar kuru bu dayatmanın sonucu olarak yükselmeye devam ederse, kaçınılmaz bir biçimde ülkemizin ve ulusal paramızın egemenlik hakkı tartışmaya açılır.
  • Ülkenin ve paranın itibarı (saygınlığı) rejim sorunu durumuna gelir.

“TURKOVAC” Aşı Adayının Bilimsel Verileri / Makalesi Nerede??

“TURKOVAC Aşı adayı” henüz “AŞI DEĞİLDİR!”

TİTCK Acil Kulanım Onayı Bilim ve Hukuk Dışıdır!

UYARIYORUZ : Derhal kullanımdan çekilmelidir..

“TURKOVAC” Aşı Adayının Bilimsel Verileri / Makalesi,
30 – 40 bin gönüllü katılan listesi…  Nerede??

Dün (23.12.21) SOL TV’ye “TURKOVAC” hakkında kısa bir demeç verdik, sağolsunlar istemleri üzerine.

Sağlık Bakanı Dr. F. Koca o güne ilişkin “çok sınırlı” ve gerçekliği sorgulamaya açık Covid-19 salgın verilerini paylaşırken, tweet iletisinde şu tümce de vardı :

  • “Dün seri üretimine geçilen yerli aşı Turkovac’tan, araştırma aşamalarında elde edilen sonuçlar bilim dünyamız için heyecan verici olmuştu. Aşı için Turkovac’ı bekleyenlere, devam dozları için Turkovac’ı seçeceklere duyurmak istiyoruz: Bu mücadeleyi kendi aşınızla vereceksiniz.”

Demecimizi izlemek için lütfen tıklayınız… (Yaklaşık 3-4 dakika)

Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Sağlık Bilimleri Enstitüsü şu ana dek TURKOVAC aşı geliştirme çabasının (“aşı” diyemiyoruz çünkü henüz “aşı” niteliği kazanmış değil!) yayınlanmış makalesini paylaş(a)madı. Yalnızca bir Evre (Faz) 3 araştırma taslağı / planı gönderilmiş https://clinicaltrials.gov/ adresine… Bu taslağa / çalışma planına şu adresten erişilebilir :

https://clinicaltrials.gov/ct2/show/NCT04942405 

Buna göre, şöyle bir takvimleme var :

Actual Study Start Date  : June 21, 2021
Estimated Primary Completion Date  : January 21, 2022
Estimated Study Completion Date  : March 31, 2023

31 Mart 2023’te tamamlanması kestirilen aşı geliştirme süreci, nasıl olmuş da 2 yıl 4 ay önce bitirilebilmiştir!? Bilimsel süreçlerin ve bilim insanlarının evrensel olarak benimsenmiş Etik ilkelerinin başında, insan olmanın da baş koşulu olan DÜRÜSTLÜK gelir. Bu vazgeçilmez gereklilik, örneğin saydamlık ve bağımsız hakem kurum / kurulların gözetimini zorunlu kılar.

Araştırma tasarımı ise şöyle :

Study Design
Go to  

 

Study Type  : Interventional  (Clinical Trial)
Estimated Enrollment  : 40800 participants
Allocation: Randomized
Intervention Model: Parallel Assignment
Masking: Triple (Participant, Care Provider, Investigator)
Primary Purpose: Prevention
Official Title: Efficacy, Immunogenicity, and Safety of the Two-Dose Inactivated COVID-19 Vaccine (TURKOVAC) Versus the Two-Dose CoronaVac (Sinovac) Vaccine in Healthy Subjects: A Randomized, Observer-Blinded, Phase III Clinical Trial

Kestirilen / öngörülen katılımcı sayısı 40,800 olarak verilmektedir.
Duyumlarımıza göre ise “40 olguya / vakaya” erişilebilmiş durumda!
Uygulama ise ancak 2-3 bin gönüllüde yapılabildi.. Kabul edilemeyecek derecede yetersiz.
Sağlık Bakanı harıl harıl gönüllü çağrısı yapmakta.

  • Bu koşullarda hiçbir aşı adayına, uygar dünyanın hiçbir yerinde, ACİL KULLANIM için de olsa ONAY ve – ril(e) – mez…

Yukarıda sunulan erişkede (linkte, https://clinicaltrials.gov/ct2/show/NCT04942405) yayınlanan araştırma “niyet mektubunda“, en başta aşağıdaki dizeler / uyarılar yer almakta:

  • The safety and scientific validity of this study is the responsibility of the study sponsor and investigators. Listing a study does not mean it has been evaluated by the U.S. Federal Government. Know the risks and potential benefits of clinical studies and talk to your health care provider before participating. Read our disclaimer for details.

Yani;

  • Bu çalışmanın güvenilirliği ve bilimsel geçerliliği, çalışma destekçisi (sponsoru) ve araştırmacıların sorumluluğundadır. Bir çalışmaya burada yer verilmesi, ABD Federal Hükümeti tarafından değerlendirildiği anlamına gelmez. Klinik çalışmaların risklerini ve beklenebilecek (potansiyel) yararlarını öğrenin ve katılmadan önce sağlık uzmanınızla görüşün. Ayrıntılar için sorumluluk kapsamımızı / sınırlarımızı okuyun…

Ayrıca, TURKOVAC adlı aşı adayına İVEDİ (ACİL) KULLANIM ONAYI veren kurum TİTCK (Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu) özgür – özerk bir bilimsel kurum olmayıp, Sağlık Bakanlığının yönetsel vesayeti altında bir idari birimdir ve Sağlık Bakanının ivedi kullanım onayı istemini reddetme olanağı, AKP iktidarının katı kadrolaşma sistematiği içinde yoktur. Bu Kurumdaki bilim kurulunun üyeleri ve kurulun dayandığı bilimsel verilerin, gerekçenin paylaşılması zorunludur.

Urfa’da üretilen 150 bin doz “aşı adayı” TURKOVAC’ın biyogüvenlik testlerine alınmasının bilimsel bir geçerliği ve anlamı yoktur. Biyogüvenlik testlerine alınacak biyolojik ürünün önce AŞI olma uluslararası standartlarını taşıması gerekr ki, değindiğimiz testlere alınsınlar.
30.12.2021 : Aşılar biyolojik ürünlerdir ve yaygın kullanım öncesinde 2 hafta süren Biyogüvenlik Testleri, uluslararası standarlara göre yasal zorunluluktur. Bu bile yapılmadan, dün, 29.12.2021 günü Sağlık Bakanı Dr. Koca TURKOVAC aşısı oldu basın önünde (!!!!!) ???

 Sağlık ve aşı hakkında bilgi almak, Anayasal sağlık hakkının (md. 56, 74 vd.) ayrılmaz tamamlayıcısıdır. İktidar için ise anayasal yükümlülüktür (md. 2, 5, 56, 74 vd).

  • AKP iktidarı hukuka ve uluslararası yerleşik bilimsel kurallara, etik ilkelere uymak zorundadır.

Bunlar yapılmadan TURKOVAC’ın yaygın uygulamaya geçilmesi ile ortaya çıkabilecek tıbbi komplikasyon, istenmeyen olumsuz, ters sonuçlardan AKP iktidarı mutlak anlamda sorumlu olacaktır (hizmet kusuru, Anayasa md. 125 ve TCK’nın ilgili hükümleri). Ölü (inaktive) aşı üretim tekniği tabanlı olduğundan istenmeyen olumsuz etkileri “çok az” görülebilir ancak bu kez de etkililik istenmeyen düzeyde düşebilecektir.

  • Bu aşı adayı (TURKOVAC), henüz uluslararası bilimsel standartlarla acil kullanım için bile olsa AŞI niteliği kazanMAmıştır! 

Bir de dışsatımı yapılır ve yaygın aşı komplikasyonları ortaya çıkarsa, Türkiye uluslararası düzlemde de haksız, itibarsız hatta suçlu duruma düşebilecektir. Buna hiç kimsenin hakkı yoktur.

Sağlık Bakanlığı, gecikmeksizin, tüm bilgileri – verileri kamuoyu ve bilimsel çevrelerle ve Dünya Sağlık Örgütü ile paylaşmak zo – run – da – dır..

Neden TTB’nin bu yöndeki çağrılarına yanıt vermiyor Sağlık Bkanlığı?

Neden Uzmanlık Derneklerine randevu vermiyor ve bilimsel verileri açıklama çağrısını yanıtsız bırakıyor AKP Sağlık Bakanlığı??

  • TURKOVAC aşı adayı, kesinlikle kullanıma sokulmamalıdır.
  • R.T. Erdoğan aldatılmamalı (!?!?), skandala hemen müdahale etmelidir.

Dolayısıyla, önceki günlerde yayınladığımız ve 346 bini aşkın kişinin okuduğu tweet iletimizi yineliyoruz :

  • TURKOVAC henüz aşı de – ğil – dir!
  • Türkiye gündeminin kurgulu ağır ekonomik bunalımla işgal edildiği ortamda (17-25 Aralık yolsuzluğu), AKP’nin gündem oyununa başvuracağını bekliyorduk.
  • Ancak konu, 90 milyonluk Türkiye’nin sağlığıyla SALGIN ORTASINDA KUMAR OYNAMAK asla olmamalı idi!
  • Bu aşı adayı, henüz kesinlikle AŞI değildir!

(Not : güncel okuyucu sayısı 360 bini aştı)

Cumhuriyet TV’ye verdiğimiz demecin de izlenmesini, metninin okunmasını dileriz :

‘TURKOVAC’ çıkışı : “İnsanlık suçu” | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Ayrıca web sitemizdeki şu dosyaya da bakılmasını dileriz… TTB’nin (Türk Tabipleri Birliği) Sağlık Bakanlığına çağrısı ve altında bizim kapsamlı irdelememiz..

TTB’den Sağlık Bakanlığına çağrı: TURKOVAC ile ilgili tüm bilimsel verilerin paylaşmasını bekliyoruz | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Haber, makalemiz FB ve Instagram’da da yaygın olarak dolaşımda.
SÖZCÜ Gazetesi de yayınladı, kesi aşağıda.. (25.12.21)
ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) Genel Merkez web sitesinde de yayınlandı :
https://www.add.org.tr/wp-content/uploads/2021/12/TURKOVAC.pdf

  • Bilim Kurulu üyeleri…. nerelerdesiniz?? Duyuyor ve görüyor musunuz?
  • Bu çok ağır tarihsel yükümlülüğün altından nasıl kalkacaksınız, nasıl, nasıl??

 

Sevgi, saygı ve DERİN KAYGI ile. 23 Aralık 2021, Ankara
(Güncelleme 30.12.2021, 14:05)

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik     

Bu makalemizin web sitemizde okunma sayısı 15 bini aştı (30.12.21, 14:04).

Kısa tweet iletimizin okunma sayısı ise üstte görüldüğü üzere 360 bini aştı!

25 Aralık 2021, SÖZCÜ

Dolarizasyon ve borçlandırma operasyonu

Mehmet Ali Güller
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet, 25 Kasım 2021

(AS: 35 gün önce yazılan bu makale bu gün daha anlamlı.. Sayın yazarı içtenlikle kutluyoruz..)

Erdoğan’ın bir hafta içinde “Ekonominin kitabını yazdık, yazmaya devam ediyoruz” yüksekliğinden “Ekonomik kurtuluş savaşı veriyoruz” seviyesine inmesi, Türkiye’nin yönetim krizine işaret etmektedir.

Bu krizden nasıl çıkılacağı, krizin faturasının sermayeye mi yoksa halka mı kesileceği, önümüzdeki en büyük sorundur. Bunun için de 41 yıllık muhasebenin yapılması zorunludur.

AKP’NİN SERBEST PİYASAYA BAĞLILIĞI

Bırakın gerçek enflasyonu (yüzde 50), resmi enflasyonun (yüzde 20) bile altında faiz (yüzde 15) vermek, fiilen TL sahiplerine “dolar alın” demektir. Dolayısıyla son üç ayda yaşanan üç faiz indirimi, sonuçları itibarıyla dolarizasyon operasyonu anlamına gelmektedir. Nitekim eylül başında 8.88 TL olan dolar, kasım sonu yaklaşırken 13 TL seviyesindedir.

Erdoğan’ın faiz indiriminden sonra TÜSİAD’ı hedef alırken söylediği “Biz işadamlarına diyoruz ki sen düşük faizle kredi istiyordun. Al, niye almıyorsun” sözleri, tüm kesimlere verilen mesajdır ve “Düşük faizle kredi çek, konut al, araba al, tüket” anlamına gelmektedir. Bu da borçlandırma operasyonudur.

Asıl önemli nokta da şudur: Cumhurbaşkanı Erdoğan ile TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu görüşmesinden sonra TCMB’den yapılan açıklamada “serbest piyasa ekonomisine bağlılık” mesajı verilmiştir.

O zaman soru şudur: Erdoğan “ekonomik kurtuluş savaşını” nasıl verebilecek? Çünkü serbest piyasa ekonomisine bağlılık içinde ekonomik kurtuluş savaşı verilemez. Çünkü krizin asıl sebebi “kötü yönetim” değildir, neo-liberal kapitalizmin bizzat kendisidir. Kötü yönetimler krizin çapını artırmaktadır sadece.

BORCU BORÇLA ÖDEME EKONOMİSİ

24 Ocak 1980’den bu yana kaç iktidar değişti. Ancak tüm iktidarlar aynı ekonomi düzenini sürdürdüler. O nedenle 41 yılı bir süreklilik içinde Özal – Çiller – Erdoğan dönemi olarak sınıflandırmalıyız. Üçü de serbest piyasa ekonomi modelini, birbirlerini aşa aşa uyguladılar!

Özetlersek: Yabancı finans kuruluşlarına ülkeye serbest giriş vizesi verilmesiyle dövize/uyuşturucuya alıştırılan, döviz kazancı sağlamayan özel şirketlere de dövizle borçlanma yetkisi vererek dövize/uyuşturucuya bağımlı yapılan ve yap-işlet-devret modeliyle de bağımlılığı artırılan bir ülke olduk.

“Döviz bağımlısı” bu model ile kaçınılmaz olarak dış borç arttı. Dış borç arttıkça, özelleştirme/yabancılaştırma yapıldı, yetmeyince daha da borçlanıldı. Sonuçta ortaya “borcu borçla ödeme ekonomisi çıktı. Milli gelirin yüzde 60’ına ulaşan 465 milyar dolarlık bir büyük borç yükü altındayız özetle.

Bu model, yeni zenginler yarattı, zengini zenginleştirdi ama daha geniş kesimleri yoksullaştırdı, mevcut yoksulları ise daha da yoksullaştırdı.

ÇARE: KARMA EKONOMİ MODELİ

Erdoğan’ın iktisatçıları mandacılıkla suçlaması, gerçeği örtmüyor. Ulusal parasını, ABD’nin neo-liberal ekonomi düzeninde dalgalı kura çapalayan her iktidar, mandacıdır çünkü. Borcu borçla çevirme ekonomisi inşa ettikten sonra iktidarını sürdürebilmek adına para arama yöntemi olarak cumhuriyetin iktisadi kuruluşlarını yok pahasına yabancılara satan her iktidar mandacıdır çünkü.

Dolayısıyla Türkiye’nin önündeki sorun 41 yıllık mandacılıktan çıkıp tam bağımsız ekonomi için kurtuluş savaşı vermektir. Bunun yolu da sistem içinde düzeltme aramaktan değil, sistem dışına çıkmaktan geçmektedir.

  • 41 yılın özeti dövize bağımlılık ve borçlanmadır.
  • Çözüm bu modelin içinde değil, dışındadır.
  • Kamuculuğun yeniden öne çıkacağı karma ekonomik modeli, seferberlik programı olarak ilan eden parti, ancak Türkiye’yi gerçekten yönetebilecek ve düzlüğe çıkarabilecektir.

Uluslararası finans kapitalin soygununa son vermek;
– ancak yeniden beş yıllık planlamalar yapmakla,
– tarımı yeniden ayağa kaldırmakla, endüstriyel tarıma geçmekle,
– yeniden büyük sanayi hamlesi yapmakla,
– üretmekle,
– döviz soygunculuğunu ve rantçılığı frenlemekle

mümkündür.

Halil Çivi şiiri : ALEVİ’LİĞİN YOLU VE DİLİ

ŞİİR KÖŞESİ…

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

 

 

ALEVİ’LİĞİN YOLU VE DİLİ

Özüme birlik yerleşti,
Aklım, inancım gürleşti,
Irklar ve dinler birleşti,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
İnsanlık baş tacı oldu,
Vicdan dert ilacı oldu,
Gönül yapan hacı oldu,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
Kini, nefreti bıraktım,
Cebirle şiddeti yaktım,
Ömürboyu duru aktım,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
Yüreklere sevgi ektim,
Sevgi fidanları diktim,
Her cana sevgiyle baktım,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
İkiliklerden ar ettim,
Peygamberleri bir ettim,
Hakka özümde yer ettim,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
Tam dört kitap bire indi,
İçimdeki şüphe dindi,
Gönlüm inançla gönendi,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
Şeriatı dile verdim,
Tarikatı yola verdim,
Marifeti hala verdim,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
Hakikatta karar kıldım,
İkiliği kökten sildim,
Her insanı kardeş bildim,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
Varlığımdan hisse kaptım,
Bedenimi evren yaptım,
Evren mimarına taptım,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
İnsan gönlü Hakka mekân,
Haksız gönül, haksız insan,
Hakkı bilen cana kurban
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
Hak insanın özündedir,
Kulağında, gözündedir,
Aklındadır, sözündedir,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
Elim, dilim, belim masum,
Tüm günahlar bana hasım,
Harama, yalana küsüm,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
Atatürk’tür temel taşım,
Demokrasi bitmez aşım,
Laikliktir arkadaşım,
Hak Muhammed Ali ile.
Xxx
Halil Çivi der insanım,
Türkiye ebed vatanım ,
Vatana fedadır canım,
Hak Muhammed Ali ile.
XXX
NAKARAT OLARAK.

Hak Muhammed Ali ile,
Ehli Beyt’in yolu ile,
Hace Bektaş Veli ile,
Mazlumların dili ile.
xxx

Prof. Dr. Halil Çivi.
25 Aralık 2021 Çiğli / İZMİR

 

 

KISA AÇIKLAMA                        :

Kimi Alevi – Bektaşî yurttaşlar,

  • “Hocam niçin hiç Alevilik hakkında şiir, yazı… yazmıyorsunuz?”

diye serzenişte bulunuyorlar.

Aleviler din, mezhep, tarikat, cemaat ırk, cinsiyet, makam, servet, varsıl – yoksul (zengin – fakir) ayrımı yapmaz; inançları gereği 72 millete eşit olarak (bir nazarla) bakar ve herkesi eşit can olarak görürler.

Akıl, bilim, laiklik, demokrasi, hukukun üstünlüğü, yurttaşların eşitliği, din ve vicdan özgürlüğü, temel vazgeçilmez insan haklarına saygı, üstün ahlak ve adil yönetim…

Alevi teolojisinin ve yaşam felsefesinin de özüdür.

Alevîlik yolu sevgi, barış, dayanışma, kardeşlik yani insanlık yolu; dili de insanlık dilidir.

Aleviler;
– Kurtuluş Savaşımızın çok önemli katılımcıları ve destekçileri,
– demokratik ve laik Cumhuriyetimizin kurucu paydaşları ve sahipleri ve
– Büyük Devlet Adamı, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk‘ün sadık ve yılmaz izleyicileridir.
***

AYRIMSIZ VE KOŞULSUZ OLARAK, HERKES İÇİN                :

2022 YILI GÖNLÜNÜZDEKİ TÜM GÜZEL BEKLENTİLERİN GERÇEKLEŞTİĞİ, PANDEMİNİN DEF OLUP GİTTİĞİ VE HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN YOK OLDUĞU, YAŞAMA UMUTLARINIZİN YENİDEN TOMUCUKLANDIĞI, SEVGİ, BARIŞ VE KARDEŞLİK YILI OLSUN… / Halil Çivi

Mektep…

Zafer Arapkirli
Zafer Arapkirli

Okuma yazmayı, kendisi 1920’lerin bir “Ali Mektebi”nden yetişmiş rahmetli ve mübarek anneannem Mesnet Hanım’dan öğrendim.

İlk öğretimimi, İstanbul’un o yıllarda “parmakla gösterilen” nadide okullarından birinde Teşvikiye’deki Maçka İlkokulu’nda gördüm. Öğretmenim, Feriha Aksavrın Hanımefendi’ydi.

1968’de, bu toprakların ulu çınarı ve şefkat yuvası Darüşşafaka’ya geçerek orta ve lise öğretimimi orada aldım.

Ve yine bu ülkenin yüz akı Boğaziçi Üniversitesi’nde okudum.

Hayatın, bir insana “eğitim ve öğretim” başlığı altında verebileceği en önemli ödüllerdir bunlar.

Gazetecilik eğitimimi de Türkiye Cumhuriyeti’nin en köklü ve imrenilecek kurumu Cumhuriyet’te aldım. Bu mektebin kalite ve kalibresini, dünya çapında nasıl saygın bir yeri olduğunu kimseye anlatmak gerekmiyor.

Daha sonra radyo ve TV yayıncılığını öğrendiğim ve bizzat çatısı altında çalıştığım İngiltere’nin BBC’si ne ise Türkiye’de de Cumhuriyetin yeri odur.

Gerek oraya gitmeden, gerek Londra’da gazetecilik yaptığım yıllarda gerekse sonrasında Cumhuriyet’le bağım hep bir emekçi olarak, muhabir, editör, çevirmen, sayfa sekreteri, köşe yazarı olarak sürdü.

Bilen bilir…

Bu mektepten “kâğıda basılı” bir diploma alınarak mezun olunmaz.

Bu mektepten çıkılıp gidilmez.

Bu mekteple geçici olarak kurumsal bağ kopar, ama sonra bir aşamada yeniden kurulur.

Bir nefes alınır.

Bir mola verilir.

Ama o tüm “köklü mekteplerin geleneğindeki” gibi, hep o imrenilesi “pilav günlerindeki” ruhla, gönlünüz o yuvadadır.

Şimdi de aynı duygu ile yazılarıma ara verdiğimi, Cumhuriyet yazarlığından ayrılışımı geçen hafta sonu bir açık mektupla duyurdum.

Cumhuriyet bir ailedir. Bu ailede zaman zaman yaşananların şu tarafında ya da bu tarafında yer almak değildir meselemiz. Hepimizin tek tarafı vardır: Bu mektebin bekası ve basın özgürlüğü. Kimsenin tarafında ya da davasına angaje olmak değil bu son gelişmeler de. O bilinçle o kaygı iledir ayrılıklarımız, geri dönüşlerimiz. Hatalarımızı onararak, ders alarak.

Okurlara veda etmenin yerinin de bu köşe olduğuna inandığım için bu duyuruyu buraya koymak istiyorum.

Cumhuriyet, bu ülkenin insanına en layık yönetim biçimiyse, bu elinizde tuttuğunuz gazete de bu ülke insanına en layık gazetedir.

Buranın yaşaması ve yaşatılması için hepimize büyük görev düşüyor.

Her gün, bir ekmek ve “en az bir Cumhuriyet alarak bu görevimizi yerine getirmeliyiz.

Ben kendi adıma öyle yapacağım.

Görevimiz, özellikle de bugünün Türkiyesi’nde ve dünyasında büyük önem taşıyor.

Şimdilik hoşça kalın.
===========================================
Dostlar,

Hacettepe’de tıp eğitimine başladığımız 1971’den bu yana 50+ yıldır Cumhuriyet okuru, destekçisi, aileden biri ve arada yazarıyız.

Büyük ATATÜRK‘ün adını koyduğu 1924’ten bu yana bu ad altında yayınlanan Cumhuriyet, dünya basın tarihinde de haklı bir ün, saygınlık ve konum edinmiştir.
Türlü güçlüklerle boğuşagelmiştir.
Olmadık baskılar görmüş, tuzak (kumpas) davalarla devr-i AKP‘de çökertilmek istenmiştir.
Ekonomik sıkıntılar yakasından düşmemiştir.
**
Ancak Cumhuriyet, gerçek okurlarınca hep korunup kollanmıştır.
Gene öyle olacaktır.

İçeride” neler olup bittiğini “ayrıntılı” biliyoruz sayılmaz.
Ancak birkaç ay önce yetkin yurtsever ekonomist dostumuz Sn. Prof. Dr. Erinç Yeldan, kısa bir açıklama ile haftalık yazılarını sonlandırdı, dönüşü hala sağlanamadı.
(Kişisel web sitesinde yazmakta ve bize de göndermekte, web sitemizde yayınlamaktayız..)

Bu kez Sn. Zafer Arapkirli‘nin Çarşamba ve Cuma yazılarından yoksun kalıyoruz!?

Saygın yazar Arapkirli’nin açıklaması dışında “fazla” birşey bilmiyoruz.

Arapkirli, –belki bizim de ricalarımızı dikkate alarak– çok nitelikli Çarşamba yazılarına Cuma’yı da eklemişti kısa süre önce. KRT TV’de sabah programları (öncesinde haber programı hazırlayanı – sunanı) ve bu TV’nin web sitesinde ek yazıları da iyi bilinmekte. Bunları biz de olabildiğince web sitemizde paylaşmaktayız.

Sn. Arapkirli’nin üstteki “geçici” veda yazısı, saygın ve ağırbaşlı kişiliğinin bir yansıması doğallıkla.

Biz okurlar da şu ya da bu “yan”da değil, Cumhuriyet‘in yanındayız.
Yaşasın ve daha da güçlensin istiyoruz.
Geçtiğimiz haftalarda Gazetemizin satış – akçalı durum zorluğu bilgisi bize de ulaşınca, çok çaba gösterdik katkı için. Bu bağlamda bir dayanışma çağrısı içeren tweet iletimizi kısa sürede yarım milyon insan okudu. Bize dönütler çok olumlu oldu ve “küskün” (neden acaba??) pek çok okur, “Gazete”yi yeniden almaya başladı. Dileriz toplam satış rakamlarına yansımış olsun..

  • Gazete yönetiminden bir açıklama, uygun girişimler beklemekteyiz pek haklı olarak.

Kemalist ilkelerden asla ödün verilmeden uzlaşılmasını; ilkeli ama aynı zamanda demokratik – bilimsel – dostça – sevecen bir yönetim iklimi ile Gazetemiz Cumhuriyet‘in, ülkemizin içinde sokulduğu çok yönlü ağır bunalım koşullarında daha da çok “işe koşuk” olmasnı diliyoruz.

Gereksinim ve görev budur ve ivedidir

PS : Bu notlarımızı Cumhuriyet‘in saygın yöneticilerine, yazarlarına da doğrudan ilettik.

Bu vesile ile mutlu – sağlıklı – onurlu bir 2022 yılı dileriz ülkemize ve tüm dünyalı kardeşlerimize..

Sevgi, saygı ve tükenmeyen UMUT ile. 29 Aralık 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik     

 

 

 

 

POST HABER TV kanalı konuşmamız : TURKOVAC ile ilgili bilimsel veri ve açıklama yok!

Prof. Dr. Ahmet Saltık : TURKOVAC ile ilgili bilimsel veri ve açıklama yok!

Prof. Dr. Ahmet Saltık TURKOVAC ile ilgili bilimsel açıklama yok » PostHabernet Tarafsız Özgür Habercilik

Prof. DR.Ahmet Saltık TURKOVAC ile ilgili bilimsel açıklama yok


Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AbD öğretim üyesi, Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimci Prof. Dr. Ahmet Saltık, acil kullanım onayı (AKO) başvurusu yapılan yerli Covid-19 aşısı  adayı TURKOVAC’ın henüz bilimsel çalışmaların olmadığını ve bu durumun aşıya olan güvenin üzerinde bilim dünyasında ve kamuoyunda kuşku uyandırdığını söyledi ve vatandaşları uyardı .

Sağlık Bakanı Dr. F. Koca, 23 Aralık 2021 günü günlük kovit-19 tweet iletisine ekleyerek;

“Dün seri üretimine geçilen yerli aşı Turkovac’tan, araştırma aşamalarında elde edilen sonuçlar bilim dünyamız için heyecan verici olmuştu. Aşı için Turkovac’ı bekleyenlere, devam dozları için Turkovac’ı seçeceklere duyurmak istiyoruz: Bu mücadeleyi kendi aşınızla vereceksiniz.” diye duyurdu!

https://clinicaltrials.gov/ct2/show/NCT04942405” adresinde Sağlık Bakanlığı adına yayınlanan “niyet mektubunda” aşağıdaki bilgi yer almakta :

  • Kestirilen / öngörülen katılımcı sayısı 40,800 olarak verilmektedir.

Uygulama ancak 2-3 bin gönüllüde yapılabildi.. Kabul edilemeyecek derecede yetersiz.
Sağlık Bakanı harıl harıl gönüllü çağrısı yapmakta. Duyumlarımıza göre ise “40 olguya / vakaya” erişilebilmiş durumda!

Bu koşullarda hiçbir aşı adayına, uygar dünyanın hiçbir yerinde, ACİL KULLANIM için de olsa ONAY ve – ril(e) – mez…

Yukarıda sunulan erişkede (linkte, https://clinicaltrials.gov/ct2/show/NCT04942405) yayınlanan araştırma “niyet mektubunda“, en başta aşağıdaki dizeler / uyarılar yer almakta:

  • The safety and scientific validity of this study is the responsibility of the study sponsor
    and investigators. Listing a study does not mean it has been evaluated by the U.S.
    Federal Government. Know the risks and potential benefits of clinical studies and talk to your health care provider before participating. Read our disclaimer for details.

Yani;

  • Bu çalışmanın güvenilirliği ve bilimsel geçerliliği, çalışma destekçisi (sponsoru) ve araştırmacıların sorumluluğundadır. Bir çalışmaya burada yer verilmesi, ABD Federal Hükümeti tarafından değerlendirildiği anlamına gelmez. Klinik çalışmaların risklerini ve beklenebilecek (potansiyel) yararlarını öğrenin ve katılmadan önce sağlık uzmanınızla görüşün. Ayrıntılar için sorumluluk kapsamımızı / sınırlarımızı okuyun…

Ayrıca, TURKOVAC adlı aşı adayına İVEDİ (ACİL) KULLANIM ONAYI veren kurum TİTCK (Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu) özgür – özerk bir bilimsel kurum olmayıp, Sağlık Bakanlığının yönetsel vesayeti altında bir idari birimdir ve Sağlık Bakanının ivedi kullanım onayı istemini reddetme olanağı, AKP iktidarının katı kadrolaşma sistematiği içinde yoktur. Bu Kurumdaki bilim kurulunun üyeleri ve kurulun dayandığı bilimsel verilerin, gerekçenin paylaşılması zorunludur.

Sağlık ve aşı hakkında bilgi almak, Anayasal sağlık hakkının (md. 56, 74 vd.) ayrılmaz tamamlayıcısıdır. İktidar için ise anayasal yükümlülüktür (md. 2, 5, 56, 74 vd).

  • AKP iktidarı hukuka ve uluslararası yerleşik bilimsel kurallara, etik ilkelere uymak zorundadır.

Bunlar yapılmadan TURKOVAC’ın yaygın uygulamaya geçilmesi ile ortaya çıkabilecek tıbbi komplikasyon, istenmeyen olumsuz – ters sonuçlardan AKP iktidarı mutlak olarak sorumlu olacaktır (hizmet kusuru, Anayasa md. 125 ve TCK’nın ilgili hükümleri).

Bu aşı adayı (TURKOVAC), henüz uluslararası bilimsel standartlarla
acil kullanım için bile olsa AŞI niteliği kazanMAmıştır!

Bir de dışsatımı (ihracatı) yapılır ve yaygın aşı komplikasyonları ortaya çıkarsa, Türkiye uluslararası düzlemde de haksız, itibarsız hatta suçlu duruma düşebilecektir. Buna hiç kimsenin hakkı yoktur.

Sağlık Bakanlığı, gecikmeksizin, tüm bilgileri – verileri kamuoyu ve bilimsel çevrelerle ve Dünya Sağlık Örgütü ile paylaşmak zo – run – da – dır..

TURKOVAC aşı adayı, kesinlikle kullanıma sokulmamalıdır.

Dolayısıyla, konuya ilişkin yayınladığımız ve 345 bini aşkın kişinin okuduğu tweet iletimizi yineliyoruz (https://twitter.com/profsaltik/status/1474909240615657485?s=20) :

  • TURKOVAC henüz aşı de – ğil – dir!
  • Türkiye gündeminin kurgulu ağır ekonomik bunalımla işgal edildiği ortamda (17-25 Aralık yolsuzluğu), AKP’nin gündem oyununa başvuracağını bekliyorduk.
  • Ancak konu, 90 milyonluk Türkiye’nin sağlığıyla SALGIN ORTASINDA KUMAR OYNAMAK asla olmamalı idi!
  • Bu aşı adayı, henüz kesinlikle AŞI değildir!

Ahmet Saltık hocamızın haber Kanalımıza değerlendirmesini izlemek için lütfen tıklayınız.
Aşı adayı TURKOVAC ardından ülkemizin birçok güncel sorununu da, siyaset bilimci olarak yanıtladı Dr. Saltık. Kapsamlı program 64. dakika.. İzlenip paylaşılması dileğiyle.. / E. Kahraman

HABER ÖZEL – Prof.Dr .Ahmet Saltık CANLI YAYIN – YouTube

Kanal İstanbul, Paris Anlaşması’na aykırı

“Bu büyük bir vizyon büyük bir projedir. Bizde bir muhalefet var, ikide bir çıkıyor her projeye olduğu gibi bu projeye de karşı çıkıyor. Kanal İstanbul’a ilgi duyan ülke ve şirketlere de tehditler gönderiyor ‘asarım keserim’ vesaire diye. Öyle ki kimse bu tehditleri ciddi bulmuyor çünkü bu olaylara bakışları ciddi değil. Biz kardeş Malezya ve firmalarının böyle bir önemli projede yer almasından ancak memnuniyet duyarız. Devletimizin kasasından bir kuruş çıkmadan büyük projeyi inşallah hayata geçireceğiz” sözleri, Dış İşleri Bakanı M. Çavuşoğlu’na ait (19.12.21).

CHP-HDP-İYİ Parti’yi, basın önünde Malezya Dış İşleri Bakanı’na jurnallemek, tam bir demokrasi düşmanlığı. Özeti şu:

  • Bizde ne para ne de demokrasi var; gelin büyük yıkım projesini siz gerçekleştirin.

Anayasa md. 90 ve 56 çerçevesinde yasalara üstün olan Paris Anlaşması (R.G.:7.10.21), Dış İşleri Bakanlığı için de bağlayıcı.

Paris Anlaşması (4.11.16), Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS)’ nin, sürdürülebilir gelişmeyi sağlamayı ve yoksulluğun ortadan kaldırılmasını öngören hükümlerini güçlendirmeyi amaçlamakta ve küresel ortalama sıcaklık artışının sanayileşme öncesi döneme göre 2°C altında tutulmasını ve artışın 1,5°C’nin altında tutulmasına yönelik çabaların sürdürülmesini hedeflemekte.
***
Sözleşme ve Anlaşma, ekosistem ve ekolojik denge bağlamında çevresel haklar ekseninde yer alır: “Bu Sözleşme’de belirtilen konularda eğitim, öğretim, kamu farkındalığı, kamunun katılımı, kamunun bilgiye erişimi ve her seviyede işbirliği” önemlidir (Başlangıç).

Türkiye’nin, iklim değişikliğinin engellenmesi, çevre sorunlarının çözümü ve bu sorunların kökenine müdahale etme konusunda etkili adımlar atma yönünde üstlendiği yükümlülükler, Paris Anlaşması’nın ve onun bir tür anayasası olan BMİDÇS çerçevesinde yer alır.

Türkiye Devleti, 2015’te BM Genel Sekreterliği’ne sunduğu ulusal katkı beyanı ile emisyon artışını 2030 itibariyle yüzde yirmi bir azaltma taahhüdünde bulundu.

Oysa Kanal İstanbul projesine ilişkin 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı, Türkiye’nin Paris Anlaşması’ndan kaynaklanan uluslararası yükümlülüklerini ihlâl eder nitelikte: Yapılaşma ve nüfus yoğunluğunun artması, sera gazı salınımlarını artıracak; doğal alanların yok edilmesiyle yutak kapasiteleri azalacak ve söz konusu değişiklikler ısı adalarının oluşmasına ve gazların iklim değişikliğine etkilerinin artmasına yol açacaktır.

Bu nedenle Kanal İst., iklim değişikliğini önlemek veya en aza indirmek ve zararlı etkilerini azaltmak amacıyla önleyici önlemler almak ve sera gazı salınımının azaltılmasını hızlandırmak hedef ve yükümlülüklerine (md.2) aykırı.

“Bu Anlaşma’nın etkili bir şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla, gelişmekte olan Taraf ülkelere destek verme ihtiyacı” (md.3), destek alan Devlet’in yatırım önceliklerini gözetme yetkisini öne çıkarmakta ve; “…emisyonlar ve giderimler ile ilgili hesap verirken Taraflar, çevresel bütünlük, şeffaflık, doğruluk, tamlık, karşılaştırılabilirlik ilkelerini gözetir…”(md.4/13).
***
Öbürleri arasında bu iki hüküm de, Türkiye’nin büyük yatırımlarının saydamlığını gerekli kılmaktadır.

Kanal İstanbul’un yalnızca inşaatının yılda 1,7 milyon ton ek karbondioksit salınımına neden olacağı ÇED Raporu’nda belirtilmiştir. Proje ile artırılan yerleşim alanlarının neden olacağı nüfus artışı da, sera gazı salınımını yükseltecek.

Proje ile toplam 13 bin 400 hektar orman arazisi yok olacak, 394 bin ağaç kesilecek. Ormanların özel izinlerle farklı kullanımlara özgülenmesi, kentin geleceği açısından onarımı güç olumsuz etkiler yaratacak. Sera gazı yutak ve rezervuarı işlevi gören ormanların yok edilmesi, Anlaşma md. 5 ve Anayasa’nın, ormanları koruyucu md. 169’a da açıkça aykırı.

ÇED süreci, “Taraflar uygun şekilde iklim değişikliği eğitimini, öğretimini, toplum bilincini, halkın katılımını ve bilgiye açık erişimi bu adımların işbu Anlaşma kapsamındaki eylemleri güçlendirmek için öneminin bilinciyle güçlendirecek tedbirler alınmasında işbirliği yapacaklardır” (md.12) hükmüne aykırı olarak yürütülmekte.

“Bütün ekosistemlerin, Toprak Ana olarak adlandırdığı biyoçeşitliliğin korunmasının önemi ve iklim değişikliğine müdahalede faaliyete geçerken “iklim adaleti” kavramının önemi” (Bşlg.), Kanal İstanbul planlama alanı içinde ve yakın çevresinde Karadeniz ve Marmara Denizi arasında bir ekolojik koridorun korunmasını gerekli kılmakta. Ekolojik kuşak ve koridorların ana bileşenleri olan içme suyu havzaları ve orman alanlarında düşük yoğunluklu da olsa kentsel yapılaşma, söz konusu ekolojik koridorları olumsuz etkileyecek ve iklim değişikliğinin de etkisiyle kentin yapılaşmış alanlarındaki ısı adaları, hava kirliliği vb. sorunları daha da artıracaktır. Bölgeye nüfus çekici plan değişikliği de, yüksek yoğunluklu yapılaşma baskısı yaratacak ve zamanla bölgedeki yaşamsal önemdeki ekosistemler yok olma tehdidi ile karşılaşacaktır. Kanal çalışmasından çıkacak çok büyük hacimli hafriyat/kazı atıklarının deniz dolgusu olarak kullanılması durumunda dolgu malzemesi, deniz suyu ile etkileşime girecek ve deniz ekosisteminin zarar görmesine yol açacaktır.
***

  • Özetle                        : Kanal İstanbul, Paris Anlaşması’na aykırılık oluşturacağı ölçüde, başta Barselona ve Bükreş gelmek üzere, taraf olduğumuz birçok uluslararası sözleşmeyi ve uluslararası çevre hukukunun temel ilkelerini de ihlâl ederek,
  • Türkiye’nin uluslararası sorumluluğunu gündeme getirecektir.