Etiket arşivi: Kürdistan

TÜRKİYE’Yİ BÖLDÜRTMEYECEĞİZ


TÜRKİYE’Yİ BÖLDÜRTMEYECEĞİZ

Erdoğan Gökçe

2004 yılından beri  Türkiye’yi parçalayacağını ve Diyarbakır’ı Ortadoğu’nun yıldızı yapacağını söyleyen Tayyip Erdoğan, bu  amacına ulaşmak için yeni bir hamle daha yaptı! Diyarbakır’a davet ettiği Amerikan kuklası Barzani’nin ayağına gitti.

Sıradan bir aşiret liderini, “devlet başkanı” gibi karşıladı. Barzani’yi mi kendi seviyesine çıkardı yoksa kendisini mi o seviyeye düşürdüğü ayrı bir tartışma konusu.
Ama şurası gerçek ki; ABD talimatlarıyla hareket eden Tayyip Erdoğan,

  • Türkiye’nin parçalanması konusunda önemli bir hamle yaptı.

– İlk kez, Irak’ın kuzeyinden “Kürdistan” olarak bahsetti.
– “Diyarbakır’ı bölgenin kutup yıldızı- yani Irak, İran, Suriye ve
Türkiye “Kürdistan”ı’nın başkenti yapacağını söyledi.

– PKK’ya genel af çıkaracağını, dağdaki teröristlerin inmeleri için
her türlü kolaylıkları sağlayacağını söyledi…

– “Bu daha başlangıç” diyen Tayyip Erdoğan, “Diyarbakır değişirse
Irak ve Suriye de değişir” dedi.

– Yani, Türkiye’de bir Kürt Federasyon kurulursa
Irak ve Suriye’de kurulması kolaylaşır.. demeye getirdi.

Tayyip Erdoğan’ın son zamanlarda diline doladığı Yeni Türkiye söyleminin
anlamı bu!

ABD’nin yayınladığı BOP haritasına baktığınızda,
BOP eşbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın söyleminin ve eyleminin ne olduğu daha iyi anlaşılır.

Evet, ABD’nin sıkıştırdığı Tayyip Erdoğan bunları yaparken,
Meclis’teki ana ve yavru muhalefet ne yapıyor?
Biri, milletin gazını almaya, öbürü de desteğini sürdürmeye devam ediyor.

Peki bu durum karşısında  ayağa kalması ve milleti de ayağa kaldırması gereken gerçek Atatürkçülerle gerçek milliyetçiler ne yapıyor?

Gerçek Atatürkçülerin çoğu ayakta da gerçek milliyetçilerden öyle belirgin ve
örgütlü bir tepki görülmüyor henüz.

  • Tanrı Dağı kadar Türk, Hıra dağı kadar Müslüman olanlar hani nerdeler?

“Ya sev ya terk et” diyerek, kendini en büyük milliyetçi ve vatanın gerçek sahibi sananlar! Nerdeler?

Ama Türk milleti ayakta!

Vatanı böldürmeyeceğiz!

Büyük ülkelerin büyük liderleri Ankara’ya Atatürk’ün ayağına gelirdi. Tayyip Erdoğan ise Diyarbakır’a, Amerikan kuklası bir aşiret liderlerinin ayağına gidiyor. Daha düne kadar Türk pasaportuyla gezen ve subaylarımıza ‘komutanım’ diyen, postal yalayıcısı birinden medet umuyor.

Tayyip Erdoğan’ın içine düştüğü durum işte bu!

AKP, PKK, Barzani ittifakı şarkılı, türkülü törenlerle Türkiye’yi parçalamak için
yeni hamleler yapsalar da, sonuçta yenilmeye ve kaybetmeye mahkumlar.

Çünkü o çok güvendikleri ve kucağına sığındıkları ABD çöküyor.

Çünkü AKP iktidarı çöküyor, Kürt halkı PKK’ya itibar etmiyor,
Barzani kendi bölgesinde zor durumda.

Bakın, Diyarbakır gibi bir ilde, İbrahim Tatlıses ile Şıvan Perver bir konser vermeye kalksa, inanın 100-150 bin insan toplanır o miting yapılan meydana.
Oysa AKP-PKK Barzani ittifakının yanına bir de Tatlıses ve Perver eklendiği halde, meydandaki kalabalık 40 bini geçmez.

Kaldı ki  “VATANI BÖLDÜRMEYİZ” Türküyle Kürdüyle TÜRK MİLLETİ ayakta!

Haziran eylemleri devam ediyor.

Sadece bir günde ve Ankara halkından Atatürk’ün huzuruna çıkan insan sayısı
1 milyon! Bir de 10 Kasım günü saat 9’u 5 geçe Ata’ya saygı duruşunda bulunan
insan sayısını bir düşünün.

Denizde boğulurken kurtulmak için birbirlerine sarılanlar gibi karada kaybedenler de birbirlerine tutunarak kurtulmaya çalışıyorlar. Diyarbakır’daki ittifakın diğer anlamı budur.

Irak, İran, Suriye ve Türkiye kazanmaya, AKP-PKK ve Barzani kaybetmeye başladı.

AKP yıkıldığında ve Milli Hükümet kurulduğunda,
bölgemize yeninden huzur ve barış gelecektir.

Devlet Bahçeli ve Özellikle de Kemal Kılıçdaroğlu!

AKP’ye yandaşlık yapmaktan, bölücülerle ve cemaatlerle ittifak yapmaktan vazgeçmeli, bir an evvel ayağa kalkan Türk halkının önüne düşmeliler.

Aksi taktirde kaybedenlerin kaderine ortak olurlar.

Rıfat Serdaroğlu : KUZEY KÜRDİSTANA HOŞ GELDİNİZ


KUZEY KÜRDİSTANA HOŞ GELDİNİZ

RifatSerdaroglu

Rıfat Serdaroğlu

  • İhanetin telafisi, kahpeliğin bahanesi olmaz.

Adamın ruhunda kahpelik varsa, kırk sene beslesen yine de sana ihanet eder.

PKK’nın bir daha aday olmasını yasakladığı Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir namlı hain, Barzani’yi Belediye Binasında;

  • “Değerli Başkan, Kuzey Kürdistan’a hoş geldiniz.
  • Bugün Güney Kürdistan’ın Başkanı, memleketi olan Amed’dedir.
  • Kürtler ittifak olursa, inşallah Ortadoğu barışa ulaşacaktır. Ortadoğu barışa ulaşırsa Araplar-Kürtler ve Farslar da demokrasiye ulaşır” sözleriyle karşıladı.

İmam yellenirse, cemaat ne yapmaz ki!

Kendisine İstanbul İmamı diyen Başbakan Erdoğan
“Kürdistan” kelimesini telaffuz etti.
Üstelik bu kelimeyi, düşünerek-bilerek kullandı.
Beşir Atalay; “Daha önce uzun-uzun tartıştık.
Sonunda Başbakan’ın ‘
Kürdistan’ demesine karar verdik” diyerek bu kararlarını açıkladı.

T.C. Başbakanı “Kürdistan” derse, “Hain Osman” vatan toprağı olan Güneydoğu Anadolu Bölgemize “Kuzey Kürdistan” , Şanlı Diyarbakır’a “Amed” der ve
Belediye binasına da Kürdistan Bayrağını diker!

  • (Cumhuriyetin Değerli-Aziz-Kıymetli-Mübarek Savcıları, size saygılar sunarım)

Başbakan Erdoğan ve AKP, ateşle oynamaya devam ediyor.

ABD-İsrail ortak yapımı olan Büyük Ortadoğu Projesi
Eşbaşkanı Erdoğan, küresel çetenin dediklerini bir-bir yerine getiriyor.

Üstelik “Çözüm Süreci” dediği “Çözülme-İhanet” sürecinin kartopu gibi büyüyeceğini söylüyor.

Böylelikle, Türkiye bölünür ve Kürdistan diye bir devlet kurulursa,
onu tanıyacağını da peşinen kabul ediyor.

Dün de söylediğimiz gibi ne Başbakan Erdoğan’ın, ne “Kak-Abi” dediği Barzani’nin,
ne İmralı Canisi Öcalan’ın, ne de bunların hepsinin patronu Amerika’nın gücü,
Kürdistan diye bir yapılanma kurulmasına yetmez.

Başbakan Erdoğan, aklını başına alıp bir daha düşünmelidir.

Aksi takdirde Türk Milleti daha fazla sabredemeyip, meseleye kendisi el atacaktır.
O zaman, kimin gücü kime yetecek, kim sokağa çıkabilecek, kim korkudan
ülkeden kaçacak beraberce göreceğiz.

  • Eline silah alıp, Türk Milletinin askerini-polisini- insanlarını katledenler,
    Türkler ve Türkiye’ye gönülden bağlı Kürt kökenli T.C. Vatandaşları değildir.

Bu katil sürüsünün büyük bir kısmı önderleri gibi bölücü-ermeni tohumudur.

54 bin insanımızın öldürülmesinden sorumlu olan bu katiller, Başbakan Erdoğan istiyor diye, vatan topraklarında ellerini kollarını sallayarak gezmeleri için af’ mı edilecekler?

(Türk Ordusu’nun Muzaffer Komutanı Özel Paşa, sizi uzun-uzun öperim)

Hukuk Devletinde her suçun karşılığı olarak verilecek cezalar bellidir.

Devlet, ite-uğursuza-eşkıyaya boyun eğmez, suç işleyeni görmezden gelemez.
Bunu yapanlar suç işlemiş ve ihanet etmiş olurlar.

  • Türk Milletinin kabul etmeyeceği bir affı kimse gündeme getiremez.

Düşman kör nişancıdır, sizi nerenizden vuracağını iyi bilemez.
Dost diye bildikleriniz ise sizi nereden ve nasıl vuracaklarını iyi bilir.

Türk Milleti artık düşmanını çok iyi biliyor.
Kendisine “Dost” olarak yanaşan ve iradesini hileli bilgisayar programı yoluyla
gasp edenleri de artık tanımaya başladı.
Hesap günü yakındır.

Kim ki Türk Milletine ihanet eder, hesabı mutlaka sorulur.
Böyle biline…

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM Grup Konuşması – 19.11.13

Dostlar,

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bu gün, partisinin grup toplantısında
haftalık konuşmasını yaptı ve deyim yerinde ise epey ama epey esti, estirdi, gürledi..
Sanırız şimdiye dek yaptığı en sert konuşmalardan biri idi.

Başbakan R.T.  Erdoğan’ın 16.11.13 günü Diyarbakır’da yapıp ettikleri gerçekten yenilir yutulur içerikte değildi.

Başbakan, üstlendiği / kendisine yükletilen misyonun gereğini, kendi ağzıyla kezlerce kamuoyu önünde itiraf ve kabul ettiği BOP Eşbaşkanlığı görevinin kaçınamayacağı gereklerini yerine getiriyor adım adım. Sıkı ise yapmasın, hemen deliğe süpürüleceğini biliyor. Bu bakımdan hem dışarıyı oyalayıp tepkisini almamak, hem PKK- BDP – KCK – HDP’nin isteklerini gıdım gıdım da olsa yerine getirmek hem de içerideki ulusalcı kesimleri “isyan ettirmemek” gerekiyor..

Kabul ve itiraf edelim ki ciddi biçimde zorda Erdoğan.. Bu siyasal satrancı çook ustaca sürgit götürme olanağı artık kalmadı. Görece önemsiz sayılabilecek küçük,
dahası orta boy ve hatta büyücek boy ödünler tükendi.. Artık bıçak kemiği kesiyor..

Apaçık özerklik aşamasına, Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimi resmen sayılacak düzeyde eylemli (fiilen – de facto) olarak tanıma aşamasına gelindi. Telaffuz da edildi “Irak Kürdistan’ı” diye.. Hemen ardından bu gün de bir TV programında
Diyarbakır (yakında Amed!?) Belediye Başkanı Osman Baydemir de
“Türkiye Kürdistan’ı” deyiverdi.. Her şey planlı ve kabul edelim ki
ustalıkla götürülüyor.

Başbakan, çarpıta çarpıta Mustafa Kemal Paşa‘nın ağzından çıkan Kürdistan sözlerini istismar ediyor ve Türkiye’yi önce özerk bölgeye, sonra federal bölgeye ardından konfederasyona – bölgeli devlete ve sonunda bağımsız Kürt devletine =
2. İsrail’e ülkemizin güneydoğu bölgesini vermek üzere adım adım, göz göre göre hazırlıyor.

Bahçeli de bunlara isyan ediyor galiba.. Ama eylemde ne olacak göreceğiz.
Bahçeli içtenlikli ise, öncelikle 9 Kasım 2013 günü Ankara’da yaptıkları mitingde MHP’lilerin yürüyüş kollarında neden “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” demeyip
“Alparslan Türkeş’in askerleriyiz” diye slogan attıklarını açıklamalıdır.
Bu paye öbüründen daha mı yüksektir?

Hadi bunu geçtik; CHP ve İP başta olmak üzere TBMM dışı ulusalcı kesimlerle uygulamalı seçim işbirliğine girişmelidir.

  • Eskisi gibi ayrı ayrı adaylar çıkartılır ve bölgelere göre en güçlü tek adayda ortaklaşılmazsa AKP her şeye karşın gene ipi göğüsleyebilir.
    O zaman da adama sorarlar :

– Kuru gürültünün anlamı ne??
– Sen kimden yanasın?
AKP her sıkıştıkça payanda olmanın anlamı ne ?
(Türban, Cumhurbaşkanı seçimi, 4+4+4 vd.)

  • Sayın Bahçeli içtenlikli ise, yarın CHP’ye seçim işbirliği çağrısı yapmalıdır.

Haydi bu seçimde de ayakta kaldı MHP, sonrasında savunacağı bir şey kalmayacağına göre silinip gidecektir.

Haydi Bahçeli, haydi MHP; seçim işbirliği tek ama tek çare, sakın unutmayın,
gerisi boş laf!

Devlet beyin konuşmasının satırbaşları aşağıda, okunmalı..

Sevgi ve saygı ile.
19 Kasım 2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===================================================

MHP Grup Toplantısı Konuşması, TBMM, 19.11.13

(Özet, SÖZCÜ Gazetesi, http://sozcu.com.tr/2013/genel/bahceli-konusuyor-3-409367/, 19.11.13)

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Diyarbakır’da gerçekleşen
Erdoğan-Barzani görüşmesine sert tepki gösterdi.

portresi

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin
grup toplantısında milletvekillerine seslendi.

Bahçeli, konuşmasına usta tiyatro sanatçısı Nejat Uygur’un vefatını hatırlatarak başsağlığı dilekleri ile başladı.

MHP Lideri, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü de unutmadı ve tüm öğretmenlerin yaklaşan öğretmenler gününü kutladı.

Bahçeli’nin konuşmasından satır başları şöyle:

DERSHANE TARTIŞMASI

Hükümet adına reform ve devrim denilerek milli eğitim sisteminin posası çıkarılmakta derisi yüzülmektedir. Şimdi de dershane meselesi çıkarılmıştır. Ailelerin istekleri
kökten çözülmüştür de bir tek halledilmesi gereken dershaneler kalmıştır.
İlke olarak dershanelerin özel okula dönüşmesi gerektiğini önceden gündeme getirmiştik. Dershanelerin kaldırılması yerinde bir uygulamadır.
Dershane sahiplerini mağdur etmeyecek çare de bulmak lazımdır.

Öğrencilerin dershaneye mecbur bırakılması acizlik. Dershaneye mecbur bırakan nedenler masaya yatırılmalı. Öğrencilerin okulda bulamayıp da dershanelerde aldığı nedir? Oradaki öğretmenlerle milli eğitim sistemindeki öğretmenler aynı tedrisatın öğretmenleridir. Başbakan ve hükümetinin dershane üzerinden yürüttüğü politikanın esasen nedeni nedir? İşler şimdi mi sarpa sarmıştır?

BARZANİ-BAŞBAKAN BULUŞMASI

Türkiye Cumhuriyeti’nin 90 yıllık tarihinde bugünkü kadar ihanet görülmemiştir.

ALMANYA ZİYARETİ

14 Kasım’da Almanya’ya hareket ettik. Avrupa Türklüğü’nün sorunlarına
Türk Federasyonu çözüm aramaktadır.

Almanya’daki Türkler’in en büyük beklentisi çifte vatandaşlıktır. Din adamı, Türkçe öğretmeni gibi eksiklikler acilen tamamlanmalıdır. Başbakan Erdoğan acilen gözünü açmalıdır. Türk aileleri asimile olmamak için çok direnmiştir. Deniz Feneri’nin ucunun nerelere uzandığı sır değildir. İki kültür, iki dil, iki din arasında bocalayan
Türk kardeşlerimize özellikle hükümetin duyarlı olması gerekmektedir.

DİYARBAKIR ZİYARETİ

Hainlerin tarihine bakarsanız, satılmışların çarşaf çarşaf ifşa edildiğ kitaplara bakarsanız aradığınızı bulursunuz. Geçen Cumartesi günü yaşananlar kimsenin hoşnuna
gitmemiştir. Cani ile Başbakan’ın fotoğrafları aynı pankarta konulmuştur.
Biz millet olduk olalı içimizden hiç bu kadar hançerlenmedik.
Hiç bu kadar köşeye sıkışmamıştır. Cehaletin bu kadar mevki ettiği başka bir dönem olmamıştır. Düşmanlığın bu kadar iltifat gördüğü bir dönem yoktur. Mazideki isyancılar gözlerini açmış, Ali Kemal yattığı yerden kalmış, Haçlılar tekrar ayaklanmış ve hükümetle bütünleşmiştir. Başbakan Erdoğan olmayan meşrebine uygun davranmıştır. Peşmerge başı bu ihamet buluşmasına gelirken, 19 Ekim’de PKK’nın takip ettiği Habur Yolu’nu takip etmiştir. Şivan Perver ile gövde gösterisi yapmıştır. Başbakan Erdoğan’ın dost dediği bu terör destekçisi sanki babasının çiftliğine gelir gibi
Türkiye’ye girmiştir.

Öcalan terörist değil, T.C. devleti teröristtir diyerek İsveç’te konuşan rezil bu kişidir.

Allah Kahretsin!

Türk dilini başımızdan def edelim diyen densiz bu kişidir.

Sıfır sorun mucidi Dışişleri Bakanı özür dilemiştir. Tüm değerlerimize
dirsek çevirmiş bir eşkiyaya bu denli sıcaklığın anlaşılabilir bir tarafı yoktur.
PKK’lılara gösterdiği çoşkun, aşkın sevginin kendi içinde tutarlı bir yanı vardır.

  • Erdoğan ya Kandil yetiştirmesidir ya Türk düşmanıdır ya da
    Türk milletinin kanını emmeye yeminli özel çevrelerin özel görevlisidir.

Diyarbakır’daki açılış törenini 28 Ekim’de ödül alan başka bir PKK’lının
ölüm yıldönümüne getirmiştir.
Türk milleti için kıyamet alameti değil midir? Bu nasıl bir iştir ki, birisi ödül verecek kadar şuur kaybı yaşar, biri anma düzenleyecek kadar gözü kararır.

Ahmet Kaya’dan şiir namına zırvalar sıralarken protokolde gözyaşları sel olmuştur. Şehit için ağlamayanlar teröristler için ağlamıştır. Ahmet Kaya’ya bu kadar matemlidir o zaman en kısa zamanda bir anıt yaptırıp yakınlarında bir ev tutup anıtı seyretmelidir. Bu PKK’lının suçu saz çalmaktır. Öldürmek için ille de
tabanca mı kullanmalıdır. Senin gibi zihniyetler canlı bomba olamaz mı?

MALAZGİRT RUHU CANLANIR

Zamanı gelince Malazgir ruhu da canlanır, İzmir’de denize dökülenlerin torunları da yeniden dökülür.

Teröristlerin yanında olanlar ancak hainliğin tarihini yazarlar.
Diyarbakır’da Barzani’yi konuk etmek, Kürdistan’ı meşru göstermek en büyük hainlik. Başbakan Erdoğan Kürdistan için umut mu verecek sorusu kısa sürede
cevap buldu.

Türkmen kardeşlerimizi peş peşe katleden, Türkmen şehirlerinin ismini değiştiren, teröristleri giydiren bir alçak, Başbakan’da hayalini bulmuştur.

ALLAH’TAN CEZANIZI BULACAKSINIZ

Allah’tan cezanızı bulacaksınız.
Diyarbakır’ın belediye başkanı çıkıp Kuzey Kürdistan demektedir.
Senin elinden tuttuğun bu belediye başkanı ne demektir.

Hukuk insanları nerede?
Bu ülkenin savcıları nerede?

KURTULUŞ YAKINDIR

Başbakan vatanı yalnız görmemelidir.
Türk milleti hainleri tarihin çöplüğüne atmaya hazırlıklıdır.
Milli mücadele yıllarında kurtarıcı Türk milleti olmuşsa, yine aynısı olacak,
gökkubeyi hainlerin başına getirecektir.

Kimse ümitsiz olmasın kurtuluş yakındır.

Erdoğan’ın Yüce Divan’a çıkması yakındır.

Bahçeli sözlerini “Ne Mutlu Türküm Diyene!” sözüyle tamamladı.

Suay Karaman : COŞKU..


COŞKU

portresi2

 

 

 

 

Suay Karaman

Büyük kurtarıcımız, eşsiz liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü, ölümünün
75. yıldönümünde, her zaman olduğu gibi yine en derin saygı, şükran ve özlemle andık. 75. ölüm yıldönümünde bu büyük insanın değeri, her geçen yıl daha da artmaktadır. Atatürk’ün emperyalizme verdiği unutulmaz dersler, günümüzde anısına ve emanetlerine yönelik giderek artan saldırıların asıl nedenidir. Ancak bu saldırılar püskürtülecek ve emperyalizme bir kez daha hak ettiği ders verilecektir.

İlk kez bu yıl saat 21’e dek ziyarete açık kalan Anıtkabir’e, bir milyondan çok insanın gitmesi, Atatürk sevgisinin ve laik cumhuriyet coşkusunun bitirilemeyeceğini kanıtlamaktadır. Benzer görüntüler, öbür illerimizde de sergilendi.

“Ata’ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok” diyenlerin,
“bu cumhuriyetin sonu geldi” diyenlerin, bu görüntüler karşısında şaşırmaları doğaldır. Çünkü halkın Atatürk sevgisi, bunları söyleyenlere de günü gelince gereken yanıtı verecektir.

Adana’da halkın Atatürk’e olan coşkulu sevgisi karşısında, siyasi iktidarın Adana Valisi Hüseyin Avni Coş da coşarak, kendisini protesto eden vatandaşı polise göstererek;

  • “O gavatı bana getirin!” dedi.

Hüseyin Avni Coş, müfettişken yine coşarak, başbakanı belediye başkanlığı döneminde aklamıştı. “Gavat” kelime anlamı olarak; karısını başkalarına satan demektir. Bir valinin bu derece düzeysiz, basit ve ilkel bir söylemde bulunması,
ancak AKP iktidarı sayesinde gerçekleşmektedir.

28 Ekim 2010’da, şimdi CHP’nin sessiz milletvekillerinden Oktay Ekşi’nin
Hürriyet Gazetesi’ndeki yazısında “analarını bile satan işte o zihniyetin marifetleri” sözlerine kızıp, köpürenler “gavat” diyen valiyi “yedirmeyiz” demektedirler.

Atatürk, 16 Kasım 1937 tarihinde Diyarbakır’ı ziyaret etmişti. Bu ziyaretten tam 76 yıl sonra Başbakan Erdoğan, ‘teröre yataklık yapıyor’ dediği Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ile görüşmek için Diyarbakır’a gitti. Daha önce hükümet için sert sözler söyleyerek, has bir küfür eden Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, kendisini bu kez ‘hoşgeldin’ diyerek karşıladı. Düşmanı dost, dostu düşman yapan emperyalizmi tanımadan, bu topraklara barış gelmesi hayaldir.

“Türkiye terörist devlettir, Apo barış savaşçısıdır” diyen Şivan Perver kod adlı İsmail Aygün isimli sanatçı da, bölünme senaryosunda rol almış ve başbakandan övgü dolu sözler işitmiştir. Şivan Perver ve İbrahim Tatlıses, sahneye çıkınca, başbakanın eşi ağlamıştır. PKK terör örgütü tarafından masum insanlarımız öldürülürken, güvenlik güçlerimiz şehit edilirken ağlamayanlar, bölünme sürecine destek olmaktadırlar.

Başbakan yerel seçimler öncesinde genel af sinyali vererek, bebek katillerini, canileri salıvermek düşüncesindedir.

  • Bölünme sürecinin kolay olmasını sağlamak için Türk ordusu zindandadır, yurtsever insanlar hapistedir ama terör örgütünü dışarı çıkarmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar.

Toplumu uyutarak, ülkeyi bölmeye ve vatanı satmaya çalışanlara dur demenin zamanı gelmiştir.

  • AKP ile Barzani’nin işbirliğini, ABD istemektedir!
  • Ama unutulmamalıdır ki ABD’nin asıl isteği Türkiye’nin bölünmesidir.

Diyarbakır’da bölünme görüşmelerinde, Kürdistan kelimesini kullananlar,
suç işlediklerinin farkındadırlar. Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı olmakla övünen Tayyip Erdoğan, emperyalizmin çıkarları doğrultusunda ülkeyi yönetmektedir. Sandık diyerek, demokrasi diyerek halkı kandıranlar, demokrasilerde vatanı parçalama hakkı olmadığını seçimlerde göreceklerdir.

Karısını satanlara “gavat” deniyorsa, ülkesini satanlara ne denmelidir?

Bu ülkenin tarihinde, ‘Vatana İhanet Yasası’ var. Bunu bilmeyenler, emperyalizme meze olmaktan kurtulamayacaklardır.

  • Mustafa Kemal Atatürk’ün;
    “Vatana ihanetin nedeni olmaz, er ya da geç bedeli olur.” sözü,
    siyasal iktidarın kulağına küpe olmalıdır.

Bu ihaneti görmek istemeyenlerin ve sessiz kalanların da, yaşanan olaylardan
aynı derecede sorumlulukları bulunmaktadır.

Her 10 Kasım’da büyük bir coşkuyla Anıtkabir’e giderek, Atatürk’e sahip çıkmak, aslında laik cumhuriyetimizi korumaktır, tam bağımsızlığa sahip çıkmaktır ve emperyalizme karşı olmaktır. Bunu herkesin, özellikle de siyasal iktidarın çok iyi bilmesi gerekmektedir.

  • Mustafa Kemal Atatürk’ün cumhuriyetimizi emanet ettiği gençler;
    bu ülkeyi böldürmeyecektir, vatanı sattırmayacaktır…

(İlk Kurşun Gazetesi, 18 Kasım 2013)

Akillerin raporu Bumerang oldu, halkı uyandırdı, RTE ve AKP’yi vuruyor!

Akillerin raporu Bumerang oldu, halkı uyandırdı, RTE ve AKP’yi vuruyor!
Dostlar,

“Akillerin” raporu malumun ilanından başka birşey değil..

BOP eşbaşkanlığı kapsamında ülkemizi bölme amaçlı planın 11. yılda
artık kemale erdiği düşünülüyor ve halkımız AKP’yi kovmadan tamamlanmak istiyor..

Özet ve çıplak anlatım budur.

Atlantik ötesinin bölücü planları doğrultusunda misyonla göreve getirilenler,
acı hatta kan kusturucu ilacı sevimli hale getirmeye çabalamaktalar.

Ancak bu halk sanıldığı gibi koyun ya da aptal asla değil.

Raporun bu 1/3 özet metninde (8/25 sayfa) “Kürt” sözcüğü 24 kez, “Türk” sözcüğü ise 21 kez geçmekte.

  • Yerel parlamentolar olmalı. Eyalet sistemi olmalı.. denilmekte.
  • Anadilde eğitim istenmekte!
  • Lozan’dan günümüze kadar Kürt halkı kandırıldı, kandırılmaya çalışıldı.
    Artık kandırılmak istemiyoruz. Kürtlerden ziyade Türkler ikna edilmeli.” denmekte.
  • “Öcalan” metinde 7 kez geçiyor ve “Öcalan’ın serbest bırakılması ” istenmekte!
  • PKK 7 kez geçmekte ve “PKK ve silahlı güçler muhatap alınmalı” denmekte.
  • Genel af istenmekte..
  • Terörle Mücadele Yasası’nın kaldırılması istenmekte..
  • “İttihat ve Terakki’den bu yana Kürt sorunu Kürtleri zabt u rabt altına alma sorunudur. Her seferinde Kürdistan‘a yeni fetihler düzenledi.” denilmekte.

Anayasasına göre ülkesiyle ve milletiyle bölünmez bir bütün olan
Türkiye
Cumhuriyeti’nin hem halkı hem de toprakları fiilen bölünmek istenmekte.

Yürürlükteki anayasa buna izin vermediğinden, bir YENİ ANAYASA yutturmacası tutturulmuş durumda.

Sözde akillerin raporu her şeyi apaçık etti. Halkımızın da gözünü iyice açtı..

Her şeyde bir hayır varmış, AKİLLER RAPORU bumerang oldu ve RTE ile AKP’sini vurdu. Akiller (akıllı adamlar!? / sakiller? / yiyiciler?) aklınızla yaşayın e mi!?

Mızrak artık çuvala sığmamaktadır ve halk, “trajik müttefik”ten önce RTE’yi deliğe süpürmek üzere 36 gündür sokaklarda tencere tava çalarak..
“Tayyip istifa” çağrısı
yapmakta..

Anlayana..

Sevgi ve saygı ile.
5.7.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================


İşte Akillerin Erdoğan’a sunduğu rapor                      :

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan‘ın ev sahipliğinde Çalışma Ofisi’nde
Akil İnsanlar final toplantısı gerçekleştirildi. Saat 14:00 sıralarında başlayıp
17:30 sıralarında sona eren toplantıda Akil İnsanlar heyetleri Başbakan Erdoğan’a raporlarını sundu. (http://siyaset.milliyet.com.tr/iste-akillerin-erdogan-a-sundugu/siyaset/detay/1728347/default.htm, 26.6.13)

İşte Akillerin Erdoğan'a sunduğu rapor

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ev sahipliğinde Çalışma Ofisi’nde Akil İnsanlar final toplantısı gerçekleştirildi. Saat 14.00 sıralarında başlayıp 17.30 sıralarında sona eren toplantıda Akil İnsanlar heyetleri Başbakan Erdoğan’a raporlarını sundu.

Akil İnsanlar Heyeti Doğu Anadolu Grubu’nun “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı” aracılığıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sunduğu rapor ortaya çıktı. Rapora göre heyet, Malatya, Elazığ, Hak, Van, Tunceli, Erzincan, Bingöl, Bitlis, Muş, Iğdır, Kars, Ardahan, Ağrı, Erzurum ile birlikte 14 il, Yüksekova, Tatvan, Doğubeyazıt, Mutki, Güroymak ile birlikte 5 ilçe ve Altınova, Hasköy, Digor, Dağpınar, Susuz beldeleriyle birlikte toplam 24 yerleşim biriminde çalışmalar yürüttü.

Başkanlığını Can Paker ‘in yaptığı ve Sibel Eraslan, Ayhan Ogan, Mahmut Arslan, Abdurrahman Dilipak, İzzettin Doğan, Abdurrahman Kurt, Zübeyde Teker ve Mehmet Uçum’un yer aldığı heyetin 171 ayrı yerde 29 bin 546 kişiyle görüşmeler yaptığı belirtildi. Bu görüşmelerde 2 bin 10 kişi söz alarak, 159 kişi ve kurum hazırlık yaparak yazılı 860 kişi de toplantılar sırasında yazılı görüş bildirdi.

SÜRECE İLİŞKİN ÖNERİLER VE TALEPLER

Raporda sürece ilişkin öneri ve talepler 6 başlık halinde toplandı.
Bu talepler şöyle sıralandı:

1-SOSYAL PSİKOLOJİYE İLİŞKİN ÖNERİLER VE TALEPLER

-Batıdakiler ön yargılardan kurtulmalı
-Bölgede çatışmadan kaynaklanan ağır travmaların Türkiye kamuoyunda bilinmemesi, bunun sebebiyet verdiği yanlış algıların düzeltilmesi için gayret gösterilmesi
-İnsani taleplerin Türkiye’nin farklı bölgelerindeki insanlar tarafından “bölünme hassasiyetiö olarak değerlendirilmemesi
-Diyanetin barış sürecinde aktif rol üstlenmesi, veda hutbesi ekseninde kardeşlik hukukunu öne çıkarması
-Sürece zarar veren dilin (terör örgütü, bebek katili vb.) bırakılması
-Psikolojik travmaların izalesi için sosyal projeler geliştirilmesi
-Devlet tarafından haksızlığa uğratılmış tüm kişilerin itibarların iade edilmesi
-Şeyh Said, Said Nursi, Seyyid Rıza vb. isimlerin itibarlarının iadesi
-Kardeş şehir, kardeş aile uygulaması yapılmalı
-Kanaat önderleri devreye sokulmalı
-1937 ve 1938 Dersim soykırımlarının kınanması
-Etnik ve mezhebi ayrımcılıklara ve asimilasyon politikalarına son verilmesi
-Batı bölgelerinde yaşayanlar için doğuya turizm seferberliği başlatılmalı. Batı doğuyu tanımalı, doğu batıya kendini tanıtmalı.
-Bu ülke artık tek din, tek dil gibi söylemleri kaldırmıyor.
-Tekçilikten vazgeçilmeli. Tek dil, tek millet değil, ortak vatan, ortak devlet denmeli.
-Devlet hem Kürt halkından hem de (yanlış ve eksik bilgilendirdiği için) Türk halkından özür dilemeli.
-Kalıplaşmış deyimlerden vazgeçilmeli: Türk bayrağı, Türk milleti, ne mutlu Türküm diyene, Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur, ürkiye Türklerindir, bir Türk dünyaya bedeldir gibi.
-CHP ve MHP olumsuz tavrını bırakmalı. Siyasiler aralarındaki cedelleşmeyi bırakmalı. Başbakan kıymetli bir iş yapıyor, işine odaklanmalı. Muhalefet de sürecin başarısı için çağırılmalı. Başbakanın davetine gelmezlerse cumhurbaşkanı çağırmalı. Kavl-i leyyin öne çıkmalı. Barış sürecinin sorumluluğu tek başına Ak Parti’nin üzerinde kalmamalı.

2-SİYASİ ÖNERİLER VE TALEPLER
A-HUKUK DÜZLEMİNDE
Yeni anayasa
-Anadilde eğitim
-Seçim barajının kaldırılması
-Siyasi partiler kanununun değiştirilmesi
-Yerel yönetimlere daha fazla yetki verilmesi
-TMK’nın kaldırılması
-Siyasal genel af
-Öcalan’ın serbest bırakılması (bu talep Öcalan’a yakın siyasi hareketler tarafından örgütlü olarak dile getirilmiştir, ancak diğer bazı Kürt siyasi grupları da (azadi gibi) bu talebe katılmıştır. Bu talep Öcalan’ın koşullarının iyileştirilmesi olarak ifade edilen ve ilgili bölümde yer verilen talepten farklı olarak gündeme getirilmiştir.)
-Gerçek demokrasi olmadan barış olmaz. Süreç karşılıklı konuşabilme, bir masa etrafında buluşabilme anlamında başarılı ama barışın tüm boyutlarıyla olabilmesi için gerçek demokrasi olması lazım.
-Türkiye milletvekilliği, yerel parlamentolar olmalı. Eyalet sistemi olmalı
-Diyanet yeniden yapılandırılmalıdır.
-Sivil temsilciler meclisi.
-Cemevleri ibadethane statüsünde yasal zeminde ifadesini bulmalıdır: 2009’da Demokratik Açılımla birlikte Alevi çalıştayları üzenlendi. Ama Alevilerin beklentilerine cevap verilmedi. Mesela Cemevlerine izin çıkmadı. Alevilerin ödedikleri vergilerle camiler inşa ediliyor ama hiç Cemevi yapılmıyor.
-Tüm mağdur edilenlere tazminat ödenmeli.
-Teorik demokrasiden pratik demokrasiye geçilmeli.

B-YÜRÜTME / İDARE VE GÜVENLİK DÜZLEMİNDE

-Sadece PKK ve silahlı güçler muhatap alınmamalı. Bölge halkı topyekün muhatap alınmalı. Şeyhleriyle, Seydalarıyla ve diğer yapılanmalarıyla birlikte.
-Yol kontrollerinin kaldırılması
-Mayınların temizlenmesi
-Köylere geri dönüş
-Karakol ve kalekol yapımlarının durdurulması
-Koruculuğun kaldırılması
-Koruculuk yapanların sosyal haklarının güvenceye alınması
-Bölgeye atanan yöneticilerin halkla uyumlu olması
-Çatışma dönemlerinde görev yapanların rotasyonu
-Atamalarda “doğu hizmetiö ifadesinin kaldırılması
-Yer isimlerinin iadesi (Dersim, Gever, Çolemerik, Elaziz)
-Cadde, okul, havaalanı gibi yerlerde İnönü, Fevzi Çakmak, Abdullah Alpdoğan, Sabiha Gökçen gibi isimlendirmelerin terk edilmesi
-Sol örgütler: Özellikle Tunceli’de PKK sonrası dönemde TİKKO ve MKP gibi yapılanmalara dikkat edilmeli. PKK’nın ağır silahlarının bu örgütlere bırakılacağı ifade ediliyor. Tunceli halkı bu örgütlere silahlı mücadelenin çıkmaz yol olduğunu anlatmalı.
-Tunceli’de şehri BBG evi gibi gözetleyen kameraların kaldırılması
-Tunceli’de baraj yapımlarının durdurulması
-Seyyid Rıza’nın mezarının gösterilmesi
-Dindarların sorunları da görülmeli. Devlet dinle de barışmalı. Bölgede hala Kur’an öğretenler cezalandırılıyor.
-Başörtüsü sorunu halledilmeli.
-Üniversitelerde ajanlaştırma faaliyetlerine son verilmeli.
-Diyanet İşleri Başkanlığıyla görüşün: ümmet dili kullanılsın. Kavmiyetçi ifadeleri çıkarsınlar. Türk kelimelerini çıkarıp Kürt yazsanız ve aynı hutbeleri Yozgat’ta okusanız ne olur?
-Öcalan serbest bırakılmazsa bile barışı yönetmesi sağlanmalı. Hiç olmazsa şartları iyileştirilmeli.

C-YARGISAL SÜREÇLER BAKIMINDAN

-Ergenekon operasyonlarının Fırat’ın doğusuna da taşınması
-Roboski olayının çözülmesi
-Uludere katliamından dolayı özür dilenmeli ve failleri cezalandırılmalı.
-Toplu mezarların ortaya çıkarılması
-Hasta tutukluların serbest bırakılması ve tedavilerinin yapılması
-Geçmişte yanlış yapan yönetici, asker ve polislerin yargılanması
-Korkmaz Tağma gibi alenen zulmeden ve bilinen askerler yargılanmalı.

3- İKTİSADİ SÜREÇLERE İLİŞKİN ÖNERİLER VE TALEPLER

-Yayla yasaklarının kaldırılması
-Sınır ticaretinin açılması
-Sınırların önemsizleştirilmesi politikası çerçevesinde serbest dolaşım düzenlemelerinin yapılması
-Yargı paketleri yanında ekonomik paketler de olmalı.
-Bölgenin hayvancılık, tarım (özellikle bazı bölgelerde organik tarım), arıcılık potansiyeli harekete geçirilmeli.
-Bölgenin turizm potansiyelini harekete geçirmeye yönelik özel girişimler olmalı.

4-KÜLTÜREL ÖNERİLER VE TALEPLER

-Eğitim sistemi baştan aşağı sıfırdan yenilenmeli. Sıkıntıların temelinde eğitim sistemi var.
-Medyanın kullandığı dili değiştirmesi, süreci destekleyen bir dil kullanılması
-Eğitim programlarının bölgeye göre yeniden yapılandırılması. Tarih ve mantık dersleri üzerine eğilmek gerekiyor.
-Sürece zarar veren dizilerin kaldırılması
-Diyarbakır cezaevinin insan hakları müzesine dönüştürülmesi
-Irkçı, şoven ifadelerin dağlardan ve tabelalardan kaldırılması
-Andımızın kaldırılması
-Demokrasi üniversitelerde de olmalı. Üniversitelerden siyasi baskılar da kaldırılmalı. Özgür bilim ve sanat olmalı. Gerici ve faşist uygulamalara son verilmeli. Öğrencilerin kulüp kurmasına izin verilmiyor. Hocalar ayrımcılık yaparak Kürt öğrencilerin kulüp danışmanlığını kabul etmiyor.
-İslami STK’lar laik ulusalcı yaklaşımlardan uzak durmalı. Hakiki İslam anlayışı uygulanmalı. Medreselerin ihyası ve toplumsal barışa katkısı sağlanmalı. Islah ve irşad hamlesi başlatılmalı. Kur’an ve sünnet ekseninde olmazsa nasıl olacak? Hamas ve El-Fetih arasında arabulucu olanlar burada niçin hamle yapmıyor? İki pınar Şeyh Said ve Said- Nursi. İade-i itibar olmalı.
-Akil insanlar heyeti genişletilmeli ve kalıcı olmalı. Konumunuzu biliyoruz. Karar verici değilsiniz. Ama “hakikat arayıcısıö olduğunuzu görüyoruz. Adalet adına mağdurlardan mazlumlardan yana olmalısınız. “Barış elçileri” ve “umut elçileri” denebilir. “Cemaat-i Hak”. Hakkı ortaya çıkarmak için teşkil olunan ve cemaat yapan kimselersiniz. “Bilge kişiler heyetiö.
-Devlet anlayışı değişmeli. Bir akil insanlar heyeti de devletin askerini, polisini sürece hazırlamalı. Türk kurtlaşmasının çözümü Kürt kurtlaşması değildir. Devletin mankurtlaştırması da değildir. Ulus devlet ve kutsal devlet algısından sarf-ı nazar edip, kerim, müşfik, hâdim ve munis devlet anlayışına geçilmeli. Cumhuriyet herkese (Sünniye, Aleviye, Kürde vb.) sınır getirdi. Zaman içerisinde herkes kendisi olmaktan çıktı. Barış sürecinin selameti için devlet dinle, Ankara Anadolu’yla barışmalı.
-Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu gibi kurumlar yanında Kürt Dil Kurumu, Kürt Tarih Kurumu gibi kurumlar da olmalı.
-Yaşayan Diller Enstitüsü mezunlarına öğretmenlik hakkı verilmeli.

5-SOSYAL ADALET TALEPLERİ (İstihdam, gelir güvencesi ve teşvikler vb.)
-İşsizlik çözülmeli
-Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı
-Gelir güvencesi için sosyal politikalar geliştirilmeli
-Bölgeye yönelik teşvikler artırılmalı
-Bölgede görev yapan özellikle polislerle ilgili çalışma koşulları düzeltilmeli ve terfi uygulamalarında eşitlik sağlanmalı (akademi mezunlarıyla yüksekokul mezunları arasındaki eşitsizliğin giderilmesi, yani standart polis olarak mesleğe başlayanlar ile polis akademisi mezunu olarak başlayanlar arasındaki ayrımcılığın ortadan kaldırılması)

6-DOĞAYA İLİŞKİN ÖNERİLER VE TALEPLER

-Toplumsal barış tabiatı da görmeli. Ormanlar, dereler, toprak, su bunlar da yok ediliyor.
-Bölgenin yok edilen, yakılan ormanları yeniden kazandırılmalı. Bölgenin ormanları yok edildi. Köy korucuları ağaç dikmekle vzifelendirilsin
-Bölgede (özellikle Tunceli Munzur ve Pülümür vadilerinde) yapılması düşünülen HES’ler bir kez daha düşünülmeli.

SÜRECE İLİŞKİN ENDİŞELER
Raporda görüşmelerde sürece ilişkin öne sürülen endişeler de paylaşıldı. Endişeler “Güvence” ve “Yöntem” başlığı altında anlatıldı.

1-Güvence çerçevesindeki endişeler
-Yine kandırılacak mıyız?
-8 defa yaşanan bu süreç 9. defa akamete uğrayacak mı?
-Fail-i meçhul deniyor oysa hepsinin failleri bellidir.
-Hiç kimse boşu boşuna dağa çıkmamıştır.
-Başbakan dün söylediğini bugün nakzedecek açıklamalar yapıyor.
-Hükümet samimi değil.
-Önümüzde seçimler var ve Suriye politikasından dolayı konjonktürel olarak barış istiyorlar.
-Sistemler zaten barışı sağlamak istemezler.
-Birileri bu ülkenin sahibi birileri de misafir değil.
-Operasyonlar durdurulmadı, yeni korucular alınıyor, yeni çete örgütler kuruluyor, karakollar inşa ediliyor.
-Akrabalarımın kanını helal edebilirim ama boşa gitmemeli.
-Türkiye Cumhuriyeti sadece Türklerin mi olacak?
-Kürt halkının önderini 4 duvar arasında tutarak nasıl barışacaksınız?
-Dilinizi değiştirmeden nasıl barışacaksınız?
-Akil insanlar terör ifadesini kullanabiliyor. Bu tarafsızlığı zedeler.
-Lozan’dan günümüze kadar Kürt halkı kandırıldı, kandırılmaya çalışıldı. Artık kandırılmak istemiyoruz.
-Kürtlerden ziyade Türkler ikna edilmeli.
-Bölgede kontrol noktaları, akrepler, namlular çok fazla.
-Türk devlet aklı ve vicdanına güvenemiyoruz. Bize bu konuda nasıl bir garanti verilecek?
-Türkler Kürtlerle eşit olmak istemiyor.
-Doğduğumdan beri hep kardeş olduğumuzu söylediler. Oysa bunu göremedik. Dolayısıyla ben artık kardeşlik değil hukuk zemininde eşitlik istiyorum.
-Türk Kürt kardeşliği de eşitliği doğurmayabilir. Birebir eşitlik olmadan kardeşlik söylemi de doğru olmaz.
-Cemaat dernekleri, vakıflar vb. kurduruluyor. Sanki Hamidiye alaylarının modernizasyonu gibi.
-Barış ama hangi barış? Rencide eden bir barış olmaz. Psikolojik savaşı devam ettirenler var.
-Yeni Şark Islahat Raporları istemiyoruz.
-Türk basını hala aynı kötü dili kullanıyor.
-İttihat ve Terakki’den bu yana Kürt sorunu Kürtleri zabt u rabt altına alma sorunudur. Her seferinde Kürdistan’a yeni fetihler düzenledi. 205’te Başbakan güzel şeyler söyledi ama sonrasında yanlış adımlar atıldı. Her iki liderin de tutumu takdire şayan. Ama kaygılarımız var.
-Kürtlerde şu anlayış gelişti: DEVLETE GÜVEN OLMAZ. Bu süreç umarız bu ifadeyi yalanlar. Bizlere ne verildiği soruluyor: biz kimseden lütuf beklemiyoruz, gasp edilen haklarımızı talep ediyoruz.
-Gerilla anneleri yavrularına kavuşabilecek mi?
-Geri çekilmeler için yasal güvence olacak mı?
-Hakikatleri Araştırma Komisyonu olacak mı?
-Kimlik ve inanç hakları tanınacak mı?

2-Yöntem ve sonuçla ilgili endişeler
-Öcalan’ın ve PKK’nın muhatap alınması doğru mu?
-Bölünme kaygısı. Kürtlere bağımsızlık mı veriliyor?
-Neler verildi?
-Proje yerli mi yoksa hâkim güçlerin dayatması mı?
-AKP, BDP, PKK ekseninde yürütülen bu süreçte kim kiminle?
-Bu heyette bulunmak sizleri vicdanen rahatsız etmekte midir?
-Dağda öldürülenlere şehit denilebilir mi?
-PKK siyasi parti olarak kabul ediliyor sizler bundan rahatsızlık duymuyor musunuz?
-PKK’lılar serbest bırakılacak mı?
-TC ifadesi çıkarılacak mı?
-Özerk bir yönetim kurulacak mı?
-Silahsızlandırma sürecinde karşı tarafa verilen tavizler nelerdir?
-Anayasal süreçle tatmin olunacak mı? Yoksa başka talepler mi var?
-Kürt siyasi hareketi ne istediğini, devlet de ne verdiğini anlatmalıdır?
-Barışa taraftarız ama içinde ne olduğunu bilmiyoruz.
-Diğer ülkelerin dayatmasıyla mı oluyor?
-Kürtlerle oluyor da Alevilerle niçin olmuyor?
-BOP kapsamında mı hareket ediliyor?
-İran, Irak, Suriye hep birlikte düşündüğümüzde acaba mezhep kavgasına mı çekiliyoruz.
-Sınır dışına çıkanlar, Suriye’de Kürt Bölgesi kurulması için mi savaşacak?
-Sınır dışına çıkanlar, daha sonra çok daha güçlü bir biçimde içeri girip tekrar sorun olmayacaklar mı? Bunun güvencesi nedir?
-Öcalan ne olacak? İçeridekiler ne olacak. Af var mı?
-Örgüt her şeyiyle çekilecek mi?
-İlerisinin neler getireceğini hiç kimse bilmiyor. Neticelerden endişe edenler var. Devlet parçalanacak mı? Bu konulara tatmin edici açıklamalar yapılmalı. Daha açık konuşulmalı. Sürecin adımları anlatılmalı. Kitleleri tatmin edici açıklamalar yapılmalı. Süreç seçimlere ve iç siyasete malzeme yapılmamalı.
-Bölünme olacak mı? Öcalan serbest bırakılacak mı?
-Mesela sadece etnisite sorunu değildir. Mesela Hanefilik bize dayatılıyor oysa biz Şafii’yiz.
-Süreç, şehit ailelerine zarar verecek mi? Haklarında gerileme olacak mı? Şehitlere verilen değer azalacak mı?
-Terörle mücadele döneminde görev alan güvenlik güçlerinin itibarsızlaştırılmasından endişe ediyoruz. Yakın zamana kadar kahramanken, şimdi “hain” gözü ile bakılmaktan korkuyoruz. Bizlerin yaşadığı sorunların da dikkate alınması gerekir.

RAPORUN SONUÇ KISMI

Raporun sonuç bölümünde ise değerlendirme ve tespitlere yer verildi. Bu değerlendirmeler şu şekilde dile getirildi:
“Bizler ülkemizde yaşanan problemlerin Türk-Kürt, Alevi-Sünni problemi olduğunu düşünmüyoruz. Problemin temelinde başından beri bu ülkenin insanıyla üstenci bir ilişkiyi sürdürmeye çalışan baskıcı, dışlayıcı ve tasarlayıcı vesayetçi devlet yapısının, sivil ve askeri bürokrasiye dayalı siyasal paradigmanın ve özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yakın geçmişe kadar uygulanan zalim ve insafsız devlet politikalarının yattığını düşünüyoruz. Problem, devleti ve güvenliği esas alan bir yaklaşımdan kaynaklanmaktadır ve ülkemiz insanı artık bu anlayış yerine toplumu ve özgürlükleri esas alan bir yaklaşıma ihtiyaç duymaktadır. Türkiye 21. yüzyılda büyüme ve insan hakları açısından da örnek gösterilen bir ülke olabilme yolunda ilerlerken bu alanda var olan problemlerini çözüme kavuşturmak zorundadır.

Bu sebeple başlatılan çözüm süreci son derece önemli. Çünkü çözüm süreci, bu ülkenin büyümesinin önündeki engelleri kaldırmanın, var olan problemleri çözebilme iradesinin zeminidir. Barış içinde ve birliğimizi muhafaza ederek hem bölgede hem de bütün dünyada Türkiye’nin daha etkin bir ülke konumuna gelmesini sağlayacak bir sürecin başlangıcıdır. Ülkemizde ve bölgemizde istikrarın sağlanabilmesi, ekonomik yatırımların yapılabilmesi ve geleceğe umutla bakabilmemiz açısından öncelikle silahların susması, güvenlik eksenli endişelerin ortadan kaldırılması gerekmektedir.

Bu süreçle birlikte Türkiye’nin büyüyebileceğine, bölgeye huzur ve refah gelebileceğine, bölge insanının şu anda 3000 dolarlarda seyreden yıllık gelir payının onlarca kat artabileceğine inanıyoruz.

1.Çözüm süreci, ayrılma değil, bir arada aydınlık yarınlara umutla bakabilme sürecidir.
2.Çözüm süreci, bir arada, eşit, kardeşçe, dostça yaşayabilme adına, geleceği hep birlikte kurabilme iradesinin cesurca ifade edilmesidir.
3.Türkiye’de yaşayan herkes artık bölünme endişelerini bir kenara bırakmalıdır. Çünkü bölge insanları bölünmeyi değil, dmokratikleşme ekseninde eşit vatandaşlar olarak Türkiye’nin büyümesine katkıda bulunmayı istemektedir.
4.Silahların susması ve çatışma ortamının ortadan kaldırılması yolunda Kürt sorununun çözümüne yönelik adımlar, bölünme değil, barış ve huzur ortamımızın inşası anlamına gelir. Türkiye Toplumu bir bütün olarak kan ve gözyaşı istemiyor. Artık barışın hâkim olması arzu edilmektedir.
5.Çözüm ve barış süreci devam ettirilmelidir. Bu sadece bir bölgenin değil, hepimizin meselesidir. Süreci her kesimin sahiplenmesini ve desteklemesini umuyoruz.
6.Türkiye geldiğimiz bu noktada eş zamanlı olarak hem yirminci yüzyıldan bugüne aktardığımız demokrasi eksiğini gidermek hem de yirmi birinci yüzyılın yeni demokrasi ihtiyacına yanıt vermek şansını yakalamıştır. Siyasal demokrasi açısından çağ atlamanın eşiğindeyiz. Bu şansı ancak demokrasi koalisyonunu güçlendirerek ve demokratik merkezi destekleyerek gerçeğe dönüştürebiliriz”
http://siyaset.milliyet.com.tr/iste-akillerin-erdogan-a-sundugu/siyaset/detay/1728347/default.htmhttp://siyaset.milliyet.com.tr/iste-akillerin-erdogan-a-sundugu/siyaset/detay/1728347/default.htm