Dostlar,
Cumhuriyetimizin Ağabeyi, 1921 doğumlu bilge insan
Dr. Müh. Ali Nejat ÖLÇEN’in aşağıdaki ders gibi yazısını paylaşmak istiyoruz.
Kendisine son derece değerli çabaları, engiiin mi engin deneyim ve birikimlerinin imbiğinden geçirerek yazdığı birbirinden değerli makaleleri için şükran borçluyuz..
Daha uzun yıllar sağlık ve onurla sürdürmesini dileriz 16. yılındaki
TÜRKİYE SORUNLARI dizisini.. Her 2 ayda bir düzenli yayın, karşılıksız adrese postalama ve de web sitesinde yayımlama.. Dostlara tam bir entellektüel ziyafet..
Aşk olsun Sayın Üstad Ali Nejat Ölçen.. aşk olsun size!
Abdullah Gül duyar mı ki?
Gereğini yapar mı ki?
En azından kendi geleceğinden korkarak, Divan-ı Harp’ten korkarak;
gözünü hırstan karartmış ve sağduyudan kopmuş, BOP eşbaşkanlığı oyuncağı olmuş siyasal iktidarı ve başını birazcık da olsa frenler mi ki??
Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 4.6.13
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
==============================
ÇANKAYA’YI GÖREVE ÇAĞRI
Dr. Müh. Ali Nejat ÖLÇEN
Başbakan R.T. Erdoğan’ın BOP’un eşbaşkanı olduğunu açıklaması ve
bununla yetinmeyip “bize bir görev verildi” demesi, Habur’da çadır mahkemesinin kurulması ve içeriğini kimsenin açıklamadığı Kürt Açılımı tasarımı, Misak-ı Milli sınırlarımızın kuşattığı ülkemizde alt kimlik üst kimlik deyimlerinin tartışılması ve
Anayasa’dan “Türk” sözcüğünün çıkarılması önerilerinin iktidar ve hatta muhalefet parti sözcülerinden işitilmesi, T.C.’ye karşı duyulan hıncın, iktidar partisinde
hoşgörüyle karşılanması, ulusumuzun, devleti ve coğrafyasıyla karmaşaya (kaosa)
sürüklenmesine neden olurken; Çankaya çekingen, sessiz ve önlemsiz kalabilmektedir!
O nedenledir ki, ülkenin içine sürüklendiği karmaşanın baş sorumlularından biri
R.T. Erdoğan ise öbürü de Cumhurbaşkanı seçilen Sn. Abdullah Gül’dür.
Bu sorumluluğun en önemlilerini tarihe not düşmek amacıyla açıklamayı görev
biliyorum:
Abdullah Gül, Anayasa’nın kendisine verdiği görevin gereğini bugüne dek yerine getirmemiştir. Kendisi Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanı’dır ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ülkemizi savunması gücünden yoksun bırakılmasına karşın
sessiz kalabilmiştir.
Ne yazık ki, Çankaya’nın gözleri önünde TSK, bu gücünden ve yeteneğinden
yoksun bırakıldı. Dış güçlerin Misak-ı Milli sınırlarımızın kuşattığı coğrafyamızı bölmeyi ve gelip yerleşmeyi amaçlayan tasarımının silahlı görevlisi PKK,
“gerilla savaşı” uygulamaya başladı.
- PKK bir terör örgütü değildir;
Anadolu’muza yerleşmeyi amaçlayan emperyalizmin milis gücüdür.
Bunu görmesi gereken ilk kişi Çankaya’daki Sn. Abdullah Gül olmalıydı. PKK’nın silah bırakacağını sanmak ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini küçük düşürerek pazarlık
masasına oturmaya boyun eğmek ilkin Çankaya’da tepkiyle karşılanmalı, Sn. Abdullah Gül, Bakanlar Kurulunu toplayarak bunun hesabını sormalıydı.
- Hatta Başbakan R.T. Erdoğan’ı görevden almalı
hatalardan ders almasını bilen bir başka hükümetin kurulmasını sağlamalıydı. Çünkü o, Anayasa’nın 104. maddesine göre “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başıdır ve devlete sahip çıkmanın birincil sorumlusudur. Öylesi sorumluluğun idraki içinde olmak başta gelen görevi olmalıydı.
2. Anayasa’nın 104. maddesinin “b” bendi Cumhurbaşkanına “yabancı devletlere Türk Devleti’nin temsilcisini göndermek “yetkisini vermesine karşın, Sn. Abdullah Gül, bu yetkisini de kullanmamıştır. Atlantic Council’de hazırlanan bir raporda, “Anayasa’dan Türk sözcüğünün çıkarılması ve de Abdullah Öcalan ve kadrosu için af çıkarılması” koşullarına yer verildiği ve R.T. Erdoğan’ın başbakanlığında ülke bütünlüğünü zedeleyecek bu tasarımı uygulamaya koyması, kamuoyuna bunu benimsetmeyi amaçlayan “Akiller” adındaki grubu görevlendirmesine karşın toplumda uyanan kitlesel tepkiler Çankaya’da Sn. Abdullah Gül’ü nedense ilgilendirmemiştir. Oysa ABD’ye Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir temsilcisini göndererek onu, Atlantic Council’in 2009 yılında hazırlanan ve ABD başkanı Obama’ya sunulan o (menhus) raporun iki ülke arasındaki ilişkileri zedeleyeceğini söylemekle o temsilciyi görevlendirmeliydi. Türkiye Cumhuriyeti Devletine sahip çıkmanın temel koşullarından biri de budur. Bu koşul Çankaya’da ihmale uğramıştır.
3. Anayasa’nın 104. maddesinin “a” bendi Cumhurbaşkanına “seçimlerin
yenilenmesine karar verme” yetkisini tanımıştır. Ülkemizin ulus-devlet-coğrafya bütünlüğünü onarılamaz biçimde yok oluşa sürükleyen karar ve uygulamaların
sorumluluğunu AKP iktidarından geri almak da Çankaya’nın görevleri arasındadır. Ulus-devlet-coğrafya bütünlüğünü tehlikeye sürükleyecek karar ve uygulamalara yeni Anayasa ile hukuksal palto giydirildiği kuşkusu kamuoyunun zihnini kurcalamaya ve önlem alma bilincini uyarmaya başlamıştır. Bu girişimin bir süre sonra polis copu ve biber gazı ile önlenemeyecek boyutlara tırmanması kaçınılmaz olabilir. Böyle bir durum, olası iç savaş koşullarının da doğuşuna yol açabilir. Emperyal güçlerin böylesi bir planı olup olmadığını Çankaya’nın bilmesi ve önlem alması başta gelen görevlerinden biridir.
Bugün bu görevin de ihmale uğradığını görüyoruz.
İsrail devlet başkanı ile dostluk ilişkilerinin kısa sürede düşmanlığa dönüşümünün nedeni Başbakan R.T. Erdoğan’ın BOP eşbaşkanı olarak kendisine verilen görevin nedenine yönelik kuşkuların kamu vicdanından silinmesini sağlamak da Çankaya’nın görevi idi. O nedenledir ki:
Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde üç bombanın patlaması, aslında Suriye’deki iç savaşa müdahil olmayı öngören yanlış politikaya karşı bir uyarıdır ve devamını beklemek
yanlış kestirim olmayabilir. Çankaya AKP iktidarının ve onun genel başkanı olan Başbakan R.T. Erdoğan’ın BOP eşbaşkanlığından istifasını istemeli ve Suriye’deki iç savaş karşısında tarafsız kalarak, sığınmacıların en kısa sürede
sınır dışına itilmesini sağlamalıdır. Çünkü Çankaya, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başıdır ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ulusu ile birlikte kendi coğrafyasında “beka” sorununu yaşamaya başlamıştır. Bu soruna Devlet sahip çıkamazsa
ulus sahip çıkacaktır,
Tepkilerin kitleselleşmesi bunu gösteriyor. Sessiz ve umursamaz kalan yetkililerin ilerde nasıl suçlanacağını bugün hiç kimse bilemez. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti düzenli ve uyumlu çalışmaktan uzaklaştırılmıştır ve umarsız karmaşaya sürüklenmektedir. Anayasa’nın 104. maddesi uyarınca Çankaya bu gidişe “dur” demek ve gereğini yerine getirmekle görevlidir. O nedenle Çankaya’yı varoluşunun nedeni olan bu temel görevi yerine getirmeye çağırıyoruz. Bugün uyanan kitlesel tepkiler bu çağırıyı uyaran ulusal istencin (iradenin) ta kendisidir.
Saygılarımla. 4.6.13