Etiket arşivi: TANSEL ÇÖLAŞAN

Eski Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan’ın seçim uyarıları

Tansel Çölaşan
Eski Danıştay Başsavcısı

Sevgili dostlar,

Güncel seçim konusu ile ilgili değerlendirmem aşağıdadır.
Bir kez daha altını üstünü çiziyorum :

RTE, olmazı olur yapmak için her zamanki gibi algı oyunlarına başvuruyor ve
Anayasa, yasalar yokmuş ve kendisi tek adam olarak her şeyi belirleyebilirmiş gibi yapıp,
olası olanaklarının kamuoyunda nasıl algılanacağını anlamaya çalışıyor ;

Biliyor, Anayasa 101. md. değişmedi yürürlükte.
Ve o anayasada “Başkan” yok.
Cumhurbaşkanı var ve RTE Cumhurbaşkanı olarak 2 kez seçilebilirdi.
O da seçildi ve Anayasal Hakkı bitti.
Bunun tek istisnası vardı, ikinci döneminde Meclis erken seçim kararı alırsa, süresini dolduramayıp mağdur olacak. Cumhurbaşkanına bir hak (aday olma) daha veriliyordu .
Ama koşullar değişti, iktidar Meclis çoğunluğunu kaybetti ..
RTE’nin İkinci ve son dönemi sonlanırken yeniden aday olma fırsatı için Mecliste 360 oyu yok.

2023 hedefi şaştı ve tek şansı, muhalefetle anlaşıp Meclisten çıkacak bir erken seçim kararına kaldı… Bu hukuksal gerçekler karşısında durum şu :

(1) 24 Haziran olağan seçimi ister zamanında ister BİRAZCIK geri çekilsin,
RTE artık ADAY OLAMAZ!

Bu nedenle;
2017 Anayasa değişikliği ile “Başkanlık” sistemi başlamış da, buna göre daha bir kez görev yapmış da, ikinci kez hakkı var varmış da sözü, ancak kabile şefleri için geçerli olabilir ..

  • Bizde hala bir ANAYASA var ve ona göre 2 hakkını da kullanan RTE,
    3. kez aday olamaz. BİTTİ!

(2) Öte yandan olağan seçim takvimi 60 gün önce başlar.
Yani 24 veya 18 Haziran 2018 seçimlerine göre 5 yıl sonra 2023 yılında 18 (24) Nisan sonrası olağan seçim süreci başlayacağından, seçim tarihi Mayıs ayına çekilse de zaten olağan seçim takvimi içindedir ve RTE yine ve zaten ADAY olamaz !!!

(3) Tartışılan öbür konu da şu :

İktidarın, düşen oylarına karşın Mecliste çoğunluk olmak için değiştirdiği son seçim yasası
6 Nisan 2023’te yürürlüğe girdiğinden, 6 Nisan öncesi için taraflar 6 Şubata dek anlaşıp erken seçime gidebilirler. Ama o takdirde de değişik yasa ve yaşama geçirdiği değişiklikler geçersiz olur, eski Seçim Yasasına göre seçim yapmak gerekir ki, uygulama da zorluklar doğurur ve zaten RTE de istemez çünkü o yasa ile seçimi çok net yitirir. Bu olasılık da yok.

(4) Demek ki geriye ancak,
6-18 (24) Nisan 2023 tarihleri arası için iktidar ve muhalefetin 6-18 şubata dek anlaşıp,
birlikte erken seçime gitmeleri gerekir ki, tek hukuki yol budur;
RTE’nin yeniden aday olabilmesi için..
Bunu da önümüzdeki günlerde göreceğiz

Son söz         ;

Muhalefet bu dönemi çok iyi yönetmeli ve Anayasal hakkını kullanmış, bitirmiş olan RTE’ye Anayasa ve yasaları dolanarak elde etmek istediği olmayan hakkı vermemeli, böylece Cumhuriyete karşı yapılmış 20 yıllık sivil darbeyi sonlandırıp tarihe karşı görevini yerine getirmelidir.

TEK HUKUKİ, YASAL yol budur.

Gerisi iktidar için hukuksuzluklarına yenilerini katmak, muhalefet için ise, hukuka, yasalara ve halka rağmen kahramanlık yapmak olur ki; ne halk ne de tarih affeder.

“Çökertilmekte” olan Türkiye… Vatanımız, Cumhuriyetimiz

Tansel Çölaşan
ADD Önceki Genel Başkanlarından

https://www.add.org.tr/2021/11/27/cokertilmekte-olan-turkiye-vatanimiz-cumhuriyetimiz/  28.11.2021

Changing politics of the main opposition party of Turkey the CHP and newspaper Cumhuriyet

Dostlar,

AYDINLIK, bir süredir “AYDINLIK Daily” adı altında İngilizce de yayın yapıyor..
Uzun yıllardır bizim de rüyamızdı.. Sesimizi Batı dünyasına İngilizce olarak da duyurabilmek..

ZAMAN (Cemaat sözcüsü) bunu yıllarca “TODAYS ZAMAN” olarak yaptı ve
Batı da Türkiye’yi o pencereden izledi büyük ölçüde..

Artık biz de AYDINLIK penceremizden Batı’ya kendimizi “anlayabilecekleri dilden” aktarabileceğiz.. AYDINLIK‘ın tarihsel değerde hizmetidir..

Teşekkür edelim ve yaşatalım dileriz..

E. Amiral Türker ERTÜRK’ten İngilizce makale…
(Paper in English by Admiral Turker Erturk)

Makaleden şu tümce çok vurucu :

  • For me, this newspaper had become a supporter of imperialism.

Önceki gün de bu içerikte bir görseli – posteri sitemizde yayımlamıştık.

Sitemizde zaman zaman kimi yazıların en azından başlığını İngilizce olarak da yazıyoruz. Uygun anahtar sözcüklerle taramada meraklı oltalara takılsın diye..
Sonra ilgili kişi – kurum merak ederse sanal çeviricilerle bir çeviri elde edebilir,
daha sonra da bizimle ilişkiye geçerek hiç olmazsa kendilerine İngilizce bir özet sunarız .. diye..

Ancak takdir edilir ki, bizim gibi yalnız çalışan, asistanı olmayan, tüm parasal giderlerini de mütevazi bütçesinden sağlayan, üstelik kamu görevi de olan insanlar için çift dilde web sayfası yayını sürdürmek olanaksız gibidir..

ADD Genel Merkezini bu bağlamda çok teşvik ettik ama son 4 yılda Genel Başkan olan (5. yılı sürüyor..) Tansel Çölaşan bir türlü sıcak bakmadı.. En azından seçilmiş birkaç makale, basın açıklaması ayrıca İngilizce olarak da siteye konsun diye.. Belli ölçülerde çeviriyi de üstlenmemize karşın.. (Bir çeviri kurulu çok yerinde olurdu..)

Diliyoruz AYDINLIK bu çok emekli süreçte de başarılı olsun..

http://www.aydinlikdaily.com

sitesi yayında..

Sevgi ve saygı ile.
24 Eylül 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===============================================

From: Türker Ertürk <erturkturker@gmail.com>
Date: 2014-09-23 9:53 GMT+03:00
Subject: Türker Ertürk looks at the changing politics of the main opposition party of Turkey,
http://www.aydinlikdaily.com/Columnist-Detail/NeoRepublic/3006#

portresi_sade

Türker Ertürk looks at the changing politics of the
main opposition party of Turkey the CHP and newspaper Cumhuriyet

 

By Turker ERTURK 
Ret. Admiral

I had planned to write a column entitled “the Neo-Republic” due to the periodical developments in 2011. However, one of my respected friends told “its not the time, Turkey is going through a difficult period, do not write it for now,” and I did not start writing it.

As you can understand, today’s subject is the Cumhuriyet (Republic) newspaper. I was born and raised in an house where the Cumhuriyet newspaper was being read. Uğur Mumcu and İlhan Selçuk were the two gentlemen of the newspaper and I cut and filed all of their columns. I had also the privilege of reading Nadir Nadi’s columns at that period.

I used to love Cumhuriyet newspaper because it was the castle and outspoken defender of the Turkish Republic, enlightenment reforms led by Atatürk and our founding ideology. It was already established through the order of Ataturk to support the Republic.

Imperial operations

I had conducted my first interview with Cumhuriyet newspaper despite numerous requests from different newspaper at the period that I have resigned from my duty in the Turkish Army in August 2010. Because this newspaper had a special significance for me.

However, things started to change at the Cumhuriyet newspaper after the death of İlhan Selçuk in 2010. The newspaper was increasingly leaving its founding mission. In fact, these incidents were a part of the bigger picture. Turkey was being converted and transformed in accordance with the interests of imperialism. Turkish Republic’s founding and protective headquarters had to be seized to break the resistance.

For this reason, an imperialist operation was conducted against the main opposition party of Turkey, the CHP (The Republican People’s Party). Then, those who have taken the control in the party began to move away from founding mission of the party under the “neo-CHP” discourse. There is much evidence regarding this treason but the first change in party’s route occurred in the Libyan crisis.

Imperial memorandums

The Iraqi war memorandum which was presented to the Parliament in 2003 by the AKP led by Erdoğan had failed to receive sufficient support due to the leadership of the opposition and the CHP’s anti-imperialist stance. The US blamed the two institutions because of the memorandum. The Turkish Armed Forces and the CHP! A transformation operation was thought up, calculated, planned and conducted by the western think-tanks against these two institutions. The political trials such as Ergenekon and Balyoz were activated to destroy the Turkish Armed Forces and then the CHP was finished with a sex-tape operation towards the former Chairman
Deniz Baykal
.

Many things have happened between 2003 and 2011 and Turkey was transformed in the direction of the imperialist needs. The first product of this imperialist operation was taken during the Libyan crisis. The CHP supported the Libyan memorandum
which was presented to the Parliament in 2011. The Turkish Armed Forces sent
five warships under the command of the Italian admiral.

The Cumhuriyet Newspaper was not sufficiently opposing the AKP government’s Libya policy which includes disloyalty, shallowness and collaboration.

They want us to be restrained!

However, someone called me from Cumhuriyet to refer to my opinion and expertise
in those days. First I made my assessment towards his questions and then asked
“The AKP’s Libyan policy is a complete ignominy, why don’t you criticize it properly?”

He replied to me saying, “The top officials want us to run slowly and be restrained.”
He had given me some extra details but I do not want to write them down here.
I stopped reading Cumhuriyet after this telephone conversation.

  • For me, this newspaper had become a supporter of imperialism.

Today’s Cumhuriyet is a result of the things which happened in those days.

No need to be surprised! I had predicted the future of the newspaper in those days. If the Cumhuriyet newspaper can be loaded onto the Turkish Airlines planes alongside pro-government newspapers and can take place in the VIP sections of the airports, this is the result of its great transformation.

The operations against the CHP and Cumhuriyet Newspaper are similar and aim the same purpose. The expression “neo” which newly takes place at the beginning of the names of these two institutions is the best indication for this. These castles should be captured again, current administrators and officials should be fired and punished.

AKP’Yİ İKTİDARA GETİREN BİZLERİZ


AKP’Yİ İKTİDARA GETİREN BİZLERİZ

Portresi_Ali_Nejat_Olcen

 

 

 

Dr. Ali Nejat Ölçen
Aydın olan kişinin önce zihninin aydın olması gerekir. Aydın olan zihin kişiyi eleştirirken onun kişiliğine saldırmaz. Aydın olanın görevlerinden en önemlisi gerçekçi olabilmesidir ve sorguladığı konuyu ya da bireyi zedelememe özen göstermesidir.

Aydınlarımızın çoğu sorgulama özgürlüğünü kullanırken suçlama ve karalama türündeki alışkanlıklarını neden sürdürmektedir? Ve bir araya geldiklerinde birbirlerini anlamak yerine neden ayrışmaktadırlar? Zihnimde bu sorulara olumlu yanıt bulamıyorum. Aydınlarımızın düşün ve davranış farlılıklarını ayrışmaya dönüştürmelerindeki neden olasıdır ki, geneli görmeyip ayrıntıyla uğraşır olmaları.
Oysa ulusumuzun temel sorunudur emperyalizme karşı kendimizi ve toprağımızı koruyarak var olmak. Mustafa Kemal Atatürk’ün ulusalcı devletine o devletin Cumhuriyetine sahip olma sorunu ile karşı karşıyayız ve o temel sorunu bir yana atıp birbirimizi didiklemekle, suçlamakla, karalamakla uğraşıyoruz.

Elbette AKP gibi Cumhuriyet karşıtı gerici bir parti yolsuzluklar ve haksızlıklar batağında iktidarda kalmayı sürdürecektir. Misak-ı Millî sınırlarımızın kuşattığı
vatan bildiğimiz toprağımıza sahip çıkabilmemizdir temel sorun. Bunun dışındaki
tüm sorunları ayrıntı olarak önem dışına itekliyorum Çünkü, vatan bildiğimiz toprağın
bir parçasını ABD emperyalizminin desteğinde onun milis gücü PKK’ya
AKP iktidarının terk ettiği bir dönemde, aydınlarımızın husumete varan anlaşmazlık yaratmaları ihanetler dizgesine ortak olmak anlamına gelir. Başbakan olan kişi, 2023’te parantezin kapanacağını söyleyecek ölçüde dalalete ve ihanete kapılırken, aydın geçinen kişilerin birbirlerini suçlamaya kapılması öylesi ihaneti umursamamaktır.

**********

Prof. Dr. Ali Ercan’ı eleştirebilirsiniz, hepimiz gibi O’nun da yanlışları olmuştur.
Fakat kişiliğini zedelemeye, onurunu kırmaya hiç kimsenin hakkı olamaz.
O’nu eleştirmenin ötesinde, yöneltilen suçlamaları Türkiye’mizin ulusça varoluş sorununu unutmakla eşanlamlı görüyorum. Türkiye’mizin bölünüp parçalanması olasılığı karşısında aydınların bölünüp parçalanması yurtseverlikle bağdaşır
kabul edilemez.

Federal Almanya Devleti’nin Anayasa’sının 1’nci maddesi “Onurun dokunulmazlığı” koşulunu öngörmüştür. İnsan onurunun korunması görevini de devlete vermiştir.
(Die Würde des Menschen ist unantastbar. Sie zu achten und zu schützen ist verplichtung aller staatlichen Gewalt)

Kişiyi eleştirirken O’nun onurunu korumak ve kişiliğini zedelememek aydın olmanın
ön koşuludur. Unutmayınız, Mustafa Kemal, yendiği Yunan Ordusunun Başkomutanının (AS: General Trikopis) onurunu korumaya özen göstermiş ve O’nu konuk olarak ağırlamış, kılıcını teslim almamıştır. Gazi Mustafa Kemal’in düşmanının bile onurunu korumaya özen gösteren erdemini örnek alabilmeliyiz.
O’nun öğrencisi olarak bir anımı bilgilerinize sunmaya gereksinim duymaktayım:

TBMM’nin Plan Bütçe Komisyonu başkanı Nurettin Ok, benimle özel olarak konuşmak istediğini söylemişti (1977). Bir araya geldiğimizde:

Sayın Ölçen, dedi. Erzincan Senatörü üyemiz konuştuğunda eleştirileri bizde tepki uyandırıyor ve kimi zaman oturuma ara vermek zorunda kalıyorum. Sonradan tutanakları okuduğumuzda kendisine niçin kırmışız diye kendimize kızıyoruz. Sizi sessizce dinliyor fakat sonradan tutanakları okuduğumuzda size niçin kızmadık diye kendimize kızıyoruz. Bunun sırrını açıklar mısınız?

Yanıtım şu oldu     : Konuşurken sizleri gücendirmemeye özen gösteriyorum.
Zihninizde yakaladığım çelişkiye saldırıyorum ve sizler acaba doğru mu söylüyor diye kuşkuyla yüzüme bakarken, ben 4. tümcemi söylemiş oluyorum.

Bu yanıtım üzerine o günden sonra Plan Bütçe Komisyonu başkanı Adalet Partisi Milletvekili Nurettin Ok ve Eskişehir Milletvekili İsmet Angı en yakın arkadaşım oldular.

Bu anımı şu nedenle bilgilerinize sunuyorum : Hiç kimse aslında suçlu değildir
eğer kaba güç kullanmamışsa. Suçlu olan kişinin zihnidir, zihnindeki çelişkilerdir ve
o çelişkileri de bizler yaratıyoruz, Devlet yaratıyor, toplum ya da ailesi yaratıyor.
Örneğin R.T. Erdoğan’dan daha suçlu olan O’nun babasıdır. Oğlunu sevgi ve şefkatten yoksun bırakarak dövdüğü ve oğlunun onurunu korumadığı ve zedelediği için. Türkiye’ye zarar veren aslında R.T. Erdoğan’ın babasıdır.

Yukarıda özetlemeye çalıştığım düşün, davranış eylem farklılıkları aramızda husumete varan çelişkiler hatta çatışmalar yarattığı içindir ki; iktidarı AKP’ye gümüş tepside
teslim ettik.

Kanımca, kişinin onurunu koruyarak, O’nu incitmeden, dışlamadan eleştiri hakkını kullanabilmeliyiz. Çünkü, onurlu olmak hakların en yüce olanıdır. Onur kişinin
dik durmasını sağlayan erdemin kendisidir. Ve devletimizi ele geçiren onursuz kadrolara karşı savaşımı ancak onurumuzu ve birbirimizin onurunu koruyarak kazanabiliriz. Çünkü kişilikli olabilmenin de  temelidir onur. Sanıyorum aydın olduğumuzu zanneden bizlerin temel sorunu budur.

Türkiye’yi unutarak değerli hocamız Prof. Dr. Ali Ercan’ı incitmeyi, onurunu zedelemeyi
Atatürkçü olduğunu söyleyen hiçbir kişiye yakıştıramam.

Böyle biline, çare buluna.

Saygılarımla. 19.9.2014

Dr. Ölçen

====================================================

Dostlar,

İsparta ADD’nin kurucusu ve 14 yıla yakın Başkanı olan çok değerli dava arkadaşımız Sn. Mahmut Özyürek‘in e-iletisi bize de ulaştı.

Sn. Ölçen’in yukarıda yazdıkları, bu açık mektup hakkında.

Sn. Mahmut Özyürek dostumuz söz konusu e-iletisinde Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan’ı
ağır bir dille yermekte.

Şimdiye dek adı geçen 3 saygın insanı da yakından tanıyoruz.
Mahmut bey ile İsparta gibi çok zor bir ilde, onca tarikatın arasında Başkanlığı yıllarında çok çalıştık. Ölçüsüz bir özveri ile ADD için yıllarca koşturdu Mahmut öğretmenimiz. Kendisinin bu ödenmez hakkını, her şeye karşın teslim etmek zorundayız.
Kendisinin arabasıyla, cebinden benzin doldurarak İsparta’nın birçok ilçesine
bizi konferanlar için bizzat kendisi taşımıştır. Biz de Edirne’den, 2004’ten sonra da Ankara’dan, tüm çağrılarına koştuk. İSPARTA ULUSAL GÜÇLER BİRLİĞİ
bir ziyaretimizde birlikte kurduk ve bu yapı sanırız halen işlemekte.

Mahmut bey yapısı gereği biraz sert bir insan. Sözünü hiç esirgemiyor, doğrudan ve sansürsüz söyleyip yazıyor. Hiç eyvallahı da yok. Güç koşullar çelikleştirmiş O’nu..
Kendisini tanımayanlar bu söylem biçiminden çok rahatsız oluyorlar. Oysa bizim gibi çook yakından tanıyan, çayını-kahvesini içmiş, yemeğini yemiş insanlar,
O’nun bu sert Anadolu erkeği tavrından hiç rahatsız olmuyor hatta seviyorlar bile..

Mahmut beyden biz gene de çooook kez ricacı olduk söylemlerini biraz yumuşak tutması için ama alışkanlıklar kolay bırakılamıyor galiba.. Bir de haksızlığa uğradığında insan söylemini yumuşatma zorluğu olabiliyor. Anlaşılma ve takdir görme beklentisi de elbette çoook yerinde ve haklı. Bu yönüyle Mahmut Başkanımızın duygusal gereksiniminin doyurulduğunu hiç sanmıyoruz.

2004-2006 döneminde biz ADD Genel Başkan Yardımcılığı yaparken
Sn. Özyürek’in Genel Merkez ile hiç sorunu olmadı. O bizi, biz de O’nu biliyorduk çünkü.
2006 Haziran’ında biz Genel Başkan adayı olmuştuk anacak Sn. Şener Eruygur seçimi kazandılar. Biz de kendisinin istemiyle, seçilmiş GYK üyesi olarak
Genel Başkan Başdanışmanı görevini üstlendik. Mahmut öğretmenimiz
Şener Paşa’yı ve iletisinde adını verdiği 2 hanım çalışma arkadaşını kendince ve
bizce de haklı gerekçelerle çok eleştirdi. Oldukça da sert resmi yazılar yazarak..
Disiplin soruşturması yapıldı ve “Kınama” cezası GYK’da (Genel Yönetim Kurulu)
oy çokluğuyla onandı. Biz ve 4 arkadaşımız sözlü ve yazılı karşı oy yazısı kullanarak cezaya karşı çıktık. Bize göre ortada suç yoktu, anlayış ve hoşgörü ile Mahmut beyi kazanmak, gönlünü almak, açıklamalarla rahatlatmak olanaklı ve gerekliydi. Böyle yapıl(a)madı..

Biz Genel Başkan Yardımcılığı görevimizi, Şener Paşa Genel Başkan olunca,
O’nun sınıf arkadaşı, Ordu’dan daha yüzbaşı iken ayrılarak sivil yaşama geçmiş
Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan‘a devretmiştik. Sonraki yıllarda Sn. Ercan’ı daha yakından tanıma olanağımız oldu ve engin birikimiyle, Atatürk sevgisi ve bilinciyle, dostluğu – ağabeyliği ile… derin hayranlığımızı kazandı.. Kendisinden hiç incinmedik, çoook şeyler öğrendik. Çok sayıda ADD aydınlanma konferansı ve etkinliğinde birlikte görev aldık.
Web sitemizde çok sayıda değerli yazısını yayımladık. 2010-14 arası 2 dönem ADD Bilim – Danışma Kurulu‘nda kendileri Başkan biz de Yazman olarak emek verdik..

Tansel Çölaşan‘ın genel başkan olduğu söz konusu dönemde Mahmut bey,
bir komplo olduğuna inandığımız biçimde suçlandı ve ADD üyeliği düşürüldü.
Bu süreçte de kendisini hep savunmaya çabaladık ama ADD Yüksek Disiplin Kurulu oybirliği ile karar almıştı, biz GYK üyesi de değildik.. Üstelik Haziran 2014’te
Genel Kurul’da bu ceza onandı. Bu arada ADD İsparta Şb. YK da görevden alındı
ve atama yapıldı. Sn. Özyürek bu süreçlerde açık ve kaygı verici biçimde
Dernekler hukukunun, ADD tüzüğünün çiğnendiğini savundu. Davalar açtı.
Yazdığına göre birkaç davayı da kazandı.

O’nun derinden incinmişliğini, komploya kurban edildiği psikolojisini, kabul edilemez biçimde dışlanarak rencide edildiğini ve adalet duygusunun parçalandığı algısını anlıyor ve hürmetle karşılıyoruz. Can-ı gönülden diliyoruz ki, tüm haklarını
yargıda kazansın ve ADD İsparta Şb. Başkanlığına tüm onuruyla dönsün..

Ancak bu süreçte söylemleri – yazılarıyla suç işleyebilmekte, hakaretler edebilmekte
ve haklıyken haksız duruma düşebilmekte. Çok kez rica ettik ama özlenen düzeyde başarılı olamadık. Hiç olmazsa eleştirilerini – oklarını – suçlamaları insanların
kişiliğine değil eylemlerine yöneltmesi gerektiğini kezlerce açıkladık..
Temel iletişim kurallarına uyması gerektiğini anımsatmaya çabaladık.

Sn. Dr. Ali Nejat Ölçen ise 1922 doğumlu, 92 yaşında bir Cumhuriyet bilgesidir.
Kendileri ile 2004-2006 döneminde ADD GYK üyesi olarak birlikte çalıştık.
O’nu sayfalarca yazsak azdır. Ancak yukarıdaki iletisine bakmak bile yeter..
Gerçek bir bilgedir O!

Mahmut beyin adını geçirmeden yazdıklarına biz de katılıyoruz Sn. Ölçen’in.

Mahmut beyi de, Sn. Ölçen‘i de Ali Ercan hocayı da çook seviyor ve sayıyoruz.
Açık ortamlarda zehir zemberek ve kişiliğe dönük tartışmaları onaylamıyoruz.
Davranış ve eylemlerin onur kırmadan, ağırbaşlılıkla ve kanıta dayalı olarak eleştirilmesinde ise sonuna dek varız. Bu sitede daha önce Sn. Özyürek’in
birkaç yazısına, tüm ağırlığına karşın yer verdik. Gene veririz..
Ancak söylemi, belirttiğimiz kapsamda biçimlendirmek çok uygun olacak.

Bir de, Türkiye’ye giydirilen ATEŞTEN GÖMLEK, şu aralar istesek de
böylesi sorunlara zaman-emek ayırmaya hakkımız olmadığını bize düşündürüyor.,

Adı geçen her 3 insanı da çoooook seviyor ve derin hürmet besliyoruz.
Dileriz yüz yüze konuşma olanağı olur ve zamanla sorunlar çözülür..

ADD Genel Merkezini de Sn. Özyürek hakkında çook özenli – adil – hukuka uygun – hoşgörülü davranmaya ve kendisini yeniden kazanmaya çaba göstermeye çağırırız.

Sevgi ve saygı ile.
19.9.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net 

ADD Yönetimini Kutlama


ADD Yönetimini Kutlama

Sayın Genel Başkan Tansel Çölaşan
ve ADD GYK’na seçilen çok değerli dava arkadaşlarımız..

Seçim başarınızı kutlarım içtenlikle..
Artık seçim geride kaldı ve ÇALIŞMA – KOŞMA zamanıdır.
Sizler artık size oy veren  – vermeyen (benim gibi) herkesin ADD yöneticilerisiniz..

Şehitler vere vere 25. yıla erişen Kutsal misyon ADD,
2 yıl daha sizlere emanet..
Bizler de vargücümüzle ADD’nin Tüzükteki hedefleri için
çalışmaya ve size destek olmaya çalışacağız..
Bizden ADD adına isteklerinizi, şimdiye dek hep yapageldiğimiz gibi, “emir” sayacağız..

Zaman birleşme – bütünleşme zamanıdır.
Bu bağlamda elinizden geleni esirgemeyeceğinizi biliyorum.
Birtakım kaynaştırıcı sosyal – bilimsel – kültürel… etkinlikler,
karşıtlara da görevler vererek kazanma.. gibi girişimler takdirinizdedir.

Hepimizi kucaklayacağınıza eminiz..

Türkiye’nin kritik koşulları başka şans tanımıyor..
Önümüzdeki zamanlar çoook çoook kritik..

Dostça sevgi ve saygı ile.

10 Haziran 2014, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
ADD Ankara – Çankaya Şubesi Delegesi
2004-6 Dönemi Genel Başkan Yardımcısı
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

12.6.14 günü not :
e-ileti ile ADD webi için yolladığımız 2 yazımızın ulaştığını umarız..

TÜM ADD ŞUBELERİNE – KEMALİST KAMUOYUNA


Dostlar,

Uzuuuun yıllar, 15 yıla van bir süre ADD İsparta Şubesi’nin kurucusu ve başkanlığını yapan Tarih Öğretmeni (şimdilerde emekli) Sayın Mamut Özyürek ile epey çalışma yaptık İsparta ADD ve ilçelerinde.. Kendisinin mütveazi aracıyla ve yakıtıyla, kumanyalarımız da cebimizden (Edirne – İsparta yolculuk bedellerimiz de
bizim cebimizden)..

Sanırız 20+ dolayınca görsel konferansımız oldu okullarda, ilçelede, Üniversitede (Rektör Sn. Prof. Dr. Lütfü Çakmakçı ve Prof. Dr. Lütfü Baydar döneminde)..
Ayrıca bir ziyaretimizde bu ilde İsparta Ulusal Güçler Birliği‘ni kurduk ve
temel ilkeleri belirledik. Sanırız örgütlenme hala işlevsel.

Bu yiğit arkadaşımızın başına nedense “bir şeyler” gelmeye başladı..

Maalesef ADD Genel Merkezimiz de sahip çıkmak yerine dışlamayı seçti..
Bizim GYK üyesi olduğumuz 2004-6 döneminde Genel Başkan Şener Eruygur
iken de Mahmut beye disiplin cezası verilmek istenmiş, önceki genel başkan
Sn. Ertuğrul Kazancı, biz ve 3 arkadaşımız daha karşı oy yazısı yazmıştık.

Sonraki dönemde ne yazık ki Sevgili Mahmut Özyürek‘in kesin ihracına dek
işler tırmandırıldı. Ama Mahmut beyi durdurmak olanaklı mı?
Arslanlar gibi haklarını savunuyor. Çok sayıda dava açtı ve pek çoğunu da kazandı.

  • ADD yönetiminin bu hukuksuz – insafsız infazını gözden geçirmesi
    ve Sn. Özyürek’e saygınlığını bu genel kurulda iade ermesi gerek.

Mahmut bey bu sıralarda Ulusal Eğitim Derneği İsparta Şubesi başkanı..
Görüldüğü gibi “hizmette sınır yok!”
Yitiren ADD oldu..
Hem de bilmem kaç on tane tarikatın kol gezdiği kritik İsparta coğrafyasında..

Benzer biçimde Kocaeli Şubesi Başkanı Sn. Mustafa Güner de Tansel hanımın
genel başkanlığı döneminde ADD’den kesin ihraç edildi. (Başkaları da var, epey!)

Çoook ilginçtir ki, Sn. Mustafa Güner de Mahmut bey ölçüsünde özverili, çalışkan, zeki, birikimli ve Kocaeli ve ilçelerinde, okullarında… çok sayıda Aydınlanma Konferansları verdiğimiz bir arkadaşımız. Her ikisi de katıksız Kemalistler ve birer ateş parçası gibiler.
Sn. Güneri’in de ADD aleyhine açtığı davalar sürüyor, kazandıkları var..

Tansel hanım ve arkadaşlarının bu anlamsız ve çoook yanlış gidişe dur demeleri gerek. Üstelik Tansel hanım Danıştay Başsavcılığından emekli bir yüksek hukuk kişisi!
Genel Kurulun bunları bilmesi gerek..

Sn. Özyürek’in içimizi acıtan tarihsel mektubu aşağıda..

Sevgi ve saygı ile.
8 Haziran 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================

TÜM ADD ŞUBELERİNE – KEMALİST KAMUOYUNA

HAZİRAN 2012 ADD Genel Merkez Genel Kurulunda, delegelerle “belge” olarak paylaştığım, daha sonra çok sayıda e-gazetede yayınlanan
AKP FAŞİZMİNİN PANZEHİRİ KEMALİZM” başlıklı yazımda şu satırlar
yer alıyordu.

  “Emperyalizmin ve içimizdeki müttefiklerinin kaçacak köşe aramaya başladıkları Mitingleri organize eden, başta Kemalistler ve toplumsal muhalefeti örgütleyen öncü örgütlerin, bir kez daha bu denli yığınsal direnişi harekete geçirememeleri için gereken önlemleri almayı da unutmadılar. “içimizdeki yedek kuvvetleri ve
Truva atları”
görevlerini eksiksiz yerine getirmeleri konusunda uyarıldılar ve harekete geçmeleri istendi.

Tabanın baskısı ile bu güne dek Soros ve AB fonlarından beslenmeyen,
Anti-emperyalist, Antifaşist özünü koruyan Demokratik Kitle örgütlerinin
üst yönetimlerine
, örgütleri dirençsiz, “uysal- uyumlu” hale dönüştürecek, geçmişinde ne emperyalistler ve işbirlikçileri, ne de Kemalistlerle bir sorunu olmayan “parlatılmış” kimlikleri sürdüler. Böylece Kemalist hareketin stratejik öncelikleri değiştirildi. Faşizme karşı savaşımın aynı zamanda Emperyalizme karşı savaşım olduğu gerçeği ötelendi.
Savaşımın ana merkezi yalnızca laik-Anti laik/AKP baskısına kaydırıldı.” http://www.1mart2003.com/makale/mahmut-ozyurek/akp-fasizminin-panzehiri-kemalizm/140.html

Bu değerlendirme; o günün koşullarında Kimi demokratik kitle örgütlerinin yönetimine ardı- ardına getirilen kişilerin ve özellikle ADD Genel Başkanlığına “parlatılarak” getirilen Tansel Çölaşan’ın davranış, söz, yazı ve eylemleri üzerine yapılmıştı.

Yanılmış olmayı çok isterdim. Yanılmamışım. Önce; Haziran 2012’de toplanan genel kurulda, ADD Tüzüğünde “Genel Kurulun görev ve yetkileri arasında sayılan” Şube Yönetimlerini “görevden alma” yetkisi Genel Yönetim Kuruluna
bir oldu-bitti ile devredildi.

ADD Genel Başkanlığına “özel görevli” olarak getirilen Tansel Çölaşan ve ekibi; Genel hukuk kurallarına- Türk Medeni Kanunu’na aykırı olan bu “görevden alma” yetkisine dayanarak, Kemalist ilkeleri savunan, Genel yönetimin Kemalizm karşıtı, hukuka aykırı söylem ve eylemlerini “deşifre eden” şube başkan ve yönetimlerini hemen görevden almaya başladılar. Bu işlemde kullanılan yöntemler
“Silivri hukukunu” aratmıyordu.

Önce kimin / kimlerin görevlerinden alınacağına Tansel Çölaşan ve kimi GYK üyelerince karar veriliyor. Sonra görevden alınması kararlaştıran şube başkan ve yöneticileri hakkında; “gayri ahlaki yöntemlerle”, Atatürkçü düşünceye karşıtlığı mahkeme kararları ile belgeli kimi karşı devrimci elamanların yalancı tanıklıklarıyla elde edilen sözde, uydurma deliller üretiliyordu.

Böylece hazırlanan kumpaslar sonucu görevden alınan şubelerden biri de
ADD Isparta Şubesi Başkanı Mahmut Özyürek ve O’nun görevden alınmasına yasal çerçevede itiraz eden Şube Yönetim Kurulu oldu.

Atatürkçü Düşünce Derneği Isparta Şube Yönetimine karşı, Özel görevli Tansel Çölaşan’ın tertiplediği, Kemalist kamuoyunda “Ajan-provokatör (KIŞKIRTICI) olarak bilinen” ADD GYK üyesi ve Batı Akdeniz Bölge sorumlusu olan Mehmet PINAR’ın önemli rol üstlendiği, Isparta’daki Atatürkçülüğü şaibeli kimilerinin marifeti ile sahneye sürülen kumpas, “yıkım-çökertme” sürecine karşı yasal olarak başlattığımız
hukuksal süreç devam ediyor.

1-   ADD Genel Yönetim ve Disiplin Kurulunun; ADD Isparta şube başkanı Mahmut ÖZYÜREK’in “ADD üyeliğinden ve şube başkanlığından kesin ihracına” ilişkin kararlarında, yakınma ve tanıklığını, temel dayanak olarak  değerlendirdikleri
Hacer ÇİMENLİ; Mahmut ÖZYÜREK’in şeref ve haysiyetine, onuruna alenen hakaret suçu nedeniyle, yani “bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ya da yakıştırmalarda bulunmak” suçu nedeniyle, Isparta 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nin, 09.04.2013 tarih ve 2013/137 sayılı kararı ile “TCK’nin 125/4 maddesi uyarınca” cezalandırılmıştır.(Ek:2)

2-   Hacer Çimenli hakkında açmış olduğumuz tazminat davası karar aşamasındadır.

3-   Yine Tertibi düzenleyen Tansel ÇÖLAŞAN ve ekibine, ADD Isparta Şube Başkan ve Yöneticilerinin görevlerinden alınmalarını sağlayacak gerçeğe aykırı belge ve bilgileri, duyumlara dayalı gayri ahlaki, olmamış, olması olanaksız olayları olmuş gibi aktaran Akdeniz Bölge sorumlusu, GYK üyesi Mehmet Pınar; “ISPARTA 2. SULH CEZA MAHKEMESİNİN; 05.03.2014 TARİH VE 2014/188 Esas sayılı kararları ile Türk ceza Kanunu 125/1 (Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırmak” ve Türk ceza Kanunu 125/2(Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.) maddeleri gereğince “CEZALANDIRILMASINA” karar verilmiştir.

4-    Mehmet PINAR aleyhine ayrıca tazminat davası açılmış ve dava devam etmektedir. 28.04.2014

MAHMUT ÖZYÜREK

ADD Seçimli Genel Kurulu – 2014


Atatürkçü Düşünce Derneği

ADD Seçimli Genel Kurulu – 2014

Dostlar,

ADD seçimli Genel Kurulu 7-8 Haziran 2014 günlerinde
Yenimahalle Nazım Hikmet Kültür Merkezinde yapılacak..

Genel Merkezin yazısı jpg biçiminde aşağıda..

ADD’nin kuruluşunun 25. yılı ve 13. Genel Kurul.. (seçimli)

Dile kolay.. 19 mayıs 1989’dan bugünlere çeyrek yüzyıl..

ADD’de,

ATATÜRK DEVRİMLERİ = AYDINLANMA = ÇAĞDAŞLAŞMA = ADAM OLMA

uğruna savaşım veren nice öncü aydınımızı karanlık cinayetlere kurban verdik..

Nicemiz bu kavgada yaşamının en güzel 25 yılını tüketti, yaşlandı, ap-ak saçlı oldu.
(Biz, kuruluşun 4. yılında 1993’te Edirne ADD’yi kurarak, yöneterek.. üye olduk.)

Sanırız 2 liste çıkacak..
Şimdiki Genel Başkan Sn. Tansel Çölaşan üst üste 2 dönem yani 4 yıl bu görevi üstlendi.

Geleneğimizde 3. dönem yok!.
2+2 = 4 yıl oldukça uzun bir süre.

Dileriz centilmenlik bozulmasın ve yepyeni kadrolar ama ADD mutfağından
hatta fırınından yetişmiş arkadaşlarımız bayrağı devralsınlar, atalet aşılsın.

Sanırız Sn. Bayan Çölaşan yaş olarak da oldukça ilerledi (1943 doğumlu)
ve bilindiği üzere –şifa dileriz– önemli sağlık sorunları da var..
Oysa Türkiye son derece zor bir dönemeçte..
Dinamik ve moda deyişiyle 7/24 koşturacak -daha genç- kadrolara gereksinim var.
Bu tür üst görevleri yapanlar, Örgütümüz için son derece değerli danışılacak insanlardır.
Kendilerinden, aktif görev sonrası da her zaman yararlanılmalıdır.

Kuşkusuz, Genel Kurulun sağduyulu ve sorumlu delegeleri takdirlerini
yetkinlikle kullanacaktır,

Bizim, çok kıdemli bir örgüt emekçisi olarak (2004-6 arası 1 dönem de
Genel Başkan Yardımcılığı – Vekilliği yapmış olarak) önerimiz bu yöndedir.

Ayrıca son 2 dönemde Sn. Çölaşan’ın 4 yıl önce bizzat çağrısıyla Genel Merkezin
Bilim-Danışma ve Yazı Kurullarında görev aldık (var gücümüzle çalışmak istedik ama üzülerek belirtelim ki; bizden kaynaklandığını hiç ama hiç sanmadığımız nedenlerle bu Kurullarda özlediğimiz düzeyde hizmet veremedik, hatta 2. Kuruldan istifa etmek zorunda kaldık..) .. Bu dönem biz, hiçbir kurula aday değiliz..
Göreve gelecek dava arkadaşlarımızın bizden istekleri olursa emir sayarız.

Hepimize kolay gelsin..

Sevgi ve saygı ile.
02 Haziran 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
ADD Çankaya Şubesi Delegesi

www.ahmetsaltik.net

GENEL_KURUL_6-8Haziran2014

ADD Genel Başkanlığı’na Çağrı..


ADD Genel Başkanlığı’na Çağrı..

Dostlar,

ADD İsparta Şubesi önceki başkanı Sayın Mahmut Özyürek son derece çalışkan bir arkadaşımızdır. Emekli Tarih öğretmenidir ve yaklaşık 14 yıl bu “çok zor” bölgede büyük cesaretle, özveriyle çok değerli hizmetler vermiştir. Kendisiyle uzun yıllar bu bağlamda konferanslara katılmış ve yakından izlemiş, gözlemiştik. Çoook sayıda konferansa İsparta ilçelerinde kendisinin özel aracı ile ADD Şubesinden yakıt vb. için hiçbir katkı almadan gitmiştik.

Bu arkadaşımız ve geçmişteki çalışma arkadaşları internet üzerinden kimi yazılar yollayarak ADD Genel Merkezi’nin ADD İsparta Şubesi hakkında hukuk dışı işlemler yapageldiklerini, yargı kararlarını tanımadıklarını.. ısrarla paylaşmaktalar.
Bu bağlamda en son bize ulaşan bir yazı ektedir.

Isparta_Subesi’nin_aciklamasi_8Mart2014

Gönül ister ki, örgütün içişleri – sorunları böylesine kamuoyuna mal olmadan çözülsün.

Fakat konu yargıya taşınmıştır, kimi iptal kararları söz konusudur ve basındadır.
Bu durum bizleri üzmektedir ve ADD’nin saygın kurumsal kimliğine zarar verebilir.

ADD’nin genel başkanı bir hukukçudur, emekli yüksek yargıçtır.
Kendisinin ve yönetimindeki ADD’nin yetkili kurullarının hukuka uygun
örnek davranışlar içinde olmasını beklemek hepimizin doğal hakkıdır.

Suskunluk ve görmezden gelerek olumlu – yapıcı bir sonuç alınabilir mi??

Biz de, ADD kamuouyu da, genel kamuoyu da bu bağlamda aydınlanma gereksinimi içindedir. Gereğini Sayın Tansel Çölaşan’dan rica ediyoruz.

Doğrusu biz de Sayın Genel Başkan’dan zaman zaman asgari nezaket-görgü, saygı ve vefa ile bağdaştırması son derece güç, kendi konumları ile de asla örtüşmeyen olumsuz tutum – davranış ve uygulamalar görüyoruz. Tüzüğün de dışına çıkan üstelik.. (Şimdilik, Sayın Çölaşan’ı kezlerce katlayan 22 yıla giren üyelik kıdemimiz ve sanırız hatırı sayılır hizmetlerimizle…. sabırla öteliyor ve erteliyoruz..)

Böylesi tablolar, Türkiye’nin içinde bulunduğu çok zor koşullarda bizim gündeme taşımaktan hep sakınageldiğimiz duyarlık ve sorumluk kapsamında olmuştur.
Ancak bu sorumluluk kuşku yok 2 yanlıdır ve bizim bu yönde bilinen tavrımızın
istismarı düşüncesi, son derece rahatsız edicidir.

Biz de Sayın Tansel Çölaşan‘ı ve yönetimindeki ADD’nin yetkili organlarını
kamuoyuna doyurucu – nesnel açıklamalar yapmaya, kesinlikle hukukun içinde kalmaya, atıldıysa kimi yanlış adımlardan olgunlukla geri dönmeye, örgüt içi dayanışmayı ve demokrasiyi kurumsallaştıracak hakkaniyetli – saygılı – özenli,
bir kadın genel başkana yaraşır zarif ve şık, olgun, kucaklayıcı.. davranışlara…
bir kez daha davet ediyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
9 Mart 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
ADD Gn. Mrk. Bilim – Danışma Kurulu Yazmanı*
ADD Önceki Genel Başkan Yrd. 
www.ahmetsaltik.net

* Aylardır, biz özellikle toplantıya çağrılmadan kurul çalıştırılıyor!?

ADD_Genel_Baskanligi’na_Cagrimiz_9Mart2014
(Bu metne pdf olarak erişmek için)

ADD’den 10 Kasım 2013 Basın Açıklaması

Dostlar,

ADD Genel Başkanı Sayın Tansel ÇÖLAŞAN’ın nefis konuşmasını
aşağıda paylaşıyoruz..
(http://www.add.org.tr/index.php/kamuoyuna/1033-10-kas-m-bas-n-ac-klamas-d-r)

Yer : Tandoğan meydanı, Ankara
Tarih : 10 Kasım 2013; ATA’nın 75. Yıl Anması

Kendisini bu önemli ve yol gösterici konuşması nedeniyle kutluyor, teşekkür ediyoruz.

Konuşma içeriğini bütünüyle paylaştığımızı belirtiyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
11 Kasım 2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=====================================

portresi_adiyla

10 Kasım 2013 Basın Açıklamasıdır

Değerli Yurtseverler, Atatürkçüler hoşgeldiniz.

– Burada; Cumhuriyetimizin ve çağdaş Türkiye’nin kurucusu,
– Yokluğu her geçen yıl daha derinden hissedilen büyük Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü, aramızdan ayrılışının yetmiş beşinci yılında saygıyla anıyoruz.
– Arkadaşlar, ülkemiz bugün, yalnızca içerideki sosyo – ekonomik sorunlarla değil,
aynı zamanda bölgesel ve küresel sorunlarla da karşı karşıya.
– Tüm dünyada barış ve güvenlik içinde yaşam anlayışını, bunun etkilerini, sosyal
ve siyasal patlamaları izliyoruz.
Toplumların demokrasi içinde akılcı ve adil yönetim ihtiyacı
her zamankinden daha çok.
– Gerçek demokrasi, yani sayısal çoğunluğun, sayısal azınlığa tahakküm etmediği, çoğunluğun değil çoğulculuğun esas olduğu katılımcı demokrasi
isteği öne çıkıyor.
– “Sandıktan çıktım, dilediğimi yaparım” görüşünün katılımcı demokrasi anlayışı ile bağdaşmadığı artık gözle görülüyor.
Özgürlük ve eşitlik temelinde çağdaş bir demokrasiden başka çıkar yol olmadığı deneylerle anlaşılmış bulunuyor.
– Ülkemizde de geçtiğimiz yıl 19 Mayıs’ta başlayan, 29 Ekimlerle devam eden, TAKSİM’de taçlanan ve bugün tüm yurda yayılan olaylarda HALKIMIZ:
– İktidarın son 10 yılda toplumu sürekli bölerek, ayrıştırarak sürdürdüğü
yönetim biçimine ve Laik Cumhuriyeti itibarsızlaştırarak yıkmaya,
vatanın bütünlüğünü, milletin birliğini yok saymaya ve kendi ahlak kurallarını
halka dayatmaya yönelik faşizan siyasetine DUR diyor.
– Ülkemiz, 1980’lerden beri süregelen emperyalist bir saldırı altında.
Ulus devlet – üniter devlet ve laik devlet yapımız hedefte.
– Bugün ekonomisi çökmüş, dışa bağımlı sıcak para ile yaşayan bir AÇIK PAZARIZ.
– Sıra siyasaş YIKIMDA. Nedir bu siyasal yıkım?
Üniter / merkezi devlet yapımızın sonlanması yani bölünme:
– Önce yerel yönetimlere yetki genişliği, sonra özerklik, daha sonra da kurulması planlanan büyük Kürdistan için toprak vereceğiz. VATAN BÖLÜNECEK!
– Öte yandan İdeolojik olarak laik devlet modelinin yerini 1980’lerde Türk – İslam sentezi, sonra ILIMLI İSLAM aldı.
– Şimdi ise dolu dizgin şeriat devletine gidiyoruz.
– Neden mi? Büyük Ortadoğu Projesinin bölge ülkeleri için çizdiği yol haritası böyle.

Bölgede:

– Ekonomik olarak, açık pazara uygun liberal ekonomi,
– İdeolojik olarak, demokrasinin olmadığı siyasal İslam,
– Siyasal olarak da anlaşarak-ya da-işgalle sınırların yeniden çizilmesi söz konusu.
– Plan bu.

– Projenin amacı: BATI’nın, özellikle ABD’nin Asya’ya açılan bu bölgede DENETİMİNİ elinde tutmasını sağlayacak yönetimler oluşturmak ve yeni bir İsrail yani
Büyük Kürdistan’ı kurmak
.
– Proje Bölge ülkelerindeki YERLİ unsurlar eliyle (yani anlaşarak) ya da (olmazsa) işgallerle yürütülüyor.
– Ülkemizde bu proje 2002’li yıllardan beri iktidar eliyle yürütülüyor.
– İktidar, bir yandan kendi ahlak kurallarını faşist yöntemlerle halka dayatıyor.
– Öte yandan Demokrasi paketleri ile ülkeyi bölünmeye- etnik / dini / mezhepsel ayrıştırmaya ve laik cumhuriyet yerine şeriat devletine giden yolun yapı taşlarını döşemeye çalışıyor.
(Yeni) Anayasa oyunu da bu amacı taşıyor.
– Direnen, DUR diyen halka da daha çok devlet şiddeti – daha çok TOMA,
gaz ve basınçlı su var.
– Oysa halk laik Cumhuriyet sayesinde (kötü de işlese) yarım yüzyıllık deneyimle demokrasi kültürüne sahiptir; Demokrasinin yalnızca seçimlerden ibaret olmadığını, sandıktan çıkmış olmanın keyfi yönetime gerekçe olamayacağını, hak ve özgürlüğe saygı ve eşitliğin Demokrasinin temeli olduğunu – Bugün hem bu değerlerin – hem de bu “bilinci” kendisine veren laik – çağdaş cumhuriyetin tehlikede olduğunu görüp O’na sahip çıkmaya karar vermiştir.

– Bugün halk her yerde faşist ve totaliter bu yönetime karşı DİRENMEKTEDİR.

– ARTIK BİLİYORUZ: Türk Milleti laik demokratik rejimden geri adım atılmasını istemiyor.
– Türk Milleti, Türkiye’nin hem bölgesel bir dış savaşa girmesine, hem de içerideki
etnik – dinsel – mezhepsel çatışmalara karşı.
– Türk Milleti, Laik Cumhuriyet’in temel ilkelerinden ödün vermeden,
bu vatanda kardeşçe, birlikte yaşamak istiyor.
– Türk Milleti, “Yeni” Anayasa oyununa DUR diyor.
Türk Milleti iradesini ortaya koymuştur.

Şimdi görev siyasettedir.

1) İktidar, halkın bu haklı sesine kulak vermeli, laik Cumhuriyeti dönüştürmekten,
ülkeyi bölmekten vazgeçmeli, halkın demokrasi içinde yaşaması koşullarını oluşturmaya dönmelidir. Demokrasi içinde yeniden seçilmek istiyorsa bunların şart olduğunu görmelidir.

2) Muhalefet ise; mecliste halkı temsil ettiğini unutmamalı, iktidarın kurduğu sınırlar içinde muhalefet yapmaktan vazgeçip, laik demokratik Cumhuriyete – vatanın bütünlüğüne – milletin birliğine sahip çıkmalı ve Anayasa (oyununa) gelmemelidir.

– BUNLARI, milletin birliğinden, ülkenin bütünlüğünden ve laik cumhuriyetten ödün vermemeye kararlı olan HALK istiyor.

TÜRK MİLLETİ İSTİYOR.

Son sözlerim şöyle olacak:

Biz halkız,
– Yeniden doğarız ölümlerde.
– Çağdaş – Laik – Tam Bağımsız Demokratik Türkiye için, vatanın, milletin bütünlüğü için, mücadeleye devam edeceğiz.
– Başaracağız.
– Laik Cumhuriyet kazanacak.

– Saygılar sunuyorum.
10 Kasım 2013, Tandoğan

Tansel ÇÖLAŞAN
Genel Yönetim Kurulu Adına
Genel Başkan

ADD Genel Başkanı Gezi Parkı Direnişini SÖZCÜ’ye Değerlendirdi


Dostlar,

ADD Genel Başkanı Sayın Tansel Çölaşan‘ın SÖZCÜ‘de önceki gün yayımlanan söyleşini, günelliği nedeniyle paylaşmak istiyoruz..

Vali mutlu konuştu: Kalkışma mutlak surette ezilecektir

Hükümeti bir kez daha Taksim’de yasaları çiğneyerek insan haklarını çiğnememeye, kuşatmayı ve şiddeti der-hal durdurmaya çağırıyruz.

Başbakan RT Erdoğan da acilen TV’lerden halkımıza ve kolluk güçlerine

“Sevginizi ve hoşgörünüzü eksik etmeyin”

tümcesini kurmaya çağırıyoruz.

“Kininizi ve dininizi eksik etmeyin” talihsiz kışkırtıcılığına karşılık..
(Hemen belirtelim, bu tümce de Başbakan RT Erdoğan’ın pek çok sözü ve eylemi gibi suçtur ve yasama dokunulmazlığı kalktığında hukuksal hesabı sorulacaktır..)

Onbinlerce insanımızın katili taşeron bölücü örgüt ile sözmümona
“analar ağlamasın” takiyyesi ile mücadeleyi bırakıp müzakereye geçeceksiniiz;

Taksim’de ise Anayasa’nın 56. maddesindeki, başta AİHS olmak üzere uluslararası sözleşmelerdeki  ve daha birçok madde ve yasal dayanakla haklarını kullanan
ve de görevlerini yapan kendi insanınıza AİHM kararlarını hiçe sayarak
vahşet (orantısız şiddet değil artık!) uygulayacaksınız..

Bu olmaz, bu denli ağırlığı ne AKP’nin ne de RT Erdoğan’ın sıkleti kaldırabilir..

İstanbul ayağa Tayyip istifa! Haydi Taksim'e

  • Acilen şiddete son!..
  • Acilen şiddete son,
  • Duyuyor musunuz etkili ve yetkililer

ve de ULUSLARARASI TOPLUM, onun saygın kurumları ve de yetkilileri..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 12.6.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

ADD Genel Başkanı Gezi Parkı Direnişini SÖZCÜ’ye Değerlendirdi

TANSEL ÇÖLAŞAN

portresi

 

 

 

 

10 Haziran 2013
www.add.org.tr

(S) Taksim Gezi Parkı’nda başlayan olayların, dalga dalga yayılarak Türkiye’nin bütün il merkezlerini, aynı zamanda diğer pek çok ülke başkentini kapsaması neyi gösteriyor?

(C) “Yeni bir durumu” gösteriyor.
İktidarın son 10 yıldır yürüttüğü yanlış, basiretsiz politikalarının sonucu. Öngörülmeyen bir durum bu. Direnişin başlangıçtaki çevresel tepki girişiminin ötesine geçerek siyasal iktidarın “konumunun” tartışılması gerektiğini gösteriyor.

(S) Açar mısınız?

(C) Aslında AKP, hedefindeki Türkiye’ye uzun süre, “yetmez ama evet” çilerin desteğiyle oluşturduğu medya, ele geçirdiği yargı ve diğer kurumlarla yarattığı suni demokrasi ortamında ve takiye politikalarıyla yürüdü. Çağdaş demokrasilerde hiçbir biçimde kabul görmeyecek bu yolla tam 3 kez genel seçim kazanıp iktidarda kalmayı başardı. Son dönemde de, halkın tepki vermemesine ve korkutulmasına güvenerek hızlandı; ve cumhuriyetin kazanımlarını teker teker yok etmeye, yerine ortaçağ zihniyetini hakim kılacak bir diktatörlüğün yapı taşlarını örmeye başladı.

(S) Yeni anayasa da bu çerçevede düşünülebilir mi?

(C) Tabi. Yeni anayasa girişimi de aslında AKP’nin hedefindeki Türkiye’nin Anayasası. “Birilerine” verilen ödünler karşılığında kendi anayasasını hayata geçirmek ve dayattığı “ortaçağ” rejimini meşrulaştırmak istiyor. Barış, kardeşlik, analar ağlamasın reklamları ile milletin birliğini, ülkenin bütünlüğünü pazarlığa açıyor ve karşılığında istediği kendi rejim ilkelerinin kabulü. Ama halk bunu gördü.

(S) Taksim’e dönersek, neden başladı?

(C) AKP halkın yaşam alanına da el attı. Kaç çocuk yapacağına, çocuğunu nasıl doğuracağına, bahçede, parkta nasıl oturacağına, ne içip, içmeyeceğine kadar karıştı, kendi ahlak kurallarını halka dayatırken, Cumhuriyetçi tabanı oluşturan Alevi kesimin değerlerini hiçe sayıp 70.000 Aleviyi evlerinde katleden Yavuz Sultan Selim’in adını 3. Köprüye verme basiretsizliğini gösterebildi. İş Cumhuriyetin kurucularına “2 ayyaş” demek noktasına gelince bu, bardağı taşıran son damla oldu ve halk DUR BAKALIM dedi. aslında olay 10 yıllık birikimin sonucu. Sineye çeke çeke sonunda patladı. Çağdaş bir Cumhuriyet devleti çatısı altında yaşamaya ve kötü de işlese demokrasiye alışkın olan halk, AKP’nin önümüzdeki yerel ve genel seçimleri de alarak bir 10 yıl daha iktidarda kalmak hedefini ve bu yolla kendisini ortaçağ düzenine götürecek otoriter bir rejime sürüklendiğini GÖRDÜ.

(S) Yani Taksim direnişini çağdaşlık ve demokrasi istemi olarak değerlendiriyorsunuz?

(C) Tabii. Halk, Demokrasinin sadece seçimlerden ibaret olmadığını, özgürlük ve eşitlik olmadan Demokrasi olmayacağının bilincinde.

(S) “Yeni durum” dan çıkacak dersler neler olmalı?

(C) İktidar, muhalefet ve kamuoyunu oluşturan tüm yapılanmalar mesajı doğru okumalıdır; 1- Türkiye yoluna demokrasi ile devam etmelidir. İster askeri, ister sivil her türlü geri adım atılmasına izin verilmemelidir. 2- Türkiye hem bir bölgesel dış savaş, hem de etnik-dini- mezhepsel siyasi çatışmalar üzerinden iç savaş senaryolarına karşı sağlam durmalıdır.3- Anayasanın değişmez maddeleri içinde yer alan Cumhuriyetin temel nitelikleri gözetilerek siyasi çözümler üretilmelidir. Ayrıca siyasi partiler ve seçim demokrasinin vazgeçilmezleridir. Ama yetmez, katılımcı Demokrasi için; adil temsili sağlayacak seçim sistemi ile oluşacak meclis, kişi hak ve özgürlüklerine saygı ve eşitlik, muhalefetin korunması için iktidarın sınırlanması gibi yasal mekanizmalar sağlanmalıdır. Halkın isteği budur.

İktidara düşen görev, demokrasiyi işine geldiği gibi değil, kurallarıyla işletmektir.
Ama acilen; seçimlerden önce, 12 Eylül döneminden kalan ve işine geldiği için değiştirmediği, halkın mecliste Adil temsili önleyen, her türlü yasal engelin kaldırılmasını sağlayacak düzenlemeler için düğmeye basmasıdır. Muhalefet hazırdır. İstikrar söylemleri ile ülke son 10 yılda tek adam diktasına yönelmiştir. Koalisyonlardan korkulmamalıdır. Aksine koalisyonlar dengeyi sağlar, demokrasiyi güçlendirir. Ancak bundan sonra yapılacak yerel ve genel seçimler ülkemizde demokrasinin önünü açabilir.

Muhalefete düşen görev ise yine öncelikle bu sürecin yaşama geçirilmesi için çalışmak, seçimde birliktelikler oluşturup iktidarı hedeflemek,
hiçbiri olmuyorsa acilen sine-i millete dönmek olmalıdır.

Çünkü bir kere korku duvarları yıkılmış, nehir akmaya başlamıştır.
Geriye dönüşü olmaz.

Bu sancılı dönem ülkemizde kuralları ile işleyecek bir demokrasiye geçişi sağlayabilirse şansımız olur. Aksi halde Türkiye’yi daha karışık günler bekliyor demektir.

Mesaj iyi okunmalıdır.