Etiket arşivi: atatürk

Naci BEŞTEPE : ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 27 Kasım 2013


ÇARŞAMBA İĞNELERİ

portresi_kucuk

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

 

 

POŞU

İstanbul’da bir genç poşu takmaktan 6 yıl hapis cezası aldı.

Diyarbakır’da Emine Hanım poşu taktı…

ULAN

RTE; “Ulan hepiniz oradaydınız bee!..” dedi.

Akil Kadir İnanır dahil orada bulunan çoğu yandaş sanatçının hepsi
dut yemiş bülbül kesildi, kalayı yedi…

HALT

AKP’nin Beyoğlu Belediye Başkanı Misbah DEMİRCAN, otel inşaatı yaparken binaların kaymasına ” Cenabı Allah veriyor. Bu da imtihan” dedi.

Yediği haltı da Allah’a yükledi…

SIĞINTI

RTE, “Kürdistan” sözünü yutturmak için Atatürk’e sığındı.

Yutturamadı…

OMURGASIZ

Ahmet Davutoğlu, Türkiye-ABD ilişkilerini “dış politikanın omurgası” olarak tanımladı.

Güdümlü politikanın olmaz omurgası…

UYDU

Bülent Arınç, ABD Başkan Yrd. Joe Biden’in tahlillerinin kendisi için uyarıcı olduğunu söyledi.

Uydu olursan uyarırlar…

TEKMİL

AKP’nin Kilis Belediye Başkanı Adayı, Gnkur.Bşk.nın yakında Hacıbayram Camisinde sabah tekmili alacağını söyledi.

Yat yoklamasını da Belediye Başkanı’nın evinde alsın bari…

BOŞUNA

RTE, terör şehitlerimiz için ”Boşu boşuna öldüler”

Şehitlerimiz şimdi öldürüldüler…

YAĞMA

T.C. düşmanı Ziraat Bankası Gen. Md. Hüseyin Aydın, yandaş medyaya reklam/para yağdırdı.

Yalama, yağlama ve yağma zamanı…

KANDIRILMIŞ

AYM Başkanı Haşim KILIÇ, “Kendimizi evlenme vadiyle kandırılmış
insanlara benzetiyorum.” dedi.

Kocakarı, kapısını halledildikten sonra kilitlermiş…

DERT

Rahmetli Nejat UYGUR, “Kahkahalar size kalacak dertlerinizi alıp götüreceğim.” demişti.

RTE’yi unuttu…

GELİŞME

Isparta Ahmet Melih Doğan Anadolu Lisesi’nde önce kız-erkek yemek zamanı ayrıldı, sonra aralarına paravan kondu.

Okullarımız yobaz doldu…

AKILSIZLAR

Amasya Milli Eğitim Müdürlüğü, akrobat kadınlar mayo ve tayt giydiği için,
ana sınıfı öğrencilerini sirke götürmedi.

Akılları mayoda, taytta, türbanda,

Eller aya biz yaya…

SIKINTI

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Atatürk dönemini ve batılılaşma hareketini
”hüzünlü ve sıkıntılı bir dönem” olarak tanımladı.

Sıkıntı yobazlaşmada, hüzün yobazlar tarafından yönetilenlerde…

BULUŞTULAR

Gazeteciye “ŞEREFSİZ” diyen Çine Kaymakamı Cantürk,
vatandaşa “GAVAT” diyen Vali Coş’a yardımcı atandı.

“ŞEREFSİZ GAVAT” tamlaması…

ÇAYCI

TBMM Anayasa Komisyonu’nda bir tek çaycı kaldı.

AKP anayasayı çaycıyla yapmalı…

ÇELEBİ

Teğmen Çelebi’ye ERGENEKON’daki son savunmasından dolayı dava açıldı.

Doğru söyledikçe kovulmadığı köy kalmadı…

DUACI

Mısır’ın sınır dışı ettiği Büyükelçi BOTSALI, “Mısır’ın iyiliği için dua etmeye
devam edeceğim.” dedi.

Dini diplomasi…

MEZHEPÇİ

Emniyet, GEZİ DİRENİŞİ’nde tutuklananların mezheplerini de açıkladı.

Sözde fişlemeye savaş açmışlardı…

ESER

24 Kasım’da öğretmenlere gaz-su-copla saldıran polis,
25 Kasım’da Bakırköy’de “Bizler sizlerin eseriyiz” diye pankart açtı.

İntihal ya da bozuk çıkan eserler olsa gerek…

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE
27.11.13

Öğretmenler Gününün 85. Yıldönümünde… Cumhuriyet Eğitiminin İlkeleri


Öğretmenler Gününün 85. Yıldönümünde AKP Yönetiminin Ulusumuzu 

Yoksun Kılmaya Çalıştığı Cumhuriyet Eğitiminin İlkeleri!

portresi_sapkali

Prof. Dr. Özer OZANKAYA

ADD Eski Genel Başkanı

 

 

2013 yılı Öğretmenler Gününde, Başöğretmen Atatürk’ün eğitim kurumlarımıza temel yaptığı

– kurtarıcı, özgürleştirici ve GÖNÜLLÜ TOPLUMSAL-KÜLTÜREL KAYNAŞMA VE DAYANIŞMA SAĞLAYICI demokratik eğitim ilkelerinin;

* gerici, baskıcı ve bölücü AKP iktidarınca giderek daha açık biçimde
yıkılmaya çalışıldığını görmenin derin acılarını yaşıyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti eğitim kurumlarını, Atatürk’ün ölümsüz söylemlerinde anlatımını bulan ve bütün baltalamalara karşın ulusal birliğimizi, yurt bütünlüğümüzü, bilime ve
ileri teknolojiye dayalı toplumsal, ekonomik ve kültürel tüm gerçek gücümüzü sağlayan ve sağlayacak olan, şu ilkelere dayandırmıştı:

  • «… en önemli, en temel nokta eğitim sorunudur. EĞİTİMDİR Kİ BİR ULUSU
    ya ÖZGÜR, BAĞIMSIZ, ŞANLI, YÜKSEK BİR TOPLUM DURUMUNDA YAŞATIR; ya da bir ulusu tutsaklık ve düşkünlüğe bırakır.»

  • Efendiler, eğitim sözcüğü yalnız olarak kullanıldığı zaman herkes kendince amaçlanan bir anlayışa gider. Ayrıntılara girilirse eğitimin hedefleri türlülenir. Örneğin dinsel eğitim, ulusal eğitim, u­luslararası eğitim… Bütün bu eğitimlerin hedefleri başka başkadır. BEN BURADA YALNIZ YENİ TÜRK CUMHURİYETİ’nin YENİ KUŞAĞA VERECEĞİ EĞİTİMİN ULUSAL EĞİTİM OLDUĞUNU KESİNLİKLE BELİRTTİKTEN SONRA ÖBÜRLERİ ÜZERİNDE DURMAYACAĞIM.»
  • «Ne yazık, gerçek durum şudur ki; YERYÜZÜNDEKİ ÜÇ YÜZ MİL­YONU AŞKIN MÜSLÜMAN YIĞINLARI ŞUNUN YA DA BUNUN TUTSAKLIK ve
    AŞA­ĞILAYICILIK ZİNCİRLERİ ALTINDADIR. Aldıkları manevi eğitim ve
    ahlak on­lara bu tutsaklık zincirini kırabilecek insanlık niteliğini vermemiştir, veremiyor. ÇÜNKÜ EĞİTİMLERİNİN HEDEFİ ULUSAL DEĞİLDİR.»
  • «ÇOCUKLARIMIZ VE GENÇLERİMİZ YETİŞTİRİLİRKEN ONLARA ÖZELLİKLE VARLIĞI İLE, HAKKI İLE, BİRLİĞİ İLE ÇATIŞAN TÜM YABANCI ÖĞELERLE MÜCADE­LE GEREĞİ VE ULUSAL DÜŞÜNCELERİ HER ŞEYİ
    BİR YANA BIRAKARAK, HER KAR­ŞI DÜŞÜNCE ÖNÜNDE ŞİDDETLE VE ÖZVERİYLE SAVUNMA ZORUNLUĞU TEL­KİN EDİLMELİDİR…
    Sürekli ve korkunç bir mücadele biçiminde beli­ren uluslararası yaşamın felsefesi, bağımsız ve mutlu kalmak isteyen her ulus için bu nitelikleri şiddetle istetmektedir.»
  • «Efendiler ulusal eğitimin ne olduğunu bilmekte artık hiçbir türlü karışıklık kalmamalıdır. Bir de ulusal eğitim ilke olduktan sonra onun dilini, yöntemini, araçlarını da ulusal kılmak zorunlu­luğu tartışma götürmez. Ulusal eğitim ile geliştirilip yükseltilmek is­tenen GENÇ KAFALARI BİR YANDAN DA PASLANDIRICI, UYUŞTURUCU, DÜŞSEL NİTELİKTEKİ GEREKSİZLİKLERLE DOLDURMAKTAN DİKKATLE KAÇINMAK GERE­KİR.»
  • Ulusal kültürümüz uygar ilkeler ve özgür düşüncelerle beslenip güçlendirilmelidir. KORKUTMA TEMELİNE DAYALI AHLAK,
    NE BİR ERDEMDİR, NE DE GÜVENİLEBİLİR BİR AHLAKTIR.”
  • “OKUL, GENÇ KAFALARA İNSANLIĞA SAYGIYI, ULUS VE ÜLKEYE SEVGİYİ, ŞEREF, BAĞIMSIZLIĞI ÖĞRETİR. Ulus ve ülkesine yararlı olmak isteyenler, aynı zamanda mesleklerinde birer namusl uuzman ve birer bilgin olmalıdırlar. Bunu sağlayacak olan, okuldur.”
  • «…hükümetin en verimli, en önemli görevi eğitim işleridir. Bu işlerde başarılı olabilmek için ÖYLE BİR PROGRAM İZLEMEK ZORUNDAYIZ Kİ;
    O PROGRAM ULUSUMUZUN BUGÜNKÜ DURUMUYLA, TOPLUMSAL YAŞAMIN GEREKSİNİMLERİYLE, ÇEVRENİN KOŞULLARIYLA ve ÇAĞIN GEREKLERİYLE TÜMÜYLE ORANTILI ve UYUMLU OLSUN…»
  • «Bir yanda kara bilisizliği gidermeğe çalışırken bir yandan da
    ÜLKE ÇOCUKLARINI TOPLUMSAL ve EKONOMİK YAŞAMDA EYLEMLİ OLARAK ETKİN ve VERİMLİ KILABİLMEK İÇİN ZORUNLU OLAN
    İLK BİLGİLERİ, UYGULAMALI BİR BİÇİMDE VERMEK,
    EĞİTİM YÖNTEMİMİZİN TEMELİ OLMALIDIR.»
  • «Uygar ve çağdaş bir toplumun bilim ve kültür yolunda bu ka­darla yetinemeyeceği kuşku götürmez. Ulusumuzun dehasının geli­şimi ve bu sayede layık olduğu uygarlık mevkiine çıkması doğaldır ki; yüksek meslek adamlarını yetiştirmekle
    ve ulusal kültürümüzü yüceltmekle olanaklıdır.»
  • «Bu ilk ve son öğretim basamağı arasında ortaöğretimin de ge­rekliliği doğaldır. Ortaöğretimin amacı ülkenin gereksindiği türlü hizmet ve sanat adamlarını yetiştirmek ve yüksek öğretime aday hazırlamaktır. ORTAÖĞRETİMDE DE EĞİTİM VE ÖĞRETİM YÖNTEMİNİN UYGULA­MALI ve İŞLEMSEL (AMELİ) OLMASI İLKESİNE UYMAK ŞARTTIR.”
  • KADINLARIMI­ZIN DA AYNI ÖĞRETİM DERECESİNDEN GEÇEREK YETİŞMELERİNE ÖNEM VERİ­LECEKTİR.»
  • «ULUSUMUZUN YÜKSEK KARAKTERİNİ, YORULMAZ ÇA­LIŞKANLIĞINI, DOĞUŞTAN ZEKÂSINI, BİLİME BAĞLILIĞINI, GÜZEL SANATLARA
    SEV­GİSİNİ, ULUSAL BİRLİK DUYGUSUNU DURMADAN ve HER TÜRLÜ ARAÇ ve ÖN­LEMLERLE BESLEYİP GELİŞTİRMEK ULUSAL ÜLKÜMÜZDÜR.»
  • «Eğer sürekli barış isteniyorsa, … DÜNYA YURTTAŞLARI ÇE­KEMEMEZLİK, AÇGÖZLÜLÜK ve KİNDEN UZAKLAŞACAK BİÇİMDE EĞİTİLME­LİDİR.»

Türker Ertürk: DÜŞMANLIĞIN DENKLEMİ


DÜŞMANLIĞIN DENKLEMİ

portresi_papyonlu

TÜRKER ERTÜRK

Geçtiğimiz cumartesi (AS: 16 Kasım 2013) Diyarbakır’da tanık olduğumuz kepazelikler ülkemizi yönetenlerin ihanet içinde olduklarını kuşku götürmez bir biçimde gösteren sayısız örneklerden biridir. Hala aymadıysanız sizi temin ediyorum daha büyük rezilliklere, ihanetlere, kan kin ve gözyaşına da şahit olacaksınız.
Söylemedi demeyin!

Geçen hafta başladığım Atatürk konusuna bu yazımda da devam edeceğim.
Şunu kabul ediyorum; Herkes benim gibi Atatürk’e büyük bir sevgi ve hayranlıkla bağlı olmak zorunda değil. Hatta sevmek zorunda bile değil. Ama Atatürk’e düşmanlık ediyorsa bilin ki, onun arkasında başka nedenler var.

Yobaz değilseniz Atatürk’e düşmanlık edemezsiniz

  • Bu topraklarda Atatürk eşittir çağdaşlaşmadır, Aydınlanmadır,
    bilim egemen kafalı ve eleştirel akla sahip insanın yaratılması projesidir.
  • Atatürk aynı zamanda eşittir antiemperyalist mücadeledir, üretebilmektir,
    ilahi mesajın doğru algılanmasıdır, tam bağımsız olma yolunda ilerlemedir, laikliktir, Milli birliğimizdir, bölünmez bütünlüğümüzdür, kurucu ideolojimizdir
    ve kusursuz demokrasiye giden yoldur.

Eğer su katılmamış yobaz değilseniz, bugün medeni dünyanın gözünün içine baka baka bunlardan bazılarına düşman olsanız bile açık açık düşmanlık edemezsiniz.
O zaman yapılması gereken, eşitliğin sol tarafına yani Atatürk’e düşmanlık ederek eşitliğin sağ tarafına dolaylı olarak düşmanlık etmektir.

Türkiye Cumhuriyetine tecavüz edilmiştir

Eğer birisi Türkiye’de Atatürk’e düşmanlık ediyorsa hemen yukarıda özetlemeye çalıştığım denklemin sağ tarafına bakın, mutlaka yerini bulacaktır.
Hiçbir şey nedensiz olmadığı gibi, Atatürkdüşmanlığının da mutlaka sebebi vardır.

  • Diyarbakır’da Türkiye Cumhuriyeti’ne tecavüz edilmiştir.

Bu tecavüz uzunca bir süredir devam eden Atatürk düşmanlığı ile Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonel davalarla kazanılan zeminin üzerine bina edilmiştir.
Bu zemin olmasaydı Irak’ın toprak bütünlüğü yok sayılarak,
elinde Türk Şehidinin kanı olan Barzani Diyarbakır’a gelemezdi.

İlkel bir millet tanımına ihtiyaç var

Dünyanın en modern, en çağdaş, en hoş görülü millet tanımı Atatürk’e ait olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisinde yerini almıştır. 

  • “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.” 

diyor kurucu ideolojimiz. Bunun anlamı bizim Türklüğümüzün arkasında Araplık, Kürtlük, Çerkezlik, Arnavutluk, Boşnaklık, Lazlık, Türkmenlik, Tatarlık hatta Ermenilik, Rumluk ve Süryanilik de vardır

Fakat emperyalist projenin dünyanın merkezi konumunda bulunan ve jeopolitik olarak çok değerli olan bu topraklarda daha ilkel bir millet tanımına ihtiyacı vardır.
Her türlü evrenselliğine ve çağdaşlığına karşın Atatürk’e düşmanlığın ;dış destek bulmasında en büyük neden budur.

Ortadoğu taşeronu

İşte bu nedenle

  • Erdoğan liderliğinde AKP, Atatürk düşmanlığında
    emperyalizmle işbirliği yapmaktadır.

Farklı hedefleri de olsa ortak çıkarlar birlikte hareket etmeyi gerektirmektedir.
Batı’da bile Erdoğan için “ABD’nin Ortadoğu taşeronu olduğu” değerlendirmesi yapılmaktadır.

– Türk kimliğine düşmanlığın,
– Andımızı kaldırmanın,
– Milli bayramlarımızı kutlamanın yasaklanmasının, 
– Atatürklü Türk bayraklarına karşı düşmanlığın,
– Askere saldırmanın, 
– TC’yi yok etmenin ve
– Terörist seviciliğinin arkasında,

emperyalist projenin gerçekleştirilmesi çalışması vardır.

Bugün geldiğimiz aşamada yıpranan ve denetimden çıkan taşeronun,
yenisi ile değiştirilmesi söz konusundur. Projeyi kaldığı yerden aynen devam ettirecek birisi ve birileri aranmaktadır.

Saygılar sunarım.
İLK KURŞUN

Türker Ertürk : BÖYLE BAŞA BÖYLE TIRAŞ

BÖYLE BAŞA BÖYLE TIRAŞ

portresi_gulumseyen

Türker Ertürk
16.11.13

Amerika dönüşü yolda THY uçağındayım.
THY’nin aşağılık kompleksinin bir ifadesi olarak İngilizce
Skylife” olarak adlandırdığı dergisini karıştırıyorum. Derginin Kasım sayısı olması nedeniyle merak ediyorum!
Atatürk’e yer verilmiş midir? Verildiyse nasıl yer almıştır?

Merakımın nedeni var! Çünkü kuşkuya yer bırakmayacak şekilde biliyorum ki, ülkemiz, Cumhuriyetimize ve onun kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e karşı düşmanlık hisleri ile dopdolu olan bir irade tarafından yönetilmektedir. Hal böyle olunca milli hava yolumuz THY’nin başına getirilen yöneticiler de onlar gibi oluyor.

Aynen vali seçiminde olduğu gibi. Bakın, Başbakan “Al ananı git” diyerek
halka hakaret ediyor, O’nun seçtiği Vali de halka “Gavat“ diyor.
Sizce bu normal değil mi? Anadolu’da buna Böyle başa böyle tıraş derler.

Meşrebine ve mezhebine göre adam seçilirse böyle oluyor demek ki!
Halbuki demokratik ülkelerde ve çağdaş dünyada yönetici seçimi liyakatten yapılır. Göreve getirilecek olanın bilgisine, birikimine, deneyimine ve aklına bakılır.
Adana Valisi için böyle yapılmadığı çok açık. Bu göreve Erdoğan’ı
İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde aklayan müfettiş olması nedeniyle getirildiği yaygın bir kanı. Vali hakkında yolsuzluk iddiaları ise had düzeyde!

Vali hangi ölçütlere göre seçiliyorsa THY’ye yönetici de o ölçütlere göre seçiliyor.
Anlaşılan o ki, Cumhuriyetimize ve Atatürk’e düşmanlık belirleyici oluyor.

Türkçe anons yapamıyorlar

  • İşte bu düşmanlık nedeniyle THY yöneticileri asker kökenli Türk pilotlarını
    çeşitli mazeretlerle işten atıyor yerlerine ağırlıklı olarak Yunan pilotları alıyor!

Başka bir seyahatimde dikkatimi çekmişti, her iki pilotu yabancı olan uçakta pilotlar Türkçe anons yapamıyorlardı!

Havacılıkta pilotlar ilk anonsunu bayrağını taşıdığı ülkenin dili ile ikinci anonsu İngilizce yapmak zorundadır. Ama THY’nin kimi uçuşlarındaTürkçe anons yapacak pilotu yoktur. Dünyanın hiçbir ülkesinin milli havayolunda böyle bir kepazeliğe ve onursuzluğa rastlayamazsınız.

Neyse biz tekrar Skylife dergisine dönelim. En sonunda derginin 54’üncü sayfasında yasak savar nitelikte “Hasret Dolu 75 Yıl” başlığı ile Atatürk yazısına rastladım. Dergide ceviz kabuğunu bile dolduramayacak eften püften konulara sayfalar dolusu
yer verilmiş ama Atatürk konusu bağlaçlar dahil yalnızca 71 kelimeden oluşan bir yazı ile işlenmiş ve tek sayfayı bile dolduramamış.

İlkokul düzeyinin birikimi ile yazılmış bu yazıda Atatürk’ü ve yapıtlarını konuşmayı
ve anımsamayı 10 Kasımlar ile sınırlamış.

  • Esasında Atatürk, bu topraklarda ve tüm İslam dünyasında aklın, bilimin, çağdaşlaşmanın ve Aydınlanmanın adıdır.

Her gün, her saat, her dakika ve her salise hissedilmeli ve anımsamalıdır.
Aksi felakettir! Niçin böyle olduğunu haftaya Çarşamba günü bu köşede anlatmaya çalışacağım.

Skylife dergisinin 12’inci sayfasında ise “Londra’da Piri Reis Rüzgarı başlığı altında ünlü Türk denizcisi ve haritacısı Piri Reis’ten ve bu yılın UNESCO tarafından
Piri Reis Yılı ilan edildiğinden bahsedilmiş.

Gerçekten Piri Reis az sayıda sahip olduğumuz ve övünebileceğimiz bir kişilik.
Ama yazıda başına gelenler yazılmamış. Osmanlı’nın en görkemli dönemini temsil eden Muhteşem Süleyman döneminde bile nitelikli insangücüne saygı ve itibar yok.

Dünya haritası, Kitabı Bahriye, MİLGEM

Bu yıl Piri Reis’in çizdiği dünya haritasının 500’üncü yılını yaşıyoruz.
Bu nedenle UNESCO bu yılı Piri Reis Yılı ilan etti. Ama Piri Reis,
Basra
 Valisine rüşvet vermedi diye bizzat Kanuni Sultan Süleyman’ın fermanı ile katledildi.
Ama bunu yazamaya utanmışlar.

Yalnızca Piri Reis mi? Takuyiddin Efendi’nin Tophane sırtlarına kurduğu gözlemevini (Rasathane) veba salgınına neden olduğu gerekçesi ile yıktıran ve
Galata Kulesi’nden Üsküdar’a uçmayı başaran Hezarfen Ahmet Çelebi’nin yaptığı bu işin dinen caiz olmadığı gerekçesi ile O’nu sürgüne gönderen fermanlar da Osmanlı Padişahlarına aitti.

Atatürk önderliğinde yapılan Aydınlanma Devrimi ile bu topraklarda akıl ve bilim iktidara gelmiştir. Erdoğan ve AKP iktidarı ile seyredilen rotanın ülkemizi götüreceği yer ise kuşkusuz Ortaçağ karanlığıdır.

Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonlarla zindanlara tıkılanlar, muhalefet yaptığı için işlerinden atılanlar, horlananlar ve karalananlar bugünün Piri Reisleri, Takuyiddinleri ve Hezarfenleridir.

500 yüzyıl önce dün Piri Reis’in çizdiği dünya haritası ve yazdığı
Kitab-ı Bahriye neyse, bugünün Türk Denizcisinin tasarladığı ve inşa ettiği MİLGEM (Milli Gemi) aynı şeydir.

Bu gün saat 15:30’da Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nde, yarın (Pazar)
saat 19:00’da Atatürkçü Düşünce Derneği Bahçeşehir Şubesi’nin davetlisi olarak Bahçeşehir Koleji’nde olacağım, Atatürk’ü ve O’na karşı sürdürülen düşmanlığın nedenlerini anlatacağım.

Saygılar sunarım.

Yılmaz ÖZDİL : AVRASYA MARATONU

Dostlar,

1. Boğaziçi Köprüsü Cumhuriyetimizin 50. yılında, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel tarafından açılmıştı. Halk “hurraaa” Asua’dan Avrupa’ya hücum etmişti..
Biz de orada ve köprüde idik.. (İstanbul Tıp Fakültesi’nin 3. sınıfında idik..)

“Uygun adım” ve marşlar eşliğinde Köprüyü arşınlamaktaydık.. Ortalara yaklaştığımızda  Köprü zangır zangır titremeye ve büyük bir genlikle salllanmaya başladı..

Aklımıza, Lise Fizik Derslerinde okuduğumuz Reşat Otman’ın kitapları geldi.. Küçük
ara ya da dip not biçimindeydi.. Meraklısına idi yani.. Biz de onlardan idik ve okumuştuk.. O günkü gibi gözümüzün önüne geldi o notlar.. Dehşet içinde idik.. 1851’de Fransa’da Ren ırmağını geçen bir askeri birlik, köprü başında adi (serbest) adıma geçirilmemiş, marş yürüyüşünü sürdürmüştü. Birlik komutanının Fizik bilgisi eksikliği nedeniyle, ahşap köprü rezonansa (maksimum genlikle salınım) konumuna zorunlu olarak geçmiş ve bu salınımlar sönümlenmeyerek köprü çökmüş, askeri birlik de tümüyle sulara gömülmüştü.. Bu yıkım (felaket) bize (pardon; “insanlığa”!) REZONANSI öğretmişti çok yüksek bir fatura ile!

222 yıl sonra İstanbul’da, Japon teknolojisinin harikası çoook güvenilen 1. Boğaz Köprüsünü Türk milleti olarak açıldığı gün çökertmek üzere idik.. Yüz bin dolayında Türk evladı Boğaz’ın serin sularına çakılacak ve insanlık tarihinin en büyük tarajedisi yaşanacaktı..

Havadan helikopterlerden uyarı yapılıyordu.. Herkesin olduğu yerde oturması isteniyordu.. Bir “akıl” (!)  olası feci felaketi ramak kala gözlemlemiş ve panik içinde havadan halka uyarı yapılıyordu.. Bereket uyarı etkili oldu.. Hep birlikte Köprünün asfalt zeminine oturduk.. Yine bereket, salınımlar yavaş yavaş sönümlendi ve 100 bine yakın Türk evladı, benizleri sapsarı olsa da, yürekleri göüslerinden fırlayacakmış gibi atsa da, gözleri yuvalarından fırlayası olsa da… bir bölümü altalarına…… de “salimen”
Avrupa’ya varmıştı.. Asya ayağına yakın olanlar ise gerisin geriye tırsmışlardı..

Yaşamımızın en ilginç anılarından biridir ve 40 yıl öncesine denk düşmektedir.
Mühendis Ulaştırma Bakanı’nın 3 yıl önceki bilim tarihine geçecek rezonans açıklaması ile bu yılki tümüyle birbirinin tersi. Doğru olan sonki elbette. Sn. Bakan’ın diploması kendisine onursal doktora veren üniversitelerden birisi mi bilemiyoruz ama Bakandaki ilerlemenin “esaslı” olduğunu kabul etmeliyiz.. Bu tam tersine değişimin nasıl gerçekleştiğini çooook merak etmekle birlikte, üzüm yemekle yetineceğiz galiba..

“Zavallı” Türk Milleti… Başına getirdikleri yüzünden dertli başına neler gelmekte..

Büyük ATATÜRK‘ün kulaklara küpe sözü :

Yaşamda en gerçek yol gösterici bilim ve tekniktir.
Başka yol gösterici aramak aymazlıktır (gaflet), şaşkınlıktır (dalalet)..
 

Sevgi ve saygı ile.
18 Kasım 2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=====================================
AVRASYA MARATONU

portresi_Yimaz_Ozdil_yazdi

 

Yılmaz ÖZDİL
Hürriyet, 17.11.13

 

 

 

Üç sene önce…

Avrasya maratonu koşuldu, 30 bin dolayında insan Boğaz Köprüsü’nün üzerindeyken, titreşim başladı, adeta beşik gibi sallandı, elektrik direkleri, sağa sola, otomobillerin
cam sileceği gibi hareket ediyordu, tarihi felaketin eşiğinden dönüldüğünü,
rezonans diye bir kavram olduğunu, köprünün yıkılmaktan mucize eseri kurtulduğunu izah eden bilimadamları “cahil” ve “şerefsiz” ilan edildi.

Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım;

“Asma köprü olur da sallanmaz mı, köprünün işi zaten sallanmak, Köprü
eğer sallanmazsa korkmak lazım, sallandığı müddetçe işler yolunda demektir,
neymiş, elektrik direkleri sağa sola yaylanıyormuş, elektrik direkleri aksesuvar, mesela saçın rüzgârda savrulması gibi bir şey, kökü orada direğin,
hiç kimse milleti paniğe sevk etmesin, her şey yolunda.”
 dedi.

*

Bu açıklama çok bilimsel bulunmuş olmalı ki…

Samsun 19 Mayıs Üniversitesi, fahri doktora unvanı verdi.

Cumhuriyet Üniversitesi, fahri doktora unvanı verdi.

Yozgat Bozok Üniversitesi, fahri doktora unvanı verdi.

Anadolu Üniversitesi, fahri doktora unvanı verdi.

Erzincan Üniversitesi, fahri doktora unvanı verdi.

Kırklareli Üniversitesi, fahri doktora unvanı verdi.

Pamukkale Üniversitesi, fahri doktora unvanı verdi.

Okan Üniversitesi, fahri doktora unvanı verdi.

Işık Üniversitesi, fahri doktora unvanı verdi.

Erciyes Üniversitesi, fahri doktora unvanı verdi.

Çeşitli vakıf ve dernek tarafından, yılın adamı, yılın devlet adamı, yılın siyaset adamı, yılın bakanı, 10 yılın en başarılı bakanı seçildi.
Hatta, değerli eşi hanımefendiyi de yılın annesi seçtiler.

*

Üç yıl sonra…

Avrasya maratonuyla ilgili açıklama yapan Ulaştırma Bakanımız
Binali Yıldırım,

“Köprüden artık koşarak değil, yürüyüş şeklinde geçilecek, grup grup alınacak,
bir grup köprüyü terk edecek, ondan sonra diğer grup geçecek, çünkü Boğaziçi Köprüsü bir asma köprü, asma köprü olunca toplu halde geçmenin rezonans
riski var, rezonans olunca ne oluyor, köprüdeki salınımlar artıyor, salınımlar eğer köprünün özgün frekansıyla aynı değere ulaşırsa, artık salınımlar sönümlenmiyor, köprü yıkılıncaya kadar devam ediyor, aynen deprem gibi, işin fiziği bu”
 dedi.

*

Dolayısıyla, yurttaş olarak…

Yukarda adı geçen üniversitelerimize ve ilgili kuruluşlarımıza “fahri rezonans” ve
“yılın asma köprüsü” unvanı takdim ediyorum, hepsini “yılın annesi” seçiyorum.

Suay Karaman : COŞKU..


COŞKU

portresi2

 

 

 

 

Suay Karaman

Büyük kurtarıcımız, eşsiz liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü, ölümünün
75. yıldönümünde, her zaman olduğu gibi yine en derin saygı, şükran ve özlemle andık. 75. ölüm yıldönümünde bu büyük insanın değeri, her geçen yıl daha da artmaktadır. Atatürk’ün emperyalizme verdiği unutulmaz dersler, günümüzde anısına ve emanetlerine yönelik giderek artan saldırıların asıl nedenidir. Ancak bu saldırılar püskürtülecek ve emperyalizme bir kez daha hak ettiği ders verilecektir.

İlk kez bu yıl saat 21’e dek ziyarete açık kalan Anıtkabir’e, bir milyondan çok insanın gitmesi, Atatürk sevgisinin ve laik cumhuriyet coşkusunun bitirilemeyeceğini kanıtlamaktadır. Benzer görüntüler, öbür illerimizde de sergilendi.

“Ata’ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok” diyenlerin,
“bu cumhuriyetin sonu geldi” diyenlerin, bu görüntüler karşısında şaşırmaları doğaldır. Çünkü halkın Atatürk sevgisi, bunları söyleyenlere de günü gelince gereken yanıtı verecektir.

Adana’da halkın Atatürk’e olan coşkulu sevgisi karşısında, siyasi iktidarın Adana Valisi Hüseyin Avni Coş da coşarak, kendisini protesto eden vatandaşı polise göstererek;

  • “O gavatı bana getirin!” dedi.

Hüseyin Avni Coş, müfettişken yine coşarak, başbakanı belediye başkanlığı döneminde aklamıştı. “Gavat” kelime anlamı olarak; karısını başkalarına satan demektir. Bir valinin bu derece düzeysiz, basit ve ilkel bir söylemde bulunması,
ancak AKP iktidarı sayesinde gerçekleşmektedir.

28 Ekim 2010’da, şimdi CHP’nin sessiz milletvekillerinden Oktay Ekşi’nin
Hürriyet Gazetesi’ndeki yazısında “analarını bile satan işte o zihniyetin marifetleri” sözlerine kızıp, köpürenler “gavat” diyen valiyi “yedirmeyiz” demektedirler.

Atatürk, 16 Kasım 1937 tarihinde Diyarbakır’ı ziyaret etmişti. Bu ziyaretten tam 76 yıl sonra Başbakan Erdoğan, ‘teröre yataklık yapıyor’ dediği Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ile görüşmek için Diyarbakır’a gitti. Daha önce hükümet için sert sözler söyleyerek, has bir küfür eden Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, kendisini bu kez ‘hoşgeldin’ diyerek karşıladı. Düşmanı dost, dostu düşman yapan emperyalizmi tanımadan, bu topraklara barış gelmesi hayaldir.

“Türkiye terörist devlettir, Apo barış savaşçısıdır” diyen Şivan Perver kod adlı İsmail Aygün isimli sanatçı da, bölünme senaryosunda rol almış ve başbakandan övgü dolu sözler işitmiştir. Şivan Perver ve İbrahim Tatlıses, sahneye çıkınca, başbakanın eşi ağlamıştır. PKK terör örgütü tarafından masum insanlarımız öldürülürken, güvenlik güçlerimiz şehit edilirken ağlamayanlar, bölünme sürecine destek olmaktadırlar.

Başbakan yerel seçimler öncesinde genel af sinyali vererek, bebek katillerini, canileri salıvermek düşüncesindedir.

  • Bölünme sürecinin kolay olmasını sağlamak için Türk ordusu zindandadır, yurtsever insanlar hapistedir ama terör örgütünü dışarı çıkarmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar.

Toplumu uyutarak, ülkeyi bölmeye ve vatanı satmaya çalışanlara dur demenin zamanı gelmiştir.

  • AKP ile Barzani’nin işbirliğini, ABD istemektedir!
  • Ama unutulmamalıdır ki ABD’nin asıl isteği Türkiye’nin bölünmesidir.

Diyarbakır’da bölünme görüşmelerinde, Kürdistan kelimesini kullananlar,
suç işlediklerinin farkındadırlar. Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı olmakla övünen Tayyip Erdoğan, emperyalizmin çıkarları doğrultusunda ülkeyi yönetmektedir. Sandık diyerek, demokrasi diyerek halkı kandıranlar, demokrasilerde vatanı parçalama hakkı olmadığını seçimlerde göreceklerdir.

Karısını satanlara “gavat” deniyorsa, ülkesini satanlara ne denmelidir?

Bu ülkenin tarihinde, ‘Vatana İhanet Yasası’ var. Bunu bilmeyenler, emperyalizme meze olmaktan kurtulamayacaklardır.

  • Mustafa Kemal Atatürk’ün;
    “Vatana ihanetin nedeni olmaz, er ya da geç bedeli olur.” sözü,
    siyasal iktidarın kulağına küpe olmalıdır.

Bu ihaneti görmek istemeyenlerin ve sessiz kalanların da, yaşanan olaylardan
aynı derecede sorumlulukları bulunmaktadır.

Her 10 Kasım’da büyük bir coşkuyla Anıtkabir’e giderek, Atatürk’e sahip çıkmak, aslında laik cumhuriyetimizi korumaktır, tam bağımsızlığa sahip çıkmaktır ve emperyalizme karşı olmaktır. Bunu herkesin, özellikle de siyasal iktidarın çok iyi bilmesi gerekmektedir.

  • Mustafa Kemal Atatürk’ün cumhuriyetimizi emanet ettiği gençler;
    bu ülkeyi böldürmeyecektir, vatanı sattırmayacaktır…

(İlk Kurşun Gazetesi, 18 Kasım 2013)

Prof. Dr. Sina AKŞİN : 10 Kasım…

10 KASIM

portresi_sina_aksin

Prof. Dr. Sina AKŞİN
ADD GYK Üyesi

Bu gün Büyük Önderimizin ölüm yıldönümünde, önce O’nun Türk Ulusuna yaptığı
en büyük hizmeti analım. O büyük hizmet, Sevr Antlaşması ile yakın bir ölüme mahkum edilmiş olan Türkleri ölümün kapısından çekip kurtarmasıdır.

  • 30 Ağustos Zaferi öyle parlaktır ki Sevr’i yırtıp atmıştır.

Yerine, Lozan Antlaşması ile parçalanmamış bir Anadolu üzerinde
bağımsız bir Türkiye doğmuştur.

Sevr ile kurnaz ve sinsi Emperyalizm Rumeli’de Türklerin etnik temizliğini
büyük ölçüde gerçekleştirdikten sonra, 1. Dünya Savaşının sonunda yüzyıllardır beklediği fırsatın oluştuğunu düşünerek Anadolu hakkındaki planını açık etmiştir.

  • Sevr Antlaşması Anadolu topraklarını Ermenistan, Yunanistan,
    nüfuz bölgeleri olarak Fransa ve İtalya arasında paylaştırıyordu.

Ermenistan ve Yunanistan aldıkları yerleri midelerine indirip sindirdikten sonra
Fransız nüfuz bölgesi Ermenistan’a, İtalyan nüfuz bölgesi de Yunanistan’a eklenecekti. Bu arada ordusuz bırakılmış, maliyesi Avrupalının elinde olan Osmanlı Devleti
kara yazgısını bekleyen kurbanlık bir koyun durumunda olacaktı. Demek ki
Yunanistan ve Ermenistan o noktada Osmanlının üzerine çullandıklarında
onlara direnilemeyecek ve Türk Devleti tarihe karışacaktı. Sonra da o iki devlet
etnik temizlik süreçlerini işletmeye devam ederek Türklüğü Anadolu’dan sileceklerdi. Sevr’i biraz dikkatle inceleyenler planın bu olduğunu görüyorlardı.

Lozan ile Türkler bu korkunç akıbetten kurtuldular. Fakat Atatürk ilerisini de düşünüyordu. Batılılar planlarında başarısızlığa uğramışlardı. Ama onlar dünyanın
en zengin, en güçlü, en bilgili insanlarıydılar. Böylesine bir yeryüzü egemenliğine sahip olanlar, planları başarısız oldu diye ondan tümüyle vazgeçerler miydi? Yoksa aynı planı başka zamanlarda, gerekirse başka yollardan giderek gerçekleştirmeye mi çalışırlardı? Bu denli güçlü ve egemen olanlar herhalde ileride fırsat bulduklarında aynı hedefe varmak isteyeceklerdi. Atatürk bunu gördü. Demek ki Lozan’ı sağlamak yetmezdi. Sevr’in bir daha hiçbir zaman Türklerin karşısına çıkarılmaması gerekiyordu.

Bunun olabilmesi için Türklerin her alanda Batılılarla boy ölçüşecek konumda olmaları gerekirdi. Oysa Türkler okumasız yazmasız, şeyhlik ve ağalık düzeninin, ortaçağın tutsağı durumundaydılar. İşte Atatürk devrimi insanlarımızı en kısa zamanda şeyhlik ve ağalık düzeninden çıkarıp çağcıl bir düzene eriştirmeyi hedefliyordu. Atatürk Büyük Zaferle, kazandığı büyük nüfuzla yalnız Lozan’ı değil, Atatürk Devrimini de başardı. Böylesine büyük bir nüfuz, böylesine bir şan olmasa, böylesine kökten bir Devrime karşı büyük bir direnç oluşur, başarılamazdı.

Bu söylediklerimizden önemli bir sonuç çıkıyor:

  • Atatürk Devrimine sarılıp gereğini yaptığımız sürece
    yeni bir Sevr’den uzaklaşırız. Atatürk Devrimine sırtımızı döndüğümüz oranda yeni bir Sevr’e, o büyük felakete yaklaşırız.

Ne yazık ki Atatürk Devrimi denen o kurtarıcı atılım, o mucize 1950’de başlayan Karşıdevrim süreci ile büyük ölçüde (duruma göre) yavaşlatıldı, zayıflatıldı, donduruldu, hatta kimi zaman geri çevrildi.

İşte cumhuriyet tarihimizin büyük faciaları:

– O canım Halkevlerinin kapatılması (1951).
– O görkemli buluş, Köy Enstitülerine son verilmesi (1954).
Öğretimin Birliği Yasasının adeta çöpe atılarak zaman içinde ortaçağ yuvaları olan kıyamet kadar İmam Hatip okulunun açılması.
Devrimin kahraman askerleri, işçileri olan öğretmenlerin mesleklerinin ikinci sınıf meslek durumuna düşürülmesi. Bunlar olmasaydı, Atatürk Devrimi yürümeye devam etseydi Türkiye günümüzde kim bilir nerelerde olacaktı!

Bu gün 10 Kasım’da sevgili Atatürk’ümüzü özlemle anarken;

Atatürkçülük yolunda daha kararlı olarak çabalamaya, ilerlemeye ant içiyoruz!

Çünkü biliyoruz ki, şu günlerde Türkiye’mizin karşı karşıya bulunduğu tehlikelerden, felaketlerden tek kurtuluş yolu Atatürk Devrimidir! Er geç, zorunlu olarak Türkiye’nin
o yola döneceğini, güzel günler göreceğimize inancımız tamdır! (10.11.2010)

Yaşasın Atatürk Devrimi!

     Yaşasın Atatürkçülük!

     Yaşasın Atatürkçü Düşünce Derneği!

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE : ÇARŞAMBA İĞNELERİ

ÇARŞAMBA İĞNELERİ

Naci_Bestepe_portresi

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

MADALYA
Devlet Madalyalarından Atatürk silüeti ve TC ibaresi kaldırıldı.
O madalyalar, değişiklik yapanların uygun yerlerine takılmalı…
 
YAKIŞTI
Ertuğrul Günay, türbanlı vekil Dalbudak’a “çok yakıştı” dedi.
Döneklik de ona…
 
ÖZGÜRLÜK
RTE’nin açılış yapacağı spor salonuna okullardan zorunlu öğrenci getirtildi.
“Emirle katılım sağlama özgürlüğü” işletildi…
 
İLAHİ
İlahiyatçı yazar Hidayet Şefkatli Tuksal, Sivas katliamı ile ilgili olarak; “Yakmak da mağduriyettir. Biz de Sünniler olarak mağdur olduk”
İlahi ilahiyatçı…
 
SATIŞ
RTE, “Bizzat Mustafa Kemal döneminde yabancılara toprak satıldığını vurgulamak isterim.”
Doğru söylemediği ortaya çıktı, tutturamadı.
Satıcılığını allayıp pullayamadı.
 
İNANMIŞ
Kadir İnanır HDP için, “Türkiye’yi kucaklayan parti” dedi.
Arkasından…
 
HATTA
RTE, “Biz herkesin, hatta Ateistin bile hukukunu koruyacağız” 
Kısacık cümlede iki yanlış;
Siz değil hukuk korur, 
“Bile” demek ayrımcılık olur… 
 
FAZLA
Şehir Plancıları Odası, İ. Melih’ten bir kuruş tazminat kazandı.
O kadar eder mi?
 
SAHİP
ABD’nin Adana Konsolosu Ispinoza, Andımızın kaldırılmasını ve
türbanın Meclise girmesini
desteklemiş.
Kendi projesine ters mi düşecekti…
 
BOYUNSUZ
İçişleri Bakanı Güler, “Türbanlı vali ve kaymakamlar olmasında sakınca yok “
Boyunlarını örterler…
 
TARİHÇİ
Kılıçdaroğlu “Parlamentoda tarihi zafer kazandık.”
Altı Ok‘un tarihe karışmasının tarihi…
 
BORÇ
Nimet Baş, “Şehitlere elbette borcumuz var”
Borcu bırakın, anlamını kavrayın yeter…
 
HAZIMSIZ
RTE; FB seçim sonuçlarını beğenmedi.
Projelere geçit vermemekle tehdit etti.
Kadıköy’den çıkış yok…
 
SÖZCÜ
RTE,” Alçakların, şerefsizlerin cesareti kadar namusluların eğer cesareti olmazsa kaybederiz.” dedi.
Sözcülüğü yanlış adama kim verdi?
 
YEZİD
“Şam’daki Yezid kendi halkına, vatandaşına her gün yerden gökten
ölüm gönderiyor.”
Burada hapse gönderiyorlar…
 
BABA
Suriye’de kafa kesen ÖSO’nun El Faruk Tugayı üyeleri RTE için
“O bizim babamız” dediler.
Keşke “Başbakanımız” da diyebilseydiler…

Şiir : Bırak Artık Yetişir


Bırak Artık Yetişir

Bırak artık yetişir, şu dalâlet yetişir;
Vatan elden gidiyor, bunca gaflet yetişir!..
Yerin dibine batsın şu açılım zirvesi;
Güçlükleri yenmeğe milli kuvvet yetişir!

Türkiye’de yok artık demokrasi a dostlar;
Bütün güçler tek elde korku, şiddet yetişir!..
Gerçekleri gör atık, niye yumdun gözünü;
İmralı canisine etme hizmet yetişir!..

Atatürk, vatan, millet, Türk sözü eğer;
Yasalardan çıkarsa size zillet yetişir!…
Ellerini bağlatıp şanlı Türk ordusunun,
PKK ve de devlet bu pazarlıkta yetişir!..

Yeni vergi tufanı, yine sardı dört yanı;
Yeter artık millete bu eziyet yetişir!..
Ya bu “Deniz Feneri”. Söyle kimin hüneri
Bir ileri, bir geri olan niyet yetişir!..

Üç savcıyı bir anda yuttu “Deniz Feneri”
Canavar mı acaba ne bu dehşet yetişir!..
Bir köstebek bulmuşlar dosyalar arasında;
Yeter artık ortaklık, ve de şirket yetişir!..

Bir yanda aç millet, sizinkiler komprador;
Yeter artık a beyler bunca servet yetişir!..
Siyaset sahnesinde her gün, her gün rezalet;
Yetmez mi be kardeşim? Bu kıyamet yetişir!..

Şehitlerin kanları, eğer yerde kalırsa;
Buna sebep olana milli lânet yetişir!..
Her gün hain saldırı, her gün bunca felâket;
Yeter Allah aşkına, bu felâket yetişir!..

Abbas GÖKÇE

Cumhuriyet Bayramının 90. yıldönümünün düşündürdükleri


Cumhuriyet Bayramının 90. yıldönümün
ün düşündürdükleri

Portresi_gulumseyen


Onur Öymen

Cumhuriyetimizin 90. Yıldönümünü büyük bir coşkuyla kutluyor, onun kurucusu olan Büyük Atatürk’ü bir kez daha şükranla, gururla ve saygıyla anıyoruz.

 

İngiltere tarihinde bir kere cumhuriyet kurulmuş, o da yalnızca 9 yıl yaşamıştır. Fransa’da 1. Cumhuriyet 12 yıl, ikinci cumhuriyet 4 yıl, 3. Cumhuriyet 70 yıl, 4. Cumhuriyet 70 yıl yaşamıştır. 5. Cumhuriyet 55 yıldan beri yaşıyor. Fransız tarihinde
90 yıl yaşamış cumhuriyet yok.  İspanya’nın 1. cumhuriyeti 1,5  yıl, 2. cumhuriyeti
8 yıl yaşamıştır. Almanya’nın Weimar Cumhuriyeti yalnızca 14 yıl yaşamıştır. Cumhuriyetimizin 90 yıldan beri varlığını sürdürmesi onun ne denli sağlam temeller üzerine kurulduğunun bir göstergesidir.

Bu sağlam temellerin kurulmasına öncülük eden Büyük Atatürk’ün
Cumhuriyetle ilgili kimi görüşleri şunlar:

• Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir. (1933)

• Cumhuriyet, yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir.
Cumhuriyet fazilettir. (1925)

• Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.
29 Ekim 1923 (Nutuk II, S. 814-15)

• Son senelerde milletimizin fiilen gösterdiği kabiliyet, istidat, idrak, kendi hakkında
kötü fikir besleyenlerin ne kadar gafil ve ne kadar tetkikten uzak görünüşe düşkün insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Milletimiz haiz olduğu özelliklerini ve liyakatini hükûmetinin yeni ismiyle medeniyet dünyasına daha çok kolaylıkla göstermeğe muvaffak olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti, cihanda işgal ettiği mevkie lâyık olduğunu eserleriyle ispat edecektir.

•Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır. Ve Türk milleti emniyet ve saadetinin kefili olan prensiplerle medeniyet yolunda, tereddütsüz yürümeğe devam edecektir. 1926

• Gelecek nesillerin Türkiye de Cumhuriyetin ilanı günü, ona en merhametsizce
hücum edenlerin başında, cumhuriyetçiyim iddiasında bulunanların yer aldığını görerek şaşıracaklarını asla farz etmeyiniz! Bilâkis, Türkiye’nin münevver ve cumhuriyetçi çocukları, böyle cumhuriyetçi geçinmiş olanların gerçek zihniyetlerini tahlil ve tesbitte hiç de tereddüde düşmeyeceklerdir.

Atatürk bunları söylüyor. O dönemin ünlü Fransız siyasetçilerinden, Bakanlık, Başbakanlık ve Meclis Başkanlığı yapmış olan Eduard Herriot 1933 yılında
Atatürk’ün davetlisi olarak Türkiye’yi ziyaret ettikten sonra yayınladığı izlenimlerinde özetle şu görüşleri dile getiriyor:

Gazi’nin reformları eski Türkiye’yi ortadan kaldırdı. Artık fes yok, kadınlar yaşmak takmıyor, Artık tekkeler yok.

Yaşlı Osmanlı İmparatorluğu’nu genç ve aktif bir Cumhuriyete dönüştüren reformları tanımlamak kolaydır.

Devletin resmi dini yoktur. Medreseler, Şeriat kaldırılmıştır. Türkiye laik olacaktır. Kararlarını dini esaslara göre veren, istisnai usullerle kapitülasyonlara haklılık kazandıran Şeriat mahkemeleri kaldırılmıştır.

Aileyle  ilgili hukuksal sorunlar medeni kanunla halledilmiştir.”

80 yıl önce yabancı devlet adamları Türkiye’yi böyle görüyor.

Bugün Atatürk’ün Cumhuriyetini sona erdirip 2. bir cumhuriyet kurmak isteyenler var. “İkinci Türkiye Cumhuriyeti” başlıklı kitap yazan yabancılar var.
Atatürk dönemini her vesileyle eleştirip cumhuriyetin temel değerlerini sarsmak isteyenler var. İçeride laiklik karşıtları, dışarıda Atatürk’ün tam bağımsızlık düşüncesinden rahatsız olan bazı yabancılar Cumhuriyetimizi yıpratmak istiyorlar.

Başaramayacaklardır.

Atatürk’ün kurduğu çağdaş, laik, uygar, özgür ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır.

O’nun dünya görüşünü bir yaşam biçimi olarak benimseyen Türk milletinin
ezici çoğunluğu, O’nun eserine sonuna dek sahip çıkacaktır.

Saygılar, sevgiler.
29 Ekim 2013

Onur Öymen