Etiket arşivi: Kürt sorunu

Hanımefendi; Hangi Devletin Mandasını İsterdiniz?


Hanımefendi; Hangi Devletin Mandasını İsterdiniz?

portresi.milletvekilijpg

Prof. Dr. Birgül Ayman GÜLER
CHP İzmir Milletvekili

İlerici, özgürlükçü, eşitlikçi, barışçı ve demokrasici, vb. vb… BDP’nin Eşbaşkanı Gültan Kışanak önemli bilgiler veriyor ve davetiyeler çıkarıyor. Yer Almanya, Berlin. Zaman ise Tatlısesli Erdoğan – Şivanlı Barzani buluşması günü.
15 Kasım 2013, Diyarbakır

Bilgiler şunlar:

1. “Çözüm süreci”nin 1. aşamasında “izleme grubu” üzerinde uzlaşma sağlanmış;
“akil insanlar heyeti” bu anlayışla kurulmuş. Ne var ki Hükümet bu heyeti,
“uzlaşmaya aykırı olarak” kamuoyu çalışması gibi yansıtmış ve süreçte eksiklik yaratmış.

2. “Çözüm sürecinde bir yıldır gözlemci konusu” konuşuluyormuş.
İmralı görüşmelerinde bu konu gündeme getirilmiş. Son bir aydır süreç tıkanmış.

Davetiye ise mandacılığa:

Gültan Kışanak “Süreçte demek ki bir sorun var. Bir hakem gerek.
Buna bir 3. göz gerek. Bunun kaçınılmaz olduğu kanıtlanmıştır.” diyor.

Oslo görüşmelerinde, bir İngiliz’in masada hakem olduğunu duymuştuk.
15 Kasım 2013 günlü Tatlısesli Erdoğan – Şivanlı Barzani buluşmasının ardında da bir ‘üçüncü göz’ olduğu sırıtıp durdu. Gültan Kışanak bu gerçekleri açığa çıkaralım diyor.

Sözlerinin devamı, kendisini de hareketini de tarihe geçirecek cinsten:

  • “Bu aşamada doğrudan bir devlet adı söyleyemeyiz. Biz bunu istiyoruz.
    Bunu yapacak bir ülkenin çıkmasını bekliyoruz. Ayrıca bu tür mekanizmalar masanın her iki tarafının oluru ile devreye giriyor. Her iki tarafın kabul edeceği
    3. bir taraf gerek”… “Kışanak, batılı ülkelerden birinin sürece dahil edilerek sürecin sağlıklı işleyebilmesi için mekanizmaların eksiksiz kurulabileceğine inandığını kaydetti.” (http://www.radikal.com.tr/turkiye/kisanak_surec_tikandi_ucuncu_goz_lazim-1161151)

İlerici, özgürlükçü, barışçı….. BDP’nin kadın eşbaşkanı açıktan açığa, emperyalist Batı merkezlerinin kendilerini koruma, kollama, kullanma şiddetini artırmalarını istediğini
ilan ediyor. ‘Gizlice yapmayın, gizlenmenize gerek yok, bizim işbirlikçiliğimiz açık,
haydi gelin, mandacılığınızı açıktan kurun artık..’ diyor.

Kendi ülkesinde yabancı yönetimini istemekte, güttüğü amaçlar için emperyalizmin kollarına atılmakta, ‘manda istiyorum’ demekte hiç sorun görmeyen bu kadın eşbaşkan, emperyalizme açık davetiyle tarihte hangi başlığa ait olduğunu
kendisi belirlemiş durumda.

Manda davetiyesine CHP imzası eklemek?

Hadi diyelim ki, bu kişi bu sözlerle kendisinin ve siyasetinin değerini ortaya koydu, kendileri için ayıp! Ne var ki, konuşan barış ve demokrasi eşbaşkanı burada durmuyor. Bu emperyalizmin mandacılığına çağrı çıkaran kişi, bir de içinde yuvarlandığı onursuzluğa CHP’yi katmaya çaba gösteriyor.

“Özellikle CHP’nin Kürt sorunu konusunda daha evrensel siyaset izleyen bir parti durumuna gelmesi gerektiği”ni buyuruyor. Yani, Kürt sorunu konusunda evrensel siyaset dediği “emperyalist siyaset”e yolladığı çağrıya  CHP olarak bizim de
adımızı eklemeye çalışıyor.

Bu öyle hayret verici bir özgüven ki, böylesine ancak kendini bilmezlik denebilir!

Ama bir dakika!… Kışanak bu sözleri için belki CHP yönetiminde olup, kişisel işlere girişen kimi kişilerin çabalarından cesaret alıyor olabilir. Gerçekten de, örneğin CHP’yi bu işe ortak etmek isteyen bir Sezgin Tanrıkulu araştırma önergesi verilmiş ve AKP ile BDP buna sahip çıkmışlardır. Ancak herkes bilir ki, CHP bu önergeyi TBMM Genel Kurulu’nda tüm halkın gözleri önünde geri çekerek Tanrıkulu’nun ortaklık çabasını
boşa çıkarmıştır. Eğer Kışanak’ın cesareti bu tip çabalardan kaynaklanıyorsa,
aynı çabaların CHP bünyesi tarafından nasıl boşa çıkarıldığına da dikkat etmesi gerekir.

İki gözü de kapalı; üçüncü gözü ise hiç olmamış!

Kışanak, 3. göz olsun diye mandacılığı çağırıyor. Ama kendisinin iki gözü kapanmış. Besbelli ki “üçüncü gözü” de hiç olmamış.

Olsaydı, “Kadim efendilerimiz, biz Irak’taki kuzey yönetiminden hiç de aşağı kalmayız; siz daha istemeden biz her hizmete varız.” yalvarmalarının
‘mazlum milletler’ tarihindeki anlamını görebilirdi. Ve görebilse, işbirlikçiliğini
böyle bir arsızlıkla gözler önüne sermezdi.

  • Emperyalizmin hizmetinde olanlar, tarihte hep gericiliğin; teslimiyet ve esaretin; haksız savaş dalgalarının içinde boğuldular. Madem böyle bir çağrıya sahiptir,
    o halde barış ile demokrasi, BDP’nin yalnızca adındadır; yakışıksız bir yama gibi… [17 Kasım 2013]

AMERİKA TÜRKİYE’Yİ BÖLMEK Mİ İSTİYOR?


AMERİKA TÜRKİYE’Yİ BÖLMEK Mİ İSTİYOR?

 Zeki_Sarihan_portresi

Zeki Sarıhan 

1950’li yıllarda ilkokul öğretmenimiz sınıfta bir gün şöyle demişti:

Her Rus’un evinin duvarında “Parçala kolay yutarsın” yazılı bir levha asılıymış.”

Çocukluk işte! Bir Rus’un evinin duvarında asılı bu levha gözlerimin önünde canlanır, Rus’un her gün bu levhaya bakarak Türkiye’yi parçalama görevini hatırladığını düşünürdüm.

Bu, bir NATO ve Amerikan yalanı olmalıydı. Öğretmenimin söylediklerinin sorgulanmaya muhtaç olduğunu düşünemezdik. Fakat kimi yalanlar
vardır ki, büyüklerin çoğu da bu konuda söylenenlerle yetinir ve
ona inanırlar. Çünkü buna ihtiyaçları vardır. 
 

Bir süreden beri, Amerikan emperyalizminin Türkiye’yi bölmeye çalıştığı gibi bir düşünce yediden yetmişe herkesin dilinde, pek çok gazete sütununda yer alıyor. Bu düşünce o kadar çok tekrar edilmektedir ki artık bunun doğru olmadığını söylemek bile güçleşmiştir. Herhalde Türkiye’de en uzun süre dolaşımda kalan komplo teorisi budur. 

Bu yaygın kanıya göre ABD bizi başka herhangi bir yerimizden değil, Kürtlerin yaşadığı Güneydoğu bölgesinden bölecektir. Birçok insana bu düşüncenin mantıklı görünmesi, baş emperyalist ABD’den her kötülüğün beklenebileceğinden,  Batılıların bizi daha önce de Sevr Antlaşmasıyla bölmeye çalışmasından kaynaklanıyor olsa gerektir. 

Ezberci eğitime karşı çıktığımıza, sorgulamaktan, tartışmaktan yana olduğumuza göre, konu üzerinde irdeleyici bazı sorular sormakta yarar vardır:

– ABD bizi niçin bölecektir?
– Bunda ne gibi çıkarları vardır?

ABD’nin, Türkiye’yi alt üst edecek, başta hangi hükümet olursa olsun onun düşmanlığını da üstüne çekecek böyle bir politika gütmesi için
çok esaslı nedenleri olmalıdır. NATO’dan çıkarak Amerika’ya savaş açmak, Saddam’ın Irak’ı, Esat’ın Suriye’si, Kuzey Kore, Vietnam, Küba ve İran gibi Amerikan karşıtı bir politika gütmek gibi. 

Mütareke döneminden değiliz 

1918 yılında değiliz. İtilaf devletleri Osmanlı devletini bölme planları yapmışlardı ama Osmanlı devleti kendisini koruyamayacak bir hasta adam durumuna gelmişti. Bu da yetmiyormuş gibi Birinci Dünya Savaşı’nda İtilaf Devletlerine savaş açmış ve bu savaşta yenilmişti.
O’na şimdi bu yenilgisinin cezasını vereceklerdi. Millet, bu palanları Kurtuluş Savaşı’yla bozdu ve Türkiye dünya devletleri arasında onurlu yerini aldı. Milletler Cemiyeti’ne, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da Birleşmiş Milletlere girdi. Amerika’nın müttefiki, NATO’nun üyesi oldu. Türkiye, Sovyetler Birliği’ne karşı gerek toprak bütünlüğünü ve gerekse kapitalist rejimini Batının güvencesi altına verdi. Bu koşullarda Amerika ve NATO, değil Türkiye’yi bölmek, onu Sovyetler Birliği karşısında ve şimdi de Ortadoğu’da güçlendirmekten başka nasıl bir politika güdebilirlerdi? Amerika Türkiye’ye silahları süs olarak veriyor değildi? NATO, Türk ordusunu iş olsun diye eğitmiyordu. Durum bu kadar açıkken onların Türkiye’yi bölmek, parçalamak, Türkiye topraklarından yeni devletler çıkarmak istediğini söylemek doğru olabilir mi?
 

Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden beri tercihini Amerika’dan yana yapmış, onun ilgisini çekmek için Kore’ye asker göndermiş,
Türkiye’yi Amerikan üsleriyle donatmıştır. Amerikan sermayesi Türkiye’ye serbestçe dolaşmaktadır. Gelen geçen bunca hükümete karşın,
Türkiye egemen sınıfları bu statüyü bir amentü gibi korumuşlardır.
Bütün Türkiye topraklarını denetimi altında bulunduran ABD,
bu ülkeyi niçin bölsün? Bunun için mantıklı bir neden var mıdır?

Tartıştığım kişilere bu soruyu sorduğum zaman doyurucu yanıtlar alamıyorum.  Kimilerinin ileri sürdüğüne göre, Türk Hükümeti Amerikancı olmakla birlikte devlette ve halkta buna karşı direniş vardır. Halk ileride iktidar olabilir ve ABD’ye kapıyı gösterebilir. Bu ihtimali düşünen ABD, şimdiden Türkiye’yi bölerek kendilerine bağımlı bir Kürdistan yaratmaya çalışmaktadır! 

İçerdeki sorunu dışarıya atmak

Sorun, Türkiye’de Kürt sorununu tarihsel bir iç sorun olarak görmeye yanaşmamaktan kaynaklanıyor. Eğer Kürtler Türk devletinden birtakım kimlik istemlerinde bulunuyorlarsa, bu mutlaka bir dış kışkırtmanın eseridir! Gerçekte bir Kürt sorunu yoktur ve olamaz!
İç sorunlarını bir dış gücün üzerine atmak tarihte de günümüzde de çok rastlanan bir tutumdur. Stalin, yok etmek istediği karşıtların birer ajan olduklarını ileri sürermiş. Soğuk Savaş döneminde ne zaman emekçiler hak arama mücadelesine kalkışsalar,
bu komünist Rusya’nın kışkırtması olarak görülürdü. Bu komplo teorisini AKP hükümeti devralmış ve Gezi eylemlerini birçok dış odağa bağlamıştır. Çünkü halkın kendisini protesto etmesi için bir neden yoktu! Bu hareket olsa olsa… 

İşin gerçeği şudur         :

Gerek ABD, gerek AB, Türkiye’yi hem askeri bir müttefik, hem de sermayeleri için bir açık pazar olarak tutma politikasını gütmektedirler. Bunun için Türkiye’nin bütünlüğü kendileri için de önemlidir, bunu dile de getirmektedirler. Kaç ABD yetkilisi Türkiye’nin toprak bütünlüğünden yana olduğunu söylemedi? En son ABD eski Ulusal Güvenlik danışmanı Stephan Hadlley, Hürriyet’te Cansu Çamlıbel’e verdiği söyleşide
şöyle diyor: 

“Türkiye’de son 50 yılda en çok pirim yapan argümanlardan biri,
ABD’nin Ortadoğu’da büyük bir Kürdistan kurmaya çalıştığı iddiası oldu.
ABD bu konuda çok net. Türkiye, Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğünden yana.
Çok uzun yıllardır Amerikan politikası bu olmuştur ve bu tavırda bir değişiklik görmüyorum.” (
25 Kasım 2013)

Ortaya sürülen bir Orta Doğu haritasını da ABD yetkilileri
kendi politikalarını yansıtmadığını belirterek kaç kez reddettiler.

Komplo teorisinin ne zararı var? 

Gazeteci bir arkadaşa, gazetesinin ve TV kanalının Amerika’nın Türkiye’yi bölmeye çalıştığı yolundaki yayınının aslı olmadığını söylediğimde
bana verdiği yanıt şu olmuştu: 

  • “Amerika’nın o kadar suçu var ki, bunu da kaldırır!”

Fakat hiçbir komplo teorisi sonuna kadar ayakta kalamaz. Gerçeğe dayanmayan
hiçbir politika başarılı olamaz. İşin en önemli sonucu, bu tip aslı olmayan teorilerle Atatürkçülük, ulusalcılık, solculuk gibi sıfatlar takınan Türk milliyetçiliğinin geleceğin Türkiye’sini yönetme şansını giderek elinden kaçırmasıdır. Bir doktor, hastalığa
doğru tanı koyamazsa onu nasıl tedavi eder? Neyse ki, bilim, gerçeklik ve sağduyu var. Bu komplo teorisi hakkında yazı yazacağımı söylediğim bir arkadaş dedi ki;

“Buna inanmayanlar da var. Geçenlerde Tevfik Çavdar’ı anmak için yapılan bir panelde üç konuşmacının üçü de bu konuya senin gibi baktıklarını söyledi.”

Biraz olsun rahatladım. (28.11.2013)

Erdoğan’dan kritik özerklik açıklaması


Erdoğan’dan kritik özerklik açıklaması..

PKK’nın Suriye kolu PYD özerklik çalışmalarını hızlandırırken,
Başbakan Tayyip Erdoğan‘dan da kritik bir açıklama geldi.

Erdoğan'dan kritik özerklik açıklaması

Kürt sorununu değerlendiren Başbakan Erdoğan, Suriye’de ayrı bir devlete yeşil ışık yakan sözler etti.

Erdoğan,

  • “İkinci bir devleti isteyenler nerde devlet bulurlarsa oraya gitsinler.” dedi.
  • “Onlar kendilerine nerde devlet buluyorlarsa buyursunlar gitsinler.” 

Erdoğan’ın bu sözleri Suriye’nin Kuzeyi’ndeki devlet kurma hesaplarına
gizli bir onay olarak yorumlandı.

Başbakan Erdoğan, “Türk vatandaşlığı” kavramını kullanmaktan kaçındı,
“Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı” ifadesini kulandı.

Erdoğan, Türkmenistan ziyareti dönüşünde yaptığı açıklamada da, “Türkiye dışında kurulacak bir yapı beni ilgilendirmiyor” demişti. (www.ulusalkanal.com.tr, 16.9.13)

Sevgi ve saygı ile.
16.9.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Mustafa Balbay : İç Barış Sorunu!

Balbay_hapiste

 

Mustafa BALBAY
8.9.13, Cumhuriyet

İç Barış Sorunu!

 

Diyalektiğin temel söylemlerinden biridir; sorun masaya konduğunda, çözüm başlamış demektir. Eğer sorunu masaya koymak bir yana adını dahi koyamazsanız,
çözümle değil, düğümle uğraşmaktasınızdır.

30 yıldır Güneydoğu merkezli yaşadığımız soruna çok değişik adlar taktık.
Önce küçümsedik, dönemin Başbakanı Özal, “Üç beş eşkıyanın işi” dedi.
Sonra ciddiyetini kabul ettik ama, hep mevsimsel bakıp kısa sürede bitireceğimizi düşündük. Beylik demeçlerden biri şuydu:

“Bu ilkbaharda köklerini kazıyacağız.”

Kazıya kazıya daha çok sürgün vermesi sağlandı.
Konunun iyice derinleştiği anlaşılınca, güvenlik önlemlerine dayalı çözümler her şeyin önüne geçti. Komşularımızla da bağlantılı bir şekilde uluslararası bir hale gelince Türkiye salt bu sorunla anılır oldu.

İnsan haklarından teröre, Kürt sorunundan bölücülüğe kadar 10’a yakın ad koyduk…
Sorunun adı çeşitlenirken buna paralel olarak çözümün adı da çeşitlendi.
Kardeşlik projesinden birlik beraberliğe, ulusal bütünlükten açılıma kadar çözümün de 10’a yakın adı oldu…

*****

Türkiye bu sorunla dalgalanırken şunlar yaşandı:

Soğuk Savaş sona erdi. Sovyetler çöktü.

Yeni bir yüzyıla girildi.
Balkanlar 8’e bölündü.
Kafkaslar 6’ya bölündü.
Irak’tan Mısır’a Ortadoğu altüst oldu.

30 yıldır yaşadığımız süreçle çevremizde olanları birleştirdiğimizde sorunun adını
“iç barış” koymak çözüme giden en akılcı yol olarak görünüyor.

“İç” 
ve “barış” sözcüklerini ayrı ayrı ele alıp birleştirelim.
Eğer sorununuzu, herkesin karışacağı hale getirirseniz, içiniz dışınıza çıkar.
Böyle bir coğrafyada çözümü uzatırsanız etraftaki bağlantılı konularla birlikte
ya düğüm olur ya da ip sizin elinizden kaçar.

“Barış”
ın da yarımı, çeyreği olmaz; ya bir bütün olarak ülke barış içindedir ya da değildir.
Vücudumuzun küçük bir yerinden kan akmaya başlasa ve durmasa zamanla tüm bedenimizdeki kan oradan boşalmaz mı?

  • Türkiye “iç barış” sorununu “iç savaşa” dönüştürmemeyi başardı.
  • Özellikle toplumun sağduyusu kitlesel kamplaşmaları ve karşı karşıya gelmeleri engelledi. Ancak sorunu çözmeyi de başaramadık.

Bugün olduğu gibi geçmişte de hükümetler sıklıkla şu ikilemde kaldılar.
Önümüzdeki seçimler mi, önümüzdeki nesiller mi?

Ne yazık ki tercih edilen genellikle birinci şık oldu.
İçinden geçtiğimiz sürece bu pencereden bakmak gerekirse; AKP iktidarı
yerel seçimlere dek yalnızca kendisine oy kazandıracak, Güneydoğu’da
BDP ile yarışmasını sağlayacak adımlar atacak.
Bunun adı sorunu çözmek değil, sorunu kullanmaktır.

*****

Yukarıda vurguladığımız gibi, iç barış bir bütündür, bunda tüm kesimlerin ortak sorumluluğu vardır. BDP ne yazık ki, soruna böyle bir bütünlük içinde bakmıyor.

Atılan her adıma, hazırlanan her taslağa, “benim payıma ne düşer” diye yaklaşıyor. Çok gerilere gitmeye gerek yok, salt son birkaç yıl içinde yaşadıklarımız bile
gösteriyor ki, Kürt kökenli yurttaşlarımız için planlanan bir hakkın dengesi
iyi kurulmamışsa, konu batı illerimizin sorunu haline geliyor.

Mantığı bu olan bir “çözüm”, kevgirden testi yapmaya benzer.
Barışın savaştan daha zor olduğu bu coğrafyada “iç barış” için birinci cümlemiz
şu olmalı:

  • Ortak paydalar, ortak faydaları getirir.

İŞTE SON DURUM; KÖR GÖZLERE MERTEK OLSUN!

 

İŞTE SON DURUM!…
KÖR GÖZLERE MERTEK OLSUN!… 

Bir görüntülü mesaj ulaştı adresime…

“Mutlaka izleyin ve Paylaşın” notu ekliydi mesajda.

Obama’nın partisi Demokrat Parti üyesi tarihçi Dr. Webster Griffin Trapley anlatıyor.., Sadece anlatmıyor, Türkiye’nin, BİRİLERİ ELİYLE sürüklenmekte olduğu uçurumu gözler önüne seriyor. Her satır dikkatle izlenmeli.

Gerek korkudan, gerekse siyasi kör inat ve sadakattan kör olmuş izanların, taş kesilmiş vicdanların sessiz kalışına inat… izlenmeli!… Çok şeyler var o anlatımda… İşte link adresi…

http://www.youtube.com/watch?v=R8WRjnO68kw&feature=em-share_video_user

*

Ülke olarak, geldiğimiz ve getirildiğimiz, durumları görmeyen, hangi tehlike ve acılara sürüklenmekte olduğumuzu anlamayan, şalvarın ipini birilerine, birilerinin eliyle teslim etmemize rağmen, içindekini hala bize ait sanan kör gözlere, aymazlara kazık olsun diyerek paylaşmak istedim bu anlatıyı.

Ve “herkes bilmeli” notunun yüklediği kutsal görevi yerine getirmek adına ben de; “Herkes Bilmeli!” diyorum… paylaşıyorum; küçük eklentiler yaparak…

Belki aymaz bir gözün perdesini aralar da, “küresel katillerin silahına mermi olma” yalakalığından ve yeni ölümleri kaçınılmaz kılacak savaş çığırtkanlığı ihanetine, alkış tutmaktan uzak tutar birilerini…

Sınırlarımızın bütünlüğünü korumak ve barış içinde insanca yaşamak adına ikinci bir “kurtuluş” gerekip gerekmediğine artık karar verilsin istiyorum!… Ve bunun da savaşla değil; “savaşa hayır!” demekle mümkün olacağı bilinsin istiyorum.

***

Obama’nı partisi Demokrat Parti üyesi tarihçi Dr. Webster G. Trapley;

  • “Obama’nın her hafta, telefonla Erdoğan’ı aradığını, kibir ve hırsı ile oynayarak bir yerlere ittiği” söylemiyle başlıyor söze. Ve devam ediyor:

“Türk Hükümeti, son birkaç yıldır Ortadoğu’da bölgesel bir lider olmak istiyor…
Fakat, Mısır’ın ve Mübarek’in düşmesinden sonra, Türk Hükümeti, “Yeni Osmanlı İmparatorluğu” fikri ile kandırıldı.”

***ara not 1: Ecdadımızın at üstünde gittiği yerlere biz de gideriz…” diyen ve 6 saatte Şam’a ulaşıp, Emevi Cami’inde cuma namazı kılmaktan söz eden Erdoğan’ın ‘yeni Osmanlıcılık safsatasına’ inandırılmışlığına tam kanıt…***

Devam ediyor W.G. Trapley:

‘Yeni Osmanlı İmparatorluğu’ aldatmacası ile ‘sıfır sorun’dan başta Kürt sorunu olmak üzere onlarca “sorunlar dizisine geçiverirsiniz…

***ara not 2: tam da kargadan kılavuz, ya da el matahıyla… gerdek!…***

Ve Trapley devamla; “Mesela, PKK… PKK kimdir…!? PKK, Simon Hers’e göre, CIA’nın desteklediği bir örgüttür… Daha bir yıl önce, İsrail Dışişleri Bakanı Liberman, Mavi Marmara olayındaki davranışından ötürü, Türkiye’yi cezalandırmak için, İsrail’in PKK’yı destekleyeceğini söyledi.

NATO’nun Yunanistan aracılığı ile PKK’yı desteklediği haberleri var.” diyor..

Ve W. G. Trapley devam ediyor :

“Türkiye’nin anlaması gereken bu!” uyarısını yapıyor ve “Türkiye’ye esenlikler” diliyorum!.”

Ne acı ve onur kırıcı ki; dilenen bu esenlikler, Türkiye’yi onca badirelere sürükleyen emperyalist gücün taraftarından geliyor!…

Ve asıl, çarpıcı açıklamaları bundan sonra geliyor tarihçi Dr. Trapley’in…:

“Türkler öncelikle ABD ve İngiltere ile ittifakın ‘öldüren kucaklama’ ” olduğunu anlamalı… Bir başka deyişle, İngiliz ve Amerikalılar, Türk’leri öldürene kadar sevecekler… Türkiye’yi Suriye’ye karşı kullanacaklar…”

***ara not 2: Ve işte, Suriye’ye karşı böylesine bir hasmane tutum içinde olmanın ne menem bir atlatılmış ile yerine getirilmeye çalışılan bir görev olduğu kör gözlere kazık olsun!… Bu görevin yerine getirilmesi adına, bizim olmayan bir savaş için bunca acılar göze alınarak niçin ve kimin için 9. Haçlı ordusu çığırtkanlığı yapılıyor…yine, bu da kör gözlere mertek olsun!..***

“Korkarım!” diyerek Devam ediyor Trapley:

Obama’nın aldattığı Erdoğan ve Davutoğlu, bu psikoloji ile kendi ‘çukurlarını’ kazıyorlar!.” “Kazanacakları hiçbirşey yok… kaybedecekler!.”

***ara not 3: Kazılan özünde kimin çukuru… işte asıl kör gözlerin görmesi, kara vicdanların dile gelmesi, erdem yoksun izanların idrak etmesi gereken nokta burası… ‘kazılan çukur’ kişileri yutmakla kalmaz!… En büyük tahribatı ülkeye ve o ülkenin halkına vermez mi!?.. Ve o çukurdan yükselecek ağıtlar, Türkçe, Kürtçe ve Arapça olacak!… Feryatların dilleri farklı da olsa, ortak acıyı haykıracak!…***

Ve, konuşmacının son sözlerini yorumsuz, eklentisiz… aynen aktarıyorum.

Düşünen akıl, izan ve vicdan sahipleri yapsın eklentisini de, sapkın savaş çığırtkanlarına ulaştırsın avazını…: SAVAŞA HAYIR!

“Şu bilinmelidir ki; Suriye Ordu’su, isyancılara karşı başarılı harekat yürütüyor,
İsyan bastırılıyor. Buna paralel olarak, olayların ağırlık merkezi, gerçek bir devrimci hareketin başladığı Suudi Arabistan’a ve Katar’a doğru kayıyor.

Şu anda Türkler,
– Güney bölgeleri CIA’ya devrettiler. CIA oralarda cirit atıyor.
Oteller El-Kaide teröristleri ile dolu.
CIA; Adana-İncirlik üssünden bölgeye getirdikleri teröristleri kullanıyor
ve bunun Türkiye’ye dönüşü feci olacak!…”

*

Bundan daha açık, daha net hangi mesaj olur!?… “Türkiye’ye dönüşü feci olacak!…”

Kör gözlere yuh! Olsun!… Bunca uyarıya rağmen, aymazlığın bu kadarına da pes!… (Mehmet Halil Arık (Emekli eğitimci) mehmethalilarik@gmail.com4 Ağustos 2013)

KARAYILAN AÇIKLADI: AKP ÇÖZÜME NE VERDİ?

Dostlar,

Olağanüstü durumlar, olağanüstü koşullar yaratıyor..
Kahramanlar belli oluyor ve önderlik yüklenerek öne çıkıyor..

Sayın Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, bir Cumhuriyet kadını aydın olarak büyük bir bilimel ehliyet ve yüreklilikle, sorumlulukla öne çıkıyor..

Aşağıda tarihe not düşecek, ibretlerle dolu yazısını paylaşıyoruz.

Kendisini gönülden kutluyoruz..

Yazdıklarını büyük ölçüde ve büyük kaygı ile onaylıyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 26.4.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==================================

Birgül AYMAN GÜLER
CHP İzmir Milletvekili
26 Nisan 2013 Cuma

portresi

KARAYILAN AÇIKLADI: AKP ÇÖZÜME NE VERDİ?

Gazetelerin “tarihi açıklama” diye verdikleri Kandil’de 25 Nisan 2013 günü KCK Başkanı diye tanıtılan Karayılan, PKK teröristleri 8 Mayıs’tan itibaren çekilmeye başlayacaklar açıklaması yaptı. Türkiye’nin “meşru” gazeteleri ile TV’leri açıklamayı epeyce sansürlü ve “düzeltilmiş” verdiler.

Karayılan’ın ne dediğini olduğu gibi görmek için “kendi” yayın organlarına bakmakta büyük yarar var. Bu kaynaklardan izlenince, AKP-PKK’nın neyin pazarlığını yaptıkları açıkça görülüyor.

Karayılan’ın açıklamasına göre AKP Hükumeti PKK’ya şu sözleri vermiştir:

(1) Kürt halkına kimlik ve statü verilecektir; bu, anayasal güvence altına alınacaktır.

(2) PKK ile işbirliği yapılarak Güneydoğu Anadolu’da ve Türkiye – Irak – Suriye – İran Kürtleri arasında “Kürt milli dayanışma” konferanslarına izin, onay, destek verilecektir.

(3)  Apo başta olmak üzere teröristlerin tümü serbest bırakılacaktır.

(4)  Soruna yabancı devletlerin müdahil olması kabul edilebilir.

Bu sözler, Karayılan’ın konuşmasından alınan cümleler temelinde aşağıdadır:

1. Bugün halkımız, Rojava Kürdistan’da (Suriye) fiili olarak özgürlüğüne kavuştuğu bir devrimin ve Güney Kürdistan’da (Irak) federal bir statünün sahibidir. Kuzey Kürdistan’da (Türkiye) … önemli kazanımlar ortaya çıkmıştır.

2.  Türkiye’de Kürt halkının yüz yıl öncesine dayanan inkar ve ret politikaları altında kimliksiz ve statüsüz yaşamayı kabul etmesi mümkün değildir. Bu anlamda Önderliğimizle devlet arasında sürmekte olan görüşme ve müzakerelerin son derece önemli olduğu açıktır.

3. Kürt sorununun uluslararası bir sorun…. başta ABD, AB ve Rusya olmak üzere tüm uluslararası güçleri Kürt sorununun çözümüne dönük başlattığımız bu hamlenin başarısı için destek sunmaya çağırıyoruz.

4. Sadece Türkiye’deki Kürt sorununun çözümü değil, tüm parçalarda Kürt sorununun çözümü ve Ortadoğu’daki çatışma sürecinin sona erdirilerek… yeni bir dönemin başlatılmasıdır.

5. Dört konferans çağırıyoruz:

a) Tüm Türkiye halkı(nı) … ‘Barış ve Özgürlük Konferansı’nı toplamaya ve tüm kesimleri bu konferansa katılmaya davet ediyoruz.

b) Tüm Kürdistan halkını, (4 parçadaki –Türkiye, Irak, Iran, Suriye) ….
tüm parçalar arasında milli dayanışma ve barış için ulusal bir platform oluşturmaya, Hewlêr’de (Erbil) ‘Birlik, Dayanışma ve Barış Konferansı’nı örgütlemeye ve katılmaya çağırıyoruz.

c) PKK’nın Kürdistan’da geliştirdiği mücadelede belkemiği rolü oynayan
ve büyük fedakarlıklar, kahramanlıklar sergileyen Kuzey Kürdistan (Türkiye’nin güneydoğusu) halkımız için …. Amed’de (Diyarbakır’da) Kuzey Kürdistan Demokratik Çözüm, Birlik ve Dayanışma Konferansı’nı toplamaya…

d) Yurtdışındaki tüm Kürdistanlıları…. Halkların Demokrasi, Birlik ve Barış Konferansı’nı toplamaya çağırıyoruz.

Karayılan, “çözüm süreci”nin üç aşamalı olduğunu açıklamıştır:

a) Ateşkes ve geri çekilme ile birinci aşama tamamlanacaktır.

b) İkinci aşama devletin ve hükümetin yapacaklarından oluşur.
Bunlar “anayasal çözüm çerçevesinde yapılacak reformlar”dır.

c) Üçüncü aşama normalleşme aşamasıdır; Apo dahil herkesin
serbest kalacağı bu süreç paralelinde silahsızlanma gündeme gelecektir. 

Tarihte reformculuk, demokratikleşme paketleri, demokrasi manifestoları, hep belli kesimlerle ve belli hedeflerle ilişkili olmuştur. Günümüzde de, bugünlerde ortalığı saran “reform” culuk tutkusuna, durmadan el değiştiren “demokrasi manifestoları”na ve Türkiye’yi demokratikleştirme yarışlarına, Karayılan’ın açıkladığı “üç aşama”yla ilişkileri bakımından dikkat etmekte yarar vardır.

O halde karşımızdaki manzara nedir?

Anayasa, terörle müzakerenin en temel koşuludur:

  • AKP Türk vatandaşlığı ile Türk ulusunu kısaca “ulusal devlet ilkesi”ni vermiştir.
  • AKP etnik topluluklara “kimlik ve statü tanıma”yı kabul etmiş
    ve “milliyetler devleti”ni kabul etmiştir.
  • AKP bölgesel özerklik düzenini kabul etmeye hazırdır;
    “üniter devlet ilkesi”nden vazgeçmektedir.
  • AKP, Türkiye’nin egemenliğini, komşu ülkelere müdahale edebilmek hırsının ateşiyle “uluslararası toplum”la paylaşmaya açıktır.
  • AKP Apo dahil tüm teröristleri serbest bırakma konusunu görüşmektedir.

AKP yabancı güçlerin müdahalesine açık davet yapmaya cüret eder hale gelmiş olan PKK-BDP ile birlikte, emperyalizmin hizmetinde Kürdistan ebeliği yapmakta; bunun için de Türkiye’yi çözmektedir.

“Çözüm” süreci, ulusal ve laik Türkiye çözülerek Irak ve Suriye’den sonra İran’a saldırılacak; saldıran kim olursa olsun onlara destek verilecek demektir.

Bu “çözüm” süreci  “barış için, gözyaşları dinsin diye, analar içindir” mi demiştiniz!!

Türklüğün Kökenleri : Ceviz Kabuğu; Haluk Tarcan (32/32)

Dostlar,

Kürt sorunu” diye ülke gündemi işgal ediliyor.
Son günlerde sitemize bu konularda epey yazı, dosya koyduk..

Sayın Hulki Cevizoğlu “CEVİZKABUĞU” progamında bu bağlamda çok önemli hizmet verdi, ciddi katkı sağladı.

Ünlü Türk tarihi araştırmacısı Haluk Tarcan ve çalışmaları ise ülkemiz için
tek sözcükle “NİMET”‘tir..

Sayın Cevizoğlu “CEVİZKABUĞU” progamında Sn. Tarcan’a fırsat vererek, programları kayıt altına alıp arşivleyerek ve de youtube’da kamuoyuna açarak son derece anlamlı katkılar sağlamıştır.

Sn. Tarcan’a da, birkaç kez programına konuk olduğumuz Sn. Cevizoğlu’na da
şükran borçluyuz.

Sn. Cevizoğlu’na, 1999’da canlı olarak katıldığımız bir programında benzersiz Türk Tarihi araştırmacısı Kazım Mirşan’ı konuk etmesini salık vermiştik. Değerli Mirşan, paha biçilmez belgeler ve arşiviyle programa çok değerli katkı sağlamıştı.

Emperyalizmin klasik oyununa gelmeyelim; “DİVİDA et İMPERA” Latin atasözünü akıldan çıkarfmayalım : Böl ve yönet..

Yine akıldan çıkartmayalım, Anadolu genetik olarak öylesine harmanlanmış ki;
biyolojik ırk bağlamında “etnisiteler nostaljik birer hatıra” dan öte anlam taşımamaktadır.. (Prof. Ali Ercan).

  • Türk ve Kürt kardeştir, ayırmaya çalışan da kalleş mi kalleştir..

Büyük ATATÜRK‘ün söylemi dikkatle değerlendirilmelidir :

  • Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına, Türk milleti denir. Bugünkü Türk milleti siyasî ve içtimaî camiası içinde kendilerine Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve millettaşlarımız vardır. Fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış adlandırmalar, -birkaç, düşman âleti mürteci, beyinsizden başka- hiçbir millet ferdi üzerinde üzüntüden başka bir tesir yapmamıştır. Çünkü bu millet fertleri de umum
    Türk camiası gibi aynı müşterek maziye, tarihe, ahlâka, hukuka sahip bulunuyorlar.”
  • Kürt” kardeşlerimizin sağduyu ile emperyalizme ve onun sinsi oyunlarına alet olmayacaklarına inanmak istiyoruz. 
  • Tek çaremiz “TÜRK – KÜRT KARDEŞLİĞİ ve BİRLİĞİ” dir..

Sevgi ve saygı ile.
4.11.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=============================================================

TÜRKLÜĞÜN KÖKENLERİ..

Ceviz Kabuğu
Haluk Tarcan (32/32)

kürt degil dogu sorunu

http://www.youtube.com/watch?v=qdu0S1MEJQM&NR=1&feature=endscreen
http://www.youtube.com/watch?v=Xs7xxHCk3Pg
http://www.youtube.com/watch?v=CLwutCxK5C4
http://www.youtube.com/watch?v=uuot8hAPN_Q
http://www.youtube.com/watch?v=4DIuWOSGs8w
http://www.youtube.com/watch?v=l67Xmja-2ic
http://www.youtube.com/watch?v=gv8UaGlIkuw
http://www.youtube.com/watch?v=eOUcEb05azE
http://www.youtube.com/watch?v=zruFcDTiP3Y
http://www.youtube.com/watch?v=BzeyUW62Oto
http://www.youtube.com/watch?v=TZSO7f36Q48
http://www.youtube.com/watch?v=L1vaS0AieSo
http://www.youtube.com/watch?v=HOLxZL6iaUE
http://www.youtube.com/watch?v=7diIHbX4UGU
http://www.youtube.com/watch?v=lUMB-NBYCnc
http://www.youtube.com/watch?v=BFGXZfnPMpM
http://www.youtube.com/watch?v=B_VeIDDThms
http://www.youtube.com/watch?v=e3jyPUntbuc
http://www.youtube.com/watch?v=yTgg3juXk1k
http://www.youtube.com/watch?v=yuBNgT_AYoM
http://www.youtube.com/watch?v=7y2FSXulW1c
http://www.youtube.com/watch?v=shqGM4IIJZw
http://www.youtube.com/watch?v=fgbWPRMqub8
http://www.youtube.com/watch?v=CmGoeTdcDOw
http://www.youtube.com/watch?v=6oKdNDs3NOM
http://www.youtube.com/watch?v=6oKdNDs3NOM
http://www.youtube.com/watch?v=JaXxoOxa_Kw
http://www.youtube.com/watch?v=NtK-m_wuHsg
http://www.youtube.com/watch?v=p15FEuvVk9Q
http://www.youtube.com/watch?v=828riiR7LnE
http://www.youtube.com/watch?v=ZYa2miUnsXc
http://www.youtube.com/watch?v=RhLsfaTHODA
http://www.youtube.com/watch?v=4ln7Pz7nOHI

Konuk yazar Zeki Sarıhan : Seçmeli Kürtçe dersleri hakkında.. / Elective Lectures for Kurdish Teaching

CHP_Milletvekillerine_acik_mektup_Kurtcenin_secmeli_ders_olmasi

Konuk yazar Prof. Dr. Özer OZANKAYA : TANIMI BİLE YAPILMAYAN BİR “SORUN” ÇÖZÜLEBİLİR Mİ? / A Problem Having no Definition Could Be Solved ?

Tanimi_bile_yapilmayan_bir_sorun_cozulebilir_mi