Etiket arşivi: ATATÜRK Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir

1933 tarihli Andımız

1933 tarihli Andımız

Sadi SOMUNCUOĞLU

Sadi SOMUNCUOĞLU
sadisomuncuoglu@yahoo.com
20 Ekim 2018, YENİÇAĞ

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Başbakan 2009’da ‘demokratik açılımı’  başlatıyorum” dedi. Açılım, kısa, orta ve uzun vadede tamamlanacaktır. Kısa vadede yapılacaklar kolay, ama orta ve uzun vadedekiler, anayasa değişikliğini gerektirdiği için zor. Meselâ anayasadan “Türk” adının çıkarılması gibi. Kolay denilen ve 26 maddeden oluşan düzenlemenin 19. madde başlığı “AND okunmayacak”tır. Açıklaması ise; “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde 250 yeni okul inşa edilecek. İlköğretim okullarında ‘Türk’üm, doğruyum, çalışkanım’ dizeleri ile başlayan And’ın okutulmasından vazgeçilecek” şeklindedir. (19.09.2009, Star)

26 maddeyi de ele aldığımız Millî Düşünce Merkezi (MDM) yayınlarından Son Haçlı Seferi: PKK Açılımı kitabımızda 19. maddeye ilişkin şunları yazmıştık:

“Bu yasaklamayı kim istiyor? Tabii ki, PKK-AB-AKP. Böylece ‘bebek katilinin’ bir şartı daha yerine getirilecek demektir. Bin yıldır kan ve can bedeliyle vatan yaparak yüksek bir medeniyet kurduğumuz bu topraklarda kendi çocuklarımıza milletimizin andını öğretemeyeceğiz; onlara doğruluk, çalışkanlık, dürüstlük gibi temel değerlerimizi öğretemeyeceğiz öyle mi? Haddini bilmezlik ve inkârcılık doğrusu bu kadar olur.

Aslında And’ın yasaklanması açılımcıları ele veren bir şifre gibidir; suçüstü halidir. Şöyle ki, bunlar; Atatürk ‘Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir’ diyerek devleti Türk Milleti esasına göre kurdu. Böylece diğer etnik kesimlere inkâr, asimilasyon ve ayrımcılık yaptı. ‘Biz ayrımcılıkla mücadele ederek bu yanlışı düzelteceğiz’ diyorlar.

Demek ki, Atatürk ve arkadaşları devleti ırklar koalisyonuna göre değil de, bir millet gerçeğine göre kurmakla büyük suç işlemiştir. Atatürk düşmanlığının gerçek kaynağı bu olsa gerek.

Sanki; milletle etnisite aynı şeymiş, dünyada etnik/ırk ortaklığı esasına göre kurulmuş bir devlet varmış, etnik kesimler milletin ayrılmaz birer parçası ve çoğunluğa mensup değilmiş gibi! Bu durumda asıl ‘ayrımcılık’, ‘bölücülük’, ‘asimilasyon ve ‘inkârcılık’ Türk Milleti gerçeğinin reddi ile onun bir parçasını koparmaya kalkışmakla yapılmaktadır.

Evrensel hukuka bakıldığında milletler, çoğunluğa ve azınlığa mensup olmak üzere iki gruptan oluşmaktadır. Bu çerçevede düzen, eşit vatandaş, bir millet ve millî (AS: Devlet) temelinde üçlü bir yapıya göre kurulmaktadır. Azınlığa mensup olanlar ise, kültürleri ve inançlarını bireysel planda hür olarak yaşayan, ülkenin eşit vatandaşlarıdırlar. Ayrımcılık yapamazlar, grup kimliği talep edemezler.

Etnik kesimlere gelince, bunlarla ilgili olarak evrensel hukukta herhangi bir düzenleme yoktur, çoğunluğa mensup ve eşit haklara sahip vatandaştırlar. Bizde olduğu gibi ‘kimliğimizin tanınmasını istiyoruz’ şeklinde komik talepte bulunamazlar. Çünkü buradaki kimlik siyasi olmayıp toplumsaldır. Başka bir ifade ile bir aileye veya aşirete mensubiyet, yahut bir şehirli olmak, birilerinin kabul veya reddine bağlı olmayan objektif bir realitedir. Sade bir ifade ile aşiretler topluluğu diyebileceğimiz etnisite de aynı durumdadır. Bunların üzerine siyaset ve egemenlik kurma iddiası ileri sürülemez.

İyi niyetliler için bir daha anlatalım. Büyük bir kültürün ve medeniyetin inşasını gerçekleştiren Selçuklu ve Osmanlı Cihan Devleti gibi, Türkiye Cumhuriyetini de Türk Milleti kurmuştur. Sahibi Türk Milletidir. Bu topraklarda binlerce yıldır kökeni ne olursa olsun birlikte yaşayan herkes, Türk Milletinin asli unsurudur. Hoşunuza gitse de, gitmese de bu yaşanmış ve yaşanmakta olan bir gerçektir. İşte bunun inkâr edilemez bir delili: Sultan Abdülhamit döneminde yapılan 1876 anayasasında, devletin ve kurucusu olan Türk Milletinin kimliği şöyle tarif edilmiştir: ‘Devletin resmi dili Türkçedir, Türkçe okuma yazma bilmeyenler memur ve mebus olamaz, ülkenin neresinden seçilmiş olursa olsun, herkese Osmanlı mebusu denir.’ Dikkat edilirse Türkçe bilenlerin sayıca az ve devletimizin en zayıf olduğu dönemde bile, devletin kimliği böyle tarif edilmiştir.

Cumhuriyet döneminde de bu tarif aynen korunmuştur. 1876 anayasası ile 1924 anayasası arasında hiçbir fark yoktur. Bugüne kadarki anayasalar da aynıdır. İşinize gelince Osmanlı ile övünüyorsunuz; Osmanlı da devleti Türk kimliğine göre kurduğu için, utanmadan inkârcı, ayrımcı, asimilasyoncu, baskıcı iftirasını yapıyorsunuz.” (Ocak ve Ekim 2010)

O dönem yöneticilerimizden Prof. Dr. Nurullah Çetin’in “Andımız Ayet mi?” kitabı da elden milletvekillerine dağıtıldı. (Ekim 2013)

Danıştay’da hak mücadelesi

1933 yılından beri okunan ve 2013’te kaldırılan Öğrenci Andı için mücadele dokuz yıldır sürüyor. Bu millî dava ilk kez 2009’da Danıştay 8. Daire’de görüşüldü. Mahkeme; “Türk” kelimesinin bir ırkın değil, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan dili, ırkı, rengi, cinsiyeti, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi ne olursa olsun tüm vatandaşların bir araya gelerek oluşturdukları, herkesi kapsayan ve kucaklayan milletin ortak adı olduğunu belirtti, yönetmelik değişikliğini iptal etti. Daha sonra 2011, 2014, 2016 ve nihayet 2018’de yargının gündemine geldi. Türk Eğitim-Sen ve Eğitim-İş’in açtığı davada Danıştay 8. Dairesi, ilköğretim okullarında uygulanan “Öğrenci Andı”nı kaldıran yönetmelik hükmünü iptal etti.

Andımızın okunması devam edecek.

  • Türk’ü inkâr “rabia” ile devam ediyor.

Ama görüldüğü gibi Türk Milleti sahipsiz değil.
=========================================
Dostlar,

(Aşağıdaki hukuksal irdeleme;
Mülkiye diplomamız ve Sağlık Hukuku uzmanlığımıza dayalıdır.)

Sayın Somuncuoğlu‘na bu ağırbaşlı – sorumlu derlemesi için teşekkür ederiz..
Bir düzeltme yapmak zorundayız bu yazı vesilesiyle. Bu gün sitemizde yer verdik, yineleyelim ve açalım : (http://ahmetsaltik.net/2018/10/20/20-ekim-2018e-guncel-notlar/)

Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Danıştay 8. Daire kararının henüz kesinleşmediğini, yargı sürecinin sürdüğü açıklaması hukuksal gerçeklerle örtüşmüyor..
Danıştay 8. Daire kararı, temyiz yoluyla bozulmadığı sürece, verildiği andan başlayarak hukuksal sonuç doğurur (2577 s. İYUK md. 52). Bu hukuksal sonuç, Andımızın okunmasını yasaklayan Yönetmelik değişikliğinin, yargı kararı tarihinden geriye geriye, yapıldığı tarihten başlayarak yok sayılması, hukuk dünyasından tüm sonuçları ile silinmesi, kaldırılmasıdır.

Karar MEB’e tebliğ edildiğinde en geç 30 gün içinde bu Bakanlık gereğini yapmak zorundadır. Yaptığı yönetmelik değişikliği artık yok hükmünde olduğundan, okullara bir genelge yollayarak önceki duruma dönmek, Andımızın okullarda okutulmasını sağlamak zo-run-da-dır. İdarece, 2577 sayılı yasanın 28/1 maddesine göre idari yargı kararının gereklerine göre işlem kurulması zorunludur..

Ancak, “30 gün süresi var” değerlendirmesi hukuksal olarak geçersizdir. İptal edilen idari işlemin (örneğimizde andımızın okunmasını kaldıran yönetmelik değişikliğinin) sonuçlarının ortadan kaldırılması zaman gerektiriyorsa, en geç 30 gün içinde bu adımlar tamamlanacak demektir (İYUK md. 28). Gerekçesiz ve keyfi olarak 30 gün beklemek – bekletmek hakkı 2577 s. İdari Yargı Usulü Kanunu’nda İdareye tanınmış bir yetki değildir. Ne yazık ki, basına açıklama yapan kimi uzman hukukçular bile bu noktada yanılmaktadır.

Nitekim MEB’in, karar tebliğ edildiğinde yapacağı iş, okullara bir genelge yollamak olduğundan, 30 güne değil, belki 30 saate bile gereksinimi olmadığıdır. Hukuka, hukukun üstünlüğüne, hukuk devletine, adalete, Anayasaya (md. 138/son) saygı, başka seçenek tanımamaktadır.

Gerek “hukukçu” Adalet bakanının, gerek AKP sözcüsünün Danıştayı “yerindelik denetimi” yaptığı yönündeki suçlamaları tümüyle politik bir tepki olup, hukuksal hiçbir değeri yoktur.

MEB, Danıştay 8. Dairesinin kararının gereğini gecikmeksizin – derhal uygulayacak, bir yandan da Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunda (İDDK) görüşülmek üzere temyiz dilekçesini Danıştay Bakanlığına sunacaktır. (2577 s. İYUK md. 46 ve 48). Bu arada, Bakanlık Yürütmeyi durdurma istemez veya bu isteği reddedilirse Andımızın okunması sürdürülecektir. Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulması zorunludur (2577 s. İYUK md. 49/4).

“Yerli ve milli” olduğunu söyleyip duran AKP açısından durum tam da bir turnusol kağıdıdır. Umar ve dileriz ki, iyi niyetli AKP seçmeninin de gözü açılsın bu dava nedeniyle..

MEB Prof. Z. Selçuk epey zorlu bir sınavda olsa gerek.. Yukarıda Saray, aşağıda Hukuk!

HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ‘ne bağlı kalmak –Saray dahil– herkesin yararına olacaktır.

Sevgi ve saygı ile. 20 Ekim 2018, Ankara

Ahmet SALTIK MSc, BSc
Mülkiyeliler Birliği Üyesi – Sağlık Hukuku Uzmanı
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

Rıza Zelyut : Mezhepçilik terör üretir

Mezhepçilik, terör üretir

portresi_AYDINLIK

Rıza ZELYUT
AYDINLIK, 19.10.12

İslam dünyasının haline şöyle bir bakın. Her yer kan, kan, kan! Hem de her kanlı katilin elinde bir Kuran. Sanki Hazreti Ali’nin askerlerine karşı 657 yılında Kuran’ı mızrakların ucuna taktıran Emevi padişahı Muaviye ölmemiş, İslam dünyasını yöneten o. Yazık değil mi? Bir buçuk milyarlık İslam âlemi, Kuran’dan ayetler okuyarak kan dökenlerin egemenliği altına girmiş. İslam’ın onuru ayaklar altında ama çiğneyenler el üstünde…

FESATIN BAŞI AMERİKA

Bayrağında “La ilahe illallah, Muhammed’ün Resulullah” yazıyor. Fakat, İsrail’e karşı eylem yapmıyor. Sünni ya, Müslüman Şii’yi katletmeyi en kutlu savaş sanıyor. Aşura’da (10 Muharrem), Sünni IŞİD, Şiilerin arasına canlı bombayla dalıyor, Bağdat’ta 45 Şii Müslüman’ı katlediyor. Peki kim kurdu bu örgütü? Cevabını, Türkiye’yi uyaran  ABD’li  uzman gazeteci William Engdahl veriyor:

“Direkt olarak PKK’ya, YPG’ye, DEAŞ’a odaklanmamalısınız. Çünkü bu örgütlerin hepsi ABD tarafından kuruldu. DEAŞ, David Petraeus tarafından kuruldu. Eğitimlerini ABD istihbaratından aldılar.” (Kaynak: http://www.aydinlik.com.tr/biri-cikip-darbede-abd-elcisinin-parmagi-vardi-derse-hic-sasirmam)

ERDOĞAN VAZGEÇMELİ

Amerika, mezhepçi (IŞİD, El Kaide, Boko Haram) ve ırkçı (etnik/PKK-PYD) terör örgütleri kurup bunlarla başta Türkiye olmak üzere 7 ülkeyi parçalamak için çalışırken; Türkiye’yi yönetenler işte bu kanlı plana bilerek veya bilmeyerek destek oldular, oluyorlar.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye’yi iç savaşa iten mezhepçi siyasetini şimdi Irak’a ihraç peşinde.

Irak halkının %65’i Şii. Ama bizim Cumhurbaşkanı oradaki Şii çoğunluklu iktidarı bir türlü içine sindiremedi. Hatırlayın: Irak’ta Şii yöneticilere karşı suikastler düzenleten Tarık el-Haşimi’yi 2012 yılında koruma altına aldı. Interpol bu adamı kırmızı bültenle aradığı halde O’nu vermediler. Şimdi de ABD onun istediği teröristi vermiyor… (AS: Fethullah Gülen!)

Sayın Erdoğan 3 Ekim’de Dubai merkezli Rotana televizyonuna yaptığı açıklamada “Musul’un IŞİD’den kurtarılmasından sonra da burada sadece Sünni Araplar, Türkmenler ve Sünni Kürtler kalmalıdır.” diyerek mezhepçiliği dış politikanın temeline yerleştirdiğini bir kez daha ortaya koydu.

ÖLÜM KALIM SAVAŞINDAYKEN…

Daha önce de yazdım: Türkiye bugünlerde Suriye’de, ABD ve ortakları (NATO) ile adı konulmamış savaş yürütüyor. Böyle bir ortamda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mezhepçiliği bırakıp bütün milleti vatanseverlik çerçevesinde birleştirmesi gerekiyor.  “Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız!” dedikten sonra Kuzey Irak’ı gasp eden Barzani yönetimini yasal bir otorite saymak  ne demektir? Bir de Musul merkezli Irak Sünni Devleti peşinde koşmak nasıl anlaşılmalıdır?

Yine Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz edip Kuzey Suriye’nin baştan başa Kürdistancı YPG’nin eline geçmesine yol açmak nasıl yorumlanmalı? Soruyorum:

  • Halep’in içine yerleşerek devlet güçlerini katleden en-Nusralı teröristlerle Diyarbakır’ın içine yerleşip askeri-polisi katleden PKK arasında ne fark vardır? Siz Halep’teki teröristi Sünnicilik yapıp Suriye hükümetine karşı savunursanız Suriye’nin de PKK’ya arka çıkmasına nasıl itiraz edersiniz?

Memnuniyetle öğrendim ki İsviçre’de yapılan Suriye görüşmelerinde Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, Halep’teki en-Nusracıları terörist diye tanımladı. Rusya Başkanı Putin’in etkisiyle bile olsa bu tanımlama Türkiye’nin artık götürülemez olan Sünni mezhepçi politikadan vazgeçmek durumunda kaldığının ilk işareti oldu. Buna ülkem adına sevindim. Yaşamı, Türkiye’ye sızmış IŞİD’liler tarafından tehdit edilen bir Alevi Müslüman olarak da sevindim.
***
Sayın Cumhurbaşkanı! Duyuyor musun? Sizin üç beş öfkeli çocuk Suriye’yi bıraktı artık bizleri bile tehdit ediyor. Hepsi de sınırlarımızdan “Esad’ın zulmünden kaçan Suriyeli sığınmacılar” çarşafı altında geçtiler.

Artık onları Suriye’ye geri yollamanın zamanı geldi.
Bir de, laikliğe yelken açmanın…
==========================================
Dostlar,

80 milyonluk büyük bir ülkenin, Mustafa Kemal Atatürk’ün laik Türkiye Cumhuriyetinin başında, tek adamlaşan ve otoriterleşen R.T. Erdoğan‘ın iç ve dış politikasını mezhep ayrımına hatta Alevi – Şii düşmanlığına dayandırması hüzün vericidir. Reyhanlı katliamında, “..Reyhanlı’da 53 sünni vatandaşımız şehit edildi..” tümcesi olabildiğine sorumsuz ve sakıncalı bir yaklaşım olmuştur. Oysa Büyük ATATÜRK,

  • “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir..” diyerek ulusal bütünleşme sağlamaya çalışıyordu. Erdoğan’ın dili ne yazık ki ayrımcı, mezhepçi, ötekileştirici ve Ulusu birleştirici değil kamplaştırıcı, birbirine düşmanlaştırıcıdır. Bu tablo bir ülke yöneticisi için asla kabul edilemez ve ağır bir talihsizliktir..

    Aynı zamanda dehşet vericidir..
    Ancak sürdürülebilir değildir, bedeli görüldüğü gibi son derece ağır olarak yaşanmaktadır.
    Son derece hatalı bu politikaların terk edilerek; “YENİKAPI RUHU” ile çelişilmemelidir.

    ATATÜRK’ün YURTTA BARIŞ – DÜNYADA barış ilkesine geri dönülmelidir.
    – Türkiye komşularının içişlerine asla karışmamalıdır.
    – Anti-emperyalist bir ülke olarak komşularının sınırlarına saygılı olmalıdr,
    – Komşularına terör ihraç etmek, iç savaşı kışkırtmak, silah – mühimmat – lojistik.. yollmak asla kabul edilemez ve uluslararası hukuka aykırıdır; gün olur Uluslararası Ceza Mahkemesinde sorumnlular yargılanırlar.

    Sevgi ve saygı ile.
    19 Ekim 2016, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com

AHMET TANER KIŞLALI : Türkler ve Kürtler…

Dostlar,

Rahmetli Devrim Şehidi eski Kültür Bakanlarından Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı‘nın AKİT‘in hedef göstermesi üzerin kahpece aramızdan kopartılışının üzerinden
tam 14 uzun yıl geçti.

Aziz anısına hürmetle sitemizde bundan önce 2 yazı koyduk (21.10.13) :

Bu makale ise, rahmetlinin 15 yıl önce Cumhuriyet‘te yazdığı
HAFTAYA BAKIŞ köşesindeki irdelemesi..

Tema : TÜRK – KÜRT KARDEŞLİĞİ!

Aradan geçen 15 yılda bu kardeşliğin nasıl acımasızca, kalleşçe dinamitlendiğini izliyoruz. Her geçen gün bu 2’linin nasıl sistemli olarak ayrıştırıldığını gözlüyoruz.
Bedeli binlerce can oldu.. Analar ağladı, babalar ağladı, çoook yazık oldu..

Geldiğimiz yerde durup bir kez daha serinkanlılıkla düşünmek zorunlu!..

  • Çünkü bundan sonrası artık sıcak çatışma, kanlı kardeş kavgası, İÇ SAVAŞ!

ABD’de 50 ayrı millet bir “Birleşik Devletler ulus devleti” kurmuş, “Amerikan milleti – ulusu” diye sentetik – yapay bir üst kimlik edinmiş ve kaynaşarak bir arada yaşıyorlar. Federasyon çoook zayıf.. Güçlü bir tekil – üniter ulus devlet söz konusu, resmi dil tek.
Bu birliktelik, ortak millet kültürü – hukuku yaratma çabası onları bir dünya devleti yaptı..

  • Yeryüzünün en güçlü ulus devleti ABD; 50 milletten oluşuyor.
    Bölünmek kimsenin aklına gelmiyor!

Avrupa’da da çok güçlü ulus devletler var..
İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya bunların başlıcaları.. Japonya, Kore, Çin de öyle!

Sonuç : Büyük Atatürk çözümü yazmıştır. Yeryüzünün en insancıl, en demokratik, insan haklarına dayalı, barışçı, asla ırkçı olmayan ulus – millet tanımını vermiştir :

  • Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.”

Artık aklımızı başımıza almamız ve dış güçlerin oyununa gelmeden birlikte kardeşçe dayanışarak yaşamalıyız.

Demokrasimizi tüm nimetleriyle, ekonomik varsıllaşma başta olmak üzere
adil olarak tüm ülke insanımıza yaymalıyız.

Bunu Türk – Kürt kardeşliği ile birlikte yapmalıyız.

  • Kürt kardeşlerimiz emperyalizmin bölücü oyunlarına gelmemeli.
  • PKK emperyalizm adına Türkiye ile vekaleten yürüttüğü ve artık
    orta düzeye tırmandırdığı iğrenç kanlı taşeron savaşı derhal sonlandırmalı.
  • PKK – BDK – KCK, eli kanlı soykırımcı emperyalizmle işbirliği ile özgürlük savaşı verilemeyeceğini, emperyalizmin tarihinde hiçbir halkı özgürleştirmediğini,
    bunun doğasına aykırı olduğunu anlamalı. Uzun erimde hedefin bölme ve yönetme – sömürgeleştirme (divida et impera!) olduğu akıldan çıkarılmamalı!
  • PKK – BDK – KCK, eli kanlı soykırımcı emperyalizmle işbirliği ile özgürlük savaşı vermenin ahlak dışı olduğunu anlamalı ve önkoşulsuz silah bırakmalı.
    Çözüm bu coğrafyada, her tür dış karışmadan bağımsız olarak aranmalı..
  • Türkiye Cumhuriyetini birlikte kurduk; kırmızı çizgilerimiz ortaktır, korunmalıdır :– Ülke ve halk bölünmezliği,
      (tek millet – tek devlet)
    – tek resmi dil,
    – tek bayrak

    asla tartışılmamalıdır.

    **********

Anadolu AYDINLANMASI’nın ürünü Devrim şehidi Ahmet Taner Kışlalı
hala öğretmenimiz..

Türkler ve Kürtlerbaşlıklı Cumhuriyet‘te yayımlanan 20 Kasım 1998 tarihli yazısı aşağıda..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 21.10.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

Türkler ve Kürtler…

Görsel

AHMET TANER KIŞLALI
(HAFTAYA BAKIŞ)

Yenisey Anıtları, Orhun Yazıtları‘ndan daha eskidir.
Ve Yenisey’deki ”Elegeş” anıt taşında, o yörenin ve dönemin Türkçesiyle şöyle yazar:

”Men Kürt el-kanı Alp-Urungu…”

Yani, ”Ben Kürt hanı Alp-Urungu…”

Bu, Kürt sözcüğünün bugünkü biçimiyle kullanıldığı ilk yazılı örnektir.
Orhun Anıtları’nda ise, bugünün Anadolu Türkçesinde bulunmayan,
ama bugünün Anadolu Kürtçesinde bulunan tam 532 sözcük vardır.

Üstelik Oğuz Han‘ın 24 torunundan birisinin adı da Kürt’tür.

Araştırmanın sahibi ise, Alman Prof. De Groot ‘tur.

****

Birçok bilim adamı, Kürtlerin aslında Türklerin bir boyu olduğunu öne sürüyor.

Macar araştırmacılar, Macaristan’da yaşamış Türk-Kürt boylarına örnek olarak
18 köy saptamışlar.

Dikkati çeken bir nokta da, Kürt sözcüğünün anlam taşıdığı tek dilin Türkçe oluşu.

Kaşgarlı Mahmud ‘un ünlü ”Divan-ı Lügat-ıt Türk” ünde, Kürt ”kutsal kayın ağacı” anlamına geliyor. Kazak Türkçesinde ise, Kürt demek ”kar yığını” demek.

***

Kürt araştırmacıların bazıları, Eyyubi devletinin Kürt olduğunu yazıyorlar.

Oysa Selahaddin Eyyubi ‘nin kardeşleri arasında Turan, Tuğtekin, Böri adlı olanları var. Eşlerinden biri ise Umar Bey kızı Emine.

Dönemin şairlerinden İbn Senaülmülk, Halep’in Selahaddin Eyyubi tarafından alınmasından sonra şöyle yazıyor:

”Arap milleti, Türklerin devletiyle yüceldi. Haçlı davası Eyyüb’ün oğlu tarafından perişan edildi.”

***

Hep söylenir.

Türklerle Kürtler Anadolu’da bin yıldır birlikte yaşıyorlar.
Başka coğrafyalardaki beraberlikleri ise çok daha eskilere gidiyor.

Uzun süren birlikteliğin yarattığı kültür ortaklığı, yadsınamayacak kadar somut kanıtlarla dolu.

Türklere özgü 24’lü toplumsal-yönetsel düzene Kürt boylarında da rastlanıyor.
12 hayvan temelli Türk takvimi Kürtlerde de var. ”Atalar Kültü, Yersu Kültü,
Ateş Kültü” iki kesimin de ortak inançları.

Atasözlerinden manilere, tekerlemelere, bilmecelere, düğün ve yas törenlerine,
çeşitli oyunlara, birçok geleneğe kadar.. benzerlikler, hatta aynılıklar,
sayılamayacak kadar çok.

Nevruz da iki kesimin ortak bayramı.

Türk cumhuriyetlerinde rastlanan ”kırmızı, sarı, yeşil” renk tutkusu,
Kürtler arasında da çok yaygın… Hatta PKK bayrağında bile var.

***

A. Tayyar Önder ‘in geniş kapsamlı araştırmasında, yukarıda bazı örnekleri yer alan bilgiler çok ayrıntılı bir biçimde ele alınıyor.

Ama bu konudaki araştırmaların en ilginçlerinden birisi Ziya Gökalp‘e ait.

Birçok Anadolu Türk’ünde olduğu gibi.. Ziya Gökalp’in kökeninde de,
Türklük ile Kürtlük karışmış. Kendisinin Diyarbakır ve çevresinde yaptığı,
üç ay süren araştırma, bu karışımın toplumsal boyutlarını ortaya koyuyor.

Kürtleşen Türkmen boyları..
Örneğin, Türk olduklarını Kürtçe söyleyen Türkanlılar..

Kırsal kesimde Kürtleşen Türkler..
Kentlerde Türkleşen Kürtler…

1993 yılında KONDA’nın İstanbul’da yaptığı ankette, ana ve babası Kürt olanların oranı % 7.44’tü. Ve ”Kendinizi ne hissediyorsunuz” diye sorulduğunda %4’ü ”Türk” yanıtını vermişti…

***

İşte, çok anlamlı bazı somut bilgiler!

İşte “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” diyen Atatürk‘ün tanımı!

Ve işte, kurulduğundan bu yana, yurttaşlarının ”kökenlerine bakılmaksızın” her göreve gelebildikleri, her işi yapabildikleri Türkiye Cumhuriyeti!

Türkiye’nin ”Ortadoğu’nun İsviçresi” olmasını engellemeyi amaç edinmiş olan
bazı Avrupa ülkelerinin ”türlü-çeşitli” oyunlarının sergilendiği bir dönemde…
tüm bunların bir kez daha anımsanmasında yarar olduğunu düşündüm.

Milli Eğitim’den Erdoğan’a tokat gibi Andımız yanıtı!


Milli Eğitim’den Erdoğan’a tokat gibi Andımız yanıtı!

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2009’da yaptığı savunmada

  • Öğrenci andı, ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler,
    ulusal, etnik ve sosyal köken temelinde hiçbir ayrım gözetmemektedir.’

    dediği ortaya çıktı

“Demokrasi Paketi”yle kaldırılan ve kafatasçı olarak nitelendirilen Andımız için
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB)’in 2009’da çarpıcı bir savunma yaptığı ortaya çıktı.
MEB, Andımız’a yönelen benzer suçlamalar için,”Öğrenci andının geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza okutulmasının ayrımcılık, ırkçılık, eşitsizlikle bir ilgisinin olduğu söylenemez” demiş.

‘Andımız’ın ırkçılıkla ilgisi yok’

2009’da Mazlum-Der’in başlattığı kampanya kapsamında, Diyarbakır’da Mehmet Rauf Çiçek adlı kişi Andımız’ın okullarda okutulmaması için Milli Eğitim Bakanlığı aleyhine dava açtı. Bunun üzerine Bakanlığın Danıştay 8. Daireye gönderdiği savunma metninde

  • “Öğrenci andı, ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğer statüler temelinde hiçbir ayrım gözetmemektedir.” dediği ortaya çıktı.

‘Kaldıralım isteği ideolojik’

Bakanlık, davacının yaklaşımının ideolojik olduğu gerekçesiyle davanın reddini talep etmişti. Eski Milli Eğitim Bakanı Nimet Baş’ın onayıyla yazılan savunmada şu ifadeler yer alıyor: “Öğrenci Andı’nda yer alan ifadeler, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına aykırılık taşımamaktadır.

Atatürk‘ün

  • ‘Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.’

ifadesi bunun en belirgin ifadesidir. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, öğrenci andında geçen her ‘Türk, Türküm’ vb gibi kelimelerin yalnız bir ırka özgü, ırkçı söylemler olmadığı açık ve net olarak anlaşılmaktadır…. kastedilen yalnızca Türk ırkına mensup insanlar değil, Türkiye Cumhuriyeti içerisinde yaşayan halkımızdır.
Öğrenci Andı bir bütün olarak değerlendirilmelidir….

‘Ne mutlu Türküm diyene’ herkesi kapsıyor

‘Ne mutlu Türküm diyene’ ifadesi ve buna benzer ifadeler, Türk ırkından başka ırkları yok sayan, bir ırkı yüceltmeye yarayan, ırk ayrımcılığına dayalı söylemler değil, tam tersine ülkede yaşayan herkesi eşit oranda kapsayan ve herkesin mutluluğunu amaçlayan ifadelerdir.”

Türklüğün Kökenleri : Ceviz Kabuğu; Haluk Tarcan (32/32)

Dostlar,

Kürt sorunu” diye ülke gündemi işgal ediliyor.
Son günlerde sitemize bu konularda epey yazı, dosya koyduk..

Sayın Hulki Cevizoğlu “CEVİZKABUĞU” progamında bu bağlamda çok önemli hizmet verdi, ciddi katkı sağladı.

Ünlü Türk tarihi araştırmacısı Haluk Tarcan ve çalışmaları ise ülkemiz için
tek sözcükle “NİMET”‘tir..

Sayın Cevizoğlu “CEVİZKABUĞU” progamında Sn. Tarcan’a fırsat vererek, programları kayıt altına alıp arşivleyerek ve de youtube’da kamuoyuna açarak son derece anlamlı katkılar sağlamıştır.

Sn. Tarcan’a da, birkaç kez programına konuk olduğumuz Sn. Cevizoğlu’na da
şükran borçluyuz.

Sn. Cevizoğlu’na, 1999’da canlı olarak katıldığımız bir programında benzersiz Türk Tarihi araştırmacısı Kazım Mirşan’ı konuk etmesini salık vermiştik. Değerli Mirşan, paha biçilmez belgeler ve arşiviyle programa çok değerli katkı sağlamıştı.

Emperyalizmin klasik oyununa gelmeyelim; “DİVİDA et İMPERA” Latin atasözünü akıldan çıkarfmayalım : Böl ve yönet..

Yine akıldan çıkartmayalım, Anadolu genetik olarak öylesine harmanlanmış ki;
biyolojik ırk bağlamında “etnisiteler nostaljik birer hatıra” dan öte anlam taşımamaktadır.. (Prof. Ali Ercan).

  • Türk ve Kürt kardeştir, ayırmaya çalışan da kalleş mi kalleştir..

Büyük ATATÜRK‘ün söylemi dikkatle değerlendirilmelidir :

  • Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına, Türk milleti denir. Bugünkü Türk milleti siyasî ve içtimaî camiası içinde kendilerine Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve millettaşlarımız vardır. Fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış adlandırmalar, -birkaç, düşman âleti mürteci, beyinsizden başka- hiçbir millet ferdi üzerinde üzüntüden başka bir tesir yapmamıştır. Çünkü bu millet fertleri de umum
    Türk camiası gibi aynı müşterek maziye, tarihe, ahlâka, hukuka sahip bulunuyorlar.”
  • Kürt” kardeşlerimizin sağduyu ile emperyalizme ve onun sinsi oyunlarına alet olmayacaklarına inanmak istiyoruz. 
  • Tek çaremiz “TÜRK – KÜRT KARDEŞLİĞİ ve BİRLİĞİ” dir..

Sevgi ve saygı ile.
4.11.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=============================================================

TÜRKLÜĞÜN KÖKENLERİ..

Ceviz Kabuğu
Haluk Tarcan (32/32)

kürt degil dogu sorunu

http://www.youtube.com/watch?v=qdu0S1MEJQM&NR=1&feature=endscreen
http://www.youtube.com/watch?v=Xs7xxHCk3Pg
http://www.youtube.com/watch?v=CLwutCxK5C4
http://www.youtube.com/watch?v=uuot8hAPN_Q
http://www.youtube.com/watch?v=4DIuWOSGs8w
http://www.youtube.com/watch?v=l67Xmja-2ic
http://www.youtube.com/watch?v=gv8UaGlIkuw
http://www.youtube.com/watch?v=eOUcEb05azE
http://www.youtube.com/watch?v=zruFcDTiP3Y
http://www.youtube.com/watch?v=BzeyUW62Oto
http://www.youtube.com/watch?v=TZSO7f36Q48
http://www.youtube.com/watch?v=L1vaS0AieSo
http://www.youtube.com/watch?v=HOLxZL6iaUE
http://www.youtube.com/watch?v=7diIHbX4UGU
http://www.youtube.com/watch?v=lUMB-NBYCnc
http://www.youtube.com/watch?v=BFGXZfnPMpM
http://www.youtube.com/watch?v=B_VeIDDThms
http://www.youtube.com/watch?v=e3jyPUntbuc
http://www.youtube.com/watch?v=yTgg3juXk1k
http://www.youtube.com/watch?v=yuBNgT_AYoM
http://www.youtube.com/watch?v=7y2FSXulW1c
http://www.youtube.com/watch?v=shqGM4IIJZw
http://www.youtube.com/watch?v=fgbWPRMqub8
http://www.youtube.com/watch?v=CmGoeTdcDOw
http://www.youtube.com/watch?v=6oKdNDs3NOM
http://www.youtube.com/watch?v=6oKdNDs3NOM
http://www.youtube.com/watch?v=JaXxoOxa_Kw
http://www.youtube.com/watch?v=NtK-m_wuHsg
http://www.youtube.com/watch?v=p15FEuvVk9Q
http://www.youtube.com/watch?v=828riiR7LnE
http://www.youtube.com/watch?v=ZYa2miUnsXc
http://www.youtube.com/watch?v=RhLsfaTHODA
http://www.youtube.com/watch?v=4ln7Pz7nOHI

ABD Başkanı: “Biz ABD anayasasını hazırlarken, bir ulus kurduk.”

ULUS DEVLET, 20.-21. yy’da insanlığa birlikte yaşama kültürü kazandırma bakımından en önemli gelişmelerden biri.. Emperyalizm kendi için ULUS DEVLET’e vargücüyle sarılırken, çevre ülkelerde etnik mikromilliyetçiliği, dinsel inanç ayrımlarını körükleyerek geleneksel “divida et impera” (böl ve yönet) politikasını sürdürüyor. Oyuna gelmemek gerek..
Sevgi ve saygı ile. 30.8.12, Tekirdağ
Dr. Ahmet Saltık, www.ahmetsaltik.net

“Ne Mutlu Türk’üm Diyene !” Asla ırkçı bir söylem değil..

Asla ırkçı bir söylem değil; tersine birleştirici ve emperyalizme yem olmamak için birlik çağrısı..
ATATÜRK : “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir..”
Böylesi bir millet dayanışması emperyalizmin işine gelmediğinden, en temel birleşme ögelerimiz elimizden alınarak ayrışmamız isteniyor.. (Dr. Ahmet Saltık, 31.7.12)