Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

Çarşamba İğneleri : 25 Ocak 2023

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

YETER

İktidarda 21. yılına giren AKP/RTE, seçim sloganı olarak, Menderes’in 1950’de kullandığı “Yeter söz milletin” ibaresini seçti.

Tam isabet. Teşekkürler RTE…

SAVUNMASIZ

Suudi Arabistan Maliye Bakanı, Türkiye, Pakistan, Mısır gibi ekonomisi savunmasız ülkeleri desteklemeye devam edeceklerini söyledi.

Yaaa, bay ekonomist dünya lideri. Sayende ülke kimlerin diline düştü…

HIRSIZ

Davutoğlu, kendisini Şehir Üniversitesi’ni üzerine geçirme yolsuzluğu ile suçlayan RTE’ye “Uluslararası mahkemelerde mal varlığı dosyası olan sen, beni yolsuzlukla itham ettin.” dedi.

Yavuz hırsız ev sahibini bastırır…

FAZLALIK

Yeni Zelanda Başbakanı, altı yıllık hizmetten sonra hedeflerini tutturamadığı için “fazla yorulduğunu ve yıprandığını” söyleyerek hem başbakanlıktan hem parti başkanlığından istifa etti.

20 yıl sonunda tek hedef tutturamayan, koltuğa çivili…

SAYGISIZ

Binali Yıldırım’ın oğlu Erkam Yıldırım, kendini karşılayan Erzurum Valisi Okay Memiş ve İl Jandarma Komutanı Albay İlker Şimşek’in karşısında kaykılıp tespih çekti.

Vali, saygısız oturuşu kiloya bağladı.

Kişisel saygınlığını korumayan, makam ve rütbesinin saygınlığını hiç koruyamaz…

İMZA

Doğu Perinçek cumhurbaşkanı adayı olabilmek için imza kampanyası başlattı.

100 bini bilmem ama üçün biri garanti…

GUGUK

İsmailağa Cemaatine bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in 6 yaşındaki kızı H.K.G’yi, 29 yaşındaki müridi Kadir İstekli’yle ‘evlendirmesi’ skandalında yeni bir gelişme yaşandı. Duruşmaya çok az bir süre kala H.K.G.’nin yaşadıklarıyla ilgili iddianameyi yazan İstanbul Anadolu Adliyesi Savcısı’nın görev yeri değiştirildi.

RTE, “Bir hukuk var bir de guguk” demişti.

Guguuk, guguuk…

HUKUK

ABD eski başkanı Trump’a, yargıyı siyasal amaçla kullandığı için 938 bin Dolar para cezası verildi.

Bir gün mutlaka…

TL

Nebati, Türk lirasının değerli olmasının işsizlik, fazla ithalat ve üretim yapılmaması gibi sakıncaları olduğunu sıraladı.

TL’den altı sıfır atarak paramızı değerlendirmekle övünen hangi iktidardı?

YALAMA

AKP Ordu Milletvekili Şenel Yediyıldız, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan övgüyle söz ederek,

  • “Tayyip ağabeye ihaneti bırak sırtımızda taşımamız lazım.
  • Yani ayakkabısını elimizle yalamamız lazım.

ifadelerini kullandı.

Yala Şenel yala, Tayyip ağabeyin helal sana…

Hukuk mu güncel siyaset mi?

BAŞYAZI

25 Ocak 2023, Cumhuriyet

Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı’na yeniden adaylığını koyuyor.
Bu durumun anayasaya aykırı olduğunu Türkiye’deki tüm tarafsız hukukçular açıkça belirtiyorlar. Ana muhalefet partisi lideri Kılıçdaroğlu bu konuda,

  • “Diyelim ki ses çıkardık, nereye gidecek? Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK). O üyeleri atayan kim? Erdoğan. Verdiği karara kim itiraz edecek? İtiraz edeceğin hiçbir yer yok. Anayasa Mahkemesi bile bakmıyor bu karara. Hatırlarsanız İstanbul seçimlerinde aynı zarfın içine 4 oy pusulası koyuyorsunuz. Efendim 3’ü doğru 1’i yanlış. Talimat geldi de onun için yaptılar.
    Dolayısıyla bizim Erdoğan’ın aday olup olmamasına kilitlenmek gibi bir düşüncemiz yok.” dedi. 

Bu tutumun iki boyutu var: Hukuksal boyut ve siyasal boyut. Hukuksal boyut, Erdoğan’ın bu kararının anayasaya aykırılığı karşısında hukuksal sürecin yürütülmesidir. 

Ancak, Kılıçdaroğlu, bu hukuksal süreci yürütmek istemiyor. Siyasi açıdan “mağduriyet yaratmak” olgusuna bağlanarak hukuksal yolu kapatıyor.

Ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu’nun bu tavrı yanlıştır.

  • Ana muhalefet lideri demokratik süreç içinde anayasa hukukunun temel ilkelerinden vazgeçemez.
  • Güncel siyaset noktasından hareketle temel anayasa süreçlerini bir kenara itemez, itmemelidir.

YSK, bu konuda anayasaya aykırı ve Erdoğan’a yakın karar verebilir ancak bu karar siyaset tarihine olumsuz olarak geçer. Ana muhalefet partisi lideri, bir kez temel hukuk ilkelerinden ayrılırsa,
daha sonra yapılacak itirazlar için de olumsuzluklar yaratmış olur. 

Bu mantık çizgisine göre, seçimler sürerken YSK yasalara aykırı bir karar verdiği zaman
itiraz edilmeyecek mi? Öyle bir durumda “Mağduriyet yaratmayalım” mı denilecek?

Anayasa hukuku ve güncel siyaset gündeme geldiği zaman, ana muhalefet lideri
daima hukukun yanında yer almak zorundadır.

Cesareti örgütlemek

SİYASET 22.01.2023, BİRGÜN

Siyasal İslamcı AKP’nin ülkeye nasıl el koyduğunu anlamak için, seçmen davranışlarını belirleyen temel etkenin değişimine de bakmakta büyük yarar var. Bu ülkede ABD ve NATO desteği ve yönlendirmesiyle son 70 yıldır izlenen dinselleştirme siyaseti; Cumhuriyetin modern, aydınlanmacı ve ilerici değerlerinin adım adım tasfiye edilmesi, insanların sınıfsal konumları ile siyasal tercihleri arasındaki pozitif ilişkiyi kopardı. Yani insanlar, sosyal/ sınıfsal konumlarından hareketle ve bilinçleriyle değil, inançlarıyla oy kullanır duruma getirildi. İnsanların sosyo-ekonomik konumlarıyla seçmen davranışları arasında negatif bir ilişki oluştu.

  • Sırf alnı secde görüyor diye kendi cellatlarına oy veren bir seçmen kitlesi oluşturuldu.

Siyasal tercihi belirleyen temel etken din, geleneksel kültür ve etnik duyarlılıklar oldu. Sonuçta yoksullar, kendilerini ezen efendilerinin arkasından gitmeye başladı. Giderek toplumsallaşan gönüllü bir kulluk yaratıldı. Aklı ve vicdanı özgürleşmemiş veya teslim alınmış kölelerin önüne sandık konulunca, onlar da kaçınılmaz olarak efendilerini seçti. Anımsayalım; AKP iktidara geldikten sonra seçim kampanyalarını genel olarak ekonomik-sınıfsal istemler çevresinde değil, daha çok kültürel değerler ve ideolojik talepler zemininde yürüttü.

YOKSULLUK ve KUTSAL DAVA

İçinden geçtiğimiz büyük ekonomik krize, yoksullaşmanın derinleşmesine, insan onurunu ayaklar altına alan sefalete karşın Erdoğan-AKP iktidarının oy oranı yaklaşık olarak %30 düzeyini koruyor. Bu durum gerçekten büyük bir şaşkınlık yaratıyor. Oysa nedeni basit, iktidarları her zaman tencere-mutfak metaforuyla ifade edilen yoksulluk, ekonomik krizler, yaşam pahalılığı vb. gibi gelişmeler değiştirmiyor. Bazen süreç tersine işler ve daha baskıcı ve faşizan yönetimlerle sonuçlanır. Çünkü, toplumlar krizlere ilerici ve devrimci çözümler üretemez ise, siyasal mücadeleler daha koyu bir gericilikle sonuçlanabilir.

Son 20 yıldır Türkiye’de de siyasal ve toplumsal süreçler böyle işledi. Çünkü, ortada esas olarak bir rejim tartışması vardı ve siyasete rejimi değiştirme iddiasıyla giren AKP, seçim kampanyasını da din, kutsal dava, milletin değerleri gibi temalar çevresinde yürüttü. Bunun karşısında liberalizmin etkisi altındaki sol ve ilerici güçler ise, ideolojik bir dağınıklık içinde ve bir yenilgi psikolojisiyle yer aldı. Daha çok ekonomik ve sendikal taleplerle sınırlandırılmış bir mücadele çizgisi izledi.

Daha önemlisi, solun bir kesimi, saldırılarını laiklik, cumhuriyet ve aydınlanmanın kazanımları gibi ideolojik ve kültürel alanda geliştiren İslamcı hareketin karşısına değil, yanında yer almak gibi büyük bir siyasi ahmaklık içine düştü. Liberal entelijensiya, bütün muhalefet alanını ve ilerici değerleri çürüttü. Cumhuriyetçileri ve solu pasifize etti.

Sonuç olarak, bugün kurtulmaya çalıştığımız dinci-faşizan cehennemin yollarını döşendi.

CESARETİ TOPLUMSALLAŞTIRMAK

Muhalefet ve sol, mücadelenin ideolojik ve kültürel bir alanda geliştiğini yeterince göremedi. Dolayısıyla, “fakirlik edebiyatı” üzerinden geliştirilen ve ekonomik talepler ekseninde seçim kampanyaları yürüttü. Ne cumhuriyet ne de laiklik etkin bir biçimde savunuldu. Toplumun AKP’ye oy vermeyen % 50’yi aşkın kesiminin aydınlanma değerleri çevresinde birleştirilmesi için etkili hiçbir girişimde bulunulmadı. İdeolojik ve kültürel mücadele alanı boşaltıldı. Toplum kendiliğinden direndi.

Buna karşılık AKP, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin yarattığı kaos (karmaşa) ortamından da yararlanarak toplumu dönüştürme ve sokağı terörize etme siyasetini yükselterek sürdürdü. İktidar olanaklarını kullanarak örgütlediği yasadışı çeteler ve SADAT gibi milis örgütlenmeleri aracılığıyla muhalif toplum kesimlerini tehdit etmeye başladı. Bu tehdit karşısında sürekli geri çekilen, pasifist bir tutum takınan muhalefet anlayışı, topluma güven veremezdi. Bu tutumun bir özgüven yıkımına yol açması kaçınılmazdı. Nitekim, öyle de oldu!

AKP’nin toplumda yarattığı korku ve umutsuzluk iklimi, muhalefet güçlerinin bu siyasal atmosferi değiştirme konusundaki beceriksizliği ve –hadi korkaklık demeyelim– tereddütleriyle (çekinceleriyle) birleşince, gerici hareketin kendisini olduğundan daha güçlü gösterdiği bir tablo oluştu. Ülkede, eğer Mahir Çayan’ın geliştirdiği özgün kavramla ifade edersek, bir tür “suni denge” ortamı oluştu. Korku ve kötülük giderek yayıldı, örgütlendi ve toplumsallaştı.

Çetelerin kol gezdiği, düzenin mafyalaştığı, yasaların askıya alındığı, kuralsızlığın hüküm sürdüğü, adalete inancın kalmadığı bir ülke ortaya çıktı. Liberallerin paha biçilmez desteğiyle (!)  gelişen bir umut krizi, yenilmişlik duygusu ve korku atmosferi bütün toplumu içine aldı. Eski çürüyor, ama yeni olan doğamıyordu. Dönem canavarların zamanıydı.

UMUT KRİZİNİ AŞMAK

İşte bu dönemin artık sonuna gelindi. Cumhuriyeti imha eden İslamcı hareket, yerine yeni bir rejim ve düzen kuramadı. Buna görgüsü, bilgisi, birikimi, insan kaynakları, geleneği, ideolojik donanımı, müktesabatı (birikimi) yetmedi. AKP’yi iktidara getiren bütün iç ve dış dinamikler değişti.

Tabloyu kabaca şöyle özetleyebiliriz :

Yalnızca geniş halk kesimleri, emekçiler, sol ve cumhuriyetçiler için değil, hemen her kesimde “bu kadar yeter” duygusu yerleşmeye başladı. Büyük sermaye ve Batılı güç merkezleri için de durum pek farklı değil. Belli ki, Batı ve sermaye bütün kirli işlerini gördürdüğü ve artık işine yaramayan, dahası kendileri için bir istikrarsızlık kaynağı oluşturan İslamcı iktidar ile daha çok gitmek istemiyor. Ancak, sermayenin ve Batı’nın iktidara taşıdığı İslamcılar da ele geçirdikleri gücü bırakmak niyetinde değil. Çünkü, rejim değişikliğini tamamlamak ve geleceklerini güvencelemek istiyorlar. Bugün yaşanan şiddetli siyasal gerilimin temelinde bu durum yatıyor.

İslamcı hareket, düşük yoğunluklu da olsa bir dinci-faşist ya da faşizan rejimin kuruluş sürecini tamamlamak istiyor. Bu amaçla iktidarı yitirmemek için her şeyi yapacağı anlaşılıyor. Bu bağlamda, 2023 seçimleri ülkenin yazgısının yeniden belirleneceği kritik bir eşik özelliği kazanıyor.

Sonuç olarak                    :

  • Seçimlere doğru giderken yapılması gereken şey;
  • Topluma güven vermek ve AKP iktidarının yıkılabileceğini göstermektir.
  • Umut krizini aşmaktır.

Bu amaçla, “ideolojik saflığı” korumak gibi bir kaygıyla hareket etmek yerine, dönemin maddesine ve ruhuna uygun bir mücadele çizgisi geliştirmektir.

İyiliği ve cesareti örgütleyip toplumsallaştırmaktır.

Yakın ve vahim (ürkünç) tehlikeyi yenilgiye uğratacak bir siyasal taktik izlemektir.

Küçük hesapları bir yana bırakarak, İslamcı-faşist cephenin karşısına, “tek aday” diye kodlanan ve yaşam içinde geliştirilecek bir “halk ittifakı” ile çıkmayı başarmaktır.

Eski Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan’ın seçim uyarıları

Tansel Çölaşan
Eski Danıştay Başsavcısı

Sevgili dostlar,

Güncel seçim konusu ile ilgili değerlendirmem aşağıdadır.
Bir kez daha altını üstünü çiziyorum :

RTE, olmazı olur yapmak için her zamanki gibi algı oyunlarına başvuruyor ve
Anayasa, yasalar yokmuş ve kendisi tek adam olarak her şeyi belirleyebilirmiş gibi yapıp,
olası olanaklarının kamuoyunda nasıl algılanacağını anlamaya çalışıyor ;

Biliyor, Anayasa 101. md. değişmedi yürürlükte.
Ve o anayasada “Başkan” yok.
Cumhurbaşkanı var ve RTE Cumhurbaşkanı olarak 2 kez seçilebilirdi.
O da seçildi ve Anayasal Hakkı bitti.
Bunun tek istisnası vardı, ikinci döneminde Meclis erken seçim kararı alırsa, süresini dolduramayıp mağdur olacak. Cumhurbaşkanına bir hak (aday olma) daha veriliyordu .
Ama koşullar değişti, iktidar Meclis çoğunluğunu kaybetti ..
RTE’nin İkinci ve son dönemi sonlanırken yeniden aday olma fırsatı için Mecliste 360 oyu yok.

2023 hedefi şaştı ve tek şansı, muhalefetle anlaşıp Meclisten çıkacak bir erken seçim kararına kaldı… Bu hukuksal gerçekler karşısında durum şu :

(1) 24 Haziran olağan seçimi ister zamanında ister BİRAZCIK geri çekilsin,
RTE artık ADAY OLAMAZ!

Bu nedenle;
2017 Anayasa değişikliği ile “Başkanlık” sistemi başlamış da, buna göre daha bir kez görev yapmış da, ikinci kez hakkı var varmış da sözü, ancak kabile şefleri için geçerli olabilir ..

  • Bizde hala bir ANAYASA var ve ona göre 2 hakkını da kullanan RTE,
    3. kez aday olamaz. BİTTİ!

(2) Öte yandan olağan seçim takvimi 60 gün önce başlar.
Yani 24 veya 18 Haziran 2018 seçimlerine göre 5 yıl sonra 2023 yılında 18 (24) Nisan sonrası olağan seçim süreci başlayacağından, seçim tarihi Mayıs ayına çekilse de zaten olağan seçim takvimi içindedir ve RTE yine ve zaten ADAY olamaz !!!

(3) Tartışılan öbür konu da şu :

İktidarın, düşen oylarına karşın Mecliste çoğunluk olmak için değiştirdiği son seçim yasası
6 Nisan 2023’te yürürlüğe girdiğinden, 6 Nisan öncesi için taraflar 6 Şubata dek anlaşıp erken seçime gidebilirler. Ama o takdirde de değişik yasa ve yaşama geçirdiği değişiklikler geçersiz olur, eski Seçim Yasasına göre seçim yapmak gerekir ki, uygulama da zorluklar doğurur ve zaten RTE de istemez çünkü o yasa ile seçimi çok net yitirir. Bu olasılık da yok.

(4) Demek ki geriye ancak,
6-18 (24) Nisan 2023 tarihleri arası için iktidar ve muhalefetin 6-18 şubata dek anlaşıp,
birlikte erken seçime gitmeleri gerekir ki, tek hukuki yol budur;
RTE’nin yeniden aday olabilmesi için..
Bunu da önümüzdeki günlerde göreceğiz

Son söz         ;

Muhalefet bu dönemi çok iyi yönetmeli ve Anayasal hakkını kullanmış, bitirmiş olan RTE’ye Anayasa ve yasaları dolanarak elde etmek istediği olmayan hakkı vermemeli, böylece Cumhuriyete karşı yapılmış 20 yıllık sivil darbeyi sonlandırıp tarihe karşı görevini yerine getirmelidir.

TEK HUKUKİ, YASAL yol budur.

Gerisi iktidar için hukuksuzluklarına yenilerini katmak, muhalefet için ise, hukuka, yasalara ve halka rağmen kahramanlık yapmak olur ki; ne halk ne de tarih affeder.

Kalpaksız Kuvayı Milliyeci

Büyükelçi Korkmaz Haktanır'ın Anısına Saygı-Daver Darende - Telgrafhane SanatDAVER DARENDE
Emekli Diplomat

Cumhuriyet, 24 Ocak 2023

24 Ocak, onurlu yaşamını ülkesi için feda eden kalpaksız Kuvayı Milliyeci Uğur Mumcu’yu yitirdiğimiz hüzün dolu gündür. Bugünü asla unutmayacağız, unutturmayacağız.

  • Uğur Mumcu Atatürk devrimlerinin yılmaz savunucusuydu.

Bu topraklarda bir sömürge aydını gibi dolaşanlara, karşıdevrimcilere, siyaseti kendi çıkarları için kullananlara karşı Mustafa Kemal Atatürk’ün anısını yücelterek kalemiyle savaştı.

Yurdunun sorunlarını kendine dert edinmiş gerçek bir yurtseverdi.

‘İNANÇ IŞIĞI’

Değerli yazar Ali Sirmen bir yazısında Uğur Mumcu için şöyle demişti:

  • “Gerçekten eğer toplum Uğur Mumcu gibi olabilseydi veya O’nun uyarılarından
    gerekli dersleri çıkarmayı başarabilseydi, bugün içinde bulunduğumuz duruma düşmezdi.”

    (Cumhuriyet, 25 Ocak 2008)

Uğur Mumcu, Kuvayı Milliye ruhunun aramızda soluk alan inançlı temsilcisiydi.
Bugün yaşamda olsaydı, Lozan’ın intikamını almak isteyenlere karşı amansız mücadelesini sürdürür, ülkemizin bugün “Mütareke” döneminden daha ciddi bir durumda olduğunu halkımıza anlatırdı.

Türkiye, son derece ciddi ve tehlikeli bir süreçten geçiyor

Uğur Mumcu, yıllar önce ülkemizin karşı karşıya kaldığı tehlikeyi gördü ve halkımızı uyardı. Şimdi O’nun yıllar önce yazdıklarına kulak verelim:

  • “Ortadoğu siyasetinde kimin kiminle ne zaman dost, ne zaman düşman olacağı bilinmez. Çünkü Ortadoğu kum ve petrolden oluşan bir cehennemdir.”
    (Cumhuriyet, 22 Haziran 1991)
  • “ABD, Türkiye topraklarını öteden beri Ortadoğu’ya müdahalesi için bir üs olarak kullanmak istiyor. Dün böyleydi, bugün de böyle. Herhalde yarın da böyle olacaktır.”
    (Cumhuriyet, 22 Haziran 1991)
  • “Türkiye, dış siyasetinde ABD markalı mayınlarla döşenmiş bir mayın tarlasına doğru
    hızla sürükleniyor.” (Cumhuriyet, 26 Temmuz 1992)

Şimdi aramızda olmayan, değerli yazar Oktay Akbal bir yazısında şöyle demişti:

  • “Sevgili Uğur Mumcu, bir yıldız gibi geldin geçtin Türk tarihinden.
    Ardında inanç ışıkları bırakarak…”

GERÇEK KEMALİST

Aydınlanmanın simgesi, direncin anıtı Uğur Mumcu Türkiye üzerine oynanan kirli oyunları önceden gören, emperyalizmin çevirdiği dolapları belgeleriyle ortaya çıkaran gerçek bir Kemalist idi.

Bizlere inanç ışıklarını bırakan Uğur Mumcu’yu, O’nun çok sevdiği Sabahattin Ali’nin unutulmaz dizeleriyle saygı ve artan bir özlemle anıyorum.

Hisler kambur oluyor dökülünce yazıya
Kısacası gönlümü verdim Ulu Gazi’ye 
Göğsümde şimdi O’nun aşkı yatıyor..

BU GÜN 24 OCAK…

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
24 Ocak 2023

(AS: Bizim kısa katkımız yazının altındadır..)

Bundan tam 30 yıl önceydi, 1993 yılıydı.

UĞUR MUMCU, Atatürk, Cumhuriyet, Devrim ve bilim karşıtı olarak bilinen (malum) karanlık güç odaklarınca şehit edilmişti.

Bu suikasta atılan bomba, fiziksel olarak Sayın Uğur Mumcu‘ya atılsa bile, öz olarak demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Yüce Önderimiz ATATÜRK‘ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ ne, O’nun devrim ve ilkelerine, akıl ve bilimin ışıttığı aydınlık anlayışa atılmıştı.

Çünkü şehit edilen onlarca Cumhuriyet aydını Cumhuriyetimizin hem koruyucuları hem kale burçları ve hem de temel taşlarıydı. İç ve dış işbirlikçi karanlık güçlerin hedefi, Cumhuriyet kalesini temelden yıkmaktı. Söz konusu tehlike günümüzde daha da büyüyerek sürmektedir.

M. Kemal Atatürk                         :

  • -” Benim en büyük eserim Türkiye Cumhuriyetidir.”
  • -” Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.”
  • -” Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir.”
  • ” Benim naçiz vücudum elbette bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet (sonsuza dek) payidar kalacaktır (yaşayacaktır).” demişti.

Cumhuriyet aydınlarını hedef almak, aslında M.K. Atatürk’ü, Cumhuriyetimizi ve Atatürk devrimlerini hedef almaktır. Bu nedenle Cumhuriyet, Atatürk, devrimler; demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletinden yana olanlar demokrasi, seçimler ve demokratik Cumhuriyetin yeniden inşası (kurulması) için mutlaka tek ses olmalı ve güç birliği yapmalıdır.

  • Bugün Cumhuriyetimiz yaralıdır.

Aldığı bu yaraların mutlaka sağaltılması (tedavi edilmesi), eski gücüne kavuşturulması,
çağdaş hukuk devleti ve gerçek demokrasi ile taçlandırılması kaçınılmazdır.

Ben Cumhuriyet’ten yanayım ve ömrüm boyunca oyumu Cumhuriyet’ten yana kullandım.

Yine aynısını yapacağım. Ya siz!!!
======================================

Dostlar,

Sayın Prof. Halil Çivi hocamızın özlü ve uyarıcı yazısına biz de 2 görsel ve kısa notlar ekleyelim..

Uğur Mumcu ve Aydınlanma Devrimi şehitlerimizi sonsuz bir minnet, şükran ve bağlılıkla anıyoruz.

Hiç akıldan çıkarılmasın ki;
bu cinayetler emperyalizm ve
yerli işbirlikçileri ile işlenmiştir. 

NATO – CIA… kontrgerilla – gladyo eliyledir

Türkiye NATO’dan çıkmalı ve Atatürk’ün TAM BAĞIMSIZ, anti-emperyalist politikasına dönmelidir. Yoksa, aydınlarının can güvenliğini bile sağlayamamakta, cinayetleri aydınlata-mamaktadır. Bu durum zuldür ve asla kabul edilemez, asla sürdürülemez..


Sevgi ve saygı ile.
24 Ocak 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
MD, BSc, LLM
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net      profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik
twitter : @profsaltik    

 

ADD Basın Açıklaması : 3. Kez Cumhurbaşkanlığına Adaylık Sorunu

BASINA VE KAMUOYUNA

U Y A R I Y O R U Z !

Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. (Anayasa madde 2)

Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. (Anayasa madde 11)

Anayasamızın 101. maddesi Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.” demektedir. Bu hüküm yorum gerektirmeyecek ölçüde açık ve kesindir.

Anayasamızın 116. maddesi ise; Cumhurbaşkanının ikinci döneminde (görev süresi tamamlanmadan) TBMM’nin beşte üç çoğunlukla (en az 360 oyla) seçimlerin yenilenmesine karar vermesi durumunda “Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.” demektedir. Bir kimsenin 3. kez Cumhurbaşkanı adayı olabilmesinin tek koşulunu belirleyen bu hüküm de yorum gerektirmeyecek ölçüde açık ve kesindir.

Bu açık ve kesin Anayasa hükümlerine göre; TBMM beşte üç çoğunlukla seçimlerin yenilenmesi kararı almadıkça, mevcut Cumhurbaşkanının –kendisi seçimlerin yenilenmesine karar vererek– 2023 seçimlerinde bir kez daha aday olmasının önünde yasal engel bulunmadığı yolundaki
kimi talihsiz açıklamaların hukuksal temelinin olmadığı da açık ve kesindir.

Atatürkçü Düşünce Derneği olarak; Yürütme, Yasama ve Yargı organlarımızın karar vericilerini, bütün idare makamlarını ve tüm siyasal partilerimizi Anayasaya sadakatten ayrılmamaları ve Anayasayı ihlal edecek (çiğneyecek), Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti niteliğini ortadan kaldıracak, seçimlerin ve Cumhurbaşkanlığı makamının meşruluğunu zedeleyecek vahim (ürkünç) bir yanlışa düşülmesini önlemek üzere,
görevlerini yapmaları konusunda uyarıyoruz.

Saygılarımızla. 23 Ocak 2023 

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
              GENEL MERKEZİ

Not : Bu çağrı, 24 Ocak 2023 günü Cumhuriyet gazetesinde tam arka sayfa ilanı olarak da yayınlanmıştır.

Erdemsiz siyaset

Örsan K. Öymen

Örsan K. Öymen

23 Ocak 2023, Cumhuriyet

Antikçağ filozofları Platon’a ve Aristoteles’e göre, yaşamın amacı iyi bir ruha sahip olmaktır. İyi bir ruha sahip olmak da erdemli olmakla olanaklıdır. Adalet ve cesaret de en önemli erdemlerin arasında yer alırlar.

  • Türkiye’de siyasetin en büyük eksiği erdemdir.

Türkiye’de siyaset, korkaklığın, kurnazlığın, ikiyüzlülüğün, çıkarcılığın, yalancılığın, adaletsizliğin esiri (tutsağı) olmuştur. Nadir (ender) sayıdaki istisnalar hariç (ayrıklar dışında), iktidarıyla ve muhalefetiyle, Türkiye’de siyasetin en büyük sorunu budur.

  • Türkiye’de siyaset ahlaki değerlerden yoksundur.

Anayasaya ve siyasal partiler yasasına uymayan; Meclis’te namusu ve şerefi üzerine ettiği yemini ihlal eden (çiğneyen); Türkiye için hukuk ve demokrasi talep ederken, demokrasiyi ve hukuku kendi partisinde uygulamayan; partisinin tüzüğünü ve programını ihlal eden; üyesi olduğu siyasal partinin kurumsal kimliğini ve ilkelerini reddeden ve kendi tarihini çarpıtan; başka siyasal partilerin gölgesinde siyaset yapan; popülizmi halkçılık sanan; siyasal ilişkilerini nepotist ve feodal ilişkiler üzerine kuran siyasetçiler, erdemli olamazlar.

Türkiye bu çapsız siyasetçilerden kurtulduğu gün, aydınlığa kavuşacaktır. Aksi halde bir karanlık, kısır bir döngü içinde, başka bir karanlıkla sonuçlanacaktır!
***
Bugüne dek anayasanın, demokrasi; hukuk devleti, güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı; laiklik; düşünceyi ifade, yayın, örgütlenme ve gösteri yapma özgürlüğü ile ilgili 2., 6., 7., 8., 9., 11., 14., 24., 25., 26., 28., 34. ve 138. maddelerini ihlal eden AKP iktidarı, anayasal ve yasal çerçevenin dışına çıkarak, yasaklarla ve baskılarla iktidarını korumaya çalışmaktadır.

  • AKP (bunu yaparak), milletin özgür iradesinden kaçmaktadır,
    milletin özgür iradesini yok hükmünde saymaktadır.

O nedenle AKP’nin, 1950 seçimlerini örnek göstererek, “Yeter! Söz milletindir” diyerek yola çıkması boş laftan ibarettir! Bugün millet, AKP’nin kurduğu Cumhuriyet düşmanı sivil diktatörlük rejimine, monarşiye ve teokrasiye “Yeter” diyecektir! Mustafa Kemal Atatürk’ün ve İsmet İnönü’nün kurduğu Cumhuriyete “Yeter” demeyecektir!

AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan, genel seçim tarihini 14 Mayıs 2023 olarak ilan ederken, 1950 seçimlerini yitiren Türkiye Cumhuriyeti’nin 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü hedef almıştır.

İsmet İnönü kimdir? Kurtuluş Savaşı kahramanı ve Batı Cephesi komutanı!

Türkiye’nin sınırlarının tapusu olan Lozan Antlaşması’nın başmüzakerecisi (baş görüşmeci) ve kahramanı! Türkiye’yi, Avrupa’yı bir felakete (yıkıma) sürükleyen ve 50 milyon insanın ölümüyle sonuçlanan İkinci Dünya Savaşı’nın dışında tutmayı başaran lider! Türkiye’ye çok partili serbest seçimli düzeni getiren, bu sistemin yürürlüğe konulmasına öncülük eden CHP genel başkanı! Bu düzenin bir sonucu olarak 1950 seçimlerini yitirdiğinde, seçimi yitirdiğini kabul etme olgunluğunu gösteren ve iktidarı devretmesini bilen kişi!
***
Erdoğan, İsmet İnönü’nün öncülüğünde, döneminde ve iktidarında yürürlüğe giren çok partili serbest seçimli sistem sayesinde, defalarca (kezlerce) başbakan ve cumhurbaşkanı olarak seçilip bu göreve gelmiştir! Bugün ise İsmet İnönü’yü hedef alarak seçim kampanyasını yürütmeye çalışmaktadır!

Millet, tarihsel olguları çarpıtanlara, tarihsel olguların çarpıtıldığının aradan geçen zamanla daha da iyi anlaşıldığı bir dönemde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılında, AKP iktidarına gereken dersi sandıkta verecektir!

Millet, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılında, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun kurucuları olan Mustafa Kemal Atatürk’e ve İsmet İnönü’ye en güzel hediyeyi, sandıkta AKP iktidarını devirerek verecektir! Millet, Cumhuriyete olan vefa borcunu, sandıkta ödeyecektir!

Yeter ki; Cumhuriyet Halk Partisi’nin bugünkü yönetimi, Cumhuriyeti kuran; saltanatı ve hilafeti kaldıran; laiklik ilkesini yürürlüğe koyarak teokrasiyi yıkan; kadın ve erkek arasındaki eşitliği sağlayan; bilimsel eğitim sistemini kuran; çok partili serbest seçimli düzeni yürürlüğe koyan Cumhuriyet Halk Partisi’nin, devrimci, reformcu, anti-statükocu, özgürlükçü, halkçı tarihine sahip çıksın!

100. YILINDA YARALI CUMHURİYETİMİZ…

Dostlar,

Güncelleme               : 
Aşağıda  açıkladığımız program gerçekleştirildi. (1996’dan bu yana halk aydınlanmasına dönük 1845. konuşmamızı yaptık, mesleksel olanlar dışında) 40. dakikadan başlayarak yaklaşık 40 dakika bizim konuşmamız. İzlemek için lütfen tıklayınız..  (20+) Facebook

Ya da alttaki görseli tıklayarak youtube’dan izlenebilir.

Bir 3 kişi ve ayakta duran insanlar görseli olabilir

Toplantıda emeği geçen ve bizi büyük konukseverlikle karşılayan değerli meslektaşımız Sn. Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu ve arkadaşlarına içtenlikle teşekkür ederiz.
****
27 Ocak 2023’te Isparta’da,
28-29 Ocak 2023’te Gaziantep’te olacağız Aydınlanma savaşımımız için.

23 Ocak 2023, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
=============================================

Bu gün, 22 Ocak 2023 Pazar günü Adana’da TÜYAP Kitap Fuarında olacağız.
Konumuz;

  • 100. YILINDA YARALI CUMHURİYETİMİZ…

HKP Genel Yazman (sekreter) yrd. Sn. Av. Tacettin Çolak ile bir “İkili Konferans” sunacağız.

Oturumu Sn. Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu meslektaşımız yönetecek.

Açıkoturum HKP’nin FB (Face Book) sitesinden eşzamanlı olarak canlı yayınlanacak.

https://www.facebook.com/hkurtuluspartisi?mibextid=ZbWKwL

Bilgi ve ilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 22 Ocak 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

 

 

 

FIKRALAR HALK FESEFESİDİR

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Fıkra -1
ALLAH KOYUNLARI NİYE GİYDİRMİŞ??

Adamın biri soğuk bir kış günü Bektaşi‘ye dert yanmış :
– Baba Erenler, hele şu Allah’ın işine bak; sen tut koyunları giyindir, ama insanları çıplak yarat… Hele şu kış günü bu olacak iş mi? deyince;
Bektaşi :
– Bak evladım, sakın unutma, insanın giysisi de aklıdır. Sen hangisini isterdin? demiş.

Fıkra- 2
ĶİMLERİN GÖZÜ KALMIŞ...

Hoca camide vaaz veriyormuş. Vaazın konusu rızıkların dağıtımıymış.
Vaiz :
– “Allah insanların rızkını dört eşit paya bölüp adil dağıtma işini de ulemaya (din adamlarına) bırakmış. Fakat ulema, payın (hissenin) birini sağ eliyle, ikincisini sol eliyle, üçüncüsünü de ağzıyla yakalayıp kendilerine aldıktan sonra, kalan dördüncü payı da halka dağıtmışlar.” deyince,

Her nasılsa camiye gitmiş olan Bektaşi uzak köşeden;
– “Ulemanın son payda da gözleri kalmıştır, kendi payıma düşenden biliyorum.” diye bağırmış.

Fıkra – 3
DÜNYA NEDEN DÜZ DEĞİL?

Adam, Bektaşi’ye sormuş.
– Yahu Baba Erenler, bu dünya neden bu denli dağ, taş ve engebeli?
Eğer her yan düz, ova ve sulak olsaydı da, her yanı ekilip biçilseydi,
daha iyi olmaz mıydı?
Bektaşi:
– “Evlat sakın unutma ki, Allah dünyayı altı günde yaratmış. Altı günde yaratılan dünya ancak bu denli düzeltilebilmiş.” diye yanıt vermiş.