Etiket arşivi: Cumhur İttifakı

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 26 Nisan 2023

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

HİZMETLİ

YSK, milletvekili adayı olan bakanların görevlerinden istifa etmesine gerek olmadığına karar verdi.

Birilerinin kararını resmileştirdi desek…

BATIK

RTE, ” Faizi düşüreceğiz dedik ve düşürdük. Ne oldu, battık mı? ”

Batmadık da çıktık mı?..

YAŞASAYDI

DSP’yi AKP’ye satan, muhalefeti  (küffar) Müslümanlık dışı olarak niteleyen Önder Aksakal, “Deniz Gezmiş yaşasaydı Erdoğan’a oy verirdi” dedi.

Deniz Gezmiş mertti, çıkarı için döneklik yapmazdı…

HİZBULLAH

HÜDA-PAR mitinginde, “Dik dur eğilme, Hizbullah seninle” sloganları atıldı.

Yöneticiler, “bizim Hizbullah ile ilgimiz yok” demişler, RTE ve Bahçeli inanmıştı.

Hayret!..

MİLLİ

Hüda-Par Gen. Bşk. Yapıcıoğlu, yeni anayasada değiştirilemez maddeler olmaması gerektiğini ve “Türk Bayrağı” yerine “Türkiye Bayrağı” denmesi gerektiğini söyledi.

Cumhur İttifakı’nın yerli ve milli parçası!..

YÜZÜK

Son günlerde en beğendiğim nükte şöyle, “Tek yüzükle gideceksin, gerisini milletin!

BESLEME

Yeşil Sol Parti (HDP)’den İstanbul milletvekili adayı Hasan Cemal, FETÖ‘nün kumpas davalarını savunarak, “Sanki ne Balyoz vardı ne Ergenekon vardı, hepsi unutuldu” ifadelerini kullandı.

Beslenmenin karşılığı…

YÖNLENDİRME

Kılıçdaroğlu’na türbe ziyaretinde saldırıldı ve mezarlıkta dua okurken laf atıldı.

İmam, O’nun kıbleyi bilmediğini üfürünce cemaat pisledi…

TEHLİKE

Cübbeli Ahmet, “Kadın koku sürünüp dışarı çıkıyor. Çok tehlikeli Allah muhafaza.”

Tehlike, beyni uçkuruna bağlı olanlar

ÇOCUK

Öğrenci konumundaki RTE, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle Enerji Bakanlığı koltuğunda oturan depremzede öğrenciye “Sayın bakanım, bu muhalefet bizim dilimizden anlamıyor, onları ne yapacağız?” dedi.

Çocuktur, sorar…

YALANCI

RTE, Sultan Ahmet Camii’nin avlusunda yaptığı mitingde Millet İttifakı‘nın DİB’ lığını kaldıracağı yalanını söyledi.

Müslüman!..

OKUMA

Binali Yıldırım, son kez çıktığı TBMM kürsüsünde İstiklal Marşı’nı kağıda bakarak başarıyla! okudu.

Şiirde (ğ) olsaydı apışır kalırdı…

SIĞINTI

MHP lideri Bahçeli, “Suriyeli sığınmacıları güvenli, gönüllü ve onurlu şekilde ülkelerine geri göndermek için aziz milletim sıra sende.” dedi.

Sığıntı olmanın zorluğunu biliyor…

Bu yazı 24 saat geçmeden engellenecek

Murat Ağırel
Murat Ağırel

murat.agirel@cumhuriyet.com.tr
Son Yazısı / Tüm Yazıları

18 Nisan 2023, Cumhuriyet

 

En baştan söyleyeyim… Bu yazı 24 saat geçmeden engelleme kararı ile engellenecek.

HÜDA PAR’ın Hizbullah ile bağlantısı olduğu konusunda yapılan paylaşımların ve iddiaların yer aldığı 47 haber sayfasına erişim engeli kararlarıyla, internet sansürü uygulandı.

Çünkü Cumhur İttifakı, listelerinden aday bile gösterdikleri ortakları HÜDA PAR hakkında geçmişe dair (ilişkin) olumsuz hiçbir şey yazılmamasını istiyor.

HÜDA PAR yetkilileri ışık hızı ile mahkemelere başvuruyor, mahkemeler ışık hızı ile engelleme kararı çıkarıyor.

Ben yine de tarihe not düşmek istiyorum.

Rahatsız oluyorlar. Çünkü Millet İttifakı’nı HDP ve PKK üzerinden terör ile ilintili göstererek oy kazanma amacındalar.

Fakat Cumhur İttifakı’nın da en zayıf karnı burası…

Bilmeyenler için, Hizbullah denen kanlı terör örgütü yapılan operasyonlarla çökertildi. Yakalanan sanıklar bir bir vahşiliklerini itiraf etti. Mahkemede el yazıları ile yazılmış arşivlerinden çıkan mektupları okundu. Video kasetler ile işkenceye tabi tutulan kişilerin görüntüleri kayıt altına alındı.

TBMM araştırma komisyonu raporunda bu terör örgütünün süreci de uzun uzun anlatıldı. Mahkemedeki duruşma esnasında sanıklardan biri olan ve 109 kişinin ölümünde payı bulunan askeri kanat sorumlusu Cemal Tutar suçunu itiraf ediyor ve son savunmasında bakın neler diyor:

  • Beykoz’daki villada 15 milyon sayfalık örgüt arşivinin % 99’unu imha ettik. Hard disklere sıktığımız her kurşun polisin beynine sıkacağımız mermiden daha önemliydi. Ermeni, Yahudilerin dini inancı yaşama özgürlüğü varsa bu özgürlük İslam’a da tanınmalıdır. Anlattıklarımı hikâye dinler gibi dinliyorsunuz. Hiçbir şeyin hukukla çözüleceğine inanmıyorum. Cezaevinde bize baskı olursa o cezaevinin savcısı, müdürü, o ilin Emniyet müdürü, bizi yargılayan mahkeme heyetini Gaffar Okkan’ın yanına göndeririz.

Serbest bırakılanlardan Kemal Gülşen de mahkeme heyetine (kuruluna) şunları söylüyor:

  • Bu eylemlerin hepsini Allah için, İslam için yaptım.
  • Şu anda dışarı çıkarsam gözümü kırpmadan yine yaparım.
  • Hatta iddianameye yansımayan ve savcının çözemediği başka eylemlerim de vardır.
  • Savaşımız namaz içindir. Sizden adalet beklemiyorum. Mahkemenin vereceği karar siyasidir.

Bunları neden hatırlatıyorum? “Bizden başka milliyetçi yok, biz öz milliyetçiyiz” diye beyanlarda (bildirimde) bulunan Cumhur İttifakı’nın ortakları MHP ve BBP’ye sormak için.

HÜDA PAR yetkilileri “Hizbullah ile bağımız yok” diyor. Açın yayın organlarını. Sadece (yalnızca) göz gezdirin.

HÜDA PAR Genel Başkanı “Hizbullah bir terör örgütü müdür” diye sorulduğunda, “Terör örgütü olarak görmüyorum” dedi.

Yine katıldığı bir YouTube yayınında çocuk evlilikleri sorulduğunda “Kime göre çocuk, neye göre çocuk” cevabını verdi.

Sadece (yalnızca) o mu?

Eski HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, Kanal 42 televizyonunda yayımlanan Sümen Altı programında gazetecilerin sorularını yanıtlarken

  • Anayasanın ilk 4 maddesinin değiştirilebileceğini” söyledi. “5 darbeci general yazıyor biz de bunu ilah seviyesine çıkarıyoruz. ‘Bunu eleştiremezsiniz, değiştiremezsiniz, değiştirilmesini teklif dahi edemezsiniz’ düşüncesi akla ve mantığa uygun değil.” ifadelerini kullandı.

Mahkeme heyetini Gaffar Okkan’ın yanına göndeririz” diyen Cemal Tutar’ın sosyal medya hesabına bakın. Gaffar Okan, HÜDA PAR ve genel başkanı ile ilgili paylaşımlarını görürsünüz.

AKP’nin HÜDA PAR’lı milletvekili adayı Şehzade Demir’in yaptığı eski paylaşımlara bakın.

Genel Başkan Zekeriya Yapıcıoğlu’nun RUDAW’a verdiği röportajda, “Irak’la olan sınırlar suni sınırlardır. Ne Kürtler ne Türkler tarafından kararlaştırılmış sınırlar değil. Bu sınırlar çizilirken Kürtler bölünmüştür. Ama şu anda Irak Kürdistanı, Türkiye Kürdistanı, Suriye Kürdistanı ve İran Kürdistanı diye farklı parçalar vardır. Bu da bizim bölgemizin gerçeğidir. Gücümüz olsa da bu sınırları kaldırabilsek..” ifadelerini kullandı.

Ne diyelim; birlikte açılıştan açılışa koşan “öz milliyetçi” BBP Genel Başkanı Destici ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, HÜDA PAR genel başkanı ile çarşıları pazar ola…

İki koltuk için susmaya devam etsinler.

Aday listeleri, sultanlar ve kapıkulları

Barış Doster
Barış Doster
12 Nisan 2023, Cumhuriyet

 

Milletvekili aday listeleri açıklandı. Beklediğimiz üzere kıyamet de koptu. Hem iktidar blokunun hem muhalefet blokunun listelerine, parti tabanlarından tepkiler yükseliyor. Kızıp, adaylığını geri çekenler var. Küsüp, partisinden istifa edenler var. En çok da siyasal omurga yoksunları, koltuk sevdalıları, fırsatçılar var.

CHP; 6’lı Masadaki merkez sağcı ve AKP artığı müttefikleri yanında, Mustafa Sarıgül’e de listelerinde yer verdi. Toplam sayı 70’i geçiyor. Seçilebilir sıradakilerin sayısının 30’u aştığı söyleniyor. Az değil. Dahası, CHP’nin kendi kaynağından gösterdiği öyle adlar var ki evlere şenlik. Aralarında Kemalizm karşıtı, FETÖ’nün yayın organı Taraf gazetesi yazarı da var, gönlü HDP’de olanı da.

  • Belli ki CHP genel başkanı, yalnızca  sağcıları, sağın da sağındakileri değil,
    numaracı cumhuriyetçileri, Atatürk karşıtı liberalleri çok önemsiyor.

CHP örgütünden gelen adların oldukça dışlanması, olası bir başarısızlık durumunda genel başkanlık yarışına girebilecek olan parti yöneticilerine yakın adların listelerde pek yer bulamaması da gösteriyor ki, 14 Mayıs’tan sonra CHP’de gerilim artacak.

  • Bakalım, “İttifak siyaseti bunu gerektiriyor, çare yok. Bağrımıza taş basacağız”
    demek kurtaracak mı?

AKP’de de gerilim yüksek. Hem iktidar yorgunluğu var hem büyük bir başarısızlık. Her ne kadar parti; üç dönem kuralını, birkaç istisna (ayrık) dışında uygulasa da varolan milletvekillerinin üçte ikisini yeniden aday göstermese de, iki bakan dışında bakanların tümünü liste başlarına yazsa da, 6 binden çok aday adayının başvurduğu düşünülürse, tepki olmaması kaçınılmaz. Listelerde DSP ve HÜDA PAR’a yer verilmesi, tabanı genişletme çabasını gösteriyor. MHP, BBP ve Yeniden Refah Partisi’nin kendi listeleriyle seçime girmeleri ise kuşkusuz Cumhur İttifakı’nın sandalye sayısına olumsuz yansıyacak.

İYİ Parti’nin içi de kaynıyor. Özellikle de partinin Atatürkçü, laik, merkez sağ çizgideki isimlerinden Aytun Çıray’ın tepkisi büyük. Bunun sandığa ne ölçüde yansıyacağını seçim gecesi göreceğiz elbette.

HDP listeleri malum, ama iki ad var ki AKP’nin değirmenine çok su taşımış, iktidarın büyük sevgisini kazanmış, “yetmez ama evet” demiş, soldan sağa çok dönmüş adlar:

  • Hasan Cemal ve Cengiz Çandar. Listeye girmelerinde, HDP yönetiminin, emperyalizm destekli PKK terör örgütü yöneticilerinin yanında, olasılıkla ABD’nin de etkisi olmuştur.

İktidar kim olursa olsun, eğer seçimlerden sonra yeni bir “çözüm süreci” (gerçekte çözülme, çürüme, çöküş sürecidir) gündeme gelirse, Cemal ve Çandar’a çok iş düşer. AKP’den CHP’ye, Brüksel’den Washington’a bağlantıları güçlüdür.

Bu tabloda millet için acı olan şudur: Cumhuriyetin 100. yılında yapılacak seçimlerde göğsünü gere gere, yüksek sesle, ısrarla, iddiayla, inatla, inançla

  • “Ben Cumhuriyetçiyim, ben Atatürkçüyüm, ben anti-emperyalistim..”

diyen ne bir vekil ne bir parti olacaktır Meclis’te.

Partilerin başında tek seçici sultanlar vardır, çevrelerinde de dalkavuklar ve milletvekilliği uğruna her denileni yapan kapıkulları.

KPD ayrıştırıcı, DHD ise birleştirici

Yurttaş, kuralı koyan (yasama), onu uygulayan (yürütme) ve uyuşmazlıkları çözen (yargı) organların birbirinden ayrı olduğuna, hukuk önünde herkesin, eşit olduğuna inanmalı. Cumhuriyet’in niteliklerinin özü, demokratik hukuk devleti (DHD): yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrı organlarda toplanması anlamında erkler ayrılığı.

2017 Anayasa kurgusu, beş yıllık uygulamasında tek kişili yürütme, yasama ve yürütmeyi güdümü altına almasının ötesinde parti başkanlığı yoluyla Devlet tüzel kişiliği ile özdeşleşti. Öyle ki, parti başkanlığı yoluyla devlet başkanlığı ve yürütme (PBDBY), adeta kişi+parti+devlet (KDP) birleşme (füzyon) sürecini beraberinde getirdi.

BİRLEŞME VE AYRIŞTIRMA

Bu üçlü füzyon, toplumu ayrıştırdı. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) başkanı kişiliğinde somutlaşan üçlü birleşme, Cumhur İttifakı eşliğinde Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) desteğiyle pekişti.

TBMM’de AKP’nin, Anayasa ve kamu yararına aykırı da olsa, her yasa önerisini kayıtsız koşulsuz destekleyen MHP, araştırma önergeleri görüşmelerinde yok.

Ama toplumu ayrıştıran asıl füzyon, ‘dava’ ve ‘yürüyüş’ sloganlarında somutlaşmakta.

Hiçbir felaket, tarihi yürüyüşümüzü sekteye uğratamayacak” (D. Bahçeli).

‘Dava arkadaşlığı’ ise, Erdoğan’ın süreğenleşen söylemi.

Dava yürüyüşü’, Cumhur İttifakı ortak paydası olarak görülebilir.

Türkiye ülkesi/Türkiye toplumu ve Türkiye Devleti’nin tarihsel/kültürel ve doğal değerleri ile anayasal ve siyasal belleğini silmeye çalışan zihniyet için “iktidar bekası”, her şeyin önünde. Bu bakımdan dava yürüyüşü, siyasal münavebe yollarını elden geldiğince tıkama ana hedefine odaklı. 2022 seçim ve sansür yasaları, Cumhur İttifakı’nın, siyasal iktidarı sürdürmek için baskı araçları.

Kuşkusuz “dava yürüyüşü”, Devlet düzleminde hukuk ve demokrasiye, toplumsal alanda da insan hakları değerlerine yabancı.

Hal böyle olunca, toplum, “dava yürüyüşü” yanlısı ve ötekiler biçiminde ayrıştırıldı ve bu süreçte, AKP ve MHP Genel Başkanlarının söylem, işlem ve eylemleri belirleyici oldu.

AYRILIK VE BİRLEŞTİRME

Erkler ayrılığı kuramına göre, yasama, yürütme ve yargı organlarında somutlaşan devlet örgütünün işleyişi, kurumlar ve kurallar yoluyla ilkeler ve değerler bütününde sağlanır.

Hak ve özgürlük öznelerinin gönüllü birlikteliğine dayanan özerk toplum yapısı, ancak demokratik devlet çatısı altında kurulabilir.

Yöneticilerin talimatlarıyla değil, hukuk kuralları ile biçimlenen toplum, hukuk toplumu veya demokratik toplum olarak nitelenir.

Özetle, erkler ayrılığı ekseninde işleyen anayasal demokrasi, toplumu birleştirici bir işlev görür.

YSK’NİN TARİHSEL İŞLEVİ

DHD, şu halde sivil alana hukuk toplumu kavramı ile yansır. Hukuk toplumu, toplumsal barış ve birliktelik güvencesidir.

CHP lideri Sayın Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığı, Millet İttifakı olarak DHD yolunun ilk adımı. Kuşkusuz bu yolda, HDP’nin öncülük yaptığı demokratik parlamenter rejimi savunan Emek ve Özgürlük güçbirliğinin payı da belirleyici.

Bu süreçte hukuk yoluyla demokrasi kavramı öne çıkarılmalı ve uygulamaya konulmalı.

10 Mart günü Sayın Erdoğan, kameralar önünde imzaladığı seçimlerin 18 Haziran yerine 14 Mayıs’ta yapılması kararı ile topluma meydan okuyarak kampanyayı da başlattı.

3. kez adaylık yasağından seçimlerde uygulanacak yasaya, parti genel başkanı CB adayına uygulanacak seçim yasaklarından sandık güvenliğine uzanan seçim sorunları karşısında tek belirleyici anayasal organ, Yüksek Seçim Kurulu (YSK).

Demokrasi inşası için yola çıkan partiler, başvuru haklarını kullanarak YSK’yi hukuki kuşatma altında tutmalı, toplumsal bütünlük ve gelecek kuşakların barış içinde yaşaması için.

Gezi’ye selam: Turizmi Teşvik ve Uludağ Alan Yasaları ardından Orman Kanunu değişikliğini görüşen AKP-MHP koalisyonu, ‘Türkiye ekosistemi’ne ihanet ediyor. Güvenli çevrede yaşam için mücadele bedelini özgürlükleriyle ödeyen Av. Can Atalay’a nice yıllar dilerken, Sevgili Mücella, Çiğdem ve Mine’ye, Hakan, Osman ve Tayfun’a selam olsun!

ÇARŞAMBA İĞNELERİ : 22 Mart 2023

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

HELALLİK

Millet İttifakı’nın depremle ilgili araştırma önergesi Cumhur İttifakı’nca reddedildi.

Araştırmaya ne gerek helallik istenince her sorun çözülüyor…

DERT

İskenderun’da gönüllülerin kurduğu çadırkent kaymakamlıkça kapatıldı.

Malatya’da Saadet Partisi’nin kurduğu aşevi valilikçe kaldırıldı.

Hatay’da Narlıca Mezarlığı’ndaki Türk ve CHP Belediyesi bayrakları (filamaları) valilikçe kaldırıldı.

Ne demişti RTE, ”Biz can derdindeyiz, onlar mal derdinde”

Ne dertlilermiş!..

KIZILAY

Kızılay yöneticilerinin bazıları (kimileri) kurumdaki çok sayıda şirkette yönetici olarak ballı maaş (aylık) alıyor.

Kızılay, çadır fabrikasını AKP’li vatandaşa kiralamış o da çadır yapıp Kızılay’a satıyor.

Severim bu Kızılay’ı!…

KADER

Deprem bölgesinde sel yatağına yapılan çadır kentleri sel bastı.

Salaklığın kaderi…

YAŞANABİLİR

RTE, ”Deprem bölgesini yaşanabilir hale getirdik” dediği gün, selden 15 vatandaş yaşamını yitirdi.

Ölenler dışında yaşanabilir…

BULUŞMA

Tarım Bakanı Vahit Kirişçi, ”Yağışlar bir yandan 15 canımızı aldı ama öte yandan toprak suyla buluştu”

Akıl ve vicdan insanlıkla buluşmayınca…

ÖDÜL

Şanlıurfa’da 3.5 ay önce açılan ve selde su altında kalan Abide Köprülü Kavşağı’nı yapan firma sahibi Halil Dağıban, RTE’nin elinden “Dünyanın en iyi 250 müteahhidi ödülü” almış.

Alana bak, veren bak…

BADEM

Hatay Valisi Rahmi Doğan, “devlet büyüklerinin müsaadeleri ile” görevinden istifa edip AKP Sivas milletvekili aday adayı oldu.

Badem valim depremde AKP’ye hizmeti aksatmamış demektir…

KAÇIŞ

RTE, kimi Bakanlarını milletvekili adayı yapacakmış.

Amaç seçimi kazanmaktan çok yargılanmaktan kaçırmak gibi.

Tutarsa…

KARARMA

Astsubaylıktan subay olup generalliğe terfi ettirilen MSB Akar’ın özel kalem müdürü AKP milletvekili adayı olmak için istifa etti.

Üzüm üzüme bakmış…

DİPLOMA

AKP’ye damat olup zenginleşen Ünsal Ban’ın rektörlük döneminde THK Üniversitesi’nce kimi AKP’li vekil ve bürokratlara sahte yüksek lisans ve doktora diploması verilmiş.

Gelecekte cumhurbaşkanı olabilirler…

ÇARŞAMBA İĞNELERİ : 15 Mart 2023

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

MENZİL

Adıyaman’da Menzil Tarikatı’nın 1100 depremzede çocuğu barındırdığı ve mürit kazanma çalışmaları yaptığı açıklandı.

Bakan D. Yanık, “Aileler çocuğunu verirse biz karışamayız” dedi.

Aynı yolda beraber yürüyenler…

DAYAK

Büyükçekmece’de bir Kur’an Kursu’nda çocuklara acımasızca dayak atıldığı görüntülendi.

Amaç adam yetiştirmek olmayınca…

FARK

CHP Hatay Milletvekili Suzan Şahin, “Hatay’ı ölüme terk ettiniz” derken; RTE, görüştüğü bir depremzede vatandaşın ‘Hiçbir sıkıntımız yok, halimden memnunum‘ dediğini söyledi.

Gerçekle hayal; özgürlükle biat …

DÜŞÜŞ

Cumhur İttifakı, gerici, bölücü, Cumhuriyet düşmanı Hizbullahçı HÜDA-PAR ile ittifak yaptı.

Yılana sarılmak!..

SEVİYE

NATO toplantısında bir Türk Korgenerali boş çay bardaklarını topladı.

General, uygunsa bize de bekliyoruz…

MESCİT

Gaziantep Valiliği, Zırhlı Tugay’a 23 adet mescit çadırı kurdurmuş.

Çadır veremedikleri, kurtaramadıkları insanlara dua okurlar…

SATILMIŞ

AKP İzmir İl başkan Yardımcısı S. Şahin, hükümeti istifaya çağıran seyircilere, ”Paralı köpekler, satılmış şerefsizler” gibi ağır ifadelerle hakaret etti.

Seyirci para vererek maça gidiyor.

Satılmış kim olabilir?..

ALIN

RTE, “Hamdolsun Türkiye 6 Şubat depremlerinin sınamasından alnının akıyla çıkmıştır.”

Daha ne denli insan ölmeli? Müdahalede kaç gün daha gecikmeli? Yardım kuruluşları daha ne denli önlemsiz kalmalı ki alın kararsın?…

SAMİMİ (İÇTEN)

AKP sözcüsü Ömer Çelik, HÜDA-PAR ile ittifakları ile ilgili tepkilere, “PKK’ya sessiz kalanların açıklamaları samimi değildir.” dedi.

Türk vatandaşlığına karşı olan, eyalet sistemi ve özerklik isteyenlerle işbirliğinin samimiyetine inanıyoruz…

DEVLET

Bakan Soylu, deprem bölgesinde, “Kahvaltılık ürün, çay şeker istiyoruz. Özellikle hayır sahiplerinden, vatandaşlarımızdan bu tür destekler istiyoruz.” dedi.

Koca devleti vatandaşına veren değil dilenen durumuna getirmekten utanmalılar…

Erdoğan’ın adaylığı

Oktay EkşiOktay Ekşi
oktay.eksi@cumhuriyet.com.tr
Son Yazısı / Tüm Yazıları
11 Mart 2023, Cumhuriyet

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13’üncü cumhurbaşkanı ile TBMM’nin 600 milletvekilini belirleyecek seçimlerin 14 Mayıs 2023 Pazar günü yapılacağına ilişkin kararını resmen açıkladı.

Seçim tarihini belirleme yetkisi anayasanın 116’ncı maddesi gereğince ya cumhurbaşkanı yahut da TBMM Genel Kurulu tarafından kullanılabilir. Konuyla ilgili maddede aynen şöyle deniyor:

  • “Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.
  • Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.
  • Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.”

Yani seçime TBMM karar verecekse en az 360 milletvekilinin olumlu oy vermesi şart. Ancak “Cumhur İttifakı”nın yani AKP, MHP ve Büyük Birlik Partisi’nin Meclis’teki oylarının toplamı 18 Haziran’dan farklı bir tarihte yapılabilmesi için yeterli değildi. Hepsi 334’tü. Bu nedenle muhalefetin desteğine ihtiyaç vardı. O yüzden Erdoğan seçim tarihini kendisi belirledi.

Lakin anayasa, (AS: erken seçim tarihini) cumhurbaşkanı belirleyince tekrar aday olmasına izin vermiyor. Çünkü madde bunu

  • “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.”

diyerek ifade etmiş. Anlaşılan TBMM, kendisi seçimi öne aldığı takdirde, cumhurbaşkanının 5 yıllık görev süresi dolmadan seçime gidilmesinin ona karşı haksızlık teşkil edeceğini (oluşturacağını) dikkate almış.

Ama dün seçim tarihini açıklarken Erdoğan, bu seçime Cumhur İttifakı’nın adayı olarak katılacağını da ilan etti. Yani anayasanın yukarıdaki hükümlerini yok saydı.

Bu konu geride kalan ocak ayında Türkiye’nin seçkin anayasa profesörleri tarafından uzun uzun tartışıldı. Gözlemimiz o ki; oybirliğiyle yukarıda özetlediğimiz noktada birleştiler.

Ancak Beştepe’deki Saray’ın hukukçularıyla, TBMM Başkanı Mustafa Şentop aksi görüşteler. Onlara sorarsanız, seçim kararını Erdoğan’ın alıp ilan etmesi halinde de (durumunda da) tekrar (yeniden) aday olması mümkündür (olanaklıdır). Çünkü cumhurbaşkanlığına seçildiği ilk dönemin, “ilk dönem” olarak sayılması doğru değildir!

Bir an için bu görüşü doğru sayalım. O zaman aklımıza Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı dönemi biterken yaşananlar geliyor. O zaman, anımsanacağı gibi cumhurbaşkanı seçimi ile ilgili usul ve süre değiştiği için Gül’ün tekrar aday olabileceği ihtimali tartışılmış ancak Erdoğan, Gül’ün ikinci defa (kez) seçilmesini engellemek için TBMM’ye gönderdiği bir yasa tasarısına açık bir madde koydurmuştu. Hüküm şöyleydi:

“5678 sayılı (…) kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce seçilen cumhurbaşkanları, iki defa seçilememeleri kuralı dahil, anayasanın değişiklik öncesi hükümlerine tabidir.”

Yüksek Mahkeme (Anayasa Mahkemesi) bu hükmü iptal etmiş, Gül’ün bir önceki anayasa hükümlerine göre seçildiğini, o nedenle yeni hükümlere tabi (bağlı) olmayacağını karara bağlamıştı.

Oysa Erdoğan, iki döneminde de halktan %50+1 oy alanın seçileceği hükmüne göre seçildi.

O nedenle adaylığı kabul edilemez.

ÇARŞAMBA İĞNELERİ : 22 Şubat 2023

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

AL GÜLÜM

Ortak TV yayınında 3 milyar TL bağışlayan Cengiz Holding bünyesindeki Eti Alüminyum A.Ş.’nin Konya’da yapacağı yatırım projesine, %100 vergi indirimi ve %85 yatırıma katkı oranı olmak üzere gümrük vergisi muafiyeti (bağışıklığı), KDV istisnası, KDV iadesi gibi birçok destek verilecek.

“Al gülüm ver gülüm” tiyatro oyunu…

CIVIKLIK

Yardım kampanyasında kamu kurumları kamunun parasını kamuya bağışladı.

İnsani duyguyu bile sulandırdılar…

PLAN

5 Şubat 2022’de Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı’na göre, Hatay’ın İskenderun ilçesindeki 6 mahallenin ‘riskli afet alanından’ çıkarılmış.

Kader planı…

SİYASİ

Ömer Çelik, “Biz afet bölgemizde vatandaşlarımızla birlikte olduğumuz için siyasi tartışmaların parçası olmadık. Bunları not ediyoruz.”

Millet de not etti;

Cumhur ittifakı sahada!..

ŞERİATÇI

Seçimlerin ertelenmesi gerektiğini ifade eden Arınç, itirazlar üzerine “Savaş hali dışında olmazmış. Ayet-i kerime mi var?” dedi.

Hukuk okumuş bu kalın kafaya Türkiye’nin şeriatla değil cumhuriyetle yönetildiği nasıl anlatılır?..

YETERSİZLİK

AFAD’da eğitimi ve uzmanlığı, arama ve kurtarma olmayan, eş-dost-akraba-imam vb. kişilerin İl Müdürü olarak görev yaptığı ortaya çıktı.

İşlerin gidişinden belliydi zaten…

AFET

Samandağ’da deniz kenarına çadır kent kuran AFAD, vatandaşlara denizin yükseleceği uyarısı yaptı.

AFAD tam bir afet…

HAZIRLIKSIZ

Bakan Soylu, İstanbul depremi için hazırlık yaptıklarını açıkladı.

Deprem İstanbul’da olsa herhalde “Kahramanmaraş’ta tatbikat bile yaptık” derdi…

ADAM

“Reis’in dava adamıyım” diyen ve 2019 yılındaki seçimlerde AKP’den Antakya Belediye Başkanlığı’na aday adayı olan Mehmet Özkan’ın sahibi olduğu Antakya’daki “Özkan City Blokları”nda inceleme yapan bilirkişi binanın yapımında çok sayıda eksiklik tespit etti.

Birinin adamı olmak yerine adam olmaya çalışsaydı…

BİLGİN

Bölgeye koordinatör olarak atanan Vali Bilgin, işçi ve memurların bir aylık maaşlarını bağışlamasını önerdi.

Fazla bilgin…

DİYANET

Depremzede çocuklar evlat edinilebilir mi?” sorusuna, evlatlığın mirasçı olma hakkı bulunmadığı belirten Diyanet, “Evlat edinen ile evlatlık arasında evlenme engeli doğmaz” yanıtını verdi.

Millet can derdinde, Diyanet uçkur peşinde
=========================================
Dostlar,

Son iğne hakkında, bir tweet iletisi yayınladık..

https://twitter.com/profsaltik/status/1627676008672264192?s=20

Ve dedik ki

  • Medeni Yasa m.129 evlatlıkla evliliği yasaklar, m.500 miras hakkı tanır. DİB bu yasayı bilmez mi? Ayrıca yasayı bilmemek özür sayılmaz, TCK m.4! DİB’in fetva yetkisi yok ama yasalara uyma yükümü var. Tersi suç. Erbaş derhal istifa et, Atatürk‘ün kurduğu DİB hukuka saygılı olsun!

Saygı ile. 23.2.23
Dr. Ahmet SALTIK

TBMM VE CB Seçimleri, “Beş yılda bir aynı günde yapılır”

İbrahim Kaboğlu

CHP İstanbul Milletvekili ve Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, seçimlerin ertelenmesinin hukuksal olarak neden mümkün olmadığını yazdı ve ekledi:

  • “Anayasaya inananlar, ilahi kitaplara da saygı gösterdikleri halde; ilahi kitaplara inanır görünenler, dinsel vecibeleri ihlalde sakınca görmedikleri gibi, Anayasayı da ciddiye almazlar. Bu nedenle, hukuka inanmayanların, ilahi inançta içten olduklarını öne sürmek zordur.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri beş yılda bir aynı günde yapılır
(Any., md.77/1; Değişik:16/4/2017-6771/4 md.)

“Beş yılda bir aynı günde” kaydının üç istisnası var. Beş yılın dolmasından önce iki ayrık durum, yine 2017 değişikliği ile; beş yıllık süre sonrasına ise, 1982’de öngörüldü:

-TBMM, “üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir” (md.116/1).

-“Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi” hali de öngörüldü (md.116/2).

  • -“Savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkan görülmezse, Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilir” (md.78/1).

Bu hükümlerin muhatabı olan vekiller, “…Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim” (md.81) sözleriyle görevlerine başladı. Cumhurbaşkanı ise, “…Anayasaya … bağlı kalacağıma… Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim” (md.103) sözleriyle  başladı göreve.

ERTELEME KOŞULLARI

İlk iki olasılık, özellikle  ulusal travma yaşatan Kahramanmaraş merkezli deprem nedeniyle gündemden düşmüş olmalı.  Gündeme getirilen, “Beş yılda bir aynı gün” kaydına 3. ayrık durum olarak “geri bırakma” seçeneği için üç koşulun gerçekleşmesi gerekir:

-TBMM’nin, milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde savaş hali ilan” etmesi (md.92/1),

-“Savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkan görül”memesi,

-TBMM’nin takdir yetkisini, “seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar ver”me yönünde kullanması.

AND ÜZERİNE

TBMM üyeleri ve CB için aynı  görev  tanım ve yükümlülüğü olan and, görevin gereklerini yerine getirmek bakımından bir haysiyet yemini olarak üçlü bağlayıcılık gücünü kapsar:

Norm: En başta ‘yasama ve yürütme’ için bağlayıcı temel hukuk kuralları olarak Anayasa hükümlerinin bu özelliği, and içerek doğrulanır.

Ahlak: Saygı yükümlülüğü anayasal düzlemde and yoluyla temsilcisi olduğu ulusa karşı açıklanarak, ahlaki bir ödev üstlenilir.

Etik: Kendine saygı ilkesi içselleştirilir.

Bu nedenle, ‘öne mi alınacak yoksa geriye mi bırakılacak?’ şeklinde seçim tarihi üzerindeki tartışmalar, anayasal demokrasi savunucularını, ‘öncesi, esnası ve sonrası’ aşamalarını kapsayacak biçimde siyasal münavebe gerekleri üzerinde düşünmek ve çalışmaktan alıkoymamalı.

SİYASAL MÜNAVEBE

Tartışmalar, öne alma veya geriye bırakma, genellikle seçim tarihi üzerine odaklanmış bulunuyor: Seçim ne zaman yapılacak; 18 Haziran öncesi mi, yoksa sonrası mı?

Ne var ki, siyasal münavebe (siyasal iktidarın eldeğiştirmesi) yolu (öncesi), seçim günü kadar önemli. Hatta, tıpkı deprem gibi afetler için yapılan öncesi/esnası/sonrası ayrımı, siyasal münavebe süreci için de yapılabilir; yapılmalı da. Neden? Çünkü, seçim günü ortaya çıkacak tercihte, öncesi süreç, etkili hatta belirleyici olabilir.

Örneğin, seçim ve sansür yasaları, seçime giden yolda serbest yarışma ortamını zedeleme amacına yönelikti. Öyle ki, -tıpkı deprem sırasında olduğu gibi- seçim öncesinde, “Cumhur İttifakı kaybedecek, Saray iktidarının sonu olacak”  vb. beyanların bile engellenmesi amacını gizlemiyor.

Seçim günü ise; Saray’ın, mülki idare amirlerini, kolluk güçlerini ve (askeriye dahil) jandarmayı, caydırıcı güç olarak kullanma riski yüksek. Bir tür ‘devlet seferberliği’ yoluyla, deprem kurtarma çalışmalarında yapıldığı üzere, seçmenler ve sandık ilişkilerinde engelleyici uygulamalara, sosyal medya mesajları üzerine tutuklamalar dalgası eklenebilir.

Sonrasına, iktidarın el değiştirmesine ilişkin olarak, “onlara mı devredeceğiz?” vb. algı operasyonlarına başvurulabilir.

Bu nedenle, ‘öne mi alınacak yoksa geriye mi bırakılacak?’ şeklinde seçim tarihi üzerindeki tartışmalar, anayasal demokrasi savunucularını, ‘öncesi, esnası ve sonrası’ aşamalarını kapsayacak biçimde siyasal münavebe gerekleri üzerinde düşünmek ve çalışmaktan alıkoymamalı.

SAVAŞ” DEĞİL, “İNSANCIL HUKUK

Siyasal münavebe sürecini, seçim öncesi/esnası ve sonrası aşamaları ile bütüncül bakış açısı ile ele alma gereği, Türkiye toplumu ve ülkesi için yaşamsal iken, ‘savaş’ kavramına yönelik bir tartışma, hem bir çelişki hem de tehlikelidir.

Depremin enkazları altında kalan canları kurtarmak için, başta komşularımız, dünyanın dört bir yanından yardım elinin uzatıldığı bir sırada, uluslararası insancıl hukukun öneminden söz etmek yerine, savaş olasılığı bir yana, sözcüğünü bile kullanmak, hem ölülerimize hem de uluslararası ölçekte acılarımızın paylaşılmasına yönelik girişimlere saygısızlıktır.

Şu halde zaman, ‘savaş değil, insancıl hukuk’ diyerek, ulusal ölçekte yurttaşlık bilinci temelinde özerk toplumu, dünyada ise, uluslararası dayanışmayı pekiştirme zamanı.

Yitirdiğimiz yurttaşların tam sayısını ve hangi koşullarda can verdiklerini bilmediğimiz ve hiçbir zaman bilemeyeceğiz bu ulusal acının karşısında bildiğimiz, Anayasaya saygı eksikliği veya saygısızlığın, deprem felaketinin sonuçlarını ağırlaştırmış olmasıdır. Bu nedenle, seçim ertelenemez” sözü, anayasal demokrasi inancı ile birlikte, güvenli bir konut ve çevrede yaşama hakkı” vaadidir.

ANAYASAYA SAYGI NEDEN ÖNEMLİ?

Bu sorunun yanıtını, deprem felaketi ve seçim süreci, bütün açıklığı ile ortaya koydu.

Devletin, “sağlıklı ve düzenli kentleşme” ve “şehirlerin özelliklerini ve çevre koşullarını gözeten planlama” konusundaki yükümlülükleri ötesinde, “güvenli bir çevrede yaşama hakkı”na denk düşen üçlü yükümlülüğü de kayda değer: Önlemek, korumak ve geliştirmek (md.56).

Yitirdiğimiz yurttaşların tam sayısını ve hangi koşullarda can verdiklerini bilmediğimiz ve hiçbir zaman bilemeyeceğimiz bu ulusal acının karşısında bildiğimiz, Anayasa’ya saygı eksikliği veya saygısızlığın, deprem felaketinin sonuçlarını ağırlaştırmış olmasıdır.

Bu nedenle, “seçim ertelenemez” sözü, anayasal demokrasi inancı ile birlikte, “güvenli bir konut ve çevrede yaşama hakkı” vaadidir.

Bu bakımdan, sandığa atılacak oy, şu ikilem arasındaki tercihi de  ortaya koyacak:

-toplumsal ve ülkesel değerlerin belirleyici ölçütü: PARA

ve

– tarihsel, kültürel ve doğal değerleriyle “güvenli bir çevrede yaşama hakkı”: ekosistem bütünü ve kentsel kamu düzeni ortamında İNSAN.

İşte bu nedenle,  madde 56 kadar madde 78’in de içinde yer aldığı en üst düzeyde normlar bütünü, devleti de tanımlayan Anayasa ciddiye alınmalı.

Son olarak; depremin 2. haftasına damgasını vuran seçimleri erteleme tartışması (daha doğrusu ‘gevezeliği’) üzerine, anayasa ve ilahi kitap farkına da değinme gereği doğdu.

ANAYASA DÜNYEVİDİR

Dünyevi özelliğiyle anayasa, ilahi metinlerin de güvencesidir.

İlahi metinlerden farklı olarak, yaptırımı da dünyevi ve maddidir.

Bir başka ve ana fark şudur:

  • Anayasa gereklerini herkesin yerine getirme yükümlülüğüne karşılık,
    ilahi kitap vecibelerini yalnızca inananlar yerine getirmek zorunda.

Ne var ki, Anayasa’ya inananlar, ilahi kitaplara da saygı gösterdikleri halde; ilahi kitaplara inanır görünenler, dinsel vecibeleri ihlalde sakınca görmedikleri gibi, Anayasa’yı da ciddiye almazlar.

Bu nedenle, hukuka inanmayanların, ilahi inançta içten olduklarını öne sürmek zordur.

Demokrasi de, ancak anayasaya saygı ile işletilebileceğine göre, “seçim ertelenemez” demek, verili anayasal düzende demokrasiye inancın bir gereğidir.

Bilimcinin gözyaşları

featured

Dr. Ceyhun Balcı yazdı…

Önce birkaç olayı dile getirelim:

  • AKP sözcüsü Ömer Çelik depremi izleyen saatlerde konuşmaktaydı : 
  • Cumhur ittifakının tüm unsurları sahadadır.” Böylesine ürpertici pek az söz işitilebilirdi. O da oldu…
  • Uzaklardaki belediyelerin ulaştırdığı yardımlar gelmiş deprem alanına. Bunca dehşet ve telaş içinde yardımları gönderenlerin adlarının üzerine valilik adlarının konması unutulmadı. Cumhur ittifakı alanda, diğerleri yok ya! Onun gereği yapıldı. İnsafın ve vicdanın buharlaştığı anları yaşamak büyük şanssızlıktı.
  • İBB Başkanı İmamoğlu deprem bölgesine gelmiş. Ama, eski milletvekili olduğu öğrenilen bir hanımefendi teşekkür etmek bir yana, çemkirmeyi yeğleyebiliyor. İktidar aşkı ve tutkusu bu denli mi nasırlaştırdı vicdanları?
  • Bir başka yaralayıcı haber İstanbul borsasından geldi. Yedi günlük ulusal yas haberi bu
    çok önemli kurumumuzun kapısından içeri giremedi anlaşıldığınca. Kapısı açık kaldığı gibi,
    küçük yatırımcıyı örselemekten de geri durulmadığı haberi düştü ortama. Yazıklar olsun!

Uzunca süredir televizyon izlemiyordum. Depremle birlikte yeniden izlemeye başladım.

Her bir can kurtarma haberi duygularımızı kabartıyor. Ulusal ve uluslar arası dayanışmanın
canlı örneklerini izlemek de acımızı biraz olsun hafifletiyor.

Öte yandan, bilimcileri de izlemeye çalışıyorum.

Yıllardır olduğu gibi neredeyse çığlık çığlığa aklın, bilimin ışığını yansıtmaya çalışıyorlar buldukları her fırsatta, her ortamda.

Bu sabah bir kanalda izlediğim İTÜ hocası yerbilimci, izlencenin sonunda gözyaşlarını tutamadı.

Artık yeter dedi!

İstanbul’u, İzmit’i, Bursa’yı daha çok büyütmekten vazgeçelim dedi. Anadolu bizi bekliyor, ticaretimizi, sanayimizi oralara taşıyalım diye neredeyse yakardı.

Akla ve bilime kulak vermenin zamanı şimdi değilse ne zaman demeye getirdi!

Cumhurbaşkanı ise yaşananı kader planı olarak gördüğünü ifade etmiş. Amasra’daki maden faciası sonrasında da işitmiştik bu sözleri.

Türkiye’nin bir kez daha kader çıkmazı içine sürüldüğünü görmemek olanaksız.

Bu felaketin hemen ardından ortaya çıkan ikilem şudur!

Türkiye, hiç olmazsa bundan sonra aklın ve bilimin ışıttığı güvenli yola girecek midir?

Yoksa, “kader çıkmazı”ndaki anlamsız yürüyüşünü sürdürecek midir?

Hiçbir karşılık beklemeden ve kişisel çıkar ummadan, bıkıp usanmaksızın çalışan, bilim insanlarımız gözyaşı dökmeyi sürdürecek mi?

Onların gözyaşlarını dindirip yaptıklarının yaşamda karşılık bulması sağlanacak mı?

Başka deyişle, yüzlerini güldürebilecek miyiz onların?

Tarım-din toplumu olarak mı kalacağız?

Takvimlere uyup bilgi toplumu olmaya bir kez daha yönelmeyi deneyecek miyiz?

MEYDAN OKUYORUM!

Olabildiğince kaçındığım bir meydan okumayla bitirmek istiyorum yazıyı.

Özellikle bizim gibi geri kalma konusunda tutkulu bir kararlılık sergileyen toplumların, bilimin vesayetine gereksinim duydukları açıktır. Vesayet kavramı rahatsızlık verici olsa da böylesi bir vesayetin doğru ve gerekli olduğunu anlamak için daha başka ne gibi felaketler yaşamamız gerekiyor?