Etiket arşivi: “kul hakkı”

KUTSAL CEMEVİ

ŞİİR KÖŞESİ…

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk şairi

KUTSAL CEMEVİ

1
Alevi ruhunun piştiği yerdir,
Ne güzel mekândır kutsal Cemevi.
Günahın toprağa düştüğü yerdir,
Ne güzel mekândır kutsal Cemevi.
2
Dört kapı, kırk makam irfan yoludur,
Yol düz değil, sınavlarla doludur,
Uluları Hak Muhammed Ali’dir.
Ne güzel mekândır kutsal Cemevi.
3
Şeriat bilgidir, tarikat yoldur,
Marifet katında nefsini öldür,
Hakikat çeşmesi dupduru, boldur,
Ne güzel mekândır kutsal Cemevi.
4
Cemde yenilenir Kırkların cemi,
Cemde yok edilir gönlünün gamı,
Cemde tekrarlanır yolun erdemi,
Ne güzel mekândır kutsal Cemevi.
5
Çerağcı meydanda üç çerağ yakar,
Herkes her insana “can” diye bakar,
Kadın, erkek farkı ortadan kalkar,
Ne güzel mekândır kutsal Cemevi.
6
Bağlama dillenir, zakirler coşar,
Dedenin gülbangı özünü okşar,
Allah, Allah sesi evrene taşar,
Ne güzel mekândır kutsal Cemevi.
7
Vicdan mahkemesi cemde kurulur,
Uzun çöpten hesap Cemde sorulur,
Kısa çöpün hakkı Cemde verilir,
Ne güzel mekândır kutsal Cemevi.
8
Her Can Cemevinde ölmeden ölür,
Kul hakkı afsızdır, öder kurtulur,
Haklılar hakkını cemlerde alır,
Ne güzel mekândır kutsal Cemevi.
9
Elinin kusuru Cemde sorulur,
Dilinin hesabı Cemde verilir,
Zina suçu için yargı kurulur,
Ne güzel mekândır kutsal Cemevi.
10
Ahlak çeşmesinin başı Cemevi,
Adaletin temel taşı Cemevi,
Mazlumların can yoldaşı Cemevi,
Ne güzel mekândır kutsal Cemevi.
11
Alevi Can semah döner “Hak” diye,
Meydana atılır “özüm pak” diye,
Ahlakım, vicdanım çok berrak diye,
Ne güzel mekândır kutsal Cemevi.
12
Kerbela’nın yası yürekler dağlar,
Şah Hüseyin için tüm canlar ağlar,
Tarih baba bize bu zûlmü söyler,
Ne güzel mekândır kutsal Cemevi.
13
Hak, hukuk, adalet Cemde dirilir,
Tüm Canlara eşit lokma verilir,
Rızasız yiyenden hesap sorulur,
Ne güzel mekândır kutsal Cemevi.
14
Cemevi ve cami eşittir, eştir,
İkisi tek batın, ikiz kardeştir,
Ayrımcılık yapan düşman, kalleştir.
Ne güzel mekândır kutsal Cemevi.
15
Halil Çivi der ki; kul hakkı yeme,
Sana zor geleni kimseye deme,
Kin tutma, kalp kırma, yalan söyleme,
Ne güzel mekândır kutsal Cemevi.
Xxx
14 Ağustos 2023
Prof. Dr. Halil Çivi
Seferihisar / İZMİR

=============================================
Bu şiir hem Cemevlerini cümbüşevi olarak tanımlayan, orada ahlak dışı işler ve iftiraların yapıldığına inananlara bu evlerin gerçek işlevlerini anlatan bir yanıt hem de aşırı yasaklar ve hızlı kentleşmeyle birlikte Cemevlerinin tarihsel ve toplumsal işlevlerinin kayda geçmesini dileyen öğretici bir misyonu (özgörevi) hedeflemektedir.

Çünkü, günümüz kentlerindeki Alevi cemleri gederek geleneksel, tarihsel işlevlerini yapamaz duruma gelmiştir.

Örneğin toplum üzerindeki adalet, ahlak ve yargı alanları giderek yitirilmiştir. Ahlak ve adalet öğretim ve denetimleri giderek zayıflamaya, salt ibadetin (tapıncın) ön plana çıkmasına neden olmuştur.

  • Halbuki Aleviliğin temeli ibadet değil, güzel ahlak ve adalettir.

Ayrıca, bu şiir cemevleri ile camilerin eşitliğini vurgulayarak coğulcu bir inanç kardeşliğini arzulamaktadır…
Ya da tüm bunlar benim hüsnü-kuruntularımdan ibarettir!
Sayın Mustafa Timisi, bu şiirin çerçeveletilerek tüm Cemevlerine asılması gerektiği biçiminde bir geri dönüş yazmıştır…
Kanımca Emevi Arap doktrinine göre biçimlenen ibadet merkezli Sünni İslam var oldukça, halkın rahat bir nefes alabilmesi için Türk dili ve kültürünü önceleyen Alevilik de mutlaka yaşamalıdır.

Selam, saygı ve sevgiler.

Prof. Dr. Halil Çivi

HACE BEKTAŞ VELİ’ye GÖRE AKIL DİN ve İMAN İLİŞKİSİ NEDİR?

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Hace Bektaş Veli diyor ki :

“İman akıl üzeredir, akıl sultandır. Sultan giderse naibi de (yani din ve iman da) gider. İman bir hazinedir. Şeytan bir hırsızdır. Akıl hazinedardır. Hazinedar (akıl) giderse hırsız hazineyi (yani imanı) çalar… ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.”

Kıssadan hisse : İslam dünyasında ve Türkiye deki din anlayışı akılcılığa değil, büyük oranda nakilciliğe dayanır. Küçük istisnalar hariç (ayrıklar dışında), tarikat ve cemaat yapıları ise genellikle aklın din ve imandan kovulduğu yerlerdir.

Halbuki kutsal kitabımız Kur’anın temel kabulüne göre aklı olmayanın dini olmaz.
Aklını kullanmayanın üzerine pislik yağar.

Ulu Önderimiz M.K. Atatürk,

  • Dünyada en hakiki mürşit (kılavuz, yol gösterici) ilimdir, fendir… İlim ve fennin (bilim ve tekniğin) dışında mürşit aramak cehalettir, gaflettir dalalettir (sapkınlıktir).” dememiş miydi?

Akıl ve bilim dışı, toplumun vicdanını yaraylayan, din kisvesi giydirilmiş dinbazlık ve sapkınlıkların en büyük zararı bizzat dine dokunur.

Altı yaşındaki minik kız çocuğunun, gerekçesi din sosuna büründürülerek yetişkin bir insana nikahlanması ve yapılan vahşi cinsel tecavüzler herkesi derinden yaralamıştır.

Türkiye, mutlaka özgür akıl ve bilimle inşa edilen her basamaktaki laik eğitim politikası ve din öğretisine geri dönmelidir .

Umut kıran bir beklenti olsa bile, bu görev en başta Devletin, yani siyasal iktidarlar ve Diyanet İşleri Başkanlığı‘nın görevidir. Bu konu üzerinde etraflıca (kapsamlı) düşünmek en başta gerçek dindar insanlar olmak üzere, her yurttaşımızın görevidir.
***
İbretlik bir tarihsel dinsel öykü de şöyledir :

Il. Halife Ömer, Fars kökenli Selman’a sorar
– Sence ben kral mıyım yoksa halife mi?
Selman (Selman-ı Farisi / Solomon Ferisi) şu yanıtı verir.
– Müslümanların tarlasına, toprağına bir dirhemlik bile bir vergi koyduğunda, bunu hukuksuz ve haksız yerde kullanırsan, Halife değil kralsın demektir…
Halife Ömer ağlar (×).

Devleti adil yönetmek, halktan toplanan vergilerin harcanma yerlerinin adaletli olması, yani kul hakkı tam da böyle bir şeydir.

  • Kadın, erkekle hak ve özgürlükler ile onur bakımından eşittir!

Ve kul hakkı, doğal olarak, aynı biçimde, çocuk ve kadınları da kapsar.
‐‐——-
(×) Bernard LEWIS; İSLAMIN SİYASAL SÖYLEMİ.
Çev. Ünsal Oskay, Kronik Yayınları, 2. Baskı 2022, sayfa 101.

Not. Krallık ya da sultanlık keyfi yönetimdir. Halbuki Halifelik hukuki, akli, dinsel ve ahlaki sorumluluk gerektirir. Yetkileri de sınırlıdır. (H. Çivi)

Halil Çivi şiiri : DOĞUM ve ÖLÜM

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

Değerli dostlar,

Bir Fransız düşünüre ” Yaşamak nedir?” diye sormuşlar. O da, “Yaşamak, doğumla başlayan, uzun ya da kısa, mutlaka ölümle sonlanan ve asla çaresi olmayan bir hastalıktır” diye tanımlamış. Mademki ölüm kaçınılmaz; öyleyse insanların temel şaşmaz görevleri de hem insanca yaşamak ve hem de insanca yaşatmak olmalıdır.
Aşağıdaki şiir yaşamın bu kaçınılmaz döngüsünü dile getirip anımsatmak içindir.
***

DOĞUM ve ÖLÜM

Dünya devranını bilmek istersen,
Ölüm yolculuğu doğumla başlar.
Geçmişinden ibret almak istersen,
Ölüm yolculuğu doğumla başlar.
Xxx
Ölüm bir ummandır, yaşamsa ırmak,
Irmağın görevi ummana varmak,
Dağları, taşları, çölleri yarmak,
Ölüm yolculuğu doğumla başlar.
Xxxx
Sen kendini ebedi mi görürsün,
Sakın çalıp – çırpma, bir gün ölürsün,
Musalla taşında cansız kalırsın,
Ölüm yolculuğu doğumla başlar.
Xxx
Beden bir ampuldur; can ise ışık,
Ampul düğmesine gelir bu keşik,
Aynı ayardadır, mezarla beşik,
Ölüm yolculuğu doğumla başlar.
Xxx
Krallar, sultanlar, tahtlar da ölür,
Sarılar, karalar, aklar da ölür,
Yalnız açlar ölmez, toklar da ölür,
Ölüm yolculuğu doğumla başlar.
Xxx
Yaşam yollarını dikenden arıt,
Cebirle şiddetin kökünü kurut,
Kin ile nefreti asitle çürüt,
Ölüm yolculuğu doğumla başlar.
Xxx
Sakın zalim olma, kul hakkı yeme,
Yılan gibi sokan sözleri deme,
Bir gün indirirler daracık dama,
Ölüm yolculuğu doğumla başlar.
Xxx
Sevgi ek ki, her gönüle sızasın,
Elin, dilin güzel ahlak bezesin,
Helalinle yaşa, ömrün uzasın,
Ölüm yolculuğu doğumla başlar.
Xxx
Gençlik bitmez sanma, mutlaka biter,
İhtiyarlık çöker, güç, kuvvet gider,
Bahar, hazan olur, baykuşlar öter,
Ölüm yolculuğu doğumla başlar.
Xxx
Halil Çivi söyler işin aslını,
Helal kazancınla besle neslini,
Ahlaklıca bitir ömür faslını,
Ölüm yolculuğu doğumla başlar.
Xxx

23 Kasım 2022
Prof. Dr. Halil Çivi
Çiğli, İzmir
Xxx
Keşik : sıra, nöbet
Umman : Okyanus, çok büyük deniz
Hazan : Yaprak dökümü, kışın habercisi

Halil Çivi Şiiri : … COŞAGELDİ

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

Kimi dostlar, “Hocam neden hiç Alevi Deyiş’i (Demesi) yazmıyorsun?” diye sitem ediyorlar… Bu yeni Deyiş’i beğenilerinize sunuyorum. Umarım beğenirsiniz.

… C O Ş A G E L D İ

Deli gönül coşa geldi,
Hak Muhammed Ali diye.
Telli Kur’an döşe geldi,
Hak Muhammed Ali diye.
Xxx
Elimi haramdan çektim,
Yalanı deryaya döktüm,
Yalnız helalime baktım,
Hak Muhammed Ali diye.
Xxx
Yanlış yere çağırmadım,
Irkı, rengi kayırmadım,
Erkek, kadın ayırmadım,
Hak Muhammed Ali diye.
Xxx
Kötü yolda dolaşmadım,
Kul hakkına bulaşmadım,
Eğri – büğrü çalışmadım,
Hak Muhammed Ali diye.
Xxx
Sevgi alıp sevgi sattım,
Gönüllere lezzet kattım
Kini ve nefreti attım,
Hak Muhammed Ali diye.
Xxx
Sevgi pınarından çıktım,
Çorak yüreklere aktım,
Cebiri, şiddeti yaktım,
Hak Muhammet Ali diye.
Xxx
Yurdumu, halkımı sevdim,
Şanlı bayrağımı övdüm,
İkiliği özden kovdum,
Hak Muhammed Ali diye.
Xxx
Eşitliği ölçü aldım,
Laik, özgür yurttaş oldum,
Her inancı kardeş bildim,
Hak Muhammed Ali diye.
Xxx
Atatürk’ün izindeyim,
Ezel, ebet sözündeyim,
Uygarlığın gözündeyim,
Hak Muhammed Ali diye.
Xxx
Halil Çivi der ki bildim,
Yönümü bilimle buldum,
Bilgeleri örnek aldım,
Hak Muhammed Ali diye,
Hace Bektaş Veli diye,
Erenlerin yolu diye.
Xxx

Prof. Dr. Halil Çivi
20 Eylül 2022, İZMİR

Halil Çivi şiiri : KİRLENİR

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

KİRLENİR…

Sakın adaletten sapayım deme,
Ahlakın kirlenir, elin kirlenir.
Haram lokmaları kapayım deme,
Kazancın kirlenir, pulun kirlenir.
Xxx
Alın teri ile kazan malını,
Hiç unutma gariplerin halini,
Tanrı sevmez kul hakkıyla öleni,
Hakka tutunacak dalın kirlenir.
Xxx
Zalimin, zorbanın yanında olma,
Milletin kalbine kin,nefret salma,
Fitne üreterek halkını bölme,
İftira üreten dilin kirlenir.
Xxx
Makam, servet için ruhunu satma,
Mazlumu ağlatıp, zalimi tutma,
Komşun aç uyurken sakın tok yatma,
Vicdan pazarında halin kirlenir.
Xxx
Elin helal lokma alamaz ise,
Dilin doğruları bulamaz ise,
Gönlün helalinde kalamaz ise,
Şerefin, namusun, dölün kirlenir.
Xxx
Siyaset suları kirli akarsa,
Hukuk mutfağında tuzlar kokarsa,
Çete, mafya, mala – mülke çökerse,
Ocağın kirlenir, külün kirlenir.
Xxx– 
Basın doğruları yazamaz ise,
Yargı adaleti çözemez ise,
Ozan eleştirip kızamaz ise,
Sazına ses veren telin kirlenir.
Xxx
Devlet yoksullara kör ve sağırsa,
Yaşam derdi tüm dertlerden ağırsa.
Genç ve yaşlı yaşamaktan soğursa,
Umut çarkındaki pilin kirlenir.
Xxx
Teraziyi eksik tartarsan eğer,
Yetimin malını yutarsan eğer,
Ruhunu şeytana satarsan eğer,
Hakkın huzurunda ölün kirlenir.
Xxx
Halil Çivi der ki huzur biterse,
Bülbülün yerinde karga örterse,
Kardeş kardeşini yardan atarsa,
Toplumsal düzende yolun kirlenir.
Xxx

23 Ağustos 2022, Doğanbey / Seferihisar / İzmir

Halil Çivi şiiri : KÖTÜLÜK SATANLAR

ŞİİR KÖŞESİ…

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Hak Şairi

KÖTÜLÜK SATANLAR

Ahlaka, hukuka düşman biridir,
Cebir, şiddet, kin ve nefret satanlar.
Yaşadığı mekân zulüm yeridir,
Cebir, şiddet, kin ve nefret satanlar.
Xxx
Fitneden, yalandan elini çekmez,
Milleti, ülkeyi bölmekten korkmaz,
Kul hakkı yemekten usanmaz, bıkmaz,
Cebir, şiddet, kin ve nefret satanlar.
Xxx
Cahil insanların aklını çeler,
Sevgiyi, barışı defterden siler,
Dini silah yapar, toplumu böler,
Cebir, şiddet, kin ve nefret satanlar.
Xxx
Ahlak, sevgi ışığını söndürür,
Çıkar için çok fırıldak döndürür,
Irkı, dili kaşır; halkı kandırır,
Cebir, şiddet, kin ve nefret satanlar.
Xxx
Gazileri, şehitleri ayırır,
Kendi gibi olanları kayırır,
Kötülük düşünür, zulüm buyurur,
Cebir, şiddet, kin ve nefret satanlar.
Xxx
Adalet mülkünün köşkünü yıkar,
Hukuka, ahlaka kör gibi bakar,
Birliğin, dirliğin yolunu tıkar,
Cebir, şiddet, kin ve nefret satanlar.
Xxx
Şöhrete, servete, paraya tapar,
Kardeşi kardeşin düşmanı yapar,
Çıkarına uygun her yola sapar,
Cebir, şiddet, kin ve nefret satanlar.
Xxx
Derindir, çıkılmaz, kazdığı kuyu
Zift gibi karadır vicdanı, huyu,
Peşinden sürükler cahili, toyu,
Cebir, şiddet, kin ve nefret satanlar.
Xxx
Tarih baba der ki devirler döner,
Krallar, sultanlar tahtından iner
Ecel kayığına mutlaka biner,
Cebir, şiddet, kin ve nefret satanlar.
Xxx
Zulüm gören halkın bağrı yanıktır,
Hali Çivi, tarih buna tanıktır,
Bu gün zalim olan yarın sanıktır,
Cebir, şiddet, kin ve nefret satanlar.
Xxx

Anayasa, insan, toplum

Bilsay Kuruç
Bilsay Kuruç
Cumhuriyet, 07 Şubat 2022

Anayasa, insan, toplum

Geçen aylarda 21. Yüzyıl İçin Planlama Grubu, Cumartesi Konferansları’nın arka arkaya dört haftasını 1961 Anayasası’nın değerlendirmesine ayırdı. “1961”, toplumun gelişme, kendini aşma iradesini 20. yüzyıldan 21. yüzyıla açılan bir sistematik üzerine yerleştiriyordu. “Çağın ilerisinde bir anlayışı yansıtıyordu.” (Prof. Fazıl Sağlam). İnsanın haklarını geliştirme ufku ile toplumun ekonomik gelişmesi arasında bağdaşmazlık değil, bütünlük olacağını saptayan bir görüşün eseriydi. Planlama bunun içindi. Merkezinde insan vardı: Yurttaş. Geleceğin insanı da diyebiliriz… Onu öncelikle sahip olduğu temel haklarla tanıyacaktık. Toplum bu olgunluğu hak ediyordu. Konferanslar, anayasa alanının büyük ustaları Rona Aybay ve Fazıl Sağlam’ın konuşmaları ile başladı ve tanınmış bilim insanlarının, hukukçuların katkıları ile zenginleşti. Sonra merak ettik: Hukuk fakülteleri, barolar, hukuk dernekleri içinde hangileri 60. yılında 1961 Anayasası’nı değerlendirmişlerdi? Sonuç hüzün vericiydi: Hiçbiri! (Hukukçu olarak sadece Cumhuriyet’teki yazısı ile Alev Coşkun bunu yapmıştı.) Bugün bu noktadayız. Buradan ilerleyeceğiz…

Biliyoruz, dram 1980’de başladı. Rejim, temel hakları askıya aldı. Sonra anayasayı değiştirdi (1982). Böylece kapitalizmin önünü açtığını görenler şimdi artıyor. Kapitalizmi öğrenmek sadece kitaptan okuyarak olmuyor, yaşayarak öğreniliyor. Son kırk yıl, bununla ağırlaşan dönemdir. Dünya kapitalizmi “son aşaması”na vardıktan sonra büyük kavgalar (dünya savaşları) yaratıp 1945’e eriştiğinde kıyıma uğrattığı milyonlarca insana bakarak, kalanlardan bir “meşruiyet” arama noktasına gelmişti. 1950-80 dönemi, bunun getirdiği bir “güler yüzlü kapitalizm” zamanı oldu. Kapitalizmin şeceresinde müstesna bir dönem! İşçi sınıfına ve reformcu orta sınıfa bizim de 1961 Anayasası ile tanıştığımız temel hakları kazandırdı. Sermaye sınıfı “lahavle çekerek” vergi ödedi, sendikalaşmaya fazla direnmedi, toplumsal refah için çekilen “kırmızı çizgiler”e katlandı.

Ancak, 1960’ların sonu, 1970’lerin başlarında krize girdi ve “Artık tamam!” dedi. “Güler yüzlü” dönemi açmamak üzere kapattı. “Artık devlete vergi değil borç veririm!” diyerek yeni dönemini topluma tebliğ etti. Eskisi gibi vergi yok, toplumsal refah da yok. Temel hakları sendikalaşmadan başlayarak “icabına bakılacaklar” listesine aldı.

Türkiye’de 1980 rejimi adeta “büyük kapitalizm”in bu “büyük çağrısı”nı dört gözle bekliyordu. Türkiye’yi geleceğin “has kapitalizmi” ile tanıştırma misyonunu üstlendi. Takdim yirmi yıl kadar sürdü. 1980’den sonra sahneye çıkanlar kadrolaştılar. Yeni kadroların zengin çeşitlilik içindeki koalisyonlarını seyrettik ve bunlarla 2000’den başlayarak kapitalizmin “reel rejimi”ne girdik. Her şeyi açıklamaya girişmeyelim.

HAK NEDİR?

Dünya kapitalizminin 1990’larını ve 2008’e varan büyük dalgalarını akılda tutalım. Şunu görmek kolaylaşacaktır: Kapitalizm, artık elini kolunu bağlayan “toplumsal refah”tan kurtuluyor. Böylece her yere, her şeye adım atıyor. Ülkelerde demokrasi aramak gibi bir tasası da yoktur. Siyasal etik kitaplardadır. Orada kalsın. Her rejim ile bağdaşılır. Meşrep genişlemiştir.

1990’larda şunu görmeye başlarız: Sağlığı, eğitimi kapsayarak verdiği toplumsal refah haklarını geri alma zamanı gelmiştir. Bunları alıp metalaştıracaktır. Piyasa ürünü yapacaktır. “Gelin, satın alın” diyecektir. Krediyle çalışmakta olan şirketler kesimine şimdi insanı (“hane halkı”nı) ekleyip piyasalara sürebilmesi lazımdır. Yeni senaryo yeni insan ister. Bunu şekillendirebildiğimiz ölçüde kâr potansiyelinin nasıl arttığını göreceğiz.

2000’den sonra, hiçbir kalın, kara kaplı, ciltli kitapta “hak” olarak yazılmasa da artık bir temel hak yaratılmaktadır: Borçlanma hakkı! Bunu keşfeden, ateşi keşfetmiş atasından şimdi kapitalizm için daha önemlidir (Şaka değil!). Çünkü borcu keşfeden insan, ekonomide kapitalizmin muhtaç olduğu motoru, öncelikle tüketimi (talebi), sonra da spekülasyonu çalıştıracaktır. O insan, borçlanmanın getireceği büyük satın alma gücüne inanmalıdır. Kendi emeğinin yaratacağı sınırlı gelire ve haklara değil. Kapitalizmin yarattığı dönüşüm burada, insanı adeta finansallaştırarak dönüştürebilmekte yatıyor.

BOMBARDIMAN VE ALIŞTIRMA

2000’lerde en dikkat çekici olan, sanki bir hücum borusu çalmış gibi dünya finans sermayesinin kuvvetli itişiyle Amerika’dan volkanik patlamalarla doğan büyük likidite (dolar) bombardımanı oldu. Dünya kısa sürede dolara boğuldu. Kapitalistleşen ülkelere bu “rahmet” yağdı. Dünyanın “büyük borçlanma çağı” açılıyordu. Fakat herkes için iyi oldu denilemez. İzlanda Devleti az kalsın iflas ediyordu.

  • Zaten 2008’de her şeyin sonu geldi, kapitalizmin büyük çöküşü yaşandı. 

Türkiye’de insanlar Dolarla ilk kez 1990’larda temas etmişlerdi. Birbirilerine (altınla yaptıkları gibi) Dolarla borç alıp vermeye başladılar. Döviz büfeleri çıktı ve küçük spekülasyonlara kolaylık sağladı. Kaybedenler (maaşını TL ile alanlar!) Karaköy’de “Yaktın beni dolar!” diye bağırdılar. Sonra kredi kartları icat edildi. İlk, küçük alıştırma adımları atıldı.

Büyük adım 2000’lerin işte o ilk on yılında geldi. Dolar bombardımanı ile beslenen dış borçlanmanın tarihi desteği ve bundan feyz alan banka-müteahhit-ticaret kesimlerinin yepyeni işbirliği ile yeni piyasalar doğdu. Doğumdan kısa süre sonra patlama yaparak büyüdü. Piyasalar insanları ilk kez kapitalizmin ana damarları ile tanıştırdı. Piyasalar onlara daha önce sahip olmayı düşünemedikleri şeyleri sunuyordu: Konut, otomobil, ev eşyaları, televizyon, bilgisayar, cep telefonu, vs. sahibi olmak. Bambaşka bir yaşam… Ve tümü krediyle… Yani, borçlanarak. Olsun! Bunu “borçlanma hakkı” olarak kabul ettiler.

Böylece kitleselleşerek kapitalizmin tüketiciliğine terfi ettiler. Kapitalizm insanlara borcu sevdirmeyi başarmıştı. Tüketici kimliği vererek onları daha önce dünyalarının ötesinde bulunan nesnelerle temas ettirmişti. Bir sınıf atlama illüzyonu yaratmıştı. Bu özellikle vaktiyle büyük kentlere taşradan gelerek, gecekondusunu yapmış, yerleşmiş olanların çocukları, yeni kuşaklar arasında kartopu gibi büyüdü. Bir “yapay servet etkisi”ne dönüştü.

Kapitalizm her çevreden ve yayınlardan şunu işliyordu: “Tüketim kademelerinde tırmanabilirsin. Daha çok borçlanırsan üst kademelere çıkarsın!” Ama hep aynı tek sesle. (Sosyal medyada, sokaktaki röportajda, münasip şekilde giyinmiş bir kadın elindeki son model telefonu göstererek “Bunların hiçbiri daha önce yoktu. Şimdi hepsi var” dediği zaman, vurguladığı budur. “Yaktın beni dolar”dan “Şimdi hepsi var”a gelinmiş oluyor.) Ve görüldü ki kapitalizmin borçlandırarak verdiklerini siyaset kendi armağanı gibi sunabiliyorsa, başarı elde etmektedir. O halde, ana çizgi budur.

Borçlanarak her şeye erişilebilir (“en yüce değer” artık budur) alışkanlığı yaygınlaştıkça, 2000’lerde eğitim ve sağlık banka-ticaret-müteahhit işbirliği alanına alındı. Üçü de bundan kazandılar. Çocuğunuzu “eğitim kredisi” çekerek ve bir yılı için ortalama 50 bin TL ödeyerek bir özel okulda okutabilirsiniz. Sağlık alanında da farklı hizmet veren, donanımlı özel hastaneler artık çoğalıyor.

Kısa sürede alışılan tablo kendi insan profillerini yarattı. İlk profil, tüketici kimliğine (geri dönüşsüz şekilde) yerleşen yeni insanınkidir. Onun dünyası, 1961 Anayasası’ndaki (sağlık, eğitim, konut, çalışma haklarının temel toplumsallığına göre tanımlanan) “yurttaş”ınkine artık tümüyle yabancıdır. Kapitalizm “Refah kişiseldir, toplumsal değildir”i son 15-20 yılda yeni insana belletmiştir. Borçlanmaya gücü yeten, toplumsal-sınıfsal düşüncenin temel haklar zemininden dışarı çıkmıştır. Artık ilgisi yoktur. Kapitalizmin kodlarına uyumla siyasallaşır. Kapitalizmden borçla sağladığı kişisel refahını bir siyasal kişiliğe borçluluk olarak algılar, öyle simgeleştirir. “O’na borçluyum!” der.

MAKASLAR

İkinci profil, borca gücü yetmeyen ve pes eden insanınkidir. Karşımıza kişinin gelir sorunu çıkıyor; yani zor sorun. İki gerçek var: Bir, resmi verilerle Türkiye’de “hane borçluluğu” “‘kullanılabilir gelir”in  (“milli gelir”in değil) %40’ına çıkmıştır. İki, asgari ücret toplam ücretlerin yine %40’ını oluşturuyor ve tüm ücret yapısını aşağı çekiyor. (Bu sermaye sınıfının şikâyetçi değil, hoşnut olduğu, belki de yetersiz bulduğu “ucuz emek” tablosudur.) Özeti, “haneler”in gelirleri ya belli belirsiz şekilde artıyor ya da sabittir. Borçlulukları ise sürekli artıyor. Gelirle borçluluk arasındaki makas gitgide açılıyor. Büyük kitle bu makasın içindedir.

Yukarıda eğitim dedik. Merak edersek, orada da özel bir makas görürüz: Yükselen okul ücretleri, masrafları ve bunun yarattığı aile borçluluğu ile aile geliri arasında açılan makas. Ama eğitimde büyük, yapısallaşan başka bir makas var: Geliri yetersiz ailelerin çocuklarını okuttuğu devlet okulları (imam hatip dahil) ile özel okullarda yüksek ücretlerle okuyabilen çocukların düzeyleri, topluma ve dünyaya bakışları arasında oluşan makas. Ülkenin sürüklendiği ağır kalite sorununu yansıtan, gitgide açılan, 21. yüzyılda topluma ciddi sorunlar yaratacak görünen makas. Ayrıca konuşulmalı…

  • Sağlık dünyasına bakarsak, orada da makaslar var.
  • Ancak günde ortalama iki yüz kişilik can kaybının olağanlaştığı salgın ortamında oradaki dramlara hiç girmeyelim.

YARDIM ORGANİZASYONLARI

Bir önceki yazıda (24 Ocak) son 40 yıllık ekonomi modelinin “pili bitmiş”liğini vurgulamıştım. Gelir yaratma kapasitesi düşük, bu düşüklüğü artan borçlulukla takviyeye çalışan model. Takviye zorlaştıkça ekonomide krizler sıklaşıyor. Bunları da şimdilik bırakalım. İnsan ve temel haklardan ayrılmayalım.

İkinci profile bakalım: Borçlanamayan ve pes edenler yardıma muhtaç olanlar. Yaşayarak görülüyor, borçlanabilenler piyasa insanları olmuşlardır. Piyasalardaki fiyatların, faizlerin, döviz kurlarının hareketlerine öncelikle duyarlıdırlar. Bunların nedenleri hakkında fazla şey bilmeseler de yaşamlarının piyasalara bağlı olduğunu öğrenmişlerdir. Duyarlılıkları piyasalarla kontrol edilir, sınırlanabilir. Borçlanamayanların piyasalara duyarlılığı yoktur ya da anlamsızdır. Onların kontrolü için “yardım organizasyonları” icat edilmiştir. Muhtaç insan çoğaldıkça bu organizasyonlar çoğalır, çeşitlenir. Siyaset dünyası bununla yakından ilgilenir. Orada karmaşık ilişkiler ve sorunlar vardır. Bir önemli bilgi şurada: “Yardım”cıların çoğalması toplumsal hak anlayışını beslemez, zedeler hatta oluşmadan yok eder.

İki insan profilinin, borçlanabilenler ile borçlanamayanların siyasete bakışları kesişse de toplum katında bunlar “razı olan insan”ın farklılaşan iki kategorisidir. Aralarında bir makas açılıyor. Gözle görülüyor. Farklı karakterde iki topluluk oluşuyor. Ancak, dikkat edelim, borca muhtaç insanla yardıma muhtaç insan, ikisi de refahın toplumsal hak olduğunu algılamaktan gitgide uzaklaşıyor. Biri piyasalar dünyasına, öteki “yardımlar” dünyasına kilitlenerek uzaklaşıyorlar.

21. YÜZYILDA ORTAÇAĞ DİLİYLE KONUŞMAK

Kapitalizm Türkiye’de son 20 yılda eski ve yeni katmanlarıyla büyüdü, irileşti. Has kimliğini elde etti. Temel hakları kontrol altına aldı. Ve son yıllarda siyaset topluluğunun özellikle muhalefet kanadında yeni bir söylem moda oldu: “Kul hakkı”. Siyaset kapitalizmin yaşattığı rejime iyice ayak uyduruyorsa, bu söylem bir parola demek olur.

  • Toplumsal bilinçlenme olasılığını kesecek, “tevekkül”ü özendirecek, sermayenin ucuz emek tutkusu ile uyumlu bir işaret.

Bilemeyiz, “yurttaş”tan uzaklaşarak “kul”a yaklaşmak siyasette bir getiri mi sağlıyor? Ama son 20 yılda şunu görebiliriz: “Yurttaş” kavramı, temel haklarını bilen, vazgeçmeye “razı olmayan” insan tipi kapitalizme fazla geldi. Peki, “Kul hakkı” diye bir şey nereden geliyor? Eğer dinler tarihine ve ortaçağa çekilmeyip iktisat âleminden ipucu ararsak, dünya kapitalizminin dedesi İngiltere’ye başvurmak lazım. Yani, gerçekçi olmak lazım. Orada “Kul hakkı yasaları” diyebileceğimiz “Poor Laws”da aradığımız bilgi vardır: Piyasadaki en düşük ücretten daha düşük bir yardım düzeyidir. Geçmiş yüzyıllara gider. Ama siyaset dünyamıza yardımcı olacak kodlar, 1. Elizabeth’in “Poor Act”indedir (1601). Bu “kul hakkı yedirmemek” isteyenler için değerli bir kılavuzdur. Önerilir. Önce çoğalan yoksulları, sonra işçi sınıfını kontrol altında tutmak üzere hep yenilendi. “Poor” (bunu kapitalizm içinde “kul” diye düşünmek lazım) sözcüğü 1867’den sonra bir daha kullanılmadı. Uzatmayalım.

Onuncu Yıl Nutku (1933) “Yurttaşlarım!” diye başlar. Hamaset olsun diye vurgulamıyorum. Bu yüzyıllık bir bakış ufkuna sahip hitaptır. Sanki daha kısa bir bakış ufkunun Cumhuriyet için yetersiz kalacağını hissettirir. 21. yüzyıla pencere açabilmek için hangi tarihten hareket etmek gerekiyor? Siyaset bunu söyleyebilmelidir. Toplum konuşmuyor, ama bunu bekliyor. 1961 Anayasası’nı bu ufka yerleştirmeye çalışan sevgili Mümtaz Soysal, müstesna gerçekçiliğiyle, 1980’deki çöküşü görerek ileri bakmaya çalışanları o zaman uyarmıştı:

Elimizdeki malzeme ne ise yeni yapılar ancak bununla yapılabilir. Unutmayalım…
==========================================

Dostlar,

Sayın hocam, Bilge insan,
Yurtsever bilim emekçisi
……..
…………..

7 Ocak’ta Cumhuriyet‘te yayınlanan eşsiz 2. makalesini kesip önümüze koymuştuk. Bu gün web sitemize yükleme olanağı da bulduk.. İrdelemeleri, her türlü -haddim olmayan- takdirin üstünde.
*
Tam anlamıyla bir “Bilge” olan, 90’a yaklaşan biyolojik yaşına karşın pırıl pırıl bir zihinle bizimle 65 yıllık “İktisat” birikimini-hazinesini paylaşan Profesör Bilsay Kuruç.. DPT’nin efsane müsteşarı!

Cumhuriyet‘te 15 gün arayla yazmaya başladığı ilk yazısı 24 Ocak 2022’de yayınlanmıştı :

Mutlaka okunmasını öneririz (üstteki erişkelere – linklere tıklayınız).

Hem Cumhuriyet Gazetemize hem de Saygın Yurtsever Bilimci Prof. Bilsay Kuruç‘a, aydın sorumluluğuyla ülkemize – insanımıza verdikleri değer biçilmez katkılar için engin şükran ile..

Dr. Ahmet SALTIK
Mülkiye – 2016
13 Şubat 2022

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 29 Aralık 2021

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

  • 2022’nin, ülkemizin tüm insanlarımızla güzel günler göreceği bir yıl olmasını diliyorum. 

NASS

Nasslara göre faiz haram, hüküm bu” diyerek politika faizini düşürüp TL’nin döviz karşısında değer yitirmesi ve pahalılığa neden olan RTE, “kur garantili mevduat hesabı “ düzenlemesi ile türbanlı faiz uygulamasını ilan etti.

NASSıl?..

HALİFE

AKP kurucularından Latif Cem Baran, “Bugün tüm dünyadaki Müslümanlar RTE’ yi halife olarak görüyorlar.”

Tüm Müslümanları bilmem ama, O’nun kendini Cumhurbaşkanı olarak değil, ülkesini şeriatla yöneten biri olarak gördüğü belli…

HARAM

DİB, RTE’nin açıkladığı kur korumalı TL vadeli mevduat sistemi için “haram “ dedi.

Halifenin lafının üstüne laf olur mu?…

IŞILTI

Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, “Ekonomi gözdeki ışıltıdır” dedi.

  1. Dolar vurguncularının,
  2. Ampulün…

ÇARPMA

Bakan Nebati, Dolar dalgalanmaları ile ilgili,

  • “Çarpılan küçük yatırımcı oldu, büyük finansörler değil.”

Küçük yatırımcının arkasında kim var ki çarpılmasın da çarpsın…

HALAY

Dolar 18 TL’den 15 TL’ye, düşünce Malatya ve Şanlıurfa’da RTE destekçisi vatandaşlar halay çekti.

Hazine, Dolar zenginlerine ödeme yaptıkça da takla atarlar artık…

EZDİRMEZ

Dolar çıktıkça zamlanan akaryakıt fiyatlarının indirilmeyeceği, ÖTV’ye gideceği açıklandı.

Reis söz verdi; vatandaşını faize, enflasyona ezdirmeyecek.

Toz haline getirtecek…

NOKTA

RTE, “Seçim 2023’te, nokta!” dedi.

1.5 yıl daha ne kazanırsa kardır…

AYRI

Kılıçdaroğlu,”HDP ile görüşürüz, PKK ile HDP’yi ayırmak lazım” dedi.

HDP kendini ayırıyor mu?..

NANKÖR

RTE, “Ne diyor birileri? ‘İş yok’. Nankör, nankör bunlar. Yan gelip yatarak para kazanmak istiyorlar.”

Haklı. Çalışsınlar. Bilal’i, Ekrem’ı örnek alsınlar. Kolay mı para kazanmak!..

KORKU

DİB, ”Korkudan makam aracı alamıyoruz” diye yakındı.

Kul yerine kul hakkı yemekten korksalar…

ZENCİ

Bir köpek çocuğu ısırdı RTE kükredi: ”Beyaz Türkler hayvanlarınıza sahip çıkın!”

20 yıl ülkeyi yönet, köpek saldırısından bile mağduriyet ve bölücülük çıkar. Pesss…

ALIŞMA

RTE, “Benim Türk liram varken senin Dolarla, Avroyla ne işin var. Türk Lirası, Türk Lirası… Alışacaksınız buna.”

Kesinlikle garantici müteahhitlere söylüyor!..

GÜL

Gazeteci ve ulak Fehmi Koru, “Millet ittifakının adayı kim olur sorusuna, Abdullah Gül olasılığı sıfır” diyenlere gülmüş.

Gül, gül. Gül olursa AKP/Cumhur İttifakı da güler…

ULUSALCI

Utku Reyhan, “Kavalacı Ulusalcılar” başlıklı Aydınlık yazısında; O. Kavala’nın yasal haklarının verilmesini ve 28 Şubat Davası’ndan tutuklanan askerlerin savunulmasını dile getiren Balyoz-Ergenekon mağdurları ile Veryansın TV yazarlarını ve Montrö konusunda duyarlılık gösteren emekli amiralleri ulusalcı olmamakla suçladı.

Ulusalcılığı, ayaklar altına alanların kankası Ak-ulusalcılardan öğrenebilirler!..
***

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK’ten :

  • Düşmana karşı savaşmış din adamı da vardır; düşmanla bir olup Atatürk’e karşı savaşmış din adamı da.. Sorun DİN’de değil adamdadır…

Halil Çivi şiiri : …DEDİ EĞİTİM

ŞİİR KÖŞESİ…

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

 

…DEDİ EĞİTİM

Kul hakkı yiyerek servet yapanı,
Dedim ne yapmalı; dedi eğitim.
Sahte belgelerle makam kapanı,
Dedim ne yapmalı; dedi eğitim.
XXX
Anayı, babayı saymaz olanı,
Yoksulu, öksüzü duymaz olanı,
Millet malı çalıp doymaz olanı,
Dedim ne yapmalı; dedi eğitim.
XXX
Yüze dost görünüp kuyu kazanı,
Yurttaşların arasını bozanı,
Şöhret, servet gücü ile azanı,
Dedim ne yapmalı; dedi eğitim.
XXX
Zorbalaşıp kadınları döveni,
Tarihine, ecdadına söveni,
Halkını dışlayıp düşman seveni,
Dedim ne yapmalı; dedi eğitim.
XXX
Aklı ve bilimi rehber etmeye,
Cehalet urunu söküp atmaya,
Çağdaşlığın ışığıyla gitmeye,
Dedim ne yapmalı; dedi eğitim.
XXX
Adil bir devletten söz etmek için,
Vahşi duyguları toz etmek için,
Bütün engelleri düz etmek için,
Dedim ne yapmalı; dedi eğitim.
XXX
Düşmanlığı Kaf Dağı’na atmaya,
Kardeşliğin lezzetini tatmaya,
Kadını, erkeği eşit tutmaya,
Dedim ne yapmalı; dedi eğitim.
XXX
Irkları, dinleri eşit bilmeye,
Irkçılığı, yobazlığı silmeye,
Laik, demokratik devlet olmaya,
Dedim ne yapmalı; dedi eğitim.
XXX
Mutlu ve huzurlu yuva kurmaya,
Yaşam boyu hep el ele vermeye,
Her türlü zorluğa karşı durmaya,
Dedim ne yapmalı; dedi eğitim.
XXX
Adalete güvenerek yatmaya,
Ahlâkı, vicdanı diri tutmaya,
Halkın yaşamına huzur katmaya,
Dedim ne yapmalı; dedi eğitim.
XXX
Hak, hukuk ve adalete uymaya,
Her yerde, her işte huzur duymaya,
Her doğana “BARIŞ” adı koymaya ,
Dedim ne yapmalı; dedi eğitim.
XXX
Halil Çivi der ki özgür olmaya,
Her gönüle sevgi olup dolmaya,
Bütün insanları eşit bilmeye,
Dedim ne yapmalı; dedi eğitim.
XXX

26.7.2021, Doğanbey / Seferihisar / İZMİR

×××
Not: ” Dedim, dedi ” dili, Türk Halk Şiirinde özel ve çok sevilen bir tarzdır.

HELALLİK

Suay Karaman 

Gündeme “kul hakkı” ve “helalleşme” gibi kavramları getirerek, bazı gerçekler örtülmeye çalışılmaktadır. Laik hukuk devletinde “kul hakkı” ve “helalleşme” gibi dinsel söylemlerin yeri yoktur, olamaz da. Dinsel yönden bir kimse, başka bir kimsenin hakkını yer, malını çalar, tecavüz eder, öldürür ise kul hakkı almış olur. Kullar arasında bir hak çalma söz konusu olduğunda kullanılan dinsel bir terim olan helalleşme, bir kulun, öbürünü cezadan affetmesi anlamına gelmektedir. Bu tür kavramlar çağdaş laik hukuk öncesi dönemlere aittir.

Laik ve demokratik hukuk devletinde kul değil yurttaş hakkı, helalleşme değil yargıda hesaplaşma vardır.

  • İktidar ve kamu çalışanları için halktan ‘helallik istemek’ değil, halka hesap vermek vardır.
  • Bu yapılan açıkça din sömürüsüdür, inanç sömürüsüdür.

Eğer bu mantıkla gidilirse zimmet suçu işleyen memur da, helallik isteyip suçundan aklanabilir!

AKP örgütleriyle çevrimiçi bayramlaşma programına katılan AKP genel başkanı Tayyip Erdoğan şunları söyledi:

  • “Kısıtlamalardan etkilenen esnaflarımızın bir kısmı ile turizm sektörümüze de bu zor dönemde ayakta kalabilmeleri için her türlü desteği vermenin gayreti içindeyiz. Buna rağmen sıkıntıya düşen insanlarımız, esnafımız, çalışanımız olduysa hepsinden helallik istiyoruz.”Küresel salgının başında yardım toplamak için halka IBAN numarası veren AKP genel başkanı, şimdi halktan helallik istemektedir.

Devleti yönetenler, yanlış uygulamalarıyla mağdur ettikleri halktan, esnaftan ve çalışanlardan helallik isteyemez. Devlet, kamu hizmetlerinin yürütülebilmesi için halkından, esnafından ve çalışanlarından vergi toplar, topladığı vergilerle de, öncelik sırasına göre topluma hizmet götürür, sosyal yardımda bulunur. 

Hazinede toplanan vergileri yanlış yatırımlarda ve harcamalarda kullanarak yok edenler, milletin 128 milyar dolarını buharlaştıranlar helallik isteyerek sorumluluktan kaçamazlar. Sosyal devlet, topladığı vergileri ve diğer gelirleri, gerekli yatırımlarda kullanmakla ve bir bölümünü de korunması gereken kesimlere aktarmakla görevlidir. Küresel salgın döneminde zor duruma düşen esnafa, çiftçiye, çalışana, emekliye destek olmak sosyal devletin yerine getirmesi gereken temel bir işlevdir.

Ülkemizde bu temel işlev yerine getirilmemektedir. Yıllardır yaşanan ekonomik krizin yanında küresel salgın da ortaya çıkınca, her şey daha kötüye gitmiştir. Alınan eksik ve yanlış önlemlerle, gerçek olmayan söylemlerle bu krizden kurtulmak olanaksızdır. Türkiye’de son on beş ay içinde binlerce çalışan, müzisyen, sanatçı işsiz kalmıştır;

  • Birçok insan açlıktan, yoksulluktan ve çaresizlikten intihar etmiştir.

Nisan ayında açıklanan IMF raporuna göre, Türkiye, Arnavutluk ve Meksika ile birlikte, salgın döneminde ulusal gelirine oranla halkına en az destek veren üç ülkeden biridir. Yanlış politika ve kararlar ile Türkiye, toplam ekonomik destekler içinde vatandaşına dönük harcama ve desteklerin en düşük olduğu ülke konumuna getirilmiştir.

Muhalefetin “erken seçime gidin, sandığı koyun helalleşelim” söyleminin de geçerliği yoktur, yanlıştır. Çünkü sandıkta helalleşme olmaz, sandıkta hesaplaşılır. Hesaplaşma da yasalarla yargı önünde yapılır. Ama “devri sabık yaratmayacağız” söylemindeki bir muhalefet, işbirlikçidir, yok hükmündedir. Doğru bir muhalefet bilgili, bilinçli olmalı, ülke gerçeklerini bilmeli, muhalefet etmek için tuzağa düşmemeli ve siyasal iktidara gollük pas vermemelidir. 

Eğer sosyal devlet bitirilmeseydi işini yitirenlere, işsizlere, düzenli kazancı olmayanlara, kapanan işyerlerine nakit desteği verilirdi. Zor duruma düşen esnafın vergi ve sigorta primleri, kira, elektrik, su, doğalgaz gibi giderleri ertelenirdi. Ama işin en kolay yolunu helalleşmek olarak görenler, bu sorumluluğun altında kalacaklar ve er ya da geç gerekli hesabı vereceklerdir. 

Azim ve Karar, 24 Mayıs 2021