Etiket arşivi: Başbakan Erdoğan

Bir Teğmen; Bir Orgeneral ve Zavallı İddia


Bir Teğmen; Bir Orgeneral ve Zavallı İddia

Naci_Bestepe_portresi

E. Tümg. Naci BEŞTEPE

Gezi patlaması, Org. Nusret TAŞDELER‘in savunmasının gündeme girmesini
olumsuz etkiledi.

Oysa üzerinde durmaya değer bir savunmaydı.
İlk savunması da olduğu gibi tarihsel nitelikteydi.
Felsefe, hukuk, sosyoloji, tarih bilimleri ve en önemlisi insan vardı içinde.
Duygularıyla, aklı ve mantığıyla.
Neler vurguladı Org. Taşdeler?

– Esas hakkındaki mütalaanın, aynı iddianame gibi hukuken savunma yapılmaya
değer olmadığını,
– Savunmanın, kısıtlamalarla formalite düzeyine indirildiğini,
– Delillerin değerlendirmesinin adeta atlanarak SİLAHLARIN EŞİTLİĞİ İLKESİ‘ne uyulmadığını,

– Savcıların ALİMANE olmasa da AKİLANE davranmasını beklediğini,
ancak hayal kırıklığına uğradığını,
– İsimsiz ve imzasız ihbar mektubuna işlem yapılarak 1. yüz yıl çağdaşlığının bile gerisinde kalındığını,
Başbakan Erdoğan ile bu davanın sanıklarına farklı standartlar uygulandığını,
– Suçlandığı internet sitesinin MSB ödeneği ile açıldığını,
– ” Delillerden sanıklara gidildiği” ifadesi ile kara mizah yapıldığını,
TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu‘nun çalışmasının ve verdiği raporun mahkemede kullanılmasının yasalara aykırı olduğunu,
– Ne ile suçlandığı açık ve net anlayamadığını,
– Astlarının da suçlu olmadığını,
– Mahkemenin vereceği karar ile ilgili hiçbir talebinin olmadığını vurguladı.Son cümlesini aynen aktarmazsam haksızlık etmiş olurum;

  • – Yüce Tanrı’dan dileğim; Türkiye Cumhuriyeti’nin “Hukuk Devleti” vasfını tekrar kazanacağı,Türk Milletinin kahraman ordusuna ” SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ” muamelesi yapma ihanetinde bulunanlardan hesap sorulacağı, şahsıma
    “STÖ Yöneticisi” sıfatını yakıştırarak bu ahlak dışı ağır hakareti yapmaya,
    şeref ve haysiyetimle oynamaya vicdansızca yeltenenlerle bağımsız ve tarafsız Türk mahkemelerinde hesaplaşacağım günleri görecek kadar yaşamama müsaade etmesidir.”

Bir orgeneral GATA’daki yatağında böylesine dikilirken, genç teğmen komutanının yolundan geri durur mu?

“T.C. Kara Pilot Teğmen Mehmet Ali ÇELEBİ” diye hitap ederek başladı,
Silivri’nin Genelkurmay Başkanı.

Tüm hapishanelerdeki asker ve aydınlarla avukatlarını selamladı sadece.
Zamana, zemine ve koşullara göre değişmeyen iradesini koydu ortaya.
Neler söyledi, neler;

– Terörle mücadelede görev aldığını,arananlar listesinde isminin olduğunu ve
bunun utancını sahiplerine getirdiğini,
Terörle mücadeleden İDDİANAMEYLE MÜCADELE’ye geldiğini,
– Kendini değil, VATANSEVERLİK ve KEMALİST DEVRİMLERİ savunduğunu,
Türk Ordusu’nun, sermayenin veya iktidarın değil halkın ordusu olduğunu,
– İddia makamının;
. İhanet suçlamasını Türk subaylarıyla bağdaştırmak için çok komik durumlara düştüğünü,
. Hiçliğe yazgılı olduğunu ve pusulasının karanlığı gösterdiğini,
. “Adaletin sesi denen mütalaanın cehennemin dibindeki yalanların türküsü olduğunu,
– Adına yargılama denen tiyatronun engizisyon hukuk tekniklerini dünyaya
teşhir edeceğini,

İddianameye göre;

. Örgüt yöneticisi olarak, 31 kişiyi 120 dakikalık görüşme ve 11 mesajla yönettiği,
. Gizli örgütün Organize Suçlar Şb. Md.lüğü karşısındaki kahvehanede toplantı yaptığını,
. Harbiye’ye Bekaa Vadisi muamelesi yapıldığını,
. Tanık olmak amacıyla  dilekçe verdiği için terör örgütü üyesi yapıldığını,
öte yandan terör örgütü üyelerinin gizli tanık yapıldığını,
. Kamuya açık internet sitesini takip etmenin örgüt suçu sayıldığını,
. İddiayı çürütünce ERGENEKONVARİ SAVUNMA YAPMAKLA suçlandığını,
Atatürk’ün Bursa Nutku’nu uygulayan bir Türk genci olduğunu,
– Telefon yüklemesini kanıtlayan bilirkişi raporunun mütalaaya alınmadığını,
– Yüklemeyi yapan polislerin ifadesinin ancak iki yıl sonra alındığını,
haklarında hala dava açılmadığını,
– 24 yaşındaki bir teğmenin, ikisi orgeneral kendinden kıdemli 22 subaya ve milletvekillerine örgüt yöneticiliği yapamayacağını söyledi.

Sonuç bölümünde ;
– Tezgah sahiplerine,
Göreceksiniz onur, şeref size hiç nasip olmayacak.
– Türk milletine,
Ne büyük utançtır ki; bu duruşmalar Türk yurdunda,Türk sancağı altında düzenleniyor.
Hiç kimse umudunu soldurmasın, bu bir yükseliştir.
– Hakimlere,
Sizin masumiyete vereceğiniz insan ölçeği cezalar, yarınlarda adalet yıkıcılarına verilecek ve tüm geleceği kaplayacak millet ölçeği cezalar yanında ancak bir ikindi vakti kadardır.
Hiçbir kokuşmuş uygulama T.C. devrimlerini koruma kararlılığımızı sekteye uğratamaz.
Türk gençliği benim şahsımda teslim alınamaz.
Bu kürsüden bir kez dahi,” Ben buradayım, komutanım nerede?” demek gafletinde bulunmadım. Komutanlarını, silah arkadaşlarını teslim edip nefes alanlara yazıklar olsun!
Beni komutanlarımın yanına, ateş hattına gönderin! Komutanlarım kör nefret ürünü uydurma davalarda, adaletsizlik celladının bilenmiş işkence aletleriyle çarpışırken sahip olduğum özgürlük hançerdir yüreğime…

MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ.

Sizin vereceğiniz ceza asla sırtımda ve vicdanımda taşıyacağım bir yük olmayacaktır. Çünkü evlatlarımıza yaraşır nitelikleri ancak buradaki başkaldırı kazandırabilir.
Biliyorum ki, kuşaklar boyu insanların hafızasında kalacak sonsuz utançlar bize
bu iftirayı atanlar için yeterli olacaktır.Şimdi siz görevinizi yapın. Tarih de görevini yapacaktır.

  • HARBİYE’den çok iyi subaylar, çok iyi komutanlar yetiştiği şüphesiz.

Her toplumda olduğu gibi subaylık mesleğinde de yetersiz ve yeteneksizler çıkmıştır. Hatta bunların bir kısmı şans ve karartma ile en üst kademelere kadar çıkmıştır.
Herkes, meslektaşlarının ve toplumun gözünde ve tarihte layık olduğu yeri alacaktır.
Orduevilerine girip de kimsenin yanına yanaşmadığı, hatırını sormadığı yakın zamanın bazı komutanları canlı örnektir.

Orgeneral Taşdeler ile Teğmen Çelebi arasında yaklaşık 30 yıllık bir Harbiyelilik farkı vardır.

Ne mutlu ki, HARBİYE sapasağlam nesiller yetiştirmeye devam etmektedir.
Orgeneral Taşdeler, Teğmen Çelebi’nin bedeninde aynı ruhla gençleşerek
görevini sürdürmektedir.

Türk subayı, otuz yıl değil yüz yıl sonra da aynı kararlılıkla yürüyecektir.

  • Mustafa Kemal’in askerleri; Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkının ordusu olma özelliğini yitirmeyecektir.

Sağ ol komutanım, sağ ol teğmenim.

Yaşa, var ol Harbiye…

Naci BEŞTEPE

FAŞO AĞA : Rifat Serdaroğlu


FAŞO AĞA

portresi3

Rifat Serdaroğlu

Ekonomist ve Capital Dergileri “CEO CLUB PLATFORMU” üyeleri arasında bulunan 137 CEO ile bir anket yaptı.

Anket ile ilgili sonuçları beraberce değerlendirmeden önce kısa bir bilgi aktarımı yapalım.

CEO (Chief Executive Officer-Baş Yönetici) demektir.

Bu kişiler, şirketlerinin politikalarını oluştururlar ve uygularlar.

Şirketlerinin tepeden tırnağa tüm stratejilerini belirlerler ve tüm sorumluluğu yüklenirler.

Bunlar ülkemizin en iyi yetişmiş, dünyadaki her türlü gelişmeyi yakından takip eden değerleridir.

Bunlar üretir, istihdam yaratır, kazandırır ve vergi vermede öncülük ederler.

Aklı başında ve demokrat bir Başbakan, bu insanları dinlemeyi, deneyimlerinden yararlanmayı, mümkünse bu kişilerden arzu edenleri, siyasete kazandırmayı bilmelidir.

Soru 1: Gezi Parkı olaylarının size göre ana ekseni nedir?

*Hükümetin birçok politikasına tepkidir: ————– %54,8

*Demokratik bir hak aramadır: ————————–%26,1

*Çevreci bir harekettir: ——————————-%11,3

*Dış Güçler ve Faiz Lobisinin oyunudur: —————–%4,0

*Hükümete tepki + Dış Güçlerin oyunu: ———————%2,2

*Diğer: ————————————————-%1,6

Hükümetin birçok politikasına tepki + Demokratik bir hak arama + Çevreci Hareket diyenlerin toplamı: %92,2

Soru 2: Olayların bu boyuta gelmesinin sizce sebebi nedir?

*Başbakan’ın olaylar karşısındaki sert üslubu: ———%40,8

*Orantısız Polis müdahalesi: —————————%30,8

*Göstericiler ile Hükümet arasındaki diyalog eksikliği: %13,7

*Provokativ Grupların karışması: ———————–%11,4

*Göstericilerin kabul edilmez istekleri: —————%1,9

*Dış Güçler + Biz yaparız uygulaması: ——————–%1,4

İlk üç grubun toplamı %85,3 etmektedir ki, bu sonuç Hükümetin beceriksizliğini gösterir.

Soru 3: Gezi Parkı protestoları boyunca hiç Taksim’e gittiniz mi?

*Evet gittim: —————————————————%52,5

*Hayır gitmedim: ————————————————%47,5

Bu sonuç CEO’ların olayla bizzat ilgilendiklerini gösterir.

Soru 4: Gezi Parkına Topçu Kışlası yapılsın mı?

*Gezi Parkı yeniden düzenlenmeli ama kışla ya da benzeri inşaat yapılmamalıdır: ————%48,5

*Gezi, mevcut haliyle park olarak kalmalıdır: ——————————-%25,7

*Gezi Parkı Kararı, referandum ile halka sorulmalıdır: ———————-%11,9

*Topçu Kışlasının yapılmasında bir sakınca görmüyorum: ———————-%7,9

*Diğer: ———————————————————————%6,0

İlk iki grubun toplamı %74,2 etmektedir ki, bun sonuç Topçu Kışlasının yapılmasının istenmediğinin işaretidir.

Soru 5: Hükümetin Gezi Parkı krizini yönetme biçimine 10 üzerinden not
verir misiniz?

* Verdiğim Puan(1) ——–%51,5

* Verdiğim Puan(2) ——–%16,8

* Verdiğim Puan(3) ——–%19,8

* Verdiğim Puan(4) ——–% 4,0

* Verdiğim Puan(5) ———%5,9

* Verdiğin Puan(7) ——– %2,0

Not: CEO’lardan Hükümete 7’nin üzerinde not çıkmadı

İlk üç grubun, yani zayıf verenlerin toplamı %88,10 etmektedir ki,
bu sonuç tam bir yönetim zafiyetidir.

Değerli Okurlar;

Bu ankete katılan CEO’ların tamamına yakını AKP Hükümetinin ekonomik politikalarını destekleyen kişilerdir.

Başbakan Erdoğan, iddia ettiği gibi “Demokrat” bir siyasetçi ise,
böyle anketleri dikkate alıp, kendisini düzeltmelidir.

Erdoğan kendisinin Şah-Padişah-Sultan-Reis-Halife olmadığını,
belli bir süre için seçimle göreve gelen ve yine seçimle gidecek bir fani olduğunu sabah-akşam ayna karşısında defalarca tekrarlamalıdır.

Bu ankete katkı olsun diye, ben de tanıdığım 14 CEO’ya şu soruyu sordum;

* Siz her biriniz yanınızda binlerce insan çalıştıran, katma değer yaratan, ihracat yapan, vergi veren ve ülkeye teknoloji getiren yöneticilersiniz.

Başbakan Erdoğan’ı yanınızda herhangi bir işe alır mısınız?

– 13 CEO, “Keşke imkân olsaydı, ama kadrolar tamamen dolu” dedi.

– 1 CEO, “Fabrikadaki İmam Kadrosuna bile almam, işçilerimizi Sünnî-Alevî diye birbirine düşürür.” dedi.

İşte böyle, 1500 korumayla dolaşabilen kahraman Erdoğan;

Gel sen beni dinle vakit varken kendini düzelt, İlkokullarda okutulan
“Yurttaşlık Bilgisi ve Demokrasi”
 kitabını önce iyice bir hatmet ve uygula.

Yoksa yazının başlığı sana, “Capon Yapıştırıcısı” gibi yapışacak

Sağlık ve başarı dileklerimle.

18 Haziran 2013, İLK KURŞUN

SAVAŞIN UZAMASI


SAVAŞIN UZAMASI

portresi_gulumseyen

 

 

 

 

 

E. Amiral Türker ERTÜRK

Anadolu, tarihin hiçbir döneminde üzerinde barındırdığı toplumlara bu kadar düşmanlık yapan bir iktidar tarafından asla yönetilmedi. Hainlikler bir değil, beş değil, on değil.

  • Erdoğan liderliğinde Türkiye, ABD ve İsrail’den aldığı vekaletle
    Suriye’ye ve öbür bölge ülkelerine karşı örtülü olarak savaşmaktadır
    .

Bu kapsamda Reyhanlı’da terör saldırısı olur ve 51 yurttaşımız yaşamını yitirir.
Bu köşeyi izleyenler bilirler, böyle bir saldırıyı beklediğimizi yazmıştık.

Saldırının arkasında kimin olamayacağı açıkken, iktidar yetkilileri bu saldırının arkasında olamayacak olanı Suriye’yi gösterdiler. Hiçbir araştırma yapmadan
sıcağı sıcağına bu açıklamanın nedeni ABD ile birlikte bir an önce Suriye’ye
müdahale etme ve Beşar’ı devirme arzusundan kaynaklanıyordu.

Yani bizim gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlardı! Çocuklarımızı,
kendi çıkarlarıyla bütünleştirdikleri emperyalizm adına Suriye’ye ölüme göndermek için bile bile yalan söylüyorlardı! Evet, biz bu yalanı biliyorduk ama ele geçirilmiş
mütareke basınımız bunu halkın gözünden kaçırmaya çalışıyordu.

Bir başbakan düşünün böyle bir terör saldırısından sonra yaklaşık % 70 oy aldığı Reyhanlı’ya gidemiyor ve tam anlamıyla söylemek gerekiyorsa ABD’ye patronunun yanına kaçıyor. Çünkü Reyhanlı, terör saldırısının arkasında Suriye’nin olmadığını, esas sorumlunun Erdoğan ve AKP iktidarı olduğunu biliyor ve infial halinde!
İşte Erdoğan Reyhanlı halkının kendisini sorumlu tutan bu kızgınlığından korkuyor maazallah ellerinde kalırım diye tabanları Atlantik ötesine doğru yağlıyor.

Yas ilan edilmeliydi

Reyhanlı Cumhuriyet tarihimizin bugüne dek tanık olduğu en kanlı terör saldırısıdır. Dünyanın neresine giderseniz gidiniz, işgal altında olmayan ve düşmanları tarafından yönetilmeyen tüm ülkelerde böyle bir olay karşısında ulusal yas ilan edilir ve bayraklar mezestre (yarıya indirmek) edilir. Bu konuyu atlanmasın diye sıcağı sıcağına da yazıp ilgililere hatırlatmıştık ama işgal altında olduğumuzu unutmuştuk!

Sonra öğreniyoruz ki, ülke olarak Suriye’ye karşı arkasında olduğumuz

  • El Nusra terör örgütünün 3 araca bomba yüklediği ve Türkiye’de bir saldırı peşinde olduğu istihbaratını Jandarma üretmiş ve yetkililere takdim etmiş.
  • Fakat yetkililerimiz olayın sorumluluğunu Suriye’yi yıkma peşinde olduğu için
    bunu dikkate almamışlar.

Soruyorum size :

  • Ülkemize bundan daha büyük düşmanlık olabilir mi?
    Ülkemize karşı bir terör saldırısı yapacağı istihbaratı almışsınız, hiçbir önlem almıyorsunuz ayrıca arkasında kim olduğunu bildiğiniz halde Suriye’nin üstüne yıkmak için halkınıza yalan söylüyorsunuz!

İçişleri Bakanı “Jandarma’nın bu istihbaratını sızdıranı yakaladık.“ diyor.
Demek istiyor ki bizim yalancı olduğumuzu, halkı aldattığımızı, vatan ve millet düşmanı olduğumuzu ifşa eden ve bizi suçüstü yapan adamı yakaladık! Aferin size!
Bu düşmanlıklar ve hainlikler mutlaka yargılanmalıdır!

Başbakan Erdoğan yürüttüğü işbirlikçi politikalar nedeniyle sorumlu olduğu terör saldırısını ve bir dizi Suriye’ye ABD ile birlikte müdahale tekliflerini cebine koyarak
çoluk çombalak ABD’ye gider ama eli boş geri döner.

Çünkü ABD, Rusya ve Çin vetoları nedeniyle stratejisinde değişiklik yapmıştır.
Ama ABD’nin nihai hedefi olan Beşar’ın yıkılması, Suriye’nin etnik ve mezhepsel olarak ayrışması, kukla Kürt devletinin kurulması, Türkiye’de rejim değişikliğinin yapılması planlarında bir değişiklik yoktur.

Vekaleten savaşa devam!

  • ABD ve İsrail, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar eliyle sürdürdüğü
    vekalet savaşına uzun soluklu olarak devam edecektir.

Savaşın uzun sürmesi, bölgenin daha çok istikrarsızlaşmasına ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin gerçekleşmesine yönelik elverişli koşulların daha çok oluşmasına
yardımcı olacaktır.

Suriye’de vekaleten savaş uzadıkça, etnik ve mezhepsel koalisyon olan bu ülkede her geçen gün birlikte yaşamanın koşulları ortadan kaldırılmaktadır.
Savaşın uzun sürmesi, Suriye’de altyapıyı tahrip etmekte ve taş taş üstünde kalmamaktadır. Bu durum savaş sonrası yeni inşa programı içinde aynen Irak’ta olduğu gibi Batı için iş ve yatırım olanakları sağlayacaktır.

Savaşın uzaması Irak’ı ve Lübnan’ı da çok yakından etkilemekte, bu ülkelerdeki
iç barışı dinamitlemekte ve hatta Arapların en az yüzyıl daha bir araya gelmesini engelleyecek Şii-Sünni çatışmasını tetiklemektedir.

Savaşın uzaması İran’ı da muhtemel bir müdahale öncesi istikrarsızlaştırmakta,
altını oymakta ve İslam dünyasını birbirine karşı kamplaştırmaktadır.

Savaşın uzaması bölgede ikinci bir İsrail olacak Kürt devletinin parçalarını birleştirebilmenin fırsatını yakalattıracaktır.

Savaşın uzaması; bölgenin en büyük taşeronu olan

Türkiye’yi rejim değişikliğine, bölünmeye ve çözülmeye yönelik olarak istikrarsızlaştıracak ve AKP iktidarını daha fazla ABD’ye mahkum ettirecektir.

Saygılar sunarım. 28.5.13
İLK KURŞUN

Rifat Serdaroğlu : HAYVANLAR BİLE ANLADI

 
Rifat Serdaroğlu

portresi3

HAYVANLAR BİLE ANLADI

Akil İnsanlar Heyetinin Karadeniz Grubu üyesi ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu;

Çözüm sürecini hayvanlar bile anlamış ama bazı insanlar anlamıyor.. dedi.

AKP güdümünde Sarı Sendikacılık” yapmanın son örneği Ahmet Gündoğdu,
bu görüşünü Ağrı’da “Sığırlarla” konuştuğunu söyleyen bir çobandan aldığı
bilgi doğrultusunda söylemiş!

Badem sendikacı doğruyu söylemiş;

  • Uyuşturucu Kaçakçısı- Bölücü Terör Örgütü ile müzakere değil,
    mücadele edilmesi gerektiğini bazı hayvanlar hala anlayamadılar.
  • Kürtçü-Bölücü-Silahlı hareketin gerçek amacının, bir kısım kültürel haklar
    elde etmek değil, Bağımsız Kürdistan Devleti kurmak olduğunu
    bazı hayvanlar anlayamadılar.
  • Türk Devletinin-Türk Milletinin-Türk Bayrağının- Türk Dilinin adının anılmasına
    bile tahammül edemeyen bu katiller sürüsünün hedeflerini,
    bazı hayvanlar hâlâ anlayamadılar.
  • 119 gündür şehit cenazesi gelmiyor diyenler, T.C. Devleti’nin sınırlarının yolgeçen hanına döndüğünü, 54 bin insanımızın canını alan eşkıya sürüsünün yalnızca
    çok az bir bölümünün güle oynaya seyahat etmelerinin, öbürlerinin silah depoladıklarının “Anayasa İhlal Suçu” olduğunu, bazı hayvanlar anlayamadılar.
  • Akil İnsan denen kişilerin bir bölümünün “Ermeni Yanlısı” olduğunu,
    diğer kısmının da Türk Ordusu ile PKK’yı bir tuttuklarını, Türk Milleti anladı ama
    bir kısım hayvanlar hala anlayamadılar.
  • Akil İnsanlar denen bu heyetin, bir kısmının Cani Öcalan tarafından seçilen Devlet Düşmanları olduğunu, bir kısmının şeriatla yönetilecek İslam Devleti taraftarı olduğunu, tümüne yakınının Türk – Türkiye ve Atatürk düşmanı olduğunu, Türk Milleti anladı ama bazı hayvanlar hala anlayamadılar.

Başbakan Erdoğan ve AKP’nin iki kesime, “Kefil” olduğunu,
bunlara ölümüne sahip çıktığını dikkatinize sunmak isterim.

Bunlara bakınca AKP’nin gerçek yüzünü ve hedefini net olarak anlamış oluruz.

Bunlar;

1) Akil İnsanlar Heyeti,

2) Başta El-Kaide olmak üzere Suriye’de para karşılığı savaşan katiller.

Akil İnsanlar Heyetinden biri, Devletimizin kurucusu Büyük Atatürk’ü, Hitler’e benzetir, AKP ve Erdoğan bunları baş tacı yapar.

Biri, Türk Bayrağına hakaret eder, AKP yine bunları tebrik eder.

Biri, “Ben Şeriatçıyım, demokrasi istemem” der, AKP alkışlar.

AKP, tüm Güney sınırımızı kevgire çevirdi. Ortadoğu’da ne kadar militan-katil-paralı asker varsa sınır il ve ilçelerimize yerleştiler. Herkesi haraca kestiler, polis dövdüler yaraladılar. En sonunda da tonlarca bombayı patlatıp insanlarımızı öldürdüler, sakat bıraktılar, yaraladılar.

Cumartesi günü, Reyhanlı vatandaşlarımızın itibar etmediği, taşıma ile getirilen insanlardan Başbakan Erdoğan, Suriye’den gelenlere sahip çıkılmasını istedi.

Türk Milleti, Akil İnsanların ne olduklarını, Suriye’den gelen kaçkınların ne olduklarını çok iyi anladı ama bazı hayvanlar hala anlayamadılar.

Hayvan bunlar, ne yaparsanız yapın anlamıyorlar!

Sağlık ve başarı dileklerimle. 

(İlk KURŞUN, 27 Mayıs 2013)

ÇAĞLAYAN CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK


ÇAĞLAYAN CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK

portresi_gulumseyen

E. AmiralTÜRKER ERTÜRK

Fırsat buldukça ın duruşmalarına gittim ve Ergenekon, Balyoz, Casusluk, Amirallere suikast gibi davalargitmeye devam ediyorum. Bu kapsamda geçtiğimiz Salı (14 Mayıs) Poyrazköy duruşmasını izlemek için yeni bir şey görmek umuduyla Çağlayan Adliyesi’ndeydim.

Yargılanan denizcilerin hemen hemen tümünü tanıyorum. Hepsi pırıl pırıl, yurtsever
ve üstün niteliklere sahip askerler. İddia edilmeye çalışılan aslı astarı olmayan suçlamaların ve karalamaların bir teki bile yanlarından geçemez.

Yargılananlar arasında Türk Silahlı Kuvvetleri içinde en kritik zamanlarda ve en kritik yerlerde görev yapmış üst rütbeli denizciler olmasına rağmen, Aydınlık dışında
itibar eden ve muhabir gönderen yoktu. Belli ki, bu operasyonel davaların arkasında bulunan irade basın tarafından izlenilmemesi ve haber yapılmaması konusunda zorlayıcı tedbirler almış.

Beklediğim kişi bu değil

Poyrazköy davasının benim izlediğim 27. duruşmasında yine skandal vardı.
Malum kazılar sırasında görev alan ve o dönem İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’nde çalışan polis memurunun tanıklık yaptığı sırada tutuklu Dz.Kur.Alb. Ali Türkşen
(SAT Komutanı) “Tanığı ısrarla çağıran benim ama beklediğim kişi bu değil“ diyor ve elinde tuttuğu fotoğrafta kimi çağırdığını gösteriyordu.

Şimdi bir düşünün siz polis memurusunuz, bir göreve gitmişiniz ve beraber görev yaptığınız ekip arkadaşınızı hatırlamıyorsunuz. Hem de size, beraberce olduğunuz fotoğrafı göstermelerine rağmen! Polis teşkilatı da fotoğrafı bulunan bu polisi bulmuyor, bulamıyor, göndermiyor veya gönderemiyor. Polis adeta “Pantolon uyduramadık gömlek verelim” diyor.

Ayrıca gelen tanık kekeliyor ve ne diyeceğini bilemiyor. Hep “dediğim gibi“ diyor ama hiçbir şey demiyor. Belli ki çok sıkıntılı! En başarılı cevapları ise “hatırlayamadım, çok zaman geçti, bize bilgi vermediler” oluyor. Sanki hafıza kaybına uğramış!

Kendi gemini kendin yap!

Polis memuru “aramaya gittiklerini“ söylüyor ama “ne aradıklarını bilmediğini“ ifade ediyor. Bu ifadelerin duruşma salonunda bulunanlarda yarattığı algı polisimizin askerimizi örnek aldığı “Kendi gemini kendin yap“ gibi kendi delilini
kendi yarattığıdır.

Polislerimiz arazide cephane aramak için iş makineleri ile kazı yapıyor,
“Patlamasından korkmuyor muydunuz?“ sorusuna “Hayır” cevabını
kolayca veriyor. Çünkü patlamayacağını kesin olarak biliyorlar!

İşin içinde dalga dubara olduğu, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni derdest etmek için alavere dalavere çevrildiği o kadar açık ki anlamamak normal şartlar altında mümkün değil. Ama bu tiyatroyu biz salonun bir tarafından, yargıçlarımız ise diğer tarafından izlemeye devam ediyoruz. Mahkeme Başkanı tanıklık yapması için istenen fotoğraftaki polisi getirtmiyor veya getirtemiyor!

Zerre kadar nasibini almamış

Poyrazköy de dahil olmak üzere Ergenekon ve Balyoz gibi davaların ortak özelliği hiçbirisinin hukuk ve adaletten zerre kadar nasibini almamış olmasıdır.
Ama bu hukuksuzluğun ve adaletsizliğin bir anlamı var ve boşuna değil.

Ülkemiz, emperyalizm tarafından kendi çıkarları lehine başkalaştırılmak, çatışma alanı haline getirilmek, bölgede taşeron olarak kullanılmak istenmektedir. Bu ancak cerrahi bir müdahale ile gerçekleştirilebilir. Bu ameliyatı başarmak için mutlaka ülkemizin koruyucu reflekslerinin uyuşturulması ve narkoz altına alınması gerekmektedir. İşte Poyrazköy budur! Türkiye’nin ameliyatı tamamlanana kadar devam etmek zorundadır.

Parmak izi aynı

Ama bu operasyonel davalarda tespit ettiğim bir parmak izi var!
Yaptığım analize göre bu parmak izi resmi rakamlara göre 51 yurttaşımızın yaşamını kaybettiği Reyhanlı saldırısını gerçekleştiren iradenin parmak izi ile aynı.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Russia Today televizyon kanalına verdiği mülakatı izledim. Reyhanlı saldırısını kınıyor ve “Beraberce araştıralım” diyor.
Suçlu bir insanın tavır ve hareketleri yok.

Başbakan Erdoğan ise önce hiç araştırma yapılmadan açılımın hedef alındığını söylüyor. Arkasından her zaman olduğu fikir değişikliği yapıyor ve Suriye’yi suçluyor, olayın arkasında Suriye’nin istihbarat örgütü olan El Muhaberat’ın olduğunu açıklıyor. Bunları ifade ederken suratındaki endişe ve korkuyu gizleyemiyor.

Baş cerrah Washington’da!

Aynı Erdoğan, bugüne kadar Suriye’de gerçekleştirilen, bakanların dahi havaya uçurulduğu ve çocukların katledildiği terör saldırılarını kınamıyor ve muhalefet olarak adlandırıyor.

  • ABD ve İsrail,
    Türkiye’nin kendilerine vekaleten Suriye’ye müdahale etmesini istiyor.

Reyhanlı bu müdahale için gerekçe yaratıyor. Anayasal olarak Türkiye’nin güvenliğinden sorumlulukları olan Türk Silahlı Kuvvetleri Ergenekon, Balyoz ve Poyrazköy gibi
karışım gazlarla narkoz altında olduğu için sesini çıkaramıyor.

Baş cerrah çıkan sorunları aşmak ve nihai direktifleri almak için Washington’a gidiyor. Fakat son seçimlerde % 70 oy aldığı Reyhanlı’ya gidemiyor!

Saygılar sunarım. (18.5.13)

KANDEMİR ve ÖYMEN : ‘TERÖRLE İLİŞKİLERE MESAFE KONULMALI’

 

EMEKLİ BÜYÜKELÇİLER Nüzhet KANDEMİR ve
Onur ÖYMEN


‘TERÖRLE İLİŞKİLERE MESAFE KONULMALI’ DEDİ:

Emekli Büyükelçi Nüzhet Kandemir, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyareti öncesinde Reyhanlı’daki patlamayla ilgili olarak,

“Hepsi birbiriyle bağlantılı. Bu olaylar bir kez daha tekerrür edebilir.” dedi.

Emekli Büyükelçi Onur Öymen de çatışan taraflara destek olunması durumunda
bunun Türkiye’ye karşı silah olarak kullanıldığını belirtti.

Başbakan Erdoğan’ın Suriye’deki gelişmeleri değerlendireceği ve geçiş sürecini görüşeceği ABD ziyareti öncesinde Reyhanlı’da onlarca yurttaşın yaşamını yitirdiği saldırının zamanlaması dikkat çekti.

Emekli büyükelçilerin konu hakkındaki değerlendirmeleri şöyle:

Nüzhet Kandemir:
Bunları tek başına soyutlayıp “Bu tesadüfi bir olaydır” diye değerlendirmek yanlış olur. Başbakan, gündeminde bulunan konularda Obama ile mutabık kalacaktır ama ABD Dışişleri’ne göre Obama’nın mutabık olması tüm yönetim ve Kongre’nin aynı düşünmesi durumunu yaratmaz. ABD’ye tam olarak “Dostumuzdur; bizim söyleyeceklerimizi yerine getirecektir.” yaklaşımıyla gitmek ilk adımdan yanlışlıkları beraberinde getirir. ABD dünyanın en önemli ülkesi. Bu tür ülkeler kendi menfaatlerini ön planda tutarlar. Türkiye ya da başka bir ülkenin hatırı için ABD’nin stratejik ve taktik menfaatlerinde fedakârlık etmesi beklenemez. Bölgede Türkiye’nin düşüncelerini paylaştığına dair bir garanti de yok.
Bu olaylar bir kez daha tekerrür edebilir.Onur Öymen:

Terörün mantığı yoktur.
Teröre karşı müsamaha göstermek teröre hizmet etmektir.
Terör bir bütündür.
“Barış, kardeşlik” sloganlarıyla teröre müsamaha göstermek son derece yanlıştır.
Bu saldırıyı, Suriye yönetimi de yönetime muhalif güçler de yapmış olabilir.
İkisinin de amacı farklı olabilir. Her ikisi de Türkiye’yi provoke etmek istiyor olabilirler.Şunun görülmesi lazım:

Suriye’deki çatışmalardan, çekişmelerden uzak durun. Çatışan taraflara destek olmayın. Bunu başkaları Türkiye’ye karşı silah olarak kullanılırlar. Bundan ders alarak terörle ilişkilere mutlaka mesafe koymak lazım. Komşu ülkelerdeki çatışmalara mesafe koymak lazım.
Terör örgütleriyle müzakereden vazgeçmek lazım.
Muazzam bir propagandayla Türkiye’yi teröristlere muhatap yapmak istiyorlar.
İşte, sonuç budur. Bunu yapanlarla da yarın masaya oturulacak.
Terör budur. (Cumhuriyet, 12.5.13)

Rifat Serdaroğlu : SONU HAYIR DEĞİL


Rifat Serdaroğlu

portresi

SONU HAYIR DEĞİL

Bir insanın kendine yapabileceği kötülüğü, kırk kişi bir araya gelse yapamaz.

Başbakan Erdoğan’ın son günlerdeki görüntüsü ve konuşmaları,
O’nun çok yıprandığının işaretleridir. Saçları dökülmüş, çökmüş, enerjisini kaybetmiş biri gibi görüntü veriyor!

Ciddi bir ameliyat geçiren ve bağırsağından yaklaşık 25 cm alınan Erdoğan,
gördüğü yoğun tedavi ve ilaç desteğine rağmen istirahat etmeyi reddettiği için,
sık-sık rahatsızlanmaya başladı. Hemen her hafta soğuk algınlığına yakalandığını söylüyor.

Hastalık bu, kimin başına ne geleceğini hiçbirimiz bilemeyiz. Ama herhangi bir hastalığa yakalanan birinin de, hastalığının tedavisi için gerekli şartlara uymak zorunda olduğunu bilmesi gerekir.

Hijyenik hastane ortamında ve sürekli doktor kontrolünde tedavi görmesi gereken bir hasta, sırf “Bakın ben turp gibiyim” diyebilmek için evinde, sağlıksız koşullarda
her gün saatlerce makineye bağlanırsa, hastalığın seyrini hızlandırmış olur.

Başbakan Erdoğan, sağlıklı düşünememekte ve çok çabuk sinirlenmektedir.

Birleştirici-bütünleştirici-sakinleştirici-uzlaşmacı bir dil kullanması gereken Başbakan, tam tersini yapmakta, her sözü her davranışı ile ülkenin birliğini bütünlüğünü
tehlikeye atmaktadır.

Başbakan Erdoğan’ın gerçek nihai hedefinin “Federe İslam Devleti” olduğunu,
O’nun siyasi hayatını , tüm konuşmalarını- ilişkilerini bilen ve araştırma yapan herkes
net olarak bilebilir.

Başbakan, zamanının azaldığını bildiği için, daha önceden planladığı programını çabuklaştırmıştır.

Cani Öcalan-BDP-PKK ile “Barış Süreci” denen kılıf altında anlaşması da,
“Akil İnsanlar”
 adıyla Türk Devleti – Türk Milleti düşmanlarını görevlendirmesi de
bu sebeptendir.

Başbakan Erdoğan, giderken yıkıp-yakarak gitmek istemektedir.

Kendisini Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ı yapan Türk Milletine, hangi vicdan, hangi akıl, hangi gerekçelerle bunu layık görür, bunu bizlerin anlaması mümkün değildir.

Bu yazılanları doğrulamak için size üç örnek vermek istiyorum :

*Silivri’de 20 binden çok insan demokratik tepkilerini göstermek ve orada yaşanmakta olan hukuksuzluğa kamuoyunun dikkatini çekmek için toplanıyor. İnsanlar, biber gazı-basınçlı su ile yerlerde sürükleniyorlar. Ülkenin Başbakanı “Bu insanların çoğu 50-60 yaşında insanlar. Ellerinde sadece Türk Bayrakları var. Bu insanlar niçin bu haldeler?” diye merak edip araştıracağına ve gereğini yapacağına, insanlara
terörist damgası vuruyor ve bağımsız yargıya emir vererek Savcıları harekete geçiriyor!

Sanki o insanlar T.C. Vatandaşları değil de, Esed’in vatandaşları?

Aynı anda ülkenin çeşitli üniversitelerinde, ellerinde PKK paçavraları ve Cani Öcalan posterleri taşıyanlar, polis koruması ile dolaşıyorlar!

*Başbakan, cemaatçi polislerin ve Kürtçü AKP Milletvekilinin gömdüğü silahlar bulununca, “Bakın ülkenin her yerinden silah fışkırıyor..” diyor, ama öbür yandan PKK katillerine, “Silahlarınızı gömün öyle gidin. İster mağaraya, ister dağa nereye istersen oraya gömün..” diyerek suç işliyor!

*Başbakan, “Süreç” için, “Şehitlerimizin ruhunu asla incitmeyiz” diyor ama
PKK elçiliği yapacak 63 kişiye, şehit ailelerinden de kesilen paralar ile oluşan bütçeden milyonlarca lira para vermekten çekinmiyor!

Bunlar akıllı ve ülkesini seven birinin yapacağı işler değildir.

En sevmediğim siyasetçi tipi hırsını, aklının üzerine çıkaran siyasetçilerdir.

Tarih, bu tip siyaset adamlarının feci sonlarıyla doludur.

AKP’nin bu gidişinin sonu da maalesef hayırlı değildir.

Sağlık ve başarı dileklerimle.
(13 Nisan 2013)

TÜRK MİLLETİNE 3 MADDELİK ÇAĞRI…


Dostlar
,

“TÜRK MİLLETİNE 3 MADDELİK ÇAĞRI”

28 Mart 2013 günü Ankara’da bir basın toplantısı ile Türk ve Dünya kamuoyuna duyuruldu. Başından beri hazırlanmasına bizim de emek verdiğimiz
tarihsel değerde kısa ama özlü çağrı – duyuru aşağıda..

İlgililerin dikkatine;

tarih önünde,
– bir kez daha
– u-ya-ra-rak

sunuyoruz…

  • “Hepimiz kardeşiz; ayıran kendini ayırır.” /
    Neşet Ertaş
  • “Türklerin vatan sevgisi ile dolu göğüsleri, düşmanların mel’un ihtiraslarına karşı daima, bir duvar gibi yükselecektir.”Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

Sevgi ve saygı ile.
30.3.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

TÜRK MİLLETİNE 3 MADDELİK ÇAĞRI…

“Aşağıda imzası bulunan bizler, Türk Milletinin aklıselimine sesleniyor,
tarihin bu dönemecinde Türk Milleti adına hareket edenleri aşağıdaki hususlarda uyarıyoruz!..

==================================================

1-
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve sahibi olan Türk Milletinin adı,
vatandaşlık tarifinden ve Anayasadan çıkarılamaz.

2- Devletimizin eşit ve şerefli üyeleri olan aziz vatandaşlarımız,
ırklara ve mezheplere ayrıştırılamaz.

3- Anadolu coğrafyasında Selçuklu ile başlayıp Osmanlı ile devam eden Türk Milletinin kesintisiz egemenliğini esas alan büyük Atatürk’ün kurduğu milli devlet yapısı
ortadan kaldırılamaz.

==========================================================

Şu ana kadar aralarında Prof. Dr. Halil İnalcık, Alev Alatlı, Prof. Dr. İlber Ortaylı,
E. Org. Edip Başer, TBMM eski Başkanı Hüsamettin Cindoruk, HEPAR Gnl. Bşk. Osman Pamukoğlu, Devlet eski Bakanlarından Hasan Celal Güzel,
DGM eski Savcısı Talat Şalk…

gibi adların bulunduğu

270+ bilim ve devlet, siyaset ve edebiyat adamı bu bildiriye imza attı.

28.3 2013 günü Ankara Sürmeli Otel’de bir basın toplantısıyla kamuoyuna açıklanan bildiriye siyasal partiler, vakıf, sendika ve derneklerden oluşan gönüllü kuruluşlardan
yoğun destek bekleniyor. Kısa sürede milyonlarca imza hedefleniyor.

Sosyal paylaşım sitelerinde birkaç satır yazıp görevini yerine getirdiğini sanan insanlarımız bu Bildiriye gereken ilgiyi gösterirse AKP ve BDP ittifakının getirmeyi planladığı bölücü anayasa en başından çöpe atılmış olur.

LİSTEDE YER ALAN ADLAR..

AKADEMİSYENLER

  1. Prof. Dr. Halil İnalcık, Bilkent Ünv.
  2. Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun
  3. Prof. Dr. İlber Ortaylı
  4. Prof. Dr. Ahmet Saltık, Ankara Üniversitesi
  5. Prof. Dr. Anıl Çeçen, Ankara Üniversitesi
  6. Prof. Dr. D. Ali Ercan, Savunma Sanayisi E.  Müst.
  7. Prof. Dr. İskender Öksüz
  8. Prof. Dr. Mustafa Kafalı
  9. Prof. Dr. Ethem Ruhi Fığlalı, Eski Muğla Üniv. Rektörü
  10. Prof. Dr. Gökhan Çapoğlu, ANSAY Genel Başkanı, eski milletvekili
  11. Prof. Dr. Enis Öksüz, Eski Ulaştırma Bak.
  12. Prof. Dr. Hasan Ünal
  13. Prof. Dr. Sina Akşin
  14. Prof. Dr. Umay Türkeş, Girne Amerikan Üniversitesi
  15. Prof. Dr. Tuncer Gülensoy
  16. Prof. Dr. Yumni Sözen
  17. Prof. Dr. Zeki Aslantürk
  18. Prof. Dr. Ahmet Gökçen
  19. Prof. Dr. Ahmet Çolak
  20. Prof. Dr. Atilla Aydınlı, Bilkent Üniv.
  21. Prof. Dr. Ayşe Filiz Yavuz
  22. Prof. Dr. Ahmet Yörük, İstanbul Üniv.
  23. Prof. Dr. Aydın Durmuş
  24. Prof. Dr. Abdurrahman Güzel, Başkent Üniv.
  25. Prof. Dr. Ali Pancar, 19 Mayıs Ünv.
  26. Prof. Dr. Beşir Şahin, Çukurova Ünv.
  27. Prof. Dr. Bilge Ercilasun
  28. Prof. Dr. Bige Sükan
  29. Prof. Dr. Cevat Geray
  30. Prof. Dr. Cemal Kurnaz, Gazi Üniv.
  31. Prof. Dr. Çetin Çelenk
  32. Prof. Dr. Doğan Kargül
  33. Prof. Dr. Erdem Koç
  34. Prof. Dr. Güzide Turanlı
  35. Prof. Dr. Güler Somer
  36. Prof. Dr. Hanım Halilova
  37. Prof. Dr. Hasan Önder
  38. Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu, 19 Mayıs Üniv.
  39. Prof. Dr. Haluk Tokuçoğlu, Dekan, Sağlık Bak. E. Müsteşarı
  40. Prof. Dr. İbrahim Öztek
  41. Prof. Dr. İbrahim Uzmay
  42. Prof. Dr. İsa Özkan, Gazi Ünv.
  43. Prof. Dr. İnan Güler, Gazi Ünv.
  44. Prof. Dr. Kazım Kopraman
  45. Prof. Dr. Kaan Aydos
  46. Prof. Dr. Kenan Erzurumlu, 19 Mayıs Ünv.
  47. Prof. Dr. Kemal Üçüncü
  48. Prof. Dr. Kadir Aydın
  49. Prof. Dr. Lütfi Çakmakçı
  50. Prof. Dr. Metin Karaörs
  51. Prof. Dr. Mahir Nakip, Erciyes Ünv.
  52. Prof. Dr. Mahmut Şahin, 19 Mayıs Ünv.
  53. Prof. Dr. Mustafa Arıca
  54. Prof. Dr. Necdet Altuntop, Erciyes Ünv.
  55. Prof. Dr. Nergiz Biray, Pamukkale Üniversitesi
  56. Prof. Dr. Nizamettin Aktay, Gazi Üniversitesi
  57. Prof. Dr. Nurullah Çetin, DTCF
  58. Prof. Dr. Peruze Çelenk, Ondokuzmayıs Üniversitesi
  59. Prof. Dr. Taciser Onuk, Ankara Üniversitesi
  60. Prof. Dr. Reşat Genç, E. Atatürk Yüksek Kurumu Bşk.
  61. Prof. Dr. Sabri Sümer
  62. Prof. Dr. Sabri Çaklı, İzzet Baysal Ünv.
  63. Prof. Dr. Süleyman, Hayri Bolay
  64. Prof. Dr. Saleh Sultansoy, TOBB Üniversitesi
  65. Prof. Dr. Ömer Aksu
  66. Prof. Dr. Rıza Ayhan, Eski Gazi Üniv. Rektörü
  67. Prof. Dr. Ruşen AYTAÇ
  68. Prof. Dr. Selahattin Sarı, Beykent Ünv. Rektör Yard.
  69. Prof. Dr. Sacit Turanlı, Dekan
  70. Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı, Ege Üniv. Ziraat Fak.
  71. Prof. Dr. Nilüfer Yüksel, Ankara Üniv. Eczacılık Fak.
  72. Doç. Dr. Murat Hatipoğlu,
  73. Doç. Dr. Mustafa Aksoy
  74. Doç. Dr. Kenan Kırkpınar
  75. Doç. Dr. Kutluk Kağan Sümer
  76. Doç. Dr. Mustafa Çağatay Tufan
  77. Doç. Dr. Halil Turgut
  78. Doç. Dr. Özgü Günay, Gazi Üniversitesi
  79. Doç. Dr. Reyhan Ersoy, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
  80. Doç. Dr. Ramazan Amanvermez
  81. Doç. Dr. Nuri Aydın Kama
  82. Doç. Dr. Soner Çankaya, Ordu Ünv.
  83. Doç. Dr. Serkan Şen 19 Mayıs Ünv.
  84. Doç. Dr. Sait Yılmaz
  85. Doç. Dr. Ezgi Günay, Gazi Üniversitesi
  86. Doç. Dr. Cüneyt Çırak
  87. Doç. Dr. Alp Aslan Kıraç
  88. Doç. Dr. Ertan Sait Kurtar, 19 Mayıs Üniv.
  89. Doç. Dr. Fatma Gülşen
  90. Doç. Dr. eyfullah Hızarcı
  91. Yrd. Doç. Dr. Sakin Öner
  92. Yrd. Doç. Dr. Sevil Sargın

SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ

  1. Prof. Dr. Mehmet Öz, Türk Ocakları Genel Başkanı
  2. Prof. Dr. Mustafa Erkal, Aydınlar Ocağı Gen. Bşk.
  3. Prof. Dr. Ümit Özdağ, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı, Gazi Üniversitesi
  4. Sadi Somuncuoğlu, Milli Düşünce Merkezi Genel Bşk., Devlet eski Bakanı
  5. Şakir Altıntaş, Afyon Oğuz Boyu Yörük Türkmen Dern. Bşk.
  6. Şerafettin Demir, Ankara Seymenler Kulübü Dern. Gnl. Bşk.
  7. Fahrettin Beşli, Yörük Türkmen Der. Federasyon Bşk.
  8. Alper Tunga, Bacalan Avukat, Antalya Barosu Bşk.
  9. Yakup Atasıtürk, Dünya Kargın Türkmenleri Dern. Gnl. Bşk.
  10. Ekrem Aksoy, Mühendis, Ülkü-Tek Genel Başkanı
  11. İbrahim Doğan, Türkiye Sağlık Çalışanları Eğitim ve Dayanışma Vakfı Genel Bşk.
  12. İsrafil Çelik Türk Aydınları Vakfı Genel Bşk.
  13. Prof. Dr. K. Tuncer Çağlayan, Türk Ocağı Samsun Şubesi Bşk.
  14. Dr. Levent Başyiğit, Isparta Türk Ocağı Bşk.
  15. Hamit Köse, Şehit Aileleri Federasyon Bşk.
  16. Halit Can, Maltepe Türk Ocağı Bşk.
  17. Ertuğrul Toygar, Samsun Yörükleri Day. ve Kült. Dern. Bşk.
  18. Ali Şahin Fevzioğlu, İnş. Yük. Müh. Kayseri Tic. Odası Meclis Bşk. V.
  19. Adnan Öztürk, Erciyes Ün. 250 Üyeli Öğr. Üyeleri Dern. Bşk.
  20. Hüseyin Özbek, Avukat, İstanbul Barosu Genel Sekreteri
  21. Mehmet Karataş, Konya Ülkü Bir Genel Bşk.
  22. Hasan Salih Akkurt, Büyük Çekmece Türk Ocağı Bşk.
  23. Hamit Saraç, Bursa T ürk Ocağı Şubesi Bşk.
  24. Türkan Hacaloğlu, Ankara Türk Ocağı Şubesi Bşk.
  25. Doç. Dr. Bayram Durbilmez, Kayseri Türk Ocağı Şubesi Bşk.
  26. Aygutşat Selçuk, Kocaeli Türk Ocağı Başkanı
  27. Müfit Öner, Milli Düşünce Merkezi Gen. Bşk. Yrd. E. Genel Müdür
  28. Mustafa Öztürk, Bilgiyurdu Eğt. Kültür Der. Bşk.
  29. Mustafa Dağ, Dağder Genel Bşk.
  30. Hasan Hüseyin Namaz, Kütahya Yörük Türkmen Dernekleri Bşk.
  31. Yusuf Yılmaz, Konya Yörükleri Der. Bşk.
  32. Durhasan Koca, Türk Boyları Konfederasyonu Genel Başkanı
  33. Nesrin Günel İçay, Diş tabibi, Yörükler Türkmenler Kültür Derneği Genel Başkanı
  34. İzzet Polat Ararat, ADD Eski Genel Sekreteri
  35. Mesut Erdoğan, Avukat, Nevşehir Türk Ocağı Şubesi Bşk.
  36. Nihat Kula, Ertuğrul Gazi Kültür Derneği Başkanı
  37. Prof. Dr. Özkan Hüseyin, Batı Trakya Türkleri Arş. Merkezi Bşk.

 SİYASETÇİLER 

  1. Prof. Dr. Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili
  2. Hasan Celal Güzel, Eski Milli Eğitim Bakanı
  3. Hüsamettin Cindoruk, Eski TBMM Başkanı, siyasetçi, hukukçu
  4. İlhan Kesici, Eski Bursa Milletvekili-İktisatçı
  5. Osman Pamukoğlu, HEPAR Genel Başkanı
  6. Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp, Eski Tarım Bak. Sivas Milletvekili
  7. Prof. Dr. Mümtaz Soysal, E. Dışişleri Bakanı
  8. Prof. Dr. Abdülhaluk Çay, Eski Devlet Bakanı, Çorum Milletvekili
  9. Saffet Arıkan Bedük, Eski Ankara Milletvekili, Vali
  10. Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel, Eski Dışişleri Bakanı
  11. Prof. Dr. Ramazan Mirzaoğlu, Eski Bakan, Kırşehir Milletvekili
  12. Ufuk Söylemez, Eski Devlet Bakanı
  13. İlhan Aküzüm, Eski Turizm ve Devlet Bakanı, Ankara Mv.
  14. İlker Tuncay, Eski Tarım Bakanı, Ankara/Çankırı Milletv.
  15. İbrahim Yaşar Dedelek, Eski Devlet Bakanı, Eskişehir milletvekili
  16. Yaşar Okuyan, Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Yalova Milletvekili
  17. Mustafa Gazalcı, E. Denizli Milletvekili
  18. Hasan Ali Tutkun, Eski Amasya Milletvekili
  19. Osman Doğan, Eski Şanlı Urfa Milletvekili
  20. Şamil Ayrım, Eski Iğdır Milletvekili,
  21. Şamil Kazokoğlu, Eski Bolu Milletvekili
  22. Şahin Mengü, Eski Manisa Milletvekili, Hukukçu
  23. Barış Bilgin Dilmen, Yurt Partisi Genel Bşk. Yrd.
  24. Abdülkadir Baş, Eski Nevşehir Milletvekili,
  25. Hüsnü Sıvalıoğlu, Eski Balıkesir Milletvekili
  26. Hüseyin Avni Güler, E. Milletvekili
  27. Halil İbrahim Oral, Bitlis E. Mv.
  28. Mehmet Ceylan, Eski Sivas Milletvekili, İş Adamı
  29. İbrahim Yılmaz, Kayseri E. Milletvekili
  30. Miraç Akdoğan, Malatya E. Milletvekili
  31. Nihat Gökbulut, Eski Kırıkkale Milletvekili
  32. Nihat Harmancı, Eski Konya Milletvekili
  33. Osman Seyfi, E. Milletvekili
  34. Rahmi Sezgin, 21.Dönem İzmir Mv., TPD İzmir Şube Bşk.
  35. Adil Aşırım, Eski Iğdır Milletvekili
  36. Ali Er, Eski İçel Milletvekili
  37. Yusuf Kırkpınar, Eski İzmir Milletvekili
  38. Ali Nejat Ölçen, E. İstanbul Milletvekili
  39. Baki Tuğ, E. Hak. Alb., Eski Bakan, Ankara Milletvekili
  40. Edip Özbaş, Eski K. Maraş Milletvekili, Hukukçu
  41. Erdal Karademir, 22. Dönem İzmir Milletvekili
  42. Esat Bütün, K. Maraş E. Milletvekili
  43. Aslan Ali Hatipoğlu, Eski Amasya Milletvekili

GAZETECİ ve YAZARLAR

  1. Alev Alatlı
  2. Yavuz Bülent Bakiler
  3. Emine Işınsı
  4. Mustafa Mutlu, Vatan Gazetesi
  5. Rıza Zelyut, Güneş Gazetesi
  6. Aslan Tekin, Yeniçağ
  7. Yılmaz Dikbaş
  8. Ahmet Yabuloğlu, Yeniçağ Gazetesi İcra Kurulu Başkanı
  9. Ahsen Batur
  10. Ahmet Say, Müzik Eğitimcisi ve Yazarı
  11. Arslan Bulut, Gazeteci, hukukçu
  12. Müyesser Yıldız
  13. İkbal Vurucu, Gazete 2023
  14. Mustafa Arslan
  15. Mustafa Turgay Tüfekçioğlu, Araştırmacı-yazar
  16. Ömer Faruk Beyceoğlu, Töre Dergisi
  17. İbrahim Metin, Araştırmacı-Yazar

*****

  1. Talat Şalk, Eski DGM Savcısı
  2.  Savaş, Eski Yargıtay Başsavcısı
  3. Nuh Mete Yüksel, Eski DGM Savcısı
  4. Osman Kaçmaz, Avukat E. Ağır Ceza Hakimi
  5. Cevdet Saral, E. Emniyet Müdürü
  6. Ali Aydın, E. Tuğgeneral (Silivri Cezaevi)
  7. Abdülkadir Sezgin, E. Diyanet İşleri Başkanlığı Baş Müfettişi
  8. Alaettin Parmaksız, Emekli Tümgeneral
  9. Nejat Eslen, E. Tuğ General, yazar
  10. Necdet Bayraktaroğlu, Eski Savcı
  11. Yaşar Yazıcoğlu, Eski Başbakanlık Müsteşarı
  12. Yaşar Karagöz, Emekli Tümgeneral
  13. Metin Sancaktar, Uzman Doktor
  14. Hicabi Koçak, Emekli Memur
  15. Hamit Sekman, Avukat, Erzincan Baro E. Bşk.
  16. Hakan Kızılaslan, Doktor Ufuk Ünv.
  17. İbrahim Okur, Makine Yük. Mühendisi, İş Adamı, Yazar
  18. İsmet Atik, Eski YÖK Gen. Sekreter Yrd.
  19. İsmail Bozkurt, Kayseri Milli Eğt. E. Müd. -Yazar
  20. Kamil Aydın, Emekli Müftü
  21. Kerim Taş, İş Adamı
  22. Kerim Yılmaz, E. Ağır Ceza Reisi/Avukat
  23. Kürşat Karacabey, Avukat
  24. Kürşat Şendal, Yazar
  25. Mesude Öney, Emekli Öğretmen
  26. Müge Gülses, E. Bankacı
  27. Mehmet Gündüz, Emekli Öğretmen
  28. Mustafa Kemal, Yurttutan İş Adamı
  29. Mustafa Erkal, E. Vali
  30. Münire Akat, İngilizce Öğretmeni
  31. Meriç Coşkun, Eskimeyen Dostlar Genel Koordinatörü
  32. Müfit Özdeş, E. Büyükelçi
  33. Nevin Çelik, Emekli Öğretmen
  34. Nurullah Aydın, Öğretim Görevlisi, Gazi Üniversitesi
  35. Nefi Demirci, Doktor
  36. Necdet Özkaya, M. E. B. Emekli Müsteşar Yard.
  37. Niyazi Altunya, Eğ. Bil. Doktoru
  38. Nuray Palancıoğlu Kaplan, Avukat
  39. Orhan Sungur, Adalet Bakanlığı E. Personel Gnl. Mdr.
  40. Oğuz Çetinoğlu, İşadamı, Yazar
  41. Oğuzhan Buhur, Avukat
  42. Ömer Ay, Öğretmen, MDM Genel sekreteri
  43. Ömer Öksüz, Gemi İnşa Mühendisi
  44. Ömer Lütfi Taşçıoğlu, E. Kur. Alb.
  45. Pehlivan Uzun, Öğretim Üyesi Kırıkkale Ünv.
  46. Rifat Uğrar, İller Bankası E. Gnl. Md. Yard., Milli Düşünce Merkezi Yön. Kur. Üyesi
  47. Ruşen Yaşlıoğlu, Milli Düşünce Merkezi Yön. Kur. Üyesi
  48. Sami Narter, Dr. Avukat
  49. Sevgi Kafalı, Emekli Öğretim Görevlisi
  50. Şenol Uğurlu, Ülkü Ocakları E. Genel Bşk. Yrd.
  51. Satılmış Erdal, Gazi Ü. E. Genel Sekreteri
  52. Suzan Çataloluk, E. Hakim
  53. Sacit Somel, E. Elçi
  54. Savaş Özdağ, Avukat
  55. Şekip Mehan, Avukat, İzmir
  56. Şimal Aral, Muhasebeci
  57. Talat Şimdi, Mali Müşavir
  58. Üçler Uğurlu, Türkiye Sağlık Çalışanları eğitim ve Dayanışma Vakfı
  59. Ünsal Aktaş, Avukat
  60. Veli Kılıç, Dr. MEB. TTK E. Üyesi yazar, Gazeteci
  61. Yıldırım Ak, Avukat, Türk Hukuk Kurumu Bşk.
  62. Aziz Bozatlı, Eski Orman Böl. Md.
  63. Yağmur Tunalı; TRT Programcı, Yazar
  64. Aslan Küçükyıldız, TRT, Programcı
  65. Ali Bektaş, Opr. Doktor
  66. Adnan Adıvar, Ünal Emekli Öğretmen, Eski Alaca Belediye Bşk.
  67. Ali Rıza Kaplan, Avukat, İMAG Bşk.
  68. Ahmet Çetinkaya, Erciyes Ün. Hastaneleri Kurucu Baş Müd.
  69. Ali Bademci, Araştırmacı Yazar
  70. Aytekin Ertuğrul, Opr. Doktor
  71. Prof. Dr. Ali Ercan, Savunma Sanayi E. Müsteşarı
  72. Bayram Dede, Avukat
  73. Cemalettin Durmaz, Emekli İmam
  74. Cengiz Atak, Eski MTA Genel Müdürü
  75. Cemil Karababa, Ressam (Atatürk Ressamı)
  76. Çınar Çoşkunserçe, Gazeteci
  77. Dursen Gürgür, Türk Ocakları Gn. Mrk, Hanımlar Kolu
  78. Dursun Dağaşan, E. Posta Genel Müdürü
  79. Duran Aydoğmuş, Şair-Yazar
  80. Erhan Aktaş, Uzman Doktor
  81. Erol Gürsoy, Eğitimci, Aydınlar Ocağı Sakarya
  82. Ergül Ünal, Harita Mühendisi, TPB İzmir Şubesi Bşk.Yrd.
  83. Erol Günsoy, İş adamı
  84. Gürsel Yıldız, Gemi İnşa Mühendisi
  85. Hakan Paksoy, Milli Düşünce Merkezi Yön. Kur. Üyesi Elektrik Müh.
  86. Vedat Paşa Civelek, E. Albay
  87. Emin Şiş, Em. Endüstri Müh.
    *************************************

 

BAŞBAKAN ERDOĞAN EFENDİ NE DEDİ; VATANDAŞLAR NE DEDİ?

E. Albay Cemil DENK

portresi

BAŞBAKAN ERDOĞAN EFENDİ NE DEDİ?

VATANDAŞLAR NE DEDİ? 

“… Abdullah Öcalan’a, 12 kanallı televizyon verdik.

… Haftada 3 gün jimnastik yapsın dediler, HER GÜN YAPSIN’ dedim.

Arkadaşlarıyla günaşırı görüşüyordu, HER GÜN 1’er saat GÖRÜŞSÜN’ dedim.”

VATANDAŞLAR NE DEDİ?

“… 30 bin kişinin katili Apo, bir televizyonla mı İkna Oldu? İnandırıcı değil!.

Başbakan’ın halktan gizlediği şeyler var. Açık açık orada ne PAZARLIK yapıldığını söylesin. Bizi böyle KANDIRMAYA devam etmesin.”

BAŞBAKAN ERDOĞAN EFENDİ NE DEDİ?

“… O güçlü Osmanlı İmparatorluğu’nda, LAZİSTAN, KÜRDİSTAN Eyaletleri vardı.
… Belediyeyi kabul ediyorsunuz, ama seçilmiş valiyi neden kabul etmiyorsunuz?”

VATANDAŞLAR NE DEDİ?

“… Biz Türk Bayrağı altında bir arada yaşamaktan gurur duyuyoruz. Başbakan, Kürt vatandaşları ayırdı. Yetmedi, Şimdi de sıra Lazlara mı geldi? Böyle giderse ÜLKE BÖLÜNÜR.”

BAŞBAKAN ERDOĞAN EFENDİ NE DEDİ?

“…Öcalan’a EV HAPSİ söz konusu değil.”

VATANDAŞLAR NE DEDİ?

“… Bu sözlerinin arkasında dur. Şehit evlatlarımızın kemiklerini sızlatma.
30 bin şehidin ölüm emrini veren caniyi affetme.”

DENİZ BAYKAL NE DEDİ?

“… PKK geçmişte SUÇ ÖRGÜTÜYDÜ. Apo’ya “SAYIN” diyen CEZA alıyordu,
AKP; hem Öcalan’ı, hem de TERÖR ÖRGÜTÜNÜ meşrulaştırdı.
Apo vatan kurtaran aslan oldu, PKK’lı Teröristler ise Özgürlük Savaşçıları!”

MEHMET TÜRKER NE DEDİ?

“… PKK ve ona yardım ve yataklık edenler; oluk oluk akıttıkları kanda boğulmak yerine, 30 yılın hesabını vermeden, İktidarın can simidiyle o kan denizini güle oynaya geçecekler.”

Askerimizi, subayımızı, sivil insanlarımızı kahpece katleden canavarlar, ellerini kollarını sallayarak, sırıtarak, birbirleriyle şakalaşıp, Türk Devleti ile dalga geçerek gidecekler!.. Türk halkına da, şehit anaları, şehit babaları, şehit eşleri, şehit evlatlarına da onları seyretmek düşecek!..

Anlaşılan, PKK terör örgütünün 30 yıldır işlediği cinayetler, toplu katliamlar,
ülkeye verdikleri yüz MİLYARLARCA dolarlık ZARAR yanlarına kar kalacak!..”

RAHMİ TURAN,TOKMAK KÖŞESİ, SÖZCÜ GAZETESİ

“… Başbakan’ın demokratik kurallara aldırış ettiği yok!
Kendisini ELEŞTİREN gazetecileri İŞTEN ATTIRIYOR,
TERÖRİSTLERLE PAZARLIK konusunda açıklama isteyen muhalefete:

“NAMERTSİNİZ! KUDURUYORSUNUZ!” gibi nazik (!) açıklamalar yapıyor.

Anlaşılan, demokrasiyi hiç sevmiyor ve bu nedenle PARLAMENTER SİSTEMİ değiştirmek İstiyor!”

EMİN ÇÖLAŞAN NE DEDİ?

“… Tutuklanan tüm teröristler ve KCK’lılar, Apo ile yürütülen pazarlıklar doğrultusunda, mahkemeler tarafından tek tek serbest bırakılıyor. Son olarak Van’ın BDP’li Büyükşehir belediye başkanı ve ekibi önceki gün tahliye edildi.

Adına Apo denilen katilin örgütüyle yıllarca dağlarda vuruşan komutanlar, subaylar ve astsubaylar ise tutuklu, hapishanelerde çile dolduruyorlar.

.. Bu rezil olayda karşımızda AKP-BDP koalisyonu var.
Türkiye’nin köküne bunlar ortaklaşa kibrit suyu dökecekler.

Ey Türk Milleti UYAN!

Yalnızca bir tek kişinin çıkarları ve aymazlığı doğrultusunda,
Senin sırtından oynanan şu oyunlara tepki koymak, DUR demek zorundasın.”

Naçizane ben de diyorum ki;

Ordumuzu, Yargımızı, Milletimizi, Vatanımızı Korumak ve yaşam düzeyimizi yükseltmek istiyorsak, iktidar olmaya en yakın bir partiyi, oylarımızla SANDIKTA BİRLEŞEREK iktidara getirmeliyiz!.

Çünkü; İKTİDAR OLMADAN HİÇ KİMSE HİÇBİR ŞEY YAPAMAZ!

Ben inanıyorum ki; bu Halk, bu UYUYAN DEV;

Önümüzdeki seçimlerde UYANACAK ve kendisine bu acıları çektirenlere gereken dersi verecektir.

Saygılarımla.
31 Mart 2013

Cemil DENK 
E. Albay

ATATÜRK’ÜN ve BİRİLERİNİNDin’e, Laiklik’e ve Kadına BAKIŞI” konusunda Araştırmacı Yazar 0 532 217 88 11   E-Mail:  denk.cemil@gmail.com

2005 ANAYASASI

E. Amiral Türker Ertürk

portresi_sade

2005 Anayasası

Irak 10 yıl önce işgal edildi, işgalden önce otori­ter rejime son verileceği demokrasinin getirilece­ği söylendi. Fakat işgal ve sonrası dahil bugüne dek Irak’ta öldürülen Müslüman sayısı 1.455.599′dur. Yani yaklaşık olarak 1,5 milyon­dur.

Bir Allah’ın günü olsun ki, Irak’ta insanlar öl­dürülmesin, bombalar patlamasın ve ağıtlar yakıl­masın. Yalnızca 2012’de bu ülkede öldürülen Müslüman sayısı 5 bindir.
Bugün itibarıyla Irak’ta 1 milyon dul kadın ve 4 milyon yetim çocuk var.

Eğer bu demokrasi ise, batsın böyle demokrasi!

Irak ve Afganistan savaşları için harcanan pa­ra 1,5 trilyon dolar. Bu paralarla neler yapılmaz ki? Ama emperyalizmin kanla beslendiğini bilirseniz bu normaldir.

Irak adım adım iç savaşa sürükleniyor. Bunu en­gellemenin yolu uzlaşma ve diyalog. Fakat ufukta bunun belirtileri yok. ABD ve İsrail, AKP yönetiminde Türkiye ve Körfez ülkeleri mezhepsel iç savaşı az­dırmaya, bu ortamdan faydalanarak Barzanistan’ı Irak’tan koparmaya ve kalanını da Sünni-Şii ekseninde bölmeye çalışıyorlar.

Irak ta huzursuzluğun, çatışmanın, akan kanın ve iç savaşa doğru gidişin önemli bir nedeni ABD işgal gücünün zorlaması ile hazırlanmış olan
2005 Irak Anayasası
’dır. Çünkü bu Anayasa, Irak toplumunu etnik ve mezhepsel kompartımanlara bölm­üştür. Irak Anayasası’nı hazırlatan iradenin ama­cı,
Irak ı 3 parçaya bölmenin hukuki alt yapısını ha­zırlamaktı.


Nikaragua tecrübesi Irak’ta

Irak işgali süresince de bu ülkede etnik ve özel­likle mezhepsel kavganın, kin ve nefretin tohum­ları atıldı. ABD 2004′te işgale karşı direnişi kırmak ve bu ülkede beraber yaşamanın ortak paydasını ortadan kaldırmak için John Negroponte‘yi Bağ­dat’a Büyükelçi olarak atadı. Negroponte dene­yimliydi çünkü 1980’li yıllarda ABD’nin Honduras Büyükelçisi olarak komşu ülke Nikaragua da sol­cu Sandinista yönetimini devirebilmek için iç savaş operasyonunu yönetmiş ve toplam 50 bin insan yaşamını kaybetmişti.

Irak’ta kan davası haline gelen çatışmalar, acı­masız mezhep savaşları, bombalı intihar eylemle­ri, karşılıklı olarak Sünni-Şii suikastları, kutsal yer­leri hedef alan saldırılar,
toplu infazlar, işkence edi­lip yol kenarına atılan cesetler, Negroponte ope­rasyonlarının bir parçası olarak sahneye kondu ve işgale karşı oluşan kuvvetli direniş,
büyük ölçüde kı­rıldı.

Bugün ise, işgale karşı oluşan direnişi kırmak ve Irak’ın bir bütün olarak beraber yaşamasının ko­şullarını ortadan kaldırmak için 2004 sonrası viz­yona konan operasyona yeniden hız verildi.

Suriye’deki durumun da Irak’tan farkı yoktur. Amaç bu ülkeleri etnik ve mezhepsel olarak böl­mektir. Dış destekli iç savaşlarla bunun koşulları
ya­ratılmaya çalışılmaktadır.

2004′te Irak taki iç savaş operasyonunu yö­neten John Negroponte’nin yardımcısı Robert Stephan Ford‘dur. Bu operasyonda tecrübe ka­zanan Ford, Ocak 2011‘de Şam Büyükelçisi ola­rak göreve başlar ve 3 ay sonra Suriye’de iç savaş başlar. Sizce bu tesadüf mü?

  • Başbakan Erdoğan’ın Irak’ın birliğini sağlamaya çalışan Maliki’ye düşmanlığının. Irak merkezi hü­kümetini devre dışı bırakarak Barzanistan ile çok samimi ilişkiler kurmasının, Suriye’ye düşmanlığı­nın ve bu ülkeye yaptığı terör ihracatının ve
    terör suçlusu Tarık Haşimi’yi korumasının altında bölgeye dönük
    emperyalist planların taşeronluğu yatmak­tadır.

ABD, Türkiye de dahil olmak üzere, bölgede bu­lunan ulusal devletlere
son vermek, potansiyel ola­rak bölge gücü olabilme olanağına sahip devletle­ri bölerek küçültmek, tüm bölgeyi etnik ve mez­hepsel olarak yeniden dizayn etmek istemektedir
.

Çözülmenin hukuksal alt yapısı olacak

  • Türkiye’ye dayatılan ve hazırlanmak istenen ye­ni anayasa; 
    emperyalizmin bölge ihtiyaçları için ge­reklidir.
  • Yeni anayasadan beklenen; Türkiye’nin et­nik ve mezhepsel olarak çözülmesinin hukuksal alt yapısını oluşturmaktır.

Tabii ki, bunu yaparken ele geçirilen medyayı da kullanarak geniş halk kesimlerine demokrasi, in­san hakları, özgürlükler ve sivil anayasa gibi kav­ramlarla
algı operasyonu yapılmaya çalışılmaktadır.

Ülkemizde hazırlanmak istenen yeni anayasa­nın Irak için hazırlanan
2005 anayasasından far­kı yoktur.
İkisinin de arkasında olan ve dayatan, böl­ge için planı olan emperyalizmdir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisini, ta­pusu olan Lozan’ı,
Türk devrimlerini ve içeriğin­de Kürdü, Lazı, Boşnağı, Arabı, Arnavutu, Çerkezi, Abazayı, Pomağı, Makedonu, Azeriyi, Tatarı, Türkmeni ve daha nice etnik yapıyı barındıran Türk kimliğini kıyısından veya köşesinden çıkarmaya ve yok etmeye çalışan yeni anayasa benim için yok hükmündedir.

  • Meclisin yeni bir anayasa yapma yetkisi yoktur.
  • Ülkemiz işgal altındadır.

Bu nedenle Türkiye’ye 2005 Irak Anayasası gibi bir anayasa dayatılmaktadır.
Bi­linmelidir ki, bu anayasa ülkemize Irak’ta olduğu gi­bi kan, kin, gözyaşı, nefret, iç savaş ve bölünme­den başka bir şey getirmeyecektir.

Saygılar sunarım. 24.2.13
(İLK KURŞUN)