Etiket arşivi: Russia Today

ALLAH BİR DESELER İNANMAM

ALLAH BİR DESELER İNANMAM

portresi_papyonlu

E. Amiral Türker ERTÜRK

Dışişleri Bakanı Davutoğlu sorulan bir soru üzerine Lazkiye’yi vuran uçakların Türkiye’den kalkış yaptığını yalanladı ve “ Bu karşılığı olmayan, tamamen yalan
ve hiçbir gerçeklik payı olmayan bir haberdir. Bu haberin amacı Türkiye’yi itibarsızlaştırmaktır “
 dedi.

Anadolu’da yeri geldiğinde söylenen “ Allah bir dese inanmam “ diye bir söz vardır. Bu söz bir kimsenin daha önce söyledikleri ve davranışları nedeniyle sözüne güvenilmeyeceğini hatta hiçbir sözüne bile inanılamayacağını ifade eder. Geçtiğimiz ay bu sözü Meclis Başkanı Cemil Çiçek Avrupa Birliği’ne sert çıkış yaparak “Allah bir deseler inanmamız mümkün değil.” şeklinde kullanmıştı.

Aynen Cemil Çiçek’in AB’ye söylediği gibi bizim de, ne Davutoğlu’na, ne de Erdoğan’a Allah bir deseler bile geçmiş sicilleri nedeniyle inanmamız mümkün değildir.
Ayrıca Davutoğlu ülkemizin itibarından bahsedebilecek son isimdir.

Bakanlığı Cumhuriyet tarihimizin en itibarsız dönemi olmuştur.

Bu hafta başında Russia Today televizyon kanalı İsrail’in 5 Temmuz’da Suriye’nin Lazkiye limanında bulunan askeri bir tesise Türkiye’den kalkan savaş uçakları ile saldırdığını güvenilir bir kaynağa atıf yaparak verdi.

Türkiye’nin sicili çok kötü

Bu haber üzerine görüşlerime başvurmak ve olayı teyit etmek için birçok basın kuruluşu beni aradı. Gerçekte saldırının Türkiye üzerinden gerçekleştirildiğine dair olumlu veya olumsuz hiçbir bilgim yoktu. Ama iç huzuru ile beni arayanlara “Hayır Türkiye hiçbir ulusal güvenlik endişesi yokken komşusuna karşı böyle bir ahlaksızlık ve şerefsizlik yapmamıştır.” diyemedim.

Çünkü AKP yönetiminde Türkiye’nin sicili çok kütüydü.

6 Eylül 2007’de 8 F-16 savaş uçağı İsrail’den kalkar Akdeniz üzerinden kuzeye uçar, İskenderun hava radarımız kontrolünde Türk hava sahasına girer ve doğuya döner. Yaklaşık Viranşehir üzerinde İsrail uçakları güneye dönerek Suriye hava sahasına girerler ve çok kısa bir süre sonra Deyrizor kenti kuzeyinde bulunan El Kibar
nükleer santralini bombalarlar.

İsrail savaş uçakları saldırıdan sonra aynı rotaları kullanarak geri dönerken
suç ortaklarının Türkiye olduğunun kanıtını dünya kamuoyuna duyurmak için
yedek yakıt tanklarını Hatay üzerinde Türk topraklarına atarlar.

  • Bu saldırı Erdoğan ve AKP iktidarının bilgisi dahilinde yapılmıştır.

Saldırıdan sonra zamanın İsrail Başbakanı Ehud Olmert, Erdoğan’ı arar ve “Başka bir nükleer santrale izin vermeyeceklerini ancak yeni bir saldırı planlamadıklarını, sessiz kalırlarsa İsrail’in de sessiz kalacağını” Esad’a söylemesini ister.
Yani Olmert suç ortağını ulak olarak kullanır!

Orman kanunu geçerli

5 Temmuz 2013 ‘de Lazkiye’ye saldırı yapılmasının nedeni burada depolanan ve sahilden deniz hedeflerine atılabilen 300 km menzile sahip Yakhont füzeleridir. İsrail
bu füzelerin kendi donanma gemilerine her an tehdit

İsrail yetkilileri “ İsrail için savaşın 7 gün, 24 saat ve 365 gün olduğunu,
bu savaşları, savaşlar arasındaki savaş (War between wars) olarak niteliyor ve bunu esas savaş başladığında en iyi koşullarda savaşabilmek için yapıyoruz.”
 diyorlar.

İsrail’in Suriye’ye karşı hava saldırılarının iki önemli nedeni var. Birincisi Suriye’nin misilleme yapmasını sağlayarak açık savaşı tetiklemek. İkinci neden ise Suriye’ye
nefes aldırmamak ve onun stratejik silah/cephane kaynaklarını tüketmek ve muhtemel bir savaşa avantajlı girmektir. İsrail Suriye’ye karşı yaptığı daha önceki saldırılarda da onun hava savunma füze stoklarını hedef almıştı.

Bir eksik bir fazla fark etmez

İsrail için son Lazkiye saldırısının Türkiye ve muhtemelen İncirlik üzerinden yapmak sürpriz etkisi nedeniyle harekatın başarısı açısından arzu edilen bir tercihtir. Suriye Rusya’dan yeni aldığı Yakhont füzelerine karşı İsrail’in bir saldırı düzenleyebileceğini bekliyordu ama bu saldırıyı kuzeyden değil güneyden olabileceğini düşünüyordu.
Suriye açısından karşılaşılan diğer bir sürpriz de, bu operasyonda batı yönünden
İsrail’in Dolphin sınıfı denizaltılarının sualtından geliştirdikleri füze saldırılarıdır.

Peki, Türkiye Lazkiye saldırısında Mavi Marmara baskını ile 9 yurttaşını şehit eden
İsrail ile işbirliği yapmış olabilir mi? Halen devam eden halk hareketi nedeniyle 
Erdoğan ve AKP iktidarı tükenmiştir. Bu nedenle her türlü dış baskıya ve şantaja kolayca boyun eğebilirler. Aynı suç 2007’de hem de Suriye ile ilişkiler çok iyi iken işlenmiştir. Kanıtı da var, adamın önüne koyarlar! Bir eksik bir fazla çok fark etmez! Alınan son haberlere göre bunun karşılığında rüşvet teklif etmişler. Şehitlerimiz için adam başı 1 milyon dolar kan parası ve Gazze’ye ziyaret müsaadesi verilecektir.
Halkı kandırmak için sanırım bunlar yeter.

Ayrıca Suriye savaşına aktif olarak katılmaya başlayan ve stratejik öneme sahip
El Kuseyr
’in hükümet güçleri tarafından geri alınmasına destek olan Hizbullah’a
İsrail’e verilen destek ile Davutoğlu bir mesaj vermek istemiş olabilir.

Saygılar sunarım.

ÇAĞLAYAN CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK


ÇAĞLAYAN CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK

portresi_gulumseyen

E. AmiralTÜRKER ERTÜRK

Fırsat buldukça ın duruşmalarına gittim ve Ergenekon, Balyoz, Casusluk, Amirallere suikast gibi davalargitmeye devam ediyorum. Bu kapsamda geçtiğimiz Salı (14 Mayıs) Poyrazköy duruşmasını izlemek için yeni bir şey görmek umuduyla Çağlayan Adliyesi’ndeydim.

Yargılanan denizcilerin hemen hemen tümünü tanıyorum. Hepsi pırıl pırıl, yurtsever
ve üstün niteliklere sahip askerler. İddia edilmeye çalışılan aslı astarı olmayan suçlamaların ve karalamaların bir teki bile yanlarından geçemez.

Yargılananlar arasında Türk Silahlı Kuvvetleri içinde en kritik zamanlarda ve en kritik yerlerde görev yapmış üst rütbeli denizciler olmasına rağmen, Aydınlık dışında
itibar eden ve muhabir gönderen yoktu. Belli ki, bu operasyonel davaların arkasında bulunan irade basın tarafından izlenilmemesi ve haber yapılmaması konusunda zorlayıcı tedbirler almış.

Beklediğim kişi bu değil

Poyrazköy davasının benim izlediğim 27. duruşmasında yine skandal vardı.
Malum kazılar sırasında görev alan ve o dönem İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’nde çalışan polis memurunun tanıklık yaptığı sırada tutuklu Dz.Kur.Alb. Ali Türkşen
(SAT Komutanı) “Tanığı ısrarla çağıran benim ama beklediğim kişi bu değil“ diyor ve elinde tuttuğu fotoğrafta kimi çağırdığını gösteriyordu.

Şimdi bir düşünün siz polis memurusunuz, bir göreve gitmişiniz ve beraber görev yaptığınız ekip arkadaşınızı hatırlamıyorsunuz. Hem de size, beraberce olduğunuz fotoğrafı göstermelerine rağmen! Polis teşkilatı da fotoğrafı bulunan bu polisi bulmuyor, bulamıyor, göndermiyor veya gönderemiyor. Polis adeta “Pantolon uyduramadık gömlek verelim” diyor.

Ayrıca gelen tanık kekeliyor ve ne diyeceğini bilemiyor. Hep “dediğim gibi“ diyor ama hiçbir şey demiyor. Belli ki çok sıkıntılı! En başarılı cevapları ise “hatırlayamadım, çok zaman geçti, bize bilgi vermediler” oluyor. Sanki hafıza kaybına uğramış!

Kendi gemini kendin yap!

Polis memuru “aramaya gittiklerini“ söylüyor ama “ne aradıklarını bilmediğini“ ifade ediyor. Bu ifadelerin duruşma salonunda bulunanlarda yarattığı algı polisimizin askerimizi örnek aldığı “Kendi gemini kendin yap“ gibi kendi delilini
kendi yarattığıdır.

Polislerimiz arazide cephane aramak için iş makineleri ile kazı yapıyor,
“Patlamasından korkmuyor muydunuz?“ sorusuna “Hayır” cevabını
kolayca veriyor. Çünkü patlamayacağını kesin olarak biliyorlar!

İşin içinde dalga dubara olduğu, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni derdest etmek için alavere dalavere çevrildiği o kadar açık ki anlamamak normal şartlar altında mümkün değil. Ama bu tiyatroyu biz salonun bir tarafından, yargıçlarımız ise diğer tarafından izlemeye devam ediyoruz. Mahkeme Başkanı tanıklık yapması için istenen fotoğraftaki polisi getirtmiyor veya getirtemiyor!

Zerre kadar nasibini almamış

Poyrazköy de dahil olmak üzere Ergenekon ve Balyoz gibi davaların ortak özelliği hiçbirisinin hukuk ve adaletten zerre kadar nasibini almamış olmasıdır.
Ama bu hukuksuzluğun ve adaletsizliğin bir anlamı var ve boşuna değil.

Ülkemiz, emperyalizm tarafından kendi çıkarları lehine başkalaştırılmak, çatışma alanı haline getirilmek, bölgede taşeron olarak kullanılmak istenmektedir. Bu ancak cerrahi bir müdahale ile gerçekleştirilebilir. Bu ameliyatı başarmak için mutlaka ülkemizin koruyucu reflekslerinin uyuşturulması ve narkoz altına alınması gerekmektedir. İşte Poyrazköy budur! Türkiye’nin ameliyatı tamamlanana kadar devam etmek zorundadır.

Parmak izi aynı

Ama bu operasyonel davalarda tespit ettiğim bir parmak izi var!
Yaptığım analize göre bu parmak izi resmi rakamlara göre 51 yurttaşımızın yaşamını kaybettiği Reyhanlı saldırısını gerçekleştiren iradenin parmak izi ile aynı.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Russia Today televizyon kanalına verdiği mülakatı izledim. Reyhanlı saldırısını kınıyor ve “Beraberce araştıralım” diyor.
Suçlu bir insanın tavır ve hareketleri yok.

Başbakan Erdoğan ise önce hiç araştırma yapılmadan açılımın hedef alındığını söylüyor. Arkasından her zaman olduğu fikir değişikliği yapıyor ve Suriye’yi suçluyor, olayın arkasında Suriye’nin istihbarat örgütü olan El Muhaberat’ın olduğunu açıklıyor. Bunları ifade ederken suratındaki endişe ve korkuyu gizleyemiyor.

Baş cerrah Washington’da!

Aynı Erdoğan, bugüne kadar Suriye’de gerçekleştirilen, bakanların dahi havaya uçurulduğu ve çocukların katledildiği terör saldırılarını kınamıyor ve muhalefet olarak adlandırıyor.

  • ABD ve İsrail,
    Türkiye’nin kendilerine vekaleten Suriye’ye müdahale etmesini istiyor.

Reyhanlı bu müdahale için gerekçe yaratıyor. Anayasal olarak Türkiye’nin güvenliğinden sorumlulukları olan Türk Silahlı Kuvvetleri Ergenekon, Balyoz ve Poyrazköy gibi
karışım gazlarla narkoz altında olduğu için sesini çıkaramıyor.

Baş cerrah çıkan sorunları aşmak ve nihai direktifleri almak için Washington’a gidiyor. Fakat son seçimlerde % 70 oy aldığı Reyhanlı’ya gidemiyor!

Saygılar sunarım. (18.5.13)