Etiket arşivi: Yaşasın Atatürk devrimi

Prof. Dr. Sina AKŞİN : 10 Kasım…

10 KASIM

portresi_sina_aksin

Prof. Dr. Sina AKŞİN
ADD GYK Üyesi

Bu gün Büyük Önderimizin ölüm yıldönümünde, önce O’nun Türk Ulusuna yaptığı
en büyük hizmeti analım. O büyük hizmet, Sevr Antlaşması ile yakın bir ölüme mahkum edilmiş olan Türkleri ölümün kapısından çekip kurtarmasıdır.

  • 30 Ağustos Zaferi öyle parlaktır ki Sevr’i yırtıp atmıştır.

Yerine, Lozan Antlaşması ile parçalanmamış bir Anadolu üzerinde
bağımsız bir Türkiye doğmuştur.

Sevr ile kurnaz ve sinsi Emperyalizm Rumeli’de Türklerin etnik temizliğini
büyük ölçüde gerçekleştirdikten sonra, 1. Dünya Savaşının sonunda yüzyıllardır beklediği fırsatın oluştuğunu düşünerek Anadolu hakkındaki planını açık etmiştir.

  • Sevr Antlaşması Anadolu topraklarını Ermenistan, Yunanistan,
    nüfuz bölgeleri olarak Fransa ve İtalya arasında paylaştırıyordu.

Ermenistan ve Yunanistan aldıkları yerleri midelerine indirip sindirdikten sonra
Fransız nüfuz bölgesi Ermenistan’a, İtalyan nüfuz bölgesi de Yunanistan’a eklenecekti. Bu arada ordusuz bırakılmış, maliyesi Avrupalının elinde olan Osmanlı Devleti
kara yazgısını bekleyen kurbanlık bir koyun durumunda olacaktı. Demek ki
Yunanistan ve Ermenistan o noktada Osmanlının üzerine çullandıklarında
onlara direnilemeyecek ve Türk Devleti tarihe karışacaktı. Sonra da o iki devlet
etnik temizlik süreçlerini işletmeye devam ederek Türklüğü Anadolu’dan sileceklerdi. Sevr’i biraz dikkatle inceleyenler planın bu olduğunu görüyorlardı.

Lozan ile Türkler bu korkunç akıbetten kurtuldular. Fakat Atatürk ilerisini de düşünüyordu. Batılılar planlarında başarısızlığa uğramışlardı. Ama onlar dünyanın
en zengin, en güçlü, en bilgili insanlarıydılar. Böylesine bir yeryüzü egemenliğine sahip olanlar, planları başarısız oldu diye ondan tümüyle vazgeçerler miydi? Yoksa aynı planı başka zamanlarda, gerekirse başka yollardan giderek gerçekleştirmeye mi çalışırlardı? Bu denli güçlü ve egemen olanlar herhalde ileride fırsat bulduklarında aynı hedefe varmak isteyeceklerdi. Atatürk bunu gördü. Demek ki Lozan’ı sağlamak yetmezdi. Sevr’in bir daha hiçbir zaman Türklerin karşısına çıkarılmaması gerekiyordu.

Bunun olabilmesi için Türklerin her alanda Batılılarla boy ölçüşecek konumda olmaları gerekirdi. Oysa Türkler okumasız yazmasız, şeyhlik ve ağalık düzeninin, ortaçağın tutsağı durumundaydılar. İşte Atatürk devrimi insanlarımızı en kısa zamanda şeyhlik ve ağalık düzeninden çıkarıp çağcıl bir düzene eriştirmeyi hedefliyordu. Atatürk Büyük Zaferle, kazandığı büyük nüfuzla yalnız Lozan’ı değil, Atatürk Devrimini de başardı. Böylesine büyük bir nüfuz, böylesine bir şan olmasa, böylesine kökten bir Devrime karşı büyük bir direnç oluşur, başarılamazdı.

Bu söylediklerimizden önemli bir sonuç çıkıyor:

  • Atatürk Devrimine sarılıp gereğini yaptığımız sürece
    yeni bir Sevr’den uzaklaşırız. Atatürk Devrimine sırtımızı döndüğümüz oranda yeni bir Sevr’e, o büyük felakete yaklaşırız.

Ne yazık ki Atatürk Devrimi denen o kurtarıcı atılım, o mucize 1950’de başlayan Karşıdevrim süreci ile büyük ölçüde (duruma göre) yavaşlatıldı, zayıflatıldı, donduruldu, hatta kimi zaman geri çevrildi.

İşte cumhuriyet tarihimizin büyük faciaları:

– O canım Halkevlerinin kapatılması (1951).
– O görkemli buluş, Köy Enstitülerine son verilmesi (1954).
Öğretimin Birliği Yasasının adeta çöpe atılarak zaman içinde ortaçağ yuvaları olan kıyamet kadar İmam Hatip okulunun açılması.
Devrimin kahraman askerleri, işçileri olan öğretmenlerin mesleklerinin ikinci sınıf meslek durumuna düşürülmesi. Bunlar olmasaydı, Atatürk Devrimi yürümeye devam etseydi Türkiye günümüzde kim bilir nerelerde olacaktı!

Bu gün 10 Kasım’da sevgili Atatürk’ümüzü özlemle anarken;

Atatürkçülük yolunda daha kararlı olarak çabalamaya, ilerlemeye ant içiyoruz!

Çünkü biliyoruz ki, şu günlerde Türkiye’mizin karşı karşıya bulunduğu tehlikelerden, felaketlerden tek kurtuluş yolu Atatürk Devrimidir! Er geç, zorunlu olarak Türkiye’nin
o yola döneceğini, güzel günler göreceğimize inancımız tamdır! (10.11.2010)

Yaşasın Atatürk Devrimi!

     Yaşasın Atatürkçülük!

     Yaşasın Atatürkçü Düşünce Derneği!

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Yönetim Kurulu Sonuç Bildirisi : 25-26 Mayıs 2013


Dostlar,

ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) Genel Yönetim Kurulu,
geçtiğimiz hafta sonunda aylık toplantısını yaptı ve aşağıdaki açıklamayı
web siteleri aracılığıyla paylaştılar..
(http://add.org.tr/ataturkcu-dusunce-dernegi-genel-yonetim-kurulu-sonuc-bildirgesi-25-26-mayis-2013.html)

Birlikte okuyalım, okutalım, dağıtalım, ADD’ye destek olalım, üye olalım..

Metin aşağıda..

İçinde bulunduğumuz koşullar, bir köşede olup biteni izlemeye elvermiyor..

Sevgi ve saygı ile.
29.5.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

==========================================

Atatürkçü Düşünce Derneği 
Genel Yönetim Kurulu Sonuç Bildirgesi, 25-26 Mayıs 2013

ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) Genel Yönetim Kurulu, 25-26 Mayıs 2013 tarihinde toplanmış ve aşağıdaki konularda görüş birliğine varmıştır:

Ne yazık ki, emperyalizmin hararetli desteği sayesinde Ortaçağ karanlığı gitgide yoğunlaşmaktadır.

Bilindiği üzere Ortaçağ cehalet üzerine kurulur ve cehaletten beslenir.

Eğitim sisteminde yapılan 4+4+4 uygulamaları da bu cehaleti beslemeye yöneliktir.

Ortaçağ aynı zamanda sanat ve kültür düşmanıdır.

– İstanbul’da operanın uzun zamandır kapalı olması,
Emek Sineması’nın yıkılması,
– Dostlar Tiyatrosu’nun kapatılması,
– Ankara’da AKÜN ve Şinasi sahnelerinin satışa çıkarılmasıyla birlikte
– Devlet Opera Balesi’nin ve Devlet Tiyatroları’nın yok edilmesi hazırlıkları

bir rastlantı değildir, Ortaçağın gereğidir.

Dünyaca ünlü piyanist ve bestecimiz Fazıl Say‘ın
engizisyon tipi bir yargılamaya maruz bırakılması da bu tablonun bir parçasıdır.

İçki yasakları da aynı biçimde
şeriat diktatörlüğüne doğru yol almakta olduğumuzu göstermektedir.

İktidar, IMF borçlarını ödemiş olmakla övünmekle birlikte,
Türkiye’nin borçları durmadan katlanmaktadır.

  • Türkiye borçsuz yaşayamayan ‘borçkolik’ bir ülke haline gelmiştir.
  • Bu yüzden de bağımsızlığını yitirmiştir.

Suriye politikası ve Reyhanlı patlamaları bu bağımlılığın bir sonucudur.

Yine bu bağımlılığın başka bir sonucu da, emperyalizmin Sevr’den beri kafasına koyduğu ‘Bağımsız Kürdistan’ amacının iktidar eliyle yürütülmek istenmesidir.

Bölünme anayasası, tasarlanmakta olan bölgesel planın bir aracıdır.

Ancak ne mutlu Türkiye’ye ki;
bu korkunç tablonun karşısına dikilen güçler her şeye karşın ayaktadır.

Bunların başında da kuşkusuz ADD bulunmaktadır.

ADD, Reyhanlı patlamalarının gerçekleştiği gün, Genel Başkanı, bölge şubeleri ve gençlik örgütüyle olay yerine giderek, yaralananlara insansal yardım çalışmalarını yönlendirmiş ve yakınlarını yitirmiş ailelere şefkat elini uzatmıştır.

Aynı zamanda ADD, bu korkunç gidişe “hayır” demek için
aynı anda birçok yerde kitlesel toplanmaların öncüsü olmuştur.

Öyle ki; ADD 19 Mayıs günü gençlik örgütüyle birlikte Samsun’da,
Vatan Cumhuriyet ve Emek Birlikteliğiyle Ankara’da,
Antalya’da ve daha pek çok yerde aydınlık halkıyla kucaklaşmıştır.

Aynı biçimde Silivri’deki yargı komedisine karşı da yine halkla birlikte
tutsak aydınlarıyla kucaklamıştır.

Ulusumuzun Ortaçağ karanlığına karşı kesin zafer kazanacağı günler uzak değildir.

ADD, bu uğurdaki bütün başkaldırıların yanında olacaktır.

Bu da bütün ADD’lilerin andıdır.

Yaşasın Atatürk devrimi, yaşasın Atatürkçü Düşünce Derneği !