Etiket arşivi: RAHMİ TURAN

Meral Hanım’ın unutulan geçmişi!

Rahmi Turan

Rahmi Turan
rturan@sozcu.com.tr
05 Mart 2023, SÖZCÜ
Yazarlar – Rahmi Turan

“Meral Hanım hâlâ çok öfkeli!” İYİ Parti’liler böyle diyor.

“Öfke baldan tatlıdır” derler ama unutmamalı ki, öfkeyle kalkan pişmanlıkla oturur!

Meral Hanım çeşitli nedenlerle öfkeli olabilir ama, gerçek bir lider öfkeyle hareket etmez, kızgın o ruh haliyle karar verip ülkeyi ateşe atmaz!

Bir lider her şeyden önce akıllı, soğukkanlı ve topluma saygılı olmalı, ağzından çıkan her sözü akıl süzgecinden geçirmelidir.

Meral Hanım‘ın son üç gündür yarattığı siyasi deprem onun liderlik kumaşının sağlam olmadığını gösteriyor.

Böyle bir lider kendisine duyulan güveni, inancı, saygıyı yok eder!
★★★
MHP lideri Devlet Bahçeli, sürekli eleştirdiğim siyasetçiler arasındadır. Günün birinde ona hak vereceğim hiç aklıma gelmezdi ama ilk defa Bahçeli‘ye hak verdim. Neden?

Devlet Bey, eski konuşmalarının birinde:

“Meral Akşener’e güvenilmez… Bir defa vefasızlık yapan ikinciyi de yapar!” demişti…

O zaman inanmamıştık ama haklı çıktı.
★★★
Şöyle bir hafızamı yoklayıp, geçmiş yılları gözlerimde canlandırdım.
İnsan düşününce hatırlıyor… Meğerse neler olmuş, neler…
Meral Akşener bir zamanlar (30 yıl kadar evvel) Tansu Çiller‘in manevi kızı gibiydi.
Çiller ona siyasette sınıf atlattı, İçişleri Bakanı yaptırdı.

Bir süre sonra o Çiller’e kazık atıp Mehmet Ağar‘a yanaştı…
Daha sonra Mesut Yılmaz’ın kapısını çaldı ama  yine umduklarını bulamadı.
…Ve en çarpıcı davranışını 2001 yılında sergiledi.
★★★

AKP’nin kuruluş aşamasında Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğindeki “Yenilikçiler Grubu”na katılan Akşener,
yurt gezilerinde Erdoğan‘ın yanında yer aldı.

  • Orada da umduğunu bulamayınca istifa ederek MHP’ye kapak attı.
    Gideceği başka yer kalmamıştı çünkü…

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Meral Akşener‘i hem milletvekili,
hem de Meclis Başkanvekili yaptı.

Artık yıldızı parlamıştı. Herkes ona “Dişi kurt Asena” diyordu…
Ancak, günün birinde Devlet Bahçeli’yi devirmeye kalkınca orada da yollar ayrıldı.
★★★
Meral Akşener 2017 yılında MHP‘den kopanlarla birlikte İYİ Parti‘yi kurdu ama 2018‘deki genel seçimlere girme hakkı yoktu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu büyük bir jestle ona yardım elini uzattı, 15 milletvekilini ödünç vererek İYİ Parti‘nin Meclis‘te grup kurup seçime katılmasını sağladı.

Kılıçdaroğlu‘nun bu soylu hareketi olmasa Meral Hanım da, İYİ Parti de gelişmeden yok olacaktı!

Akşener’in şimdi Kılıçdaroğlu‘na kılıç çekmesi gerçekten şaşırtıcıdır.
Minnet ve vefa borcunu, onu arkadan vurarak ödedi (!) 

Bundan sonra ne yapar bilemeyiz ama kendisi de, partisi de, ağır yara aldı!

İYİ Parti‘den istifalar devam ediyor.

Meral Hanım “Ya tarih yazacağız, ya da tarih olacağız!” demişti. Sanırım tarih olacaklar!

Meslek ahlâkına aykırı çağrı!

Meral Akşener‘in Altılı Masa’da deprem yaratan kararının kazananı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP‘dir.

Yapılan anketlerde, seçimde kesinlikle kaybedeceği görülen Erdoğan için yeni bir umut doğdu.

Bu umudu ona Meral Akşener sağladı.

Meral Hanım hep “Seçilecek aday” deyip duruyordu. Millet İttifakı‘nı terk ederek
Seçilecek adayı” buldu mu?

Eğer kafasındaki seçilecek aday Erdoğan ise, “Onun şansını artırdı” diyebiliriz.

Eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, Meral Akşener‘in CHP’li iki belediye başkanı Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a yaptığı adaylık çağrısını “CHP’de karışıklık yaratmaya yönelik, siyasi etikle (meslek ahlâkı ile) bağdaşmayan bir çıkış” olarak değerlendirdi. Bence çok haklı.

GÜNÜN SÖZÜ

  • “Altılı Masa’yı terk etmek millete ihanet etmektir” demişti. Ne oldu şimdi?

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 14 Kasım 2018

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 14 Kasım 2018

 

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

Türküm, doğruyum, çalışkanım…
Varlığım Türk varlığına armağan olsun…

SAYIŞ
AKP’li belediyelerin yolsuzluklarını ortaya çıkaran Sayıştay İkinci Başkanı görevden alındı.
Fıtratından…

TİCARET
Son on yılda suç olayları % 434, fuhuş %734, uyuşturucu bağımlılığı % 678 artmış.
Dindar nesil mi, kriminal nesil mi demişlerdi?…

MAÇO
Nagehan Alçı Atatürk’ü “maço erkek” olarak yorumladı.
Vaho, yazıko…

ODUN
Sabah zurnası Ardıç,”10 Kasım’da genelevler de kapalı mıydı? Çocuktum bilmiyorum.” yazmış.
Yakın akrabalarından soracakları vardır mutlaka…

DİYANET
29 Ekim’de, 10 Kasım’da Atatürk’ü anmayan DİB Ali Erbaş; Atatürk düşmanı, Yunan işgali talibi Mısırlıoğlu’na “geçmiş olsun” ziyareti yapıp 10 Kasım’da DİB sitesinden yayımladı.
Erbaş’a  GEÇMİŞ  olsun…

ÖDÜL
ABD, üç PKK eşkıyasının yerini bildirene ödül koydu.
“Bizden başkasına yeri bildirilmesin, adamlara zarar gelmesin” demektir…

YEMEK
PKK elebaşlarının başına ödül koyan ABD’liler aynı örgüt elemanları ile “gaziler günü” yemeği yedi.
Ne bok yedikleri belli…

PAPAĞAN
MEB’lığı andımızın okunmasını “papağan gibi tekrarlama” olarak niteledi.
Anlamını bilmeden ezbere okumak üzere ezberlettikleri Arapça dualara, metinlere ne derler?…

İMAM
Samsun Ayvacık Merkez Cami imamı İmdat Atmaca, Cuma namazında AKP’den belediye başkanı adayı olduğunu duyurdu.
Baş imamın izinde…

SORU
Katar Emiri’nin hediye ettiği uçakla ilk yurt dışı seyahatine çıkan RTE’ye gazeteciler hiç soru sormamış.
Zaten sorun soru sormada…
======================================
Dostlar,

Sn. E. Tümg. Naci Beştepe paşamız, yukarıdaki Çarşamba İğnelerinden 1 gün önce de şu iletiyi paylaştı :

Sayın Rahmi TURAN,

Bu günkü (13 Kasım 2018) SÖZCÜ Gazetesi köşe yazınızda “Arapça ezan kulağa daha hoş
geliyor ve ulvi bir hava katıyor” ifadenizi sizin gibi bir aydına yakıştıramadığımı belirtmek isterim.
Arapça’nın neden ulvi olduğunu açıklayabilir misiniz?
Ezanı Zeki Müren‘in sesinden dinlesek ulviliği artabilir mi?
Ya da Zeki MÜREN’in sesinden Türkçe dinlesek kulağa nasıl gelirdi?
İnsanların konuştuğu, anladığı dilde ibadet etmesine karşı gelen tutucular/yobazlar da
(sizi tenzih ederim) benzer savlara sığınıyor.
Sanki Tanrı Kur’anı yalnızca Arapça ve Araplar için indirmiş!?
İncil de Arapça inmedi mi? Hangi Avrupa ülkesi Arapça ibadet ediyor?
Tanrı, Hristiyanların da tanrısı değil mi?
Sokakta bulduğu Arapça yazıyı öpüp başına koyan, Arapça dua okunduğunda anlamını bilmeden ağlayanlarla farkınız ne olur?

Türkçe ibadet edilmedikçe,
ezan Türkçe okunmadıkça
ülkemizde laikliğin tam anlamıyla yerleşmesi olasılığı çok zayıftır.

Saygılarımla. 13.11.2018

Naci BEŞTEPE
================================

Sn. Beştepe’ye biz de aynen katılıyoruz..

Hafız Sadettin Kaynak’ın sesinden “Türkçe Ezan”

Huşu içinde dinleyin ve dinletin lütfen.

https://youtu.be/GpwwkwTbCuI 

Sevgi ve saygı ile. 15 Kasım 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Bu kumpas da çökecek!

Bu kumpas da çökecek!

Rahmi Turan
SÖZCÜ, 4 Haziran 2017

Mustafa Balbay, bir kumpas sonucu Silivri zindanlarının çilesini çekmiş bir meslektaşımızdır. Şimdi CHP İzmir Milletvekili… O acı günleri hiçbir zaman unutmadı.Yapılan haksızlıklar geçiyor ama delip de geçiyor. Siz onu bir de yaşayana sorun!

Şimdi, benzeri bir nedenle SÖZCÜ muhabiri Gökmen Ulu, Silivri Cezaevi’nde…
Atatürk ilkelerine bağlı, düzgün, dürüst, yurtsever bir kişi ve gerçek bir gazeteci…
Mustafa Balbay, Silivri’ye gidip Gökmen Ulu’yu ziyaret etti.
Damdan düşenin halini, damdan düşen bilir.
Mustafa Balbay benim seyahat arkadaşımdır. Demirel’in Cumhurbaşkanı olduğu
yıllarda onun daveti üzerine birçok ülkede Balbay’la birlikte ilginç geziler yapmıştık.
Telefonla beni aradı ve dedi ki:

“Gökmen Ulu’ya moral vermek için Silivri Cezaevi’ne gittim. Moralinin çok iyi olduğunu gördüm. Yiğit bir arkadaş. Tek endişesi var

  • Beni burada unutmayın diyor.Gökmen’in duygularını anlıyorum. Bu olayda asıl hedef SÖZCÜ’dür.
    Kripto FETÖ’cüler, kendi FETÖ’cülüklerini gizlemek için SÖZCÜ’ye saldırıyorlar.
    İşin gerçeği bu. Fakat bu kumpas da diğerleri gibi kesinlikle çökecek!”
    =======================================
  • Aynı kanıdayız hatta inançtayız değerli Rahmi Turan ve SÖZCÜ ailesi..“Hiçbir korkuya benzemez halkını satanların korkusu!” 
    Nazım HİKMET

    Sevgi ve saygı ile. 04 Haziran 2017, Datça

    Dr. Ahmet SALTIK
    Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
    www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Türkiye’den kaçan Türkler!

Türkiye’den kaçan Türkler!

Rahmi Turan
SÖZCÜ, 18 Mayıs 2017

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Güzel Türkiye’mizin her geçen gün “yaşanması zor” bir ülke haline geldiğini görüyoruz.  Devam eden kavgalar… Çekilen acılar…
Verilen kayıplar… Ağlayan analar… Artan geçim sıkıntısı…
Yoksulluk içinde yaşam savaşı veren kitleler…
Hukuk, yasa, adalet, ahlâk, vicdan ve insaf erozyonunun yanı sıra güvenlik endişesine kapılan bir kısım varlıklı insanlar Türkiye’den kaçmaya başladılar!
Sık sık şu mealde haberler geliyor:
“Yunanistan’da ve Yunan adalarında ev satın alan Türkler arttı.”
“Paralı aileler Londra’ya göç ediyor.”
“İspanya’nın Barselona kenti Türklerle doldu.”
“Konut satın alarak Kanada’ya göç eden Türklerin sayısında artış var!”
“Amerika’ya büyük talep var. Florida, Miami gibi kentler Türklerin satın aldığı evlerle dolu.”
Vay canına! Ne oluyoruz? Nedir bu moral çöküntüsü ile kaçış?
* * *
Bu güzelim yurdu kimlere bırakıp da gidiyorsunuz beyler, hanımlar?
Zoru görünce kaçmak var mı böyle? Anlıyorum, bütün bu kişilerin ve ailelerin güvenlik endişeleri var. Korkuya varan bir kaygı yüreklerini sarmış, gelecekten umutlarını kesmişler!
Peki, böyle bir korku, böyle bir panik Türk insanına, vatan sevgisine, yurtseverliğe yakışır mı? Bunların memleket aşkı yok mu? Doğrusu ülkeyi bırakıp kaçanları ya da kaçma planları yapanları duydukça üzülüyor “Milletçe ne hale geldik?” diye kahroluyorum!
* * *
Peki, ne yapmalı? Vatanımızda kalıp, ülkemiz için mücadeleye devam etmeliyiz.
Korkmak yok! Korkanlar bu ülkenin evlâtları değildir!
İzmir’de haftalık yayınlanan ekonomi gazetesi “Gözlem”in yayınladığı bir araştırma sonuçlarına göre 2016 yılında “6 bin Türk milyoner” ülkeden göç etmiş.
Araştırmayı yapan kuruluş “Milyonerler çoğunlukla çocuklarının daha iyi bir eğitim alması için ve kişisel güvenlik arayışları nedeniyle ülkelerini terk ediyor!” diyor.
Demek ki devlet, vatandaşta güvenlik duygusu yaratamıyor.
Devlet bunu yapamıyorsa millet olarak biz yapalım, aramızdaki çekişmeleri bırakıp, milli birlik ve berberliğimizi sağlamak için şapkamızı önümüze koyup düşünelim.
En akılcı yol bu sorunu sandıkta çözmektir. 2019 umut yılı olabilir.

Dağdan gelip bağdakini kovmak!

Üstteki yazıda Türkiye’den kaçan Türkleri eleştirdim. Ülkemizde bir de tersine kaçış olayı var!
Suriyeliler, Afganlar, Iraklılar da Türkiye’ye kaçıyor… Afrika ülkelerinden yığın yığın gelenler de var. Bir göçmen ülkesi haline geldik… Sokakta, caddede, otobüste, metroda bunlara hep rastlıyoruz. Hadi anlayışlı davranıp “Yerlerini yurtlarını kaybeden garip kişilerdir” diye onlara acıyalım… “İnsani duygular yardım etmemizi gerektirir” diye düşünelim.
Tamam da… O sığınmacıların da buna lâyık olmaları, ülkemizin insanlarıyla uyum sağlamaları gerekir, değil mi? Fakat nerdeee?
* * *
“Dağdan gelen, bağdakini kovar” diye ünlü bir sözümüz vardır. Bu söz girdiği ortamı rahatsız edici tavırlar sergileyen insanların davranışlarını ifade eder. Sığınmacılar da başka ülkelerden geldiler, bizi kovacaklar sanki! Gazetelerde Suriyelilerin yedikleri haltları sık sık okuyoruz… Savaştan kaçtılar, başımıza dert oldular. Bunların başta Hatay olmak üzere çeşitli illerde olaylar çıkarttıklarını duyuyoruz. Birkaç gün önce de İstanbul’da gece yarısı bir genç çıkan kavgada bıçaklanarak öldürüldü. Katiller Suriyeli!
Sultangazi’de ucuz kiralık evlerde kalan Suriyeliler, mahallenin kızlarını taciz edince olay çıkmış, kızları korumak isteyen bir Türk genci, sığınmacılar tarafından bıçaklanmış!
Zavallı genç, hastanede can vermiş!
Bunlar, çaresizlikten ülkelerini terk edip, Türkiye’ye sığınmak zorunda kaldılar, diyelim.
Peki, niye rahat durmazlar? Niye bir sürü pis işe bulaşırlar? Niye gasp, hırsızlık, soygun gibi
suç işlerler? Neden adam öldürürler?

Başbakan dahil, AKP’li tüm yetkililere sesleniyorum                        :
“Oy kaygısıyla sığınmacıları Türkiye vatandaşı yaparsanız, ileride çıkacak daha vahim olayları önleyemezsiniz. Savaş bittikten sonra hepsi memleketlerine geri dönmeli!
Bunların Türk vatandaşı olması, Türkiye için tehlikedir.”
======================================
Dostlar,

Usta (kıdemli, duayen) gazeteci Sn. Rahmi Turan‘ın bu yazısı tarihe not düşer niteliktedir.
Bu önemi yazının bizce altı çizilmesi gereken 2 çok önemli iletisi var :

  1. Vatanımızda kalıp, ülkemiz için mücadeleye devam etmeliyiz.
    Korkmak yok! Korkanlar bu ülkenin evlâtları değildir!
  2. Savaş bittikten sonra hepsi memleketlerine geri dönmeli!
    (Suriye, Irak.. kökenli 3-4 milyon sığınmacı..)

Ülkemizin bu zor –ama bitmek üzere olan– AKP – RTE döneminde caaaaanım Türkiye’yi terk etmek kınanmanın ötesinde lanetlenerek mahkum edilmesi gereken onursuz – sefil bir davranıştır.

  • Vatan, uğrunda ölenlerin saygın – sevgin (aziz) anısıyla – kanı/canıyla Vatan olur!

Hep yazıyoruz.. Türkiye bu lanetli yılları da aşacak.
Siyasal örgüt / Parti öncülüğünde politik savaşım (mücadele) vererek..
Meşru direniş hakkını kullanarak..
Sonra; bu siyasal partilerin YAŞAMSAL ULUSAL KONULARDA ortak davranması..
Önümüzdeki hedef, erken seçim olmazsa, -bu arada erken seçim olasılığına karşı da hazır olunmalı!- Mart 2019 yerel seçimleridir. Bu seçimde AKP dışındaki partiler kurumsal kimliklerini koruyarak seçim işbirliği yaparlarsa hem yerel yönetimlerde temsil oranları artar hem de bu sonucun doğal politik türevi olarak AKP erimeye başlar. 3 Kasım 2019 genel seçimi büyük ölçüde kolaylanmış olur. Aynı strateji ile bu kez AKP karşısında büyük ulusal stratejik seçim işbirliği yapacak siyasal partilerin Vekil sayıları artar ve AKP iktidardan in-di-ri-lir!

Gerçek çoğu kez çook yalındır..
Onun böylesine “yalın” oluşuna çoğu insan inanmak istemez..
Baksanıza çöküş nasıl da gümbür gümbür geliyor!

Trump, 20 bin km uzaktan uçup gelen AKP’li Erdoğan’a 20 dakikacık ayırdı.. O’nu yalnızca 5 dakika dinledi ve 5 dakika hitap etti (10 dakika çeviri).. Demokratik haklarını kullanarak AKP’li Erdoğan’ı protesto eden ABD’deki Türklere tahammül gösteril(e)medi ve yandaşlar + Erdoğan’ın silahlı korumaları bir avuç protestocuya birlikte ağır şiddet uyguladılar.. ABD polisi de bu koruma polislerini copladı! Yazık değil mi bu vatan evlatlarına.. Bunlar Türk polisi değil mi? Neden böyle yanlış yönlendirirsiniz insanları? Bırakın yapsın protestosunu insanlar.. ABD yasaları ve evrensel hukuk demokratik protestoyu bir hak olarak tanıyor. Sınır aşılırsa zaten ABD polisi karışır (müdahale eder)..

Görün ki sorun, ABD’deki Türkiye büyükelçisinin kovulmasını istemeye dek tırmandı. Senatör J. McCain, Türk büyük elçinin “persona non grata” ilan edilerek deporte edilmesini (sınır dışı edilmesini) isteyebildi!

Bu kadro, bu iflas etmiş anlayış, bu bitip tükenmeyen Cumhuriyet kini – nefreti ve mide bulandıran kibir.. Yandaş medyada gerçeği görenler ve yazıları / nafile uyarıları da artıyor.. Fiyaskoyu örtmekte, her şeye karşın allayıp pullamakta epey zorlanıyor, başaramıyorlar. TRT günah keçisi yapılıp operasyona uğruyor.. Uzatmayalım.. sürdürülebilir mi bu öfke kasırgası?
21 Mayıs 2017 operasyonu (Erdoğan’ın AKP genel başkanlığına getirilmesi) “exodus“u (çöküş) önleyemeyecek, tersine hızlandıracaktır.. Bu sonucu, bu operasyonu yapanların gör(e)memesi olanak dışı.. Eee, o halde??

Çanlar çın çın çın… ötüyor.. “Hayır” dır inşallah..

Sevgi ve saygı ile. 18 Mayıs 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com

BU TEĞET YAKACAK..

BU TEĞET YAKACAK..

portresiRahmi TURAN
SÖZCÜ, 04.12.2016

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

İktidar yandaşı gazeteler dün “Teğet geçecek” manşetleriyle doluydu.
Dolar, yaydan çıkan ok gibi fırlayıp olanca vahşetiyle gövdemizde saplanmış durumda iken bunun teğeti mi kalmış? Fakat o sözler Cumhurbaşkanı Erdoğan‘a ait olunca önem kazanıyor tabii…
Başbakan Yıldırım “Bunların hepsi geçecek” diye işi hafife alırken, Erdoğan da yandaş gazetelere manşet olan 9 yıl önceki o sözlerini tekrarladı:

  • “2007-2008’deki olayda da ‘Kriz teğet geçecek’ demiştim.
    Aynı şeyi yine söylüyorum, bu da teğet geçecek!”

Teğet geçmek geometrik bir ifade… Bir eğrinin yanından geçen ve ona ancak bir noktada hafifçe değen bir doğru… Yani bu ekonomik kriz hafif geçecek, öyle mi?

9 yıl önceki o krizi düşünüyorum da insanlarımızın nasıl perişan olduğunu hatırlıyorum.

Eğer bu defa da “Teğet” denilerek o durum kastediliyorsa, milletin çekeceği var demektir.
İçinde bulunduğumuz kriz konusunda Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek:

  • “1. Dünya Savaşı’ndan sonra en sıkıntılı, belki de en zorlu dönemden geçiyoruz.”

dedi. Bence en gerçekçi ifade budur. Allah yardımcımız olsun!
==============================
Dostlar,

Doların 3,5 TL’yi de geçen tırmanışı “teğet” meğet değil mızraktır, hançerdir.
Aymazlığın zamanı değildir. Çook ciddi önlemlerin alınması gereklidir.
Lütfen anımsayalım :

2008’in son çeyreğinde kriz geldi. Büyüme hızı % eksi 4.7’ye indi.
2009’da 1. çeyrekte büyüme % – 14.6’ya düştü.
2. çeyrekte üyüme % – 7.6.
3. çeyrekte büyüme % – 2.7
2009 yılı sonunda büyüme % – 4.7’de kaldı, küçüldük ve yoksullaştık.
2008-9’da kriz, Türkiye ekonomisine teğet geçmedi, deldi geçti.
Rakamlar her şeyi açıklıyor..
Nitekim, ateş bacayı sardığından, Tayyip bey panik içindedir :

  • “Tulumbada şu an su yok, tulumbaya su lazım…” 

diyerek perişan hallerimizi kabul ve ilan etmiş bulunuyor..
Ekonomik bunalıma çözüm önerilerini AYDINLIK‘tan Sn. Mustafa Pamukoğlu yazdı (04.12.2016). O makaleyi de paylaşacağız sitemizde.

  • Dövizlerini bozdurmaya, asrın lideri öncü olmalıdır..

Çeşitli yerli -yabancı kaynaklarda yazılıp çizilen muazzam servetinden R.T. Erdoğan hem TL’ye geçmeli hem de her şeyini borçlu olduğu ama 15 yılda tulumbasını kuruttuğu ülkesine “bağış” (!?) yapmalıdır.

Anımsanacağı üzere İsviçre bankalarında büyük servetleri olduğu ileri sürüldüğünde sav sahiplerine “müfteri” diyerek avaz avaz bağırıp azarlamış, haşlamıştı Erdoğan. Oysa bu savı ileri sürenlerin bunu kanıtlaması yerine kendisi, İsviçre bankalarına resmi bir yazı göndererek hesaplarının (kendisi ve 1. derece yakınları) açıklanmasını isteyebilirdi. Deniz Baykal da geçmişte benzer suçlama karşısında bu yolu izlemişti. Çünkü İsviçre Bankalarındaki hesaplar çok gizli. Böyle olduğu için kaçak – haram hesaplar orada tutulabiliyor. Bu sefil anlayış, küçücük ülke İsviçre’ye muazzam servetler kazandırıyor; utanmaz kapitalizmin yüz kızartan kurgusu sürdürülüyor..

Bir de Tayyip beyin çooook övündüğü, döviz revervlerini 120 milyar Doların üstüne çıkardığını ileri sürdüğü T.C. Merkez Bankası neden piyasaya “gereken miktarda” Dolar sürememektedir? Neden hemen tıknefes olmuştur??

Bu ağır bunalımdan çıkışta örgütlü bir halkımız olsaydı, AKP – RTE’den kurtulabilirdik..
Ancak bu olanaktan yoksun olduğumuz için, bizi bekleyen tehlike ağır bir yoksullaştırlma ve koyu bir dinci AKP faşizmi olabilecektir korkarız..

Sevgi ve saygı ile.
04 Aralık 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak.
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net

profsaltik@gmail.com

Saray’a para dayanmıyor! Ve Çocuk tecavüzleri!

Saray’a para dayanmıyor!
Ve 
Çocuk tecavüzleri!

portresi

Rahmi Turan
SÖZCÜ
, 19.09.2016

(AS : Bizim katkılarımız yazının altındadır..)

İster kaçak olsun, ister olmasın, gerçek şu ki, Beştepe Sarayı artık Türkiye’nin siyaset merkezi haline geldi.
En önemli kararlar orada alınıyor. Bu arada Saray’ın masrafları da rekorlar kırıyor!
Yılbaşında 434 milyon lira olan Cumhurbaşkanlığı ödeneği, yılın ilk yarısında 278 milyon liralık bir artışla 712 milyon 844 bin liraya yükseltildi.
Abdullah Gül‘ün son yılında 199 milyon 500 bin lira olan ödenek, Tayyip Erdoğan geldikten sonra yüzde yüzlük bir artışla 397 milyon lirayı aştı.
Bu da yetmedi, harcamalar önce 434 milyon, sonra 712 milyon lira oldu ama bu da yetmedi!
* * * * *
CHP İstanbul Milletvekili Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi Aykut Erdoğdu:

  • “Bütçe devletin mali disiplininin belgesidir. ‘Şu kadar gelir elde edeceğim, şu kaynaklardan sağlayacağım, şuralara harcayacağım’ demektir. Çadır devletine döndüğümüz için söz verilen giderlerin çok daha üstünde harcama yapılıyor. Eminim ki, bu para da yetmeyecek, ilerideki aylarda ek ödenek alınacaktır. Saray’a para dayanmıyor. Kayıtsız, kuralsız harcamanın, lüks, şatafat ve israfın faturasını ise her zamanki gibi halk ödeyecektir.” diyor.Aykut Erdoğdu, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak böyle eleştiriyor ama yapılan harcamalarda hiçbir değişiklik olmuyor.

    *****

Çocuk tecavüzleri!

Atatürk için, birçok yabancı yazar, yüzlerce kitap yazmıştır. Bunlardan biri de 1901 ile 1983 yılları arasında yaşayan Fransız tarihçi, yazar ve askeri uzman Jacques Benoist Mechin’dir.
Mechin’in ülkemizde en çok bilinen eseri “Kurt ve Pars” adlı kitabıdır.
O kitapta Mechin, Atatürk‘ün şu sözlerini yazar:

  • “Ben çocuk bayramı tesis ettim. Neden? Çocuklara hürmet edilmesini temin ve onların zaafından yararlanarak onlara eziyet ve hayvan gibi muamele edilmesini önlemek için yaptım. Bu tedbirim, milletin geleceğine bir saygı olarak görülmelidir.”

Atatürk, sanki günümüzde yaşanan çirkinlikleri 93 yıl öncesinden, olağanüstü sezgisiyle tahmin ediyor gibiydi…

* * * * *
Gerici bazı yurtlarda küçük erkek çocuklarının başına gelenler ortaya çıktıkça, bunlardan nefret ediyor, tüm sorumluları lânetliyoruz.
On çocuğa tecavüz eden son tecavüzcü, çocuk başına 50 küsur yıldan toplam 508 yıl 3 ay hapis cezasına mahkûm edilmiş, fakat… Yasalara göre bu sapık en fazla 32 yıl hapis yatacak!
Çocuk tecavüzlerinin hepsi ortaya çıkmıyor maalesef… Kim bilir daha başka ne facialar var? Bu konuda çok zayıf kalınıyor. Yazık!

=====================================

Dostlar,

Tam bir oryantal çelişkiler tablosu değil mi??
Bir yandan ülkede bacak kadar masum çocukların ırzına geçiliyor, sıklıkla aile içi “sapık büyükler” tarafından ve bu iğrenç insanlık suçu “insest” olguları halının altına süpürülüyor;
bir yanda ise Tayyip beyin sarayının giderlerine bu yoksul halk yetişemiyor.. Bunca ölçüsüz ve Bütçe yasasına / namusına aykırı harcama yapanlar ise kendilerince “Müslümanlığı” kimseciklere bırakmıyor!?.. Onların secde gören alınları, herhalde bu günahları işlemelerine
vize veriyor!? Ya da secdeye varan alınlar bu tür eylemlerin maskesi – korunağı mı oluyor?

Vah Türkiyem vaaah vaaahhh..

Bunca kokuş(turul)an bir toplum, zerrece kuşku yok, bedelini en ağır biçimde diyalektik olarak kaçınılmaz biçimde ö-de-ye-cek-tir..

Ya da “ilahi” bakacaksanız, Allah bile bunca pisliğe tahammül edemeyecek ve merhum Prof. Yaşar Nuri Öztürk‘ün çok yerinde deyimiyle bu “kötülük toplumu” nu en şiddetli biçimde mutlaka cezalandıracaktır.. Gerçekte bunca zillet ve sefalet, aslında söz konusu kokuşmanın kaçınılamaz bedeli olarak ödenmiyor mu? Yoksa rastlantı mı??

Halk otobüsünde tutamak demirlerine asılarak bir yobazın şortlu genç hemşire Ayşegül’e uçan tekme savurması ve gerekçeleri, içine sürüklendiğimiz yangının bir başka alameti değil mi??

AKP  – RTE otoriter – totaliter monarşik iktidarı bu hazin çöküşe çare olabilir mi?
Neden olan ve neden olmaya devam eden çözüm üretebilir mi?
İlkokul çocuklarına “Arapça” dayatması, herhalde en saf iyimserleri bile uyarmalıdır!

AKP – RTE’nin artık kendini toplaması için pek zaman kalmadı korkarız..

Ülke göz göre bir iç çatışmaya sürükleniyor!
Görmeyen ve duymayan aymazdır (gafildir)!
Görüp – duyup düzeltmeyen yetkililer, devlet ehli sapkın (dalalet içinde)ve hatta haindir!

Sevgi ve saygı ile.
20 Eylül 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

 

İktidarın “Kızıl Sultan” hayranlığı!

İktidarın “Kızıl Sultan” hayranlığı!

portresi

Rahmi Turan
SÖZCÜ, 1 Eylül 2016

(AS : Bizim katkımız yazınınn altındadır..)

Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait 32 hastane Sağlık Bakanlığı’na devredildi. İstanbul’daki Gülhane Askeri Hastanesi’nin adı “Sultan Abdülhamid Eğitim ve Araştırma Hastanesi” olarak değiştirildi. Osmanlı İmparatorluğu’nda gericiliğin ve baskının sembolü olan İkinci Abdülhamid’in adının devletin bir hastanesine verilmesi, iktidarın zihniyetini göstermesi bakımından önemlidir.
*  *  *
36 Osmanlı padişahı arasında en zalimlerden biri olan ve hürriyet isteyen herkesi zindanlarda çürüten 2’nci Abdülhamid’in adı tarihe “Kızıl Sultan” olarak geçmiştir. (1842-1918). Ziraat Bankası’nın kurucusu ve önemli bir devlet adamı olan özgürlükçü Mithat Paşa‘yı, o tarihte Osmanlı Devleti’nin bir eyaleti olan Hicaz’ın Taif zindanlarına attırıp orada boğdurtan Abdülhamid’dir. Büyük vatan şairi Namık Kemal’i sürgüne yollayıp zindanlarda çürüten de yine Abdülhamid’dir. 33 yıl iktidarda kalan Abdülhamid’in ülkede kurduğu “Hafiye Teşkilatı” ünlüdür. Sultan Abdülhamid döneminde acımasız bir istibdat rejimi kurmuş, ülkenin ilerici aydınlarına kan kusturmuştur.
*  *  *
Türkiye’nin gerici kadroları Sultan Abdülhamid için “Abdülhamid Han 33 yılda bir karış toprak kaybetmedi” diye O’nu över. Oysa bu yalandır. Abdülhamid, iktidarı döneminde Mısır, Bulgaristan, Bosna-Hersek, Kıbrıs, Girit, Teselya, Romanya ve doğudaki topraklarımızın önemli bir bölümünü yabancı ülkelere vermiştir. 1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilânı ile tahttan indirilen İkinci Abdülhamid, en acımasız, en zalim despotlarından biri olarak tarihe geçmiştir.

  • “Sultan Abdülhamid” adı, bu ülkenin insanlarını birleştiremez, tam tersine ayrıştırır.

O’nun adının önemli bir hastaneye verilmesi iktidarın Osmanlı hayranlığının sonucudur ve bu yanlış tutum ne yazık ki, ülkede birliği sağlamaktan çok uzaktır!

AKP’nin asıl mücadelesi ne?

Osmanlı İmparatorluğu’nun 34’üncü (sondan üçüncü) padişahı olan ve tarihe “Kızıl Sultan” olarak geçen 2. Abdülhamid’in adının önemli bir hastaneye verilmesi üzerine CHP Denizli Milletvekili Kâzım Arslan, AKP iktidarına şöyle seslendi:

  • “Devleti krizden Abdülhamid ile mi çıkaracaksınız?

    Nedir bu hal? Hiç gereği yokken polise türbanla toplumu tekrar ayrıştırmaya kalkanlar, Yenikapı mitingindeki uzlaşının bir illüzyon olduğunu gösteriyor.
    Bugün, uzlaşma adı altında yapılanlar, ülkede laikliği tehdit ediyor.

  • Aslında yapılanlar, Başkanlık Sistemi propagandası öncesinde, bugünkü Parlamenter Sistem’in Cumhuriyet’teki kazanımlarının olağanüstü hal (OHAL) kararlarıyla
    yok edilmesidir.

Sabah uzlaşıyla geri çekilen kararlar, gece geri getiriliyor.
Devlet kriz içinde, siz hâlâ türbanla uğraşıyorsunuz…
Siyasi iktidar FETÖ’cülerle değil, Cumhuriyet’le, Cumhuriyet’imizin kazanımlarıyla uğraşıyor.

İktidarın asıl mücadelesi, yıllarca FETÖ ile ortak yürüttüğü
Atatürk Cumhuriyeti’ne karşı verilen savaşın,
şimdi AKP öncülüğünde, olağanüstü hal uygulamaları ile sürdürülmesidir.”

*  *  *
Bugün ülkemizde birçok kişi Kâzım Aslan gibi düşünüyor ve iktidarın FETÖ’cülerden çok, Atatürk Cumhuriyeti ile uğraştığını düşünüyor. Uygulamalar bunu işaret ediyor çünkü… Birlik ve beraberliği sağlamak iddiasındaki iktidarın, düşüncelerinde gerçekten samimi ise bu önemli uyarıları dikkate alması gerekiyor.

TEBESSÜM
Zekâyı açan çiroz!

Adam ilk kez İstanbul’a gelmiş, köprülere, camilere bakarak geziyor. Adam, Eminönü’nden geçerken çiroz satan birine rastlayıp soruyor: “Bu nedir? Neye yarar?”
Bıçkın satıcı, dalga geçiyor: “Bundan bir tane ye, zekân açılır!”
“Kaça?”
“Tanesi iki lira!”
Adam iki lirayı bastırıp, “kurutulmuş balık” olan çirozu alarak çiğ çiğ yutuyor. Bakıyor bir şey yok! “Galiba az geldi” diye düşünüyor. Bir tane daha, bir tane daha… On lira verip dördüncü çirozu yuttuktan sonra ayılıyor. Dik dik satıcıya bakıp homurdanıyor:
“Galiba sen beni kazıklıyorsun?”
Bıçkın satıcı kıs kıs gülüyor:
“Demedim mi ben sana zekân açılır diye? Biraz geç oldu ama bak açıldı işte!”

Günün Sözü
Her şey göründüğü gibi değildir.
İyi görünen her zaman iyi, kötü görünen her zaman kötü olmaz!

==============================

Dostlar,

Üstad ve çok kıdemli yazar Sn. Rahmi Turan katıksız bir Atstürkçü – Cumhuriyetçidir. Başyazarı olduğu SÖZCÜ de.. Yukarıda aktardığımız yazısı son derece önemli, dönüm noktası niteliğinde saptamalar içeriyor. Biz de web sitemizde benzer uyarıları hep yapmaktayız.

“TEK SORUMLU SENSİN” başlıklı yazıda şunları not düşmüştük (26.08.2016) :

  • Yoksa asıl hedef bu muydu ?????
    Yollarda beraber yürünen cihat ortaklarının tasfiyesinde mi sıra??
    2023’e giden yolların arifesinde kanlı kadifeden parke taşları mı döşeniyor?? 

AKP’nin içinde çok sayıda aklıbaşında siyasetçi olduğu biliniyor.

  • RTE, Türkiye’yi felakete sürükleyen, taşınamaz bir “fenomen” durumuna gelmiştir.

O’nu oraya taşıdıkları gibi demokratik olarak indirmek de aklıbaşında – sağduyulu, ülkemizin hızla içsavaşa – parçalanmaya sürüklendiğini mutlaka gören görmesi gereken AKP akillerinin öncelikli ve kaçınılmaz görevidir. Kezlerce yazdık, bir kez daha, bir kez daha, bir kez daha uyarı ve çağrıdır. Yarın çok geç olmadan..

AKP biraz küçülür, bu sağlıklıdır; CHP-MHP ile ulusal koalisyon kurulur ve krizden çıkarız.

Ülke çökerse hepimiz altında kalacağız ama önce Erdoğan ve AKP!

Sevgi ve saygı ile.
04 Eylül 2016, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Yüksekova’da Şehit Ramazan Gülle operasyonu sürüyor

Şehit Jandarma Uzman Çavuş
Ramazan Gülle operasyonu sürüyor

(AS: Bizim irdelelememiz yazının altındadır..)
Yüksekova’daki operasyonlarda PKK’lıların hain saldırı planları da ele geçirildi.

Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde güvenlik güçlerinin PKK’ya yönelik başlattığı ‘Şehit Jandarma Uzman Çavuş Ramazan Gülle’ operasyonu devam ediyor.  İlçede dünkü operasyonlar sırasında  6 PKK’lı etkisiz hale getirilirken PKK’lıların kaldıkları binalarda yapılan aramalarda ilçedeki kamu binalarının ve güvenlik noktalarının ne kadar mesafede ve kaç derecede olduğunu yazılı notlar ele geçirildi. (SÖZCÜ haber kapısı – portalı, 10.4.16)

Şehit Jandarma Uzman Çavuş Ramazan Gülle operasyonu sürüyor

FOTO:DHA – Operasyonlarda çok sayıda mühimmat ele geçirildi. (PKK hendekleri..)

Yüksekova’da 13 Mart 2016 tarihinde ilan edilen sokağa çıkma yasağının ardından başlatılan ‘Şehit Jandarma Uzman Çavuş Ramazan Gülle’ operasyonu devam ediyor. İlçede dünkü operasyonda 6 PKK’lı etkisiz hale getirilirken 1 PKK’lının cesedi bulundu ve 2 el yapımı patlayıcı imha edildi. Yapılan aramalarda  4 tabanca, 2 av tüfeği, 5 el bombası, 30 Kaleşnikof piyade tüfeği fişeği ve 7 adet telsiz ele geçirildi.  Operasyonda bugüne kadar 145 PKK’lı etkisiz hale getirilirken 219 el yapımı patlayıcı imha edildi.

FOTO:DHA- Binalarda yapılan aramalarda ilçedeki kamu binalarının ve güvenlik noktalarının ne kadar mesafede ve kaç derecede olduğunu yazılı notlar da ele geçirildi.

Bölgedeki güvenlik kaynakları, ilçede devam eden operasyon sırasında çekilen fotoğrafları paylaştı. PKK’lı teröristlerin bine koydukları çuvalların içini amonyum nitrat ile doldurup, güvenlik güçlerinin binaya giinaların içrdiklerinde patlatarak binayı çökertmeyi amaçladıkları belirtildi.  Binalardaki amonyum nitratlı çuvallar hem kendilerini koruma amaçlı, hem de binaları havaya uçurma maksatlı olarak kullanıldığı öğrenildi.  Güvenlik güçlerinin PKK’lıların terk ettikleri bir binada yaptıkları aramada ise ele geçirilen notlarda ; ilçedeki kamu binalarının ve güvenlik noktalarının  ne kadar mesafede ve kaç derecede olduğu yazması dikkat çekti. (DHA)

Hainler Van'da okul yaktı
Hainler Van’da okul yaktı (SÖZCÜ haber portalı, 10.4.16)

=============================================

Dostlar,

Yürek dayanır gibi değil…

Mustafa Kemal Paşa, yıllar öncesinden 2 kadim düşmanı, ne yapmak istediklerini  tanımlamış ve savaşım yöntemini de belirtmişti..
Bu 2 kadim düşmanla savaşmayı MESLEK edinmek..

Öyle Cumartesi – Pazar günleri ya da boş zamanlarda ya da derneklerde
şurda burda amatörce takılarak değil..

7/24 MESLEK edinerek..
Bu uyarının anlamını iyice, derinlemesine kavrayarak..
Yaptık mı, gereğini yerine getirdik mi?? Hiç sanmıyoruz..

“Dahili ve harici bedhahları ve içerdeki işbirlikçi düşmanların dış düşmanlarla çıkarlarını birleştirmiş olabileceklerini.. “ de hiç ama hiç akıldan çıkarmadan… (Gençliğe Sesleniş)

  • Bizi mahvetmek isteyen emperyalizmle ve bizi yutmak isteyen kapitalizm ile savaşımı (mücadeleyi) meslek edinmiş insanlarız…” 

    SÖZCÜ‘den usta ve kıdemli yazar Rahmi Turan birkaç gün önce köşesinde AKP’nin son 14 yılının özetini yaptı (http://ahmetsaltik.net/2016/04/09/son-14-yilin-kisa-oykusu-ve-ankarada-bir-guvenlik-teroru-ornegi/).. 2002 sonunda AKP iktidar olduğunda silahli PKK şiddeti sönümlenmiş gibiydi.. Bugünkü yangın yerinden, şehitlerden, sivil can yitiklerinden ve onmilyarlarca TL’yi geçen maddi yıkımdan doğrudan AKP iktidarı sorumludur.. Hele hele son 5 yıla damga vuran dışardan sipariş AÇILIM ihaneti bu olağanüstü perişanlığın başlıca nedenidir.

  • Kezlerce yazılmış, çizilmiş, söylenmiştir.. ama AKP – RTE, BOP Eşbaşkanlığı görevi kapsamında,
    dış güdümlü olarak bu kanlı tabloyu yaratmışlardır. Hatta gözlerini öyle karartmışlardır ki,
    kadim düşman ve başkıca engel gördükleri  TSK’yı, FG – ABD kumpası ile tasfiye ederek ülkemizde sözde özerkliği, federalizmi, Büyük Kürdistan‘ı ve bölünmeyi göze almışlardır.

    Şimdilerde ise RTE – AKP, 180 derece dönüş ile kendi AÇILIMLARININ karşıtıdırlar!..
    Neredeyse dünkü kendilerini HAİN ilan edeceklerdir!?Ne oldu AKP – RTE’ye, başlarına saksı mı düştü? Nasıl inanacağız bu ters dönüşlerine??

    AKP – RTE’ye ASLA İNANMIYORUZ!…

    Her şey iğrenç siyaset uğrunadır..
    Hep yazdık, gene yazıyoruz.. 7 Haziran 2015 seçim yenilgisi sonrası kurgulu terör işe yaramış
    ve kokrkutulan yığınlar “sürü psikolojisi” ile güce teslim olnuşlardır. Şimdi aynı sefil oyun,
    çıta yükseltilerek sergileniyor… Biraz da TSK korkusu, içeride yükselen ulusalcı muhalefetin gazını alıp basıncı düşürmek.. ABD de zaten, çok yıpranan PKK’yı gözden çıkardı, yedeklerini kurdu (YPG!), bu vesile ile hem PKK’dan kurtulacak, Türkiye ile PKK’yı vuruştururken
    suret-i Hak’tan görünecek, hem de kısa  – orta erimde AKP’yi, eritilen MHP ve HDP oyları ile
    367+ oyla iktidar yapıp Başkanlık rüşveti ile Federalizme yol vermek

    Oyun budur ve AKP – RTE bu planın uygulayıcısıdır.
    Dere geçilirken at değiştirilmeyecektir ebette.. Ama ülkemizde “asayiş berkemal” kılındıktan sonra (!) başta RTE olmak üzere pek çok oyuncuya (siyasal aktöre) sahnede rol gözükmüyor.

    Hatta İlahlar gazapta olacak ve Altar“a kurbanlar sunulacaktır..
    ABD yıpranmış – misyonunu yerine getirmiş – getirmemiş zevatı sümüklü bir mendil gibi
    çöpe atarken, ülkemizde yeni güç dengeleri ile yepyeni stratejik işbirliği kurmaya girişecektir..

    Sevgi ve saygı ile.
    10 Nisan 2016, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com

“Biz bo­şu­na mı vu­ru­şu­yo­ruz?”

“Biz bo­şu­na mı vu­ru­şu­yo­ruz?”

portresi
Tokmak : Rahmi Turan
SÖZCÜ, 7.4.16
(Bizim kapsamlı yorumumuz yazının altındadır..)

Baş­ba­ka­n’­ın ka­fa­sı ka­rı­şık mı­dır, ne­dir?
Söz­le­rin­de tu­tar­lı­lık yok!
Bir öy­le di­yor, bir böy­le…
“2013 Ma­yı­s’­ına dö­nü­lür­se, Tür­ki­ye için­de PKK’­nın tek bir si­lah­lı un­su­ru kal­maz­sa her şey ko­nu­şu­la­bi­li­r” di­yor­du.
Cum­hur­baş­ka­nı “Or­ta­da mü­za­ke­re ede­cek, gö­rü­şe­cek bir ko­nu yok­tur. Te­rör­le mü­ca­de­le son te­rö­rist im­ha edi­lin­ce­ye ka­dar de­vam ede­cek!” di­ye sert çı­kın­ca Baş­ba­kan da he­men ağız de­ğiş­ti­rip:
“Te­rör­le mü­ca­de­le­den ge­ri dö­nüş yok­tur! Biz­den kim­se te­rör ör­gü­tüy­le ma­sa­ya otur­ma­mı­zı bek­le­me­si­n” de­me­ye baş­la­dı. Doğ­ru olan bu­dur ama…
Baş­ba­kan ar­tık söz­le­ri­ne dik­kat edip, bir ka­rar ver­me­li. Öy­le mi, böy­le mi?
Bö­lü­cü­le­rin Mec­li­s’­te­ki uzan­tı­sı HDP, pa­ça­sı tu­tu­şun­ca “Ma­sa­ya otu­ra­lım, Öca­lan baş mü­za­ke­re­ci ol­su­n” de­me­ye baş­la­dı. Baş­ba­ka­n’­ı ya­nıl­tan bu ko­mik tek­lif mi?
Da­vu­toğ­lu­’nun tu­tar­sız ko­nuş­ma­la­rı, Gü­ney­do­ğu­’da kel­le kol­tuk­ta çar­pı­şan yi­ğit­le­ri­mi­zin mo­ra­li­ni et­ki­li­yor. Ba­zı kah­ra­man­la­rın “Ne olu­yor? Biz bu­ra­da bo­şu­na mı vu­ru­şu­yo­ruz?” di­ye sor­duk­la­rı­nı du­yu­yo­ruz.
Baş­ba­ka­n’­ın, bir öy­le bir böy­le ko­nu­şup, kaş yap­mak is­ter­ken, göz çı­kar­ma­ma­sı lâ­zım!

==================================

TÜRKİYE, DÖNÜŞÜ OLMAYAN YOLDA;
DEVLET AKLI ve BEKA REFLEKSİ SÜRÜKLEYİCİ ARTIK..

Evet Dostlar,

Geri dönüş yolu kalmamıştır. Batı emperyalizminin güdümünde, kucağında, her türlü silah ve araç – gereç ile donanarak, donatılarak Türkiye Cumhuriyeti’ne savaş ilan etmenin bir bedeli olacaktır. Epey geç de olsa bereket Devlet aklı ülkemizde baskın gelmiş ve bu maşa bölücü örgüt, ülkemizin güvenlik kuvvetlerince yok edilme aşamasına getirilmiştir. Sıra, adım adım, çok da gecikmeyen uygun bir zamanlama ile Kandil‘e gelmektedir. Merkezi Irak hükümeti ile gerekiyorsa Barzani ve ABD ile BM statüsünde Uluslararası Hukuktan kaynaklanan meşru savunma haklarımız gündeme getirilerek kara harekatı ile Kandil de susturulmalıdır. Hep yazdık, taşeron bölücü örgütü (PKK ve PYD gibi türevleri) besleyen tüm kaynaklara çok yönlü yaklaşım ile kurutma stratejisi izlenmelidir.

HDP, terörle tüm bağlarını net olarak kesmiyorsa meşruluğunu yitirecek ve hukuksal korumadan doğallıkla yoksun bırakılacak, mevzuatta tanımlı hukuksal yaptırıma uğrayacaktır.

300’ü aşkın güvenlik görevlimizi şehit verdik. Yüzlerce masum sivil yurttaş canını yitirdi.

Yüreğimiz yangın yeridir.

On milyarlarca TL ile ölçülecek maddi yitiğimiz var. Artık masaya oturmak diye birşey yok!.. T.C. Anayasası yurttaşların yasal eşitliğine dayalı (m. 10) “eşit yurttaşlık” a değil!. Hiçbir etnik kümeye, inanç topluluğuna.. ayrıcalıklı bir hukuksal statü vermek söz konusu edilemez. Kopenhag ölçütleri düzeyinde temel kişi hak ve özgürlükleri ülkemizde Anayasa’da ve yasalarda kabul edilmiştir. Bu topraklarda T.C. yurttaşı herkes, birbirinden ne fazla ne eksik haklara sahip olmayı istemeden eşit ve 1. sınıf yurttaşlar olarak birlikte yaşayacaktır. Devlet, tekil (üniter) yapısını kesinlikle koruyacaktır. Ancak AKP baskıcılığının, dinci faşizminin defedilerek pozitif (normatif) hukuk düzeninde yazılı hak ve özgürlüklerin tam anlamıyla kullanımı gerekir. Erdoğan’ın son günlerde maşallah 1 numaralı ulusalcı kesildiğini görüyoruz son zamanlarda;

– Tek devlet,
– Tek millet,
– Tek bayrak ve
– Tek vatan 

söylemini dilinden düşürmez oldu.. Artık “Türk Milleti” de diyor!?.. MHP’ye söyleyecek birşey bırakmadı.. Tayyip beyin bu kaçıncı dönüşü?? İçtenliğine inanmak için herhalde olağanüstü saf ya da “iyi niyetli” olmak gerek.. İç ve dış siyasal konjonktürün gerekleridir bunlar.. Tayyip bey içeride ve dışarıda olağanüstü sıkışmıştır. Canhıraş bir çaba ile direnerek gündem belirlemeye, dahası gündemde kalmaya çabalamaktadır. AKP grubu için için kaynamaktadır. Tipik suret-i Haktan geçinme durumudur. Skandallar birbirini izlemektedir. Ekonomi çöküştedir, 50 milyon insanın kişisel verileri sızdırılmıştır.. Yandaş kadrolar ülkeyi yönetememektedir. HDP ve MHP’nin tabanına oynanacak, uygun koşulda erken – baskın seçimle 367 yakalanmaya çalışılacaktır. Plan budur. 367+ vekil sağlanınca da gelsin yeni anayasa ve Başkanlık.. Halife-Sultan Tayyip bey o zaman kimselere danışmadan federasyona da, özerkliğe de, Apo’nun geleceğine de… her şeye ama her şeye, -üst aklın güdümüyle- karar verebilir..

Tayyip bey vuruşarak çekilmeyi seçmiş görünüyor.. Oysa uzlaşarak çekilmesi kendisinin ve ülkemizin daha yararına olurdu. Danışmanlarına ve kendisini iktidara getirip BOP eşbaşkanı olarak yıllardır ülkesine ihanete zorlayarak kullanan yabancı aklıdanelerine danışarak bu yönde öneri alması çok yerinde olacak.. Bu  seçenekleri irdelemeye başlamakta büyük yarar var…

11,5 milyon Panama belgesi, Zerrab’ın ABD’de ifadeleri, Zencani’nin Türkiye’de dağıttığı 8,5 milyar Dolar rüşvet, 17-25 Aralık 2013’te iç edilen 3 milyar Dolar… hangisini sayalım?

Başbakan Davutoğlu ise, -konjonktürel bir siyasal aktör olarak- pişmiş aşa su katmasın.. Silahları götürmek ya da gömmek, yurt dışına elini kolunu sallaya sallaya gitmek yok artık.. Ya silahıyla teslim olup yargılanacak ya da yok olacak, kaçabiliyorsa yurt dışına kaçacak.. Bunca cephane, muazzam silah stoku Devlete geçecek ve silahların balistik – kriminalistik incelemesi yapılarak hangi eylemelerde kullanıldığı belirlenecek.

Bu muazzam silah – cephane stoklama sürecine AÇILIM adı altında 4-5 yıl boyunca göz yuman AKP iktidarı ile yasa dışı emirlere uyan bürokratlar da yasal hesabını verecek..

Türkiye Cumhuriyeti’ne çok yönlü asimetrik (kalleşçe, kahpece!) bir saldırı söz konusudur. Elbette Devlet sonuna dek hukuk devleti olarak kalacak ve ileride Lahey Adalet Divanı’na, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne malzeme sağlamayacaktır. Ancak önlemleri de meşru savunma sınırları içinde, –üzgünüz ama– asimetrik olabilecektir.

Türkiye, dönüşü olmayan bir yola girmiştir; Devlet aklı ve beka refleksi sürükleyicidir artık.

Sevgi ve saygı ile.
07 Nisan 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Yazımızın pdf biçimi : TURKIYE_DONUSU_OLMAYAN_YOLDA_DEVLET_AKLI_ve_BEKA_REFLEKSI_SURUKLEYICI_ARTIK

RT Erdoğan : “Siz sadece doğurun yeter!”

“Siz sadece doğurun, yeter!”

Rahmi Turan
Rahmi TURAN
SÖZCÜ, 13.2016

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadın işçilerle konuşurken

– “Türkiye’de nüfus ve aile planlaması adı altında doğum kontrolleri yapıldı.
Niye biliyor musunuz? Bu milletin neslini, kurutmak için… Nüfusumuzu yaşlı hale getirip azaltmak için nüfus artışımız ne yazık ki şu anda 2’nin altında veya iki. Artırmamız gerekiyor.” dedi.

Yani, her kadının en az üç çocuk yapması lâzım. Daha doğrusu Allah ne verdiyse…
İyi de… Onlara kim bakacak?
Erdoğan keşke “Nüfusumuzu artırmalıyız” yerine “Eğitimli nüfusumuzu artırmalıyız” deseydi…
*** *
Olaya gerçekçi bakmak lâzım:
İnsanlar o çocukları sokağa salıp, iyi yetiştiremedikten, okutup, ülkeye yararlı insanlar haline getiremedikten sonra kuru kalabalıkların ne önemi var? Kalabalık nüfustan çok daha önemli olan okumuş, tahsil görmüş, iyi yetişmiş insanların çok olduğu nüfustur. Eğitim görmüş bir insan, eğitimsiz beş insana bedeldir. Dünyayı yöneten kuru kalabalıklar değil, eğitimli insanlardır.
*** *
Önce ülkemizdeki eğitim ve öğretim sistemini ıslah etmemiz gerekiyor. Oysa, tam tersine, medrese eğitimine doğru bir kayış var. Medreselerde matematik, fizik, kimya gibi
fen dersleri okutulmaz, insanlar yalnız dini eğitim görüp, öbür dünyaya hazırlanırdı.
Eğer medrese eğitimibir matah olsaydı, koca Osmanlı İmparatorluğu, cehalet yüzünden
içi çürümüş kof bir ağaç gibi devrilip yok olmazdı.
*** *
Birçok kesimde kadınlarımız hâlâ “çocuk doğurma makineleri gibi” görülüyor,
“Siz sadece doğurun, yeter!” deniliyor. Kadınların iyi eğitim görmeleri, çalışmaları, para kazanmaları, kariyer sahibi olmaları, kendi ayakları üzerinde durmaları istenmiyor.
“Evlenmeye ve çocuk doğurmaya” programlanmış robotlar sanki…
Kadına yönelik şiddet ve cinayetler artıyor, taciz ve tecavüzler tırmanıyor.
Kadınları eğitimsiz olan ve mutsuz bir yaşam süren ülkelerin gelişmeleri,
çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmaları kesinlikle mümkün değildir.

Sözün özü: Çok çocuk doğurmaktan önce eğitim şart!

***********
Dostlar,

Usta gazeteci – yazar Sayın Rahmi Turan‘ın yazısından bir bölüm aktardık..
Biz konuyu, Tayyip beyin 8 Mart 2016 günü bu konudaki konuşmasının ardından
web sitemizde işlemiştik (http://ahmetsaltik.net/2016/03/08/8-mart-dunya-kadinlar-gunu-2016-ve-dusundurdukleri/)

RT Erdoğan’ın bu bağlamdaki sözlerinin nasıl olabildiğine yanlış, bilimsel gerçeklere aykırı ve Türkiye için felaket anlamına geleceğini açıklamıştık.. Okunmasını dileriz..

Öte yandan Ergin ASYALI‘nın çizimi de son derece başarılı.. Başbakan A. Davutoğlu
zor durumda, hem de çoook.. AKP grubu – RTE arasında “sandviç sendromu” yaşamakta.

O denli k; Anayasa Mahkemesi’nin Dündar – Gül’ün hak ihlali konulu bireysel başvurusunun kabulünün ardından, RT Erdoğan’ın hukuksal yanlışlarla dolu temelsiz ve “Anayasa Mahkemesi’nin kararına saygı duymuyorum ve uymuyorum..” içerikli
dehşet verici açıklaması gelmişti.. Hükümet kanadı ise bu sözlerin Cumhurbaşkanının kişisel görüşü olduğu belirtilerek mesafeli bir konum almıştı. Ne var ki, Cumhurbaşkanlığından yapılan “düzeltmede”, RT Erdoğan’ın o hukuk dışı ve
çok tehlikeli saldırıyı “Devletin ve Hükümetin başı” olarak yaptığı vurgulandı.

Erdoğan’ın hukukçu danışmanı Mustafa Akış, son olarak Numan Kurtulmuş’a
yanıt vererek “Cumhurbaşkanımızın, AYM kararını eleştirmesi, ‘kişisel konumlanma’ değil, ‘devletin ve hükümetin başı’ sıfatıyla bir açıklamadır.” demişti.
Oysa Anayasa çok net ayrım yaparak Cumhurbaşkanının devletin (md. 104) ve Başbakanın ise hükümetin başı olduğunu tanımlamakta (md. 112..

RT Erdoğan, bir kez daha fiilen Anayasa’ya aykırı davranış sergilemekte,
Hükümet başkanının anayasal yetkisini açıkça gasp etmekte ve tek adam yönetimini dayatmaktadır. 12. Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden RT Erdoğan,
anlaşılmaz bir pervasızlıkla – gözükaralıkla Anayasayı çiğneme suçunu ardışık olarak, kararlı, bilerek ve isteyerek (taammüden!)  işlemeyi sürdürmektedir. Bu durum bir hukuk devletinde asla kabul edileme sürdürülemez. Zamanaşımı çook uzun suçlardır bu edimler.

Erdoğan, 4 nala bir rejim bunalımını körüklemektedir bilerek ya da bilmeyerek.
Söz ve eylemleriyle ülke gündemini tıkamakta ve saptırmaktadır.

  • Erdoğan’ın, tam donanımlı bir devlet üniversite hastanesinden sağlık raporu alması
    ve bu raporun kamuoyuna açıklanması istemleri pek haklı olarak yükselmektedir.Bu çok sakıncalı tablo yetmezmiş gibi, Bayan Erdoğan da konuşmaya başlamış ve toplumsal vicdanda isyan uyandıran temelsiz – gerçek dışı sözler etmeye başlamıştır.. Emineanım‘a göre kendileri, Cumhuriyetin 90 yıllık enkazını kaldırmışlardır…” ?!!Breh breh breh… Boyundan çoook büyük ve sıkletinden çooook ağır sözler bunlar..

    Yetmedi,. Emineanım deriiin tarih bilgisiyle bir de Osmanlı’nın yüz karası,
    mide bulandıran HAREM kepazeliği
    ni aklamaya kalktı..
    Harem meğer bir okulmuş ve genç kızları yaşama hazırlıyormuş!?!

    Bu konuyu da işledik sitemizde.. Okunmasını özellikle dileriz.. (http://ahmetsaltik.net/2016/03/10/muazzez-ilmiye-cigdan-emine-erdogana-tarih-dersi-ve-katkilarimiz/)

    Unlü şarkı sözüdür;

  • Mani oluyor halimi takrire hicabım… diye.
    (Güfte Nigar Osman Hanım, Atatürk“ün sevdiği şarkılardan..)
    Ne yazık ki, birilerinin (sorumlu öznelerin) yerine “hicap duymak” da bize düşüyor..Yapmayın efendiler, hanım ve beyefendiler.. Bu ülkeye ve halka kıymayın, insaf edin, vicdanlı olun, biraz tarih ve hukuk okuyun.. Namuslu uzmanlara danışın.. Az ve yerinde konuşun. Her gün TV ekranlarını ve ülke gündemini yersiz işgal edip çarpıtmayın.
    Yaşamın – tarihin gerçeklerini bu denli ölçüsüz çarpıtmayın.. Yazık oluyor bu ülkeye – insanımıza.. Size de! Büyük günah işliyorsunuz, ağır vebal yükleniyorsunuz..Tüm bu yıkım getirecek tabloyu izleyenler de.. Başta etkili – yetkili AKP’liler!

    Sevgi ve saygı ile.
    11 Mart 2016, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com

    Bu yazımzın pdf biçimi : R.T._Erdogan_“Siz_sadece_dogurun_yeter”