Etiket arşivi: Kürdistan

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 3 Kasım 2021

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

YİYİN

CHP Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap tarafından hazırlanan ve kamu görevlilerinin birden çok maaş (AS: aylık) almasının engellenmesini öngören kanun teklifi (AS: yasa önerisi), TBMM Genel Kurulunda AKP ve MHP milletvekillerinin oyları ile reddedildi.

Yiyin efendiler yiyin…

ŞİKE

Demirören Holding’in, Ziraat Bankası’ndan çektiği milyonlarca dolarlık kredi karşılığı ipotek ettirdiği İstanbul Göktürk Kemer Country’deki golf sahası arazileri, beş yıl süreli toplam 15 milyon liraya Demirören’e kiralandı.

Futbolun içinden, şikeyi bilir…

KATLAMA

Yoksul aile sayısı son bir yılda 3.3 milyondan 6.6 milyona çıkarak ikiye katladı.

Verin ekonomist kardeşinize yetkiyi hemen düzeltsin!…

KAYMAKAM

Bafra Anadolu Lisesi Mezunlar Derneği tarafından organize edilen (AS: düzenlenen) ve bütün ilçe halkının davetli (AS: çağrılı) olduğu Cumhuriyet Yürüyüşü, Muharrem İnce katılacak diye Kaymakam Cevdet Ertürkmen tarafından iptal edildi.

Gücün kaymakamı…

DİYANET

Diyanet, Cuma Hutbesinde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutlarken Mustafa Kemal Atatürk’ün adını yine anmadı.

AKP’nin yobaz diyaneti…

AKİT

Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, AKM‘nin yapılışına karşı olduğunu, oradaki etkinliklerin çoğunun dinimize aykırı olacağını yazdı.

Ortaçağ…

İRONİ

Anıtkabir’deki Cumhuriyet Bayramı törenine ve AKM’nin açılışına muhalif (AS: karşıt) (Atatürkçü ve cumhuriyetçi) gazeteler alınmadı.

AKP tipi ironi…

LİNÇ

RTE, AKP grup toplantısında Çubuk’taki şehit cenaze töreninde Kılıçdaroğlu’na linç girişiminin videosunu gösterdi.

Demokrasiden mafyokrasiye…

ÖLMEYİN

AKP Genel Başkan Yardımcısı Vedat Demiröz, asgari ücret ve emekli ücretleri için, ‘”En azından insani bir şekilde yaşama seviyesine getireceğiz.” dedi.

Bir 20 yıl daha beklenirse…

İŞGALCİ

Eski HDP milletvekili Osman Baydemir, “İşgalciler bilmelidir ki şu an üzerinde misafir oldukları yeri ya Kürdistan olarak kabul edecekler ya da gelecekte Kürdistan’a komşu olacaklar.” dedi.

Hayal iyidir…

TELEFERİK

AKP’li Afyon Belediye Başkanı, yolcu garantili teleferik yaptırıp, “Teleferiğe herkes binebilir ama muhalefet asla!” yazdıracakmış.

Baş imam ….rursa cemaat de böyle yapar…

ZAM

Sanayide kullanılan doğal gaza %48 zam yapıldı.

Karadeniz’den bir gaz yatağı müjdesi daha alırsak yandık…

BAŞARI

RTE, medya haberlerinin aksine Biden’le 20 dakika değil 70 dakika görüştüğünü gururla söyledi, koltuk değneği de bunu önemli buldu.

Artık başarı görüşmenin sonucunda değil süresinde, gerisini siz anlayın…
***

HAYYAM’DAN

Dünyada olan biteni ben de görmedeyim, 
Haksızları hep baş köşelerde görmedeyim,
Fesuphanallah! Nereye bakarsam bakayım
Kendi mutsuzluğumu her yerde görmedeyim.

Dr. Noyan UMRUK : SANDIĞA GİDERKEN…


SANDIĞA GİDERKEN…

portresi 

Dr. Noyan UMRUK
AYDINLIK
, 10.8.2014

 
Yıllardır söyleniyor bu gidişat, gidişat değil diye…

Bir tuhaf adamın iki dudağının ucundaki iç, dış politikalarla ülkeyi getirdiği hale bakın…

Yüzlerce emekçi biçare serçeler gibi can vermekte…

Ülke, haydutlarla sarmaş dolaş olarak, diplomatlarını, vatandaşlarını onlara kaptıranların aymazlığı ile Ortadoğu bataklığına iyice saplanmış…

Acze düşürülmüş Cumhuriyet kurumları, güvenlik güçleri, yerlerde sürünen Albayrak bütün bunların üzerine tüy dikmekte…

Bir türlü doymak bilmeyen hazret ve şürekâsı ise köprü, hava alanı, kanal falan
korkunç rantlar peşinde…

Yolsuzluk ve çürümüşlük almış başını gitmişken, bunca pisliği alelacele oluşturdukları yargıya temizletme operasyonları…

Ve de “Yediğin hurmalar, bizi niye ırgalar…”, “Bizi asıl İsrail ve Kürdistan ırgalar…”  havasındaki küresel patronlar…

Temel sorun:

Aslında sorun pek o kadar da karmaşık değil. Sorun tek. O da hukukun da,
güvenliğin de, dış politikanın da, eğitimin de, gelir dağılımının da, temel hak ve özgürlüklerin de, dinin de, ahlakın da içine edenlere, transa geçilmiş gibi hala koştura koştura oy verilebilmesi… 1930-40’lar Almanyası’nın alaturkası…

Neden bu duruma düştük? 

Neden, Gazi’nin böbrek rahatsızlığı nedeni ile bulunduğu Karlsbad’da kendisini ziyarete gelen bir Türk hanıma daha 1918’lerde söylediklerinde ifadesini buluyor:

  • “…Yarın elime bir yetki geçerse sosyal devrimi hızla  uygularım.
    Çünkü ben, halkın ve ulemanın benim düzeyime gelmesini bekleyemem. Böyle bir davranışa ruhum isyan ediyor…
    Halkı bir an önce kendi düzeyime çıkarmaya çalışırım …”
    (1)

İşte bizce neden bu… Gazi’nin erken ve yorgun ölümü ile sosyal devrimin, aydınlanmanın yarım kalmış olması… Darbe darbe deniliyorsa, asıl darbe
Aydınlanma Devrimine vurulan hayâsız darbeler 

Cumhuriyet tarihimize şöyle bir bakalım:

II. Paylaşım Savaşı… Ortalığı kasıp kavuran Faşizm-Nazizm rüzgârları… Sınırlarımıza dayanmış Alman panzerleri… İstiklal Savaşını henüz kazanmış yoksul bir ülkeyi savunma endişeleriyle tüm kaynakların bu amaca yönlendirilmesi… Kafasında dolaşan dokuz tilkinin kuyruklarının birbirine değmediği söylenen diplomatik zekasıyla
“Ülkeyi savaşa sokmayan”, kendisine “Bizi aç bıraktın” diye bağıran halkına,
“Ama babasız bırakmadım” yanıtını veren Milli Şef İNÖNÜ dönemi…

Ülkeyi savaşa sokmama hünerini gösteren Milli Şefin, bu kez, zor yılların halk üzerindeki etkileri giderilmeden, savaş sonrası estirilen demokrasi rüzgârlarına kapılarak
“erken demokrasi yolculuğunu” başlatması… (AS: 1946 seçimleri ve DP)

1950 Seçimleri… Buram, buram popülizm kokan, demokrasi deneyiminden yoksun
bir iktidar ve Aydınlanmaya ilk büyük amansız darbe:

  • Aydınlanmanın meşalesi Köy Enstitülerinin kapatılması… (1954)

Ve döneminin en ileri Anayasalarından olan 1961 Anayasası ile siyasal, sosyal hak ve özgürlüklerinin ayırdına varmaya başlayan halkın, “Toprak işleyenin, su kullananın!” diyen rahmetli Ecevit’i, 12 Mart (AS: 1971) sürecinin “Sosyal gelişme, ekonomik gelişmeyi geçti.”, “Bu elbise (anayasa) bize bol geliyor.” teranelerine karşın
iktidara getirmesiyle ülkede milli eğitimde Üstündağ’lı, TRT’de  Cem’li yeni bir Aydınlanma rüzgarının esmeye başlaması…

Ve de iç ve dış mihrakların bu kısa süreli rüzgârı, bu kez de ülkeyi iç savaşa sürüklemekte olan sağ- sol kavgasının dramatik sonucu olan 12 Eylül 1980 darbesi ile kesmesi…

1980’lerden bu yana ise sistematik ve giderek artan biçimde Aydınlanmanın Homo Sapiens’ini (Düşünen, sorgulayan insan), Homo Economicus’a dönüştürme operasyonları… Toplumun yarım kalan Aydınlanma Devrimini yaşam biçimi olarak özümsememiş kesimlerine sosyal hiyerarşideki konumlarına göre ihale, haksız zenginleşme, servet transferi, iş, makam, siyasal ikbal sağlayarak; yoksul kesimlere ise iane dağıtarak ya da uydurma dinsel motiflerle aidiyet duygusu yaratıp toplumun
karpuz gibi önce ortadan ikiye, daha sonra da dilimlere bölünmesi…

Sonuç;

Bugün bizlere sandıkta sorulan soru şu:

a- Aydınlanma Devrimini yeniden canlandırıp, çağdaş uygarlık düzeyini aşma idealindeki onurlu bir ülkenin yurttaşları mı olmak istiyoruz?

b- Yoksa lümpen bir diktatörün yönetiminde her an iç savaşa gebe bir Ortadoğu ülkesi mi?   

Çıkmadık canda umut vardır…“B” şıkkının baskın çıkması durumunda ise günah bizden gider. O zaman zaten siyasal arenanın çok hareketli olacağı, kartların yeniden karılacağı, yitirenler kulüpleri ile dolu bir döneme gireceğiz. İşte asıl o zaman enerji ve sinerjiye (görevdeşlik) ihtiyacımız var…

(1) Hıfzı TOPUZ; Gazi ve Fikriye, Remzi Kitabevi, 2001, syf. 108

=============================

Dostlar,

Evet…
Ne yazık ki Dr. Umruk’un

…lümpen bir diktatörün yönetiminde her an iç savaşa gebe bir Ortadoğu ülkesi mi?

seçeneği baskın çıktı..

12. CB’nı / Yarı Başkanı seçti “soylu halkımız”…

Artık bundan sonrasına yoğunlaşma zamanı…

İşte asıl şimdi enerji ve sinerjiye (görevdeşlik) gereksinimimiz var..

Sevgi ve saygıyla.
11.8.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Rifat Serdaroğlu : KANA DOYMADINIZ MI?

 

KANA DOYMADINIZ MI?

portresi3

Rifat Serdaroglu

Kürtçü-Bölücü- Marksist-Leninist PKK Narko- Terör Örgütü ve onu destekleyen iç ve dış güçler, son 30 yılda 54 bin insanımızın ölümüne, sakat (AS: Engelli) kalmasına, yaşamdan kopmasına nden oldular.

Geleceğimiz olan çocuklarımızın daha iyi eğitim almalarını, daha sağlıklı beslenmelerini, birer “Dünya İnsanı” olarak yetiştirilmelerini sağlayacak olan
çok ciddi ekonomik kaynaklarımızı, yani çocuklarımızın geleceğini çaldılar.

2002 yılında (AS: 14.11.2002) AKP iktidara geldiğinde T.C. Devleti, eli kanlı çocuk katili terör örgütünü, bitirme noktasına getirmişti.

AKP ve Erdoğan, bilerek yanlış strateji uygulayarak, terör örgütünün yeniden toplanmasına-güçlenmesine neden oldu. Alan egemenliği, yapılan yasal düzenlemelerle PKK’nın buyruğuna verildi. Türk Askeri kışlasından – Türk Polisi de Emniyet binalarından çıkamaz hale getirildi. Taşlar bağlandı, itler serbest bırakıldı.

Yakın tarihimizi doğru olarak bilmeyen Erdoğan ve danışmanları, kişiliği hakkında
çok ciddi kuşkular bulunan bir istihbaratçıyı, doğrudan terör örgütü ile muhatap yaptılar. Oslo’da T.C. Başbakanının emri ile yapılan görüşmelerin iğrençliği,
PKK yetkilileriyle yapılan görüşmelerindeki çirkin üslup hala belleklerimizdedir.

Gerek Osmanlı zamanında, gerekse Cumhuriyet döneminde yapılan ve çok sayıda insanımızın yitirilmesine neden olan silahlı isyanlara baktığımızda,
istisnasız her olayda iki kesimin işbirliğini net olarak görürüz.

Birincisi; özellikle İngilizlere ve öbür yabancılara uşaklık yapmaktan zevk alan
Kürtçü- Bölücüler,
İkincisi; Hilafet ve Şeriat düzenini isteyen dinci yobazlar.

Birinci grup, bölgedeki feodal yapıyı korumak isteyen toprak ağaları, aşiret reisleri ve kaçakçı çetelerinin önderleri,

İkinci grup, Tarikat ve Cemaatlere Osmanlı zamanında tanınan “Özel Hakların” korunmasını isteyenler. (Vergi vermeme-Askerlik yapmama- Para toplama gibi)

Dün Şeyh Sait’in yaptığını, günümüz formatında PKK Narko-Terör örgütü yapmaktadır.

Dün “İngiliz Muhipleri Derneği”nin yaptıklarını, onların torunları ve
AKP’nin Kürtçü Prensleri yapmaktadırlar.

Erdoğan ve AKP Hükümetinin T.C. Devletini düşürdükleri durumu,
Türk Milleti görmüyor mu?

T.C. Devletinden maaş alan, Anayasada ve makama gelirken ettikleri yeminde görevleri açık-net olarak yazan askeri-sivil üst bürokratlar bu durumu içlerine sindirebiliyorlar mı?

*İstihbarat raporları ve basında çıkan haberlere göre, PKK militanları bölgede örgütlenmişler ve AKP Hükümetine

  • Haydi, Öcalan ile yaptığın anlaşma koşullarını yerine getir,
    yoksa yakar-yıkarız!
    ” diye dayatmada (AS: Tehditte!) bulunmaktadırlar.

*Erdoğan’dan cesaret alan örgüt yöneticileri, T.C. topraklarına “Kürdistan” demektedirler.
*BDP’li Belediyeler, fiili olarak “Özerklik” ilan etmektedirler.
*Petrolden pay isteyen mi ararsınız, bölgedeki barajlardan pay isteyen mi ararsınız, vatandaştan “Vergi” adı altında haraç toplayan mı ararsınız,
özel giyimli kendi asayiş gücünü oluşturan mı ararsınız,
özel mahkeme kuranlar mı ararsınız, hepsi Erdoğan ve AKP desteğiyle
bölgede cirit atıyorlar.

  • Herkesin aklını başına alma zamanı gelmiştir.

– AKP Hükümeti ve Erdoğan, bu tutumlarıyla “Vatana İhanet” suçlamasıyla
karşı karşıya kalacaklarını görmeli ve geri adım atmalıdır.

– BDP ve Bölücü-Kürtçüler etnik kimliklerini öne çıkarıp terör örgütünü desteklemeye devam ettikçe,

  • Vatan topraklarına Kürdistan demeyi sürdürdükçe,
    tüm Kürt kökenli vatandaşlarımızı felakete sürüklemektedirler.

Ama bizler, yani etnik kökenimiz ne olursa olsun, “Türk Milleti” adında yaşamaktan onur duyanlar, onların bu tuzağına bu güne kadar düşmedik.
Bundan sonra da düşmeyeceğiz.

Türk Tarihi ve Türk Milleti önünde bildirmek, açıklamak istiyoruz ki;

– Artık bölücülüğü bırakın.
– Kürt kimliğini çıkar ve bölünme aracı olarak kullananlar, ülkemizin cennet köşesine  Kürdistan diyenler,
PKK Narko-Terör örgütünü destekleyenler,
– Teröristbaşı ve bebek katili Öcalan’a “Kürtlerin Lideri” yaftasını takan
Erdoğan, Beşir Atalay ve Hakan Fidan gibiler;

İyi bilin ki Türk Milleti sabrının sonuna gelmiştir.

Bu ülke sizlere iyilikten başka ne yaptı ki?
Dökün eteğinizdeki taşları, her şeyi Türk Milletinin önünde konuşalım.
Kararı Türk Milleti versin.

Duydunuz mu Başbakan Erdoğan;
Türk Milleti bu ikiyüzlülük oyunundan bıktı artık. Bir taraftan “Tek Millet-Tek Devlet- Tek Bayrak” diyeceksiniz, diğer taraftan “Kürdistan” diyeceksiniz, üç-beş oy uğruna bölücülere destek vereceksiniz.
Yetti artık. Hayatınızda bir kez olsun cesur olun, televizyon canlı yayınında bu konuyu tartışalım. Yürek mi o, göğüste taşıdığınız yoksa et parçası mı?

Sağlık ve başarı dileklerimle 16 Nisan 2014
Rifat Serdaroğlu

Tarihte “KÜRDİSTAN” Diye Bir “ÜLKE” Hiç Olmadı!

Tarihte “KÜRDİSTAN” Diye Bir “ÜLKE” Hiç Olmadı!

portresi_sapkali

Prof.Dr. Özer OZANKAYA
ADD 5. Genel Başkanı

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, Türk yurdunun bir bölümünü “Kürdistan” diye adlandırmaya kalkışan bir belgeye yer verildiği
basında duyuruluyor.

Bildiğim kadarıyla

  • Anadolu’nun 8000 yıllık tarihinde “Kürdistan” diye bir “siyasal coğrafya”dan, YANİ YÖNETİMİ, HUKUKU, GÜVENLİĞİ, EĞİTİMİ, TEKNOLOJİSİ, ÜRETİMİ, ULAŞIMI, TİCARETİ, SANATI, … “KÜRT” OLARAK ADLANDIRILAN BİR “ÜLKE” DEN söz eden hiçbir belge olmamıştır. 

Kürtlerin yoğun yaşadığı yöre, bölge anlamımda “Kürdistan” sözcüğünün kullanıldığı olmuştur. Ama bu, hiçbir zaman yukarda tanımlanan anlamda
bir “siyasal coğrafya” adı olarak kullanılmamıştır.

Anadolu, öncelikle de Güneydoğu Anadolu, son BİN YILDAN BERİ,
önce 300 yıllık Selçuklu, sonra 600 yıllık Osmanlı ve son 90 yıldanberi de Türkiye Cumhuriyeti yönetimlerinde, yukardaki anlamıyla hep “Türk ülkesi, Türk yurdu” olarak varlığını sürdürmüştür.

Özellikle demokratik hukuk ve insan hakları, çağdaş yönetim, bilim, ulaşım, sanayi, eğitim, sanat … bakımlarından Atatürk Türkiyesi, tüm Türkiye’ye olduğu gibi Güneydoğu Anadolu’ya da “Türk” damgasını, çok daha derinlere işleyen bir biçimde vurmuştur.

Şimdi Sevr’i hortlatmak isteyen BOP’un açık eşbaşkanı
AKP yönetimi
ile örtülü BOPçu siysal parti yönetimleri ve
siyaset insanları, ABD/AB dayatmasına ve PKK terör eşkıyalığına boyun eğerek, en az bin yıllık bu Türk yurdu parçasını, Türk ulsunun yurdu olmaktan çıkarmaya kalkışabiliyorlar!

Bu bölgedeki Kürt ulustaşlarımız da, sömürgeci ABD/AB desteğindeki PKK eşkıyalığının ölüm kusan tehdidi altında, bu tarihsel gerçeği
teslim eden haktanır yurttaşlar olarak seslerini yükseltemedikleri gibi,
çağdaş Atatürk Türkiyesi’nin her köşesindeki milyonlarca soydaşları gibi, ve bin yıldır yaptıkları üzere, Türk ulusunun eşit üyesi yurttaşlar olarak yaşamakta olmayı, Irak’ın kuzeyindeki gibi ABD/İngiliz sömürgeciliğinin boyunduruğunda, baskıcı yönetim altında, ortaçağcıl gerilikler içinde yaşamaya elbette yeğleyeceklerini de haykıramamaktadırlar.

Ama “Türk ulusu” zorbalıkla, aldatmayla, fitne ve kin tohumları ekilerek
birlik bilincinden yoksun kılınamayacağı gibi; yurdu da yapay olarak
bir başka ad verilip Türk Ulusu’nun yurdu olmaktan çıkarılamaz.

Türkiye’de Irak, Suriye, Libya .. benzeri iç kavgalar ve bölünmeler çıkarma hainliği, Türkü ve Kürdüyle tüm ulusumuz tarafından yenilgiye uğratılacaktır, inancındayım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de bu tarihsel, bilimsel ve demokratik bilincin egemen olacağına ve söz konusu bölücü adlandırmaların
Meclis belgelerinde yer almasına izin verilmeyeceğine inanmak istiyorum.

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE : ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 11.12.13


ÇARŞAMBA İĞNELERİ : 11.12.13

portresi_kucuk



Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

 

 

BÖCEK

Bavulcu Baransu’nun evinde böcek çıkmış.

Böcek pisliği sever…

KAMU

Jandarma, Genel Müdürlük oluyormuş.

Genelkurmay da iki yıllığına KAMU Müsteşarlığı olabilir…

YALANCI

PKK’nın kaçırdığı dört askeri PKK-BDP mi teslim etti, operasyonla mı kurtarıldı?

Kim yalancı?

GÜLE-GÜLE

RTE, üniversiteyi 6-7 yılda bitiremeyen öğrencilere “güle, güle” diyecekmiş.

Kendine “güle, güle” denmeden ömrü yeterse…

ARKA

İki belge, bir kaset AKP’yi tırsıttı.

Arkası sağlam olmayan gaz çıkaramaz…

RTE, “Açıklarsam yer yerinden oynar”

Şantaj da bir siyasettir…

BAVULCU

Baransu, “Hırsızdan mı korkacağım”

Korkma, bavulla…

GİDİŞ

Baransu MGK tutanaklarını açıklamaktan yargılanacak.

Bavulla gelen, bavulla gider…

HEYECAN

Kılıçdaroğlu, ABD’de cemaate Atatürk’ü anlatmış.

Çok heyecanlanmışlardır…

YÜCELİK

PFDK, formasıyla “Yüce ATATÜRK”  yazan FETHİYESPOR’a ceza vermedi.

Yürek isterdi…

TALEP

APO’nun talepleri; yasal zemin – statü ve hakem heyeti.

Ne istedin de vermedi ki?..

MESAJ

RTE, Tekirdağ’da açılış ile propaganda yaparken STV “HAYVANLAR BELGESELİ” gösterdi.

Mesaj alındı…

SATILMIŞ

AKP, Satılmış Erdoğan’ı Yozgat’tan aday yapmadı.

Satılmış Erdoğan satıldı…

ULEMA

Danıştay devreden çıkarılıyor.

Ulema varken zaten gereksiz kalıyor…

ADAY

El-Kaide sanığı O. N. Gülaçar, AKP VAN Belediye Başkanlığı’na aday yapıldı.

ÖSO, Hizbullah da sıraya alındı…

DUA

RTE, “Tuzaklardan milletin duası ile kurtulduk”

FETO,” telefonla” diyo…

BALIK

AKP Diyarbakır adayı Galip Ensarioğlu, G.D. Anadolu’ya “KÜRDİSTAN” dedi.

Balık baştan kokar…

TOPLAYICI

BDP, Beyoğlu’na çöp toplayıcısını aday yaptı.

Nal toplar…

BAYRAK

Tekirdağ’da, gürle “tek bayrak”,

Diyarbakır’da, PKK paçavrasına aval aval bak…

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

BU SORUMSUZLARDAN, SORUMLU KİM ??


BU SORUMSUZLARDAN, SORUMLU KİM ??

sorumsuzlardan_sorumlu_kim.11.12.13

Üniversitelerin sosyal tesislerinde protesto yapan öğrencilere ağır hapis cezaları getirdiler..

Fethiye Spor “Yüce Atatürk” yazılı formalarıyla stada çıktı diye
TFF disiplin soruşturması başlattı..

PKK askeri üs ve helikopterlere ateş açtığında Ordu;
bu durum karşısında “meşru müdafaa” yaptığını açıklıyor..

PKK Yüksekova’da ayaklanma provaları yaparken, Hakkari valisi;
“polis özel harekatı devreye sokulmak zorunda kaldı!” diye beyanlar veriyor..

Meclisin Plan Bütçe Komisyonu metinlerinde 14 kez “Kürdistan” sözcüğü yer alıyor..

Avrupa basını, müzakereleri İmralı’daki halk düşmanı ile hükümetin başındakinin birlikte yürüttüğünü yazıyor..

Halk düşmanı direktifini veriyor: “ Yasal düzenleme, üst statü ve hakem heyeti isterim!” bulmuş topaçları, fırdöndü çeviriyor..

PKK’nın silahlı grupları, karakol baskını dışında, bilinen tüm eylemlerini bölgede pervasızca yürütürken, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde de
askerleri kaçırıp araçları yakarak gövde gösterisi yapıyor;
sonra da serbest bırakarak, meydan okuyor..

Ülke her geçen gün, hem rejimi hem de topraklarının bölünmesi yönünde,
sel önündeki kütük örneği sağa sola vura vura yazgısına doğru yol almaya devam ediyor..

Holding medyasının sünepe TV ve gazeteleri de “maymuna bak” la, olup biteni geçiştirmeye çalışıyor..

  • Tekne hızla su alıyor ve insanların bir bölümü de,
    çeçe sineği sokmuşçasına derin uykuya devam ediyor..
  • Seçimlerdeki kararınız yazgınız olacak.
    Çünkü baş sorumlu o, bu değil sensin!.

Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı

Türker ERTÜRK : Atatürk Ne Demektir?

Dostlar,

Daha etkin siyasal savaşım için kendi isteğiyle emekliye ayrılan değerli
E. Amiral Türker Ertürk gerçekten de bu bağlamda çoook başarılı oldu..

Yazılarıyla, konferanslarıyla, TV programlarıyla halkımıza acı gerçekleri
en net biçimde aktarıyor..

Aşağıdaki yazısını BOP haritası üzerine yazmış.. Fon olarak, ülkemizi de bölmeyi apaçık ve pervasızca öngören ABD’nin ahlaksız şantajı olan BOP haritasının..

Sanırız bir tür test de yapıyor Sn. Etürk..
Bakalım ne denli insan bu durumu ayrımsayacak??

Yazısının sonundaki vargı olumsuz.. Ancak biz O’na katılmıyoruz.
Bu halktan hiç ümidi kesmemek gerek..
Sabırla bilgilendirmeye ve örgütlemeye çabalamak gerek..

Genel eğitim düzeyi bakımından halkımız soyut öngörüden çok deneme – yanılma ile öğrenmeye mahkum.. Bu nitelikte ve düzeyde eğitimle daha çoğunu
halktan beklemek hem haksızlık hem de bilimsel – gerçekçi değil..

1458664_1376380489278361_876743488_n

Söz konusu 2006 BOP haritasını biz de sunalım, rahat rahat görülsün..

BOP_haritasi

Bir de 2006’dan 2013’e 7 yılda bu haritanın yaşama geçirilmesi için neler yapıldığını
ve ne denli yol alındığını da göz önüne alırsak gidiş daha da netleşecek..

Örn. 16 Kasım 2013 günü Diyarbakr’da RTE – Barzani buluşması ve
Başbakan RT Erdoğan’ın “Kürdistan” sözünü kullanarak bölgesel yönetimi
fiilen (de facto) tanıması..

Ertesi gün de Diyarbakır Bld. Bşk. Osman Baydemir’in ülkemizin Güneydoğusu için “Türkiye Kürdistanı” deyimini TV’de kullanması ve RTE’nin hiiiiiç sesinin  çıkmaması.. Tam da tersine Başbakan Yrd. Beşir Atalay’ın önceki gün TV’lerde boy göstererek atılan her adımın planlı olduğunu vurgulayarak belirtmesi..

  • İşte Türkiye Cumhuriyetimizin Başbakanı RT Erdoğan, ABD Silahlı Kuvetler Dergisi’nde Haziran 2006’da E. Alb. Ralph Peter imzalı makalede yer alan
    bu bölücü BOP haritasındaki tasarımın (Türkiye dahil ülkelerin bölünerek sınırların yeniden çizilmesi) gerçekleşmesi için ABD Başkanları ile eşbaşkandır = birlikte sorumlu ve yürütücüdür.

Bu davranışın 2 açıklaması var :

1. Ya Başbakan hipnotize edilmiş, illüzyona sokularak aldatılmış ve akıl tutulmasına uğramıştır, zihni ABD’lilerce ele geçirilmiştir (mind control!) ve bu durum
geçici değildir; Başbakan görevini TV’ler önünde 34 kea ilan ve itiraf etmiştir;

2. Ya da ülkesini ve milletini bölmenin sözlüklerdeki karşılığı en hafif ve
doğrudan niteleme ile BÖLÜCÜLÜK’tür! Bu eyleme Ceza Yasamızdaki karşılık VATANA İHANET suçudur.

Durum bu denli nettir..

Kral çırılçıplaktır..

Heeeyyyyyy, Andersen’in masalındaki 6 yaşındaki kızın doğal çığlığı kulaklarınızda yankılanıyor mu??

  • Aaaaaaa, kral çıplak, kral çıplak, kral çıplak, kral çıpl………

Sevgi ve saygı ile.
1.12.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

DİKTATÖRLÜKLE SEÇİMLERE (!) GİTMEK..


DİKTATÖRLÜKLE SEÇİMLERE (!) GİTMEK..

Almanya’nın en büyük haftalık gazetesi BILD‘in kapağı..

Dictator_The_New_Bild

(http://sozcu.com.tr/2013/dunya/bildden-yeni-diktator-kapakli-gonderme-2-313440/)

Almanya’nın 3.5 milyon tirajlı haftalık gazetesi BILD’in internet sitesi güncel gelişmeleri veriyor. BILD, internet sitesinde Türkiye’de Gezi eylemleri sırasında yaşananları
çok geniş duyurmuştu (12.6.13). Önce “Taksim muharebesi” başlığını kullanan BILD, altbaşlıkta

  • “Gaz, şiddet, cop, basınçlı – ilaçlı su, plastik mermi. Erdoğan olayları tırmandırıyor. Sözde, eylemcilerle görüşecek.”  diye yazmıştı.

Batı cephesinde değişen bir şey yok!

Başbakan Erdoğan, politik çizgisini sertleştirerek ve tırmandırarak sürdürüyor..

Listeleyelim mi            ??

– ODTÜ dayatması,
Dersaneler şantajı,
– Bir yönetmelik değişikliği ile Yüksek yargı organlarının içtihatlarını, Anayasa Mahkemesinin herkesi (Yasama – Yürütme ve Yargı) bağlayan kesin kararını,
AİHM’nin kesinleşmiş (temyizden geçmiş) yargı kararlarını, Anayasanın laiklikle ilgili
açık kurallarını ve Devrim Yasalarını hiçe sayarak kamuya türban giydirme,
TBMM’ye türbanı sokma eylemi, ilkokullarda kara çarşaflı kadın öğretmenler dehşeti (!)
– Gençlerin aynı evi paylaşmalarına kafayı takma.. ve yaşam alanlarını kadın – erkek ayırma dayatması, iyice katılaştırılan alkol yasaklamaları; “dinimizin emri” diyerek
açık dinci faşizm!
– Sanat – kültür yaşamına dönük yıkım planı TÜSAK yasa tasarısı..
– Ülkeyi ve halkı bölecek pervasız girişimler.. Barzani ile Diyarbakır’da görüşme,
Türkiye topraklarının, kutsal Misak-ı Milli (Ulusal And) sınırlarının bir bölümü için “Kürdistan” sözcüğünü kullanma..
– Mısır’da yenen tokat (Türk Büyükelçisinin kovulması!).. İran ile tuhaf uzlaşma (?)..
– Suriye’de apaçık iç savaş kışkırtıcılığı.. 1 milyonu aşkın denetimsiz insanın ülkeye sokuluşu ve bir bölümünün vatandaşlığa geçirilmesi, 30 Mart 2014’te oy deposu olarak hazırlanmaları..
– Başbakan Erdoğan’ın oğlu Bilal’in dudak uçuklatan hızla büyüyen gemi filosu
(6. “gemi-cik” alındı!)
– Başbakan’ın oğlunun demokrasi karşıtı – hilafet isteyen pankartla yürüyüşe katılması..
– Başbakan’ın eşi Emine hanımın uluslararası toplantılarda diplomasi kurallarını yok sayarak konuşmalar yapması..
– Kimi yargıçların MİT tarafından ajan gibi kullanılması ve HSYK’nın soruşturmaya
izin vermemesi..
– Melih Gökçek‘in Ankara’ya 5. kez (1994- 2014 arası 20 yıl yetmedi!) dayatılması..
– Ekonominin yükselen cari açık – borç -bütçe açığı sorunu şeytan üçgeni..
Devasa örtülü ödenek harcamaları ve Sayıştay denetiminden kaçma, ilgili raporu TBMM’ye sunmama ve serbest piyasaya müdahale ile taksit sayısının panik içinde sınırlandırılması..
– Bölücü Anayasa yapma zorlaması ve şimdilik fiyaskoyla sonuçlanıp komisyonun dağılması..
– Teğmen MA Çelebi’nin cep telefonuna gözaltında, 139 Hizbuttahrir militanının numarasını yükleyen ve suçunu kabul eden kimliği belli polisin görevi ihmal suçu bile işlememiş sayılarak aklanması (beratı)…
– İşçi haklarının gaspı, süregelen grevler, kıdem tazminatının kaldırılması dayatması,
– Vahşi özelleştirme ve çevre talanının halkın cansiperane direnmesine karşın dayatılması..
– Genel af ile PKK teröristlerini ve terörist başını salıverme “yoklaması” ve sonra kıvırtması.. gibi..

*********

Liste uzayıp gidiyor ve RT Erdoğan bir sarmala dolanmış, kendini kurtaramıyor. Kurtarma olanağı – olasılığı da kalmadı.. Maksimum genlikle salınıma geçen bir köprünün salınımlarının sönümlenme olasılığı kalmamıştır ve bu rezonans kesin yıkım getirir. AKP’nin durumu apaçık buna benzetilebilir.

O denli çok ve ağır suç işlediler ki, altından kalkılası değil..

30 Mart 2014 yerel seçimleri ölüm – kalım sorunu durumunda AKP ve RTE için..
Gözler kararmış, nefesler tutulmuş, gerilim zirvede.. Elde – avuçta ne olanak varsa seferber..

“Kaset savaşları” da başlıyor bu arada..,

Vee, RT Erdoğan’ı da her diktatörde olduğu gibi kendi hazin sonuna sürüklüyor..
Geniş bir suç ortağı partili ve bürokrat takımıyla birlikte..
Örümcek ağları örüldü; geri dönüş yok..

Çok söyledik.. Suya yazıyoruz belki de ama gene de uyaralım :

RT Erdoğan, örneğin sağlığını (sağlıksızlığını!) ileri sürerek yumuşak bir geri çekilme planı uygulayabilirdi.. “3 dönem yönettik ülkeyi.. yeter” diyebilirdi.. Kör hırs ve işlenen ağır – ölçüsüz suçlar engel oldu.. Dış güçlerin taşeronluk misyonu (BOP Eşbaşkanlığı) tüm köprüleri atmış..

Çare yok, bu bedel ödenecek..

Tarih ders almayanları kötekleyerek, -yöntemlerinde ufak tefek değişiklikler olsa da-
özünde “tekerrür edecek”.. (Bu son sözümüz, tarihin ondan ders çıkarmasını bilenler için yinelemesinin olanaklı olmadığı anlamına da gelmektedir..)

Üzerinde çok düşünülmesi ve elden gelen her şeyin yapılması gereken kritik nokta ise,

  • Türkiye’nin bu diktatörlük ikliminde yerel seçimlere gidiyor olması.. 

Ne temsilde adalet ne de seçim güvenliği söz konusu..

Demokratik seçimlerin meşruiyetini ortadan kaldıran her şey sırıtırcasına yürürlükte..

Medya, Güliver’in cüceler ülkesindeki gibi tam tutsak edilmiş durumda..
Halk gerçekleri öğrenemiyor, ağır propaganda bombardıman altında ve
işsizlik – yoksullukla boğuşuyor.

Asker- sivil öncü aydınlar 5-6 yıldır sahte delillerle zindanda rehin alınmış..

  • Türkiye, apaçık bir despotik rejimle göstermelik seçimlere sürükleniyor..

Tarihteki örnekler bu tür seçimleri hep totaliter rejimlerin kazandığını (!)
ortaya koyuyor…

O halde,

  • Canalıcı önem taşıyan SEÇİM GÜVENLİĞİ sorunsalı çözülmeden
    seçimin anlamı ne ??!

Bu karabasan sürerken bile bile ladesin anlamı nedir??
TBMM’deki muhalefet akıl tutulması içinde midir?

  • Neden halkla bütünleşerek sonuç alabilecek biçimde yaygın, ardışık mitingler – gösteriler – yaratıcı protesto eylemleri sergilemez?? Neden, neden??
  • BOP vb. bölücü tasarımların taşeron özneleri nöbet devir teslimine mi hazırlanmakta ??

Sevgi ve saygı ile.
29.11.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

DİYARBAKIR GÖRÜŞMESİ..

DİYARBAKIR GÖRÜŞMESİ..

portresi2

Onur ÖYMEN

Hükümetin olumlu bir kamuoyu algısı yaratma çabalarına karşın, Başbakanın Diyarbakır’da Barzani İle yaptığı görüşme birçok bakımdan ciddi sakıncalar yaratacak niteliktedir.

Bir kez Başbakanın muhatabı bir yerel yönetim lideri değil, Irak Başbakanıdır.
Başka bir kentte düzenlenen uluslararası toplantılar gibi ayrıksı (istisnai) durumlar dışında Başbakanın dış temaslarını yürüteceği yer, Türkiye’nin veya ilgili ülkenin Başkentidir. Barzani Türkiye’nin Başbakanı tarafından kabul edilmek istiyorsa,
kendisini Ankara’da ziyaret etmeliydi.

Suriye’deki durum gibi konular uluslararası ilişkiler kapsamına girer.
Bu gibi konuların yerel yönetim liderleriyle görüşülmesi de doğru değildir.
Türkiye’nin Irak’la arasındaki en önemli sorun, PKK terör örgütünün Kuzey Irak’taki varlığına yıllardan beri müsamaha edilmesidir ve PKK’nın fiili denetimi altında
Mahmur Kampında yaşayan 11,000 Türk vatandaşının durumdur.

BM Güvenlik Konseyi‘nin kararları ve Irak Anayasası, Irak Hükümetine topraklarında terörist faaliyetlere müsamaha etmeme yükümlülüğü getirmektedir.Oysa Irak Hükümeti de, Barzani de PKK’nın Irak topraklarını terk etmesini sağlayamamış ve özellikle
son yıllarda bu yolda hiçbir çaba göstermedikleri gibi; Türkiye’nin müdahalesini de engelleyici bir tavır içine olmuşlar, hatta Türk milletini rencide edici beyanlarda bulunmuşlardır.

Başbakanın şimdiye dek “Kuzey Irak Yerel Yönetimi” deyimini kullanırken şimdi “Kürdistan” dan söz etmesi bu bölgenin adım adım bağımsız bir devlete dönüştürülmesi çabalarına Türkiye’nin de destek olabileceği, hiç değilse
karşı çıkmayacağı izlenimi uyandırmıştır.

Barzani’nin Diyarbakır’a askeri üniformaya gelmesi dikkatlerden kaçmamıştır.
Bu kıyafet, O’nun bağımsız bir silahlı kuvvetin komutanı olduğunun simgesinin göstergesidir. Kendisinin daha önce Türkiye’ye birçok kez sivil giysiyle geldiği bilinmektedir. Diyarbakır’daki görüşmeye katılan bir ses sanatçısının da
askeri giysiye benzer bir giysiyle geldiği de göze çarpmıştır.

Eğer basının yazdığı gibi Barzani’nin toplu nikah töreninde hediye vermek üzere
üç bavul dolusu altını Türkiye’ye getirdiği doğruysa, bu da uluslararası alanda örneği pek görülmeyen ve yasalarımıza göre geçerliliği tartışmalı bir durum yaratmıştır.
Başbakanın “çözüm süreci” olarak adlandırdığı gelişme, bütün sakıncaları bir yana, Türkiye’nin bir iç sorunudur. Böyle bir konuda Barzani’den destek istenmesi
O’nu Türkiye’nin bir iç sorununa karışmaya davet etme anlamı taşır ve bu açıdan
son derecede sakıncalıdır.

Bütün bunlardan daha vahimi, Barzani’nin ziyaretinden birkaç gün önce
Atatürk’ün Diyarbakır’daki “Ne mutlu Türküm Diyene” sözlerini içeren
bir tabelanın kaldırılması
dır.

Bunu Barzani’ye hoş görünmek için ulusal değerlerimizden vazgeçebileceğimiz şeklinde yorumlayan vatandaşlarımızın ulusal duyguları incitmiştir.

  • Ülkemizin ulusal bütünlüğünü zedelemek isteyenleri memnun etmeye çalışanlar, Halkımızın ezici çoğunluğunun temel değerlerini feda etmek
    hakkına sahip değildirler.
  • Bu gelişmeler karşısında sessiz kalan muhalefet partileri de Hükümetin
    tarih karşısındaki sorumluluğunu paylaşmış olacaklardır.

AMERİKA TÜRKİYE’Yİ BÖLMEK Mİ İSTİYOR?


AMERİKA TÜRKİYE’Yİ BÖLMEK Mİ İSTİYOR?

 Zeki_Sarihan_portresi

Zeki Sarıhan 

1950’li yıllarda ilkokul öğretmenimiz sınıfta bir gün şöyle demişti:

Her Rus’un evinin duvarında “Parçala kolay yutarsın” yazılı bir levha asılıymış.”

Çocukluk işte! Bir Rus’un evinin duvarında asılı bu levha gözlerimin önünde canlanır, Rus’un her gün bu levhaya bakarak Türkiye’yi parçalama görevini hatırladığını düşünürdüm.

Bu, bir NATO ve Amerikan yalanı olmalıydı. Öğretmenimin söylediklerinin sorgulanmaya muhtaç olduğunu düşünemezdik. Fakat kimi yalanlar
vardır ki, büyüklerin çoğu da bu konuda söylenenlerle yetinir ve
ona inanırlar. Çünkü buna ihtiyaçları vardır. 
 

Bir süreden beri, Amerikan emperyalizminin Türkiye’yi bölmeye çalıştığı gibi bir düşünce yediden yetmişe herkesin dilinde, pek çok gazete sütununda yer alıyor. Bu düşünce o kadar çok tekrar edilmektedir ki artık bunun doğru olmadığını söylemek bile güçleşmiştir. Herhalde Türkiye’de en uzun süre dolaşımda kalan komplo teorisi budur. 

Bu yaygın kanıya göre ABD bizi başka herhangi bir yerimizden değil, Kürtlerin yaşadığı Güneydoğu bölgesinden bölecektir. Birçok insana bu düşüncenin mantıklı görünmesi, baş emperyalist ABD’den her kötülüğün beklenebileceğinden,  Batılıların bizi daha önce de Sevr Antlaşmasıyla bölmeye çalışmasından kaynaklanıyor olsa gerektir. 

Ezberci eğitime karşı çıktığımıza, sorgulamaktan, tartışmaktan yana olduğumuza göre, konu üzerinde irdeleyici bazı sorular sormakta yarar vardır:

– ABD bizi niçin bölecektir?
– Bunda ne gibi çıkarları vardır?

ABD’nin, Türkiye’yi alt üst edecek, başta hangi hükümet olursa olsun onun düşmanlığını da üstüne çekecek böyle bir politika gütmesi için
çok esaslı nedenleri olmalıdır. NATO’dan çıkarak Amerika’ya savaş açmak, Saddam’ın Irak’ı, Esat’ın Suriye’si, Kuzey Kore, Vietnam, Küba ve İran gibi Amerikan karşıtı bir politika gütmek gibi. 

Mütareke döneminden değiliz 

1918 yılında değiliz. İtilaf devletleri Osmanlı devletini bölme planları yapmışlardı ama Osmanlı devleti kendisini koruyamayacak bir hasta adam durumuna gelmişti. Bu da yetmiyormuş gibi Birinci Dünya Savaşı’nda İtilaf Devletlerine savaş açmış ve bu savaşta yenilmişti.
O’na şimdi bu yenilgisinin cezasını vereceklerdi. Millet, bu palanları Kurtuluş Savaşı’yla bozdu ve Türkiye dünya devletleri arasında onurlu yerini aldı. Milletler Cemiyeti’ne, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da Birleşmiş Milletlere girdi. Amerika’nın müttefiki, NATO’nun üyesi oldu. Türkiye, Sovyetler Birliği’ne karşı gerek toprak bütünlüğünü ve gerekse kapitalist rejimini Batının güvencesi altına verdi. Bu koşullarda Amerika ve NATO, değil Türkiye’yi bölmek, onu Sovyetler Birliği karşısında ve şimdi de Ortadoğu’da güçlendirmekten başka nasıl bir politika güdebilirlerdi? Amerika Türkiye’ye silahları süs olarak veriyor değildi? NATO, Türk ordusunu iş olsun diye eğitmiyordu. Durum bu kadar açıkken onların Türkiye’yi bölmek, parçalamak, Türkiye topraklarından yeni devletler çıkarmak istediğini söylemek doğru olabilir mi?
 

Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden beri tercihini Amerika’dan yana yapmış, onun ilgisini çekmek için Kore’ye asker göndermiş,
Türkiye’yi Amerikan üsleriyle donatmıştır. Amerikan sermayesi Türkiye’ye serbestçe dolaşmaktadır. Gelen geçen bunca hükümete karşın,
Türkiye egemen sınıfları bu statüyü bir amentü gibi korumuşlardır.
Bütün Türkiye topraklarını denetimi altında bulunduran ABD,
bu ülkeyi niçin bölsün? Bunun için mantıklı bir neden var mıdır?

Tartıştığım kişilere bu soruyu sorduğum zaman doyurucu yanıtlar alamıyorum.  Kimilerinin ileri sürdüğüne göre, Türk Hükümeti Amerikancı olmakla birlikte devlette ve halkta buna karşı direniş vardır. Halk ileride iktidar olabilir ve ABD’ye kapıyı gösterebilir. Bu ihtimali düşünen ABD, şimdiden Türkiye’yi bölerek kendilerine bağımlı bir Kürdistan yaratmaya çalışmaktadır! 

İçerdeki sorunu dışarıya atmak

Sorun, Türkiye’de Kürt sorununu tarihsel bir iç sorun olarak görmeye yanaşmamaktan kaynaklanıyor. Eğer Kürtler Türk devletinden birtakım kimlik istemlerinde bulunuyorlarsa, bu mutlaka bir dış kışkırtmanın eseridir! Gerçekte bir Kürt sorunu yoktur ve olamaz!
İç sorunlarını bir dış gücün üzerine atmak tarihte de günümüzde de çok rastlanan bir tutumdur. Stalin, yok etmek istediği karşıtların birer ajan olduklarını ileri sürermiş. Soğuk Savaş döneminde ne zaman emekçiler hak arama mücadelesine kalkışsalar,
bu komünist Rusya’nın kışkırtması olarak görülürdü. Bu komplo teorisini AKP hükümeti devralmış ve Gezi eylemlerini birçok dış odağa bağlamıştır. Çünkü halkın kendisini protesto etmesi için bir neden yoktu! Bu hareket olsa olsa… 

İşin gerçeği şudur         :

Gerek ABD, gerek AB, Türkiye’yi hem askeri bir müttefik, hem de sermayeleri için bir açık pazar olarak tutma politikasını gütmektedirler. Bunun için Türkiye’nin bütünlüğü kendileri için de önemlidir, bunu dile de getirmektedirler. Kaç ABD yetkilisi Türkiye’nin toprak bütünlüğünden yana olduğunu söylemedi? En son ABD eski Ulusal Güvenlik danışmanı Stephan Hadlley, Hürriyet’te Cansu Çamlıbel’e verdiği söyleşide
şöyle diyor: 

“Türkiye’de son 50 yılda en çok pirim yapan argümanlardan biri,
ABD’nin Ortadoğu’da büyük bir Kürdistan kurmaya çalıştığı iddiası oldu.
ABD bu konuda çok net. Türkiye, Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğünden yana.
Çok uzun yıllardır Amerikan politikası bu olmuştur ve bu tavırda bir değişiklik görmüyorum.” (
25 Kasım 2013)

Ortaya sürülen bir Orta Doğu haritasını da ABD yetkilileri
kendi politikalarını yansıtmadığını belirterek kaç kez reddettiler.

Komplo teorisinin ne zararı var? 

Gazeteci bir arkadaşa, gazetesinin ve TV kanalının Amerika’nın Türkiye’yi bölmeye çalıştığı yolundaki yayınının aslı olmadığını söylediğimde
bana verdiği yanıt şu olmuştu: 

  • “Amerika’nın o kadar suçu var ki, bunu da kaldırır!”

Fakat hiçbir komplo teorisi sonuna kadar ayakta kalamaz. Gerçeğe dayanmayan
hiçbir politika başarılı olamaz. İşin en önemli sonucu, bu tip aslı olmayan teorilerle Atatürkçülük, ulusalcılık, solculuk gibi sıfatlar takınan Türk milliyetçiliğinin geleceğin Türkiye’sini yönetme şansını giderek elinden kaçırmasıdır. Bir doktor, hastalığa
doğru tanı koyamazsa onu nasıl tedavi eder? Neyse ki, bilim, gerçeklik ve sağduyu var. Bu komplo teorisi hakkında yazı yazacağımı söylediğim bir arkadaş dedi ki;

“Buna inanmayanlar da var. Geçenlerde Tevfik Çavdar’ı anmak için yapılan bir panelde üç konuşmacının üçü de bu konuya senin gibi baktıklarını söyledi.”

Biraz olsun rahatladım. (28.11.2013)