Etiket arşivi: emperyalizm

SOMA’DAN ŞİLİ’YE ANADOLU STRATEJİSİ!

SOMA’DAN ŞİLİ’YE ANADOLU STRATEJİSİ!

portresi

 


Dr. Alper AKÇAM

Ortaokul ve lise öğrenim yıllarında çok duyardık,

  • “Anadolu çok stratejik bir noktadadır;
    bütün düşmanların gözü bizim topraklarımızdadır!”

 

Bu yarı demagojik söylemle epeyce yurtseveri CIA güdümündeki sözde milliyetçi örgütlere toplamışlardı. Aydınlara, yazarlara, namuslu hukukçulara, bilim insanlarına kurşun sıkan birçok tetikçi aynı zamanda vatanını kurtarıyor sandı kendini.
Aradan zaman geçti, gelişen iletişim olanakları, koca deniz filoları, havada binlerce kilometre etkili silahlarla toprak olarak coğrafyaların önemi belki geriledi ama, Anadolu hâlâ çok önemli bir stratejiye sahip.

Emperyalizm, Orta Doğu, Yakın Asya ve Afrika politikalarında Anadolu için kurup büyüttüğü farklı bir “Siyasal İslam” modeli ile kültürel, askeri yayılmasını kolayca yaptı.

  • 2002 yılında el çabukluğuyla gerçekleştirilen bir Alicengiz oyunu ile
    AKP birkaç ay içinde iktidara oturuverdi. (AS: 3 Kasım 2002 seçimleri..)

Sonrasında yaşanan gelişmeler sırasında, çevre coğrafyalara ateş düştü,
kardeş kavgaları patlak verdi. Bu arada kimi iç çelişkiler, “iktidar – cemaat”, “cunta – Müslüman Kardeşler” kavgaları yaşanıyor olsa da bu ülkelerde yükselen İslami siyaset ve “köktendinci” hareketlerin arkasında Sovyetlere karşı girişilen
Yeşil Kuşak hareketinden başlayarak emperyalist gizli servislerin ve
işbirlikçi Arap sermayesinin parmağı olduğu çok açıktır.

Kurtuluş Savaşı ile 7 düvele dişle tırnakla karşı koymuş, işgalci güçlere
hiç ummadıkları bir ders vermiş olan Anadolu coğrafyasının şimdi emperyalist yayılmacılık ve şiddet için aracı bir konuma düşmüş olması; Suriye’den Libya’ya,
hatta Nijerya’ya dek yaşanan iç çatışmalarda Türkiye’nin dolaylı olarak da olsa yer aldığı gerçeği içimizi acıtmaktadır.

Emperyalizmin son zamanlarda çok başarılı olamadığı bir coğrafyayı Anadolu’yla birlikte ele almakta yarar var. Birkaç on yıl öncesine dek arka arkaya patlatılan CIA güdümündeki askeri darbelerle milyonlarca evladını toprağa vermiş, işkencelerde yitirmiş Latin Amerika ülkeleri kendi yerli kültürleri üzerinden başlattıkları bir direniş hareketiyle bugün emperyalizme kafa tutar duruma geldi. Chavez’den Morales’e,
yerli önderler, onlarca yıldır ABD’nin burnunun dibinde, tüm bir halk olarak emperyalizme karşı direnen Küba’dan aldıkları esinle yeraltı ve yerüstü zenginliklerini kamulaştırıp halklarıyla paylaşıyorlar. Şirketlerin, yağmacıların kışkırttığı kimi toplumsal güçlerle çatışmalar sürüyor olmakla birlikte, Latin Amerika ülkelerinin eskisi gibi ya da şu andaki Anadolu gibi birilerinin arka bahçesi olmadığı çok açıktır.

Anadolu ile Latin ülkeleri arasındaki ekonomik ve kültürel benzeşmeler ise inanılmaz boyutlardadır. Osmanlı kuruluş döneminde Anadolu’da tüm toprakları Müslüman
ortak malı yapmış “Dirlik Düzeni” yerine, orada “Calpulli” denen bir sistem vardı. Anadolu’da birçok ilerici, devrimci atılımın kaynağı olmuş Horasan gelenekli göçerliğe karşı, Latin Amerika’nın “Çiçimeka” denen yerli göçerleri vardı.
Latin Amerika’nın sözlü kültür geleneklerinden doğmuş “Büyülü Gerçekçilik” ile Cumhuriyet’ten sonra kendi halk kültürünün güçlü kaynaklarına yönelmiş Türk edebiyatı arasında da önemli koşutluklar bulunabilir.

Türkiye’de Köy Enstitüleri’ni kurup bu toprağa derin izler bırakmış
Tonguç Baba
ile Meksikalı eğitimci Vasconcelos’un yaptıkları arasında benzerlikler bulmak kolaydır. Tonguç’un Anadolu halk kültürünü temelde tuttuğu eğitim uygulamaları, son zamanlarda EZİLENLERİN PEDAGOJİSİ ile adı çok duyulan Brezilyalı eğitimci Paula Freire’nin kuramsal açıklamalarını ondan 35 yıl önce
yaşama geçirmeyi başarmıştı.

Dün (21 Mayıs 2014 günü), Ankara Üniversitesi Latin Amerika Çalışmaları Araştırma
ve Uygulama Merkezi’nde (LAMER) yapılan bir toplantının izleyicisi oldum.
Arjantinli edebiyatçı Etcheverry ve dostum Haluk Erdem’i dinledim. Merkez Müdürü Prof. Dr. Mehmet Necati Kutlu’nun anlattığı bir öykü tümünden etkili, yürek yakıcı oldu. 2010’nda Şili’de meydana gelmiş ve 33 işçinin 69 gün sonra kurtarıldıkları,
geçen günler içinde işçilerin yer altında maç izleyebildiği kurtarma çalışmalarına katılmış bir ekibi Türkiye’ye çağırmıştık dedi (Yanlarında getirdikleri bir taşı merkezimizin en değerli anısı olarak saklıyoruz diye ekledi). Kurtarma çalışmalarının anlatılacağı toplantıya Zonguldak’taki Amele Birliği’ni de çağırmak istedik,
onların da dinlemeleri, izlemeleri hoş olacaktı… Ancak birçok kez telefonlar etmemize, fakslar çekmemize karşın ilgi göstermediler… Yöneticilerine ulaşmayı başardım sonunda, özel olarak çağırdım kendilerini dedi hocamız… Yanıt olarak bu tür toplantılara katılmalarının hoş karşılanmayacağını, yerel yönetici ve işletme ilgililerinin kendilerini kara listeye alacaklarını bildirmişler, ısrarlara karşın üzülerek gelemeyeceklerini, ekmeklerinden olmak istemediklerini belirtmişler…

Şimdi şapkamızı önümüze koyup düşünelim…

– 33 işçinin yer altından 69 gün sonra kurtarıldığı bir madenle,
– 301 canın birkaç saat içinde, ömrünün baharında çocuklarını yetim bırakarak uçup gittiği başka bir maden.

İkinci maden bizim ülkemizde, kara toprak Soma’da… Olaydan sonra insanlar tekmelenip tokatlandı, halkı yatıştırmak için Soma’ya kafilerle din adamları gönderildi

  • Madencinin fıtratında ölüm vardır; bu kaderdir denildi,
    hoca vaazlarıyla, futbol toplarıyla kederli insanların acısına kül atıldı,
  • Kapitalizmin iğrenç yüzü gölgelendi, iktidarın zeytinyağı gibi üstte kalarak başkalarını suçlama politikası ile halk bir kere daha kandırıldı.

Evet; Anadolu çok stratejik bir yerde, emperyalizm ve kan emici kapitalizm için
içler acısı günler yaşanıyor… Demokrasi adına bu günlere geldiğimiz yolları emperyalizme ve yerli ortaklarına açmak için kıçını yırtan liboş tayfası
acıyan yerlerine kına yakabilir artık!

İnsanların yüzlerle ifade edilen rakamlarla çıkarlar için toprağa verildiği bu ülkenin özgürlüğe varışı, kurtuluşu, tüm komşu coğrafyaların da kurtuluşu olacak belki.

Tüm dünyanın gamını, efkârını dağıtacak…

  • ŞİLİ’DEN SOMA’YA KARDEŞÇE BİR YAŞAM,
    DÜNYA BARIŞI İÇİN DAVRAN ANADOLU…

 

Türker Ertürk : İSKOTA LAÇKA

İSKOTA LAÇKA

Turker_Erturk_E._Amiral

Türker Ertürk

Geçtiğimiz günlerde İşçi Partisi’nin
9. Genel Kurultayı Ankara’da toplandı ve Sayın
Doğu Perinçek
 tekrar Genel Başkan seçildi.
Kendisini ve İşçi Partisi’ni kutluyor önümüzdeki dönemde
onlara üstün başarılar diliyorum.

Ülkemiz gerçekten zor bir dönemden geçerken, varlığı yaşamsal olarak
tehdit altındayken, koşar adım iç savaşa, bölünme ve parçalanmaya doğru giderken İşçi Partisi, onun yarattığı örgütler ve medya gerçekten bir destan yazdı. Hele Perinçek’in dört duvar arasından bile örgütünü yönetebilmesi her türlü takdirin üzerindedir. Sanırsınız ki, zindanda değil de, sınırsız (namütenahi) iletişim imkanlarıyla donatılmış bir parti genel merkezinde bulunmaktadır.

Bunlar doğru da, sadece bu mücadeleye dayanarak ülkemizin felakete doğru gidişini durdurmak mümkün müdür? Kesinlikle hayır! Şunu bilmenizi isterim!
Hayır değerlendirmesini çalışma odamda teorik veriler üzerine inşa etmedim. Anadolu’yu ve Türk insanın yaşadığı tüm dünyayı dolaşarak ve azımsanmayacak sayıda yurttaşımızla konuşarak, sohbet ederek, iletişimde bulunarak ve onların değerlendirmelerini veri olarak çalışmalarıma katarak bu sonuca ulaştım.

Bakınız emperyalizm sorunları olmakla birlikte hala çok güçlüdür. Emperyalizmin bölgemizi ve ülkemizi dönüştürecek, başkalaştıracak, bölüp parçalayacak projeleri
adım adım gerçekleşmektedir.

  • Emperyalizmin yerli işbirlikçisi olduğundan tereddüt bile etmediğim Erdoğan ve AKP’nin açılımları emperyalist projenin ülkemize yönelik
    sindire sindire gelen merhaleleridir.

Mücadele hamasetle olmaz

Emperyalizmle ve onun canımıza kast etmeyi planlamış projeleri ile başa çıkmanın yolu “birleşmek” ten geçmektedir. Geniş kitleleri kucaklamayan veya kucaklayamayan
bir antiemperyalist mücadele ekseninin başarısız olması kaçınılmazdır.

Emperyalizmle, onun plan ve projeleri ile mücadele duygularla, hamasetle ve sloganlarla olmaz. Akıl ile olur! Bu nedenle geçtiğimiz cumartesi günkü yazıma
“Bir elimde iskota diğerinde yeke” başlığını atmış bugünkü yazıma da başlangıç olacak girizgahı yapmıştım. Çünkü yelken kullanımı rüzgar gücünün akıl ile dizginlenmesi, kontrol edilmesi ve arzu edilen amaçlar doğrultusunda kullanılabilmesi feraseti ve becerisidir.

Emperyalizmi durdurabilmek için birleşmeye, birleşmeyi sağlamak için aklımızı kullanmaya ihtiyacımız var. Ünlü bilim insanı Albert EinsteinÖnyargıları parçalamak, atomu parçalamaktan zordur.” diyor.

Evet, bugün tehlike bu kadar yüksek boyutlara ulaşmasına rağmen hala birleşememiş olmamızda önyargılarımızın çok büyük katkısı var! Şimdi önümüzde iki seçenek var:

Ya niçin böyle önyargılarımız var diye sinirleneceğiz ve bunu yok sayacağız.
Ya da önyargılarımızı da bir veri olarak değerlendirip sorunun çözümüne katacağız.

Mustafa Kemal Atatürk Anadolu’ya çıktığında geçmişi, deneyimi, yaygınlığı ve programıyla İttihat ve Terakki adı altında bir örgüt vardı. Ama Atatürk mücadelesinde bu örgütün insanlarını ve fedailerini çok kullanmasına rağmen başka bir örgüt kurdu. Çünkü Atatürk akıl adamıydı İttihat ve Terakki ile birleştirici olamayacağını biliyordu.

İlk hedef AKP’nin defi!

  • Bugün bizim hiç kimseyi ama hiç kimseyi öteleyecek, dışlayacak ve antiemperyalist mücadeleden uzaklaştıracak lüksümüz yoktur.
  • Geniş ve kitlesel birlikteliğe ihtiyacımız vardır.
  • Ortak paydamız Atatürk’te birleşmek, antiemperyalist yaklaşım göstermek
    ve Milli bakış açısına sahip olmaktır. Payda sadeleştikçe, basit anlatımla
    ifade edildikçe ve ayrıntı içermedikçe birleşme kitleselleşir.
    Herkes bana gelsin demekle birleşme olmaz!

Birleşme hedefine varabilmek için yelkenlerimizi sağcımızın, solcumuzun, milliyetçimizin, ülkücümüzün ve dindarımız yani milli olan tüm kesimlerin rüzgarı ile doldurmamız gerekmektedir. Her konuda mutabakat sağlamamız gerekmez.

  • İlk hedef Türkiye’ye yönelik emperyalist projeyi akamete uğratmak için işbirlikçi AKP iktidarının ve zihniyetinin derhal defedilmesidir.

Eğer yelkenleriniz yeterince rüzgarla dolmuyorsa iskota (Ana yelkeni idare eden halat ve palanga donanımının adı) laçka (gevşetilir) edilir ve dümen açısı bir miktar değiştirilir.

Savaş gemileri fırtınalı havalarda, çok ağır deniz şartlarında ve çatışma ortamında
akıllı komutanların akıl dolu kararları ile salimen hedeflerine doğru ilerlerler.
Aksi durum, hedefe ulaşmayı sağlamadığı gibi mürettebatınızın, size inananların
ve mücadele arkadaşlarınızın telef olmasına neden olur.

Saygılar sunarım.

ABD Yeni Bahane Peşinde!


Dostlar
,

Sayın Prof. Türkkaya ATAÖV, Ankara Üniv. Siyasal Bilgiler Fakültesinden emekli Uluslararası İlişkiler uzmanıdır. Özellikle Filistin sorunu ve sözde Ermeni soykırımı konusunda uzmanlığı ile bilinir. Afrika Kurtuluş Mücadelelerinin Tarihi de ünlü kitapları arasındadır.

Suriye’de askıya alınmış gibi duran sıcak savaş, –emperyalist jargonda “müdahale” denilmekte!?- ve ardalanı (arka planı) hakkındaki makalesi çok öğretici..

Özellikle yazının sonunda sorulan soruya Türkiye’yi son derece tehlikeli kanlı serüvenlere kısır çıkarları adına gözükara sürükleyen AKP yönetimi yanıt vermeli.

Türkkaya hocanın boynunda kravat düğümü yerine iri bir metal Atatürk madalyonuna dikkat..

ADD web sitesinde yayımlanan MİLLİYETÇİLİK başlıklı makalesinin  okunmasını da yeğinlikle (şiddetle) öneririz.. (http://add.org.tr/milliyetcilik.html)

O, son derece sıkı bir Atatürk aşığı..

Adı Türk + kaya.. Türkkaya

Soyadı Ata + öv.. ATAÖV..

80 yaşını aşkın bu Kemalist bilge”yi, yaşamı boyunca tutarlı çizgisi
ve çok değerli bilimsel üretimi için şükranla ve hürmetle selamlıyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
20.9.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=========================================

ABD Yeni Bahane Peşinde!

Türkkaya Ataöv-4, Ulusal Eğ. Drn. Ermeni sorunu, 09.05.09


Prof. Dr. Türkkaya ATAÖV

“ABD savaştan vazgeçti” yaygın yorumuna kanmayalım. Esad’ın direnişiyle Putin siyaseti ABD’yi köşeye sıkıştırdı, ama Vaşington’un elini tetikten çektiği yorumu yanlış.

Ne emperyalizm tüm olanaklarını kullanmadan asıl amaçlarından yan çizer,
ne de biz görüntüyle aldanacak bebekleriz. Obama’nın dedikleri bir yalana dayalıdır.

  • ABD ekonomik ve siyasal düzeniyle onun kulu medya askeri müdahale istiyor.

Bu aşamada emperyalizmin dünya üssü Vaşington yeni ama uydurma bahaneler kotaracaktır. Kuşkusuz, tutarsa!

Komşu Suriye’deki çatışmayı, dıştan gelen para, silah, örgütleme, eğitim ve baskılara karşın, Şam yönetimi kazanıyor.

ABD’nin hedefi Şam’ın elinden kimyasal silahları almak değil, tüm Ortadoğu’yu
kendine bağımlı kılmak için başı dik duran Esad yönetimini devirmek, öteki komşumuz İran’la Lübnan’da Hizbullah’a da benzer müdahalelerin kapılarını biraz daha açmaktır.

Emperyalizmin ne olduğunu bilen gerçekçilerin yorumu ancak bu olmalıdır.

ABD ve yandaşlarına karşı çıkan Rusya-Suriye-İran ortak diplomasisi parlak bir
ara dönem yaşadı. Yasaklı silahları teslim seçeneği İran Meclisi’nin ulusal güvenlik kurulu başkanı Alaeddin Borucerdi’nin geçen hafta Şam’a gitmesinden sonra ortaya atıldı. Gerçekte, bu üç başlı eksen Vaşington’a içine düştüğü açmazdan çıkma olanağı armağan etmiş oldu. Bu üç başlı kümeden başka, ortak toplantılarını Kırgızistan’da yapmakta olan Şanghay İşbirliği Örgütü de var.

Obama yönetiminin zikzakları, O’na oy vermiş olanların O’nun maskesinin ardındaki çirkin “neo-kon” yüzünü görmesini belki sağlamıştır. Ama ABD-Britanya-Fransa-Arap Birliği ekseni de müdahale nedenini gizleyecek yeni bir propaganda masalı türetme peşindedir. “Sosyalist” balonu çoktan sönmüş olan Fransız Hollande’ın Suriye’ye müdahaleyi Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 7’nci bölümüne uydurmaya çalışarak ABD’ye destek vermesini ve Obama’nın da en son konuşmasında sözde sınırlı
askeri harekâtın kendi çıkarları gereği olduğunu söylemesini gereği gibi değerlendirelim.

  • Kuşku yok ki Vaşington, Suriye’yi bombalayabilmek için
    yeni bir masal uydurma arayışı içindedir. 

“Arap Birliği” denen örgüt bir Suudi Arabistan sömürgesidir. İslamın gerçek sahibi görünmek isteyen Suudilerle İsrail’in ortak isteği Suriye’deki düzenin şimdi değişmesidir. Emperyalizmin kulu bu Arap kümesi de iyi bilmeli ki, Ortadoğu’da kimyasal silahların yasaklanması İsrail’i de içine almalıdır. Ama bunu ağzına bile alan yok. Anlaşılan, bu ırkçı devlet, nükleer olanlar dahil, her türlü silaha sahip olabilir.
Üç güçlü Siyonist baskı kuruluşu (AIPAC, ADL, RJC) Vaşington’da sürekli işbaşındadır. Üçü de konuyu sanki bir Amerikan güvenliği söz konusuymuş gibi sunuyorlar.

Büyük mali sermaye ABD silahlı kuvvetlerine, o da kul Obama’ya buyruk veriyor.
ABD ve yandaşları Ortadoğu’yu geçmişte emperyalizm yararına bölmüş olan antlaşmaların yenilenmesi düşleri içindedirler. Ortak amaçları tüm bölgeyi
ABD tekellerine iyice bağlamaktır. Ne demeli? “Allahu ekber” mi?

Bunun yeni adımı nasıl olabilir? Örneğin, Suriye’de bir muhalif küme, müdahalecilerden alacağı malzeme ve buyrukla genelde Şam denetimli bir toprağın köşesinden İsrail’e bir kimyasal saldırıda bulunabilir. Böyle bir senaryo ABD müdahalesini sanki haklı çıkarır. Filistinlilerin haklarına gözlerini kapayan, kendileri Irak’ta uranyum ve Gazze’de beyaz fosfor kullanmış olanlar gizlice örgütledikleri bu suçu Şam’a yüklemekten çekinmezler. Suriye’ye saldırı bu gerekçeyle yer alırsa, Suriye ile Rusya’nın bir savunma antlaşması yapması mantıklı değil midir? O durumda ne olacağını Türkiye’deki karar-vericiler enine boyuna düşündüler mi? (Cumhuriyet, 19.9.13)

E.Sarızeybek:EN TEHLİKELİ ÖRGÜT AKP’dir! / The Most Dangerous Terrorist Organisation is JDP-AKP in Turkey!

Okumaya devam et

ATATÜRK : .. Biz Her Şeyi Gençliğe Bırakacağız.. / We will leave everything to the Turkish Youth

Aşık Mahzuni Şerif şiiri: Amerika katil! / Poem by M. Şerif : America; The Murderer!

Amerika_katil

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün sözleri..

Ataturk’un_sozleri