Etiket arşivi: Reyhanlı saldırısı

CEMAATİN MESAJ TİPLERİ


CEMAATİN MESAJ TİPLERİ

portresi_sade

 

Türker Ertürk
AYDINLIK, 14 Mart 2015

 

Geçen çarşamba “Hepinizin Kapısına Dayanacaklar” başlıklı yazımda (AS : sitemizde yayımladık, erişim için: http://ahmetsaltik.net/2015/03/13/e-amiral-turker-erturk-hedef-sizsiniz/)
Tekirdağ’da “Sessiz Çığlık” eyleminde yaptığım konuşma nedeniyle yargılandığımı anlatmıştım. Bize karşı yapılan suçlamanın hiçbir hukuksal dayanağı yok. Gerek
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) gerekse Yargıtay ve mahkeme kararları çok net.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın demokrasi ile işi olmadığı, otoriter yönetim arzusunda olduğu, hukuku kendisine ayak bağı olarak gördüğü, istikrarlı bir biçimde anayasa ve yasa ihlalleri yaptığı ve siyasi hoşgörüden nasibini alamadığı doğru. Ama bize hakaretten dava açan O değil.

Taksim Gezi olaylarının 1. yıldönümünde Tekirdağ’da yaptığımız konuşmayı
Tekirdağ polisimiz kayda almış, deşifre ederek kâğıda dökmüş ve konuşmamızın
kimi bölümlerini boyayarak ve işaretleyerek iddianame hazırlaması için savcının önüne koymuş. Yani bize karşı açılan dava bu şekilde tetiklenmiş.

SUÇ DUYURUSU

Günahlarını almayayım ama bu Cemaatin yöntemine benziyor.
Ergenekon ve Balyoz gibi gayri hukuki davalar da bu şekilde polis zoruyla yönlendirilerek başlatılmış, “uygun savcı ve hakimlerle” geliştirilmişti. Geçen hafta çıktığımız
Anadolu Adliyesi 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nde konuşma tapelerini savcıyı yönlendirmek maksadıyla işaretleyen polisler hakkında suç duyurusunda bulunduk.

Evet, Cemaatin bizle sorunu var. Çünkü görevdeyken bulunduğumuz her yerde
F tipi örgütün Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızmasını engellemeye çalıştık ve hoşgörü göstermedik. İstifa edip ayrıldıktan sonra da mücadeleye devam ettik. Hatta herkesin Pensilvanya’ya gidip el ayak öptüğü ve şefaat dilediği bir ortamda biz de gittik ama
yalvarıp yakarmaya değil, hesap sormaya ve eylem koymaya.
Bu yüzden F tipi örgütün artan oranda hedefi olduk.

Bu suç örgütü bizi yok edebilmek ve savcılara hedef gösterebilmek için Reyhanlı saldırısının planlayıcısı olduğunu iddia ettiği kişi ile bizim aramızda ilgi kuran yalan ve iftirasını önce www.gasteci.tv internet sitesinde ortaya attı. Cemaatin operasyonel yalanlarını önce bu tip sitelerde ortaya atıp daha sonra gazetelerine ve televizyonlarına alması standart bir yöntemdir. Amaç büyük gazetelerini ve televizyonlarını hukusal sorumluluktan kurtarmak,
operasyonların ve talimatların kaynağını gizlemek ve husumetleri Tayyip Erdoğan’ın
üzerine yöneltmek
tir. Sorarlarsa “Biz de bu haberi o siteden aldık..” diyecekler.

TERS MANYEL

F tipi örgüt talimatlarını, fetvalarını ve operasyon emirlerini iki türlü vermektedir.
Birincisi şifreli olup ters manyel yöntemi’dir. Bu mesaj tipinde devletin içinde yuvalanan örgüt elemanlarından talimatın tam tersini yapması istenir. Bu tür talimatlar biraz fetva şeklinde ve
din motiflidir. Mesela Taksim Gezi olaylarında polise şiddet uygulaması için talimat
“kitlelere şefkat uygulayın” şekilde verilmiştir.

İkinci tip açık mesaj yöntemidir. Talimatlar, kişisel ve örgütsel operasyonlar için işaretler
açık olarak verilir. Bu mesajlar Cemaatin sahibi olmadığı izlenimi verecek internet sitelerinden başlatılır. Daha sonra Cemaatin yayın organlarına taşınır. Dava açsanız veya suçlasanız
haksız duruma düşersiniz. Masumdurlar, onlar da haberi başka yerden almışlardır!

İşte www.gasteci.tv F tipi örgütün açık tip mesajlarını yayınladığı ama örgütle bağlantısı yokmuş gibi davranılan bir sitesiydi. Bizi savcılara hedef gösterme operasyonu burada başlatıldı ve sonra diğer taraflara taşındı. Ne zaman Erdoğan-Gülen çatışması başladı ve arkasından Cemaatin uzantılarına karşı operasyonlar geldi, bu site önce bizle ilgili olan yalan haberi kaldırdı,
ilerleyen zaman içinde site ortadan yok oldu. Çünkü Cemaate ait olduğu iyice deşifre olmuş arşivi suç ögeleri ile dolmuştu. Haftaya kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Dün akşam Bremen’de “Çanakkale Zaferi’nin 100. yılı ve tarihteki önemi”ni anlattım,
bu akşam Delmonhorst’ta “Türkiye nereye gidiyor? Çıkış yolu nedir?” konularını anlatacağım.

Saygılar sunarım.

===================================

Saygın Amiral Türker ERTÜRK,

Size dayanışma duygu ve düşüncelerimizi iletiyoruz.
Türk Polisi’nin “Türk Polisi” gibi davranmasını, hükümetlerin – cemaatların… değil
Devletin kurumsal, hukuka bağlı polisi olmasını istiyor ve bekliyoruz.

Yargının kendine yakışır onurlu – bağımsız bir yargı organı gibi davranmasını diliyor ve istiyoruz.

Bu 2 dileğimizin yerine getirilmesinde ülkemiz için – hepimiz için
saymakla bitmez yararlar vardır.

Bu 2 dileğimizin yerine getirilMEmesinde ülkemiz için – hepimiz için
saymakla bitmez sakıncalar vardır.

Her-kes ama her-kes, ülkemizin içine sürüklendiği bataktan çıkması için
son derece sağduyulu, sorumlu, hukuka saygılı davranmak zorundadır.
Başka seçenek yoktur.

Sevgi ve saygı ile, 15.03.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

ÇAĞLAYAN CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK


ÇAĞLAYAN CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK

portresi_gulumseyen

E. AmiralTÜRKER ERTÜRK

Fırsat buldukça ın duruşmalarına gittim ve Ergenekon, Balyoz, Casusluk, Amirallere suikast gibi davalargitmeye devam ediyorum. Bu kapsamda geçtiğimiz Salı (14 Mayıs) Poyrazköy duruşmasını izlemek için yeni bir şey görmek umuduyla Çağlayan Adliyesi’ndeydim.

Yargılanan denizcilerin hemen hemen tümünü tanıyorum. Hepsi pırıl pırıl, yurtsever
ve üstün niteliklere sahip askerler. İddia edilmeye çalışılan aslı astarı olmayan suçlamaların ve karalamaların bir teki bile yanlarından geçemez.

Yargılananlar arasında Türk Silahlı Kuvvetleri içinde en kritik zamanlarda ve en kritik yerlerde görev yapmış üst rütbeli denizciler olmasına rağmen, Aydınlık dışında
itibar eden ve muhabir gönderen yoktu. Belli ki, bu operasyonel davaların arkasında bulunan irade basın tarafından izlenilmemesi ve haber yapılmaması konusunda zorlayıcı tedbirler almış.

Beklediğim kişi bu değil

Poyrazköy davasının benim izlediğim 27. duruşmasında yine skandal vardı.
Malum kazılar sırasında görev alan ve o dönem İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’nde çalışan polis memurunun tanıklık yaptığı sırada tutuklu Dz.Kur.Alb. Ali Türkşen
(SAT Komutanı) “Tanığı ısrarla çağıran benim ama beklediğim kişi bu değil“ diyor ve elinde tuttuğu fotoğrafta kimi çağırdığını gösteriyordu.

Şimdi bir düşünün siz polis memurusunuz, bir göreve gitmişiniz ve beraber görev yaptığınız ekip arkadaşınızı hatırlamıyorsunuz. Hem de size, beraberce olduğunuz fotoğrafı göstermelerine rağmen! Polis teşkilatı da fotoğrafı bulunan bu polisi bulmuyor, bulamıyor, göndermiyor veya gönderemiyor. Polis adeta “Pantolon uyduramadık gömlek verelim” diyor.

Ayrıca gelen tanık kekeliyor ve ne diyeceğini bilemiyor. Hep “dediğim gibi“ diyor ama hiçbir şey demiyor. Belli ki çok sıkıntılı! En başarılı cevapları ise “hatırlayamadım, çok zaman geçti, bize bilgi vermediler” oluyor. Sanki hafıza kaybına uğramış!

Kendi gemini kendin yap!

Polis memuru “aramaya gittiklerini“ söylüyor ama “ne aradıklarını bilmediğini“ ifade ediyor. Bu ifadelerin duruşma salonunda bulunanlarda yarattığı algı polisimizin askerimizi örnek aldığı “Kendi gemini kendin yap“ gibi kendi delilini
kendi yarattığıdır.

Polislerimiz arazide cephane aramak için iş makineleri ile kazı yapıyor,
“Patlamasından korkmuyor muydunuz?“ sorusuna “Hayır” cevabını
kolayca veriyor. Çünkü patlamayacağını kesin olarak biliyorlar!

İşin içinde dalga dubara olduğu, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni derdest etmek için alavere dalavere çevrildiği o kadar açık ki anlamamak normal şartlar altında mümkün değil. Ama bu tiyatroyu biz salonun bir tarafından, yargıçlarımız ise diğer tarafından izlemeye devam ediyoruz. Mahkeme Başkanı tanıklık yapması için istenen fotoğraftaki polisi getirtmiyor veya getirtemiyor!

Zerre kadar nasibini almamış

Poyrazköy de dahil olmak üzere Ergenekon ve Balyoz gibi davaların ortak özelliği hiçbirisinin hukuk ve adaletten zerre kadar nasibini almamış olmasıdır.
Ama bu hukuksuzluğun ve adaletsizliğin bir anlamı var ve boşuna değil.

Ülkemiz, emperyalizm tarafından kendi çıkarları lehine başkalaştırılmak, çatışma alanı haline getirilmek, bölgede taşeron olarak kullanılmak istenmektedir. Bu ancak cerrahi bir müdahale ile gerçekleştirilebilir. Bu ameliyatı başarmak için mutlaka ülkemizin koruyucu reflekslerinin uyuşturulması ve narkoz altına alınması gerekmektedir. İşte Poyrazköy budur! Türkiye’nin ameliyatı tamamlanana kadar devam etmek zorundadır.

Parmak izi aynı

Ama bu operasyonel davalarda tespit ettiğim bir parmak izi var!
Yaptığım analize göre bu parmak izi resmi rakamlara göre 51 yurttaşımızın yaşamını kaybettiği Reyhanlı saldırısını gerçekleştiren iradenin parmak izi ile aynı.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Russia Today televizyon kanalına verdiği mülakatı izledim. Reyhanlı saldırısını kınıyor ve “Beraberce araştıralım” diyor.
Suçlu bir insanın tavır ve hareketleri yok.

Başbakan Erdoğan ise önce hiç araştırma yapılmadan açılımın hedef alındığını söylüyor. Arkasından her zaman olduğu fikir değişikliği yapıyor ve Suriye’yi suçluyor, olayın arkasında Suriye’nin istihbarat örgütü olan El Muhaberat’ın olduğunu açıklıyor. Bunları ifade ederken suratındaki endişe ve korkuyu gizleyemiyor.

Baş cerrah Washington’da!

Aynı Erdoğan, bugüne kadar Suriye’de gerçekleştirilen, bakanların dahi havaya uçurulduğu ve çocukların katledildiği terör saldırılarını kınamıyor ve muhalefet olarak adlandırıyor.

  • ABD ve İsrail,
    Türkiye’nin kendilerine vekaleten Suriye’ye müdahale etmesini istiyor.

Reyhanlı bu müdahale için gerekçe yaratıyor. Anayasal olarak Türkiye’nin güvenliğinden sorumlulukları olan Türk Silahlı Kuvvetleri Ergenekon, Balyoz ve Poyrazköy gibi
karışım gazlarla narkoz altında olduğu için sesini çıkaramıyor.

Baş cerrah çıkan sorunları aşmak ve nihai direktifleri almak için Washington’a gidiyor. Fakat son seçimlerde % 70 oy aldığı Reyhanlı’ya gidemiyor!

Saygılar sunarım. (18.5.13)